• Sonuç bulunamadı

Sosyal Güvenlik Reformu Kapsamında Tarım Kesiminde Sosyal Güvenlik Uygulamaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sosyal Güvenlik Reformu Kapsamında Tarım Kesiminde Sosyal Güvenlik Uygulamaları"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

213

Sosyal Güvenlik Reformu Kapsamında Tarım Kesiminde Sosyal Güvenlik Uygulamaları

Mehmet KILIÇ 1

ÖZET

Türkiye’de genel anlamda sosyal güvenlik uygulamalarının temelleri Cumhuriyetin ilanından sonra atılmış ve modern anlamda sosyal güvenlik politikaları ise 2000’li yıllardan itibaren tartışılmaya başlamıştır. Modern bir sosyal güvenlik politikasının henüz tam anlamıyla sağlanamadığı Türkiye’de, tarım kesimine yönelik kapsamlı ve özel bir sosyal güvenlik uygulaması kabul edilmemiştir. Ancak, Anayasalarda güvence altına alınan “sosyal devlet” ilkesi;

her kesimde faaliyet gösteren kişilerin sosyal güvenlik hakkına kavuşturulması zorunluluğu, tarım kesimine yönelik münferit uygulamaların kabul edilmesi sonucunu doğurmuştur. Söz konusu uygulamalar değerlendirildiğinde tarım kesimine yönelik sosyal güvenlik uygulamalarının üç döneme ayrıldığı görülmektedir. Bunlardan ilki, 2925 ve 2926 sayılı Kanunların kabul edilmesinden önceki dönem, ikincisi 2925 ve 2926 sayılı Kanunların kabul edilmesinden sonraki dönem ve üçüncüsü de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun (Sosyal Güvenlik Reformu Kanununu) uygulamada olduğu günümüz dönemidir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu diğer alanlarda olduğu gibi, tarım kesiminde faaliyet gösterenler bakımından da önemli yenilikler getirmiştir. 2925 ve 2926 sayılı Kanunlar uygulamadan kaldırılmış, tarım kesiminde faaliyet gösterenlere ilişkin yeni düzenlemeler öngörülmüştür. Bu bakımdan tebliğde, 5510 sayılı Kanunun tarım kesimine ilişkin getirdiği yenilikler ve değişiklikler ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.

Anahtar kelimeler: Sosyal güvenlik, Sosyal güvenlik reformu, Sosyal güvenlik politikaları, Tarımda sosyal güvenlik.

Social Security Reform In The Context Of Social Security Applications In Agriculture Sector.

ABSTRACT

In general, applications based on social security in Turkey after the declaration of the Republic have been taken in the modern sense of the social security policy since the 2000s began to be discussed. A modern social security policy yet can not be achieved fully in Turkey, the agricultural sector and a comprehensive social security application was not accepted. However, it is guaranteed in the Constitution that "social state" principle, operating in every sector of social security rights of persons required to be brought into the agricultural sector for the adoption of applications has resulted in the individual. Such applications are evaluated; social security applications for the agricultural sector is divided into three periods can be seen. The first, in 2925 and 2926 Law of the adoption period before the second in 2925 and 2926 the law of adoption the next period and the third, 5510 No. of Social Insurances and General Health Insurance Act (Social Security Reform Act), in practice, that day is the period. No. 5510 of the Social Insurances and General Health Insurance Law as well as in other areas, in terms of operating in the agricultural sector has brought significant improvements. From the application of Law No. 2925 and 2926 have been removed, the new regulations in the agricultural sector are expected to operate. Notification in this regard, the Law No. 5510 concerning agricultural sector innovations and changes were discussed in detail.

Key words: Social security, Social security reform, Social security policies, Social security in agriculture.

1. GENEL OLARAK SOSYAL GÜVENLĐK KAVRAMI VE TÜRKĐYE'DE SOSYAL GÜVENLĐK POLĐTĐKALARI

1.1 Sosyal güvenlik kavramı

“Sosyal” ve “güvenlik” kelimelerinin bir araya gelmesi ile bağımsız bir anlama kavuşan sosyal güvenlik kavramı, en genel anlamıyla sosyal sigortalar, sosyal yardımlar ve diğer sosyal ödeme araçlarıyla halkın sosyal durumunu güvence altına alınmasını ifade etmektedir. Hukuki ve teknik anlamda sosyal güvenlik kavramı ise dar ve geniş anlamları ile tanımlanmaktadır. Buna göre dar anlamda sosyal güvenlik, sosyal risk olarak kabul

1 Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Dışkapı-Ankara.

(2)

214

edilen birtakım tehlikelerin yol açabileceği gelir kayıplar ve gider artışlarına karşı kişilerin başkalarının yardımına muhtaç olmaksızın geçinme ve yaşam ihtiyaçlarını karşılayarak güvenliklerinin sağlanmasını ifade etmektedir (Talas, 1953). Dar anlamıyla sosyal güvenlik kişilerin gelirlerini olumsuz etkileyen birtakım sosyal riskler karşısında, ekonomik güvenliğin sağlanması amacına hizmet eden uygulamalardır (Güzel ve ark., 2007). Geniş anlamda sosyal güvenlik ise, sebepleri ne olursa olsun muhtaç duruma düşen kişi ve ailelerin uğradıklar tehlikelerin zararlarından kurtarılıp toplum içerisinde insan haysiyetine yaraşır asgari yaşam standartlarına kavuşturulmasını ifade etmektedir (Turan, 2004).

Farklı şekillerde ifade edilmiş olsa da sosyal güvenlik kavramının esas itibariyle, kişilerin günlük hayatta karşı karşıya kaldıkları bir takım risklere karşı önceden tedbir almayı veya bu risklerin etkilerini en aza indirmeyi amaçladığı görülmektedir. Bu riskler hastalık, maluliyet, yaşlılık, analık, iş kazaları ve ölüm gibi fiziki riskler şeklinde ortaya çıkabileceği gibi; işsizlik sonucu gelir yetersizliğine yol açabilecek ekonomik riskler şeklinde de ortaya çıkabilmektedir. Kişilerin bu şekilde ortaya çıkan risklere karşı koyma ihtiyacı ise “sosyal güvenlik ihtiyacı” olarak ifade edilmektedir (Yazgan, 1992).

Sosyal güvenlik kavramının kapsam ve sınırlarının farklı şekillerde tanımlanması konuyla ilgili hukuki düzenlemelerde açık bir tanımın yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle sosyal güvenlik kavramına uygulamada ve özellikle Yargı Kararlarında verilen anlamların da ele alınması gerekir. Gerçekten de, özellikle Anayasa Mahkemesi Kararlarında sosyal güvenlik kavramının oldukça geniş kapsamlı bir şekilde tanımlandığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesi bir kararında sosyal güvenlik kavramını, “gelirleri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal riskler karşısında ekonomik güvence sağlama görevine sahip kurum ve kuruluşlar; bir meslekî, fizyolojik ya da sosyoekonomik riskten ötürü geliri sürekli veya geçici olarak kesilmiş kişilerin geçinme ve yaşama gereksinimlerini karşılayan bir sistem” şeklinde tanımlamıştır (Anonim 1991).

Diğer bir kararında ise “toplumun parçası olan bireylere, gelirleri ne olursa olsun doğal bir olay olan yaşlılık ile hastalık, kaza, ölüm ve malûllük gibi sosyal riskler karşısında asgari bir yaşam düzeyi sağlama” şeklinde ifade etmiştir (Anonim, 1992). Anayasa Mahkemesi sosyal güvenlik kavramını daha geniş anlamıyla, “içerdiği temel esas ve ilkeleri uyarınca toplumda yoksul ve muhtaç insanlara Devletçe yardım edilerek onlara insan onuruna yaraşır asgari yaşam düzeyi sağlanması ve böylece, sosyal adaletin ve sosyal devlet ilkelerinin gerçekleşmesine elverişli ortamın yaratılması” şekliyle kabul etmektedir (Anonim, 1988).

1.2. Türkiye’de sosyal güvenlik politikaları ve tarihsel gelişim 1.2.1. Sosyal güvenlik politikalarının anayasal temelleri

Bir ülkede belirli kesimlerin farklı alanlarını düzenlemek amacıyla kabul edilen hukuki düzenlemeler esas itibariyle o ülkenin söz konusu kesimlere ilişkin kabul ettiği politikaların özünü oluşturmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Türkiye’de uygulanmakta olan sosyal güvenlik politikalarının özünü bu konuda kabul edilen kanuni düzenlemeler ve özellikle Anayasal hükümler oluşturmaktadır. Bu nedenle, öncelikle sosyal güvenlik konusunda Anayasalarda yer alan hükümleri incelemek gerekir.

1924 Anayasasında çalışma hak ve hürriyeti genel olarak düzenlenmiş (m. 70), sosyal güvenlik konusunda her hangi bir hükme yer verilmemiştir. Sosyal güvenlik hakkının esas itibariyle Anayasal bir güvence olarak ilk defa 1961 Anayasasında yer aldığı görülmektedir. 1961 Anayasasının 48. maddesinde, “herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu” düzenlenmiş ve ayrıca “sosyal sigortalar ve sosyal yardım teşkilâtı kurmak ve kurdurmak görevi” de devlete verilmiştir. Ancak 53. maddede, devletin bu göreviyle ilgili bir sınırlama getirilerek, sosyal sigortalar ve sosyal yardım teşkilâtı kurma faaliyetlerinin ekonomik gelişme ve malî kaynaklarının yeterliği ölçüsünde yerine getireceği hükme bağlanmıştır.

(3)

215

1961 Anayasasında kabul edilen sosyal güvenlik hakkı, 1982 Anayasasında da kapsam ve sınırları daha da genişletilerek aynen kabul edilmiştir. Gerçekten de 1982 Anayasasının 60. maddesinde, “herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu”

düzenlenmiş ve “bunu sağlayacak tedbirleri alarak gerekli teşkilatı kurma görevi de yine devlete verilmiştir”. 1961 Anayasasında olduğu gibi 1982 Anayasasında da, devletin sosyal güvenlikle ilgili görevlerini bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği düzenlenmiştir.

1982 Anayasası, 1961 Anayasasından farklı olarak toplumun daha fazla yardıma muhtaç kesimini oluşturan ve sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekli görülenleri 61. maddede özel olarak düzenlemiştir. Anılan maddeye göre; “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur”.

1.2.2. Sosyal güvenlik politikalarının tarihsel gelişimi

Sosyal güvenlik politikaları ve sosyal güvenlik uygulamalarının tarihsel gelişim seyri incelendiğinde ise, genel olarak tüm dünyada sanayi devrimi ile birlikte önem kazanmaya başladığı görülmektedir. Türkiye’de ise Osmanlı Đmparatorluğu döneminde sanayinin batıdaki kadar gelişmemiş olması, bu konuda somut ihtiyaçların doğmaması nedeniyle birkaç münferit uygulamalar dışında modern anlamda sosyal güvenlik politikalarından bahsetmek mümkün değildir. Cumhuriyet öncesi dönemde, belirli çalışma ve iş grupları için özel yardım sandıkları oluşturulması dışında genel anlamda bir sosyal güvenlik politikası kabul edilmemiştir (Apan, 2007). Bu nedenle, Türkiye’deki sosyal güvenlik politikalarının tarihsel gelişim sürecini Cumhuriyet döneminden itibaren ele almak gerekir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında da, tüm ülke genelinde uygulama alanı bulabilecek genel nitelikli, kapsamlı ve modern bir sosyal güvenlik politikasının oluşturulamadığı;

ancak Osmanlı döneminde olduğu gibi, belirli işkollarında faaliyet gösteren işçiler için değişik isimlerle yardım sandıkları kurulmuştur. Ayrıca genel nitelikli bazı kanunlarda da çalışan kesimi koruyucu, genel nitelikli bazı düzenlemelere yer verilmiştir. Bu düzenlemelerden ilki, 1926 yılında kabul edilen ve iş akdine ilişkin temel esaslara yer veren Borçlar Kanununun hizmet akdine ilişkin hükümleridir. Aynı şekilde 1930 yılında kabul edilen Umumi Hıfzısıhha Kanunu da, kadın ve çocuk işçilerin korunması ve işçi sağlığına ilişkin düzenlemelere yer verilmesi bakımından önem taşımaktadır. Gerçekten de anılan Kanunun “işçilerin korunması” başlığını taşıyan 173-180 maddelerinde kadın ve çocuk işçilerin iş kazalarına karşı korunmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyetinin ilk Đş Kanunu olma özelliğini taşıyan ve 1936 yılında kabul edilen 3008 sayılı Đş Kanunu’nda modern anlamda sosyal güvenlikle ilgili temel esaslara yer verilmiştir. Özellikle sosyal güvenlik kapsamında önlenebilecek risklerin nelerden ibaret olduğu ana hatları ile düzenlenerek sosyal sigortalarda zorunluluk esası kabul edilmiştir. Ayrıca, sosyal güvenliğin kademeli olarak kurularak, sosyal risklere karşı gerekli güvencelerin sağlanması için her türlü önlemi alarak örgütlenmeyi oluşturma görevi devlete verilmiştir (Apan, 2007).

Modern anlamda sosyal güvenlik politikalarının temel esasları ve sosyal güvenlik uygulamaları ile karşılanacak risklere ilişkin gerekli güvencelerin oluşturulması 1945 yılından itibaren başlamıştır. Gerçekten de 1945 yılından itibaren kabul edilen bazı özel Kanunlarla değişik kesimlerde faaliyet gösteren farklı çalışma alanlarına özgü özel sigorta kolları kurulmaya başlamıştır. Bunlardan ilki 07.07.1945 tarihinde kabul edilerek 01.07.1946 tarihinde yürürlüğe konulan 4772 sayılı Đş kazalarıyla Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunudur. Bu kanunla mesleki risk sigortası uygulanmaya konulmuş ve kısa bir süre sonra 09.07.1945 tarihinde kabul edilen 4792 sayılı Kanunla Đşçi

(4)

216

Sigortaları Kurumunun kurulması öngörülmüştür. 01.04.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5417 sayılı Đhtiyarlık Sigortası Kanununda farklı tarihlerde değişiklikler yapılmış ve bu Kanun 01.06.1957 tarihinde yürürlüğe giren 6900 sayılı Maluliyet, Đhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları kanunu ile tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. 4792 sayılı Kanunla kurulan Đşçi Sigortaları Kurumu, 17 Temmuz 1964 tarihinde kabul edilen 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) adını almış ve sosyal güvenlikle ilgili dağınık idari yapı tek bir çatı altında toplanmıştır.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.03.1965 tarihine kadar mevcut sigorta imkânlarından sadece 3008 sayılı Đş Kanunu ile 5953 sayılı Deniz Đş Kanunu ve 6379 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki Kanun uygulamasına giren işyerlerinde çalıştırılanlardan bu Kanunlara göre sigortalı sayılanlar yararlanmaktaydı. 01.03.1965 tarihinden itibaren Kanunun uygulama alanı, bazı istisnalar hariç, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılan herkesin sigortalı sayılacağı hükmü getirilerek kapsamı genişletilmiştir.

506 sayılı Kanun, sadece belirli bir hizmet akdine bağlı olarak çalışan işçilerin sosyal güvenliklerine ilişkin düzenlemelere yer vermiş olduğundan 02.09.1971 tarihinde kabul edilen 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ile Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu (Bağ-Kur Kanunu) ile bağımsız çalışanlar da sosyal güvence kapsamına alınmışlardır. Bu Kanun kapsamında esnaf ve sanatkârla, tarımsal işler dışında faaliyet gösteren diğer bağımsız çalışanlar da sosyal güvenliğe kavuşturulmuştur.

1983 yılında kabul edilen iki önemli Kanun ile tarım kesiminde çalışanların da sosyal güvenlik kapsamına alınması amaçlanmıştır. Bu Kanunlardan ilki 17 Ekim 1983 tarihinde kabul edilen 2925 sayılı Tarım Đşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu; diğeri ise yine aynı tarihte kabul edilen 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunudur. 2925 sayılı Kanunla tarım kesiminde faaliyet gösteren tarım işçilerinin sosyal güvenliklerine ilişkin esaslar kabul edilirken, 2926 sayılı Kanunla tarım kesiminde işçi olmaksızın kendi adına faaliyet gösterenlerin Bağ-Kur kapsamında sosyal güvenliklerinin sağlanması amaçlanmıştır. Böylece anılan iki Kanunla tarım kesiminde faaliyet gösterenlerin büyük bir kısmı sosyal güvenlik kapsamına alınmıştır. 25.08.1999 tarihinde kabul edilen 4447 sayılı işsizlik Sigortası Kanunu ile 01.06.2000 tarihinden itibaren işsizlik sigortası uygulaması başlatılmıştır.

Türkiye’de sosyal güvenlik uygulamalarının tarihsel gelişim seyri içerisinde dönüm noktasını ise 16.05.2006 tarihinde kabul edilen 5502 sayılı Kanun oluşturmaktadır. Gerçekten de anılan Kanunun kabul edildiği tarihe kadar, sosyal güvenlik uygulamaları SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur olmak üzere üç farklı kurum tarafından yürütülmekteydi. Bu nedenle söz konusu dağınıklığı ortadan kaldırmak ve her türlü sosyal güvenlik uygulamalarını tek bir çatı ve tek bir yönetim altında birleştirmek amacıyla 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu kabul edilmiştir. Bu Kanunla kurumsal anlamda birleşme sağlandıktan sonra, sosyal güvenlik kurumlarını sigortacılık anlamında da birleştirmek amacıyla 31.05.2006 tarihinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kabul edilmiştir. Anılan Kanunun bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden bu Kanun 2008 yılından itibaren uygulamaya konulmuştur.

2. TÜRKĐYE’DE TARIM KESĐMĐNE YÖNELĐK SOSYAL GÜVENLĐK UYGULAMALARI

Türkiye’de genel anlamda sosyal güvenlik uygulamalarının temelleri Cumhuriyetin ilanından sonra atılmış ve modern anlamda sosyal güvenlik politikaları ise 2000’li yıllardan itibaren tartışılmaya başlamıştır. Bu nedenle modern anlamda genel bir sosyal güvenlik politikasının bile henüz tam anlamıyla sağlanamadığı Türkiye’de, tarım kesimine yönelik özel bir sosyal güvenlik uygulamasından bahsetmek de mümkün değildir. Ancak, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasalarında güvence altına alınmış olan

(5)

217

“sosyal devlet” ilkesi ve her kesimde faaliyet gösteren kişilerin sosyal güvenlik hakkına kavuşturulması zorunluluğu, tarım kesimine yönelik münferit uygulamaların kabul edilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle Türkiye’de tarım kesimine yönelik sosyal güvenlik uygulamalarını tarihsel gelişim seyri içerisinde üç döneme ayırarak incelemek gerekir. Bunlardan ilki, 2925 ve 2926 sayılı Kanunların kabul edilmesinden önceki dönem, ikincisi 2925 ve 2926 sayılı Kanunların kabul edilmesinden sonraki dönem ve üçüncüsü de 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Reformu Kanununun uygulamada olduğu günümüz dönemidir.

2.1 Birinci dönem

Birinci dönem, 2925 ve 2926 sayılı Kanunların kabul edilmesinden önceki dönemi kapsamaktadır. Cumhuriyetin ilanından sonra 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun kabul edildiği 17.07.1964 tarihine kadar tarım kesiminin sosyal güvenliğine ilişkin herhangi bir hukuki düzenleme yapılmamıştır. 506 sayılı Kanun, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm hallerinde kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımlarının sağlanması amacıyla kabul edilmişti (m. 1). 506 sayılı Kanun, tarım kesiminde faaliyet gösteren herkesi kapsamına almamış, sadece belirli sınıflar içerisinde yer alan çalışanları kapsamına almıştır. Bu nedenle 506 sayılı Kanunun tarım kesimine yönelik hükümlerini, tarım kesiminde faaliyet gösterenlerin bu faaliyetlerinin türlerine göre sınıflandırarak incelemek gerekmektedir.

Bu sınıflandırmalardan ilki, daimi-geçici tarım işçileri sınıflamasıdır. Daimi (sürekli) işçilerin kimler olduğu hem 1475 sayılı Đş Kanununda hem de 4857 sayılı Đş Kanununda tanımlanmıştır (m. 10). Buna göre, nitelikleri bakımından otuz iş gününden daha fazla devam eden işler daimi iş; bu işlerde çalışanlar da daimi işçilerdir. Đş Kanununun 10. maddesinde yer alan bu hüküm tarım işleri için uygulandığında, niteliği itibariyle otuz iş gününden daha fazla süren tarım işleri “daimi tarım işi”, bu işlerde çalışan işçiler de “daimi tarım işçileri” olarak kabul edilmektedir. Đkinci sınıflama ise, işveren sıfatına göre yapılan sınıflamadır. Bunlar da “kamu kemsinde faaliyet gösteren tarım işçileri” ve “özel sektörde faaliyet gösteren tarım işçileri” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

506 sayılı Kanunda daimi tarım işçilerinin sosyal güvenliği; “kamu kesiminde çalışan daimi tarım işçileri” ve “özel kesimde çalışan daimi tarım işçileri” olmak üzere kendi içerisinde de ikiye ayrılarak düzenlenmişti. Buna göre, kamu sektörüne ait tarım ve orman işleri ile özel sektöre ait tarım ve orman işlerinde ücretle ve sürekli olarak çalışanlar sosyal güvenlik bakımından 506 sayılı Kanun kapsamına alınmışlardır. Aynı şekilde, 506 sayılı Kanunun 3. maddesine göre, kamu sektörüne ait tarım ve orman işlerinde geçici olarak çalışanlar da Kanun kapsamına alındığından daimi veya geçici olduğuna bakılmaksızın “kamu sektöründe bir ücret karşılığında çalışan bütün işçiler”

sosyal güvenlik kapsamına alınmış; bunun dışında kalan tarım işçileri kapsam dışında tutulmuştur. Başka bir ifade ile 2925 ve 2926 sayılı Kanunlar kabul edilene kadar sadece daimi tarım işçileri ile bir ücret karşılığında kamu sektöründe geçici olarak çalışan tarım işçilerini sosyal güvenlik kapsamına alınmış; geçici (mevsimlik) tarım işçileri ile tarımda kendi ad ve hesabına faaliyet gösterenler sosyal güvenlik uygulamalarının kapsamı dışında bırakılmıştır.

2.2 Đkinci dönem

506 sayılı Kanunun tarım kesiminde faaliyet gösterenlerin sadece belirli bir kesimini kapsamına alması, 1982 Anayasasının kabul edildiği döneme kadar büyük eleştirilere ve tartışmalara neden olmuştur. Ülke nüfusunun hemen hemen yarısına yakınını bünyesinde taşıyan tarım kesiminin sosyal güvenlik uygulamalarının kapsamı dışında tutulamayacağı düşüncesiyle, 1983 yılında 2925 ve 2926 sayılı Kanunlar kabul edilmiştir. 1983 yılına kadar sosyal güvenlik kapsamı dışında kalan özel sektörde faaliyet gösteren tarım işçileri ile kendi adına tarımsal faaliyetlerde bulunanların ilk defa sosyal

(6)

218

güvenlik kapsamına alınması tarım işçileri bakımından önemli bir gelişmedir. Bu nedenle 2925 ve 2926 sayılı Kanunların uygulanma tarım işçilerinin sosyal güvenliği bakımından ikinci dönem olarak kabul etmek gerekir.

2.2.1 2925 Sayılı Kanun

2925 Sayılı Tarım Đşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu tarım işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanların Kanunda yazılı şartlarla sosyal güvenliğinin sağlanması amacıyla kabul edilmiştir. Öncelikle, 2925 sayılı Kanunun en önemli özelliği, zorunlu değil, isteğe bağlı bir sosyal güvenlik sistemini öngörmüş olmasıdır. Gerçekten de, anılan Kanunun 2. maddesinde; “sosyal güvenlik kanunları kapsamı dışında olanlarla, bu kanunlara göre malullük, emeklilik (yaşlılık) aylığı, sürekli tam iş göremezlik geliri almayanlardan süreksiz olarak tarım işlerinde hizmet akdiyle çalışanlar istekte bulunmaları kaydıyla bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları” hükme bağlanmıştır.

Böylece 2925 sayılı Kanun hükümlerinde öngörülen sosyal güvenlik imkânlarından yararlanmak isteyen ve bir hizmet akdiyle süreksiz (geçici) olarak çalışan tarım işçileri, Kanunda öngörülen sigorta pirim tutarlarını ödemek şartıyla sigortalı sayılmaktadırlar.

Kanunun uygulanması bakımından 18 yaşını doldurmamış olanlar ile sosyal güvenlik kuruluşlarına prim veya kesenek ödemekte olanlar 2925 sayılı Kanunun kapsamı dışında tutulmuştur.

2925 sayılı Kanun’a göre sigortalı sayılanlara, iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortası kapsamında sürekli iş göremezlik yardımı, hastalık sigortası kapsamında sağlık yardımları, malullük sigortası kapsamında malullük aylığı, yaşlılık sigortası kapsamında yaşlılık aylığı, ölüm sigortası kapsamında ölen sigortalının yakınlarına ölüm aylığı bağlanması öngörülmüştür. 2925 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların ödemesi gereken pirim miktarlarına ilişkin düzenlemeler Kanunun 29. ve 30. maddelerde düzenlenmiştir. Buna göre, her türlü yardım ve ödemeleri karşılamak üzere alınacak primlerin hesabına esas tutulan günlük kazanç; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa ekli gösterge tablosundaki en düşük göstergenin katsayı ile çarpımının otuzda biridir.

Ayrıca, alınacak prim hesabına esas gün sayısı, her ay için 15, bir tam yıl için 180 gün olarak hükme bağlanmıştır. 2925 sayılı Kanunda farklı tarihlerde; özellikle 506 sayılı Kanunda yapılan değişikliklere paralel olarak önemli değişiklikler de yapılmıştır. Ancak son olarak kabul edilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 2925 sayılı Kanunun, amaç, kapsam, tanımlar, sigortalı sayılmayanlar ve sigortalılığın başlangıcına ilişkin hükümlerin yer aldığı 1-5. maddeleri, hastalık sigortası ve bu kapsamda sağlanan yardımlara ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 13-17. maddeleri, toptan ödemeye ilişkin 24. maddesi ve pirim ödenmesine ilişkin hükümlerin yer aldığı 33.

maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

2.2.2 2926 Sayılı Kanun

2926 sayılı Kanun, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlara ve hak sahiplerine, malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları sağlamak amacıyla kabul edilmiştir (m. 1). Kanun, sosyal güvenlik kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi ad ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanların sosyal güvenliğini düzenlediğinden tarım işçileri bu kanunun kapsamı dışındadır (Arıcı, 2003). 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılanlara, malullük sigortası yardımları, yaşlılık sigortası yardımları, sigortalının ölümü halinde yakınlarına ölüm aylığı bağlanması gibi sigorta yardımları öngörmektedir.

Sigortalı sayılanların ödemesi gereken pirim miktarları da yine sigortalının tercih ettiği basamağa göre değişen miktarlarda tahsil edileceği kanunda düzenlenmiştir. 2926 sayılı Kanunda farklı tarihlerde ve özellikle 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununda yapılan değişikliklere paralel olarak önemli değişiklikler yapılmıştır. Ancak son olarak kabul edilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 2926 sayılı Kanun tamamen yürürlükten kaldırılmıştır.

(7)

219

2.3. Günümüz ve mevcut durum

31.05.2006 tarihinde kabul edilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu bütün hükümleri ile 01.10.2008 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş ve 2925 sayılı Kanunun bir kısmını, 2926 sayılı Kanunun ise tamamını yürürlükten kaldırmıştır. Böylece, tarım kesiminde bir hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi ad ve hesabına faaliyet gösterenler doğrudan 5510 sayılı Kanun hükümlerine tabi iken, bir hizmet akdine bağlı olarak geçici veya sürekli olarak faaliyet gösteren tarım işçileri 2925 ve 5510 sayılı Kanun hükümlerine tabidir. 5510 sayılı Kanun bakımından tarım isçilerinin tabi olduğu hukuki rejim tarım işçisinin içinde bulunduğu sınıfa göre farklılık göstermektedir. Çünkü 5510 sayılı Kanun tarım işçilerini sosyal güvenlik bakımından

“sürekli (daimi) tarım işlerinde çalışan tarım işçileri” ve “süreksiz (geçici) tarım işlerinde çalışan tarım işçileri” olmak üzere ikiye ayırmakta; tarımda kendi ad ve hesabına faaliyet gösterenleri ise ayrı bir şekilde değerlendirmektedir.

2.3.1. Süreksiz tarım işlerinde çalışan tarım işçileri

Süreksiz tarım işçilerinin kimler olduğu 5510 sayılı Kanunda düzenlenmemiştir.

4857 sayılı Đş Kanununun “sürekli ve süreksiz işlerdeki iş sözleşmeleri” başlığını taşıyan 10. maddesinde, sürekli ve süreksiz işlerin tanımı yapılmıştır. Buna göre, “nitelikleri bakımından en çok otuz iş günü süren işler süreksiz iş, bundan fazla devam edenler ise sürekli iş” olarak ifade edilmiştir. O halde, 5510 sayılı Kanunda kullanılan “süreksiz tarım işçileri” kavramını, “nitelikleri bakımından en çok otuz iş günü süren tarım işlerinde çalışan tarım işçileri” şeklinde anlamak gerekir. Diğer taraftan, süreksiz tarım işlerinde çalışan tarım işçileri de işverenin hukuki statüsüne göre “kamu kesiminde çalışan süreksiz tarım işçileri” ve “özel sektörde çalışan süreksiz tarım işçileri”

şeklinde ikiye ayrılmaktadır.

Kamu kesiminde çalışan süreksiz tarım işçileri; kamu kesiminde süreksiz tarım işlerinde faaliyet gösteren tarım işçileri sosyal güvenlikleri bakımından doğrudan 5510 sayılı Kanun hükümlerine tabidir. Gerçekten de, 5510 sayılı Kanunda sigortalı sayılmayanlara ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 6. maddede, kamu idarelerinde çalışan tarım işçileri hariç tutulduğundan, bunlar 5510 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanabilecektirler.

Özel sektörde çalışan süreksiz tarım işçileri, Özel sektörde çalışan süreksiz tarım işçileri 5510 sayılı Kanunun 6. maddesinin (i) bendi gereğince bu Kanunun kapsamına alınmamıştır. Gerçekten de, 5510 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılmayanların düzenlendiği 6. maddenin (i) bendinde; “..tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar…” düzenlemesine yer verildiğinden, özel sektörde çalışan süreksiz tarım işçileri doğrudan 5510 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanamamaktadır. Bu nedenle, özel sektörde çalışan süreksiz tarım işçileri sosyal güvenlik bakımından 2925 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaya devam edeceklerdir.

Ancak 5510 sayılı Kanunda 2925 sayılı Kanun hükümlerine tabi olan tarım işçileri için, Geçici 1. maddede özel geçiş hükümleri öngörülmüştür. Buna göre, 2925 sayılı Kanun kapsamında tarımsal faaliyetlerde hizmet akdiyle süreksiz çalışanların 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla sigortalılıkları, Kanunun yürürlük tarihinden sonra da devam ettirilecektir. Bu şekilde sigortalılıkları devam edenler 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılarak, bunlardan ayrıca prime esas kazançlarının % 12,5’si oranında genel sağlık sigortası primi alınarak genel sağlık sigortası kapsamına alınacaklardır. 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01.10.2008’den sonra 2925 sayılı Kanun kapsamında sigortalı tescil işlemi yapılmayacaktır. Başka bir ifade ile sadece 2925 sayılı Kanun kapsamında tescilli olanların sigortalılıkları devam ettirilecek, Kanunun yürürlük tarihinden sonra bu kapsamda çalışanlar isteğe bağlı sigorta primi ödeyerek sigortalı olarak kabul

(8)

220

edileceklerdir. Böylece, özel sektörde çalışan süreksiz tarım işçilerinin sosyal güvenlikleri bakımından 5510 sayılı Kanun hükümleri hiçbir yenilik getirmemiş, 2925 sayılı Kanunda öngörülen isteğe bağlı sigortalılık uygulaması aynen benimsenmiştir.

2.3.2 Sürekli tarım işlerinde çalışan tarım işçileri

5510 sayılı Kanun, tarım kesiminde faaliyet gösteren tarım işçilerini, işverenin kamu sektörü veya özel sektör olmasına göre bir ayrım yapmaksızın doğrudan sosyal güvenlik kapsamına almıştır. Buna göre, tarım sektöründe sürekli tarım işlerinde faaliyet gösteren tarım işçileri, 5510 sayılı Kanunun sigortalı sayılanların düzenlendiği 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar” kapsamında sigortalı sayılmaktadırlar.

2.3.3 Kendi Ad ve Hesabına Bağımsız Çalışanların Sosyal Güvenliği

5510 sayılı Kanunun kabulünden önce, tarım kesiminde kendi ad ve hesabına bağımsız çalışanların sosyal güvenliği 2926 sayılı Kanun ile özel olarak düzenlenmişti.

Ancak 5510 sayılı Kanun, 2926 sayılı Kanunun bütün hükümlerini yürürlükten kaldırdığı için, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinde, tarımda kendi ad ve hesabına bağımsız çalışanlar doğrudan kanunun kapsamına alınmıştır. 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra 2926 sayılı Kanuna tabi olanların sigortalılıkları kesintiye uğramaksızın 5510 sayılı Kanuna göre devam ettirilecektir. Aynı şekilde 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra ilk defa bu kapsamda faaliyet gösterenler de, yine 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılacaklardır. Tarımda kendi ad ve hesabına bağımsız çalışanların 5510 sayılı Kanun hükümleri kapsamında sigortalı sayılabilmeleri için de, bir sınırlama öngörülmüştür.

Buna göre, tarımsal faaliyetlerden elde edilen yıllık kazançları masraflar düşüldükten sonraki aylık ortalamasının, Kanunla belirlenen prime esas günlük kazancın ancak 15 katı olanlar 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olabileceklerdir.

Yararlanılan kaynaklar

Anonim. 1988. 11.12.1988 tarih ve 20016 sayılı Resmi Gazete, Ankara.

Anonim. 1991. 14.03.1991 tarih ve 20814 sayılı Resmi Gazete, Ankara.

Anonim. 1992. 13.09.1992 tarih ve 21344 sayılı Resmi Gazete, Ankara.

Apan, A. 2007. Türkiye’de kalkınma planları ve sosyal güvenlik reformu, Türk Đdare Dergisi, 456 (Eylül 2007): 93-217.

Arıcı, K. 2003. Türkiye'de tarımda kendi adına ve hesabına çalışanların (çiftçilerin) sosyal güvenliği, Kamu-Đş, 7 (2): 1-20.

Güzel, A, Okur, A. R., ve Caniklioğlu, N. 2007. Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, Đstanbul.

Talas, C. 1953. Sosyal Güvenlik ve Türk Đşçi Sigortaları, AÜSBF Yayınları, Ankara.

Turan, E. 2003. Sosyal güvenlik hakkı, Kamu-Đş, 7 (3): 1-20.

Yazgan, T. 1992. Đktisatçılar Đçin Sosyal Güvenlik Ders Notları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, Đstanbul.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kamuoyunda uluslararası Cargill şirketini kurtarmaya yönelik içeriği nedeniyle 'Cargill Yasası' olarak bilinen yasaya göre, söz konusu arazi ve tesislerin istenilen amaçla

gelişme aşamasındaki parametreleri kontrol altında tutmak suretiyle sağlayabilmektedir: Tohum seçimi, Yetişme şartları Gübre uygulaması, Hasat şartları, Kurutma,

- Aksi Belirtilmedikçe; NO(A)EC - Gözlemlenmemiş (Yan) Etki Konsantrasyonu; NO(A)EL - Gözlemlenmemiş (Yan) Etki Seviyesi; NOELR - Gözlemlenebilir Etki Yok Yükleme Oranı; NZIoC

We find that there was statistically significant negative correlation between the cigarette smoking period and Sniffin" Sticks olfactory testings, namely odor

In this study; Innovation expectations and attitudes of agricultural producers, especially within the scope of "Agricultural Insurance", have been researched. The

Bu çalışmada, tarım kesiminde yoksulluğun boyutları; gelir dağılımı, nüfus, eğitim düzeyi, hane halkı fert sayısı, sosyal güvenlik sistemine kayıtlı

Kırsal kalkınma bileşeni kapsamında uygulanan Alternatif Ürün Programı (AÜP), Arazi Toplulaştırması, Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı (KBKYP),

Paris, eğlence ve neş'eyi, hayat ve can­ lılığı kadınların sırtından temin eden dünyanın en ünlü zevk beldesidir.... I tDO, Casino De Paris, Moulin Rouge,