• Sonuç bulunamadı

Yeraltı kömür ocaklarında havalandırma koşulları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Yeraltı kömür ocaklarında havalandırma koşulları"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

Yeraltı kömür ocaklarında havalandırma koşulları

1.Giriş

Yeraltı maden ocaklarının en verimli şekilde havalandırılması madenciliğin ilk sorumluluk alanlarından birisidir. Bu nedenle ocak içerisi- ne yeterli havanın gönderilmesi gerekmekte- dir. Ayrıca hava hızının uygun olup olmadığı, zehirli ve patlayıcı gazların emniyet sınırları içerisinde olması, toz miktarının tehlikeli seviyelerde olmaması, ısı ve nem miktarının takibi gibi parametrelerin kontrolü son derece önemlidir.

2. Toz problemi

Toz; cisimlerin parçalanmaları, kırılmaları, ezilmesi sırasında oluşan ve cisimlerin özel- liklerini taşıyan çapları 1mm’den küçük, hava içinde asılı kalabilen veya zamanla çökelen parçacıklardır. Madencilikte hazırlık, üretim, doldurma, boşaltma, kırma, eleme ve nakliye çalışmaları sırasında toz oluşmaktadır. Toz tanecikleri genelde 3 sınıfa ayrılır:

• 10 mikrondan büyük tanecikler, yer çekimi kanuna göre artan bir hızla havada serbest düşme yaparlar.

• 0,1–10 mikron arasındaki tanecikler, Stokes yasası tarafından hesaplanabilen sabit bir hızla aşağıya doğru hareketederler.

• 0,01–0,1 mikron arasındaki tanecikler ise sürekli olarak havada kalabilen tanecikler- dir (Sengupta, 1989).

• Toz büyüklükleri;

• Gün ışığında farklı renkteki bir fonda 10 mikron ve daha büyük tanecikler görülebilir.

• Işıklandırması tam olamayan karanlık ortamlarda 100 mikron ve altındaki taneler görülemez.

• 10 mikron büyüklüğündeki bir Si taneciği 1 cm/sn hızla düşer. Bu tanecik hava akımıy- la 100 m uzaklığa, 1 mikron büyüklüğün- deki tanecikler ise 10 km’den daha uzun mesafelere taşınabilir (McPherson, 1993).

2.1. Kömür tozu

Tane büyüklüğü 0,3 mm’nin altında olan kömü- re “kömür tozu” denir. Ancak tane büyüklüğü 75 µ altında ise “ince toz” olarak tanımlanır.

İnce toz miktarı, kömürün özelliğine, bilhassa sertliğinektadır. Kömür tozundaki ince toz kısmının miktarı, bunun ucucu özelliğe sahip olması ve patlayabilme niteliğinden dolayı önemli olmaktadır. Bununla beraber, kömür tozu antrakoz isimli madenci hastalığına sebep olması bakımından da önem taşımaktadır (Saltoğlu, 1983).

2.2.Taş tozu

Taş tozunun önemi, insan sağlığına zararlı olmasından ileri gelmektedir. Taş tozu silikoz isimli meslek hastalığına neden olmaktadır.

İnsan tarafından solunan tozun bir kısmı burun ve boğazda tutulur ve tekrar dışarıya atılır. Geri kalan ve çoğunlukla 5 µm’ nin altındaki tozlar, akciğer alveollerine ulaşır ve akciğer fibrozu meydana getirir (Tonguç, 1992).

2.3. Tozun fizyolojik etkilerine göre sınıflandırılması

Ocak havasının tozluluğu, 1 m3 hava içinde- ki tozun mg cinsinden ağırlığı (gravimetrik yöntem) ve 1 cm3 havanın içindeki tozun tane sayısı (sayım yöntemi) olmak üzere iki şekilde tanımlanır. Tozun fizyolojik etkilerine göre sınıflandırılması aşağıda verilmiştir (McPher- son, 1993).

• Zehirli Tozlar (Organları, dokuyu vb. zehirle- yen tozlar): Berilyum, Arsenik, Kurşun, Uran- yum, Radyum, Toryum, Vanadyum, Krom, Nikel, Civa, Kadmiyum, Antimuan, Manganez, Tungsten, Gümüş

• Kansorejen Tozlar: Radyum, Asbest, Arsenik,

• Fibrojenik Tozlar (Solunum sistemine zararlı olanlar) : Silis (kuvars), Kalay cevheri, Silikat- lar (asbest, talk, mika), Bazı demir cevherleri, Berilyum Cevheri, Kömür (antrasit, bütümlü kömürler)

• Patlayıcı Tozlar: Organik malzemeler, kömür tozu, sülfit cevheri ve metalik tozlar.

Cem Şenöğüt

Dumlupınar Üniversitesi, Maden Mühendisliği Bölümü

İbrahim Çınar

Selçuk Üniversitesi, Maden Mühendisliği Bölümü

MAKALE

94 MADEN OCAK TEKNOLOJİLERi | Mart - Nisan 2014

(4)

• Az Zararlı Tozlar (İnsan üzerinde etkisi az olanlar): Daha çok göz, burun ve boğaz gibi organları rahatsız eden Jips, Kaolen, Kalker, Potasyum, NaCl ve KCl gibi tozlardır.

2.4. Ocaklardaki toz kaynakları

Tozun oluşmasında iki tip kaynak etkendir (Yiğit 2007):

Birincil toz kaynakları: Taş veya mineralin parçalanması sonucu toz oluşumudur. Bu tozlar;

delik delme, ateşleme, kazı ve nakliyat gibi işler sonucu oluşur. Ortaya çıkan toz, kazılan mine- ralin cinsine, parçalanma miktarına, yükleme ve nakliyat şekline, yatağın konumuna, üretim yöntemine bağlı olarak değişir.

İkincil toz kaynakları: Çökmüş olan tozun yeniden girdaplaşarak havalanması ve askıda kalması şeklinde tanımlanabilir.

Kömürün karbon içeriğinin tozlanabilirlikle çok iyi bir korelasyon gösterdiği, başka bir ifade ile karbon içeriği arttıkça tozlanmanın da arttığı saptanmıştır. Nem miktarının tozlanabilirliğe karşı etkisi büyüktür. Nem miktarı arttıkça, tozlanabilirlik azalacaktır (Güyagüler, 1982).

Kömürün tozlanabilirliği konusunda yapılan

çalışmalara göre ise; kömür ne kadar genç ve kömürleşme süreci de ne kadar az ise, su miktarı o kadar fazla, tozlanabilirliği ise o kadar az olmaktadır (Saltoğlu,1970).

Toz oluşumunda yukarıda açıklanan özelliklerin yanında kömürün yumuşaklık derecesinin de tozlanabilirliği etkilediği belirlenmiştir. Ayrıca, fusit oluşumuna daha uygundur (Ayvazoğlu, 1984).

2.5.Tozla mücadele uygulamaları

Madencilikte ortaya çıkan tozu kontrol altına alma nedenleri,

• Oluşan tozun çevreye ve çevrede bulunanla- ra zarar vermesini önlemek

• Çalışanlar için iyi bir çalışma ortamı oluştur- mak

• Ekipmanların aşırı kirlenmesini önlemek

• Görüş mesafesiniarttırmak olarak sıralanabi- lir.

Tozu kontrol altına alabilmek için iki yola başvurulmaktadır. Bunlar, toz bastırma ve toz tutmadır (Didari, 1985; Didari, 1986).

Tozu bastırmak: İlk aşamada tozun kaynağını korumaktır. Toz bastırma işleminde; su, mikrop,

köpük, tuzlar, lignin sülfonatlar, petrol reçine emülsiyonları ve rüzgâr plakaları kullanılmak- tadır. Su, madencilik sektöründe en yaygın kullanılan toz bastırma metodudur. Sulama toz kontrolü için geçici bir çözümdür ve yol yüzeyi- ne serpilen su, yüzeydeki malzemelerin küçük parçalara ayrılmasına yol açar. Buharlaşma ile su uzaklaştığında, yüzeyde toz miktarı artmış olmakta ve her araç geçişiyle bunlar havaya yükselmektedir.

Tozu tutma: Siklonlar, kumaş filtreler, elektros- tatik filtreler ve ıslak sıyırıcılar ile gerçekleştiri- lir. Tozu tutma yöntemi, yerüstü madenciliğinde fazla tercih edilen ve kullanılan bir yöntem değildir.

3. Ocak gazları

Ocak havasından söz edildiğinde, ocakta bulu- nan gazlar ve bunların karışımı anlaşılmaktadır.

Yer altı işletmesinde giren hava ‘giriş havası’ , imalatlardan itibaren kirlenerek ocağı terk eden havaya ise ‘dönüş havası’ denir. Bu nedenle hava, temiz ve kirli olmak üzere iki grupta sınıflandırılır (Saltoğlu, 1983).

Temiz hava : % 20.93 oksijen , % 79.04 azot ve

(5)

% 0,03-0,04 karbondioksit içeren havadır.

Kirli hava: İçerdiği kirleticiler ve taşıdığı özellik- lere göre şu şekilde sınıflandırılırlar:

• Pis hava: Oksijen içeriği %20 den az olan havadır. Bu tip hava karışımı bulunan yerlerdeki çalışmalarda kısa zaman içinde yorgunluk belirtileri görünür. Boğucu özelliğe sahiptir.

• Zehirli hava: İnsan hayatını tehlikeye atan, zararlı gazları ihtiva eden havadır. Bu gazlar karbonmonoksit (CO), kükürtlü hidrojen (H2S), azot gazları (NO ve NO2), kükürtdioksit (SO2) ve radon gazlarıdır.

• Patlayıcı hava: Metan, etan, hidrojen, kar- bonmonoksit vs yanıcı gazları içeren havadır.

Bunların en önemlisi metan olup, hava ile karışımı, madencilikte çok tehlikeli olan grizuyu meydana getirir.

• Tozlu hava: Tozlu hava, kısmen sağlığa zararlı, kısmen de patlayıcı özellik göstere- bilmektedir. Kömür tozu her iki özelliğe de sahiptir. Sağlığa Zaralı tozlar taş tozları olup bunlar akciğer toz hastalığını (pnömokonyoz) meydana getirirler. Yeraltında patlayıcı toz olarak sadece kömür tozundan bahsedilebilir.

3.1. Oksijen

Renksiz, kokusuz ve tatsız bir gazdır. Suda çok az çözünür. Yoğunluğu 1,42 kg/m3 ve havaya göre spesifik ağırlığı 1,11’dir. Oksijen bir çok basit ve bileşik gazlarla kolayca birleşir.

Yanma ve solunum için kaçınılmaz bir gazdır (Ayvazoğlu, 1984).

Oksijen azalmasının fizyolojik etkileri şunlar- dır (Hartman et al., 1997):

• % 17 Derin ve daha hızlı nefes alma

• % 15 Baş dönmesi, kulaklarda uğultu, hızlı kalp atışı

• % 13 Uzun süre maruz kalmayla bilinç kaybı olasılığı

• % 9 Bayılma ve biliinçsizlik

• % 7 Hayati tehlike

• % 6 Çırpınma hareketleri, ölüm

• Ocaklarda müsaade edilen minimum kon- santrasyon %19 oksijendir.

3.2. Karbondioksit

Renksiz ve hafif asit kokusundadır. Yoğunluğu 1,977 kg/m3 ve havaya göre spesifik ağırlığı 1,52’dir. Yeryüzü atmosfer havasında %0,03- 0,04 arasında bulunur (Saltoğlu, 1983).

Ortamdaki konsantresine göre insan üzerinde- ki fizyolojik etkileri şu şekildedir (McPherson, 1993):

• % 0,03 Etkisiz, havadaki normal CO2 kon- santrasyonudur.

• % 0,5 Akciğer ventilasyonu %5 artar

• % 2,0 Akciğer ventilasyonu %50 artar

• % 3,0 Akciğer ventilasyonu iki kat olur, nefes nefese efor meydana gelir

• % 5-10 Şiddetli yorgunluk ve başağrısı

• % 10-15 Dayanılmaz nefes alma, şiddetli başağrısı, bitkinlik ve iflas etme

• Ocaklarda müsaade edilen maksimum kon- santrasyon %0,5 karbondioksittir.

3.3. Karbonmonoksit

Karbon ihtiva eden materyallerin tam yanma- ması sonucu ortaya çıkan renksiz ve kokusuz bir gazdır. Yoğunluğu 1,225 kg/m3 tür. Havaya göre spesifik ağırlığı 0,97 olup suda zor çözülür (Ayvazoğlu, 1984).

Fizyolojik etkileri şu şekildedir (Demirelve ark., 2001):

• 50ppm – Cihazsız olarak 8 saat çalışmak mümkündür.

• 100ppm – cihazsız olarak 2 saat çalışmak mümkündür.

• 200ppm – cihazsız olarak 1 saat çalışmak mümkündür.

• 300ppm – cihazsız olarak 1/2 saat çalışmak mümkündür.

• 500ppm – 2 saat içinde bayılma.

• 1000ppm – 1 saat içinde bayılma.

• 2000ppm – 1/2 saat içinde bayılma.

• 3000ppm – kısa sürede ölüm

% 13-75 arasında patlayıcı özelliğe sahiptir, tehlikeli patlama sınırı %30dur.

Ocaklarda müsaade edilen sınır değeri 50 ppm’dir.

3.4. Metan

Yoğunluğu 0,716 kg/m3 olup havaya göre daha hafiftir ve tavanda toplanır. Hava ile karıştığın- da ayrılma olanağı yoktur. Zehirli değildir, ok- sijen azlığı nedeni ile boğucudur. Asıl tehlikesi yanıcı ve patlayıcı özellikte oluşudur. Patlama sınırı genel olarak % 4,5 – 14,5 olup havadaki O2 ve diğer gazların oranlarının değişimi ile bu sınır değişmektedir. % 12,8 O2 ihtiva eden havanın olduğu bir ortamda patlama gerçekleş- mez. Patlama derecesi ısı kaynağının sıcaklık derecesine ve sıcaklıktaki temas süresine bağlıdır (Saltoğlu, 1983).

Metan gazının varlığı; damar yapısı, orojenik olaylar, derinlik, imalat genişliği ve ocak eskiliği gibi faktörlere bağlıdır. Grizu denen metanlı hava karışımı aşağıdaki sebeplerle patlayabil- mektedir:

• Patlayıcı madde ateşlemeleri,

• Yangınlar ve açık alevler,

• Elektrik arkları,

• Egzoz gazları,

• Taşların sürtünmesi,

• Metallerin metallere ve metallerin taşlara sürtünmesi,

• Elektrostatik deşarj

• Ocaklarda grizu patlamalarını önlemek amacı ile aşağıdaki tedbirler alınabilir

• Ocağa temiz hava vererek durgun hava oluşumunu önlemek

• Ocaktaki tüm motorları ve cihazları antigrizu özellikte seçmek

Tablo 1. Bazı gazların fizyolojik etkileri SO2 (ppm)

1 Asitik tat 50 Göz, burun ve boğazda şiddetli

yanma hissi

3 Algılanabilen koku 400 Çok çabuk hayati tehlike

20 Gözlerde ve solunum sisteminde tahriş NO2 (ppm)

40 Koku ile tespit edilebilir 150 Ciddi rahatsızlık, daha sonra zatürre ihtimali

60 Az miktarda boğaz tahrişi 200 Ölümcül olabilir

100 Öksürük başlayabilir H2S (ppm)

0,1-1 Koku ile tespit edilebilir 500 Gözlerde ciddi yanma, burun salgıları, öksürük, çarpıntı ve bayılma

5 Toksisite başlar 600 Solunum sistemi korozyonu ne-

deniyle göğüs ağrıları, ölümcül olabilir

50-100 Gözlerde ve solunum yolunda hafif tahriş, başağrısı, 15 dk. Sonra koku kaybı

700 Depresyon, koma, muhtemelen ölüm

200 Burun ve boğazda yoğun tahriş 1000 Solunum sistemi felç, çok hızlı ölüm

MAKALE

96 MADEN OCAK TEKNOLOJİLERi | Mart - Nisan 2014

(6)

• Patlayıcı ateşlemeleri usulüne uygun yapmak

• Kaynak bağ kesimi gibi alev veya kıvılcım meydana getirebilecek işlemleri emniyet servisi elemanlarının kontrolünde yaptırmak

• Grizulu ocaklarda aşağıdan yukarı doğru havalandırma yapmak

• Sürekli olarak gaz ölçüm ve izleme çalışmala- rını yürütmek

• Gazlı damarlarda sondaj ile ilerleme yapmak Çalışma sırasında ocak havasına karışacak olan metan miktarı doğrudan kömürün metan içeriğine ve ortamın geçirgenliğine bağlıdır.

Bu nedenle, öncelikle çalışma yapılacak olan bölgede kömür ve yan kayacın metan içerikleri mutlaka belirlenmelidir

Kömür metan içeriğinin belirlenmesinde te- melde doğrudan, dolaylı ve pratik olmak üzere 3 farklı yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemler şunlardır (Ökten ve ark., 1989):

i) Doğrudan metan içeriği ölçüm yöntemi:

Doğrudan ölçüm yönteminde kömür damarının içerisine açılan bir sondajdan elde edilen kömür karot numunesi hemen sızdırmaz bir kap içeri- sine konulmakta ve daha sonra laboratuvarda numuneden ne kadar metan salınımı olduğu ölçülmektedir

ii) Dolaylı metan içeriği ölçüm yöntemi: Dolaylı yöntemde ise görgül bağıntılarla, laboratuar ortamında geliştirilmiş soğurma eşsıcaklık eğrilerine dayanılarak kömürün metan içeriği hesaplanabilmektedir.

iii) Pratik metan geliri belirleme yöntemi:

Bu yöntem, ocağın hava giriş ve çıkış yolları üzerinde seçilen istasyon noktalarında, hava içindeki metan yüzdesinin ve hava miktarının ölçülmesine dayanmaktadır. Seçilen süre içinde, hava miktarı ve metan oranındaki değişimleri belirleyebilmek için ya belirli aralıklarla yapılan ölçülerin ortalaması alınmakta ya da sürekli kaydedici düzeneklerden yararlanılmaktadır.

Seçilen süre içinde üretilen kömür miktarı da belirlenirse, özgül gaz gelirinin hesaplanması olanaklı olmaktadır. Bu şekilde elde edilen değerler, sadece, fikir verici niteliktedir.

Madencilikte son yıllarda mekanize kazı çalış- malarının artması ile birlikte, metalin kayaca sürtünmesi sonucu oluşan grizu patlamaları önem kazanmıştır. Bu tür patlamaları etkileyen parametreleri üç grupta toplamak mümkündür (Ökten ve ark., 1989).

Bunlar:

• Patlayıcı gaz karışımı ve ateşleyici yüzeyin özellikleri,

• Kayaç cinsi,

• Kesici uçlar ve kazı işleminin uygulanışı ile ilgili özelliklerdir.

Patlamanın meydana gelmesi için ilk şart, ocak havasına yeterli oranda patlayıcı gazın karışma-

sıdır. Madencilik çalışmaları sırasında tehlike yaratan, genellikle metan gazı olup; hidrojen, etan, propan gazlarının varlığı, karışımın alt patlaması sınırını düşürmektedir.

Kayaç cinsi çok önemli unsurlardan biridir.

Kayacın içerdiği kuvars miktarı ve tane boyutu arttıkça, patlama olasılığı fazlalaşmaktadır.

Kesici uçların aşınması ve kesme hızının yükseltilmesi de patlama tehlikesini yükseltici rol oynamaktadır. Kesici uçların ve kesilen kayacın su püskürtülerek soğutulması, patlama olasılığının büyük ölçüde azaltılabileceği görüşü hakimdir.

Ülkemizde meydana gelen grizu parlamalarının ortak özelliği, patlamaların anında tüm ocağı kaplamasıdır. Özellikle gazlı ocaklarda değişik nedenlerle oluşan kıvılcım; lokal yanma, parla- ma olaylarını meydana getirebilir. Bu parlama- nın metan patlama olaylarına dönüşmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır.

Türkiye'deki patlamaların nedenlerini araştırdı- ğımızda bazı genel sonuçlara varmak mümkün- dür (Güyagüler 2002).

• Üretim yönteminin gereklerinin tam olarak yerine getirilmemesi,

• Yeterli ayak ilerlemesinin sağlanamaması,

• Üretim plan ve projesinin bulunmaması,

• Kömürün yüksek metan içeriği,

• Kömürün yangına uygunluğu,

• Kömür tozu patlamaları konusunda yeterli çalışmanın yapılmaması,

• Taş tozu ve su bariyerlerinin bulunmaması ya da yeterli olmaması,

• Taş tozu serpme işleminin yapılmamış olması,

• Havalandırmadaki eksiklik ve aksaklıklar,

• Sinyalli ve uzaktan uyarı sisteminin olmama- sıdır.

3.5. Diğer gazlar

Ocak havasında bulunabilecek bazı gazların ise insan üzerindeki fizyolojik etkileri Tablo 1’de verilmiştir (McPherson, 1993).

4. Sonuçlar

Tozun sağlık açısından verdiği zararın derecesi genel olarak tozun konsantrasyonu yanında kompozisyonu ve tane büyüklüğüne bağlıdır.

Bu nedenle tozlanabilirliğin yanı sıra tozun kompozisyonu ve oluşan tozların tane boyları belirlenmelidir. Tozun silika içeriği ve 0.2-5 mik- ron arasındaki tozların miktarı tozun vereceği zararı belirler.

(7)

Kömür ocaklarında oluşan patlamaların nedenleri arasında kömür tozunun tek başına patlaması ya da başlamış bir patlamaya katıl- ması şeklindeki olaylar, ilk sıraları almaktadır.

Özellikle, boyutları büyük olan kazalara yol açan patlamaların ilk akla gelen nedeni toz patlamasıdır.

Tozu çöker çökmez bağlamak ve tekrar havalanmasına engel olmak, diğer bir çözüm yoludur. Nemli iş yerlerinde çöken tozun uçuculuğu bir süre sonra kaybolacaktır.

Katkı maddeli ıslatma sıvıları kullanmak suretiyle tozun bu bağlanma süresini uzatmak ve kuruyarak tekrar havaya karışmasını engellemek olanaklıdır. Tuzlu su, CaCI2, MgCI2 esaslı macunlar ile bunların kurutulmuş pudraları, kömür tozunu bağlamak üzere pek yaygın olmasa da uygulanmaktadırlar.

Çalışanların rahatlığı için havalandırmanın en üst önem sırasında olduğu madenlerde in- sanların hayatını devam ettirmesi için gerekli hava miktarı 0.01 m3/sn gibi düşük değer- lerdedir. Ancak bir madenin havalandırma ihtiyacını arttıran pek çok neden vardır. Ocak atmosferinin fiziksel ve kimyasal kalitesinin kontrolü, yani kirleticilerin (gaz, toz, nem) ocak havasından uzaklaştırılması için de temiz hava sağlanmalıdır. Bütün bir madende sürdürülen faaliyetler göz önüne alındığında bir made- ne sağlanması gereken hava miktarının kişi başına 0.01 m3/sn’den çok daha fazla olması gerektiği açıktır. Bu miktar genellikle kişi başı- na 0.01 m3/sn’i aşar ve bazı durumlarda kişi başına yaklaşık 1 m3/sn olabilmektedir.

Genellikle madenlerde, çalışma sıcaklığı- nı, nemi ve hava akışını kontrol etmek ve dayanabilir çalışma koşullarını sağlamak mümkündür. Ancak bu yöntemler işçinin vücut merkezindeki ısı yükselmesini önlemede eksik kalabilir. Bu konudaki amaç çalışanın vücut sıcaklığının 38°C’ nin altında tutmaktır. Bunun için; belli aralıklarla molalar verilmesi, ağır işlerin daha serin bölgelerde yapılması, sıcak yerlerde çalışan işçilerin zaman zaman işlerini serin yerlerde yapmalarına imkân verilme- si, rotasyon sağlanması, işçilerin her 15-20 dk da su içmesinin sağlanması gibi koşullar sağlanmalıdır.

Yeraltı maden ocakların içindeki her bir açıklığa (kuyu, galeri, taban yolu, ayak ve bu gibi) yeteri kadar temiz hava verilmesi yanında her bir açıklığa verilen hava miktarını kontrol altında tutarak, patlayıcı gaz oranlarını emniyet sınırları altına indirmek zorunludur.

Gerekli hallerde hava akımını sınırlayarak ocak yangınlarını önlemek, yüksek basınç farklarından oluşan taban yolu ve ayak arkası içlerinde kömür olabilecek göçüklerdeki kaçak

hava sorunlarını önlemek ve havalandırma maliyetini en aza indirmek gereklidir.

Üretim sırasında yukarıda geçen sorunlar havalandırmanın yapılmasıyla bitmemektedir.

Üretim ilerledikçe ve yeni kotlarda çalışılmaya başlandıkça, yeni galerilerin sürülmesi veya eski galerilerin üretime kapatılmasıyla hava- landırma sorunları da artmaktadır. Ocak yolları yeniden açıldıkça ocağa sevk edilen hava hızı değişmektedir. Dolayısıyla ocak havasının tüm yollarının ve çalışma ortamlarının hava sıcaklığı, nemi ve kirliliği ile açıklıklardaki hava hızı ve debisi ve basıncı sürekli kontrol altında tutulması zorunludur. Bu nedenle gerek proje- lendirme gerekse işletme faaliyetleri sırasında havalandırma şebekesi sıkı takibe alınmalıdır.

Sürekli değişen hava planına göre, hava akış yönleri, dağılışı, hızı periyodik olarak ölçülmeli, yeni açılan açıklıklar nedeniyle oluşan hava şebekesindeki kayıplar yeniden hesap edilerek, vantilatör karakteristiklerinin kontrolü gerekli hallerde kanat ayarlarının yapılarak verimleri- nin yükseltilmesi ve istenilen hava debilerinin sağlanması için havalandırma etütlerinin sürekli gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Planlama safhasında öngörülen hava kaçak miktarları, ocak çalışmaları sırasında ocak havasına karışabilecek gaz ve toz miktarındaki gerçek değerler sürekli kontrol edilerek gerekli düzenlemelerin yapılması gerekebilir Yeterli olmayan hava miktarı gibi fazla hava miktarı da istenmez. Yetersiz havalandırma iş güven- liğini tehlikeye sokmasının yanında üretim kısıtlanması veya durmasına ve verimliliğin düşmesine bu da madencilik maliyetlerinin artmasına sebep olabilir. Belirli kavşaklar ara- sındaki basınç farklarının fazla olması bu kav- şaklar arasında bulunan göçüklerdeki kaçakları artırarak göçükte kalan kömürün kendiliğinden yanmasına neden olarak üretim çalışmalarının bırakılıp ocak yangınları sorunlarıyla baş edil- meye çalışılması zorunlu olabilir. Hatta büyük kömür rezervlerinin kendiliğinden yanma nedeniyle yeraltında bırakılması durumu söz konusu olabilir.

5. Kaynaklar

• Ayvazoğlu, E., 1984, “Madenlerde Havalan- dırma ve Emniyet”, İ.T.Ü. Maden Fakültesi Yayını, İstanbul.

• Demirel, C., Günay, E., Aydemir, M., 2001,

“Maden İşletmelerinde Kurtarma Tahlisi- ye Eğitimi-1”, Maden Mühendisleri Odası Yayını, 134s.

• Didari, V., 1985, “Kömür Tozu Patlaması”, Madencilik, Aralık, Ankara.

• Didari, V., 1986, “Kömür Tozu Patlamalarına Karşı Önlemler”, Madencilik, Mart, Ankara.

• Güyagüler, T., 1982, “Toz Oluşumunu Etki- leyen Faktörler”, Türkiye 3.Kömür Kongresi Bildirileri Kitabı, Zonguldak.

• Güyagüler. T., 2002, Türkiye'de Meydana Gelen Grizu Patlamalarının İrdelenmesi Ve Önlem Önerileri Türkiye 13. Kömür Kongre- si Bildiriler Kitabı, Mayıs 2002.

• Hartman, H.L., Mutmansky, J.M., Ramani,R.V., Wang, Y.J., 1997, “Mine Ventilation and Air Conditioning”, John Wiley&Sons Inc., p729.

• McPherson, M.J., 1993, “Subsurface Ven- tilation and Environmental Engineering”, Cambridge University Pres, p905.

• Ökten, G., Didari V., 1989, “Taşkömürün İçerdiği Gaz Miktarının Ölçülmesinde Uygulanan Yöntemler”, Madencilik, TMMOB Maden Mühendisleri Odası, Mart, Ankara.

• Saltoğlu, S., 1970, “Maden İşletmelerinde Toz ve Silikozla Mücadele”, İ.T.Ü. Maden

• Fakültesi Yayını, İstanbul.

• Saltoğlu, S., 1983, “Madenlerde Havalandır- ma ve Emniyet İşleri”, İTÜ Maden Fakültesi, s302.

• Sengupta, M., 1989, Mine Environmental Engineering, Volume 1, CRC Press, Florida, 328p.

• Tonguç E., 1992, “Meslek Hastalıkları Kıla- vuzu”, TTB yayını, Ankara.

• Yiğit, E., 2007, “Açık Ocaklarda Toz Konsantrasyonunun İstatistiksel Analizi”, Yüksek Lisans Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir, 45s. l

MAKALE

100 MADEN OCAK TEKNOLOJİLERi | Mart - Nisan 2014

Referanslar

Benzer Belgeler

Özellikle baca gazları ve egzoslardan çıkan duman yarattığı görsel kirlilik ve koku nedeniyle kolaylıkla fark edilirken genel etkileri ve canlılar üzerindeki etkileri

Hipertansif hastalarda ise hastan›n antihipertansif tedavi kullan›p kullanmamas›ndan ba¤›ms›z olarak günlük en düflük s›cakl›k de¤eri ile intraserebral kanama

maddelerinde geçen portör muayenesi ifadesi çıkarılmış ve gıda işlerinde çalışanların hijyen eğitimi almış olması zorunluluğu getirilmiştir... Gıda üreten

Atmosferdeki bu iki parametre özellikle deniz ve okyanuslar üzerinde daha da çok artacağı için denizlerden karalara doğru oransal nemi yüksek SICAK HAVA AKIMLARI oluşur

Kutuplardaki termik yüksek basınç alanlarından 60⁰ enlemlerindeki dinamik alçak basınç alanlarına doğru esen soğuk rüzgârlardır.. Şekil: Sürekli Rüzgârlar

İncelenen canlıların sığ sularda yaşayan kabuklu deniz canlılarıyla karşılaştırıldıklarında hem daha uzun ömürlü hem de daha büyük olmaları dikkat çekiyor..

Petrokimya, adından da anlaşılacağı üzere, petrole dayalı kimya sanayii dalı demektir. H a m maddeleri petrolden veya petrol menşeli mad- delerden elde olunan bir sanayii

Düdüklü tencerelerde olduğu gibi suyun üzerindeki basıncı artırırsanız su daha geç kaynar ve açık havadaki kaynama sıcaklığının üzerine çıkarak ne