• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BİRLİG İ NİN GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKALARI: ATLANTİKÇİ-AVRUPACI AYRIMINI FRANSA ÜZERİNDEN DEG ERLENDİRMEK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AVRUPA BİRLİG İ NİN GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKALARI: ATLANTİKÇİ-AVRUPACI AYRIMINI FRANSA ÜZERİNDEN DEG ERLENDİRMEK"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKALARI:

ATLANTİKÇİ-AVRUPACI

AYRIMINI FRANSA ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRMEK

Emre ERDEMİR

Doktora Öğrencisi, Marmara Üniversitesi Avrupa Araştırmaları Enstitüsü, Avrupa Araştırmaları Enstitüsü Ana Bilim Dalı, emreerdemir55@gmail.com.

Giriş

Avrupa bütünleşmesi, II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa kıtasında barı- şın sağlanması, refah ortamının oluşturulması ve güvenliğin kalıcı hale getiril- mesi amacıyla oluşturulmuş bir süreç olarak günümüzde de devam etmektedir.

Bu sürecin en temel dayanak noktası olan kıtanın güvenliğinin sağlanması;

Avrupa Birliği’ni (AB) oluşturan Üye Devletlerin üzerinde dikkatle durdukları alanlardan biri durumunda olmuştur/olmaktadır. Avrupa bütünleşmesinin ilk dönemlerinden itibaren; güvenlik ve savunma alanında bir entegrasyonun sağ- lanması adına önemli girişimlerde bulunulmuştur. Ancak bu girişimlerin üye devletlerin güvenlik ve savunma politikalarında Birlik’e yetki devrine imkân vermesi gerçekleşmemiştir. Üye devletlerin kendi ulusal çıkarlarını ilgilendi- ren bir politika alanında, kendi yetkilerinden vazgeçmemeleri, AB’nin güven- lik ve savunma politikası açısından ortaya belirli bir zorluk yaratmaktadır.

Avrupa bütünleşme tarihine bakıldığında, Birlik düzeyinde güvenlik ve savunma politikalarının oluşturulması için Fransa’nın yoğun bir çaba içeri- sinde bulunduğu görülmektedir. Bu çabalar; Birliğin tarihsel süreci içerisinde yaşanan gelişmelere, ortaya çıkan durumlara ve koşullara göre olumlu veya

(2)

olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma poli- tikaları açısından Fransa’nın günümüze kadar ortaya koyduğu etki, Almanya ve İngiltere dışındaki üye devletlerle kıyaslandığında büyük bir öneme sahip- tir. Belirtilen önem nedeniyle çalışma açısından Fransa bir örnek ülke olarak kullanılacaktır.

Çalışmanın amacı; Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma politikala- rının, Avrupa Birliği’nin en önemli ülkelerinden biri olan Fransa üzerinden değerlendirmesini yapmaktadır. Belirtilen amaç doğrultusunda çalışmanın te- mel araştırma sorusu ise Fransa’nın AB’nin güvenlik ve savunma politikasına nasıl bir etkide bulunduğudur. Bu bağlamda makalenin temel argümanı; Av- rupa güvenlik mimarisinin 3 temel unsurundan biri olan Atlantikçi-Avrupacı ayrımının Fransa’nın politikaları üzerinden ortaya konulmasını sağlamaktır (Diğer unsurlar; Transatlantik yük paylaşımı ve AB’nin güvenlik ve savunma politikalarında NATO’dan ‘icazet’ alması şeklindedir). Ayrıca bu bağlamda, NATO’daki Avrupacı ayrışmanın ortaya konulması da temel argümanı destek- leyecek bir faktör olarak çalışmanın kapsamı içerisinde yer alacaktır.

Avrupacı-Atlantikçi Ayrımı ve Fransa

Avrupa güvenliğinin üç temel unsurundan biri olan Avrupacı-Atlantik- çi ayrımı; kıtanın güvenliğinin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) desteği ile sürdürülmesini isteyen, başta İngiltere ve Danimarka’nın etkili olduğu ülkeler grubuyla; Avrupa’nın kendi özerk savunma kabiliyetlerini oluşturmasını savunan, başta Fransa’nın olduğu ülkeler grubu arasındaki temel tartışmayı ortaya koymaktadır (Cebeci, 2012, s.108). Belirtilen tartışma içerisinde Fransa; ikinci grubun görüşlerinin bir temsilcisi olarak yer almaktadır. Fransa’nın güvenlik ve savunma politikala- rında kendine özgü bir politika yaratmayı amaçladığı ve bu amacın ulusal dış politikanın devlet egemenliğinin bir unsuru olarak yer almasını savunan ‘Fran- sız Tarzı bir Avrupa Stratejisi’nden geldiği söylenmektedir (Direction géné- rale des relations internationales et de la stratégie (DGRIS), 2018). Böyle bir stratejinin ortaya konulması, Fransa’nın Avrupa devletleri arasında bütüncül ve kapsamlı vizyona sahip tek ülke olmasına yol açmıştır (Lehne, 2012, s.27).

Fransa böylece Avrupa güvenlik ve savunma politikalarının oluşturulması ve geliştirilmesinde, kıtanın kendi yeteneklerinden yararlanmasını savunan bir konumda yer alarak, ulusal çıkarlarını ön plana alan realist temelli bir dış po-

(3)

litika uygulamayı amaçlamıştır. Bölümün amacı; yukarıda ifade edilmeye ça- lışılan Fransa’nın Avrupa güvenlik ve savunma politikalarına temel bakışını yansıtan girişin yardımıyla; Avrupacı-Atlantikçi ayrımının ortaya çıkmasında Fransa’nın etkinliğinin ortaya konulmasını sağlamaktır.

Avrupa kıtasının kendi kabiliyetleri ve yetenekleri ile bir güvenlik ve savunma politikası geliştirmesi düşüncesi, II. Dünya Savaşı sonrasında orta- ya çıkmaya başlamıştır. Avrupa bütünleşmesinin sadece ekonomik ve teknik alanlarda değil, diğer alanlara da yayılması konusunda görüşler ortaya atıl- mıştır. (Haas, 1958, s.9-10). Bu görüşler; bütünleşmenin güvenlik ve savunma gibi alanlarda da ulusüstü bir yapılanmayla sonuçlanması için, üye ülkelerin girişim yapmalarına neden olmuştur. Pleven Planı; bu amaç doğrultusunda- ki ilk girişim olarak Ekim 1950 tarihinde oluşturulmuştur. Dönemin Fransa Başbakanı olan Rene Pleven tarafından oluşturulan plan, Avrupa’daki ulusal orduların bir kısmının ulus üstü olarak oluşturulacak Avrupa Ordusu’na en- tegre edilmelerini öngörmektedir (Thé(Le) Centre Virtuel de la Connaissance sur l’Europe (CVCE), 2013). Ancak plan; diğer Avrupa devletleri tarafından ulus üstü yönlerinin fazlalığı nedeniyle kabul edilmemiştir. Bu gelişme üzerine Pleven Planı’ndan daha az ulus üstü öğeler barındıran Avrupa Savunma Toplu- luğu (AST) girişimi oluşturulmuş, ancak girişim Fransız Parlementosu’ndaki görüşmelerde ulusal çıkarlar nedeniyle reddedilmiştir (Duke, 2000, s.30-31).

Avrupa bütünleşmesinin ilk dönemlerinde yaşanan kıtanın kendi güvenlik ve savunma politikalarına sahip olması için yapılan çalışmalarda, Fransa’nın rolü ön planda olmuştur. Bu dönemde bu konuda başarı sağlanamasa da Av- rupa devletleri arasında bir Avrupacı-Atlantikçi ayrımının da başladığı görül- mektedir. Fransa, Belçika ve Lüksemburg gibi ülkeler, Avrupa güvenlik ve savunmasının dış bir destek/güç olmadan sağlanmasına çalışırken; uluslararası sistemde iki kutuplu bir yapının oluşmaya başladığı yeni süreç içerisinde İn- giltere ve Hollanda gibi ülkeler ise ABD ve NATO’nun etkinliğiyle bir politik yön belirlemeye çalışıyorlardı. Pleven Planı ve AST girişimlerinin başarısızlığı sonrasında, Avrupa güvenliğinin temel sorunsalı olan Almanya’nın silahsız- landırılması ve güvenlik şemsiyesi altına alınması bağlamında Soğuk Savaş’ın başlaması bir dayanak oluşturmuştur. Avrupa’nın güvenliğinin sağlanması için Mart 1948 tarihli Brüksel Antlaşması değiştirilerek, 1954 yılında Batı Avru- pa Birliği (BAB) oluşturulmuş, 1955 yılında ise Batı Almanya NATO’ya üye olmuş ise de Avrupacı-Atlantikçi ayrımı tam olarak çözülememiştir (Cebeci, 2018, s.154).

(4)

Fransa’nın Avrupacı-Atlantikçi ayrımının ortaya çıkmasında, 1950’li yıl- lardaki etkilerinin devamı Charles De Gaulle’ün 1958 yılında Fransa Cum- hurbaşkanı seçilmesi sonrasında, 1960’lı yıllar boyunca da devam etmiştir.

De Gaulle’ün Avrupa güvenlik ve savunma politikası oluşturulmasına temel bakışı, Avrupa savunmasının NATO’dan bağımsız savunulması fikridir (Gü- neylioğlu ve Savaş, 2016, s.104). Bu bakış açısı kendisini Fransa’nın Avrupa bütünleşmesi süreciyle ilgili politikaları bağlamında da göstermiştir. Kişisel olarak De Gaulle tarafından ‘Avrupalı bir Avrupa’ olarak ifade edilen strateji (Demirkıran, 2007, s.90), Fransız devlet politikası bağlamında ise güvenlik ve savunma politikalarının anlamlandırılmasında ‘daha çok Avrupa, daha az Fransa anlamına gelmemelidir’ prensibiyle belirtilmiştir (Lehne, 2012, s.13).

Yukarıda belirtilmeye çalışılan De Gaulle ve Fransa’nın stratejileri ile pren- sipleri; ulusüstü bir Avrupa bütünleşmesi ile güvenlik/savunma politikası ye- rine, hükümetlerarası bir yapıda oluşturulacak bir sistemi ortaya koymaktadır.

Oluşturulması hedeflenen sistemin somut önerileri olarak De Gaulle tarafın- dan bazı öneriler getirilmiştir: Roma Antlaşması (1958) ile oluşturulan Avru- pa Ekonomik Topluluğu (AET) içinde Topluluk kurumlarının üzerinde siyasi kontrol sağlayacak bir üst yapının kurulması, bu kurulacak yapının NATO me- selelerini de kapsayacak tüm dış politika konularında kapsamlı bir tartışma başlatılması, AET üyesi altı devletin dış işleri bakanlarından oluşacak ve yılda dört defa toplanıp uluslararası meseleleri tartışacak bir platform oluşturulması (Duke, 2000, s.45-46). De Gaulle’ün bu önerileri Avrupacı-Atlantikçi ayrımı- nı derinleştiren girişimler olarak, AET’nin Atlantikçi üyesi olan Hollanda’nın tepkisini çekmiştir. Ayrıca Belçika ve Lüksemburg gibi Topluluğun küçük üyelerini de, bütünleşmenin niteliğinin Fransa tarafından değiştirilmesi konu- sunda düşüncelerinin pekişmesine neden olmuştur. Benelüks ülkelerinin olum- suz düşüncelerini artıracak şekilde; 10-11 Şubat 1961 tarihinde AET’nin altı ülkesinin Paris’te Zirve düzenlemesi; hem Avrupa bütünleşmesinin seyrinin hükümetlerarası yöne doğru evrilmesi hem de NATO’nun Avrupacı bir çizgiye getirilmesi amaçlarının karşılanması bakımından dönüm noktası olarak ifade edilmiştir (Nuttall, 1992, s.38). Bu dönüm noktası De Gaulle’ün Avrupa siste- mi üzerinde yarattığı etki ve başarıyı da göstermektedir. De Gaulle’ün kendi politika ve stratejisini yansıtmasındaki başarısı; Avrupacı-Atlantikçi ayrımının daha da artmasına yol açmıştır. Bu bağlamda, Avrupa kıtasında güvenlik ve savunma alanında bir siyasi birlik oluşturma düşüncesinin yansıması olarak Fransa’nın hazırladığı Fouchet Planı, bu ayrımı gösteren somut bir olaydır. An- cak bu plan; diğer AET üyeleri tarafından Fransa’nın Avrupa bütünleşmesini

(5)

tek başına yönlendirmesine tepki olarak reddedilmiştir. Ayrıca Soğuk Savaş’ın yoğun dönemi içerisinde Avrupa devletleri, NATO’nun desteği olmadan bir platform oluşturma isteğine karşı çıkmışlardır (Kızıltan ve Kaya, 2005, s.207- 208).

Fransa’nın Fouchet Planı’nın reddi, kendisi açısından bir başarısızlık ola- rak görülse de diğer AET ülkelerinin de kendi ulusal çıkarlarının söz konusu olduğu durumlarda bir güçler dengesi oluşturarak hegemon bir güce karşı ortak bir kararı kabul ettirdiklerini göstermeleri, başarılı bir girişim olarak nitelendi- rilebilir. Böyle bir girişim, genel resme bakıldığında, Avrupa bütünleşmesinde De Gaulle’ün öngördüğü hükümetlerarası çizginin ortaya konulması bakımın- dan; Fransa’nın politikaları bağlamında olumlu bir adım olarak görülebilir. Bu kısmi anlamdaki olumlu adımın etkisiyle, De Gaulle ve Fransa’nın Avrupa- cı-Atlantikçi ayrımını derinleştiren olaylar yaşanmaya devam etmiştir. İngilte- re’nin 1961 yılındaki yaptığı AET üyeliği başvurusunun De Gaulle tarafından 1963 ile 1967 yıllarında reddedilmesi ve Fransa’nın 1966 yılında NATO’nun askeri kanadından çekilmesi (2009 yılına kadar sürmüştür) gibi gelişmeler, Av- rupacı-Atlantikçi ayrımının somut göstergeleri olarak yer almaktadır.

Avrupa güvenlik ve savunma politikasının oluşturulması sürecinin ilk dönemlerinde yaşanan Avrupacı-Atlantikçi ayrımı, Avrupa bütünleşmesi iler- ledikçe de devam eden bir unsur olmaya devam etmiştir. Bu unsurun gelişi- minde Fransa’nın etkinliğinin de devam ettiği görülmektedir. Özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesi sonrasında Fransa için AB’nin daha güçlü bir şekilde dış politika önceliği haline geldiği belirtilmektedir (Özer, 2014, s.242). Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan ‘tek kutuplu’ uluslararası sistemin yan- sımaları, Avrupa Birliği için de geçerli olmuştur. Maastricht Antlaşması’yla ortaya çıkan üç sütunlu yapıdan biri olan Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) bağlamında Birlik’in kendine özgü ve bağımsız bir güvenlik ve sa- vunma politikası oluşturması düşüncesi, birbiriyle bağlantılı bir süreci işaret etmektedir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılması son- rasında ABD ve NATO’nun desteğine ihtiyaç duyacak bir durumun olmadığı görüşündeki Avrupacı ülkeler; Avrupalı bir güvenlik ve savunma politikaları oluşturmayı hedeflemiştir. Bu hedef doğrultusunda Fransa; güçlü ve bağımsız bir Avrupa stratejisi oluşturmak konusunda etkili bir politika izlemiştir (Posen, 2006, s.156). Bu politikanın tam anlamıyla başarı sağladığı söylenemez ise de (Yugoslavya, Bosna ve Kosova Savaşları vb.) belirtilen krizler/savaşlara karşı Birliğin kendi kapasitesi ve yetenekleri ile karşı mücadele etmesi üzerine bir

(6)

politika geliştirilmeye çalışılmıştır. 1998 yılında İngiltere ile Fransa arasında imzalanan St. Malo Deklarasyonu; Avrupa çapında güvenlik ve savunma po- litikası oluşturulmasının somut bir örneği olarak görülmektedir (Özdal, 2008, s.153). İngiltere gibi Atlantikçi güvenlik anlayışına sahip bir ülkenin Fransa ile deklarasyona imza atması; NATO ile karşılıklı uyumu bozmadan, AB içerisin- de bir güvenlik ve savunma politikasının mümkün olabileceğini göstermiştir (Deighton, 2002, s.725). Bu belirgin durum; 2003 Irak Savaşı’yla birlikte daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Mart 2003 tarihinde başlayan ABD’nin Irak işgaline destek olan Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki ayrım, güvenlik ve sa- vunma politikası alanında da ülkeler arasındaki farklılıkları ortaya koymuştur.

2004 yılında AB’ye üye olacak olan eski Doğu Bloğu ülkeleri ile Fransa ve Almanya arasındaki kriz dışında, Birlik içerisindeki Avrupacı-Atlantikçi üye- ler arasında ayrım1 da AB içi farklılığı gözler önüne sermiştir (Cebeci, 2018, s.157). Avrupacı-Atlantikçi ayrımının Irak’ın işgalinde ortaya çıkması üzerine;

Nisan 2003’te Fransa, Almanya, Belçika ve Lüksemburg bir Zirve toplantısı düzenleyerek, sadece AB imkân ve kabiliyetlerinin kullanıldığı operasyonların komutası için Belçika’nın Tervuren kasabasında özerk bir Avrupa Karargâhı kurulmasına karar vermişlerdir (Cebeci, 2012, s.110). Böyle bir kriz durumu sonrasında çözüm İngiltere’nin arabuluculuğunda gerçekleşmiş, yukarıda be- lirtilen dört ülke bağımsız karargâh düşüncelerinden geri adım atmışlardır. An- cak AB içerisindeki ülkeler arasında ortaya çıkan bu farklılık; başta Fransa olmak üzere Avrupacı ülkelerin NATO’nun ve ABD’nin kıtadaki varlıklarını sorgulayarak, Atlantikçi bir güvenlik ve savunma politikasına karşı olduklarını göstermektedir (Dinç, 2011, s.101).

Irak Savaşı’yla birlikte ortaya çıkan Avrupacı-Atlantikçi ayrımının taraf- larının kesin olarak belirlenmesi, hem AB içerisinde hem de üye devletlerin kendi politikalarında da yansımalarını göstermiştir. Bu anlamda Fransa’nın da yeni bir anlayışa sahip olması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Belirtilen gereklilik durumu, Fransa’nın AB çıkarlarını NATO çıkarlarından önde tutmasına ne- den olmuştur (Varwick ve Koops, 2009, s.108-109). Fransa’nın yeni güvenlik anlayışına göre; AB, ABD ve NATO’dan bağımsız hareket kabiliyeti kazan- malı ve stratejik anlamda bir otonomiye sahip olmalıdır (Chick, 2017, s.10).

AB’nin böyle bir hedefi gerçekleştirmesi için küresel güç olması ve savunma ile güvenlik alanında derinleşmeyi sağlayacak siyasi iradeye sahip olması ge-

1 AB içerisinde İngiltere, Danimarka, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, İspanya gibi ülkeler ABD’nin Irak işgaline katılırken; Fransa, Almanya, Belçika ve Lüksemburg ise işgale destek vermemiştir.

(7)

rekmektedir (Dinç, 2011, s.101). Fransa’nın 2009 yılında NATO’nun askeri kanadına geri dönmesini yukarıda belirtilen yeni güvenlik anlayışı çerçevesin- de incelemek mümkündür. Böylece Fransa; hem AB içerisinde hem de NATO içerisinde yer alarak Avrupacı-Atlantikçi ayrımının devam etmesinde etkili bir aktör olmaya devam etmektedir. Özellikle İngiltere’nin Brexit süreci sonrasın- da; Fransa’nın Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma politikalarının yönü- nün belirlenmesinde en önemli aktör olabileceği söylenebilir.

NATO’daki Avrupacı Ayrışma ve Fransa

Fransa’nın NATO’ya bakışı, bir devlet politikası olarak incelendiğinde sıcak bir ilişki üzerine konumlandırılmamıştır. Avrupa bütünleşmesinin ilk dö- nemlerinden başlayarak ve Soğuk Savaş döneminde de NATO-Fransa ilişki- lerinin gerginlik durumu devam etmiştir. Özellikle Soğuk Savaş sonrasında, Fransa’nın Avrupa güvenlik mimarisinin oluşturulması açısından kıtanın kendi kabiliyetlerine ve yeteneklerine vurgu yaptığı da bilinmektedir. Bu bağlamda;

Fransa’nın NATO’dan beklentisi; kolektif savunmayı öngören 5.maddeyle2 oluşturulan rolüyle sınırlı olmaktadır (Hoffmann ve Reynolds, Haziran 2007:

4).Avrupa güvenlik ve savunma politikasının oluşturulmasında Avrupacı ka- nadın temsilcisi olan Fransa açısından NATO imkân kabiliyetlerinin kullanıl- masıyla birlikte özgün bir Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği’nin (AGSK) oluşturulması önemli bir adım olarak görülmektedir (Cebeci, 2018, s.160).

1999 yılındaki Kosova Krizi’ni takip eden süreç içerisinde Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nın (AGSP) oluşturulması ve Avrupa Acil Müdahale Gücü’nün meydana getirilmesi kararının alınması, AB’nin NATO’nun müda- hale etmediği operasyonlarda tek başına harekete geçmesinin yolunu açmış- tır (Haine, 2004, s.107). Belirtilen gelişmeler; 1990’lı yılların sonuna doğru NATO’nun etkinliği yanında; Birliğin de güvenlik ve savunma politikalarında kendine özgü kaynaklarla operasyonlar gerçekleştirmesine olanak sağlamıştır.

2 Washington Antlaşması 5.Madde:Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldın olursa BM Yasası’nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir saldın ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik Konseyi’ne bildirilecektir. Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.

(8)

Bu olanak, Avrupacı güvenlik anlayışına sahip olan ülkeler için (Fransa açısın- dan da) anlamlı olmuştur.

Özellikle 2002 yılındaki Berlin Plus düzenlemeleri sonrasında AB’nin askeri ve sivil operasyonlara başlaması da NATO’daki Avrupacı ayrışmaya bir örnek olarak gösterilmektedir. Berlin Plus düzenlemelerine göre, AB’nin tek başına gerçekleştireceği operasyonlarda NATO imkân ve kabiliyetlerinden yararlanması öngörülmektedir, bir anlamda NATO’nun ilk mercii olması ka- bul edilmektedir (Kızıltan ve Kaya, 2005, s.2019). Ancak Haziran 2003 tarihli Artemis Operasyonu’nda3 AB, NATO’ya danışmadan operasyonu gerçekleş- tirmiştir (Rodt, 2011, s.106). Darfur Operasyonu’nda ise NATO-AB işbirli- ği gerekli iken, Birlik içerisinde Avrupacı-Atlantikçi ayrımı ortaya çıkarak, Fransa, Almanya ve Yunanistan sadece-AB operasyonu gerçekleştirilmesini savunmuşlar; İngiltere, Hollanda ve İtalya ise NATO operasyonundan yana olmuşlardır (Cascone, 2008, s.157). Örnek verilen her iki operasyon da NATO içerisindeki Avrupacı ayrışmanın, İttifak ile Birlik arasında birbirlerine rakip bir durumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Fransa gibi Avrupacı ülkeler açısından AB’nin sivil yetenek ve kabiliyetlerinin NATO tarafından kullanıl- ması doğru değildir, Birlik de Berlin Plus düzenlemeleri ile oluşturulan NATO imkân ve kabiliyetlerini kendi otonom güvenlik ve savunma politikasının tec- rübe kazanması için kullanmaktadır (Varwick ve Koops, 2009, s.102 ve 112).

NATO açısından ise AGSP’nin oluşturulması için NATO’nun imkân ve ka- biliyetlerini kopyalanmasından, NATO içinde AB’yi gözeten politik oyunlar oynanmasının yaratabileceği bir ayrışmadan ve AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin herhangi bir ayrımcılığa uğramasından uzak durulması gerekli görülmüştür (U.S. Department of State, 1998).

Yukarıda belirtilmeye çalışılan NATO içerisindeki Avrupacı-Atlantik- çi ayrışmasının nedenlerinin ortaya konulması da çalışma açısından temel argümanların karşılanmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda, AB içerisindeki Fransa’nın başını çektiği Avrupacı grup; Birlik içerisindeki siyasi oyunlarını NATO’ya taşımayı ve İttifak içerisinde NATO’nun değil, AB’nin çıkarlarına savunmayı amaçlamaktadır (Cebeci, 2012, s.109). Hem AB hem de NATO üyesi olan Fransa’nın Ocak 2007’de NATO’da sunumu yapılan raporun AB’ye gönderilmesini veto etmesi ve aynı konuda AB tarafından hazırlanmış raporun NATO’ya gönderilmesi de engellemesi (Hoffmann ve Reynolds, 2007, s.5)

3 AB’nin NATO’yla işbirliği yapmadan tek başına üstlendiği ilk askeri misyondur (Kocamaz, 2010, s.972).

(9)

ile 2009 yılında NATO’nun askeri kanadına geri dönmesinin nedenleri olarak NATO’nun iç işleyişinden uzak kalmadan, Avrupa güvenlik ve savunma po- litikasının Avrupacı bir çizgide ilerlemesini sağlamak olduğu belirtilmektedir (Lachman, 2010, s.29). Fransa’nın NATO içerisindeki bu stratejisi, İngilte- re’nin devlet politikası anlamında karşı olduğu AB üyeliğine/sürecine Tran- satlantik ilişkileri nedeniyle devam ettiği gerçeğiyle bağdaşmaktadır. Fransa da kıta devletlerinin kendi kabiliyet ve yeteneklerine dayanan bir Avrupa gü- venlik ve savunma politikası oluşturmak için NATO sisteminin içerisinde kala- rak, İttifak’ın imkânlarından yararlanmaya devam etmektedir. Özellikle Brexit süreciyle birlikte Birleşik Krallığın AB güvenlik ve savunma politikalarının dışında kalma durumu; Fransa açısından hem Birlik içerisindeki OGSP süreci hem de NATO’yla ilişkiler bağlamında önemli değişimlere ve dönüşümlere yol açması beklenmektedir. Bu değişim ve dönüşüm süreçleri karşısında Fran- sa’nın nasıl bir strateji uygulayacağı tartışılmaya devam edilecektir.

Sonuç

II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa güvenliğinin sağlanması düşüncesi, Avrupa bütünleşmesinin temel dinamiklerinden biri olmuştur. Belirtilen amaç doğrultusunda Avrupa güvenlik mimarisi üç temel unsur (Avrupacı-Atlantikçi ayrımı, Transatlantik yük paylaşımı, AB’nin güvenlik ve savunma konularında NATO’dan ‘icazet’ alması) üzerinden oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu çalışma- da Avrupacı-Atlantikçi ayrımı bağlamında Fransa’nın Avrupa güvenlik ve sa- vunma politikalarına etkileri değerlendirilmeye çalışılmış ve iki temel faktör üzerinden argümanlar geliştirilmeye çalışılmıştır: Fransa’nın Avrupa bütün- leşmesi süreci ve NATO-AB ilişkileri özelinde Avrupacı-Atlantikçi ayrımının ortaya çıkmasındaki rolünün belirlenmesinin sağlanması.

Avrupa bütünleşmesi tarihinde Avrupa güvenlik ve savunma politikaları- nın oluşturulması konusunda Avrupacı-Atlantikçi ayrımı temel bir sorun olarak günümüze kadar gelmiştir. AB ülkeleri arasındaki ayrım, güvenlik ve savun- ma konularında nasıl bir yapı oluşturulması gerektiği konusundaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Fransa’nın başını çektiği Avrupacı grubun, kıtanın kendi güvenlik ve savunmasını özgün bir karakterle sürdürmesi gerektiği üzerine bir politikaları bulunmaktadır. Belirtilen politika, Fransa’nın Avrupa entegrasyo- nu sürecinde izlemiş olduğu hükümetler arası eğilimli çizgi ve ulusal çıkarlar temelli siyasi tercihleriyle doğrudan uyumludur. Bu politika doğrultusunda

(10)

Fransa, ABD’nin desteği olmadan bir Avrupa güvenlik ve savunma politikası yaratmayı amaçlamıştır. Bu amaca karşı olan Atlantikçi grup ise Birliğin kendi kabiliyet ve yetenekleriyle bir güvenlik ve savunma politikası yaratmasına izin vermemektedir. Böyle bir durumun NATO’nun etkinliğine engel olacağı ve çift başlı bir durumun oluşacağı belirtilmektedir. Tarihsel süreç içerisindeki AGSP ve OGSP adımları, NATO içerisindeki Avrupacı-Atlantikçi ayrımı daha da fazla derinleştirmiştir. Böyle bir durumun ortaya çıkmasında Fransa’nın ön planda olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Günümüzdeki gelişmeler ışığında Avrupa güvenlik ve savunma politika- larının gelişimi açısından Fransa’nın etkinliğinin devam edeceği söylenebilir.

2009 yılında NATO’nun askeri kanadına geri dönen Fransa’nın, Avrupacı-At- lantikçi ayrımını devam ettirmesi söz konusu bir durumdur. Birlik içerisinde de Brexit sürecinin Fransa’nın güvenlik ve savunma konularında liderliği tek başına ele geçireceği ve Avrupacı özgün bir güvenlik/savunma politikasının oluşturulacağı yeni bir döneme ışık tutacağı da öngörülmektedir. Bu durum;

Birleşik Krallık dışındaki Atlantikçi üye devletler açısından yeni bir stratejiye ihtiyaç duyulduğunu da göstermektedir. Tarafların aralarındaki ayrımın sona erdirilmesi konusunda gösterecekleri çabalar, OGSP açmazı (Cebeci, 2012) gibi Avrupa güvenliğini ilgilendiren temel tartışmalar için de bir kolaylık sağ- layacaktır.

Kaynakça

Cascone, G. (2008). ESDP Operations and NATO–Cooperation, Rivalry or Muddling Through?. Michael Merlingen and Rasa Ostrauskaité (Der.), European Security and Defence Policy: An Implementation Perspective.

içinde (143-158). Londra ve New York: Routledge.

Cebeci, M. (2018). AB’nin Güvenlik ve Savunma Politikalarında Güncel Tar- tışmalar. ATAUM 30.Yıl Armağanı. 151-178.

Cebeci, M. (2012). NATO, AB ve Türkiye: OGSP Açmazı. Marmara Avrupa Araştırmaları Dergisi 20(2), 95-120.

Chick, C. (2017). 2017 Report Franco-British Defence: Hand in Glove?. Fran- co British Council. 27 Mayıs 2019. https://francobritish.org/wp-content/

uploads/2017/12/Rapportannuel2017-2017_uk.WEB_.pdf.

(11)

Deighton, A. (2002). The European Security and Defence Policy. Journal of the Common Market Studies. 40(4), 719-741.

Demirkıran, Ö. (2007). Fransa’nın Güvenlik Politikası: De Gaulle Dönemi (1958-1969). Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 3(5,), 79-92.

Dinç, C. (2011). Sivil Güç-Realist Oyuncu İkileminde Avrupa Birliği’nin Kü- resel Konumu Üzerine Tartışmalar. Uluslararası Hukuk ve Politika. 7(28), 89-124.

Direction générale des relations internationales et de la stratégie (DGRIS).

(2018). L’Union européenne et la politique de sécurité et de défence commune. 29 Mayıs 2019. https://www.defense.gouv.fr/dgris/action-in- ternationale/l-ue-et-la-psdc/l-union-europeenne-et-la-politique-de-secu- rite-et-de-defense-commune.

Duke, S. (2000). The Elusive Quest for European Security: From EDC to CFSP. Hampshire ve Londra: MacMillan.

Güneylioğlu, M. ve Savaş, Cem İ. (2016). Avrupa’da Siyasi Birlik Projesinin Sınırları ve İkilemleri: ODGP Üzerine Bir Değerlendirme. Ramazan İzol, Senem Atvur ve Tolga Öztürk (Ed.), 21.Yüzyılda Avrupa: Riskler, Fırsat- lar, Yeni Politik Tartışmalar.içinde (97-123). Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Haine, J. Yves. (2004). Idealism and Power: The New EU Security Strategy.

Current History. 103(671), 107-112.

Haas, E. (1958). The Uniting of Europe: Political, Social and Economic Forces 1950-1957. Indiana: University of Notre Dame Press.

Hoffmann, S. ve Reynolds, C. (2007). EU-NATO Relations: Time to Thaw the

‘Frozen Conflict’. Stiftung Wissenschaft und Politik Comments. 12, 1-9.

Journal officiel de la République française. (1950). Déclaration du Gouverneur français René Pleven le 24 octobre 1950.Débats Parlementaires. Assemb- lée nationale. 10.1950. Paris: Imprimerie nationale. 7118-7119.

Kızıltan, A. ve Kaya, Y. (2005). Avrupa Birliği’nin Ortak Dış İşleri ve Güven- lik Politikasına Bir Bakış. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi. 19(1), 201-225.

Kocamaz, S. (2010). Lizbon Antlaşması Çerçevesinde Avrupa Birliği Ortak

(12)

Güvenlik ve Savunma Politikası’nın Geleceği. Ege Akademik Bakış Der- gisi, 10 (3), 951-980.

Lachman, N. (2010). NATO-CSDP-EU Relations: Sketching the map of a community of practice.The Centre for International Peace and Security Studies (CIPSS).Working Paper:34.

Lehne, S. (2012). The Big Three in EU Foreign Policy. The Carnegie Europe.

28 Mayıs 2019.https://carnegieendowment.org/files/eu_big_three1.pdf.

Nuttall, Simon J. (1992). European Political Co-operation. Oxford: Clarendon Press.

Özdal, B. (2008). Lizbon Reform Antlaşması’nın Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’na İlişkin Düzenlemelerinin Analizi. Güvenlik Stratejileri Der- gisi. 4(7), 125-161.

Özer, Y. (2014). Fransa’nın Dış Politikası. Faruk Sönmezoğlu ve Özgür Erler Bayır (Der.), Dış Politika: Karşılaştırmalı Bir Bakış. içinde 229-270. İs- tanbul: Der Yayıncılık.

Posen, Barry R. (2006) European Union Security and Defense Policy: Respon- se to Unipolarity?, Security Studies, 15(2), 149-186.

Rodt, A. Peen. (2011). The EU: A Successful Conflict Manager?. Democracy and Security. 7 (2), 99-122.

Thé Centre Virtuel de la Connaissance sur l’Europe (CVCE). (2013). Déclara- tion du Gouverneur français René Pleven le 24 octobre 1950. (27 Mayıs 2019). https://www.cvce.eu/content/publication/1997/10/13/4a3f4499-da f1-44c1-b313-212b31cad878/publishable_fr.pdf.

U.S. Department of State. (1998). Secretary of State Madeleine K.Albright Sta- tement to the North Atlantic Council. 27 Mayıs 2019. https://1997-2001.

state.gov/statements/1998/981208.html.

Varwick, J. ve Koops, J. (2009). The European Union and NATO-Shrewd in- terorganizationalism in the making?’. Knud Erik Jorgensen (Der.), The European Union and International Organizations. içinde (101-130).

Londra ve New York: Routledge.

Referanslar

Benzer Belgeler

Fransız hukukuna göre, suçtan zarar gören kişi müdahil olsa dahi bu durum, onun doğrudan ceza mahkemesinden tazminat talep edeceği anlamına gelmez.. Bu nedenle müdahil olmak

Müslüman coğrafyacıların geleneksel olarak İber Yarımadası’nın İslâm hakimiyeti altındaki bölgesi için kullandıkları “Endülüs” ismiyle Hıristiyan idaresi

Cemaatin din görevlilerini “dini bilgi ve donanım” açısından ne denli yeterli görüp görmediklerini Tablo 1’de tespit ettikten sonra, şimdi de Tablo 2’de

Fransız Yüksek Kütüphanecilik Okulunda çeşit çeşit derslerin yaıu- başıtıda çocuk kütüphaneciliği dersi de gördüm, tatbikatını yaptım, kütüphane

Bu itme gücü ancak yüz milyonlarca dolara mal olan pahalı la- zerler kullanarak, hatta daha da paha- lı tekniklerden yararlanarak, örneğin kontrolsüz füzyon yoluyla ya da

Tasarı, göçmenlere, Fransa'ya gelmeden dil ve uyum sınavından geçme, aile getirebilmek için asgari ücretin 1.5 katını kazandığını ve geniş konutta kaldığını kanıtlama,

Fransız Devrimi’ni yaşayan ve sadece Avrupa’da değil dünyada siyaseti etkileyen, köklü devlet geçmişi ve demokratik hareketleri ile Fransa ile Rönesans’ı

Hors d'oeuvre (ordövr) veya entree plat principal (ana yemek) ve peynir veya tatlı, bazen birlikte salata servisi de yapılır.. Akşam yemekleri genellikle ekmek şarap ve maden