• Sonuç bulunamadı

Genel Oturum 1 sunuları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Genel Oturum 1 sunuları"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKEM Derg 2006;20(Ek 2):9-25.

Genel Oturum 1 sunuları

TIBB UYGULAMA HATALARI VE HUKUK SORUMLULUK Yöneten:

Recep ÖZTÜRK

Hekimlik mesleinin icrası ve ceza sorumluluu

zzet ÖZGENÇ

Tıp hukuku açısından hasta ve hekim hakları

Aydın GÜLAN

Tıbbî uygulama hatalarına adlî tıp açısından yaklaım

Nur BRGEN

(2)

HEKMLK MESLENN CRASI VE CEZA SORUMLULUU

zzet ÖZGENÇ

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ceza Hukuku Öretim Üyesi, ANKARA oezgenc@gazi.edu.tr

ÖZET

Yeni TCK’nun kabulü üzerine, bazı çevreler tarafından hekimin tedavi nedeniyle ceza sorumluluunun alanının geniletildii yönünde mesnetsiz bir panik yaratılmak istenmektedir.

bu tebli, tıp biliminin verilerine dayalı olarak yapılan tehis ve tedavinin hukuka uygun bir davranı olduunu ve dolayısıyla, ceza sorumluluunu gerektirmediini izah amacını gütmektedir.

Anahtar sözcükler: bildirim yükümlülüü ve tanıklıktan çekinme hakkı, bilgilendirmeye dayalı rıza açıklaması, görevin ifası, ilgilinin rızası, tehis ve tedavi yükümlülüü

SUMMARY

Perform of Medical Profession and Criminal Liability

Aiming a panic among physicians, it is claimed that with the acceptance of new Turkish Criminal Code, the criminal liability of phsicians is expanded.

This presentation aims to explain that diagnosis and treatment performed in accordance with medical science is lawful and therefore it does not necessitate criminal liability.

Keywords: concerned person’s consent, fulfillment of duties, informed consent, obligation of diagnosis and treatment, obligation to inform and immunity of witness, perform of duty

ANKEM Derg 2006;20(Ek 2):10-15.

I. Hekimlik mesleinin icrası ve hukuka uygunluk nedenleri Hekimlik meslei, insanın hastalıının tehisi ve bunun tedavisi amacına yönelik bir faaliyeti gerektirmektedir.

Ancak salt bu amaç, kii üzerinde bulunulan tıbbî müdahaleyi hukuka uygun hale getirmemektedir. Belirtilen bu amaca yönelik olarak bir insanın vücuduna tıbbî müdahalede bulunmanın hukuka uygunluu, bazen rıza bazen ise görevin ifası ile izah edilebilir.

Hekimlik mesleinin icrası, önce, kiinin tehis ve tedavi amaclı müdahaleye rıza göstermesi dolayısıyla hukuka uygundur.

Ancak, açıklanan rızanın hukuken bir deer taıyabilmesi için, uygulanacak olan tehis ve tedavi yönteminin etki ve sonuçları bakımından kiinin yeterince bilgilendirilmi olması gerekir: “aydınlatılmı onam”.

Bazı hallerde, rıza açıklamasına hukuki deer izafesi, usule ilikin belirli koulların gerçeklemesine balı kılınabilir.

Bir tıbbi müdahaleye ilikin olarak açıklanan rızanın hukuki

geçerliliinin, aydınlatma yükümlülüünün yerine getirilmesine balı kılınması, bu bakımdan önemli bir örnek oluturmaktadır.

Ancak, belirtmek gerekir ki, ülkemizde yürürlükte bulunan tıp mesleinin icrasına ilikin mevzuatımızda, rıza açıklaması

artına balı tutulmu olan tıbbî müdahaleler balamında, rıza açıklamasının ne suretle yapılacaı konusunda herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu hususta bir açıklık bulunmaması, özellikle ispata ilikin sorunlar ortaya çıkarması itibarıyla, mevzuatımız açısından bir eksiklik olarak telakki edilmelidir.

Mevzuatımızda bu konuda ilk adım, yeni TCK ile atılmıtır.

öyle ki; kii üzerindeki tedavi amaçlı denemenin hukuka uygunluunun salanabilmesi için, yeni TCK’nun 90’ıncı maddesinin dördüncü fıkrasında aranan dier koulların yanı sıra; açıklanan rızanın “denemenin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak yazılı olması”

gerekmektedir(1).

Tehis ve tedaviye yönelik müdahale için kii her zaman rıza açıklamasında bulunabilecek durumda olmayabilir. Bu

(3)

gibi durumlarda, rızasının olup olmadıını aratırmaya gerek olmaksızın, kiiye tıbbî müdahalede bulunulması gerekmektedir. Çünkü, tabiplik mesleini icra eden veya icra etmek hususunda yetkiyle donatılan kii(2), tıbbî müdahaleye ihtiyaç duyan bir kimseye iyiletirilmesi amacına matuf gerekli müdahalede bulunmakla yükümlüdür(3).

Belirtmek gerekir ki, tıbbî müdahaleye rıza göstermeyen bir hastaya buna ramen tedavi amaçlı müdahale giriimi insan onuruyla badamaz. Aklen salıklı, bilinci açık olan hasta kendisine karı tedavi uygulanmasını reddettiinde, meselâ balı olduu teknik cihazın çıkarılmasını istemek gibi hayatını sürdürücü tedaviyi artık kabul etmediinde; buna ramen, iyiletirilmesini veya hayatta kalmasını salamaya yönelik olarak bu kiiye tıbbî müdahalede bulunulmamalıdır(4). Hatta, hastanın rıza göstermedii bir tıbbî müdahalenin baarı ansı da tartıılabilir. Bu nedenle tıbbî müdahalenin gerekli olduuna hastanın kani olması, ikna edilmesi gerekir.

kna giriimine ramen uuru açık olan ve tedaviye rıza göstermeyen hastaya tıbbî müdahalede bulunulamaz(5). Bu itibarla, uuru yerinde olan hastanın artık istememesi dolayısıyla kendisine karı tedavi uygulanmasından, hayatını devamı için gerekli olan teknik cihazla olan balantısının kesilmesi gibi hayatını sürdürücü tedaviden sarfınazar eden salık görevlileri ceza hukuku bakımından sorumlu tutulamazlar(6).

Rıza göstermemesine ramen, kiiye tıbbî müdahale, ancak kamu salıı gerekçesiyle yapılabilir. Baka bir deyile, kamu salıını korumak için, rıza göstermemesine ramen, elverdii ölçüde kiiye tıbbî müdahalede bulunulabilir(7). Tıbbî müdahalenin bir hukuka uygunluk sebebi oluturabilmesi için, ayrıca, bu müdahalenin tıp biliminin verilerine uygun olarak yapılması gerekir(8). Tıp biliminin verilerine uygun olmayan bir müdahale, tedavi amacıyla ve kiinin rızasıyla gerçekletirilmi olsa bile, hukuka uygun deildir.

Kii üzerindeki tıbbî müdahalenin tıp biliminin verilerine uygun olup olmadıının tespitinde, müdahalenin gerçekletii tarih itibarıyla tıp biliminin gelimilik düzeyi göz önünde bulundurulmalıdır. Tıp bilimindeki gelimeler karısında, bir müdahale yönteminin bilahare sakıncalı ve hatta yanlı olduu tespit edilmi olabilir. Ancak bu tespit, gerçekletirildii tarihte tıp biliminin verilerine uygun olması itibarıyla, bir tıbbî müdahaleyi hukuka aykırı fiil olarak kabul etmemizi gerektirmez.

Hastalıın arzettii özellikler ile hastanın içinde bulunduu salık artları göz önünde bulundurularak belirlenen bir tıbbî müdahale yönteminin hastanın salıı ve hatta hayatı bakımından belli oranda risk oluturması ve hatta, bu risk oranının fazlalıı, bu tıbbî müdahalenin hukuka uygunluunu etkilemez. Yapılan tıbbî müdahalenin tehis ve tedavi amacına yönelik olması ve yapıldıı tarih itibarıyla tıp biliminin verilerine uygun olarak gerçekletirilmi olması, hukuka

uygunluk açısından yapılacak olan deerlendirmede bavurulacak olan ölçütlerdir. Hukuka uygunluk açısından önemli olan, hastanın tedavi edilmemesinin salıı ve hayatı bakımından oluturduu risk ile, belirlenen tıbbî müdahale yönteminin kiinin salıı ve hayatı bakımından oluturduu riskin mukayesesi sonucunda, ikincisinin birincisine tercihî edilmesidir.

Tıbbî müdahale balamında hekimler açısından önemli olan, bu ölçütlere uygun davranılmasıdır. TCK’nun özellikle olası kast ve bilinçli taksir kavramlarıyla ilgili düzenlemeleri etrafında oluturulan gereksiz tartımaların amacının, hekim hatalarına karı malî sorumluluk sigortası yaptırmaya tevik ve yeni kanunî düzenlemelerin içeriine yönelik bilgi eksikliinin istismarı olduunu gözden uzak tutmamak gerekir.

II. Bilirkii olarak hekimin görevi

Hekimlik mesleinin faaliyet alanı, sadece hasta olan bir insanın hastalıının tehisi ve tedavisi amacına yönelik tıbbî müdahaleden ibaret deildir. Hekim, özel hukuk uyumazlııyla ilgili bir davada ya da bir suç olayına ilikin soruturma ve kovuturma sürecinde, bilirkii olarak görevlendirilebilir.

Hekimin bilirkii olarak görevlendirildii durumlarda bir hasta-hekim ilikisinin olmadıını ve dolayısıyla, bu görev kapsamında gerçekletirilecek tıbbî müdahalelerle ilgili olarak kiinin rızasının aranmadıını göz önünde bulundurmak gerekir. Ceza Muhakemesi Kanununun 74 ve devamı maddelerindeki düzenlemelerin bu balamda deerlendirilmesi gerekir.

III. Hekimin belli hastalıklarla ilgili bildirim ve tedavi yükümlülüü

Hekim, belli hastalıklardan “biri zuhur eder veya bunların birinden üphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiinden üphe olunursa” bildirimde bulunmak yükümlülüü altındadır (1593 s. K., m. 57)(9).

Bu yükümlülük kapsamına giren hastalıklar,“kolera, veba (bübon veya zatürree ekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi), daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi - paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (kupalazı), bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (iltihabı sahayai dimaii evkii müstevli), uyku hastalıı (iltihabı dimaii sari), dizanteri (basilli ve amipli), lohusa humması (hummai nifası), ruam, kızıl, arbon, felci tıfli (iltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), kızamık, cüzam (miskin), hummai racia ve Malta humması” olarak belirlenmitir. Keza, tabibin sıtma(10), trahom(11), “akcier ve hançere veremi”(12) ve zührevi hastalık olarak “frengi, belsoukluu ve yumuak ankr”(13)hastalıklarıyla ilgili olarak bildirim yükümlülüü mevcuttur. Ayrıca, “kudurmu veya kuduz üpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza

(4)

müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı” da bu yükümlülük kapsamında bulunmaktadır (1593 s. K., m.

57)(14,15).

Ayrıca Kanun, bu bildirim yükümlülüü kapsamına baka hastalıkların da alınabilmesi hususunda Salık Bakanlıına yetki vermitir. Salık Bakanlıı ayrıca, belirledii bu hastalıklarla ilgili olarak alınması gereken tedbirleri de belirlemekle yükümlü kılınmıtır (1593 s. K., m. 64)(16). Kanun, bu hastalıklarla ilgili olarak kiilere, tabip tarafından yapılacak tehis ve tedaviye yönelik muameleye katlanmak yükümlülüügetirmitir(17). Dier bir deyile, bu durumlarda tabipler açısından tehis ve tedavi yükümlülüü bulunmaktadır(18).

Keza, zührevi hastalık olarak “frengi, belsoukluu ve yumuak ankr” hastalıklarına müptela olan kiilerle ilgili olarak tedavi olma yükümlülüü mevcuttur (1593 s. K., m.

103). Bu yükümlülüe aykırı hareket eden kiiler, zorunlu olarak tedaviye tabi tutulur(19).

Kiilerle ilgili olarak belli hastalıklara karı aı olma yükümlülüü getirilmitir(20).

Bütün bu düzenlemeler karısında ADS hastalıı ile ilgili olarak u tespit ve önerilerde bulunulabilir:

1. ADS hastalıı, bulaıcı bir hastalıktır.

2. Bu hastalıkla ilgili olarak karantina tedbirleri alınmalıdır.

3. Bu tedbirler kapsamında, hastalıı ile ilgili olarak kiinin yakınlarına bilgi vermek gerekir.

4. Hasta yakınlarının bu hususta bilgilendirilmesi, 5237 s.

TCK’nun kiisel verileri bir bakasına hukuka aykırı olarak verme fiilini cezalandıran 136. maddesindeki suçu oluturmaz.

Ancak, bu hastalıkla ilgili olarak alınması gereken karantina tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla Salık Bakanlıı tarafından genel bir düzenleyici ilem yapılmasına ihtiyaç bulunduu kanısındayız.

IV. Hekimin suçu bildirim yükümlülüü ve tanıklıktan çekinme hakkı

Salık meslei mensubu olan kii, mesleinin icrası sırasında hasta veya yakınları ile ilgili olarak örendii bilgileri, bir suça ilikin soruturma veya kovuturma kapsamında tanık olarak açıklamaktan kaçınabilir. Örnein, bir cinsel saldırı suçundan dolayı yürütülen soruturma veya kovuturmada madurun akıl hastası olup olmadıı hususunda bu kiiyi tedavi eden psikiyatri uzmanı hekim tanıklık yapmaktan kaçınabilir. Hatta, hekim, bir hastasını tedavi ederken bir yakınının, örnein anasının DNA verilerini örenebilir. Hastanın bu yakını hakkında yürütülmekte olan soruturma veya kovuturma kapsamında bu kiinin DNA verilerine ihtiyaç duyulması halinde, bu konuda tanıklık yapmaktan çekinebilir.

Buna karılık, hekim, görevini yaptıı sırada bir suçun ilendiini örendiinde; bu suçla ilgili olarak ihbarda bulunmak yükümlülüü altındadır. Hekim, örnein kasten

yaralama fiiline ya da cinsel saldırıya maruz kalması dolayısıyla yaralanan kiinin hasta olarak tedavi için kendisine bavurması halinde, durumdan suçu takiple yetkili mercileri haberdar etmekle yükümlüdür. Meer ki suçu takibe yetkili merciler durumdan haberdar olmu olsun.

Dikkat edilmelidir ki, hekimin tanık olarak açıklama yapmaktan çekinebilecei husus, dorudan bir suç olgusuna ilikin bilgi deildir. Hekim veya salık meslei mensubu dier kiiler, bir suç üphesinin giderilebilmesi için ihtiyaç duyulan, örnein hasta veya yakınının kan grubu, DNA verileri, psikiyatrik durumu ve sair hastalıına ilikin kiisel verilerle ilgili olarak açıklama yapmaktan çekinebilecektir. Buna karılık, örnein gerekli tetkik ve kontroller için hastahaneye götürülen hamilenin henüz onbe yaını ikmal etmemi bir çocuk olması durumunda; tedavisini yapan hekim, suçu takibe yetkili mercilere bildirimde bulunmak yükümlülüü altına girmektedir. Çünkü, henüz onbe yaını doldurmamı olan bir çocukla rızası olsa bile cinsel ilikide bulunmak, yeni TCK’na göre çocuun cinsel istismarı suçunu oluturmaktadır.

Bu gibi durumlarda hekime suçu bildirme yükümlülüünün yüklenmesi, bu kiilerin salık hizmetlerinden yararlanmaktan kaçınmalarına neden olabilecei endiesini dourabilir. Ancak, belirtmek gerekir ki, aksi yöndeki bir yaklaım, pek çok suç olgusunun açıa çıkmamasını sonuçlayacaktır. Bu yaklaımın suçlulukla mücadelede önemli bir zaafa neden olacaının da gözden uzak tutulmaması gerekir.

SON NOTLAR

1 Keza, yetikinler üzerinde bilimsel deneyin hukuka uygunluunun salanması için, yeni TCK’nun 90'ıncı maddesinin ikinci fıkrasında aranan dier koulların yanı sıra; “deneyin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak açıklanan rızanın yazılı olması”

gerekmektedir (bent g).

2 Ülkemizde tabiplik mesleinin icrası için gerekli artlarla ilgili olarak bkz. 11.4.1928 t.ve 1219 s. “Tababet ve uabatı San'atlarının Tarzı

crasına Dair Kanun” (Resmi Gazete: 14 Nisan1928/863).

3 Nitekim, 11.4.1928 t.ve 1219 s. “Tababet ve uabatı San'atlarının Tarzı

crasına Dair Kanun”nun 70. maddesi hükmüne göre,

«Tabipler, di tabipleri ve diçiler yapacakları her nevi ameliye için hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatını alırlar. Büyük ameliyei cerrahiyeler için bu muvafakatin tahriri olması lazımdır. (Veli veya vasisi olmadıı veya bulunmadıı veya üzerinde ameliye yapılacak ahıs ifadeye muktedir olmadıı takdirde muvafakat art deildir.)»

Bakanlar Kurulu’nun 13.1.1960 tarih ve 4/12578 sayılı kararı ile kabul edilen “Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi”nde (R.G.: 19.2.1960/10436.) bu konuda u hükümler yer almaktadır:

(5)

«Madde 2- Tabip ve di tabibinin bata gelen vazifesi, insan salıına, hayatına ve ahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermektir.

Tabip ve di tabibi; hastanın cinsiyeti, ırkı, milliyeti, dini ve mezhebi, ahlâkî düünceleri, karakter ve ahsiyeti, içtimaî seviyesi, mevkii ve siyasî kanaati ne olursa olsun, muayene ve tedavi hususunda âzami dikkat ve ihtimamı göstermekle mükelleftir.

Madde 3- Tabip, vazifesi ve ihtisası ne olursa olsun, gerekli bakımın salanamadıı âcil vakalarda, mücbir sebep olmadıkça, ilk yardımda bulunur.

Di tabibi de, kendi sahasında aynı mükellefiyete tabidir.

Madde 11- Tecrübe maksadı ile insanlar üzerinde hiç bir cerrahi müdahale yapılamıyacaı gibi aynı maksatla, kimyevî, fiziki veya biyolojik ekilde herhangi bir tedavi de tatbik edilemez.

Klâsik metodların bir hastaya fayda vermiyecei klinik veya lâboratuvar muayeneleri neticesinde sabit olduu takdirde, daha önce, mûtat tecrübe hayvanları üzerinde kâfi derecede denenmek suretiyle faydalı tesirleri anlaılmı olan bir tedavi usulünün tatbiki caizdir. u kadar ki, bu tedavinin tatbik edilebilmesi için, hastaya faydalı olacaının ve muvaffakiyet elde edilmemesi halinde ise mûtat tedavi usullerinden daha elverisiz bir netice alınmıyacaının muhtemel bulunması arttır.

Evvelce tecrübe edilmi olmamakla beraber, zarar vermesine ihtimal bulunmayan ve hastayı kurtarması katî görülen bir müdahale yapılabilir.

Madde 13- Tabip ve di tabibi, ilmî icaplara uygun olarak tehis koyar ve gereken tedaviyi tatbik eder. Bu faaliyetlerinin mutlak surette ifa ile neticelenmemesinden dolayı, deontoloji bakımından muaheze edilemez.

Tababet prensip ve kaidelerine aykırı veya aldatıcı mahiyette tehis ve tedavi yasaktır.

Tabip ve di tabibi; tehis, tedavi veya korunmak gayesi olmaksızın, hastanın arzusuna uyarak veya dier sebeplerle, aklî veya bedenî mukavemetini azaltacak her hangi bir ey yapamaz.

Madde 14- Tabip ve di tabibi, hastanın vaziyetinin icabettirdii sıhhi ihtimamı gösterir. Hastanın hayatını kurtarmak ve sıhhatini korumak mümkün olmadıı takdirde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalımakla mükelleftir.

Tabip ve di tabibi hastasına ümit vererek teselli eder. Hastanın maneviyatı üzerinde fena tesir yapmak suretiyle hastalıın artması ihtimali bulunmadıı takdirde, tehise göre alınması gereken tedbirlerin hastaya açıkça söylenmesi lâzımdır. Ancak, hastalıın, vahim görülen akıbet ve seyrinin saklanması uygundur.

Me'um bir prognostik, hastanın kendisine çok büyük bir ihtiyatla ihsas edilebilir. Hasta tarafından, böyle bir prognostiin ailesine açıklanmaması istenilmemi veya açıklanacaı ahıs tâyin olunmamı ise, durum ailesine bildirilir.»

Keza, Salık Bakanlıı “Hasta Hakları Yönetmelii”nde (R.G.: 1.8.1998/

23420) u hükümlere yer verilmitir:

«lkeler Madde 5-

a) Bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaama hakkının, en temel insan hakkı olduu, hizmetin her safhasında daima gözönünde bulundurulur.

b) Herkesin yaama, maddi ve manevi varlıını koruma ve gelitirme

hakkını haiz olduu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadıı bilinerek, hastaya insanca muamelede bulunulur.

d) Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dıında, rızası olmaksızın kiinin vücut bütünlüüne ve dier kiilik haklarına dokunulamaz.

Hastanın Rızası ve zin

Madde 24- Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadıı veya hazır bulunamadıı veya hastanın ifade gücünün olmadıı hallerde, bu art aranmaz.

Kanuni temsilci tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, müdahalede bulunmak tıbben gerekli ise, velayet ve vesayet altındaki hastaya tıbbi müdahalede bulunulabilmesi; Türk Medeni Kanunu'nun 272 nci ve 431 inci maddeleri uyarınca mahkeme kararına balıdır.

Kanuni temsilciden veya mahkemeden izin alınması zaman gerektirecek ve hastaya derhal müdahale edilmedii takdirde hayatı veya hayati organlarından birisi tehdit altına girecek ise, izin artı aranmaz.

Üçüncü fıkrada belirtilen ve hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden acil haller haricinde, rızanın her zaman geri alınması mümkündür.

Rızanın geri alınması, hastanın tedaviyi reddetmesi anlamına gelir.

Rızanın müdahale baladıktan sonra geri alınması, ancak tıbbi yönden sakınca bulunmaması artına balıdır.

Tedaviyi Reddetme ve Durdurma

Madde 25- Kanunen zorunlu olan haller dıında ve doabilecek olumsuz sonuçların sorumluluu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygul anmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir.

Bu hakkın kullanılması, hastanın salık kuruluuna tekrar müracaatında hasta aleyhine kullanılamaz.

Küçüün veya Mahcurun Tıbbi Müdahaleye tiraki

Madde 26- Kanuni temsilcinin muvafakatinin gerektii ve yeterli olduu hallerde dahi, mümkün olduu ölçüde küçük veya mahcur olan hastanın dinlenmesi suretiyle tıbbi müdahaleye itiraki salanır.

Rızanın ekli ve Geçerlilii

Madde 28- Mevzuatın öngördüü istisnalar dıında, rıza herhangi bir

ekle balı deildir. Hukuka ve ahlaka aykırı olarak alınan rıza hükümsüzdür ve bu ekilde alınan rızaya dayanılarak müdahalede bulunulamaz.

Rızanın Kapsamı

Madde 31- Rıza alınırken hastanın veya kanuni temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır.

Hastanın, uygulanacak tıbbi müdahale için verdii rıza, bu müdahalenin gerektirdii sair tıbbi ilemleri de kapsar. Ancak, tıbbi ilemlerin uygulanmasında, bu Yönetmelik'te ve dier mevzuatta belirlenen hakların ihlal edilmemesi için azami ihtimam gösterilir.

Yine, Türk Tabipler Birlii’nin 47. Genel Kurulunda 10/11 Ekim 1998

(6)

tarihinde kabul edilen “Hekimlik Meslek Etii Kuralları”nda bu hususla ilgili olarak u hükümlere yer verilmitir:

«Hekimin Görev ve Ödevleri

Madde 5- Hekimin öncelikli görevi, hastalıkları önlemeye ve bilimsel gerekleri yerine getirerek hastaları iyiletirmeye çalıarak insanın yaamını ve salıını korumaktır. Meslek uygulaması sırasında insan onurunu gözetmesi de, hekimin öncelikli ödevidir. Hekim, bu yükümlülüklerini yerine getirebilmek için, gelimeleri yakından izler.

Acil Yardım

Madde 10- Hekim, görevi ve uzmanlıı ne olursa olsun, gerekli tıbbi giriimlerin yapılamadıı acil durumlarda, ilk yardımda bulunur.

Meru ve Yasak Yöntemler

Madde 12- Hekim mesleini yerine getirirken, bilimsel ve çada tanı ve tedavi yöntemleriyle koruyucu hekimlik ilkelerini göz önünde bulundurur;

hastalarının tanı ve tedavisinde bilimsel olmayan yöntemleri uygulayamaz.

Hekim, gerekli bilimsel aamalardan geçip ruhsatlandırılmamı kimyasal, farmakolojik, biyolojik maddeleri ilaç olarak kullanamaz.

Yetkinlik Dıı Faaliyet Yasaı

Madde 18- Hekim tıbbi görevlerini yerine getirirken, gecikmenin hasta yaamını tehdit edebilecei zorunlu durumlar dıında özel bilgi, beceri gerektiren bir giriimde bulunamaz.

Hasta Haklarına Saygı

Madde 21- Hekim hastasının salıı ile ilgili kararlar alırken; bilgilenme hakkı, aydınlatılmı onam hakkı, tedaviyi kabul ya da red hakkı vb.

hasta haklarına saygı göstermek zorundadır.

Aydınlatılmı Onam

Madde 26- Hekim hastasını, hastanın salık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, baarı ansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın salıı için taıdıı riskler, verilen ilaçların kullanılıı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalıın yaratacaı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dıında bilgilendirilecek kiileri, hasta kendisi belirler. Salıkla ilgili her türlü giriim, kiinin özgür ve aydınlatılmı onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir.

Acil durumlar ile, hastanın reit olmaması veya bilincinin kapalı olduu ya da karar veremeyecei durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.

Hekim temsilcinin izin vermemesinin kötü niyete dayandıını düünüyor ve bu durum hastanın yaamını tehdit ediyorsa, durum adli mercilere bildirilerek izin alınmalıdır. Bunun mümkün olmaması durumunda, hekim baka bir meslektaına danımaya çalıır ya da yalnızca yaamı kurtarmaya yönelik giriimlerde bulunur. Acil durumlarda müdahale etmek hekimin takdirindedir. Tedavisi yasalarla zorunlu kılınan hastalıklar toplum salıını tehdit ettii için hasta veya yasal temsilcisinin aydınlatılmı

onamı alınmasa da gerekli tedavi yapılır.

Hasta vermi olduu aydınlatılmı onamı diledii zaman geri alabilir.»

4 “Aktif ötenazi” ve “pasif ötenazi” ayırımıyla ilgili olarak bkz. DÖNMEZER, Sulhi: Kiilere ve Mala Karı Cürümler, 13. bası, 1990, no. 22; BAYRAKTAR,

Köksal: Hekimin Tedavi Nedeniyle Cezaî Sorumluluu, stanbul, 1972, sh. 150; CENTEL, Nur / ZAFER, Hamide / ÇAKMUT, Özlem: Türk Ceza Hukukuna Giri, 3. bası, stanbul, 2005, sh. 330 vd.

5 1219 s. “Tababet ve uabatı San'atlarının Tarzı crasına Dair Kanun”, m. 70; “Hasta Hakları Yönetmelii”, m. 5, bend d, m. 24 vd.; “Hekimlik Meslek Etii Kuralları”, m. 26.

6 DÖNMEZER, Sulhi: Kiilere ve Mala Karı Cürümler, 13. bası, 1990, no. 23.

7 Aaıda ayrıntılı olarak açıklanacaı gibi, kamu salıını gerektiren durumlarda hekimlerin tedavi yükümlülüünün yanı sıra, kiilerin tedaviye katlanma yükümlülüü bulunmaktadır.

8 ÖZGENÇ, zzet: Türk Ceza Kanunu Gazi erhi, Genel Hükümler, 3.

bası, Ankara 2006, sh. 347 vd.; ÇEL/ SOKULLU-AKINCA/ÖZGENÇ/

SÖZÜER/MAHMUTOLU/ ÜNVER, Suç Teorisi, 2. bası, sh. 176.

9 Eczacılar, di tabipleri ve ebeler ve hasta bakıcıları da 57. maddede sayılan ve görevleriyle balantılı olarak örendikleri hastalıkları bildirmekle yükümlüdür (1593 s. K., m. 61).

10 1593 s. K., m. 97.

11 1593 s. K., m. 100.

12 1593 s. K., m. 113, 114, 115.

13 1593 s. K., m. 104.

14 Bu bildirim, “vakaları kati veya muhtemel tehis vaz'ını müteakip ilk 24 saat zarfında” yerine getirilecektir (1593 s. K., m. 58).

Bu bildirim, “sıhhiye dairesine, hükümet veya belediye tabibi bulunmadıı takdirde polis veya jandarma karakoluna”yapılacaktır (1593 s. K., m. 58).

Bu bildirim, “hastanın isim ve adresi” belirtilmek suretiyle yapılır (1593 s. K., m. 58). Bu bildirim, yazılı veya sözlü olarak yapılabilir (1593 s. K., m. 58).

Bildirimde bulunan hekim ayrıca, “hastalıklara urayan bi risinin ikametgahı deitiini” de bildirmekle yükümlü kılınmıtır (1593 s.

K., m. 60).

15 Bu hastalıklardan birinin varlıı veya varlıından üphelenildii durumlarda, alınması gereken tedbirler, 1593 s. Kanunun 72. maddesinde belirlenmitir:

“1 - Hasta olanların veya hasta olduundan üphe edilenlerin ve hastalıı nerü tamim eyledii tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin fennen icap eden müddet zarfında ve sıhhat memurlarınca hanelerinde veya sıhhi ve fenni artları haiz mahallerde tecrit ve müahede altına vaz'ı.

2 - Hastalara veya hastalıa maruz bulunanlara serum veya aı tatbikı.

3 - Ehas, eya, elbise, çamaır ve binaların ve fennen intana maruz olduu

(7)

tebeyyün eden sair bilcümle mevaddın fenni tathiri.

4 - Hastalık nereden haarat ve hayvanatın itlafı.

5 - Memleket dahilinde seyahat eden ehasın icap eden mahallerde muayenesi ve eyalarının tathiri.

6 - Hastalıın sirayet ve intiarına sebebiyet veren gıda maddelerinin sarf ve istihlakinin men'i.

7 - Dahilinde sari ve salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi.”

16 “57 nci maddede zikredilenlerden baka her hangi bir hastalık istilai

ekil aldıı veya böyle bir tehlike ba gösterdii takdirde o hastalıın veya her hangi bir hastalık eklinin memleketin her tarafında veya bir kısmında ihbarı mecburi olduunu neir ve ilana ve o hastalıa karı bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve çtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır.” (1593 s. K., m. 64).

17 Hatta bu yükümlülüe aykırı davranan hastalarla ilgili olarak, yaptırım öngörülmütür. (1593 s. K., m. 287).

18 “57 nci maddede zikrolunan sari ve salgın hastalıklar vakaları hakkında tetkikat yapan tabip bu tetkikatı kolaylatırmak üzere hastanın yanına girmee ve hastayı ve icabına göre evin sair sakinlerini muayeneye ve hastalıın sureti zuhur ve seyrine dair izahat ve malumat talebine salahiyettardır. Bu hususta mümaneatı görülenler bu kanunda zikredilen ahkamı mahsusa mucibince cezalandırılır.” (1593 s. K., m. 67).

19 “Zührevi bir hastalıa müptela olduu tahakkuk ederek hastalıı etrafına neir ve sirayet ettirdiinden üphe edilen kimseler cebren tedaviye sevk olunabilecei gibi hastalıın sirayetine mani olmak üzere bir hastanede tecrit ve tedavi altına alınabilir. Bu hususta kuvvei cebriye istimali dahi caizdir.” (1593 s. K., m. 107).

20 “Türkiye dahilinde her fert çiçek aısı ile mükerrenen aılanmaa mecburdur.” (1593 s. K., m. 88). “Otuz yaına kadar olan her ahıs çiçek aısını be senede bir tekrar ettirmee mecburdur. Çiçek salgını vukuunda sıhhat memurları tarafından lüzum görülecek bütün ehasa çiçek aısı tatbikı mecburidir.” (1593 s. K., m. 90).

Referanslar

Benzer Belgeler

Toplum kaynaklı infeksiyon etkenleri içinde beta-laktam antibiyotiklere bu yolla direnç gösteren en önemli etkenler stafilokoklar, Escherichia coli, Haemophilus influenzae,

Etkeni belirlemek için tedavi öncesi 2 adet kan kültürü, balgamın Gram boyaması ve kültürü yapılmalıdır7. Serolojik testlerin balangıç deerlendirmesinde yardımcı

nfeksiyonlara göre ampirik tedavi seçenekleri, mikroorganizmalara göre antibiyotik seçimi, antimikrobiyal spektrum, farmakoloji, antibiyotik dozları, renal yetmezlikte

Anahtar sözcükler: anti-kanser monoklonal antikorlar, epitelyal büyüme faktör reseptörü inhibitörleri, hedeflenmi tedavi, tirozin kinaz

Dier taraftan her türlü travmada hafif veya ciddi ekilde hipotansiyon da gelimektedir.. Bu da travmanın ciddiyetine, yaralanan organa ve kaybedilen sıvı miktarına

Telithromycin is active against key respiratory pathogens (Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae, Moraxella catarrhalis) and atypical microorganisms

Acil servis hekimi tanıda infeksiyon hastalıı düündüü her hasta için daha özgül tanı ve daha özgül tedavi gerekip gerekmediini saptamalıdır.. Acil servis hekimi

Çünkü hasta kendisine en iyi sağlık hizmeti verilmeye özen gösterileceği inancı ile özel