• Sonuç bulunamadı

Çok partili dönemde Türk siyasal hayatında öne çıkan liderler: Adnan Menderes ve Turgut Özal'ın siyasal hayattaki benzerlikleri üzerine bir analiz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Çok partili dönemde Türk siyasal hayatında öne çıkan liderler: Adnan Menderes ve Turgut Özal'ın siyasal hayattaki benzerlikleri üzerine bir analiz"

Copied!
130
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE TÜRK SİYASAL HAYATINDA ÖNE ÇIKAN LİDERLER: ADNAN MENDERES VE TURGUT ÖZAL’IN SİYASAL

HAYATTAKİ BENZERLİKLERİ ÜZERİNE BİR ANALİZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Gülsüm ÖZGEDİK

Tez Danışmanı Doç. Dr. Fikret ÇELİK

Temmuz– 2019 KIRIKKALE

(2)

KABUL-ONAY

Doç. Dr. Fikret ÇELĠK danıĢmanlığında Gülsüm ÖZGEDĠK tarafından hazırlanan

“Çok Partili Dönemde Türk Siyasal Hayatında Öne Çıkan Liderler: Adnan Menderes Ve Turgut Özal‟ın Siyasal Hayattaki Benzerlikleri Üzerine Bir Analiz” adlı bu çalıĢma, jürimiz tarafından Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

…../……/2019

(imza)

[Unvanı, Adı ve Soyadı] (BaĢkan)

………

[Ġmza ]

[Unvanı, Adı ve Soyadı]

………

[Ġmza ]

[Unvanı, Adı ve Soyadı]

………

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

…/…/2019 (Ünvan, Adı Soyadı)

Enstitü Müdürü

(3)

KİŞİSEL KABUL

Yüksek Lisans Tezi Sanatta Yeterlilik ÇalıĢması / Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “Çok Partili Dönemin Ġki Önemli Aktörü Olan Menderes ve Özal‟ın Türk Siyasal Hayatındaki Benzerlikleri Üzerine KarĢılaĢtırmalı Bir Analiz” adlı çalıĢmanın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düĢecek bir yardıma baĢvurmaksızın yazıldığını ve faydalandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluĢtuğunu, bunlara atıf yapılarak faydalanılmıĢ olduğunu belirtir ve bunu Ģeref ve haysiyetimle doğrularım.

…../…../2019 Gülsüm ÖZGEDĠK

…….………

(4)

ÖZET

ÖZGEDĠK, Gülsüm, “Çok Partili Dönemde Türk Siyasal Hayatında Öne Çıkan Liderler: Adnan Menderes Ve Turgut Özal‟ın Siyasal Hayattaki Benzerlikleri Üzerine Bir Analiz”, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale, 2019.

Halkın temsilcisi, halk adına yönetime aday veya iktidar olmuĢ her siyasi partinin bir lideri vardır. Siyaset içerisinde baĢarılı bir lider olabilmek için ise insanlarla doğrudan veya dolaylı yollarla kurulan iletiĢimin en baĢarılı Ģekilde gerçekleĢtirilmesi ve dolayısıyla onlardan istenilen veya onlara sunulan Ģeyin onların anlayacağı ve ikna olacağı Ģekilde izah edilmesi gerekmektedir.

Bu görüĢler çerçevesinde çalıĢmada ele aldığımız Türk siyasi liderleri de ait oldukları toplumdan doğmuĢ, diğer insanlarla aynı yaĢam alanını paylaĢmıĢ olmalarına rağmen daima ait oldukları toplumdan ve onu oluĢturan bireylerden bir takım farklılıkları olmuĢtur.

Bu çalıĢmanın konusunu oluĢturan Adnan Menderes ve Turgut Özal gibi siyasi kimlikler, gerçekleĢtirdikleri doğru iletiĢim ve halk adamı imajı ile siyasi arenada kendilerine yer bulmuĢlar, takdir edilmiĢler ve partilerini iktidara taĢımıĢlar, çok büyük halk topluluklarını etkilemek, onları bir hedef doğrultusunda yönlendirmek ve peĢlerinden sürüklemek konularında baĢarılı olmuĢlardır.

Bu çalıĢmada, söz konusu siyasi kimliklerin yaĢamları, siyasi liderlik özellikleri ve dünya görüĢleri analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır.

Anahtar Kelimeler: Lider, Siyasi Lider, Adnan Menderes, Turgut Özal

(5)

ABSTRACT

ÖZGEDĠK, Gülsüm, “Çok Partili Dönemde Türk Siyasal Hayatında Öne Çıkan Liderler: Adnan Menderes Ve Turgut Özal‟ın Siyasal Hayattaki Benzerlikleri Üzerine Bir Analiz”, Master's Thesis, Kırıkkale, 2019.

Each political party, which is the representative of public or became candidate for the management of the country on behalf of the public or became government, has a leader. In order to be a successful leader within the politics, the communication established with people directly or indirectly is required to be realized successfully and the thing requested or will be requested from them or the thing presented to them should be explained and told them in a way that they can understand and be convinced.

Within the scope of these thoughts, however the Turkish political leaders discussed in the study were born from the community, which they belong to and share the same living environment with other people, they have always been somehow different from the community that they belong to and the individuals forming that community.

The political identities, such as Adnan Menderes and Turgut Özal, who are the subject of this study, found a place for them in the political arena with the successful communication they performed and their image of man of the people, they were appreciated and respected and carried their political party to government and they became very successful regarding the issues of affecting very large populations, directing them into a target and have them followed him.

In this study, the life, political leadership characteristics and world-view of aforesaid political identities were tried to be analyzed.

Keywords: Leader, Political Leader, Adnan Menderes, Turgut Özal

(6)

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

ABD Amerika BirleĢik Devletleri A.g.e. Adı Geçen Eser

AKPM Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ANAP Anavatan Partisi

AP Adalet Partisi

ASDEP Aile Sosyal Destek Programı A.ġ. Anonim ġirket

BM BirleĢmiĢ Milletler CHF Cumhuriyet Halk Fırkası CHP Cumhuriyet Halk Partisi

CKMP Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Çev. Çeviren

DGM Devlet Güvenlik Mahkemeleri DPT Devlet Planlama TeĢkilatı DSĠ Devlet Su ĠĢleri

DYP Doğru Yol Partisi

EĠEĠ Elektrik ĠĢleri Etüt Ġdaresi

ĠETT Ġstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel ĠĢletmeleri Genel Müdürlüğü ĠTÜ Ġstanbul Teknik Üniversitesi

KĠT Kamu Ġktisadi TeĢekkülü MHP Milliyetçi Hareket Partisi

MKYK Merkez Karar ve Yönetim Kurulu MNP Milli Nizam Partisi

MSP Milli Selamet Partisi

NATO North Atlantic Treaty Organization SCF Serbest Cumhuriyet Fırkası

SEĠA Savunma ve Ekonomik ĠĢbirliği AnlaĢması SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği SHP Sosyal demokrat Halkçı Parti

(7)

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi T.C. Türkiye Cumhuriyeti

TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

(8)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... i

ABSTRACT ... ii

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ ... iii

ĠÇĠNDEKĠLER... v

GĠRĠġ ... 1

1. BÖLÜM SİYASETTE VE TÜRK SİYASAL HAYATINDA LİDERLİK (TEORİK, TARİHSEL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE) 1.1. SĠYASETTE LĠDERLĠK NEDĠR? VE LĠDERLĠK TEORĠLERĠ ... 5

1.2. TÜRK SĠYASAL HAYATINDA LĠDERLĠK ... 15

1.3. OSMANLI‟DAN, GÜNÜMÜZE TÜRKĠYE‟DEKĠ ÖNEMLĠ SĠYASAL AKTÖRLER VE ÖZELLĠKLERĠ ... 21

1.3.1. Osmanlı‟nın Son Döneminin Önemli Siyasal Aktörleri ... 21

1.3.2.1. Tek Parti Dönemi‟nde Önemli Siyasal Aktörler ... 28

1.3.2.2. Çok Parti Döneminde Önemli Siyasal Aktörler ... 35

1.4. SÜLEYMAN DEMĠREL, ALPARSLAN TÜRKEġ, NECMETTĠN ERBAKAN VE BÜLENT ECEVĠT'ĠN TÜRK SĠYASAL HAYATINDAKĠ BENZER VE/VEYA FARKLI YÖNLERĠ ÜZERĠNE KARġILAġTIRMALI ANALĠZ………..44

(9)

2. BÖLÜM

ÇOK PARTİLİ DÖNEMİN İKİ BÜYÜK SİYASAL FİGÜRÜ OLARAK MENDERES VE ÖZAL’IN (HAYAT HİKÂYELERİ, SİYASAL VE İKTİSADİ GÖRÜŞLERİ ÇERÇEVESİNDE DÜNYA GÖRÜŞLERİ

VE DEVLET ADAMLIKLARI VE DEVLET ADAMLIKLA ) 2.1. DEMOKRATĠK SEÇĠMLE ĠġBAġINA GELEN ĠLK BAġBAKAN:

ADNAN MENDERES ... 59

2.1.1. Hayatı ... 59

2.1.2. Siyasal YaĢamı ... 64

2.1.3. Yönetim AnlayıĢı ... 74

2.1.4. Dünya GörüĢü ... 80

2.2. LĠBERAL ĠKTĠSADĠ DEĞERLERĠ DEVLET POLĠTĠKASI HALĠNE GETĠREN AKTÖR: TURGUT ÖZAL ... 82

2.2.1. Hayatı ... 82

2.2.2. Siyasal YaĢamı ... 85

2.2.3. Yönetim AnlayıĢı ... 89

2.2.4. Dünya GörüĢü ... 96

2.3 MENDERES VE ÖZAL‟IN TÜRK SĠYASAL HAYATINDAKĠ BENZERLĠKLERĠ ÜZERĠNE KARġILAġTIRMALI ANALĠZĠ 2.3.1. Menderes Ve Özal‟ın Toplumun ġekillenmesine Yönelik GörüĢlerinin Benzerlikleri Üzerine Analiz ... 98

2.3.2. Menderes Ve Özal‟ın Siyasi Söylevlerinin Benzerlikleri Üzerine Analiz ... 100

2.3.3. Menderes Ve Özal‟ın Siyasi Etkinliklerinin Benzerlikleri Üzerine Analiz ... 105

SONUÇ ... 111

KAYNAKLAR... 115

(10)

GİRİŞ

Türkiye‟de siyasal hayatın Tek Parti döneminde en önemli aktörü Atatürk ve onun ölümünden sonra da Ġsmet Ġnönü iken, ülkemizde demokrasiye geçiĢin en önemli hamlesi olan çok partili hayata geçildikten sonraki dönemden, günümüze kadar ki süreçte yine siyasetin önemli aktör sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir.

Güçleri birbirine yakın bir çok partinin bir arada bulunduğu bir sistemdir. ÇeĢitli görüĢlerin temsiline olanak veren bu düzende, çoğu zaman hükümet oluĢturmada güçlüklerle karĢılaĢılır ve ortak hükümet kurma yoluna gidilir. Zayıf ve istikrarsız hükümetlere neden olur. Nisbi temsil sisteminin uygulandığı ülkelerde, çok partili sistemin egemen olduğu görülür1.

Çok parti sistemini de yine kendi içinde ılımlı çok parti ve aĢırı çok parti sistemi olarak ikiye ayırmak mümkündür: Ilımlı çok parti sisteminde, ülkedeki siyasal partiler arasında ideolojik ayrılıklar çok derin değildir, sağ ve solda yer alan partilerin rejime karĢıtlıkları da çok güçlü değildir. Partiler rejim ve ülke sorunları konusunda uzlaĢabilecek ortak noktalar bulabilirler2. Bu partilerin hiç biri tek baĢına iktidara gelebilecek oy potansiyeline sahip değillerdir. Bu nedenle koalisyon hükümetlerinde yer almak veya dıĢarıdan hükümet üzerinde etkili olmak baĢlıca hedefleri haline gelmiĢtir3.

AĢırı çok partili sistemlerde ülkenin temel sorunları üzerindeki görüĢler bakımından, çok farklı ve birbirleri ile uyuĢmayacak kadar geniĢ bir partiler yelpazesi vardır. Bu sistemde sağ ve sol uçta yer alan partilerin varlığı, çok yönlü bir kutuplaĢmaya yol açmaktadır. Merkez partilerin uçtaki partilerle iĢbirliği yapma güçlüğü, ister istemez merkez sağ ya da merkez sol hükümetlerinin kurulmasına yol açmaktadır. Partiler

1 http://www.yardimcikaynaklar.com/siyasal-parti-sistemleri-nelerdir/ 2013

2 Mustafa Koçak, Siyasal Partiler ve Türkiye‟de Siyasi Parti Yasakları, Turhan Kitabevi, Ankara, 2002 s.56

3GüneĢ Berberoğlu, Siyasi Parti Yönetimi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, EskiĢehir, 1997, s.20

(11)

kurulan hükümetlerin, uzun vadeli politika yerine, günlük kısa vadeli sorunlarla uğraĢmalarına yol açmaktadır4.

Çok partili dönemin büyük bir bölümünde sağ ve muhafazakâr görüĢün hâkimiyetindeki Türk siyasal hayatında dönemsel olarak birbirini takip eder Ģekilde en önemli iki figür, Adnan Menderes ve Turgut Özal‟ın olduğu kabul edilebilir. Bu iki siyasal birçok noktada tartıĢılsalar da Türk siyasal hayatında halkı temsil etmeleri, toplumun değerleriyle barıĢık olmaları, din olgusuna karĢı rejimin mesafeli duruĢuna karĢı geliĢleriyle birlikte, iktisadi anlamda liberal ekonominin savunuculuğunu yapmalarıyla birbirlerine benzer bazı özelliklere sahiptirler5.

Bu bağlamda yazarlar Turgut Özal‟ın Adnan Menderes‟in siyasal mirasçısı olduğunu sık sık ifade etmekten çekinmemiĢlerdir. Bu Ģekilde birbirlerinin ardılları olarak Türk siyasal hayatında sağ siyasetin ülkede iktidarı, demokratik sistemler adına, uzunca süreler ellerinde tutmuĢ olan bu iki siyasal figürün kiĢisel, siyasal ve iktisadi görüĢleri üzerinde benzerliklerinin ortaya çıkartılması bu tez çalıĢmasının konusunu oluĢturacaktır.

Yaptığım bu çalıĢma iki bölümden oluĢmaktadır, yukarıda bahsettiğim olguları açıklayarak anlatmaya çalıĢtığım bir çalıĢma olmuĢtur. Birinci bölümde, liderlik kavramından, çeĢitliliklerinden, dönem Ģartlarına göre uğradığı değiĢimlerden bahsederek açıklamaya çalıĢılmıĢtır. Liderlik çeĢitlerinden bahsettikten sonra Osmanlı Devleti‟nin son dönemlerinde tarih sahnesine çıkan liderlerden ve yaptıkları çalıĢmalardan bahsederek, devletin son dönemleri hakkında bilgi verilmeye çalıĢılmıĢtır. Sened-i ittifak, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, MeĢruti yönetime geçilme kararı, istibdat döneminden bahsederek, Osmanlı Devleti‟nin çalkantılı dönemlerine ıĢık tutulmuĢtur. Ardından tek partili dönem ve siyasi aktörlerinden bahsedilmiĢ o dönem Ģartlarına göre objektif olunmaya çalıĢılarak değerlendirmeler yapılmıĢtır. Ardından çok partili döneme geçiĢ çalıĢmalarından ve o dönemin siyasi aktörlerinden bahsedilerek dönemin olayları ve olguları çerçevesinde benzer ve farklı yönleri anlatılmaya çalıĢılmıĢtır.

4 Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, 2.Baskı, Ġstanbul, 1991, s.337

5 Mustafa Koçak a.g.e., s.58

(12)

Ġkinci bölümde ise, çok partili dönemin önemli liderleri olan iki isimden bahsedilmiĢtir. Ġlk defa demokratik seçimle baĢa gelen Adnan Menderes ve muhafazakar Turgut Özal‟ın hayatları, dünya görüĢleri, siyasi görüĢleri, aldıkları kararlar yapılan çalıĢmalar ve dönemin siyasi seçimlerinden bahsedilmiĢtir. Dönem Ģartları baz alınarak değerlendirmeler yapılmıĢtır. Menderes ve Özal‟ın siyasi görüĢlerindeki benzerlikler, yaptıkları çalıĢmalar üzerinde durularak değerlendirme yapılmıĢtır.

Her iki siyasi lider de merkez sağ görüĢte yer almıĢ ve toplumsal yapılanmada ilerici olmuĢlardır. Her iki liderin de söylevlerindeki benzerlikleri, tarıma önem verdiği köylüyü kalkındırma yolunda olduğu, devletçi politikalarda değiĢikliğe çalıĢarak ekonomide liberal bir modele geçme çabasında olmaları gibi ortak yönlerinden bahsedilmiĢtir. Dönem Ģartları baz alınarak yaptıkları çalıĢmalarının etkilerinden olumlu ve olumsuz yönlerinden bahsedilmiĢtir.

ÇalıĢmamızın yöntemi olarak Siyaset Biliminde antik dönemden itibaren siyasal sistemlerin tasvirinde kullanılan KarĢılaĢtırma Yöntemi kullanılmıĢtır. Bu yöntem için benzerlik ya da farklılıkların çerçevesinde olay, dönem ve olguların betimlenmesi Ģeklinde tanımlanabilir. Siyasal eylem çalıĢmalarına somut katkılarından dolayı nitel üstünlüğe, siyasal eylem dönemlerinde en sık kullanılan yöntem olması ile nice üstünlüğe sahip bir yöntemdir6.

Bu tezin yazılma amacı, çok partili yaĢama geçildikten sonra kitleleri etkileyen ve merkez sağ siyaset arenasında boy gösteren üç önemli figürünün Türkiye‟de siyasal iktidarı demokratik usuller dâhilinde en az iki dönem ellerinde tutabilmelerinde birbirleriyle olan siyasal ve iktisadi anlamda dünya görüĢlerinin benzerliklerinin ortaya çıkartılmasına katkı sağlamaktır. Böylece birbirlerinin siyasi mirasçısı olduklarını söylevlerinde sık sık ifade eden bu iki figürün Türk siyasal hayatında

6 Yavuz Çilliler, Siyasal Krizler ve KarĢılaĢtırmalı Yöntem, 1. Bozok Uluslararası Siyaset Bilimi Kongresi, Yozgat, 2018, s.36-42.

(13)

halkın kendilerine olan teveccühünün sebepleri bu çalıĢmada ortaya çıkartılmaya çalıĢılacaktır.

Adnan Menderes‟ten, Turgut Özal‟a kadar Türkiye‟deki merkez sağ ve muhafazakâr siyasetin, tartıĢmasız olarak demokratik olarak gerçekleĢtirilen seçimlerde halkın büyük bir kesimince desteklenmesinin sebepleri gerek siyasal, gerek halkla iliĢkiler, gerekse de sosyolojik açıdan incelenmeye ve benzerliklerinin akademik verilerle toplumu kapsayan özellikte iĢlem ve eylemleri mi?” sorusuna bu iki siyasal figürün birbirleriyle benzerlikleri ortaya çıkartılarak, cevap aranacaktır. Bu Ģekilde çalıĢmamızın literatürü ortaya konularak incelenecektir. Bu noktada çalıĢma bir sınırlılık olarak Turgut Özal‟dan sonrası Türk siyasetini konu öznesi olarak ve tarihsel anlamda almayarak, bu anlamda sadece Adnan Menderes ve Turgut Özal‟ın ikisi bağlamında spesifikleĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır.

(14)

1. BÖLÜM

SİYASETTE VE TÜRK SİYASAL HAYATINDA LİDERLİK (TEORİK, TARİHSEL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE)

Türk Siyasal hayatındaki liderin, liderlik özelliklerini değerlendirmeden önce siyasi liderlerin liderliklerine yön veren unsurları anlayabilmek için „liderlik‟ olgusunu teorik, tarihsel ve kavramsal çerçevede inceleyeceğiz. Lider ve liderlik tarzları, nitelikleri doğrultusunda açıklama yapılması beraberinde bir liderin sahip olması gereken özellikler ortaya konularak, Türk Siyasal Hayatına yön veren belli baĢlı liderlerin özellikleri tespit edilmiĢ olacaktır.

1.1. SİYASETTE LİDERLİK NEDİR? VE LİDERLİK TEORİLERİ

Liderlik kavramı, günümüzde siyaset, ekonomi, yönetim gibi birçok alanda sık sık karĢılaĢtığımız bir terim olarak karĢımıza çıkmaktadır. Liderlik, insanlık tarihi boyunca var olan oldukça karıĢık ve çok net betimlenmemiĢ bir olgudur. Derin ve kapsamlı bir kavram olma özelliği ile liderlik, „insan grubunun olduğu yerde liderlik vardır‟ sonucuna götürür7. Kavram olarak eski olup, 20. yüzyılın baĢından itibaren bilime konu olmuĢ ve liderliğin çok sayıda farklı tanımı yapılmıĢtır. 20. yüzyılda liderlik kavram ile ilgili 5000‟den fazla çalıĢma yapılmıĢ ve 350‟den fazla da liderlik ve lider tanımı ortaya konulmuĢtur8. Lider ve liderlik konularında yapılan araĢtırmalar ve çalıĢmaların kapsamı ve çokluğu konuya verilen önemin somut göstergesidir.

Geleneksel olarak tanımlayabileceğimiz liderlik anlayıĢı; belirli bir grup insanı, belirli amaçlar etrafında toplayabilmek ve bu amaçları gerçekleĢtirebilmek için onları harekete geçirme yönünde gerekli nitelik, yetenek ve tecrübeye sahip olmakla ilgili

7 Levent Eraslan, Ġlköğretim Okulları Müdürlerinin DönüĢümcü LiderlikÖzellikleri, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale, 2003, s.3

8 Mustafa Aydın, Eğitim Yönetimi, Hatipoğlu Yayınları, Ankara, 1994, s.233

(15)

özelliklerin bütünü olarak tanımlanabilir. Ayrıca bunun yanında geleneksel yönetim ile ilgili temel özellikler ise; aĢırı iĢbölümü, merkezi bir otorite, kiĢisel olmayan ve herkese uygulanabilen ilke ve kurallar, emir-komuta zinciri, yönetim birliği, dar ve sıkı bir kontrol alanı olarak sıralanabilir9.

Liderlik günümüzde, yukarıda açıklandığı gibi insanları etkileme ve yapıyı harekete geçirme süreçleri ile sınırlı değildir. insanlığın günümüzde bilgi, beceri, yetenek düzeyleri yönetimi anlama ve algılama tarzı, baĢarıyı bir gereksinim olarak görme eğilimi, lideri artık “düĢünce oluĢturan kiĢi”, izleyeni de “iĢi yapan kiĢi” olmaktan çıkarmıĢtır. Rekabetin yoğunlaĢtığı hatta yok edici hale dönüĢtüğü, çalıĢanların moral ve tatmin duygularının örgütsel verimlilik ve etkinliğe yansıdığı, insanlığın sahip olduğu bilgi, beceri ve yetenekten yararlanmanın en değerli kaynak olduğu günümüzde toplumlarda, liderin varlığı ve fonksiyonu geçmiĢin basit lider-izleyen iliĢkisinden çok daha kompleks hale gelmiĢtir. YaĢanan değiĢimler, liderin baĢarılı olmasının temel Ģartını çevresinde ve etkilediği gruplardaki iletiĢimin ve sosyal etkileĢimin yapıcılığına odaklanmıĢtır. Bu anlamda, çevresindeki mevcut koĢullara cevap verecek Ģekilde esnekliğe sahip olan ve yalnız kendilerini değil, bir bütün olarak grup ve toplulukları değiĢen durumlara hızla uyarlamada yardımcı olan ve destek sağlayan, böylece örgüt-çevre arasındaki karĢılıklı etkileĢimde örgütün kazançlı çıkmasını amaçlayan liderlik anlayıĢı giderek daha büyük önem kazanmaktadır10.

Kellerman, liderliğin iktidar, etki, emir, komuta, otorite vs. gibi kavramlarla bağlantılı olarak tanımlanabileceğini söylemekte ve Ģu tespitlerde bulunmaktadır;11

Karakter ve kiĢiliğin etkileri olarak ele alınan liderlik: Liderlik, bireyleri motive edebilmeyi sağlayan özelliklerin bir kombinasyonudur.

9 Sabahat Bayrak, “ DeğiĢen Liderlik AnlayıĢı ve Türkiye Gerçeği”, 21. Yüzyılda Liderlik Sempozyumu, Cilt: 1, Deniz Harp Okulu, Ġstanbul, 1997, s. 356

10 Sabahat Bayrak a.g.e., s.356

11Barbara Kellerman, Bad Leadership: What It Is, How It Happens, Why It Matters, Harvard Business School Press, 2004, s.236.

(16)

1. GruplaĢma sürecinin odağı olarak liderlik: Liderlik, grupsal değiĢim ve aktivitelerin sonucudur.

2. Ġktidar kullanım sanatı olarak liderlik sanatı: Liderlik, iktidar kullanarak bir grubu liderin isteği doğrultusunda yönlendirebilmektir.

3. Etkinin ve nüfuzun kullanılması olarak liderlik: Liderlik, grup üyelerinin davranıĢları üzerinde belirleyici etki unsurudur ama lider ile izleyiciler arasındaki iliĢki gönüllü tepkilerle belirlenmektedir.

4. DavranıĢsal liderlik: Liderlik, grup etkilerini yönlendiren bireysel davranıĢ olarak tanımlanmaktadır.

5. Ġkna yolu olarak liderlik: Liderlik, insanların zorlama ile değil ikna ve telkin yoluyla yönetilmesidir.

6. Ġktidar iliĢkisi olarak liderlik: Bireyler arası iktidar, A‟nın B‟ye uygulayabileceği maksimum iktidarla, B‟nin tersi yönde mobilize edebileceği maksimum direnç gücünün bileĢkesi Ģeklinde tanımlanmaktadır.

7. Amaca ulaĢmada bir araç olarak liderlik: Liderlik, grup hedef ve amaçlarına ulaĢmada bir araç olarak tanımlanmaktadır.

8. Ayrımsal bir rol olarak liderlik: Liderlik rolü, grubun çeĢitli rolleri ile grup çabalarının belirli bir hedefe yönlendirilmesini bütünleĢtirebilmeyi gerektirir.

9. Yapısal giriĢim olarak liderlik: Liderlik, grubun karĢılıklı etki giriĢimlerinin sonucudur.

Toplum içinde varolan farklı menfaatlere sahip kiĢi ve grupları bir arada tutabilmek, bir siyasi sistemin varlığını ortaya çıkartır. Bu siyasi sistemde farklı görüĢ ve menfaatleri yansıtacak olgu da siyasi partilerdir.

Günümüzde siyasi partiler çağdaĢ demokrasilerin olmazsa olmaz kurumu haline gelmiĢtir. Seçimler ve demokrasinin temsili niteliği siyasi partilerle iĢlevsel hale gelmektedir12.

12 Adnan Küçük, „Siyasi Partilerin Yasaklanması Meselesi ve Türkiye‟de Siyasi Partilere ĠliĢkin Yasaklamalar Rejimi „ 21. Yüzyılın EĢiğinde Türkiye‟de Siyasal Hayat, Ed. Adnan Küçük, Selahaddin Bakan, Ahmet Karadağ, Cilt 1, Aktüel Yayınları, Bursa, 2005, s.431

(17)

Liderler, siyasi partilerin en tepe noktalarında bulunan aktif ve en çok çalıĢan kiĢilerdir. Liderlerin partisi onun kiĢiliği ve gücüyle yaĢamaktadır. Liderler, siyasi partiyi kendi kiĢilileriyle bütünleĢtirdiklerinden, siyasi partinin ömrü böyle liderlerin ömrüyle sınırlıdır. Liderler, parti içi ve dıĢında önemli prestije sahip olduklarından partiye sempati ve oy kazandırmaktadır. Doğaldır ki, bunun tam tersi de mümkündür.

Ancak bu durumun endiĢe verici boyutu ise, liderin kazandığı prestijin parti ya da toplum tarafından liderin üstünlüğü gözü ile bakılması sonucu örgütsel iktidardan, kiĢisel iktidara kaymaya neden olabilmesidir13. Menderes‟in 10 yıllık baĢbakanlığı döneminde gerçekleĢtirdiği icraatları ve yenilikçiliğine rağmen baĢbakanlığını kiĢiselleĢtirmesi ile son bulan yaĢamı ve DP‟nin yok oluĢu, iki dönem iktidar partisi olmasına rağmen Özal‟dan sonra ANAP‟ın yok oluĢu buna en iyi örnek oluĢturmaktadır.

Liderlerin siyaset süreci içerisindeki belirleyiciliği sadece Türkiye için değil, birçok ülke için de söz konusudur. Artık siyasetin temel aktörü siyasal partiler değil liderlerdir ve söz konusu bu gerçek siyasal sistemden bağımsızdır14.

Liderlik kavramına iliĢkin herkes tarafından kabul görmüĢ tek bir tanım olmadığı gibi her örgüte ve gruba uygun tek tip liderlik tarzı da bulunmamaktadır. Günümüze kadar yapılan ve halen de yapılmaya devam edilen liderlikle ilgili çalıĢmalar, (a) içinde bulunulan ortamsal koĢulları, (b) liderliğin yaĢandığı süreci ve (c) liderin kiĢisel özelliklerini dikkate alan farklı liderlik tarzlarını ortaya koymuĢtur15.

AraĢtırmacıların yaptığı incelemeler farklı liderlik tarzlarını doğurmuĢtur ;

Otokratik Lider: Otoriter liderlik anlamına gelmektedir. Otokratik liderin asıl özelliği baskıdır. Bu liderlik türünde gönül rızası yoktur onun yerine Ģiddet, zorakilik ve baskı vardır. Otokratik liderler otorite ve sorumluluğun tamamına sahiptirler. Son sözü söyleyen liderdir. Her Ģey liderin kontrolü altındadır. Yönetim yetkisinin

13 Ali Öztekin, Siyaset Bilimine GiriĢ, 3. Baskı, Siyasal Kitbevi, Ankara, 2001, s.76-77.

14 Nuran Yıldız, Türkiye‟de Siyasetin Yeni Biçimi: Liderler, Ġmajlar, Medya, Phoenix Yayınevi Ankara, 2002, s.81

15 Cemile Çelik, Önder Sünbül, Liderlik Algılamalarında Eğitim ve Cinsiyet Faktörü: Mersin Ġlinde Bir Alan AraĢtırması, Süleyman Demirel Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 13, Sayı 3, Isparta, 2008, s.52

(18)

tamamı liderde toplanmaktadır. Amaç ve politikaların belirlenmesinde iĢgörenlerin hiçbir söz hakkı bulunmamaktadır. Onlar, sadece liderlerinden aldıkları emirleri harfiyen yerine getirmekle yükümlüdürler16. Türk siyasal tarihinin merkezden yönetimi anlayıĢının tezahürü olan tek parti döneminin Ġsmet Ġnönü‟sü ve iktidara gelen kadar liberalleĢme vaatlerinde bulunan Adnan Menderes otokratik liderliğe örnektir.

Katılımcı veya Demokratik Lider: Hem çalıĢana hem de iĢe önem veren bu tarz liderlikte lider, kararları grupla aldığı gibi kararlara katılımı desteklemekte ve özendirmektedir17. ÇalıĢanların bilgilendirilmeleri, fikirlerini belirtmeleri ve iĢi etkileyen öneriler getirmeleri için lider tarafından cesaretlendirilmektedir. ÇalıĢanlar karar alma sürecinde etkili olduklarından daha istekli çalıĢacaklardır. Her Ģey akla, bilgiye dayalıdır. Liderler yönettikleri üyelerin aralarındaki iliĢkileri kontrol ederler ve onların iyi iliĢkiler kurmalarını her zaman desteklerler. ÇalıĢmamızın ilerleyen bölümlerinde Teknokrat kimliği ve çevresiyle kurduğu iyi iletiĢimi detaylandıracağımız Süleyman Demirel bu liderlik tipine örnektir.

Dönüşümcü (Transformasyonel) Lider: 1978 yılından itibaren James McGroger Burns ve 1990 yılında Bernard Bass‟ın araĢtırmalarında ortaya çıkan dönĢümcü liderlik tarzı; geleceğe, yeniliğe, değiĢime ve reforma açık bir özellik taĢımaktadır18. Bu tarz liderlikte; lider bağımlı astlar yaratmak yerine, yenilikçi, bağımsız düĢünebilen astlar yaratmayı amaçlamaktadırlar. Hata yapmaktan korkmaz ve bunları geliĢim açısından fırsat olarak değerlendirmektedirler.

Karizmatik Lider: Karizma eski Yunanca‟da „armağan‟ veya „bağıĢ‟ anlamında kullanılan „gift‟ kelimesinden türetilmiĢ ancak literatüre sosyolog Max Weber tarafından kazandırılmıĢ bir liderlik tarzıdır. Genellikle kriz dönemlerinde ortaya çıkan liderlerdir. O yüzdendir ki halk kötü durumdayken ortaya çıktıkları için insanlar onları bir umut ıĢığı olarak görür ve onlara sorgusuz sualsiz güvenirler.

16 Erol Eren, Örgütsel DavranıĢ ve Yönetim Psikolojisi, Beta Yayınları, 7.Baskı, Ġstanbul, 2004, s.453.

17 John R. Schermerhorn, Management for Productivity, Published by John Wiley&Sons, New York, 1984, s.316.

18 Erol Eren, Örgütsel DavranıĢ ve Yönetim Psikolojisi, Beta Yayınları, 5.Baskı, Ġstanbul, 1998, s.368.

(19)

Karizmatik lider, herkesin güvendiği liderdir. Bu tip liderler izleyici kitlelerini peĢlerinden sorgusuz sualsiz sürükleyebilme becerisine sahiptirler19.Destekçisi grubun menfaatini kollayan, grupları yönlendirebilen, güven veren en büyük karizmatik lider Atatürk olmakla beraber, Süleyman Demirel, Alparslan TürkeĢ, Bülent Ecevit,

Transaksiyonel ( Etkileşimci ) Lider: DönüĢümcü liderlik tipinden pek çok yönden farklılık göstermektedir. ÇalıĢanların geçmiĢten süregelen çalıĢmalarını daha etkin ve verimli kılmak suretiyle iĢ yaptırma yolunu seçmektedirler. EtkileĢimci lider, yetkilerini çalıĢanları ödüllendirmek, daha çok çalıĢmaları için para ve statü verme olarak kullanırlar. ÇalıĢanların yenilikçi ve yaratıcı yönleri ile pek az ilgilenirler20.

Liderlik konusunda literatürde birçok araĢtırmacının çeĢitli araĢtırmalar yaptığı, buna bağlı çeĢitli teori ve yaklaĢım geliĢtirdikleri görülmektedir. Bu konuda baĢlıca yaklaĢımlar21;

i. Özellikler YaklaĢımı ii. DavranıĢsal YaklaĢımı iii. Durumsal YaklaĢımı

Bu yaklaĢımlardan kısaca bahsetmek gerekirse;

Özellikler Yaklaşımı, liderlik konusunda geliĢtirilen ilk yaklaĢımdır. Liderin sahip olduğu kiĢisel özelliklerdir. BaĢarılı bir liderin sahip olması gereken belli baĢlı karakteristik özellikler vardır. Lider doğuĢtan taĢıdığı fiziksel, düĢünsel, duyumsal, sosyal ve kiĢilik özellikleri açısından diğer insanlardan farklı olmalıdır22. Lider, sahip olduğu özelliklerinden dolayı grup içindeki diğer üyelerden farklıdır. Ancak özellikler yaklaĢımı bir lideri tanımlamak için tek baĢına yeterli olmaz. DavranıĢsal ve durumsal yaklaĢımın da desteğiyle liderin baĢarılı olması mümkündür.

19 Tamer Koçel, ĠĢletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, 8.Baskı, Ġstanbul, 2001, s.483.

20 Tamer Koçel, ĠĢletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, 5.Baskı, Ġstanbul, 1998, s.456- 458.

21 Tamer Koçel, ĠĢletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, 9.Baskı, Ġstanbul, 2003, s.166

22 Tamer Koçel, ĠĢletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, 8.Baskı, Ġstanbul, 2001, s.468

(20)

Özellikler YaklaĢımı aynı zamanda Geleneksel YaklaĢım olarak da adlandırılmaktadır. Bu yaklaĢım insanların sahip olduğu özel niteliklerinden dolayı lider oldukları fikrine dayanmaktadır. Özellikler yaklaĢımı, baĢarılı liderleri karakterize eden kiĢilik özelliklerini teĢhis etme üzerine konsantre olmuĢtur.

Özellikler teorileri, baĢarılı liderlerin doğuĢtan olduğunu ve onları lider olmayanlardan ayıran belirgin özelliklerin doğuĢtan kazanıldığını varsaymaktadır23.

Bu yaklaĢımda, liderlerin entelektüel, duygusal gibi kiĢisel özellikleri ile fiziksel özellikleri belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Liderlikle ilgili olarak belirlenmeye çalıĢılan listede fiziksel özellikler; boy, kilo, güçlülük, yaĢ, fiziksel olgunluk belirtileri, sağlık durumları ve yakıĢıklılıktır. KiĢisel özellikleri ise; zekâ, hitabet yeteneği, bireylerarası iliĢkiler, haberleĢme yeteneği, güven verme veya güvenilir olma, giriĢimcilik, riski göze alma, cesaret, kendine güven24 ve izleyenlere güven duygusu yaratma Ģeklinde belirtmek mümkündür25.

Özellikler YaklaĢımı‟na göre, bir kiĢinin lider olarak kabul edilebilmesi için, grup üyelerinden farklı özellikler taĢıması gerekmektedir Buna göre, liderin taĢıması gereken özellikler Ģunlardır:

Fiziksel özellikler: Enerji ve aktif olma.

Zekâ ve yetenek: Yargılama, bilgi, akıcı konuĢma ve kesinlik.

KiĢilik: Yaratıcılık, açık sözlülük, dürüstlük ve etik davranıĢ.

ĠĢ ile ilgili özellikler: BaĢarı güdüsü, ileride olma arzusu, sorumluluk güdüsü, göreve dönüklük ve amaçlara ulaĢmada sorumluluk alma.

Sosyal özellikler: ĠĢbirliği yeteneği, prestij, popüler ve sosyal olma, kiĢiler arası beceriler, sosyal katılım, nezaket ve zarafet Ģeklinde belirlemek mümkündür.

23 Ġlknur Öztop, Liderlik Tarzları ve Örgüt Tipleri Arasındaki ĠliĢki ve Bu ĠliĢkinin Nitel Performans Üzerine Etkileri, Gebze Ġleri teknoloji Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, ĠĢletme Bölümü, ĠĢletme Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gebze, 2005, s.7

24 Erol Eren, Örgütsel DavranıĢ Ve Yönetim Psikolojisi, Beta Yayınları, 6.Baskı, Ġstanbul, 2000, s.468

25Richard Daft, Management , The Dryden Press, s 373‟ten aktaran Semra Arıkan, „Liderlik‟, Yönetim ve Organizasyon, Salih Güney (Ed.), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2001, s.373

(21)

Davranışsal Yaklaşım, Özellikler YaklaĢımının liderlik kavramını açıklamada yetersiz kalması üzerine yapılan araĢtırmalar yön değiĢtirerek, özellikler yaklaĢımının aksine liderin kiĢilik özellikleri yerine, liderin davranıĢlarını açıklayıcı bir Ģekil kazanarak davranıĢsal özelliklere ağırlık verilmiĢtir.

Liderlik sürecini açıklamaya çalıĢan bu kuramın ana fikri, liderleri baĢarılı ve etkin yapan husus, liderin özelliklerinden çok, liderin liderlik yaparken gösterdiği davranıĢlardır. Liderin astları ile beraber haberleĢme Ģekli, yetki devredip devretmemesi, planlama ve kontrol Ģekli, amaçları, biçimi gibi davranıĢlar liderin etkinliğini belirleyen önemli faktörler olarak ele alınmıĢtır. DavranıĢsal Liderlik Kuramının geliĢmesinde çeĢitli uygulamalı araĢtırma ve teorik çalıĢmaların katkıları olmuĢtur. Bu çalıĢmaların sonucu olarak çeĢitli liderlik biçimleri belirlenmiĢ ve bunların etkinlikleri araĢtırılmıĢtır26.

DavranıĢsal YaklaĢımın, Özellikler YaklaĢımına göre çok önemli üç faydasının bulunduğu söylenebilir. Bunlar27;

Özellikleri araĢtırmaktansa, davranıĢları ortaya koymak biçimsel liderlerin yanında, biçimsel olmayan liderleri de ortaya çıkarır.

Eğer lideri tanımlayabilecek etkili davranıĢ biçimleri ortaya çıkarılırsa, eğitim yoluyla liderlik davranıĢları kiĢilere kazandırılabilir.

Liderin davranıĢ biçimlerine karĢılık grubun diğer üyelerinin (izleyicilerin)davranıĢları, lider ile izleyenlerin davranıĢ iliĢkilerini yakından inceleme fırsatı yaratır.

Bu teorinin ana fikri, liderleri baĢarılı ve etkin yapan hususun, liderin özelliklerinden çok, liderlik yaparken gösterdiği davranıĢlar olduğudur. Liderin astları ile haberleĢme Ģekli, yetki devredip devretmemesi, planlama ve kontrol Ģekli, amaçları belirleme

26 Tamer Koçel, ĠĢletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, 8.Baskı, Ġstanbul, 2001, s.470

27 Uğur Zel, KiĢilik ve Liderlik, Seçkin Yayıncılık, 1.Baskı, Ankara, 2001, s.101.

(22)

tarzı vb. gibi davranıĢlar liderliğin etkinliğini belirleyen önemli faktörler olarak ele alınmıĢtır. Liderin kendisi kadar izleyicilere de ağırlık verilmiĢtir28.

DavranıĢlar YaklaĢımı‟na göre, liderliğe özgü belirli davranıĢlar vardır ve bunlara uygun hareket edenler, liderlik özellikleri göstermeye baĢlarlar. Bu yaklaĢıma göre liderlik, liderin özelliklerinden çok, onun davranıĢlarının ve bunların sonuçlarının grup tarafından kabullenilmesi ve beğenilmesiyle ortaya çıkar ve sürekli olur.

KuĢkusuz, liderin faaliyetlerini etkileyen ve biçimlendiren diğer bazı değiĢkenleri de gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Buna göre, liderin davranıĢlarını belirleyen değiĢkenler Ģunlardır29:

Takipçiler: Genellikle liderlik davranıĢı, liderin hitap ettiği grubun yapısına ve amaçlarına bağlıdır. Bu takipçiler grubunun farklı yapı ve özellikte olması, onların istek ve arzularının farklılaĢmasına yol açmaktadır. Örneğin, kültür seviyesi, yaĢ, tecrübe, çalıĢılan örgütteki hiyerarĢik seviyesi, ekonomik ve sosyal ihtiyaçların tatmin düzeyi gibi bir takım faktörler, önderlik biçimini, takipçilerin amaçlarını ve davranıĢlarını etkilemektedir.

Amaçlar: Bir liderin rol davranıĢını belirleyen önemli özelliklerden biri de grubu harekete geçirecek, içinde yaĢanılacak koĢullara ya da ortama uygun amaç ve hedefler belirlemektir. Takipçiler, örgütsel hedeflerin gerçekçi, diğer bir deyimle eriĢilebilir olmasını ve gösterecekleri çabaların bunu sağlayacağını belirlemekte zorlanırlar. Lider, gruba neyi yapacaklarını açıklamak, onlara amaç ve hedef göstermek ve bunların eriĢilebilir olduklarını izah etmek zorundadır. Liderler, iki amacı bağdaĢtırmak zorunda olan kimselerdir. Bunlardan biri, bağlı oldukları örgütün amacını gerçekleĢtirme, ikincisi ise takipçilerin amaçlarını gerçekleĢtirmedir.

Liderin kişisel özellikleri: Durumsal koĢullara bağlı olarak değiĢen liderlik biçimlerinde dikkate alınması gereken diğer bir husus da liderin teknik bilgi ve becerileri, inandığı değerler, ahlaki durumu, sosyal, psikolojik ve fiziksel özellikleridir.

28 Tamer Koçel, ĠĢletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, 8.Baskı, Ġstanbul, 2001, s.589.

29 Erol Eren, Örgütsel DavranıĢ Ve Yönetim Psikolojisi, Beta Yayınları, 4.Baskı, Ġstanbul, 1998, s.391-395.

(23)

Ortam koşulları: Liderlikte göz önünde bulundurulması gereken bir diğer faktör de örgütün kendi iç iliĢkilerini ilgilendiren yapısal, teknik ve sosyal ortam koĢullarıdır.

Örgütün iliĢkide bulunduğu çıkar gruplarından oluĢan yakın çevre koĢulları ile ekonomik, sosyal, kültürel, teknolojik, siyasal, hukuksal değiĢimleri ve geliĢmeleri kapsayan genel çevre koĢullarıdır. Bu koĢullar, liderlik biçimini ve liderin rol ve davranıĢlarını etkileyen önemli etmenlerdir.

DavranıĢsal Liderlik YaklaĢımına, yönelen eleĢtiriler üç önemli konu üzerine yoğunlaĢmaktadır. Bu eleĢtiriler Ģunlardır30:

ÇeĢitli araĢtırmalar bir kiĢinin davranıĢlarının farklı yöntemlerle ve farklı kiĢiler tarafından ölçülmesi durumunda, bunlar arasındaki uygunluğun sınırlı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, lidere ait gerçek davranıĢ ve faaliyetleri belirlemek güçleĢmektedir.

Hangi liderlik tipinin en etkili olduğu konusunda da tam bir fikir birliği sağlanamamıĢtır. Bazı ampirik araĢtırma bulguları, insanlar arası iliĢkilere yönelmiĢ lider tipinin daha etkin olduğunu belirtirken, diğer bazı araĢtırmalar göreve yönelmiĢ liderliğin daha etkin sonuçlar yaratacağını ortaya çıkarmaktadır. Kimi araĢtırmaların ortaya koyduğu sonuçlar ise, her iki boyut bakımından da yüksek puan alan liderin en iyi lider olacağını göstermektedir.

AraĢtırmaların çoğunluğu Amerikan sosyo – kültürel ortamının özelliklerini yansıtmaktadır. Çıkan sonuçlar „genel‟ ( demokratik ) liderlik tipinin

„yakından‟ ( otokratik ) liderliğe yönündedir. Diğer kültürlerde daha otoriter liderlik tipleri baĢarılı sonuçlar verebilir.

Durumsal Yaklaşım, Gerek özellik teorileri, gerekse davranıĢ teorilerindeki eksikliklerden dolayı, liderlik konusunda daha gerçekçi bir yaklaĢıma olan ihtiyaç kendisini hissettirmiĢ ve araĢtırmacılar diğer teorilerin karıĢımından oluĢan ve iĢin

30 Zeyyat Sabuncuoğlu ve Melek Tüz, Örgütsel Psikoloji, 3.Baskı, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2001, s.222- 223.

(24)

nitelikleri ile durumun gereklerini de dikkate alan "modern" yaklaĢım geliĢtirilmiĢtir31.

Durumsallık yaklaĢımı, en uygun liderlik davranıĢının durumlara göre değiĢeceğini ifade etmektedir. Bu durum ise, genellikle yönetimde "tek ve en iyi" yönetim biçiminin bulunduğunu ileri süren davranıĢ yaklaĢımından farklı yönünü meydana getirmektedir32.

Liderin kiĢilik özelliklerinin "durumsallık" kapsamı dahilinde düĢünülmesi gereken önemli bir faktör olduğunu vurgulayarak durumsallığın dört ayrı kategoriden oluĢtuğunu ileri sürmüĢtür. Bu kategoriler Ģunlardır33;

Kültür ve çevre,

KiĢiler arasındaki farklılıklar, Örgütler arasındaki farklılıklar ve Görevler arasındaki farklılıklar.

Günümüzde son iki kategorideki farklılıklar yoğun rekabet gereği giderek azaldığından, kültür, çevre ve kiĢiler arasındaki farklılıklar liderlik tarzını baskın olarak etkileyen faktörler olarak ortaya çıkmaktadır34.

1.2. TÜRK SİYASAL HAYATINDA LİDERLİK

Her siyasal sistemde toplum üyelerinin siyasal sisteme iliĢkin inançları ve tutumları olduğu gibi, siyasete iliĢkin davranıĢ kuralları da bulunmaktadır. Bunların tümü

„siyasal kültürü‟ oluĢturmaktadır. Siyasal kültür, aynı zamanda „bütünsel kültürün siyasal yönleri‟ olarak ifade edilmekte birlikte bir alt sistemidir.35

31 Uğur Zel. a.g.e, s.113.

32 Tamer Koçel , a.g.e., s. 134.

33 Uğur Zel, a.g.e., s.113-114.

34 Uğur Zel, a.g.e., s.114.

35 Özer Ozankaya, Prof.Dr. Ġnan Özer‟in Siyasal Kültür, Demokrasi ve Demokratik Değerler Adlı Makalesinin Değerlendirilmesi‟, http/www.liberaldt.com.

(25)

Bir toplumun siyasal kültürü, toplum üyelerinin siyasal nesneler karĢısındaki değer ve yönelimleri ile siyasal semboller hakkındaki inançlarından oluĢmaktadır. Siyasal kültür hem kamusal olaylardan hem de özel tecrübelerden beslenmektedir. Siyasal kültür, aynı zamanda bir toplumun temel siyasal değerlerine de Ģekil vermektedir.36

Siyaset Bilimciler üç ayrı siyasal kültür türü bulunduğunu belirtmektedirler.

Bireylerin ilgisinin asla ulusal seviyeye ulaĢamadığı „mahalli kültür‟, bireylerin siyasal sisteme karĢı pasif bir tutum içinde oldukları „tabiiyet kültürü‟ ve bireylerin siyasal sistemi etkileyebileceklerine dair inanç ve sisteme ait bilgilerle donanmıĢ oldukları „katılımcı kültür37.

Siyasal kültürümüzün kendine has özellikleri olduğunu ve evrensel demokratik değerler ile iliĢki kurmakta zorlandığını ifade eden Ġlter Turan, Türkiye‟deki siyasal kültür ortamının özelliklerini Ģöyle sıralamaktadır38;

Toplumumuz kendi içinde yeterince farklılaĢmamıĢtır. Bu durum da siyaset alanını yakından etkilemektedir. FarklılaĢmanın ifadesi güçleĢmekte, farklılaĢmanın dile getirilmesi bölücü bir eylem olarak değerlendirilmektedir.

DüĢünce üzerine sınır koyma eğilimleri de artmaktadır.

Toplumumuz ortalama dıĢı davranıĢ ve görüĢlere karĢı hoĢgörülü değildir.

Toplumumuz ortalamadan ayrılanları toplumun dıĢına itmektedir.

Siyasal kültürümüz bireysellikten çok toplumsallığa önem vermekte, toplumun bireyin önünde olduğu kabul edilmektedir.

Toplumsal hayatın bütün alanları siyasetle ilgili görüldüğü için ülkemizde siyasetin müdahale alanı çok geniĢlemiĢtir. Toplumda siyasetin sınırı da belli değildir. VatandaĢ her türlü isteğinin devlet tarafından karĢılanmasını beklerken, devlet de kendisinde her alana sınırsız müdahale hakkını görmektedir. Her türlü isteğin devlet tarafından karĢılanmasının beklenmesi

36 Samuel P. Huntington, Jorge I. Dominguez, Siyasal GeliĢme, Çev. Ergun Özbudun, Siyasal Ġlimler Derneği Yayınları, Ankara, 1995, s. 19.

37 Melda Cimman ġimĢek, ĠletiĢim. Halkla ĠliĢkiler ve Siyasal Kültür, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı 11, Ankara, 1996, s. 742.

38 Ġlter Turan, Türkiye‟de Demokrasi Kültürü, Aybay Yayınları, Ġstanbul, 1996, s.25.

(26)

beraberinde her Ģeyin siyaset aracığıyla elde edilebileceği düĢüncesini de getirmektedir. Bu da ülkemizde demokrasinin iĢleyiĢini zorlaĢtırmaktadır.

Toplumumuzdaki özerk kurum ve toplulukların sayısı yeterli değildir. Devlet, kendisini sayıları zaten az olan kuruluĢ ve topluluklar karĢısında kayıtsız bir üstünlüğe sahip olarak görmekte, bunlar devlete tabi olması gereken birimler olarak değerlendirilmektedir. Toplumun yönetim sürecine örgütlü bir Ģekilde katılması engellenmektedir.

Siyasal kültürümüzde uzlaĢma değil, çatıĢma ön plana çıkmaktadır.

Toplumsal anlayıĢlarımızdan ödün vermek bir zaaf belirtisi olarak görülmektedir. UzlaĢma rejimi olarak tanımlanan demokrasiyle, uzlaĢmacı olmayan kültür arasında sürekli bir gerilim yaĢanmaktadır.

Siyasal kültürümüzdeki “siyasal seçkincilik” anlayıĢı da mutlaka altı çizilmesi gereken bir unsurdur. Belirli niteliklere haiz kiĢilerin toplumu yönetmekte özel hak sahibi olduğunu varsayan siyasal seçkincilik anlayıĢında, doğrunun, iyinin ve güzelin sadece bazı kiĢiler tarafından bilindiği kabul edilmektedir. Türkiye‟de özellikle bürokrasinin böyle bir anlayıĢa sahip olduğu görülmektedir. Bu anlayıĢa sahip kiĢiler devleti kutsamakta, toplumu ve bireyi ikinci plana itmektedirler.

Modern Türk siyasetinin bazı özellikleri vardır. ġöyle ki;

i. DeğiĢimin yukarıdan aĢağıya doğru gerçekleĢmesi; DeğiĢiklikler halkın zorlamasıyla aĢağıdan yukarıya değil, yönetimin ve aydınların isteğiyle ve istediği yönde yukarıdan aĢağıya olmuĢtur.

ii. Tepeden inmeci bir yaklaĢımın olması; Türkiye‟de iktidarı ele geçirenler ilk dönemlerde elit kesim olmuĢ, bu kesim halkı modernleĢtirilmesi, eğitilmesi ve güdülmesi gereken bir unsur olarak görmüĢtür. Bu nedenle geçmiĢten günümüze azalarak hemen her dönemde halka güvenmemiĢ, halkın bir süre daha kendi geleceğini kendisi tayin etmemesi gerektiğini düĢünmüĢlerdir.

Yöneticiler Türkiye‟nin demokratikleĢmesini savunmuĢlar ama bu kendi insiyatiflerinde olmuĢtur. Demokratik ortamın kurulması ve geniĢlemesi için halkın, önce devletin kuruluĢ temellerine bağlı olması, en azından tehdit

(27)

düzeyine varmadığı oranda halkın yönetime etkin biçimde katılması gerektiğine inanmıĢlardır.

iii. Çok partili hayatın sürekli kesintiye uğraması; Türkiye‟de Osmanlı‟dan günümüze kadar çok partili hayat sürekli kesintiye uğramıĢtır. Bunlar bazen darbe, bazen savaĢ, bazen de iktidarı ele geçiren kadroların iktidarı elden bırakmak istememesi gibi nedenlerdir.

iv. Çok partili hayatın esas, tek parti hayatın istisna olması; 1908 yılından günümüze kadar Türkiye olağanüstü dönemler hariç çok partili bir hayata sahiptir. Tek parti dönemlerini ise olağanüstü veya olağandıĢı dönemler olarak adlandırabiliriz. Bu dönemler;

1925 ġeyh Sait Ġsyanı sonrası ( 1925-1930)

Ġnkılapların yerleĢtirilmeye çalıĢılması ( 1930-1939) II. Dünya SavaĢı ( 1939-1945)

27 Mayıs askeri darbesi ( 1960-1961 ) 12 Eylül askeri darbe ( 1980-1983 )

Tüm bu dönemler toplamda 25 yıldan az bir süreyi kapsamaktadır. Bunların dıĢındaki dönemler siyasal muhalefetin bulunduğu dönemlerdir.

i. Elit-Halk uyuĢmazlığı; Türkiye‟de yönetici/aydın kesim ve halk birbirine güvenmemiĢtir. Aydınlar halkın seçimini küçümsemiĢ, halk ise aydına yabancı gözüyle bakmıĢtır. Aydın/yönetici kesim radikal ve müdahaleci, halk ise sessiz ve yavaĢ değiĢen ve de değiĢtiren özelliktedir. Zaman geçtikçe özellikler yer değiĢtirmiĢ, halk değiĢimci, yönetici statükocu olmaya baĢlamıĢtır. Bu süreç içinde yönetici/aydın kesim içinde halka dayanılması gerektiğine inanan görüĢ sayıları az olsa da bulunmaktaydı. Zaman içinde sayısı çoğalan bu düĢüncedeki yöneticiler iktidarı paylaĢmanın yollarını arayarak baĢarıya ulaĢmıĢlardır.

ii. Türk siyasal hayatında lider faktörü; belki de siyasal hayata müdahaleler sonucu siyasi hayat kurumsallaĢamadığından her müdahaleden sonra siyasal hayat yeniden dizayn edilmiĢtir. Bu dizaynlar sonucu liderin baĢarısızlık

(28)

nedeniyle halk tarafından değiĢtirilmesi imkanı olmamıĢtır. Türkiye‟de lidere bağlı siyasal yaĢam mevcuttur.

iii. DeğiĢimin yavaĢ ve aĢamalı olması; toplumsal modernleĢme de siyasal modernleĢmeyle beraber aĢamalı gerçekleĢmiĢtir.

Türk toplumundaki liderleri incelerken Adnan Menderes, Turgut Özal‟ın ortak noktaları olan muhafazakârlığa değinmek gerekmektedir.

Muhafazakârlık kavramı, kimi zaman övülen kimi zaman yerilen ama tam olarak tanınmayan bir düĢünce geleneği ve siyasi bir ideolojidir. Fransız Ġhtilali‟nin sonucu geleneklerden kopuĢun ve onu yeniden yapılandırılmasına tepki olarak ortaya çıkması nedeniyle kökeni Fransız Ġhtilali gibi çok eskilere dayanan muhafazakârlık kavramı hakkında genel bir bilgisizlik söz konusudur. Genellikle tutuculuk, gericilik ya da dincilik kavramlarıyla karıĢtırılmaktadır. Oysa ki muhafazakârlık kavramı köklü bir siyasi geleneği temsil etmektedir.

Kavramsal olarak; mevcut yapıya hayat veren, geleneksel değer ve normları koruma taraftarlığı ya da hızlı değiĢimle geleneklerden kopulmasına karĢı çıkmak anlamlarına gelen muhafazakarlık39, gündelik dilde „korumak‟ ya da „olduğu gibi muhafaza etmek‟ anlamına gelir.

Muhafazakârlık için farklı tanımlar yapabilmek mümkündür. Muhafazakârlık kavramı kimilerine göre; her olaya dini açıdan bakıp, her durumu dine göre yorumlayan ve yalnızca dini referans alan kiĢilerden oluĢan bir kavramın tanımıdır.

Kimilerine göre; gelenek ve göreneklere bağlı olarak, onların korunmasını sağlamak isteyenlerin ortaya çıkardığı tanımdır.

Kimilerine göre ise; bir ideoloji veya bir akım olmaktan çok bir tavırdır.

39 Ömer Demir ve Mustafa Acar, Sosyal Bilimler Sözlüğü, 6.Baskı, Adres Yayınları, Ankara, 2005, s.129

(29)

20. yüzyıl muhafazakârlık söyleminin yükseliĢinin gözlemlendiği yüzyıldır.

Öncelikle Amerika olmak üzere Ġngiltere ve Türkiye‟de de bu kavramı ve araçlarını kullanarak partiler iktidar olmaya baĢlamıĢtır. Türkiye‟de özellikle Turgut Özal döneminde ANAP Partisi muhafazakâr argümanları açık ve net bir Ģekilde kullanan bir partidir. Bir „düĢünce stili‟ ve bir „tutum‟ olarak muhafazakarlığın baĢlangıcı insanlık tarihinin baĢlangıcına kadar götürülebilir. Fakat bir siyasi doktrin ve bir ideoloji olarak muhafazakarlığın tarihi oldukça yenidir. Bu tarz muhafazakarlık miladı Aydınlanma Çağı olarak bilinen 18. Yüzyıldır. Fransız Devrimine tepki ve bu devrimin fikri ve felsefi temellerini hazırlayanlara yöneltilen eleĢtiri, muhafazakar ideolojinin doğmasını sağlamıĢtır40.

“Muhafazakâr olmak, aĢina olunanı bilinmeyene, denemiĢi denenmemiĢe, gerçeği gizeme, fiili olanı olası olana, sınırlıyı sınırlanmamıĢa, yakını uzağa, yeterliyi bolluğa, elveriĢliyi mükemmele ve Ģu anki gülüĢü hayali neĢeye tercih etmektir.” Yine muhafazakâr olmak, kendi Ģansına dayanmak, kendi araçlarının seviyesinde yaĢamak, kendisine ve kendi Ģartlarına benzer daha büyük tekâmül isteği ile tatmin olmaktır.‟41

Muhafazakârlığın belli baĢlı unsurları vardır. Bunlar baĢlıklar halinde Ģu Ģekilde sıralanabilir42;

1. Gelenek

2. Faydacılık (Pragmatizm) 3. Ġnsanın Kusurlu Olması 4. Organizmacılık

5. HiyerarĢi 6. Otorite

7. Mülkiyet dokunulmazlığı

40 Bekir Berat Özipek, Muhafazakarlık; Akıl, Toplum, Siyaset, (b) Muhafazakarlık, Devrim ve Türkiye, Ed. A. Çiğdem, Liberte Yayınları, Ġstanbul, 2004, s.66-70.

41 Micheal Oakeshott, Muhafazakar Olmak Üzerine, Çev. Ġsmail Seyrek, Muhafazakar DüĢünce Dergisi, Sayı:1, 2004, s.55-78.

42 Eric Jan Zürcher, ModernleĢen Türkiye‟nin Tarihi, ĠletiĢim Yayınları, 19. Baskı, Ġstanbul, 2005, s.40.

(30)

1.3. OSMANLI’DAN, GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DEKİ ÖNEMLİ SİYASAL AKTÖRLER VE ÖZELLİKLERİ

1.3.1. Osmanlı’nın Son Döneminin Önemli Siyasal Aktörleri

Osmanlı son dönemi denildiğinde aklımıza gelen 18 ve 19.yüzyıl yani Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun dağılma dönemi gelir. Dolayısıyla çalıĢmanın bu bölümünde özellikle 19. Yüzyılda imparatorluğun çöküĢ ve dağılma döneminde eylem ve duruĢlarıyla dikkat çeken önemli Osmanlı politik kimliklerine yer verilecektir. Bu Ģahsiyetlerin bazıları, hem imparatorluğun son döneminde, hem de onun küllerinden ortaya çıkan genç Türkiye Cumhuriyetinin doğuĢunda önemli roller üstlenmiĢlerdir.

Ġmparatorluğun yükselme dönemindeki padiĢahlara nazaran isimleri daha mütevazı Ģekilde anılsa da III. Selim ve II. Mahmut dönemin en önemli siyasi kimlikleridir. 18 ve 19.yüzyılda iz bırakmıĢ, ancak imparatorluğun çöküĢünü engelleyememiĢ olsalar da, her alanda baĢlattıkları giriĢimler Ġmparatorluğun gelecek kuĢakları üzerinde etkili olmuĢtur43.

Osmanlı Devletinde ilk ciddi reform giriĢimi III. Selim‟in saltanatına (1789- 1807) rastlar. Bu reform hareketlerinde devlet çarkı esaslı bir Ģekilde gözden geçirilmiĢ, bir takım düzenlemeler yapılmıĢtır.1792‟de Osmanlı –Rus savaĢı yenilgisinden sonra baĢlayan Nizam-ı Cedid dönemi III Selim‟in reformlarını kapsayan dönem olacaktır. Nizam-ı Cedit çoğunlukla askeri alandan yapılmıĢ olsa da bozulan düzeni yeniden Ģekillendirme adına önemli adımlar atılmıĢtır. Nizam-ı Cedit döneminde yenilik hareketlerini oluĢturmak için lahiyalar hazırlatılmıĢtır. Bunlar raporlar Ģeklindedir. Bu raporla meĢveret danıĢma meclisi içerisinde oluĢturulur.

Böylece kararlar devlet ileri gelenlerinin katıldığı ve padiĢahın baĢkanlık ettiği toplantılarda oluĢturulmaktadır. Bu durumda oluĢturulan kurulun adı Meclis-i MeĢverettir. Bu kurulda siyasi, idari, adli, asker, diplomatik kararlar alınmıĢtır.

Yapılan çalıĢmalara baktığımızda: Ayanların eskiden olduğu gibi yine seçimle iĢ

43 Mehdi, Gurra, Osmanlıdan Günümüze Din, Kültür ve Kimlik: Arnavutluk Gerçeği, Ünal ġenel (ed.), Uluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu - II, Bildiriler, Cilt I, Manisa, Celal Bayar Üniversitesi Yayını, 2010.

(31)

baĢına gelmeleri, bunların seçilmesine valilerin hiçbir Ģekilde karıĢmaması, Ģehir kethüdasının halk tarafından seçilmesi ve kadınların buna karıĢmaması; kadı ve naiplerin usulsüz iĢlemlerine son verilmesi, halktan alınan vergilerin sınırlandırılması devlet alanında yapılan yeniliklerdir. Askeri alanda Nizamı Cedid ordusunun kurulmasıdır. Diplomatik alanda ise Batı baĢkentlerinde ilk defa sürekli elçiliklerin açılmasını görmekteyiz44. Tüm bu yenilik hareketlerinin elbette ki maddi yükü bulunmaktadır, bu nedenle Ġrad-ı Cedit hazinesi oluĢturulmuĢtur. Selim döneminde yapılan yeniliklerin ardından Osmanlı Devleti‟nin toparlanması adına yapılan düzenlemeler bununla da sınırlı kalmamıĢtır.

Tanzimat öncesi reformculuğun doruk noktası (1808-1839) II. Mahmut dönemidir. 1808 yılında Sultan II. Mahmud‟un saltanatının ilk yıllarında ortaya konan Sened-i Ġttifak, bir anayasa, hatta bir kanun olmayıp, tarafların birbirlerine karĢı taahhütlerini ihtiva eden Ģer‟î bir vesikadır. ġahsî mutlak hâkimiyetin bir dereceye kadar sınırlanması ve yönetimin kontrolü konusunda ilk teĢebbüs özelliği taĢır Sened-i Ġttifak devletin iktidarını sınırlandırması bakımından önemli bir belgedir. Halkın katılımı olmadan hazırlanmıĢtır. Katılımcıları ne halktır ne de toplumun temsilcileridir. Osmanlı tarihinde iĢkenceyi yasaklayan ilk belge olması önem arz etmektedir45. Bu belge ile Osmanlı Devleti‟nde ilk defa padiĢah kendisi dıĢında bir kurumun varlığını kabul etmiĢ, ayanları tanımıĢtır.

Merkezi yapılandırmayı yeniden güçlendiren II. Mahmut reformlarını sağlamlaĢtırmak için paĢa ve beylerin direniĢini kırdı. Ayanların belli baĢlıları saf dıĢı bırakılarak merkezi siyasal birlik yeniden sağlandı. Tımar sistemi kaldırıldı.

Vaka-i Hayriye‟yle yeniçeri ocağının varlığına son verildi. Merkeziyetçilik sağlamlaĢtırıldı. Yeni okullar açıldı. Burada yetiĢen gençler merkezi bürokratik sistemin oluĢturulması sağlandı. Hukukun temelleri atıldı.(Dar-ı ġuray-ı Askeriye, Meclis-i Vala-ı Ahkâm-ı Adliye Dar-ı ġura-ı Babali ).Ceza kanunları (Kadıların yetkilerini kötüye kullanmalarını önlemek için: Ceza Kanunname-i Hümayunu, Memurine Mahsus Ceza Kanunu vb. yapılmıĢtır. Devlet toplum iliĢkileri açısından

44 Bülent Tanör, Osmanlı –Türk Anayasal GeliĢmeleri (1789-1980),YKY, Ġstanbul,2005,s 34-37.

45 Yılmaz Kızıltan, I. MeĢrutiyetin Ġlânı ve Ġlk Osmanlı Meclis-i Mebusan‟ı Gazi Üniverstesi, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı, 2006, 251-272.

(32)

mülkiyet hakkı ile din ve vicdan özgürlüğü ve eĢitlik hakkı tanımıĢtır:” Siz Rumlar, siz Ermeniler, Siz Yahudiler hepiniz Müslümanlar gibi Allah‟ın kulu ve benim tebaamsınız, dinleriniz başka başkadır; fakat hepiniz kanunun ve irade-i şahanemin himayesindesiniz46.‟‟

Sultan II. Mahmut‟un ölümünden sonra yerine oğlu büyük oğlu Sultan Abdülmecit geçti.1839‟dan 1861‟e kadar tahta kaldı. Dönemin en önemli vakası 1839‟da ilan edilen Tanzimat Fermanıdır. Fermanın mimarı Mustafa ReĢit PaĢa‟dır.

Bu fermanın ilanıyla:

 Sultanın tebaasının can, namus ve malının güvence altına alınması

 Ġltizam sisteminin yerini alacak muntazam bir vergilendirme sistemi

 Zorunlu askerlik sistemi

 Hangi dinden olursa olsun bütün tebaa için yasa önünde eĢitlik gibi maddeler yürürlüğe konularak, düzenlemeler getirildi.

Bu fermanla Osmanlı Devleti anayasal düzene adım atmıĢ olmaktaydı.

Hıristiyan cemaatler arasında milliyetçilik ve ayrılıkçılığın büyümesinin engelleneceği düĢülmüĢtür47.

Tanzimat fermanı batılı ve kamuoyları tarafından olumlu karĢılanmıĢtır.

Fakat Rusya ve Avusturya tedirgin olmuĢlardır. Bu yüzden pürüz çıkarma eğilimine girdiler. Osmanlı devletinin iç iĢlerine karıĢmak için bir fırsat yolu olarak kullandılar48.

Osmanlı Devletinin içiĢlerine karıĢmak için hep fırsat kollayan batılı devletler için fırsat Osmanlı-Rus savaĢıyla doğmuĢtu. Kırım Harbi sonucu 1856 Paris BarıĢ Konferansı‟nda Rus tehlikesine karĢı Osmanlı devletini koruma bedeli olarak ortaya çıkan belge Islahat Fermanı‟dır. Osmanlı üzerinde oluĢan milletlerarası siyasî, sosyal ve iktisadî baskılar, düzenleme ihtiyaçlarını daha

46 Bülent Tanör, a.g.e., s 64-70.

47 Eric Jan Zürcher, a.g.e., s.85.

48 Halil Ġnalcık, Sened-i Ġttifak ve Gülhane Hattı Hümayunu, TTK Belgeleri, Ankara 1964, XXVIIl/1 12, s.648.

(33)

belirgin hale getirmiĢ ve devlete bir zorunluluk yüklemiĢtir. Yani Osmanlı dıĢı siyasî beklentiler, Osmanlı devlet adamlarına Islahat Fermanı‟nın ilân edilmesi zorunluluğunu yüklemiĢtir49.

Islahat Fermanının temel hedefi, gayrimüslimlere devlet memuru olabilme yolunun açılması, Eyalet meclislerinde temsil sağlama hakkı, mülk edinebilme hakkının verilmesi, temel anlamda Müslim-Gayrimüslim eĢitliğini sağlamaktır.

Sultan Abdülmecit zamanında yayımlanmıĢtır. Tanzimat Dönemi'nin önde gelen devlet adamlarından biri olan Sadrazam Mehmet Emin Âli PaĢa tarafından yürürlüğe konmuĢtur50.

 Mahkemeler herkese açık olacak ve herkes kendi dinine göre yemin edecektir. Karakollar ve hapishaneler ıslah edilecektir.

 Herkes Ģirket ve banka kurabilecektir.

 Gayrimüslimler devlet memuru olabilecektir. Askeri hizmetlere ve okullara alınacaklardır.

 ĠĢkence, dayak ve angarya kaldırılacaktır.

 Vergi toplanmasında iltizam usulüne son verilecektir.

 Gayrimüslimlere geniĢ manada din ve vicdan özgürlüğü sağlanacak.

Banka, okul, kilise, hastane kurabileceklerdir.

 Müslüman ve gayrimüslimler kanun önünde eĢit sayılacaklar.

 Cizye ve haraç kaldırılacaktır.

 Hıristiyan unsurlar serbest bir Ģekilde ayinler yapabilecektir.

49 Musa GümüĢ, Anayasal MeĢruti Yönetime Medhal: 1856 Islahat Fermanı‟nın Tam Metin Ġncelemesi, sayı 47, 2008, 215-240

50 Bülent Tanör, a.g.e., s. 96.

(34)

 Hiç kimse din veya mezhep değiĢtirmeye zorlanmayacak.

 Müslüman ile gayrimüslimler arasındaki davalara bakmak için karma mahkemeler kurulacaktır51. Islahat Fermanı dıĢ güçlerin Osmanlı iç iĢlerine karıĢmasını engelleyememiĢtir. Bu nedenle tam olarak amacına ulaĢamamıĢtır.

19.Yüzyıl imparatorluğun en uzun yüzyılıdır. Ülke siyasal ve ekonomik karıĢıklıklar içerindedir. Tanzimat‟ın ilanından sonra ülkede farklı bir siyasi kuĢak doğmuĢtur.

Bu kuĢak mevcut siyasî rejimi sorgulayan, memleketin sosyal ve ekonomik sıkıntısını irdeleyen genç Osmanlılardır. ġinasi, Namık Kemal, Ali Suavî, Ziya PaĢa, Agâh Efendidir. PadiĢahın mutlak otoritelerine karĢı ilk muhalefeti teĢkil etmiĢlerdir. Çoğu Avrupa ihtilallerini görmüĢ olan bu gençler çıkardıkları gazetelerle (Muhbir, Hürriyet, Ġbret) halkı aydınlatmaya çalıĢarak hukuki rejimin yerleĢmesi için çaba sarf etmiĢlerdir52.

Genç Osmanlılar, bir süre fikirleri yaymak için basını kullanmıĢlardır. 1867-1875 (Bulgar bunalımı, Bosna isyanı, Ekonomik kıtlık) Osmanlı devletinin içte ve dıĢta oldukça sorunlu bir dönemdi. Genç Osmanlılar hürriyet fikirlerinin yerleĢmesi için PadiĢahın azlini istiyorlardı. Halkı padiĢaha karĢı böyle bir ayaklanmaya kıĢkırtmak da oldukça zordu. Eğer medrese öğrencilerinin desteğini alırsa halkta onları destekleyebilirdi.

Sadrazam Mahmut Nedim PaĢa aleyhtarlarıyla birlikte medrese öğrencilerini ayaklandırdılar.11 Mayıs 1876 günü Fatih, Beyazıt ve Süleymaniye medreselerindeki öğrenciler dersleri boykot ederek ayaklandılar. “Devlet ve memleketin hukuk ve istiklali Bab-ı Âli‟ye doğru yürüyen kalabalık PadiĢah‟tan Sadrazam Mahmut Nedim PaĢa ile ġeyhülislâm Hasan Fehmi Efendi‟nin azlini istediler. Ġstekleri kabul olundu. “Softalar Kıyımı” olarak bilinen bu olay Abdülaziz‟i daha da endiĢeye düĢürdü. Bu olaydan sonra sadrazamlığa Mütercim Mehmet RüĢtü PaĢa, Seraskerliğe Hüseyin Avni PaĢa getirildiler. Mithat PaĢa‟da Vükelâ heyetine tayin edildi. Abdülaziz Mithat PaĢa‟dan bir lâyiha hazırlamasını

51 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, Cilt VI, s.6-7.

52 Yılmaz Kızıltan, a.g.e., s. 251-272.

(35)

istedi Sultan Abdülaziz lâyihayı hiç dikkate almayarak, yine eskisi gibi keyfî hareketlerine devam etti53.

Genç Osmanlılar I. MeĢrutiyet‟ in ilanı gerçekleĢtirmek için Mithat PaĢa, Serasker Hüseyin Avni PaĢa, Askeri Mektepler Nazırı Süleyman PaĢa ve ġeyhülislam Hayrullah Efendi 30 Mayıs 1876 hükümet darbesi yaptılar. Bu darbeyle Abdülaziz hal edildi, yerine V. Murat tahta geçti. Fakat akıl sağlığı yerinde olmadığı için, padiĢah olursa meĢrutiyeti ilan etme sözü veren II. Abdülhamit geçmiĢtir. 23 Aralık 1876 senesinde meĢrutiyet ilan edilmiĢtir54.

KuruluĢundan 1876 senesine kadar mutlakıyetle yönetilen Osmanlı devleti böylece parlamenter sistemle tanıĢıyordu. Yeni Anayasa taslağı Mithat PaĢa baĢkanlığında Ziya PaĢa ve Namık Kemal‟in de ortak çalıĢmasıyla Fransız ve Belçika anayasaları örnek alınarak padiĢahın önerdiği bir kurul tarafından hazırlandı. Bu üyeler: Maarif Nazırı Cevdet PaĢa, Nâfıa Nazırı Server PaĢa, Fetva Emini Hadik Efendi, Hariciye MüsteĢarı Aleksandır Efendi, Adliye MüĢteĢarı Vahan Efendi, ġuray-ı Devlet üyesi Ohanis Efendi ve Namık Kemal‟dir. Kanuni Esasi‟nin hazırlanıĢında halkın temsilini sağlayacak herhangi bir kurul olmadığı gibi, halk oylaması da yapılmamıĢtır. Bu nedenle 1876 metni hukuki açıdan padiĢahın tek yanlı bir iĢleminden doğmuĢ bir ferman anayasasıdır55.

MeĢrutiyet yönetimi fazla uzun sürmemiĢ, 1877-78 Osmanlı - Rus Harbi bahane edilerek meĢruti yönetime son verilmiĢ, 33 yıl baskı ve istibdatla ülke yönetilmiĢtir.

Bu yaĢanılanlar dönemin en önemli siyasi olayları ve figürleridir. Neticede, Sultan II. Abdülhamit Kanun-ı Esasî‟nin kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak, (Kanun-i Esasi, padiĢaha Meclis-i Mebusan‟ ı kapatma hakkı tanımıĢtı.) Meclisi süresiz tatil etti ve Anayasayı askıya aldı (13 Şubat 1878)56.

II Meşrutiyetin İlanı (23/24temmuz 1908)

53 Yılmaz Kızıltan, a.g.e., 251-272.

54 Eric Jan Zürcher, a.g.e., s.116-117.

55Hakan Uzun, Türk Demokrasi Tarihinde I. MeĢrutiyet Dönemi, Gazi Üniversitesi KırĢehir Eğitim Fakültesi, Cilt 6, Sayı 2, (2005), 145-162.

56Ahmet Oğuz, Birinci MeĢrutiyet Meclisi‟nin Kapatılmasının Sonuçları Üzerine NevĢehir Barosu Dergisi, Sayı 1, 2014.

Referanslar

Benzer Belgeler

1908 yılı Aralık ayında gerçekleştirilen seçimlerde İttihat ve Terakki parlamentoda çoğunluğu elde etmiştir. Her ne kadar bir parti şeklini almamış olsa da arka

Do~um rd~~ dolay~szyle; Tertib Edenler: Tâhir Ça~atay, Ali Alk~~, Saadet Ça~atay ~shaki, Hasan Agay. Eserin, Tertib Hey'eti ad~na, Prof. Saadet Ça~atay-~shaki taraf~ndan

Araştırma kapsamında, üniversite öğrencilerinin sosyal medya kullanım alışkanlıkları ile sosyal medyayı bir siyasal iletişim aracı

Kızıldağ'da görülen cevherleşmeler genel .anlamda Fe-sülfid/oksit cevherleşmesi olarak kabul edilebilir., Fe- sülfid/oksit cevherleşmeleri, içinde yaygın olarak fakat çok

sadece buruşuk tanelerden yetişen bitkilerin tamamının buruşuk olduğunu gördü. Mendel her seferinde dikkate değer sonuçlar elde ediyordu. Mendel’in asıl önemli ça-

Birinci uygulama verilerinden elde edilen ve genel varyansa dayalı yöntem ile bulunan hesap değerleri: .... Birinci uygulama verilerinden elde edilen ve Mantel-Haenzel yöntemi

Education management followed by National Education Act of B.E.2542(1999) as amended (2nd Edition) (2002) section 39 has been determined that Ministry of Education

TPACK is the framework that adds technological knowledge (TK),.. or knowledge and skills in operating all types of technology, into PCK. The interconnection among CK, PK, and