• Sonuç bulunamadı

TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA VE MUHTELİF KANUNLARDA YAKALAMA MÜESSESESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA VE MUHTELİF KANUNLARDA YAKALAMA MÜESSESESİ"

Copied!
59
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T Ü R K A N A Y A S A H U K U K U N D A V E M U H T E L İ F K A N U N L A R D A Y A K A L A M A M Ü E S S E S E S İ

Dr. Burhan KUZU

İ Ü . Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku An^bilim Dalı Araştırma Görevlisi

G İ R İ Ş

kişilerin hak v t hüniyetleriııiu teminat altma alınması günümü­

zün en önemli konularından biridir. Devlet bir taraftan Anayasa w kanunlarda kişilere hak ve hürriyetler tanırken, diğer taraftan da bu hak ve özgürlükleri güvence altma alacak tedbirleri de alması gerekir. Aksi takdirde, De\letin bir eli ile verdiklerini diğer eli ile alması olur k i , b u durum hukuk devleti kavramı ile bağdaşmaz.

Tarihin her döneminde kişi hak ve özgürlüklerinin kapsamı ile bun­

ları korumak için alınan tedbirler, gösterilen teminatlar aynı dere­

cede olmamıştır. Gerçi gittikçe kişi hak ve özgürlüklerinin kapsamı bir artış göstermiştir ve göstermekledir; fakat her ihdas edilen hak ve özgürlük beraberinde bir takım sorunları da getirmiştir.

Suç işleyen kimsenin derhal cezalandırılması, eeza ve müeyyi­

de müesseselerinin gayelerine daiıa uygundur. Aynı zamanda, suç işleyen kimsenin sıcağı sıcağına cezalandırılması toplumun isteğine de uygundur. Çünkü suçun işlenmesinden sonra geçen her dakika toplumda suçluya karşı acıma hislerinin doğmasına sebep olmuk- tadıı

Suçlunun hemen cezalandırılmam lise muhakemenin çabuk so­

nuçlandırılmasına bağlıdıı. Bu is* suçlunun elde bulunması, suç delillerinin ve izlerinin tamamlanması ve olayın mahkeme sırasın­

da açık bir şekilde ealandırılması ile mümkün olur.

(2)

işte bu mülahazalarla, kanun koyucu " K o r u m a T e d b i r l e r i " de­

nen bir Lakım müesseseleri ihdas etmiştir. Bu müesseselerin bazıları şahıs hürriyetlerini ilgilendiren koruma tedbirleridir. Tutuklama ve yakalama <ahıs hürriyetini ilgilendiren koruma tedbir terinden d ir.

Bütün bu koruma tedbirlerinin ana gayeleri, muhakemeyi kolaylaş­

tırmak, olayı doğru ve açık bir şekilde caniandırmak, suç iz ve eser­

lerini muhafaza etmektir. Yakalama bîr koruma tedbiri olduğuna gtire, bunun da amacı ayın şeyledir. Yakalama hiç b i r hâkim kararı olmadan kişi hak ve hürriyetleıuıin kısıtlanması olduğu için, hâkim teminatı olan tutuklamaya nazaran daha ağır bir koruma tedbiridir.

Yakalamanın arzettiği bu tehlike sebebiyledir k i , yakalamaya çok k i - M| bir süre >çin müsaade edilmiştir. Yakalama müessesesi kişi hürri­

yetlerine verilen değerin artması İte hergün biraz daha önem ka­

zanmaktadır.

Yakalamanın müzekkereli ve müzekkeresiz olmak üzere i k i çı şidi vardır. Biz yakalamayı hâkim kararı olmadan kişi hürriyetleri­

nin kaldırılmasını haklı gösteren sebepler ve yakalama bakımından teminat teşkil edecek hükümler açısından ele aldığımızdan, burada sadece mii7ckkeresiz yakalamayı inceleyeceğiz.

Kiüdümüz yedi kısımdan ibarettir. Yakalamanın bir kişi hürri- yeli meselesi olması nedeniyle, bnce kişi hürriyetlerinin tarihî geli­

şimini ele aldık, ikinci kısımda kanunumuz kimlere, hangi şartlar­

la yakalama yetkisi tanımıştır onu inceledik. Üçüncü kısımda ya­

kalayan kimsenin dikkat edeceği hususları, yani yakalama yeikisinin sınırlarını ele aldık. Dördüncü kısımda yakalanan kimsenin hukukî durumu, yakalama ile sanık sıfatını alıp almadığı meselesini ince­

ledik. Beşinci kınımda öze] yakalama durumları ve yakalama yapı­

lamayacak halleri inceledik. Altıncı kısımda, yakalanan kimse hak­

kında ne jTibi işlemlerin yapılması lâzımdır onu ele aldık. Nihayet, etüdümüzün son kısmında, kanun dışı (haksız) yakalama halinde tazminat meselesini inceledik.

I. GENEL O L A R A K A. Kavram

1 — Terminoloji

Kişi hürriyeti, kural olarak, hâkim kararı ile kaldırılır. Nite­

kim Anayasa "kişi hürriyeti bakim kararı olmadıkça kaldırılamaz"

(3)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi

dcımktcdiı. Buna rağmen bazı istisnaî durumlarda çeşitli zaruretler neticesinde hâkim k i r i n olmadan da bir kimsenin hürriyetinin kal­

dırılması kabul edil m iş! i r Yakalama, hâkim kararı olmadan bir kim­

senin hürriyetinin kaldırılmasıdır.

Yakalama niteliği itibariyle muvakkat bir tedbirdir. C M U K .

"Muvakkaten yakalamamdan bahsetmektedir; halbuki muvakkat ol­

mayan yaklama bulunmadığından ayrıca "muvakkat ' sıiatma ıhli- yaç yoktur1. Nitekim 1982 Anayasasında 19. madde, sadece ' yaka­

lama" demektedir. 1961 Anayasasında da aynı terim kullanılmıştır?

(md. 3U). Buna rağmen Türk hukuk doktrini genellikle, yakalama için

"muvakkaL yakalama" deyimini kullanmaktadır^ 1961 Anayasası Ya­

sama dokunulmazlğına ilişkin 79. maddesinde yakalama için " t u t ­ m a " kelimesini de kullanmıştır, 79. madde, tutma ve tutuklamada.!

bahsetmektedir. Anayasa tutuklamayı, tevkif karşılığı kullandığın^

dan 79. maddedeki tutma, yakalama karşılığıdır. Aynı İfade 1982 Anayasasının -So\ maddesinde de mevcuttur. 192-1 Anayasası yaka­

lama için "derdest" kelimesini kullanmıştır (md. 72).

C M L ' K . da yakalama İc/in "tevkif" kelimesini kullandığı da o l ­ muştur. 157. madde, polisin, vak'a mahallinde emirlerine muhalefet eden şahısları tevkif etmesinden bahsetmektedir k i , maddede adı ge­

çen müessese tutuklama değil yakalamadır5. Yakalama meşhut suç­

larda ve kanunun gösterdiği diğer bazı hallerde yapılr. Kanunumuz­

da hepsi için kullanılan terim 'yakalama'dıı.

2 — Niteliği

Yakalama bir konuna tedbiridir. Olay anındaki durumu müm­

kün olduğu kadar muhafaza etmek, geçmişteki olayı hüküm zama­

nında aynen yaşatabilme ve hükmü yerine getirebilmek İçin çeşitli

1) KUNT ER Nurullah; Ceza Muhakeme*» Hukuku. İstanbul 1974.

s. 460, dn 348

2) GÖLCÜKLÜ Feyyaz; Ceza Davasında &ahıs Hürriyeti (Muvak­

kat Yakalama ve Tevkif), Ankara i M , a. 11; TANER Tuhiv;

Ce*a Muhakemeleri Usulü. 3 bası. İstanbul 1955, s 142; K A N ­ TAR Baha; Ceza Muhakemeleri Usulü. 3 bası, Ankara J9&0.

ıee\

3) KÖK?AL Ayhan; Yabalama. (Doktora Çalınması!. 1963, s. 5

(4)

vasıtalara başvurma zorunlu olabilir. Bu vasıtalar muhakemenin müşahhas olayla temasını kaybetmemesini ve verilecek kararın ye­

rine getirilmesini sağlar, iste bu vasıtalara " k o r u m a tedbirleri" de¬

nir*. Koruma tedbirleri niteliği itibariyle vasıta durumundadırlar;

yani amaç değillerdir .Dunlar ancak muhakemenin yapılmasını ko­

laylaştırmak için araç durumundadırlar. Bu tedbirler müeyyide sa­

yılmadığından "aynı f i i l için iki kere ceza verilmez" kuralı bun­

larda uygulanmaz*. Yakalamanın da her koruma tedbiri £İbi vasıta olu$u, alet ve yardımcı durumu özelliği vardır. Yani yakalama b i ­ zatihi bir mana ifade etmeyip, hükmün gerçeğe en uygun bir şe­

kilde tecelli etmesine yarar. Yakalamanın vasıta oluşu doğrudan doğ­

ruya değil, dolayısiyledir. Yakalama doğrudan doğruya vasıta olan tutuklama bakımından bir vasıtadır4, k o r u m a tedbirlerinin geçici oluşu, özelliği yakalamada da vardır. Gerçekten koruma tedbirleri mahiyetleri itibariyle geçicidir. Muhakemenin tehlikeye girmesi d u ­ rumlarında başvurulur, bu tehlike ortadan kalkınca koruma tedbir­

lerinden vazgeçilebilir. Yakalamada da d u r u m aynıdır. Yakalama so­

nunda şahıs hâkim önüne götürülür ve hâkim şahsın ya salıverilmesi­

ne veya tutuklanmasına karar verir; demek kı geçicidir7. Koruma tedbirleri en geç hüküm verilmesine kadar devam eder. Fakat ya­

kalama, hâkim kararı olmadan kişi hürriyetlerinin kaldırılması o l ­ duğundan. Anayasa yakalamanın en çok 48 saat devam edeceğini

kabul etmiştir (md. 19/4).

Yakalama müessesesi birtakım zorunluluklarla kabul edilmiştir.

Bu zorunluluk gecikmede tehlikedir. Ceza işlerinde süratli hare­

ket bir zarurettir, aksi halde ceza davasının gayesini tehlikeye ko­

yar. Suçu işlerken veya işledikten sonra kaçarken görülen suçluyu tutmak için mutlaka yetkili hâkimin tutuklama müzekkeresini bek­

lemek mecburiyeti olsaydı, suçluyu elde etmek bir çok hallerde pek güç olur ve belki de biç mümkün olmazdı. Yakalama bakımından

4) KUNTER. M., Bft-. s 430-431

5) TOSUN ösetekin; Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri. Genel Kı­

sım, istanbul 1971. s. Mi-545

6) KUNTER, N . aa? . s 45B Yakalama konusunda bk* ÖNER Hamdi; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Hürriyet ve Mül­

kiyeti Takyid Eden Kaideler. AD . 1938, No. 108. s 1976-1078 71 TOSUN, Ö , age. ı, 550

(5)

Türk Anayasa Hukukunda Yakatamu Müessesesi 141

gecikmede tehlike, hâkim karan beklenmesi halinde, ceza muhake­

mesinin çok güçleşeceği, ya da imkânsız hale geleceğidir*.

B Şahıs Hürriyeti ve Yakalama 1 — Genel olarak

Ceza Muhakemesi Hukuku, yaşadığı devrin hukuk ve devlet anlayışını, kişi hak ve hürriyetlerine verilen değeri en i y i şekilde aksettiren hukuk dallarından biridir. Müstenit ve keyfî devlet ida­

resinin hâkim olduğu çağlarda, ceza muhakemesinin, kişi fıak ve hürriyetlerini teminat altına alan hükümlerden yoksun olması ne kadar olağan ise. bu hak ve hürriyetlere «aygının kaçınılmaz bîr hu­

kuk prensibi haline geldiği çağlarda, ceza muhakemesinin bunları teminat altına alan hükümler ihtiva etmesi de o kadar olağandır.

Hatta bu bakımdan Ceza Muhakemesi Hukukunun, medeniyet ta­

rihini en güzel aksettiren hukuk dalı olduğu da söylenebilir0.

Yakahmanm tarihi, şahıs özgürlüğünün tarihidir. Kişi hak ve ozgürlükk' inin kısıtlanması eski çağlarda çok defa keyfi i d i . Yaka­

lamanın ne zaman haklı olacağı, hangi hallerde özgürlüğün kısıtlan­

masının kabul edilebileceği çok sonrakin halledilmiştir. Yakalama­

nın tarihçesini incelediğimizde bu konuda herhangi bir hukuk ku­

ralına rastlamamamız da bundandır. Gerçi kişi özgürlüğü meselesi fikir ve düzünce alanında daima geniş bir yeı tutmuştur; fakat önem­

li olan nokta, meselenin nazari sahada belirtilmesi değil, siyasî ve hu­

kukî tt şkÜat içinde onaya çıkmasıdır1" bunun da çok eski bîr ta­

rihi yoktur. Hatta bugün dahi meselenin lam manasiyle aydınlan­

dığı da sövlenemez.

Geneİ olarak şahıs hürriyeti, ierdin melekelerini islediği gibi kullanabilmesi, faaliyet ve hareketlerinde kendisininkinden başka bir iradeye tâbi olmaması diye tanımlanmakladır. Kerdin fert olarak ifade etliği değeri müdrik düzenli bir toplumda ana kaide "hür­

r i y e t t i r . Devletin de ödevi bu hürriyeti güvence allına almak, ya- 8) K A N T A R . B age , s 188

9) KÖKSAİ, A., agt-, s 6-7

101 SAVCİ Bahri; İnsan Hakları (Kanunilik Yolu İle Korunması).

Ankara 1953. s. 4.

(6)

ni onu lıer türlü tecavüze karşı korumaktır. Bununla beraber, top­

lumda sınırsız bir hürriyet düşi'nülemiyeceğine göre, hürriyetin te­

minat altına alınması demek I Sınırlarının önceden bcliritlmesi, ya­

ni bu hürriyete toplum hayatı gereği getirilecek olan kısıntıların şart ve şekillerinin önceden tesbîti, keyfî müdahalenin Önlenmesi, bıı ka­

nunî kısıntılar dışında her türlü tecavüzün (ister özel şahıslardan, ister resmî makamlardan gelsin) yok edilmesi, bu yasağa rağmen bir tecavüz olmuşsa bunun müeyyide altına alınması, cezalandırılması demektir1 1.

Ceza davasında şahıs hürriyeti ile kastedilen mana. sanığın ya­

kalanması, tevkif edilmesi, üstünün veya meskeninin aranması, bu işlemlerin yapılma şart ve şekillerinin tetkikidir1 7,

G. Burdeau, "Emniyet, hukuk hükümranlığının b i r nimetidir"

ler ve devamla, şahıs hürriyetinin ilk şartının kanun tarafsızlığını temin, ikinci şartının i y i bir adalet organına sahip olma, yani yar­

gıçların bağımsızlığı, üçüncü şartının da ceza davasının genel or­

ganizasyonu (yargılama usulü) ve bilhassa yakalama ve tevkif ko­

nusunda resmî makamların sahip bulundukları yetkilerin sınır ve ge­

nişliği olduğunu söylüyor1 3.

Bir kimsenin hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olmadan e w d hürriyeti kaldıracak halleri tesbit, aslında çok güçtür. Bunun ilk zamanlar keyfî, takdire dayanan sebepler olduğunu söyledik;

Fakat bu sebeplerin, belli bir gelişiminden sonra dahi hürriyetler için tehlike teşkil etmiyecek bir ölçüye vardığı söylenemez. Hürri­

yetlerin teminat altına alındığı devirlerde dahi kabul edilmiş kriter­

ler çok genişti ve hürriyetler için çok tehlikeli olmuşlardı".

Bugünkü ceza muhakemesi hürriyet ile otorite arasındaki den­

geye dayanır. Bunun için de sanığın haklarının neler olduğunu, hür­

riyeti kısıilpyan hallerin nelerden ibaret bulunduğunu teshil eder Hürriyetin kısıtlanmasını gerektiren unsurlardan birinin bulunma­

ması halinde bu kısıtlamanın ortadan kalkması da zorunludur".

11) GÖLCÜKLÜ, F.. age , s 1 12) îbid.

13) Bkz. Ibid.. s- 7.

14) KÖKSAL. A ( agt.. s. 8¬

15) İbid.

(7)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi M 3

2 — Tarihi geliyim

Gerek Avrupa memleketlerinde, gerek bizde kişi hak ve hür­

riyetlerinin teminat altına alınması çok eski sayılmaz.

İngiltere'de daha X I I I . yüzyıldan itibaren kişi hak ve hürri­

yetleri tcmnıat altına alınmaya başlanmıştır. Bununla beraber, 1679 Hobeas Cnıpus a kadar İngiltere'de de kişi hak ve hürriyetleri k n . t.ustında ttm bir teminattan söz edilemez. Kara Avrupasmda bu hür­

riyetler İngiltere'den daha sonra teminat allına alınabilmiştir. X V I I . yüzyıldan itibaren ferdi toplum karşısında ezen devlet anlayışına karşı, insan haklarına önem verilmesi fikri gelişmiş, mevcut siste­

min değiştirilmesi ihtiyacı artmıştır. Fransa'da ve gerek dünyada Fransız ihtilâli yeni bir fert ve devlet anlayışı getirmiş, ceza mu-

l ı . I M un M U J L de bu anlayışa uygun olarak düzenlenmesi zoıuululn-

ğuntı doğuımuştur. Bu anlayış sonucu olarak, yeni ceza muhakeme­

sinden beklenen gaye, suçlulaıın cezasız kalmasını önleyecek bir

•nuhakenviıin yanısıra İrişi hak ve hürriyetlerinin teminatının da sağ­

lanması i d i1 0.

Bizde kişi hürriyetinin teminatı ile ilgili ilk hükümler 1R76 Ana-

>asasında yer almıştır. 1876 Kanun-u Esasisinin 9. maddesi kişi hür­

riyetlerinden bahsetmekte, 10. maddede ise. hiç kimsenin kanunda gösterilen sebepler dışında cezalandırılmayacağı kabul edilmiştir.

Kişi hürriyetlerinin ecza dışında koruma tedbiri gayesiyle kısıtlan­

ması hususunda herhangi bir hüküm konmamıştır. Fakat 1909 de- ğişiktî«nnde bu eksiklik gözönünde tutulmuş ve 10. madde, 'lıiç kimse şer ve kanunun tayin ettiği sebep ve suretten maada bir ba­

hane ile tevkif ve ınücazat olunamaz" şeklini almıştır.

1876 Kanunu F sası si aynı zamanda kişi hürriyeti bakımından çok tehlikeli bir hüküm taşıyordu. US. madde. Hükümetin e mni­

yetini ihlal ettikleri idari zabıta tahkikatı mevsukası üzerine sabit olanlar memâlik-i mahsusai şahaneden ihraç ve teb'id etmek mün­

hasıran zatı hazreti padişahın y e d i i k t i d a n n d a d ı r P a d i ş a h ı n elin­

de büyük bir silâh olan bu maddeye göre padişah bazı kimseleri

ie) Ibid.. a\ 7-6.

(8)

bir kolluk soruşturmasiyle sürdürebilecekti". Bu madde 1909 tadili ile Anayasadan çıkarılmıştır.

Memleketimizde ceza muhakemesi ile ilgili hükümler ihtiva eden ve ilk ceza muhakemesi kanunu sayılabilecek olan metin, 13 Zilkade 1286 tarihli Divan-ı Ahkârn-ı Adliyye Nizamnamesi Dahilisi ve 21 Zilkade 1286 tarihli Dersaadet ve Mülhakatının Muhakeme­

sine Ait Nizamnamedir. Bu metinlerde kişi hürriyeti ile ilgili her­

hangi bir hüküm mevcut değildir.

1808 Fransız Kanunu örnek kabul edilerek 5 Recep 1296 ta­

rihli IVılü Muhakemâh Cezaiye Kanunu'nda, tutuklama ve yakala­

ma ilk defa düzenlenmiştir .Bu bir muvakkat kanundu.

Bu kanunun yakalamayı düzenleyen 101. maddesine göre, "hü­

kümet memurlarından ve ahadi nastan dahi her k i m olursa olsun cürrnü meşhut halinde tutulan veya velvelei nas ile takip olunan veya ccraımi meşhuteden mağdut olarak ahvali saireden birinde bu­

lunan şahsı, fiili vaki mücazatı terhibiyeyi icab eden efalden ise, ihzar müzekkeresine haeat olmayarak tutup müddei umumî hu­

zuruna götürmeye mecburdur".

Bu duruma göre, kişi hürriyetinin müzekkeresiz kaldırılması ga­

yet dar umular içine ahnmıştn. Meşhut cürüm ve meşhut cürınc benzetilen haller dışında ve işlenen suçun terhibi bir cezayı icap ettirmediği hallerde şüpheli şahsın müzekkeresiz yakalanması müm­

kün değildi. Gene aynı şartlar altında savcı, eğer sanık aleyhinde kuvvetli vuçluluk emareleri varsa, onu yakalatıp ( m d . 37 )gerekli işlemleri yaptırmak üzere müstantik Önüne sevk edebiliyordu (md. 42).

1924 Anayasasında tutuklama ve yakalama ile ilgili hükümler 72, maddede yer almıştır. Bu madde, kanunen muayyen ahval ve eşgalden başka hiç kimsenin derdest ve tevkif edüem iveceğin i ka­

bul ediyordu.

Kişi hürriyeti bakımından çok tehlikeli bir hüküm Polis Vazife ve Selâhiyel Kanununda vardı. Kanunun 18. maddesi polise, fevka­

lade hallerde devletin emniyet ve selâmetini haiz vaziyetlerde bu 17) BAŞGÎL A Fuat; Esas Teşkilât Hukuku, I Fasikül. İstanbul 1M0.

a. 95

(9)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi 14*

hal ve vaziyetleri ihdas edeceklerine veya devamına müessir ola­

caklarına şüphe edilenleri nezaret altına alma yetkisi veriyordu. Bu hüküm 1948'de kaldırılmıştır"4.

196İ Anayasası kişi hak ve hürriyetleri konusunda geçmişe na­

zaran daha önemli prensipleri ihtiva etmektedir. Any. 14/2, l tkişi dokunulmazlığı ve hürriyeti, kamımın açıkça gösterdiği hallerde, usûlüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça kayıt!anamal1 de­

mektedir

Madde 30 (2U.9.1971 -1488) "suçluluğu hakkında kuvvetli be­

lirtiler bulunan kişiler, ancak kaçmayı veya delillerin yok edilmesi­

n i veya değiştinImevini önlemek maksadîyle veya bunlar gibi tutuk­

lamayı zorunlu kılan ve kanunla gösterilen diğer hallerde hâkim karariyle tutuklanabilir Tutukluluğun devamına karar verilebilmesi

aynı şartlına bağlıdır".

"Yakakınıa, ancak suç üstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir" hük­

münü ihtiva etnıekteöjı.

Benzer hüküm 1982 Anayasasında da mevcuttur (md. 19).

I I Y A K A L A M A YAPABİLENLER

A Kanunun Yal n ti t a Memurlara (Savcı ve Kolluğa) Tanıdığı Yakalama

1 — Şartları

a) Tutukluma - tevkil müzekkeresini irap eden bir halin mevcudu

Tutuklama müzekkeresi verilmesini gerektiren hallerden biri olmalıdır. Bu haller kanunda gösterilmiştir. Fakat tutuklama için bunlar yetmez. Ayrıca sanığın suç işlediğine dair kuvvetli şüphe sebepleri bulunmalıdır. Kanunda ve Anayasada (md. 104, Any. md.

19) emare - belirti kelimeleri kullanılmıştır'".

18) 20 21948 tarih ve 5188 sayılı Polis Vazife ve Selâhiyetleri Ka­

nunu.

19) CMUK.'da emare. Anayasadaki b e l i r t i : emare tabiri ile delil- H F Mecmuası — 10

(10)

104. maddeye göre tutuklama karan verilmesini gerektiren hal­

ler şunlardır:

1 — Kaçma şüphesini uyandıracak vakıalar bulunması.

2 — Suçun izlerini yok çimeğe veya şerikleri uydurma beyana­

ta yahut şahitleri yalan şahitliğe veya tanıklıktan kaçınmağa sevkey- leyecegîni gösterir haller bulunması.

3 — Suçun devlet ve hükümet nüfuzunu kıran veya memle­

ketin asayişini bozan fiillerde bulunma veyahut adabı umumiye aleyhinde olması.

Tutuklama için aynca kaçma şüphesi arandığından, yakalama için de kaçma şüphesi aranacağı açıktır. Yukarıda gösterilen şartlar gerçekleşmiş olsa dahi, kaçma şüphesi yoksa yakalama yapılamıya- caklır. Kolluğun ve svcının yakalamasında meşhut suç d u n u n u o l ­ madığından, suç işlendiği şüphesi kuvvetli olsa dahi bu şüphe hiç­

bir zaman meşhut suçtaki gibi bir katiyyet derecesine ulaşamaz.

Hu bakımdan kaçma şüphesini buradaki yakalamada özellikle ara­

mak gerekir, Anncak kuvvetli bir kaçma şüphesi kişi hürriyetleri bakımından tehlikeyi önleyici bir vasıta olacaktır. Kaldı k i gecikme¬

de tehlike kavramı içine kaçma şüphesi de girmektedir1 0.

Tutuklamayı gerektiren bir hal de, delillerin karartılması oldu­

ğundan, kaçma şüphesi olmasa dahi delillerin karartılması tehlikesi sebebiyle de yakalama yapılabilecektir. Kanun meşhut suçlarda, sa*

decc kaçma tehlikesi ve kimliğinin teshili mümkün olmaması hal*

lcrindc yakalama yetkisini verdiği halde, meşhut suç dışında delil­

lerin karariılması tehlikesi sebebiyle de yakalamaya cevaz vermiş­

i n ^ .

104. maddenin tutuklama karart için kabul etmiş olduğu üçün­

cü hal de, suçun devlet veya hükümet nüfuzunu kıran veya memle­

ketin asayişini bnzan fiillerden olması \eyaluil adabı umumiye aley­

hinde olması halidir3*.

20) 22) 21)

lerin bir çeşidi belirtilmemiş, fakat meselâ tanık beyanı veya belgeyi de içine alan şüphe sebepleri kasdedilmiçtir Bkz K U N - TER. N . . age ,s 468, dn 221

KÖKSAL. A agt . s. 73 îbid.

Mehazda mevcut olmayan bu hüküm bize sonradan ilâve edil-

(11)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi 147

127. madde tutuklama karan verilmesini gerektiren hallerde ya­

kalama yapılabileceğini kabul ettiğine göre. acaba 104. maddeye uyan her halde de yakalama yapılabilecek midir?

Kanaatimizce, bunü menfi cevap vermek gerekir. Çünkü 127, mad de kolluk yakalamasını düzenlerken bunun tutuklamayı gerektiren, kaçma şüphesi ve delillerin karartılması maksadıyla yapılmasını ka­

bul etmiştir. Diğer tutuklama halleri bizde sonradan ilâve edilmiş­

tir. Tutuklama kararı alınması hallerini genişleten bu sebeplerin, dolayısiyle yakalamayı de etkileyeceği kabul edilemez; bu. kanun ko­

yucunun maksadına aykırı olur. Çünkü kanun koyucunun yakalama sebeplerinin genişletilmesi hakkında bir iradesi yoktur.

Ayrıca bunun dışındaki bir yorum tarzının, yakalama yetkisinin smırlannı çok çreniîktecğı. bunun da kişi hürriyetleri bakımından tehlikeli olacağı açıktır .Bu sebeple tutuklamayı gerektirmesine rağ­

men bunlara dayanarak yakalama yapılamıyacağı kanaatindeyiz.

Yakalamada aranan şartların değerlendirilmesi yakalamayı ya­

pacak olan makama a i t t i r * , kolluk makamları tarafından yakalama­

da ayrıca, bu yakalamanın hukuka uygun bir şekilde, yani mesken kaidelerine uyularak yapılması gerekir.

h) Sanık hakkında tutuklama müzekkeresinin verilmesini bek­

lemede mazarrat bulunnum (gecikmede tehlike)

Gecikmede tehlike olmadıkça yakalama düşünülemez. Gecik­

mede tehlike yoksa halcimden tutuklama karan alınması gerekir. Ge­

cikmede tehlike, hâl ve şartlara göre hâkimin karar vermesine ka­

dar heklenemiyecek derecede âcil bir durumun bulunmasıdır. Yani tutukluma kararı verilmesi yakalanacak olan şahsın tesbitini imkânsız kılacaksa yakalama yapılabilecektir*.

miştir Bu hükmün kişi hürriyetleri bakımından tehlikeli o l ­ duğu vc aynı zamanda muhakeme hukuku payesi dışında da tut­

maya cevaz verdiği sebebiyle pekeok tenkitlere uğramıştır. B u ­ na rağmen. Anayasa Mahkemesi bunun Anayasaya aykırı o l ­ madığına karar vermiştir. E 20. K. 10. K t 13 5 19te. RG 16 9 lÖftt - 11508.

23) KANTAR. B , age . s 166 24) tbid

(12)

Kaçma şüphesi ve delillerin karartılmışı tehlikesi gecikmede tehlike kavramı içinde mülalâa edilmelidir. Kaçma şüphesi ve de­

lillerin karartı İması tehlikesi bakımından hâkimin karar vermesine kadar geci'tİrlemiyecek bir acelecilik söz konusudur. Yani o anda yakalama vapılmaması soruşturmanın gayesini tehlikeye düşürecek­

le yakalarca yapılabiliı.

c) Yakalayacak şahısların zabıta memuru veya savcı olması Bu yetki savcı ve kolluk memurlarına tanınmıştır. Bu hallerde herkese yakalama yetkisi tanınmamıştır. Yalnız kolluk memurları suç gerçekten işlenmediği hallerde şüphenin makûl olduğunu isbat eder­

lerse sorumluluktan kurtulurlar. Vatandaşlar için durum faıkhdır;

onların makul biı şüphe üzerine yakalama yetkileri ancak suç ger­

çekten işlenmişse vardır. Suç gerçekten işlenmemişse şüphenin ma­

kûl olduğunu isbat etseler dahi. sorumluluktan kurtulamazlar3 5. 127. maddeye göre kolluğun yetkisi ancak âmirlerine müracaat imkânı olmayan hallerde vardır. Mehaz kanunda durum bizimkinden farklıdır. Mehaz kanun bu halde yakalama yetkisini savcı ve kol­

luğa aynın yapmaksızın vermektedir. 127. maddeye kolluk memur­

larının yakalama yapabilmesi için "âmirlerine müracaat imkânı o l ­ maması'1 şartını, İstanbul Komisyonu İlâve etmiştir. Komisyon mü­

zakerelerinde bütün polis memurlarına böyle bir yetkinin tanınma­

sının tehlikeli olacağı, tutuklama müzekkeresi kesilmesini gerektiren halleri poüsin takdir edecek dutumda olmadığı ileri sürülmüş ve bu rebeple ,-a!mz polis müdür ve umumî zabıta âmirlerine böyle bir yetkinin tanınması istenmiştir. Fakat bu durumun da polisin elini kolunu bağlayacağı endişesi ile tahdit genişletilmiş, polise ancak âmirlerine müracaat imkânı olmaması halinde yakalama yetkisi ta­

nınmıştır*. Burada polisin âmirlerinden maksat, savcı ve emniyet âmirleridir1 7.

25) KÖKSALh A.p agt., s. 70.

26) Hazırlık Çalışmaları, s. 145-150,

27) TANER, T., age.. s. 144; KUNTER. N . . i * * , s 490; GÖLCÜK­

LÜ, pnlis âmirlprinp yakalama yptkisi tanınması aphebiyle âmir kelimesini iadece savcı olarak anlamaktadır {GÖLCÜKLÜ, age,. s. 72). Fakat mehazda kolluğa ve savcıya tanınan yakala­

ma yetkisi arasında bir fark gözetilmediği ve bize İlâve edilen,

(13)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi

Yakalama yetkisi ancak gecikmede tehlike olan hallerde kulla­

nılacağından, kolluk memurları için zaten amirlerine müracaat i m ­ kânı yok denıekıir. Çünkü çok defa amirr müracaat imkânı olan hallerde, hâkime de müracaat imkânı bulunabilir Gerçi bu kanu­

nun hükmü yerindedir, her türlü suistimâli önlemek için meşhut suçlarda olduğu gibi tanınmamıştır. Yersiz genellemelerle basit bir şüphe üzerine bir diğerini yakalama yetkisinin verilmesi şahıs hür­

riyeti için korkulur bir durumdur. Meşhut suç dışında, şüphelerin makûl olacak bir şalııs üzerinde toplanması için hadiselerin kıymet­

lendirilmesi, takdiri gırekir. Böyle bir değerlendirmede herkesten beklenemez* İşte bu sebepledir k i , kanun meşhut suçlar dışında yakalama yc ikisini evvelâ savcıya, soma kolluk memurlarına tanı­

mıştır. Bunların işlenen suç konusunda herkesten daha fazla bilgiye sahip olduklarına muhakkak gözüyle bakılır. Gerek savcı, gerekse zabıta bu yetkiyi ancak tehlikede mazarrat umulan hallerde kulla­

nabileceklerine göre kolluk memurları konusunda "derhal amilleri­

ne müracaat imkânı olmayan hallerde" deyiminin kullanılmasının pek pratik değeri olması gerek. Eğer yakalamanın gecikmesinde teh­

like yoksa normal yol takip edilecek ve yetkili merciden karar «lı¬

n inaktır-'.

Bu kolluk memurlarının savcılığın yardımcı organı olmaları şart değildir; suç kolluğu ve önleyici kolluk da bu yetkiye sahiptir.

d) İşlenmiş olan suçtan dolayı takibin yani kamn davası ikâ' meşinin şikâyete bağlı olmaması

Genel olarak şikâyet savcıya ve mahkemelere yazılı veya sözlü olarak yapılır. Sözlü (olduğu zaman zapta geçmeli ve imza­

lanmalıdır. Kolluğa, kaymakama ve nahiye müdürlerine yapıldığı zaman ise şikâyetin yazılı olması şarttır t C M U K . md, 151/IV).

Görülüyor k i . kanun yazılı ve sözlü şikâyetleri, yapılacağı merci bakımından ayırmıştır; kolluğa yazılı şikâyet yapılması kaidesinin

1 âmirine müracaat imkânı olmaması'- hali, adında polis yerine polis amirlerine böyle bir yetki tanımak temayülünün sonucu olduğundan, kanundaki âmir kelimesini savcı olarak anmağa imkân yoktur,

m GÖLCÜKLÜ, F , age . *- 71-72-

(14)

tek İstisnası MSK.dadır. Kanun işlerin acelelıği bakımından burada yazılı şikjyet kaidesine bir istisna atanmıştır*. Bununla beraber işin savcı tarafından genel bükümlere göre takip edilmesi halinde yeniden bir şikâyet dilekçesi serilmesine lüzûrn yoktur. Kamında bir sarahat olmamakla beraber, kolluğun şikâyeti tutanağa geçir­

mesi ve bunun şikâyetçi tarafından İmzalanması daha yerindedir3 0. Takibi şikâyete bağlı suç. küçüklere, yahut beden veya akıl hastalığı, yahut maluliyet dolayısiyle kendisini idareden aciz bulu­

nanlara karşı işlenmişse, şüphelinin yakalanması için şikâyet şartı aranmaz. Bu hallerde failin yakalandığı, şikâyet hakkı olan kimseye bildirilir. Haber vermek işi kaide olarak savcıya aittir. Bu şahıs şikâyet etmezse yakalanan derhal serbest bırakılır. Şikâyet hakkı­

na sahip olanlar birden fazla ise hiç olmazsa onlardan birine ha­

ber verilir (md. 130/1). Haber vermek savcıya ait ise de ilgiliye da­

ha çabuk haber verilmesi mümkün olacaksa bu işi sulh yargıcı yapar.

Takibi izne bağlı suçlarda da bu hüküm caridir. Yakalama her yerde, her zaman (gece dahil) c a i z d i r1 1.

Mehaz kanunda, şikâyete bağlı suçlarda, yakalama için şika­

yet şartı aranmamıştı]. Mizde ise, şikâyet yapılmadıkça yakala­

ma mümkün değildir. Yakalamanın mecburi olduğu meşhut suçlar­

da, suç şikâyete bağh ise, kolluk şikâyet şartı gerçekleşince şüp­

heliyi yakalamaya mecburdur.

Gölcüklü, meşhut suçlarda şikâyet şartının aranmamasını ka­

bul eden Alman sistemini müessesenin mahiyetine daha uygun bul­

maktadır. Golcüklü'ye göre, yakalama suça karşı gösterilen bir tep­

kidir ve suçların şikâyete bağlı olanlar ve olmayanlar diye ayırımı ise aklî ve sunidir*'.

Kanaatimizce, şikâyete bağlı olan suçlarda şikâyet şartının aran­

ması yerindedir. Çünkü şikâyet şartının gerçekleşmemesi de müın- 29) Meşhut suçlar kanununa göre. zabıtaya yapılan şikâyet usulüne

göre yapılmış bir şikâyet mahiyetindedir (2. CD,, 26B-W9.

13281/11601; ÇAĞLAYAN. M Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu­

nu. Ankara 1960» s. 300

30) TANER. Tanır, Ağır Cezalı Olmayan Meşhut Suçların Muhake­

me l>ulÜ Hakkında Kanun Lâyihası. IHFM,. 1936, e I I , s. 17.

31) KANTAR. B. age.. a. 173.

32) GÖLCÜKLÜ, T., age . s. 74.

(15)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi ı •••

kündür. Bu bakımdan lüzumsuz yere bir kimsenin yakalanması ön­

lenmiş olacaktır. Sonra, bazen şikâyet hakkına sahip olanlaıa ön­

ceden durumun bildirilmesi onun menfaatine daha uygun olabilir.

Eğer yakalayan suçun şikâyete bağlı suçlardan olduğunu bilmiyorsa zalen bu bilmemeden sorumlu olmayacağına göre, bilmesi halinde şikâyet ıtrraua aranması ve lüzumsuz hürriyet tahditleri enlenmiş olacaktır.

B K. M i r . i i ! . Herkese (Memurlar Dahil) Yakalama Hakkı Tanı-

ri ı Haller

I — Meşhut uç halinde yakalamanın haklılığı

C M l ' K . md. 127'de meşhut suçta herkesin yaklayabilcceğini fcfc>

bul eder.

Kanunun hükmü bu olmakla beraber, meşhut suç halinde her­

kese yakalıma yetkisinin tanınması doktrinde tartışmalıdır. Bazıları herkese tanınan yakalama yetkisinin kişi hürriyeti için tehlikeli o l ­ duğunu söyleyerek bu yetkinin gayet dar sınırlar içine almmasım teklif ederken, bazı lan da aksine ceza fcoğuşturmasınm çabukluğu,

k i p organlarının desteklenmesi bakımından bu yetkinin daha da eııişletilmesi gerektiği fikrini savunmuşlardır.

Herkesin yakalama yetkisine karşı çıkan müelliflerden Krem, yetkili memurlara haber vermenin kolaylaştığı; haber verme i m ­ kân ve vasıtalarının pek arttığı ve kaçma imkânlarının azaldığı ge­

rekçesi ile b i r ferdin diğerini yakalamasında zorunluluk görme­

mekte ve hatta yakalama müessesesinin kaldırılmasını islemektedir.

Bu görüş taraftarları, kişi hürriyeti bakımından hiç bir şahsî garanti vermeyen bu müessesenin eski zamanların artığı olduğu, yaşadığımız devrin müesseseleri arasında yer almaması gerektiği görüşündedir­

ler. Meşhut suç dahi olsa tevkif tatbikatı kanun tarafından kal'i surette ııizamlanmalıdır".

Bununla beraber meşhut suçlarda yakalama, doktrinin çoğuıı-

•uğu taralından haklılığı nıünaxaşa edilmeden kabul edilmiştir. Za-

33) EREM Faruk; Cefcfl UsûJ Hukuku. 2 bası. Ankara 1968. s 365.

593.

(16)

ruraî olmayan hallerde yakalamaya elbet yer yoktur; Takat kaçma İm­

kânının ortadan kalktığını, haber verme imkân ve vasıtalarının art­

tığı gerekçesi ile zaruretin imamen olmadığını söylemede isabet gör­

müyoruz'*.

Ana fc.ıide "müzekkere ile tevkif'4 olmakla beraber, kabul et­

mek gerekir k i , yetkili merciden bu meyanda bir kararın alınması Kamana muhtaçtır; derhal müdahale lâzım gelen hallerde ise, ge­

çen her dakika ecza koğuş t ıırması nın başarısızlığı yolunda atılmış bir adım olacaktır3*.

Bu ihı!yacı böylece tesbit ettikten sonra ikinci bir hususu ele alalım; yargıcın sanığı önüne getirmek için gere kli müzekkereyi verirken, sanığın şahsı d u r u m u , suçluluk emarelerini nazara alaca­

ğı, hürriyetini tahdidine dair kararı, ancak bunları tarttıktan sonra vereceği malûmdur. Halbuki bazı hallerde suçluluk emareleri ken­

dilerinden şüphe cdilemİyecek, bir yargıç kontrolünü Lüzumsuz kı­

lacak kadar aşikâdır. İşle meşhut suç halinde d u r u m böyledir. Fiil herkesin önünde işlenmiştir, fâil de meydandadır. Artık burada leh­

te ve aleyhte emarelerin takdiri gibi vakit alacak bir işleme giriş­

meğe hemen hemen lüzum yoktur. Suç üstü yakalanan sanığın der­

hal yakalanıp yetkili mercilere teslimi, hem tabiî, hatta zarurî, hem de fazla tehlike göstermeyen b i r davranıştır. Tabiidir; çünkü suç işlendiğinden şüphe etmediği bir şahısla karşı karşıya kalan bir kimse, bu şahsı tutup yetkili otoriteye teslimden kendini atamaya- raktır. O n r n bu harekeli tabiî reaksiyon neticesidir. Tehlikesizdir; çün kü böylece yakalanan şahıs, hürriyeti konusunda karar almağa yet­

kili makam önüne derhal götürüleceğinden, lüzumlu teminata he­

men kavuracak demektir. Endişe yersizdir: işlenen suçun faili ol*

Huğundan da şüphe edilmediğine göre, bir yanlışlığa kurban git­

mesi teklikesi de yoktur. Zaruridir; çünkü bilindiği gibi meşhut suç­

lar özel bir yargılama usulüne tâbi tutulmuştur. Bu usulün tatbiki için ilk şart failin yakalanmış olmasıdır (3005 sayılı kanun, m d . 1).

Sanık kaçarak bu çabuk yargılamayı bertaraf edebileceğine göre.

34) KUNTBK. N ( a « e . s 461. dn, 349.

35) FEYYAZ. G.. age., s. 59. Herkesin yakalama yapabileceği haller konusunda bilgi için bkz. YURTCAN. E . Ceza Yargılaması H u ­ kuku, istanbul 1982. s. 2S4 vd

(17)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi ısa

hıınn yet ^nOMUUk İçin kendisini İm yakalamak gerekir. İşle İm düşüncelerdir k i , kanunlar meşhut suç halinde herkese ve müzekke­

res iz yakalama ye ikisi tanımıştır*.

Bir şalısın linç (dilme tehlikesinin mevcut olması fıalinde, onun hayatını kurtarmak maksadiyle yakalama, bir muhakeme mües&ıse- sidir. Çünkü netice olarak muhakemenin yapılmadı mümkün ola­

cak t i r3 1.

Yakalamanın bazı hallerde kişi hürriyeti ivin tehlikeli olabile­

ceği şüphesizdir. Bu tehlike, özellikle yakalama fiilinin sucun mağ­

duru veya yakınları tarafından yapılması halinde açıktır. Fakat hu tehlikeyi önlemek için, ilerde göreceğimiz gibi bir çok hukuki çareler vardır. Bu tedbirleıin en önemlisi .yakalayanın, yakalananı d et hal yel kili merci ye ıcsliın etmesidir. Makul bir sebep olmaksızın gecikme, Ceza kanununa göre "hürriyeti tahdit suçunu" teşkil eder [CKl 179). Anayasa, bir kimsenin hürriyetinin hâkim kararı o l ­ maksızın (8 saatten lazla kısıtlanamıyacağı esasını koymuştur lAny.

md. 19/Vh

Kim u derse desin yakalama, vazgeçilme/ hir zaruretin netice­

yidir, suiİVimallr-rc engel olacak tedbirleri almak şartıyle herkese yakalama hakkının tanınmasında fazla bir sakıntı olmasa gerektir*".

2 — Herkesin yakalama yetkisinin mahiyeti

Meşhut suçlarda herkesin yakalama yetkisinin mahiyeti tartış- alıdır. Bazı miiellifleı yakala>an fertlerin yakalama yaparken bir Htvlet memuru sıfaliyte hareke1, ettiklerini, devlete ait bir iş yap­

tıklarını kuuıl ettikleri halde, diğer bazı müellifler, meşhut suçta yakalamanın yakalayana ait hak olduğu görüşündedir.

Birinci görüşe taraftar olan müellifler, meşhut suçta yakalama yapan ferdin, devlet hesabına İM menfaatine bir (negotiorum gestor) 3CJ FEYYAZ. G . age . s 59.

3?) KUNTEK. N . sanığın linç «dilmesi tehlikesinin mevcudiyeti ha­

linde yapılan tutuklamanın bir muhakeme hukuku müesaesesi olduğunu belirtmektedir (oge . • 471)- Linç edilme t e h l i k n i karsısında tutuklama gibi yakalama da muhakemenin yapılma­

sını mümkün kıldığından, linç edilme tehlikesi karşısında yaka­

lama da bir muhakeme hukuku müessesesidir 38) FEYYAZ, G . a g e s 58

(18)

<ekâleUiz ı görme olarak hareket ettiğini kabul etmektedirler. 13u görüş taraftarlarına göre, kaide olarak vatandaş devlete ait b i r gö- ıe\' yapar. Bu CK/na göıe sur teşkil edeı. Fakat bazı acele hal- icrde devirt memurlarının hazır bulunmaması sebebiyle vatandaşın cna yaıdjU'Ci olarak veya onuı: yerine hareket etmesi mecburiyeti vardır. Bu hallerde vatandaş, muayyen bir zaman için devlet memuru vasfım almaktadır. Vatandaşa tanınan yakalama yetkisi de böyle bir yetkidir. Burada vatandaş gönüllü olarak bir kamu görevi icra et­

mektedir. Bu şekilde hareket eden kimse, bu sıfatın gerektirdiği yet­

ki ve görenleri deruhte etmiş olmaktadır**.

Bu görüş tenkit edilmiştir. Bunu kabul etmiyen müelliflere gö-- re burada ferdin devlet hesabına ve menfaatine hareket etmesi sözı konusu değildir Yakalayan ferdin burada bir vekâletsiz iş gördüğü4 kabul edilemez. Fert burada şahsi bir hakkını kullanmaktadır.

Yakalayan kimsede bir negottorum gestor vasfı gördüğümüz tak¬

dirde onun yakalama yapmakta serbest olduğunu kabul etmek i m ­ kansızdır. Bir devlet memuru olarak hareket eden kimsenin şartları

gerçekleştiği takdirde yakalama yapmaya mecbur olduğunu kabul etmek gerekir. Halbuki yakalamada fert için böyle bir mecburiyet­

ten söz edilemez**.

Meşhut suçta yakalamanın bir hak olduğu görüşüne katılmıyo­

ruz. Meşhut suçta fert devlet hesabına ve menfaatine hareket et­

mektedir. Ferdin yetkisi o anela kolluk memurlarının bulunmaması sebebine dayanır. Nitekim kolluk memurlarının hazır bulunmaları halinde bu yetki kolluk memurlarına aittir.

3 — Herkesin yakalama yetkisinin şartlan a) Suç olmahdtr

Yakalıma herşeyden önce bir suç gerektiıir. Yakalanacak şah sın yakalama anında ceza hukukundaki suç tipine uyan bir davra nişinin bulunması şarttır. Fiilin ceza hukuku bakımından takip edi lip edilmeyeceğinin takdiri yakalayandan beklenemez. Aksi tak

39) KÖK SAL, A agt., s 25 40) l ı . M ] S. 26

(19)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi 1 5 5

dirde buracia yakalayandan, hakimin Luluklama kararı ı ermesi için istenen şeylerin aranacağı manası çıkar. Fiilin cezai karakterinden emin olmayan kimse yakalamadan kaçınmalıdır. Eğer cezayı ge­

rektiren bir [ i i l ulduğu yolunda tereddüt varsa 127, maddenin a r aj dığı şartlat gerçekleşmiş sayılmaz- Yakalama için suçun tamamlan­

ması şart değildiı. Fakat hazırlık hareketleri hiç bir zaman yaka­

lamayı haklı göstermez4 1.

Cezai tul esas olduğundan, tiıli işleyenin şifalının yakalamaya tesiri yoktur. Cezai ehliyeti bulunmayanlar, yasama dokunulmaz¬

lığı olanla*.- da y a k a l a n a b i l i r l e r i Any. ınd. BS/U, seçimlerden önce veya sonra suç işlediği ilen sürülen bir meclis üyesinin meclisin kararı olmadıkça yakalanamıyaeagım, tutuklanamayacağmı ve yar- pılaıuunayucağın* kabul etmektedir. Fakat aynı madde, ağır cezayı gerektiren suçüstü hahni bu hükmür dışında bırakmıştır.

/• • Cürüm olmalıdır

Yakalama makamlarının emri olmadan bir kimsenin hürriyetinin kaldırılma ı için meşhut suç yetmez. Çok defa suçun ferdi hürrii yetin daraltılmasını haklı gösterecek bir ağırlığının bulunması aran­

mıştır. Bazı müelliflere göre, suçun muayyen bir ağırlığı olması, kanun koyucuyu meşhut suçta yakalamayı tanzim etmeye zorla­

makladır. Suçun böyle bir ağırlığı olmadıkça ferdî hürriyetin daral­

tılması hukııkîleştİnlemez. Bu bir nisbet meselesidir; lıer memle- kılte az çok farklı bir şekilde düzenlenmiştir.

Bundan başka kişi hümyelleri bakımından ağır hır muamele teşkil eden yakalama ağır suçlardan dolayı yapılmışsa adalet duy­

gularına da aykırı değildir. Ağır olmayan, özellikle para cezasını ge- ıcktiren suçlarda yakalama adalet hislerini rencide eder.

Bazı kanunlar yakalama için suçun muayyen bir ağırlığı olması rtmı aradıkları halde, bazı kanunlar böyle bir ayırım yapmaksızın bütün suçlar için yakalama yetkisi tanımışlardır. Mehaz Alman ka­

nununda bir ayırım olmaksızın herkesin her suçlan dolayı yakalama yetkisi vardır. Kabahatlerde de yakalama yetkisi vardır.

41) Ibid.. a- 2*

12) OTTO Schwarz: Alman Ceza Muhakemeleri Usûlü Kanunu Şerhi (çev Rıfat TAŞKIN), Ankara 1939, s 246

(20)

Bizde küiıını mehazdan ayrılmış, sadece cürümlerden dolayı ya­

kalama yapılabileceğini kabul etmiştir (md. 127). Kanım bu bakım­

dan kulluk ve fertler arasında fark gözetmemiştir.

127. maddede "meşhut cürümden dolayı takip edilen" deniliyor»

Acaba buradaki "cürüm" tabirini kanım ko J I İ C L I geniş anlamda, ya­

n i " s u ç " karşılığı olarak mı kullanmıştır? Diğer b i r deyimle, kanu­

nun kabahat saydığı bir f i i l i meşhut olarak işleyenler de hu mad­

de gereğince yakalanabilecekler midir?

İstanbul Komisyonu tasarısının müzakeresi sırasında bu noktaya dokunuhmıştur. Bu komisyonda, komisyon başkanı merhum Tabir Taner, "liendenizce cürmü meşhut tabirini islimâl edelim. Sokak­

ta süpriintü dökerken yakalanmış, meşhut suçtur denmiş; buna ıne- hal vermeyelim" teklifinde bulunmuş ve bu teklif de kabul edilip

kanunlaşmıştır".

3 0 0 5 sayılı kanun ( J M L K . m d , 127'yı zımnen tâdil etmiştir.

Çünkü 3 0 0 5 sayılı kanun bazı kabahatler hakkında tatbik edüece ğini kabul etmektedir*1. 3 0 0 5 sayılı kanunla 127. maddenin tâdili, 127, maddenin koyduğu yakalamanın şartları bakımından değil, ya­

kalama yapılacak hallerin genişletilmesi bakımındandır".

Meşhut cürüm ve 3 0 Ü J sayılı kanunun göstermiş olduğu kaba­

hatlerden dolayı yakalama mümkündür**.

Yakalama yetkisinin, kanunun kabul etliği bir sınırdan sonra var olması, kişi hürriyetine yersiz müdahaleyi önlemek bakımından laydah olmakla beraber» özel şahısların her zaman böyle bir ayın­

da) CMUK.. hazırlık çalışmaları (İstanbul Komisyonu müzakere za­

bıttan, s, 144).

44J 3005 sayılı kanuna göre bu kabahatler şunlardır: CK. md. 529, 534. 539i. 545, 547, 54BH 551, 565. 571, 572. 573. 574; 575; 576;

540/2.

45) KUNTER. N . , age.. s. 489,

46) TANER. T., 3005 sayılı Kanun md. 3"ün gösterdiği kabahatler için de tatbik edilmesinin ve bu kabahatlerden dolayı yakalama­

ya cevaz verilmesinin aleyhindedir. Taner'e göre. bu, CMUK.

md. 105. 127 nin koymuş olduğu esaslara aykırıdır, Bu prensip­

lerin İhlâli için hiçbir lüzum ve zaruret yoktur. (TANER, t-, Meşhut Suçların Muhakeme Usûlü Kanunu Lâyihası Hakkında.

I H F M . 1930, e Tl. s. 8.

(21)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi tf>7

ma uygun hareket etmeleri beklenemez: çünkü bu hukuk bilgisini gerektirir. Cürüm ve kabahat ayrımım, hangi kabahatlerden dolayı yakalama ya pı la bileceğin i bilmek kolay değildir. Hele yakalanan kimse suç takibiyle hiç bir ilgisi olmayan rastgele bir vatandaş ise durum daha da barizdir Bu bakımdan fertlerin yanlış değerlen­

dirmesi s.ıkıncası her zaman vardır. Bu ayrımın pratik bir değen olduğu iddia edilemez4 . Bu ayırım ancak kolluk makam ve memur-

lan bakımından bir dereceye kadar Önem Mşır.

Şahsî dava yolu ile takip olunan suçlar için de meşhut suç ha­

linde yakalama yapılabilir, kamına göre şahsı dava yolu ile takip edilen suçlarda tutuklama yapılama?4 1 1. Fakat yakalama için bir engel olmasa gerek: çünkü meşhut suç halinde suçun o kimse ta­

rafından istendiği hemen hemen kat'idir. Aynı zamanda meşhut suç­

la ilk tepki failin yakalanmasıdır. Meşhut suçla yakalama aym za­

manda seri muhakemeyi mümkün kıldığından yakalamanın sınır­

larının tutuklamadan dahi* geniş olması muhakeme bakımından ko­

laylıklar sağliir. Fakat bunun için de yakalamanın ya şahsı dava açmak durumunda olan şahıs, ya da onun müsaadesi üzerine diğer Şahıslar tarafından yapılması şarttır. Bu suretle dava açılmayacak hallerde yersiz hürriyet kısıtlamaları önlenmiş olur.

c) Sur meşhut olmalıdır

aa) Genel olarak : Herkesin yakalama yetkisi olan hallerin, kişi hürriyetinin lüzumsuz daraltılmalarını önleyecek, bu hürriyet­

ler için sakıncalı olmayacak objektif kriterlere dayandırılması şarttır.

Meşhut S I K kavramı yakalama yetkisinin sınırlarını layin bakımın­

dan objeklil bir kriterdir. Çünkü meşhut suç kavramı olay ile faili arasındaki münasebet fikrinden müteşekkildir.

Meşlvr suçta yakalamayı haklı gösteren sebepler, meşhut suç sayılabilecek bazı haller için de varittir. Ayrıca meşhut suçun, sa­

dece işlenmekle olan suç olması, seri muhakemeden beklenen fay­

dayı çok fazla sınırlar. İspat kolaylığı bakımından meşhut suç o l ­ masa dahi meşhut suça yakın haller vardır. Kanun bu gibi hallerin 471 GÖLCÜKLÜ. F.. age , s 43

4fl) KUNTER. N . age , s 408. Karsı «örüş için bkr. KANTAR. B., age . t 114

(22)

meşhut s u ; sayılacağını kabul etmekte ve hepsini aynı hükümlere tâbi tutmakladır4 1.

Kamın, herkese yakalama yetkisi verirken bunu, objektif esas­

lara bağlamak istemiş, bu sebeple de sadece meşhut suçta bu yet­

kiyi kabul etmişse de bazı halterde bizzat meşhut suç kavramının tayini dahi sübjektif takdire yer verebilecek mahiyetledir. Bu da özellikle meşhut suç sayılan haller için söz konusudur.

Kanunumuza göre herkesin yakalama yetkisi, kanunun meşhut suç saydığı hallerde de vardır. Esasen meşhut suçta yakalamayı haklı gösteren sebepler, meşhut suç sayılan haller İçin dc söz ko­

nusu olduğundan, kanunun bu hallerde de herkese yakalama yetki­

si vermesi yerindedir. Diğer taraftan kanun meşhut suçlarda, her­

kesin yakalayabilmesi için "kaçma şüphesi" aramıştır. Kaçma şüp­

hesinin takdiri dc tamamen sübjektif b i r husustur. Yakalama yetkisi m e m u r - s i v i l herkese tanınmıştır ve bu yetki hukuk düzenini koru­

ma açısından konduğundan, meşhut suçun hangi kişisel menfaati ihhll ettiği düşünülemez".

— Meşhut suç;

C M O K . m d . 127 meşhut suçu "işlenmekte olan suç" diye tarif etmiştir. Sanık suçu meşbuden işlemelidir; bu kelimeyi "gözünün- d e " şeklinde açıklamak da mümkündür. Sanık suçu işlerken bir başka kişi de bulunmalıdır; suç İşlenirken sanık ve mağdurdan baş­

ka kişi bulunmalı ve suçu sanığın işlediği konusunda bilgi sahibi ola­

b i l m e l i d i r1 1.

Kanun, sanık ve mağdurdan başka kişi olması gerekli bu k i m ­ senin farklı şekilde bilgi sahibi olması durumlarını birbirinden ayır­

mış ve bunu da kişinin bilgisinin kuvvetine gore yapmaya çalış­

mıştır. Böylece sanığın suçu işlediği hususunda kimsenin bilgisi ol­

madığında o suç meşhut değildir. Sanığın suç işlediği hakkındaki bu bilgi çoğu defa görmek şeklinde olacaktır; fakat sesleri duymak, dokunarak farkına varmak şeklinde de olabilir*2.

49) KÖKSAL, A-ı Btft. s. 34.

50) Hur] . s. 35.

51) TOSUN. Ö.. age.. s. 49 U I kısım).

52) Amerikan mahkemeleri bazı kararlarında suçun o şahıs tarafın-

(23)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müraesest İ M İ

b-b) Kanunun İki türlü meşhut suç kabul erliği; bunlardan b i ­ rincisinin asıl meşhut suç olup, öteki şekillerinin asıl meşhut suça yakın şekiller olduğu ilen sürülmüştür. Fäkal biz meşhut suçu üç çeşide ayınyoruz. Bunlar için hareketi yapılmakta i k i n hazır bulunu­

lan, neticede gerçekleşmekte iken hazır bulunulan ve netice gerçek­

leştikten hemen sonra hazır bulunulan meşhut suçlardır.

aaa) İcra harketi yapılmakta iken hazır bulunulan suç; kanun işlenmekte olan suç meşhut suçtur derken, işlenmesi sırasında sa­

nık ve mağdurdan başkasının bulunduğu suçu kastetmektedir. Tersi düşünüldüğünde, yani başkasının bulunması şartı aranmadığında, her suç İşlendiğinde meşhut olmalıdır gibi bir sonuçla karşılaşılır k i . doğru olmaz. İşlenmekte olan suç, henüz icra hareketleri hiirm mis­

ken başka>mın hazır bulunduğu suçtur".

Mütemadi suçlarda, temadi devam ettikçe meşhut suç devam etmektedir. Mütemadi suçlarda icra hareketlerinin devamtnda ha­

zır bulunmak ge.efcmez. icra hareketlerinin sadece bir kısmında ha­

zır bulunmak suçun meşhut sayılması için kafidir. Kanun bu h u ­ susta ayırun göstermemiştir5*,

bbb) Netice ıınsuıu gerçekleşirken hazır bulunulan suç; kanun henüz işlenmiş Han suçun meşhut suç olduğunu belirtmiştir, M d

127'de yet alan bu tarif mehaz kanunda yoktur. Bize 1936'da ilâve edilmiştir*5. Bu durumda icra hareketi, örneğin bıçağın saplanması

sırasında değil, lakat bıçak saplandıktan sonra neticede hazır bu­

lunmak söz konusudur Burada da dikkat edilecek husus, sanığın gö- rülmesidîr, sadece mağdur görülüp de sanık görülmediğinde suç meşhuttur denemez**.

dan islendiğini gösterecek çekilde yakalayanın müşahede saha­

sı İçinde olması durumunu suçun meşhutlufiunu kabul İçin ye­

terli saymış, «örmek fiilini aramamıştır Suçun işlendiğini gös­

teren bir takım seslerin duyulması, sanığın fail olduğunda füp- he edemeyecek kadar suç yerine yakın olm*tı halinde meşhut suç var sayılmıştır (American Jurisprudenee. vot I V . Nakle­

den : KOKSAL A . agt, s 36, dn S); aynen TOSUN Ö a « e , U kısım), s. 50. dn 3.

53) TOSUN. ö „ agfM B 50-51: KÖKSAL. A . a * t . s 37 M ) KÖKSAL. A . agt.. s 38

55) tbid

56) TOSUN. ö . age, s 51 <D kısım)

(24)

Görüldüğü gibi, bu dutumda sanığın suçluluğu icra hareket­

lerinde bulunmaktaki kadar açık değildir; belki icra hareketini sa­

nık yapmış değil det v d e c e orada hazır bulunulduğu görülmüştür.

Bu yüzdendir k i , bu d u n u n ası! meşhut su; olmadığı, fakat meşhut suç sayılan bir lıal olduğu İleri sürülmüştür*7.

Meşhut suç sayılan hallerde, gerçekle bir meşhuttuk durumu bulunmakla beraber, kamın, sonuçları bakımından her i k i hali ay­

nı caymıştır. Burada faili, asıl meşhut suçla olduğu kadr kesinlik­

le lesbit mümkün değilse de şüphe çok kuvvetlidir. İcra hareketle­

r i n d i hazır buhmhnayıp, neticede hazır bulunulduğundan illiyet rabıtasında yanılma a/ da olsa mümkündür. Elinde tabanca ite, öl­

dürülen kimsenin yanınd;t bulunan bir pahsın suçun faili olduğu şüphesi çok kuvvetlidir. Bununla beraber, icra hareketleri görülme­

diğinden ı ıçun o şahıs tarafındn işlendiği asıl meşhut suçta oldu­

ğu kadar İ t f d i değirdir. Aleş edenden farkiı bir şahsın oraya gelip, silâhı failin elinden atması, bunun üçüncü şahıs tarafından görül­

mesi thtfaflBJİ de yok değildir",

ece) Fiili işledikten hemen sonra taih yaklaııan suç : Bu çe­

şit meşhut suçta, sanık icra hareketini yaparken görülmüş değildir, ayrıca netice gerçekleşirken de görülmemiştir, ö y l e olduğunda yu­

karıdaki tkj ihtimalden b i r i vardır demek gerekmektedir. Burada

<;amk suçu işledikten soma kaçmaya başladığı için karine olarak, yani tersi isbat edilene kadar kendisinin suç faili olduğu sanılmak­

ladır. Yatu't aynı durumda bir takım eşya ve izler dolayısiyle aynı sonuca VAI ılmakradır. Demek k i . bu sonuncu şekilde fail kaçarken

\eya elinde suçu pek az evvel işlediğini gösterir izler bulunarak y a k a l a n m a d ı r "

Meşbu? suç sayılan bu hal eski Usulü Muhakeınalı Cezaiye Ka­

nunumuzda \elvele-i nas üzerine t u t u l a n " diye yer almaktaydı. Bi­

rinci h a t d " kanun, suçun meşhut sayılması için yakalama şartını aramadığı halde burada suçun meşhut sayılabilmcsi için failin ya­

kalanmış olması şarttır. Ayrıca bu halin gerçekleşmesi için suçun

57) İbid.

58) KÖKSAL. A., aflt s. 38-39.

59) TOSUN. Ö . age- s. 51 ( I I , kısım)

(25)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi 16) lera hareketlerinin görülmemi; olması lâzımdır. Eğer icra hareket­

lerinde Mzır bulunulmuşsa, fail bundan sonra kaçarak yakalansa dahi. meşhut suç vardır. Kaçmanın suçlan hemen sonra olması ge­

rekir8 0.

Kanımda geçen "hemen yakalama" veya "pek az evvel işlen­

diğini gösterme1* i harelerin deki h u zamanın süresi açıkça belirtilmiş değildir. Sadece aradaki zamanın kısa olması gerektiği söylenebilir.

Bunun günleri içine almadığı söylenmiştir. Bütün mesele bu d u ­ rumların .«anığın suçu pek az evvel işlediği hususunda bir karine

•eşkil edecek kadar kısa sürmesidir*1. Taner, bunu her hadiseye göre, takdire bırakmak gerekliği fikrindedir*'.

Meşhul suç halinin bu üçüncü mı ruhuna giren durumda, yani bu son şeklinde fail kaçarken veya elinde suçu pek az evvel işledi­

ğini göstciı eşya veya izler bulunarak yakalanması gerektiğini söy­

lemiştik. Eşya ve izlerin suçun ' pek az evvel" işlendiğini münaka­

şa edilmez b i r açıklıkla gösterir durumdu bulunmaları gerekir,

"Gösterir" kelimesini ihtimâl verir şeklinde anlatnk gerekir. Meselâ bıçakla adam öldürme suçu işlense, o >ara tipini doğuran bıçağın kanlı olması da şarttır. Bu eşya veya izlerin, şüphe edilen şahıs üze­

rinde buhınması. suçun işlenmesinden veya hareketin durmasından kısa b i r ifire sonra olmalıdır. Kanun bunu "pek az evvel" kelimesi

;le İfade etmiştir. Pek az evvel deyimi, bundan evvelki, "hemen"

tabiri k a d i r b i r katiyet ifade eimemckîedir. Hemen, mutlak bir ya­

kınlığı İfade ettiği halde, burada bir elastikiyet vardır; ve meşhut suç müessesesinin karkteri olan objektiflik unsuru eksiktir Bu kro­

nolojik şarlı değerlendirirken çok dikkat eimek lâzımdır*'.

Bununla beraber açıktır k i , "pek az evvel" deyimi günlerle ifa­

de edilecek b i r /amanı içine almaz**. Failin yakalanan şahıs oldu­

ğu hakkındaki karinenin kuvvetini tayinde aradaki zamanın kısa olması önemlidir*1.

60} KÖK SAL, A . agl . s 39

Bl> TOSUN. ö . age.. s. 51 ( I I kısım).

H2J TANER. T., age . s. 330 63) KÖKSAL. A , agt. % 42-43 64) KUNTEH. N . age . s 574 65) TANER. T . age . ft 331

H F Mecmuası — 11

(26)

30-05 faydı kamın hakkındaki talimatnamenin 3 , maddesi "ka­

nunda sucumun ne kadar müddet içinde yakalanması icap ettiği tasrih edilmemiştir. Kanunun ruh ve manasından mülhem olmak su­

retiyle Cuhmuriyet Müddeiumumileri suçun yaptığı tesirin derece­

sini de ölçerek hu müddetin kaç gün olacağını tayin ederler" de­

mektedir. Kanunon r u h ve manasına göre bu, bir kaç gün olamaz.

Kaldı k i , kanundaki "pek az e v v e l " kelimesi hiç bir zaman günler­

le ifade edilemez.

Eski hukukta hukukçular kaçanın yakalanması veya delil ma­

hiyetini tanıyan eşya ve İzlerin nerede olabileceğini gösteren şart­

lan tesbıt ederek meseleyi halletmeye çalışıyorlardı. Bazıları .meş­

hut suç ohbilmesi için 12 saatlik bir zaman ve 6 millik bir mesafe tayin etmişlerdi. Fakat böyle bir kriterin bugün için önemi yoktur.

Çünkü günümüzde taşı: araçları ile kaçma ve takip yüzlerce kilomet­

re ötede olabilir. Bu nedenle uzaklık sebebiyle meşhut suç mües­

sesesinde.! vazgeçilemez. Ksasen kanunda da bu hususta bir kayıt

>oktur. Bununla beraber mesafe, karinenin kuvvetini tayin hususun­

da dikkate alınabilir"

Meşhut suçu tayin eden son fıkranın kanuna 1936'da ilâvesinden îonra I . fıkradaki "meşhut cürüm sırasında rastlanan veya meşhut cürümden J d a y ı takip o l u n a n " deyiminin değiştirilmesi gerektirdi.

Çünkü " r n şhut suçtan dolayı takıp olunan" tabiri, meşhut suç sa­

vılan hallerden ''kincisini içine almaktadır. Kaldı ki meşhut suçtan dolayı takip olnrj halinde, meşhut suç henüz mevcut değildir. Meş­

hut olma \.ısfı bu halde ancak yakalama ile gerçekleşmekledir*1. C M U K ön t asrısın' hazırlayan istanbul Komisyonu " t a k i p olu­

n a n " deyimini 1 kovakman" anlamında kullanmış ve hatta madde üzerinde yapılan tartılmalar sonunda " t a k i p olunan" tabiri metin­

den çıkarılıp onun yerine "kovalanan" kelimesi konmuştur. Kovala­

mada maddî bir durum vardır. Biı kimse bir suç işlemiştir, velvelei ııas1 ile kolalanmakladır*'

ClöcüKİüye göre, "meşhut cürümden dolayı takıp olunan" cüm­

lesinin kovalanan şeklinde anlaşılması ancak ilk halin dar anlamda C61 KÖK SAL, A., agt.. s. 43-44

67) KUNTER, N . , age_, s. 490. dn^ 273.

CS) Hazırlık çalışmaları, s. 144.

(27)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi 163

asıl meşhut suç olarak alınması ile mümkündür. Bir kimsenin mü­

zekkeresi z yakalanabilmesi İçin ya suç işlerken görülmeli \eya suçu işledikten sonra kovalanması gerekir. Diğer bir deyimle, fail, meş­

hut suçun üç çeşidinde değil, fakat yalnız iki çeşidinde herkes la- lafmdan yakalanabilecektir".

Kunteı'e göre, maddeye sonrada eklenen fıkra ile meşhut suç ile takip edilme hali, meşhut sayılan suçun ikinci halinin tekrarın­

dan başka bir mana taşıyamaz Bundan, meşhut suç sayılan diğer jkî halde yakalama yapılamayacağı manası çıkmaz. "Takıp olunan"

deyiminin. Cölcüklü'nün anladığı manada yorumu. failin çok uzun bir zaman sonra da yakalanmasına imkân vermekledir". Bu yorum tarzı ile y.ıkalama vetkisİıun sınırlan lüzumsuz derecede genişletil­

miş, kişi hiik ve hürriyetleri tehlikeye sokulmuş olacaktır.

Ankarn Komisyonu, İstanbul Komisyonu'nün hazırladığı ön ta­

sarıdaki kovalanan kelimesini çıkarıp onun yerine "takip olunan**

kelimesini koymuştur. Bundan "takip'1 kelimesinin "kevalama'1 gibi fiilî bir d u r u m değil de, ceza koğuşturmasım ifade ettiği manası çıkarılamaz Ankara Komisyonunun bu amaçla kelimeyi değiştir­

diğini gösteren bir açıklık y o k t u r " .

d) Suçlunun kaçması umuhnak veya hemen hüviyetinin tat/i­

ni mümkün olmaması

121, maddeye göre bir şalısın meşhut cürüm sırasında rastlan­

ması, yalım bu cürümden dolayı takip olunması onun müzekkere- siz yakalanması için yeterli değildir. Aynı zamanda firarın umulma­

sı veya hemen hüviyetinin tayininin imkânsız olması lâzımdır. Meş­

hut suçta ttiphelinin k;içma ihtimâli diğer suçlarda olduğundan da­

ha fazladır. Suç işlerken görülen şahsın ilk reaksiyonu kaçmak ola­

caktır. Çünkü burada fail için heın suç işlerini yok ederek cezadan kurtulma imkanı yoktur, hem de tecavüzden kurtulmak İçin böyle hareket etmeye m e c b u r d u r8.

Acaba bu şartın pralik değeri var mıdır?

P9) GÖLCÜKLÜ. I \ . age.. s 62,

70) KUNTER. N . age.. s. 490. dn. 273.

71) KÖKSAL. A., agt . s 4 5 - « . 72) GÖLCÜKLÜ. T., age.. s. 87.

(28)

Şunu hemen 'belirtelim k i , hiç kimse meşhut suç halinde rası- ladığı sah^s ''hüviyetini ver de sonra ne istersen y a p " demek tedbir- rizliğinde bulunmaz. Bütür iyiniyete rağmen bu soğukkanlılığı gös- :eremiyecektir. Hüviyetin tesbiti ceza koğuşturmasının başarıyla yürütülebilmesi için yeter değildir. Bu bakımdan bu fıkranın pek pratik bir değeri yoktur'*.

Bununla beraber kaçma şüphesi yoksa ve kimliğin de tesbiti mümkünse yakalama yapılamaz. Her ne kadar suçun ağırlığı yaka*

lama bakımından genel olarak etkili değilse de, kaçma ihtimâli ağır suçlarda daha fazladır. Bu gibi haller, kaçma şüphesi için karine sa­

yılabilir. 8ı* bakımdan ağır cezalı suçlarda, meselâ adam öldürme, yaralama \eya buna benzer hallerde durum böyledir. Failin kaç­

ma şüphesinin, başka bir kimsenin ifadesiyle tesbit edilmesi kabul edilemez. Kanun sadece kaçma şüphesinden bahsettiğinden, meşhut suçlarda, delilleri karartma tehlikesinden dolayı yakalama yapıla­

maz. Bu halde ancak koll.ık, tutuklamayı gerektiren b i r hal bulun­

ması sebebiyle diğer şartlar da varsa 127. maddenin kolluğa ver­

diği yakalamayı yanabilir'*.

Kimliğin tesbit edilememesi halinde de yakalama yapılabile­

ceğini söyledik; bundan maksat o şahsın k i m olduğunun, sorguya çekilmeden veya daha ileri giden bir araştırma yapılmadan, ciddî şüphelen nertarar edecek bir şekilde tesbit edilcmemesidir. Yakala­

nanın kimiiği hakkında bilgi vermekten kaçınması veya yakalana­

nın güven verici belgeler gösterememesi veya gösterdiği belgelerin şüphe uyandırıcı olması halinde kimlik tesbit edilememiş sayılır".

Meşhut suçlarda yakalama için aranan bu şart» MSK. ile bu kanunun tatbik edilebileceği haller de kolluk memurları için zımnen tadil edilmiştir. Kanunun 4. maddesi, ağır cezalı meşhut suçlar dı­

şında bir suç işlendiği zaman, kolluğun yakalanan şahsı, düzenleye­

ceği tutanak ve elde edeceği maddi sübut delilleri ile birlikte, va­

kit geçirmeksizin aynı günde savcılığa teslim edeceğini kabul et­

miştir.

73J İbid.

74) KÖKSAL. A., agt.p s. 46-47.

75) İbid.. a 47-48

(29)

Türk Anayasa Hukukunda Yakalama Müessesesi ]<İ5

Ağır '.czalı meşhut suçlarda ise, delîJ lesbiti görevi saçıya veril­

diğinden, olay yerinde suç delil ve izlerinin muhafazası için tedbir­

ler alacaktır. Bu tedbirlerin içine şüphelinin yakalanmasının da dahil bulunduğu açıktır.

e) Şikâyete bağlı suçlarda şikâyet şartının gerçekleşmiş bu­

lunmam

Bu konuda Kanunun sadece savcı ve kolluğa tanıdığı yakalama şartları konusu anlatılırken gerekli bilgi verilmiştir.

IIL Y A K A L A M A YETKİSİNİN SİNİRLAR T 1 — Zor kullanma

Yakalanan kimsenin, • M* alama ile Özgürlüğüne yapılan müda­

hale, yuk,ında belirttiğimiz şaıtlar gerçekleşmişse hukuka uygun­

dur. Buna rağmen uygulamada aksaklıklar görülmektedir. Bunun nedeni, yakalamayı haklı gösteren şartların uygulanmasının az veya çok takdiri olmasındadır.

Yakal.una için kuvvete başvurmak haklı mıdır? Hak'ı ise bu­

nun sınırları ne olmalıdır?

Bir göıüşe göre yakalamada, yakalayan icap ederse kuvvete başvurabilir. Fakat kuvvete başvurma yakalamanın gerektirdiği öl­

çülerin dışma çıkmamalıdır. Bu görüş taraftarları deıler k i ; madım İd kanun k işlere yakalama yetkisini vermiştir, ferdin bunu yerine ge­

tirebilmesi için gerektiği takdirde kuvvete başvurmasına da izin ver­

miş demek'ir. Hatta yasada bu konuda ayrıca hüküm bulunmasına da gerek voktur. Bu müsaade yakalama müessesesinin mahiyeti ica­

bıdır*.

Buna karşılık bazı müellifler yakalamanın gerektirdiği kuvvete başvurmayı bu kadar geniş tutmamışlardır. Karşı tarafın (yakala­

nanın) göstereceği mukavemetle orantılı bir şekilde kuvvete başvu­

rulması go-ekrigini önermişlerdir. Tutmaya, bağlamaya cevaz ver- 7«) M A N Z I N I , V-, Tratloto di Diritto Pénale Italians, V. X. To­

rino 1850, s 507 (Nakleden: KÖKSAL. A . a « t , s. 52).

(30)

1Ö6 Burhan Kuzu

mcktedirb," Fakat bilerek, haksi2 olarak takip hududunu geçme]

suç teşkil ıder. Yakalama keyfiyetinin haklı olması halinde, yakala­

nacak kimsenin meşru müdafaa hakkı yoktur. Yakalanan kimseye karşı mücbir fiil işlenemez".

Amerikan mahkemeleri muhtelif kararı ile, yakalamada kuvvete başvurabileceği halleri teshil etmiştir. Kuvvete haşvin mada kural, humın yakalamanın gerektirdiği Ölçüde olması, gereksiz şiddet ha- iıkci İtrinden sakınılmasıdır. Haklı ölçüde sınır, her hadiseye göre ayrıca teshil edilir. Yetkiyi suistimal etmedikçe gerekenden fazla kuvvete başvurulmuş olması suç değildir. Kaçma halinde ateş et­

mek ancak ağır suçlarda haklıdır™

Yakalama fiilin icrası için tenlerin silâh kullanma yetkisi ol­

mamalıdır kakalama fiilinin gayesinin dışına çıkmasa bile, yakala­

mayı temto maksadiyle silâh kullanmaya, yaralamaya \e öldürmeye cevaz verilemez. Fiil müdahale, tutma, bağlama, kendi kendine tut­

masını temin için etrafında manialar koymaktan ileriye gitmemeli­

dir. Özellikle memleketimizde silâh kullanma yetkisinin kötüye kul­

lanıldığını tecrübeler göstermiştir. Ağır olmayan suçlarda, basit bir şüphe üzerine silâh kullanıldığı çoktur. Yakalamada silâh kullanma nncak, yakalayanın meşru müdafaa durumunda olduğu hallerde ka­

bul edilebilir7*.

Yakalayan, salısın kaçmaması için keleple takabilir. Bizde ke­

lepçe ile ilgili hükümler. Polisin Disiplin Merasim ve Toplantılar­

daki Bolüne ve Polis Karakolları Teşkilalı ile Vazifelerine Dair Ta­

limatnamede yer almıştır. Bu talimatnamenin 239. maddesi tutukla- ımyı gerektiren bir suç işlemiş ve aynı zamanda kimliğini işba t ede­

memiş olanların, kelepçe ile sevk olunabileceklerinden bahseder.

77) K A N T A R . B.. age.. B. 16fr

78) American Jurisprudence, s. 58 (Nakleden: KÖKSAL. A., agt.

a. 53).

79) Bunur için de savunmada zaruret sınırının aşılmaması gerekir (CK. md 50) Müdafaa ile tecavüz arasındaki ölçü de hem v a ­ sıta, hem de mevzu bakımından ele alınmak gerekir (DÖNME- ZER, ERMAN, age . e Et, s 120-121).

Referanslar

Benzer Belgeler

Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esasları Ders Kitabı, Ekin Kitabevi Yayınları, 9.b., Bursa, 2017. İbrahim Kaboğlu, Anayasa Hukuku Dersleri (Genel Esaslar), 12.b.,

[r]

In this study, we therefore tested the hypotheses that SCI affects the expression of SOCS-3 protein and that MP or erythropoietin (EPO) influences the expression of SOCS-3

Genetik enformasyonun uygulama alanına aktarılmasında tüm sağlık meslekleri üyelerinin bu konuda eğitim ve deneyimlerinin geliştirilmesinin önemli olduğu, özellikle

296 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 297 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s. 298 Tandoğan, mukayeseli hukuk, s.. işten doğan yararları elde etmesi ya da elde etme isteminde

Meclis soruşturması açılması önergesi: Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili (Cumhurbaşkanı bakımından kişisel

yasama organının “düzenleyici işlemi”, parlâmento kararı ise “bireysel işlemi”dir. Yani yasama organı, belli kişi veya somut durumlara ilişkin iradesini

ba§kaİüarırun kahlüğ 3 giirüük totr latrb sonunda proje haklonü İıih;i karaİ veriler€k bir anlaşma imzaJana- cak 450 mil},on dolalb} (6.? tilyon ıi-