• Sonuç bulunamadı

ÜNİTE ÜNİTE. HUKUKA GİRİŞ HUKUKUN TEMEL Dr. Öğr. Üyesi KAVRAMLARI A. Kürşat ERSÖZ Dr. Öğr. Üyesi A. Kürşat ERSÖZ İÇİNDEKİLER HEDEFLER HUKUKTA YAPTIRIM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÜNİTE ÜNİTE. HUKUKA GİRİŞ HUKUKUN TEMEL Dr. Öğr. Üyesi KAVRAMLARI A. Kürşat ERSÖZ Dr. Öğr. Üyesi A. Kürşat ERSÖZ İÇİNDEKİLER HEDEFLER HUKUKTA YAPTIRIM"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HUKUKA GİRİŞ Dr. Öğr. Üyesi A. Kürşat ERSÖZ

ÜNİTE

10

HUKUKTA YAPTIRIM

İÇİNDEKİLER

• Ceza Hukuku Yaptırımları

• Hapis Cezaları

• Adli Para Cezası

• Güvenlik Tedbirleri

• İdare Hukuku Yaptırımları

• Özel Hukuk Yaptırımları

• Tazminat

• Geçersizlik

HEDEFLER

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

• Hukuk kuralları içerisinde yer alan yaptırım sistemini öğrenecek,

• Bu kapsamda hukukta yaptırımın;

ceza hukuku alanında hapis, adli para cezası ve güvenlik tedbirleri şeklinde, idare hukuku alanında idari yaptırım ve disiplin cezası şeklinde, özel hukukta ise tazminat sorumluluğu şeklinde olduğunu anlayacaksınız.

ÜNİTE

10

HUKUKUN TEMEL

KAVRAMLARI

Dr. Öğr. Üyesi

A. Kürşat ERSÖZ

(2)

Yap tırım

Ceza Hukuku yaptırımları

Hapis Cezası

Güvenlik Tedbirleri

Adli Para Cezası İdare Hukuku Yaptırımları

Özel Hukuk Yaptırımları

Tazminat

Geçersizlik

(3)

GİRİŞ

İnsanlar doğaları gereği toplum hâlinde yaşamak ihtiyacındadırlar.

İnsanların toplum hâlinde varlığını devam ettirebilmeleri, içerisinde bulundukları toplumsal yaşamın korunması ile mümkündür. Toplumsal yaşam ise sosyal düzen kuralları adını verdiğimiz hukuk, ahlak, örf ve âdet, din ve görgü kuralları

vasıtasıyla korunabilir. Görüldüğü üzere bütün sosyal düzen kuralları, toplumsal düzeni sağlama amacına hizmet etmektedir. Ancak bu kurallar içerisinde hukuk, yaptırımı itibarıyla diğer kurallardan ayrılmaktadır.

Hukuk, bireyler ile toplum ve devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen, devlet tarafından yaptırıma bağlanmış, toplumsal düzeni amaçlayan yazılı ve yazısız kurallar bütünüdür. Hukuk kuralları, insan davranışlarını belirli bir kalıba

sokabilmek için emredici, düzenleyici, yorumlayıcı, tamamlayıcı kurallar koymakla birlikte, aynı zamanda bu kurallara uyulmamasını da belirli birtakım sonuçlara tabi tutmaktadır. İyi bir kural veya normun akılcı, anlaşılabilir, uygulanabilir ve caydırıcı nitelikte olması temel bir gereksinimdir. Yaptırım, en kısa tanımıyla hukuk

kurallarına uyulmamasına bağlanan tepkidir. Bu tepki, ahlak kurallarına uyulmaması hâlinde kınanma veya dışlanma, din kurallarında günah işleme duygusu, örf ve âdet kurallarında toplumsal tepki şeklinde tezahür ederken hukuk kurallarında maddi yaptırım şeklinde kendini göstermektedir. Bu nedenle bu bölümde ahlak kuralları, din kuralları, görgü kuralları dışında, sadece hukuk kuralları içerisinde yaptırım sistemi inceleme konusu yapılacaktır. Yaptırım, hukuk kurallarında ceza hukuku alanında hapis, adli para cezası, güvenlik tedbirleri şeklinde; idare hukuku alanında idari yaptırım, disiplin cezası şeklinde; özel hukukta ise tazminat sorumluluğu şeklinde kendisini göstermektedir. Çalışmamız bu sistematik üzerinden kendisini göstermektedir.

CEZA HUKUKU YAPTIRIMLARI

Ceza hukukundaki yaptırımları, ceza kanunları veya ceza içeren diğer kanunlardaki ilgili hükümler ile tayin olunmuş, kanunda unsurları belirtilmiş, hukuka aykırı ve kusurlu hareket olarak tanımlanan “suç” kavramı karşısında hukuk düzenin öngördüğü yargısal bir kararla bazı yoksunluklara tabi kılan

yaptırım olarak da tanımlamak mümkündür. Ceza hukuku yaptırımları, suç işleyen kişiden öç almak veya intikam almak gibi saiklerle hareket edilerek uygulanmaz.

Ceza hukuku yaptırımları ile güdülmekte olan amaç, toplumsal düzenin korunması, suç işleyen kişiyi ıslah edip yeniden topluma kazandırma ve suç işleyen kişinin yanı sıra toplumun diğer fertlerini caydırmaktır.

Ceza hukukunda yaptırımlar, genel olarak cezalar ve güvenlik tedbirleri olarak iki kısma ayrılmaktadır. Cezalar da kendi içerisinde hapis cezaları ve adli para cezası olmak üzere ikiye ayrılır. Ceza adı verdiğimiz bu yaptırımlar Türk Ceza Kanunu’nda veya özel ceza kanunlarında suç olarak tanımlanan fiilleri işleyen kimselere karşı uygulanmaktadır. Cezalar dışında diğer ceza hukuku yaptırımı da güvenlik tedbirleridir. Güvenlik tedbirleri ise genel olarak kusur yeteneği

bulunmadığı için kendisine kusur atfedilemeyen tehlikeli suçlulara karşı gerek Hukukta yaptırım; ceza

hukuku, idare hukuku ve özel hukuk yaptırımı

olarak üçe ayrılır.

(4)

kendilerini gerekse de toplumu korumak amacıyla uygulanan ama kanunda ceza olmadığı açıkça belirlenen tedbirlerdir.

Ceza hukukunda yaptırımlar yani hapis cezaları, adli para cezaları ve güvenlik tedbirleri sadece kanunla getirilebilir. Diğer bir deyişle kanunda açıkça düzenlenmeyen bir yaptırımın suç işleyen bir kimseye uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu ilkeye ceza hukukunda “cezada kanunilik ilkesi”

denilmektedir. Cezada kanunilik ilkesi ile güdülen amaç ise, bireyleri korumak ve hukuki güvenliği sağlamaktır.

Yürütülen soruşturma ve kovuşturma aşamasında hapis cezasına

mahkûmiyete engel olan kurumlar ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki (CMK) sıralama göz önüne alındığında, aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

 Uzlaştırma (CMK m.253, m.254);

 Kamu davasının açılmasının ertelenmesi (CMK m.171/2-5),

 Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (CMK m.231/5-14),

 Seçenek yaptırımlara hükmetme (TCK m.50),

 Ön ödeme (TCK m.75).

Kişinin mahkûm olduğu hapis cezasının infazı aşamasında uygulanma kabiliyeti olan kurumlar ise;

 Hapis cezasının ertelenmesi (TCK m.51),

 Koşullu salıverilme (CGTİHK m.107) ve

 Özel infaz şekilleridir (CGTİHK m.107) [1].

Hapis Cezaları

 Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, ölüm cezası yerine konulmuştur ve hükümlünün hayatı boyunca devam eder ve hükümlüler sıkı güvenlik rejimine tabi tutulur. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar, cezanın ancak otuz yılını çektikten sonra koşullu salıvermeden yararlanabilirler.

Müebbet hapis cezası, Müebbet hapis cezası da kural olarak hükümlünün yaşamı boyunca devam eder, ancak bu cezaya mahkûm olanlar cezanın yirmi dört yılını çektin sonra diğer şartlar da varsa koşullu salıvermeden yararlanabilirler.

Örnek

•Örneğin, A'nın iş yerinde tartıştığı arkadaşı B'yi öldürdüğünü varsayalım. Türk Ceza Kanunu'nun 81.maddesinde bir insanı kasten öldüren kişinin müebbet hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Bu durumda A'nın idam cezasına çarptırılması veya kürek cezası ile cezalandırılması mümkün değildir. Zira kanunda insan öldürmenin cezası müebbet hapis cezası olarak

öngörülmüştür. Kanunda öngörülmeyen bir cezanın uygulanması

"cezada kanunilik ilkesi" ile bağdaşmaz.

Ceza hukukunda yaptırımlar yani hapis

cezaları, adli para cezaları ve güvenlik

tedbirleri sadece kanunla getirilebilir.

(5)

 Süreli hapis cezası; Süreli hapis cezası, 1 aydan az 20 yıldan fazla olamaz.

Bir yıl ve daha az süreli hapis cezasına "kısa süreli hapis cezası" denir. Kısa süreli hapis cezaları para cezasına ve bazı başka yaptırımlara çevrilebilir.

Adli Para Cezası

 Beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yedi yüz otuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı takdir edilen para tutarı ile çarpılması suretiyle hesaplanır. Bir gün karşılığı takdir edilen para en az yirmi en fazla yüz Türk Lirası olabilir.

 Kanunda, adli para cezasının gün unsuru açısından alt ve üst sınırlar belirlenmiştir. Buna göre, adli para cezasının gün unsuru, “beş̧ günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yedi yüz otuz günden fazla” olamaz (TCK m.52/1). Bir gün karşılığı ödenmesi gereken para miktarı da “en az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası” olabilir (TCK m.52/2).

 Hükümlü, “adli para cezasını ödemezse, cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir” (CGTİHK m.106/3). Ancak, “adli para cezası yerine çektirilen hapis süresi üç̧ yılı geçemez. Birden fazla hükümle adli para cezalarına mahkûmiyet hâlinde bu süre beş̧ yılı geçemez.” (CGTİHK m.106/7).

Güvenlik Tedbirleri

Güvenlik tedbirlerinin asıl amacı suç işleyerek tehlikeliliklerini ortaya koyan kişilerin toplumdan uzaklaştırılma veya topluma yeniden kazandırılmaları yoluyla toplumu korumaktır. Amaç, suç işlenmesinin önlenmesidir. Güvenlik tedbirlerinin türleri şunlardır;

 Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma:

 Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinden men.

 Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan men.

 Velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan men.

 Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi partilerin yöneticisi veya denetçisi olmaktan men.

 İzne tâbi bir meslek veya sanatı icra etmekten men.

Örn ek

•Örneğin, bir doktor, hekimlik mesleğinin kendisine sağlamış̧

olduğu yetkileri kötüye kullanarak bir suç̧ işleyip hapis cezasına mahkûm olursa, bu hapis cezasının infazı süresince uygulanacak hak yoksunluğunun yanı sıra infazın

tamamlanmasından sonra da mahkeme kararıyla mahkûm olduğu hapis cezasının yarısından bir katına kadar bir süreyle hak yoksunluğuna tabi tutulacak ve hekimlik mesleğini icra edemeyecektir [2].

Süreli hapis cezası, 1 aydan az 20 yıldan fazla

olamaz.

(6)

 Müsadere (zor alım), işlenen bir suç ile ilgili belirli bazı eşya veya kazançların mülkiyetinin devlete aktarılması olarak tanımlanabilir.

 Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri; suç işleyen çocuklara yönelik olarak alınan eğitim, danışmanlık, bakım, sağlık ve barınma gibi tedbirler, hâkim kararı ile alınabilir. Alınan her bir tedbirin yerine getirilmesinden ilgili devlet kuruluşu sorumlu tutulacaktır. Örneğin sağlık yardımında bulunulan çocuğa gerekli desteğin sağlanması, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarca yerine getirilecektir.

 Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri; rehabilitasyon, terapi desteği gibi.

 Mükerrirlere (daha önce işlemiş olduğu suçu tekrar işleyen) ve özel tehlikeli suçlulara özgü güvenlik tedbirleri.

 Sınır dışı edilme.

Tüzel kişiler hakkında tedbirler:

 Müsadere İznin iptali.

İDARE HUKUKU YAPTIRIMLARI

İdare hukuku, teknik anlamda idarenin görev ve yetkileri ile birlikte, idarenin faaliyetlerini, idare ile birey arasındaki ilişkiyi ve idarenin denetlenmesini konu edinen bir alandır. İdare, kendi sahası içerisinde kalan alanlarda

muhataplarına yönelik olarak kendi çizmiş olduğu kurallara aykırı davranılması hâlinde, zorlayıcı, caydırıcı nitelikte kararlar alabilir. İdarenin bu anlamda kendi koymuş olduğu normlara aykırı davranması hâlinde, tek taraflı olarak yaptırım uygulama yetkisi vardır. Ancak bu yaptırımlar, cezai yaptırımlardan farklı olarak yargısal kuruluşlar yani mahkemeler aracılığı ile değil, idari birimlerce tesis edilmektedir. Bu nedenle idari yaptırımlar, idari işlem niteliğindedir ve yargısal denetimleri mahkemeler yoluyla yapılır. İdari yaptırımların amacı, idarenin kendi iç işleyişine yönelik olarak konulmuş olan kuralların uygulanabilirliğini sağlamaktır.

İdarenin doğrudan yaptırım uygulama yetkisi, para cezası, faaliyetin durdurulması, yıkım kararı, avukatın barodan kaydının silinmesi, trafik kurallarının ihlal eden şoförün sürücü̈ belgesinin geri alınması, kopya çeken bir öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verilmesi, görevine geç gelen bir memura aylıktan kesme cezası verilmesi gibi çok farklı nedenlerle ve biçimlerle ortaya çıkar. Fakat ortak özellik, idarenin kendi iç düzenini sağlayabilmek için kendince yaptırım olarak değerlendirdiği sonuçları muhatabının üzerinde tesis etmesidir. İdari yaptırımların İdari yaptırımlar, idari

işlem niteliğindedir ve yargısal denetimleri mahkemeler yoluyla

yapılır.

Rehabilitasyon, terapi desteği, akıl hastalarına özgü

güvenlik tedbirlerindendir.

Örn ek

•Örneğin, A Ltd. Şti. ticaret yapmak amacıyla kurulmuştur.

Ancak bir süre sonra şirket zarar eder ve yüklü bir borç altına girer. Borçlarını ödemek için çare arayan şirketin yöneticileri, bazı kişileri tırları ile Kapıkule sınır kapısından Avrupa ülkelerine götürmeye başlarlar. Burada insan ticareti suçunun şirkete ait bir tır ile işlenmesi nedeniyle, söz konusu tırın müsadere edilmesine karar verilecektir.

(7)

idarenin faaliyeti alanı kadar geniş̧ olması, bu yaptırımların çeşitliliğini arttırmaktadır [3].

İdari yaptırımları, daha iyi açıklayabilmek için ceza yaptırımları ile karşılaştırarak açıklamak gerekmektedir. Buna göre;

 Ceza hukuku kapsamında verilen cezalarda amaç, toplumsal düzeni korumak iken idari yaptırımlarda amaç, idarenin iç işleyişini ve idari düzeni korumaktır.

 Cezai yaptırımlar, mahkeme kararları ile verilmekte iken idari yaptırımlar, idari işlemler yolu ile verilmektedir. Bu nedenle idari yaptırım kararlarına karşı mahkemelerde dava açılabilmesi, itiraz edilebilmesi mümkündür.

 Cezai yaptırımlar, “suç” karşılığında verilebilir. Bir başka ifade ile bir davranışın cezaya çarptırılabilmesi için kanunda “suç” olarak tanımlanmış olması gereklidir. İdari yaptırımlar ise, kabahatlere, idarenin “disiplin düzenine” ilişkin olarak koymuş olduğu kurallara karşı işlenen fiillere verilebilir. Memurlara, öğrencilere verilen disiplin cezaları gibi.

 Cezalar kefaret, çektirme, caydırma amaçlarını gerçekleştirmeye

çalışırken, idari yaptırımlar kişiye görev ve yükümlülüklerini hatırlatmayı amaçlamaktadır.

İdari yaptırımların tesis edilmesinde, cezaların yasallığı ilkesi geçerlidir.

Yani kanunda yaptırım olarak belirtilmeyen bir husus, muhatabına uygulanamaz. Ancak hukuka aykırı fiilin tanımı ve tayininde yorum, kıyas serbesttir. Ceza yaptırımlarında ise hem suçun tanımında hem de hangi cezanın verileceği konusunda takdir yetkisi olamaz. Bu hususlarda kıyas, yorum yapılamaz. Kanun koyucu suçun ne olduğunu ve bu suça verilecek olan cezanın tayinini yapmak zorundadır.

Cezai yaptırımlar, hürriyeti bağlayıcı nitelikte olabilir. Hapis cezalarının ana özelliği, kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakıcı nitelikte olmasıdır. İdari yaptırımlar ise, kişiyi hürriyetinden mahrum bırakamaz. İdareler, hapis cezası veremezler.

İdarenin vermiş olduğu yaptırım kararı, kişinin malvarlığı üzerinde para cezası şeklinde, kişinin özlük hakları üzerinde memurlara verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezası gibi,kişiyi belli bir süre işini yapmaktan alıkoyma gibi avukatlık yapmaktan,doktorluk yapmaktan idari merci kararıile uzak tutma gibi

Örnek

•Örneğin, alkollü araç kullanan bir sürücüye kanunda belirlenen para cezasının üzerinde bir para cezası verilemez. Ancak hukuka aykırı fiilin tanımı konusunda yorumlama yapılabilir. Örneğin memurlara verilecek disiplin cezası nedenlerinden birisi

memuriyete yakışmayan hâl ve hareketlerde bulunmaktır. Hangi hareketin memura yakışacağı hangisinin yakışmayacağının takdiri cezayı verecek olan otoritenin takdirine bağlıdır. Yine örnek vermek gerekirse hırsızlığın ne demek olduğu tanımlanmalı ve hırsızlığa verilecek olan cezanın ne olacağı kanunda yazmak zorundadır. Kanunda yazılmayan ceza, ilgilisine verilemez.

Cezalar kefaret, ıslah ve caydırma amaçlarını

gerçekleştirmeye çalışırken, idari yaptırımlar kişiye görev

ve yükümlülüklerini hatırlatmayı amaçlamaktadır.

(8)

yollarla kendisini gösterebilir. Fakat idareler, hiçbir surette kişilere hapis cezası veremezler. İdarelerin vermiş olduğu cezalar, bazı durumlarda muhatabın özlük haklarına ilişkin olabileceği gibi,

bazı durumlarda da muhatabının maddi malvarlığı üzerinde etki ve sonuçlarını doğurmaktadır.

 İdari yaptırım kararların verilmesi ve uygulanmasında idare hukuku kuralları uygulanmakta iken ceza yaptırımlarında ise hem suçun tanımlanmasında hem de uygulanmasında ceza hukuku kuralları uygulanmaktadır.

ÖZEL HUKUK YAPTIRIMLARI

Hukukun toplumsal düzeni hedefleyen yazılı ve yazısız kurallar bütünü olduğunu ifade etmiştik. Hukuk, sistematik olması bakımından kamu hukuku ve özel hukuk olarak iki kısma ayrılmaktadır. Bu ayrım Romalı Hukukçu Ulpianus tarafından yapılmış ve günümüze kadar da geçerliliğini sürdürmüştür. Ayrımın temelinde yatan düşünce, kişi ve devlet arasındaki ilişkidir. Buna göre devletin,

“kamu düzeni”, “kamu yararı” düşünceleri ile “kamu gücü” kullanarak kendisini gösterdiği alanlar kamu hukuku branşları olarak değerlendirilir. Özel hukuk ise, muhatapların kamusal veya özel olup olmadığına bakılmaksızın irade serbestliği, taraf eşitliği, şekil serbestiyeti gibi ilkeler çerçevesinde kural olarak eşit kabul ettiği alanlarda geçerli olan kurallar bütünüdür. Bu manada idare hukuku, ceza hukuku, anayasa hukuku, uluslararası hukuk, mali hukuk gibi alanlar, devlet otoritesinin belirleyici olduğu sahalar olması nedeniyle klasik kamu hukuku branşları olarak değerlendirilir iken; medeni hukuk, ticaret hukuku, iş hukuku, milletlerarası özel hukuk, medeni usul hukuku, icra-iflas hukuku gibi alanlar ise özel hukuk alanları olarak değerlendirilmektedir.

Kamu hukukunun kendi içerisinde koymuş olduğu kurallara aykırılığın yaptırımları yukarı başlıklarda izah edilmeye çalışılmıştır. Özel hukuk sahasında ise yaptırımlar, tamamen farklı tanım ve sistematiğe sahiptir. Bu çerçevede, özel hukuk kurallarına aykırılık, tazminat, butlan, yokluk, iptal gibi sonuçlara tabidir.

Örn ek

•Örneğin, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alan bir memur daire başkanı ve üstü kadrolara atanamaz veya memuriyetten çıkarma cezası alan bir memur, bir daha kamu hizmetine giremez.

Örn ek

•Örneğin, kaçak yapı inşa eden yapı sahibine veya çevreyi kirleten kişilere idari para cezası verilmektedir.

Özel hukuk kurallarına aykırılık, tazminat, butlan, yokluk, iptal gibi

sonuçlara tabidir.

İdareler, hiçbir surette kişilere hapis cezası

veremezler.

(9)

Özel hukuk sahasında kural olarak hürriyeti bağlayıcı ceza verme, idari yaptırım kararı uygulama gibi etkiler görülmemektedir.

Tazminat

Tazminat, özel hukukta “zarar”ın karşılığı olarak ödenen maddi tutarı ifade etmektedir. Yani tazminattan bahsedilebilmesi için ortada bir zararın bulunması şarttır. Tazminat verilmesinin altında yatan neden haksız fiil olabileceği gibi, sebepsiz zenginleşme, sözleşme hukukundan kaynaklanan alacaklar, kusursuz sorumluluktan kaynaklanan hak ve alacaklar olabilir. Tazminat verilebilmesi için maddi veya manevi bir zararın mevcut olması, zararın kişi üzerinde doğmuş olması gerekmektedir.

Tazminat şekilleri, maddi veya manevi tazminat suretinde ortaya çıkabilir.

Maddi tazminat

Maddi tazminat, zarar gören kimsenin malvarlığında kendi isteği dışında meydana gelen azalmanın, zarar veren kişi tarafından aynen veya nakden tazmin edilmesi yoludur. Aynen tazmin bir kişinin bir başkasına ne zarar verdi ise aynısını yerine koyması demektir.

Nakden tazmin ise zarar veren kişinin, araç yerine zararı parasal olarak defaten veya kısım kısım tazmin etmesi yoludur. Maddi tazminatta zarar veren kişi, zarar verdiği malvarlığının zararı meydana getiren fiilden önceki değer ile zarar ortaya çıktıktan sonraki değer arasındaki farkın ödettirilmesi esasına dayanır.

Nakden tazminde amaç, zarar görenin eski durumuna getirilmesini sağlamaktır.

Örnek

•Örneğin, A köyünde yaşayan Ç ve D birbirine komşu olup evleri yan yanadır. Bir gün köyde yaşanan şiddetli rüzgar sonucunda Ç'ye ait samanlar D'nin evinin önünde bulunan samanlara karışır. Burada Ç, bir kayba uğramış ve samanları azalmıştır. Buna karşılık D'nin

samanlarında ise artış meydana gelmiştir. İşte bu olayda D, Ç aleyhine sebepsiz zenginleştiği ve Ç, zarara uğradığı için, D'nin Ç'ye tazminat ödemesi gerekecektir.

Örn ek

•Örneğin, B, aşırı hız yaptığı için aracının frenine basmasına rağmen zamanında duramaz ve önünde seyreden A'nın aracına çarpar. Çarpma neticesinde A'nın aracı kullanılamaz hâle gelir. Bu durumda B'nin A'ya, kullanılamaz hâle getirdiği araçla aynı marka ve modelde bir araç alıp teslim etmesi aynen tazmindir.

Maddi tazminat, zarar gören kimsenin malvarlığında kendi isteği

dışında meydana gelen azalmanın, zarar veren kişi tarafından aynen

veya nakden tazmin edilmesi yoludur.

(10)

Maddi zarar kapsamında:

Ölüm hâlinde talep edilebilecek giderler;

 Cenaze giderleri,

 Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,

 Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.

Bedensel zarar durumunda talep edilecek giderler;

 Tedavi giderleri,

 Kazanç kaybı,

 Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,

 Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar talep edilebilir.

Maddi tazminatın çeşitli nedenlerden kaynaklanabileceğini ifade etmiştik. Bu kaynaklar arasında en önemlisi haksız fiildir. Haksız fiil, Türk Borçlar Kanunu’nun 49.

ve devamı maddelerinde düzenlenmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi,

“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” şeklindedir. Görüldüğü üzere maddede haksız fiil unsurları ile birlikte tanımlanmıştır. Buna göre, bir fiilin haksız fiil olarak nitelendirilebilmesi için dört unsura sahip olması gerekmektedir. Bunlar; hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve nedensellik (illet) bağıdır. Bu unsurları kısaca tanımlayalım.

Hukuka aykırı fiil

Hukuka aykırı fiil, hukuk düzeni tarafından kendisine izin verilmeyen davranışı ifade etmektedir. Yani bir davranışın hukuk düzeni ile çelişmesidir. Bir fiilin hukuka aykırı olduğunu söyleyebilmek için olayda hukuka uygunluk nedenlerinden birinin bulunmaması gerekmektedir.

Kusur

Özel hukuk anlamında kusur, kast ve ihmalden oluşmaktadır. Kast, bilerek ve isteyerek bir fiilin gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir. İhmal ise, hafif ihmal ve ağır ihmal olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hafif ihmal, toplumdaki çok dikkatli kimselerin yapacağı şeyleri yapmamak veya yapmayacakları şeyleri

Örnek

•Örneğin, A’nın 100.000 TL değerindeki aracına B arkadan çarpmıştır. Bu çarpma nedeniyle, A’nın otomobilinin değeri 60.000 TL’ye düşmüştür. Bu durumda B, A’nın 40.000 TL tutarındaki zararını yasal faizi ile birlikte tazmin etmek zorundadır.

Örn ek

•Örneğin, normal şartlarda bir insanın diğerini öldürmesi hukuka aykırı bir fiildir. Ancak olayda meşru savunma gibi bir hukuka uygunluk nedeni varsa, bu durumda öldürme fiili hukuka aykırı bir fiil olarak değerlendirilemeyecektir.

Hukuka aykırı fiil, hukuk düzeni tarafından kendisine izin verilmeyen

davranışı ifade etmektedir.

(11)

yapmak şeklinde tarif edilebilir. Ağır ihmal ise, toplumdaki herkesin göstereceği dikkat ve özeni göstermemekten ibarettir. Türk Borçlar Kanunu’nun 49.

maddesinde de ifade edildiği gibi haksız fiilden sorumlu olmak için kusurun varlığı şarttır. Eğer kişi kusurlu hareket etmemişse bu durumda kural olarak haksız fiil sorumluluğu doğmaz.

Zarar

Zarar bir kimsenin malvarlığında veya şahıs varlığı değerlerinde o kişinin rızası dışında meydana gelen azalmayı ifade etmektedir. Maddi zarar ve manevi zarar olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi zarar, malvarlığında kişinin rızası dışında meydana gelen azalmayı ifade ederken manevi zarar ise; kişinin şeref, haysiyet, onur gibi kişilik varlığı değerlerinde meydana gelen azalmayı belirtmektedir.

Nedensellik (İllet) Bağı

Nedensellik (illet) bağı dediğimiz husus, hukuka aykırı fiil ile meydana gelen zarar arasındaki bir ilişkiyi ifade etmektedir. Yani nedensellik bağından

bahsedebilmek için meydana gelen zararın hukuka aykırı fiilden kaynaklanması gerekmektedir. Eğer zarar, hukuka aykırı fiilin sonucunda ortaya çıkmamışsa zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı yok demektir.

Bazı hâllerde ise kusur olmasa da kanun koyucu zararın yine de tazmin edilmesi gerektiğini düzenlemiştir. Bu durumlar ise borçlar hukukunda kusursuz sorumluluk hâlleri başlığı altında düzenleme altına alınmıştır. Kusursuz sorumluluk hâlleri de hakkaniyet sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu, tehlike

sorumluluğu gibi çeşitli esaslara dayanmaktadır. Kusursuz sorumluluk hâllerinde kişinin meydana gelen zarardan dolayı tazmin sorumluluğunun doğabilmesi için kusuru aranmaz. Başka bir ifade ile bu hâllerde kişi kusurlu olmasa dahi tazminat sorumluluğu olacaktır.

Örn ek

•Örneğin, A, hamile olan karısının hastaneye kaldırıldığını ve doğuma alındığını öğrenir. Bunun üzerine aracına atlayarak hastaneye doğru yola çıkar. Ancak çocuk sahibi olmanın verdiği heyecanla aracını süratli bir şekilde sürer. Dikkatsizlik sonucu kendisine kırmızı ışık yanmasına rağmen kavşağa girer ve o sırada karşıdan karşıya geçmekte olan bir yayaya çarpar. Bu olayda A'nın ağır ihmali olduğu ve bu nedenle de kusurlu olduğu açıkça görülmektedir.

Ör nek

•Örneğin, A, hiç sevmediği B'nin bilgisayarının üzerine su döker ve bunun sonucunda bilgisayar yanar. Burada bilgisayarın yanmasının (zarar) nedeni A'nın üzerine su dökmesidir (hukuka aykırı fiil).

(12)

Maddi tazminatın sebebi, akdi (sözleşmesel) de olabilir. Taraflar arasında yapılan bir özel hukuk sözleşmesinin gereği olarak tarafların borçlarını yerine getirmek zorunda kalacaklardır. Eğer sözleşme taraflarından birisi kusurlu olarak yükümlülüklerini ifa etmez ise tazminat sorumluluğu gündeme gelecektir. Akdi sorumluluk nedeni ile doğacak olan maddi zarar, müspet zarar ve menfi zarar şeklinde iki kısma ayrılmaktadır. Müspet zarar, akdin ifa edilmemesi veya zamanında ya da gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan mahrum kalınan kârı içeren zarardır. Menfi zarar ise, akdin feshedilmesi nedeniyle, sözleşmenin yapılmış olması nedeniyle uğranılan zarardır.

Manevi tazminat

Manevi tazminat ise zarar görenin kişilik değerlerinde kendi istemi dışında meydana gelen eksilme nedeniyle çekilen manevi üzüntülerin, ıstırap, acı ve kederlerin dindirilmesi amacıyla zarar veren tarafından ödenmesi gereken bir miktar bedeldir. Manevi tazminat, malvarlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hâle getirmektedir. Olay nedeniyle duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar.

Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, olayın niteliğini, zarar veren kişinin ekonomik gücünü, zarar gören mağduriyetini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Tazminatın amacı kişinin uğradığı zararı gidermek olup hükmedilen tazminat miktarı ile kişinin zenginleşmesi sağlanamaz.

Örn ek

•Örneğin, 6 yaşındaki çocuğun komşunun camını kırmasından dolayı ebeveynlerinin sorumlu tutulması (hakkaniyet sorumluluğu), inşaat işçisinin elindeki inşaat malzemesini yoldan geçen bir kişinin üzerine düşürmesi neticesinde verdiği zarar (adam çalıştıranın sorumluluğu) ve araçtan kaynaklanan sorumluluk (tehlike sorumluluğu).

Örn ek

•Örneğin, Bir malın satımını konu edinen sözleşmede taraflardan birisinin malı teslim etme, diğer tarafın da malın bedelini karşı tarafa ödeme yükümlülüğü doğmaktadır. Malın geç teslim edilmesinden dolayı, alacaklı olan tarafın ortaya çıkan zararı müspet zarar;

sözleşmenin akdedilmesi için yapılan örneğin, noter masrafı, pul masrafı gibi giderler ise menfi zarar niteliğindedir.

Akdi sorumluluk nedeni ile doğacak olan maddi

zarar, müspet zarar ve menfi zarar şeklinde iki

kısma ayrılmaktadır.

(13)

Geçersizlik

Tarafların kurdukları bir hukuki işleme, kanun koyucunun tarafların istediği bir sonucu bağlamamasıdır. Hukuki işlemlerin geçersizliği, eksiklik, butlan ve yokluk alt başlıklarını içeren bir üst başlıktır.

Yokluk

Yokluk, bir hukuki işlemin kurucu unsurlarının eksikliğini ifade eden bir geçersizlik hâlidir. Kurucu unsurları mevcut olmayan bir işlemin hukuki varlığından söz edilemez. Hem hukuki işlem hem de bu işlemle hedeflenen hukuki ilişki doğmamıştır. Yokluk iddiası her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir.

Yoklukta mevcut olan hükümsüzlük telafi edilebilir bir hükümsüzlük değildir;

çünkü ortada doğmuş bir işlem yoktur.

Yokluk iddiası her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir. Yoklukta mevcut olan hükümsüzlük telafi edilebilir bir hükümsüzlük değildir, çünkü ortada doğmuş bir işlem yoktur. Aslında ortada bir işlem var olmadığından işlemin hükümsüzlüğünün bir dava ile belirlenmesi gerekli görülmeyebilir. “Yokluk”, hukuksal bir işlemden çok, fiili bir durumu ifade eder.

Butlan

Bir hukuki işlemin kurucu şartları sağlaması ancak geçerlilik koşullarını bünyesinde bulundurmaması demektir. Butlanın ortaya çıkması hâlinde işlem vardır ancak ölü veya sakat doğmuş demektir. Butlan, mutlak butlan ve nispi butlan olmak üzere iki kısma ayrılır.

Örn ek

•Örneğin, A'nın B'ye iftira atması veya C'nin D'ye küfür etmesi ya da E'nin F ile lakap takmak suretiyle dalga geçmesi örneklerinde meydana gelen zarar manevi zarardır. İşte bu zararların giderilmesi için hükmolunacak tazminat ise manevi tazminattır.

Örn ek

•Örneğin, evlenme, cinsiyetleri ayrı iki kişinin hukuken geçerli bir şekilde, tam ve sürekli bir hayat ortaklığı yaratmak üzere resmî memur önünde serbest ve eşit bir biçimde bir araya gelmelerini ifade eder. Evlenme işleminin kurucu unsurları ise; evlenecek kişilerin ayrı cinsten olmaları ve birlikte resmî memur önünde fiziki olarak bir araya gelip evlenme iradelerini ortaya koymalarıdır. Bu unsurlardan biri yoksa mesela taraflardan biri resmî memur yanında olmasına rağmen diğeri resmî memur önünde değilse bu durumda evlenme işlemi yokluk yaptırımıyla karşılaşacaktır.

Hukuki işlemlerin geçersizliği, eksiklik,

butlan ve yokluk alt başlıklarını içeren bir üst

başlıktır.

Yokluk iddiası her zaman ve herkes tarafından ileri

sürülebilir.

(14)

Mutlak butlan, işlemin yapıldığı tarih itibarıyla hukukun emredici kurallarına, ahlaka aykırı olmasından dolayı başından itibaren geçersiz olması demektir. Mutlak butlanın temel mantığında yapılan işlemin kurucu unsurlarında bir eksiklik bulunmamaktadır. Ancak yapılan işlem geçerlilik şartlarına aykırılık taşıdığı için geçersizdir.

Mutlak butlan ile batıl olan bir işlemin tekrar eski hâline getirilmesi, hukuka uygun sayılabilmesi mümkün değildir. Bu geçersizliği herkes, her durumda ileri sürebilir. Hâkim, mutlak butlanı re’sen (kendiliğinden) dikkate alır. Tarafların bu durumu ileri sürmesi şart değildir. Mutlak butlanla sakat olan işlem, tarafların açık rızası olsa bile geçerli hâle getirilemez.

Nispi butlan, bir hukuki işlemin sakatlık ve eksikliklerine rağmen bastan itibaren geçersiz olmayıp, tarafların iradesi yönünde sonuçlar doğurması demektir.

Örn ek

•Örneğin, Türk Medeni Kanunu uyarınca taşınmaz devrinin tapu sicil müdürlüğünde yapılması zorunludur. Ancak buna rağmen taraflar yani taşınmazın alıcısı ve satıcısı sözleşmeyi tapu sicil müdürlüğünde değil de kendi aralarında adi yazılı şekilde yaparlarsa, taraflar arasındaki bu sözleşme butlan yaptırımı ile karşı karşıya kalacaktır. Görüldüğü üzere burada tarafların iradelerinde bir sakatlık olmadığından sözleşmenin kurucu unsurlarında bir eksiklik bulunmamaktadır. O nedenle burada yokluk yaptırımı değil butlan yaptırımı gündeme gelmektedir.

Örnek

•Örneğin, 10 yaşında bir çocuğun velisi olmaksızın tek başına üzerine kayıtlı olan taşınmazı satması ve 18 yaşını doldurduktan sonra işlemin geçerlilik kazandığını iddia etmesi mümkün değildir.

Örn ek

•Örneğin, Türk Medeni Kanunu'na göre 17 yaşında bir kimsenin evlenmesi için veli ya da vasinin izni gerekmektedir. İşte 17 yaşında bir kimsenin veli ya da vasisinin izni olmadan evlenmesi durumunda evlilik nispi butlanla sakat olacaktır. Ancak burada hâkim evliliğin geçersizliğine karar verinceye kadar evlilik geçerli sayılacaktır. Ayrıca evliliğin devamı esnasında veli ya da vasi onay verirse evlilik baştan itibaren geçerli sayılacaktır.

Mutlak butlan ile batıl olan bir işlemin tekrar eski hâline getirilmesi,

hukuka uygun sayılabilmesi mümkün

değildir.

(15)

Cebri İcra

Bir hukuk devletinde ihkak-ı hak yani kişinin kendi alacağını kendisinin tesis etmesi kabul edilmemiştir. Bir hukuk devletinde özel hukuktan kaynaklanan bir alacağı olan kimseler iki şekilde hareket edebileceklerdir: Ya alacağı için mahkemeye başvurup dava açacak ya da icra dairesine başvurup takip başlatacaklardır.

İşte özel hukuktan kaynaklanan bir hakkın devlet gücü vasıtasıyla (zorla) yerine getirilmesine cebri icra adı verilmektedir. Bu konuda kural olarak yetkili olan otoriteler, icra daireleridir. İcra dairelerinin, özel hukuktan kaynaklı bir hakkın sağlanabilmesi için sahip olduğu yetkiler zorlayıcı (cebri) niteliktedir.

Cebri icrada süreç şu şekilde işlemektedir: Alacaklı, borçludan olan alacağını temin etmek amacıyla yetkili icra dairesine başvurarak bir takip talebi verir. Takip talebinde alacaklının adı, soyadı, adresi, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, alacağın miktarı (para ile ölçülebilen bir alacak ise) gibi bilgiler yer alır. Takip talebi aslında alacaklının alacağına kavuşmak için icra dairesine yaptığı bir istektir.

Ardından takip talebini alan icra dairesi, bu talebe uygun olarak borçluya ödeme emri denen bir belge göndererek belirlenen zaman içerisinde (7 gün veya 10 gün gibi) borcunu ödemesini ister. Belirlenen süre içerisinde alacaklının kural olarak borca itiraz hakkı da mevcuttur. Eğer borçlu belirlenen sürede borcu öderse problem yoktur. Ancak ödemez ve itirazda da bulunmazsa üçüncü aşama olan haciz aşamasına geçilir. Haciz aşamasında alacağı tahsil etmek amacıyla icra dairesi borçlunun malvarlığı değerlerine el koyar. Daha sonra el konulan mallar açık artırma usulü ile satılır ve paraya çevrilir. Akabinde bu para alacaklıya ödenir.

Görüldüğü üzere cebri icra da borçlu olan kimselere devlet eliyle uygulanan bir yaptırım niteliğindedir.

Örn ek

•Boşanan çiftlerin ortak çocuklarını görmek isteyen diğer ebeveyne gösterilmemesi hâlinde çocuğun tesliminin sağlanması, tacir olan kişiler için bütün malvarlığına el koymak anlamına gelen iflas kararı verildiğinde (ifade edelim ki iflas kararı vermeye yetkisi Asliye Ticaret Mahkemesi'ne aittir) bu kararın yerine getirilmesi, borcunu vadesi gelmiş olmasına rağmen ödemeyen borçlunun evine zorla girilerek rızası olmamasına rağmen malvarlığı değerlerine el konulması ve bu değerlerin satılıp paraya çevrilerek alacaklıya ödenmesi cebri icranın örneklerindendir.

Bireysel Etkinlik • Ceza hukuku yaptırımlarının kişilerin suç işlemelerini önlemek

bakımından caydırıcı olup olmadığını tartışınız.

• Sizce bir hukuk devletinde ihkak-ı hak yani kişinin kendi alacağını kendisinin temin etmesi neden yasaklanmıştır? Düşünüp

fikirlerinizi belirtiniz.

(16)

Ö ze t

•Yaptırım, en kısa tanımıyla hukuk kurallarına uyulmamasına bağlanan tepkidir.

•Yaptırım, hukuk kurallarında ceza hukuku alanında hapis, adli para cezası, güvenlik tedbirleri şeklinde; idare hukuku alanında idari yaptırım, disiplin cezası şeklinde; özel hukukta ise tazminat sorumluluğu şeklinde kendisini göstermektedir.

•Ceza hukukundaki yaptırımları, ceza kanunları veya özel ceza kanunlarındaki ilgili hükümler ile tayin olunmuş, kanunda unsurları belirtilmiş, hukuka aykırı ve kusurlu hareket olarak tanımlanan “suç” kavramı karşısında hukuk düzenin öngördüğü, yargısal bir kararla bazı yoksunluklara tabi kılan yaptırım olarak da tanımlamak mümkündür.

• Ceza hukukunda yaptırımlar, genel olarak cezalar ve güvenlik tedbirleri olarak iki kısma ayrılır. Cezalar ise hapis cezaları ve adli para cezası olarak iki kısma ayrılır. Güvenlik tedbirleri ise tehlikeli durumları bulunan kişilere özgü olarak uygulanan ama kanunda ceza olmadığı açıkça belirlenen tedbirlerdir.

Yürütülen soruşturma ve kovuşturma aşamasında hapis cezasına mahkûmiyete engel olan kurumlar, Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndaki sıralama göz önüne alındığında, aşağıdaki şekilde sıralanabilir: Uzlaşma, kamu davasının açılmasının ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, adli para cezasına hükmetme, seçenek yaptırımlara hükmetme ve önödeme. Kişinin mahkûm olduğu hapis cezasının infazı aşamasında uygulanma kabiliyeti olan kurumlar ise; hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve özel infaz şekilleridir.

•Hapis cezaları; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, müebbet hapis cezası, süreli hapis cezası olarak ayrılır. Bir yıl ve daha az süreli hapis cezasına "kısa süreli hapis cezası" denir.Güvenlik tedbirlerinin türleri şunlardır; belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, müsadere, çocuklara özgü güvenlik

tedbirleri, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, mükerrirlere (daha önce işlemiş olduğu suçu tekrar işleyen) ve özel tehlikeli suçlulara özgü güvenlik tedbirleri, sınır dışı edilme. Adli para cezası ise, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yedi yüz otuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı takdir edilen para tutarı ile çarpılması suretiyle hesaplanır.

•İdare hukuku yaptırımları, cezai yaptırımlardan farklı olarak yargısal kuruluşlar yani mahkemeler aracılığı ile değil, idari birimlerce tesis edilmektedir. Bu nedenle idari yaptırımlar, idari işlem niteliğindedir ve yargısal denetimleri mahkemeler yoluyla yapılır. İdari yaptırımların amacı, idarenin kendi iç işleyişine yönelik olarak konulmuş olan kuralların

uygulanabilirliğini sağlamaktır. İdarenin doğrudan yaptırım uygulama yetkisi, para cezası, faaliyetin durdurulması, yıkım kararı, avukatın barodan kaydının silinmesi, trafik kurallarının ihlal eden şoförün sürücü̈ belgesinin geri alınması, kopya çeken bir öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verilmesi, görevine geç gelen bir memura aylıktan kesme cezası verilmesi gibi çok farklı nedenlerle ve biçimlerle ortaya çıkar. Fakat ortak özellik, idarenin kendi iç düzenini sağlayabilmek için kendince yaptırım olarak değerlendirdiği sonuçları muhatabının üzerinde tesis etmesidir.

•Özel hukuk kurallarına aykırılık, tazminat, butlan, yokluk, iptal gibi sonuçlara tabidir.Tazminat, özel hukukta “zarar”ın karşılığı olarak ödenen maddi tutarı ifade etmektedir. Tazminat şekilleri, maddi veya manevi tazminat, suretinde ortaya çıkabilir. Maddi tazminat, zarar gören kimsenin malvarlığında kendi isteği dışında meydana gelen azalmanın, zarar veren kişi tarafından aynen veya nakden tazmin edilmesi yoludur. Aynen tazmin bir kişinin bir başkasına ne zarar verdi ise aynısını yerine koyması demektir.

(17)

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. “………., insan davranışlarını belirli bir kalıba sokabilmek için emredici, düzenleyici, yorumlayıcı, tamamlayıcı kurallar koymakla birlikte; aynı zamanda bu kurallara uyulmamasını da belirli bir takım sonuçlara tabi tutmaktadır.”

Verilen boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

a) Sözleşme hükümleri

b) Uluslararası anlaşma hükümleri c) Toplumsal davranış normları d) Örf adet kuralları

e) Hukuk kuralları

2. Ceza Hukukundaki yaptırım türleri aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?

a) Hapis- adli para cezası- güvenlik tedbiri b) Hapis- güvenlik tedbiri- idari para cezası c) Hapis- adli para cezası- idari para cezası d) Hapis- disiplin cezası- tazminat sorumluluğu

e) Adli para cezası- idari para cezası- tazminat sorumluluğu

3. “Hapis cezaları, adli para cezaları ve güvenlik tedbirleri sadece kanunla getirilebilir. Kanunun belirlemediği bir cezanın verilmesi, “……….”

ilkesinden dolayı ilgilisine verilemez.”

Verilen paragrafta boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

a) tek eylemden tek ceza verilmesi b) suçların ve cezaların kanuniliği

c) aleyhe yasanın geçmişe uygulanmaması d) kusursuz ceza olmaz

e) cezaların kişiselliği

4. Aşağıdakilerden hangisi yürütülen soruşturma ve kovuşturma sonucunda hapis cezasına mahkûmiyete engel olan kurumlardan biri değildir?

a) Uzlaşma

b) Kamu davasının ertelenmesi

c) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması d) Ön ödeme

e) Hapis ve adli para cezasına bir arada hükmedilmesi

5. “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar, cezanın ancak

…………. yılını çektikten sonra koşullu salıvermeden yararlanabilirler.”

Verilen cümlede boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

a) otuz beş b) on beş c) yirmi d) otuz e) yirmi beş

(18)

6. “Süreli hapis cezası; Süreli hapis cezası, ………olamaz.”

Verilen cümlede boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

a) 1 yıldan az 20 yıldan fazla b) 1 aydan az 20 yıldan fazla c) 1 aydan az 30 yıldan fazla d) 6 aydan az 30 yıldan fazla e) 6 aydan az 20 yıldan fazla

7. “………. ve daha az süreli hapis cezasına "kısa süreli hapis cezası" denir.

Kısa süreli hapis cezaları para cezasına ve bazı başka yaptırımlara çevrilebilir.”

Verilen cümlede boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

a) Bir yıl b) Bir ay c) Altı ay d) Üç ay e) İki yıl

8. Aşağıdakilerden hangisi güvenlik tedbirleri ile yoksun bırakılabilecek haklardan biri değildir?

a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinden men

b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan men c) Velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan men d) İzne tâbi bir meslek veya sanatı icra etmekten men

e) Eğitim öğretim hakkından men

9. Aşağıdakilerden hangisinde tüzel kişiler hakkında hükmedilebilecek güvenlik tedbirleri bir arada verilmiştir?

a) Adli para cezası-müsadere

b) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma-iznin iptali c) Müsadere-iznin iptali

d) Sınır dışı etme-müsadere

e) Sınır dışı etme-belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma

10. “Adli para cezası……….. günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde……….. günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı takdir edilen para tutarı ile çarpılması suretiyle

hesaplanır.”

Verilen cümlede boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

a) beş-yedi yüz otuz b) yedi-üç yüz altmış beş c) on beş-yedi yüz otuz d) otuz-üç yüz altmış beş e) altmış-yedi yüz otuz

Cevap Anahtarı 1.e, 2.a, 3.b, 4.e, 5.d, 6.b, 7.a, 8.e, 9.c, 10.a

(19)

YARARLANILAN KAYNAKLAR

[1] Özgenç İ. & Üzülmez, İ. & Göktürk N. (2012). Ceza Hukukuna Giriş, 1. Baskı, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi.

[2] Özlüer, I. Ö. (2015). İdari Yaptırımların Özellikleri ve Çevre Kanunu, Ankara Barosu Dergisi, 2015/1, 121-186.

[3] Erdinç, B. (2012). İdari Yaptırımların Kavramsal Çerçevesi ve Cezai Yaptırımlarla Karşılaştırılması, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, 239-276.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sigorta Ettirenin Sözleşmeyi Feshi veya Sözleşmeden Cayması .... Sigortacının Malî Durumundaki Sarsıntılar ile Yetkisinin Kaldırılması Durumuna İlişkin Fesih

SINIF DERS KODU DERS ADI DERSİN SORUMLUSU SINAV GÜNÜ VE SAATİ SINAV ŞEKLİ ÖĞRENCİ.. SAYISI 1

a) Hukukun yürürlük kaynakları kanun, örf ve adet hukuku ve hâkim tarafından yaratılan hukuk olmak üzere bir sıralamaya tabidir. b) Medeni hukuka ilişkin en temel

Daha sonra özel hukukun en önemli ve en geniş dalını teşkil eden medeni hukukun kapsamında yer alan kişiler, aile, miras, eşya ve borçlar hukuku.. konularına

Aksaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi adına / on behalf of Aksaray University Faculty of Economics and Administrative Sciences..

a) Kural olarak, yazılı hukuk kuralları yürürlüğe girdikleri tarihle yürürlükten kalktıkları tarih arasında meydana gelen olaylara uygulanabilirler. b) Eğer bir

Kâbe Tasviri, Karaağalar Mescidi ve Valide Sultan dairesinde yer alan çini panolar ile tamamen aynı kompozisyon ve özelliktedir.. Sıraltı çini tekniğinde yapılmış olan çini

İlde bu plan şemasının günümüze ula- şabilmiş en önemli örneklerinden biri olan Ergan Köyü Kilisesi, bazilika plana sahip olup taş işçiliği ve plastik süsleme