• Sonuç bulunamadı

Her siyasal sistemde toplum üyelerinin siyasal sisteme iliĢkin inançları ve tutumları olduğu gibi, siyasete iliĢkin davranıĢ kuralları da bulunmaktadır. Bunların tümü

„siyasal kültürü‟ oluĢturmaktadır. Siyasal kültür, aynı zamanda „bütünsel kültürün siyasal yönleri‟ olarak ifade edilmekte birlikte bir alt sistemidir.35

31 Uğur Zel. a.g.e, s.113.

32 Tamer Koçel , a.g.e., s. 134.

33 Uğur Zel, a.g.e., s.113-114.

34 Uğur Zel, a.g.e., s.114.

35 Özer Ozankaya, Prof.Dr. Ġnan Özer‟in Siyasal Kültür, Demokrasi ve Demokratik Değerler Adlı Makalesinin Değerlendirilmesi‟, http/www.liberaldt.com.

Bir toplumun siyasal kültürü, toplum üyelerinin siyasal nesneler karĢısındaki değer ve yönelimleri ile siyasal semboller hakkındaki inançlarından oluĢmaktadır. Siyasal kültür hem kamusal olaylardan hem de özel tecrübelerden beslenmektedir. Siyasal kültür, aynı zamanda bir toplumun temel siyasal değerlerine de Ģekil vermektedir.36

Siyaset Bilimciler üç ayrı siyasal kültür türü bulunduğunu belirtmektedirler.

Bireylerin ilgisinin asla ulusal seviyeye ulaĢamadığı „mahalli kültür‟, bireylerin siyasal sisteme karĢı pasif bir tutum içinde oldukları „tabiiyet kültürü‟ ve bireylerin siyasal sistemi etkileyebileceklerine dair inanç ve sisteme ait bilgilerle donanmıĢ oldukları „katılımcı kültür37.

Siyasal kültürümüzün kendine has özellikleri olduğunu ve evrensel demokratik değerler ile iliĢki kurmakta zorlandığını ifade eden Ġlter Turan, Türkiye‟deki siyasal kültür ortamının özelliklerini Ģöyle sıralamaktadır38;

Toplumumuz kendi içinde yeterince farklılaĢmamıĢtır. Bu durum da siyaset alanını yakından etkilemektedir. FarklılaĢmanın ifadesi güçleĢmekte, farklılaĢmanın dile getirilmesi bölücü bir eylem olarak değerlendirilmektedir.

DüĢünce üzerine sınır koyma eğilimleri de artmaktadır.

Toplumumuz ortalama dıĢı davranıĢ ve görüĢlere karĢı hoĢgörülü değildir.

Toplumumuz ortalamadan ayrılanları toplumun dıĢına itmektedir.

Siyasal kültürümüz bireysellikten çok toplumsallığa önem vermekte, toplumun bireyin önünde olduğu kabul edilmektedir.

Toplumsal hayatın bütün alanları siyasetle ilgili görüldüğü için ülkemizde siyasetin müdahale alanı çok geniĢlemiĢtir. Toplumda siyasetin sınırı da belli değildir. VatandaĢ her türlü isteğinin devlet tarafından karĢılanmasını beklerken, devlet de kendisinde her alana sınırsız müdahale hakkını görmektedir. Her türlü isteğin devlet tarafından karĢılanmasının beklenmesi

36 Samuel P. Huntington, Jorge I. Dominguez, Siyasal GeliĢme, Çev. Ergun Özbudun, Siyasal Ġlimler Derneği Yayınları, Ankara, 1995, s. 19.

37 Melda Cimman ġimĢek, ĠletiĢim. Halkla ĠliĢkiler ve Siyasal Kültür, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı 11, Ankara, 1996, s. 742.

38 Ġlter Turan, Türkiye‟de Demokrasi Kültürü, Aybay Yayınları, Ġstanbul, 1996, s.25.

beraberinde her Ģeyin siyaset aracığıyla elde edilebileceği düĢüncesini de getirmektedir. Bu da ülkemizde demokrasinin iĢleyiĢini zorlaĢtırmaktadır.

Toplumumuzdaki özerk kurum ve toplulukların sayısı yeterli değildir. Devlet, kendisini sayıları zaten az olan kuruluĢ ve topluluklar karĢısında kayıtsız bir üstünlüğe sahip olarak görmekte, bunlar devlete tabi olması gereken birimler olarak değerlendirilmektedir. Toplumun yönetim sürecine örgütlü bir Ģekilde katılması engellenmektedir.

Siyasal kültürümüzde uzlaĢma değil, çatıĢma ön plana çıkmaktadır.

Toplumsal anlayıĢlarımızdan ödün vermek bir zaaf belirtisi olarak görülmektedir. UzlaĢma rejimi olarak tanımlanan demokrasiyle, uzlaĢmacı olmayan kültür arasında sürekli bir gerilim yaĢanmaktadır.

Siyasal kültürümüzdeki “siyasal seçkincilik” anlayıĢı da mutlaka altı çizilmesi gereken bir unsurdur. Belirli niteliklere haiz kiĢilerin toplumu yönetmekte özel hak sahibi olduğunu varsayan siyasal seçkincilik anlayıĢında, doğrunun, iyinin ve güzelin sadece bazı kiĢiler tarafından bilindiği kabul edilmektedir. Türkiye‟de özellikle bürokrasinin böyle bir anlayıĢa sahip olduğu görülmektedir. Bu anlayıĢa sahip kiĢiler devleti kutsamakta, toplumu ve bireyi ikinci plana itmektedirler.

Modern Türk siyasetinin bazı özellikleri vardır. ġöyle ki;

i. DeğiĢimin yukarıdan aĢağıya doğru gerçekleĢmesi; DeğiĢiklikler halkın zorlamasıyla aĢağıdan yukarıya değil, yönetimin ve aydınların isteğiyle ve istediği yönde yukarıdan aĢağıya olmuĢtur.

ii. Tepeden inmeci bir yaklaĢımın olması; Türkiye‟de iktidarı ele geçirenler ilk dönemlerde elit kesim olmuĢ, bu kesim halkı modernleĢtirilmesi, eğitilmesi ve güdülmesi gereken bir unsur olarak görmüĢtür. Bu nedenle geçmiĢten günümüze azalarak hemen her dönemde halka güvenmemiĢ, halkın bir süre daha kendi geleceğini kendisi tayin etmemesi gerektiğini düĢünmüĢlerdir.

Yöneticiler Türkiye‟nin demokratikleĢmesini savunmuĢlar ama bu kendi insiyatiflerinde olmuĢtur. Demokratik ortamın kurulması ve geniĢlemesi için halkın, önce devletin kuruluĢ temellerine bağlı olması, en azından tehdit

düzeyine varmadığı oranda halkın yönetime etkin biçimde katılması gerektiğine inanmıĢlardır.

iii. Çok partili hayatın sürekli kesintiye uğraması; Türkiye‟de Osmanlı‟dan günümüze kadar çok partili hayat sürekli kesintiye uğramıĢtır. Bunlar bazen darbe, bazen savaĢ, bazen de iktidarı ele geçiren kadroların iktidarı elden bırakmak istememesi gibi nedenlerdir.

iv. Çok partili hayatın esas, tek parti hayatın istisna olması; 1908 yılından günümüze kadar Türkiye olağanüstü dönemler hariç çok partili bir hayata sahiptir. Tek parti dönemlerini ise olağanüstü veya olağandıĢı dönemler olarak adlandırabiliriz. Bu dönemler;

1925 ġeyh Sait Ġsyanı sonrası ( 1925-1930)

Ġnkılapların yerleĢtirilmeye çalıĢılması ( 1930-1939) II. Dünya SavaĢı ( 1939-1945)

27 Mayıs askeri darbesi ( 1960-1961 ) 12 Eylül askeri darbe ( 1980-1983 )

Tüm bu dönemler toplamda 25 yıldan az bir süreyi kapsamaktadır. Bunların dıĢındaki dönemler siyasal muhalefetin bulunduğu dönemlerdir.

i. Elit-Halk uyuĢmazlığı; Türkiye‟de yönetici/aydın kesim ve halk birbirine güvenmemiĢtir. Aydınlar halkın seçimini küçümsemiĢ, halk ise aydına yabancı gözüyle bakmıĢtır. Aydın/yönetici kesim radikal ve müdahaleci, halk ise sessiz ve yavaĢ değiĢen ve de değiĢtiren özelliktedir. Zaman geçtikçe özellikler yer değiĢtirmiĢ, halk değiĢimci, yönetici statükocu olmaya baĢlamıĢtır. Bu süreç içinde yönetici/aydın kesim içinde halka dayanılması gerektiğine inanan görüĢ sayıları az olsa da bulunmaktaydı. Zaman içinde sayısı çoğalan bu düĢüncedeki yöneticiler iktidarı paylaĢmanın yollarını arayarak baĢarıya ulaĢmıĢlardır.

ii. Türk siyasal hayatında lider faktörü; belki de siyasal hayata müdahaleler sonucu siyasi hayat kurumsallaĢamadığından her müdahaleden sonra siyasal hayat yeniden dizayn edilmiĢtir. Bu dizaynlar sonucu liderin baĢarısızlık

nedeniyle halk tarafından değiĢtirilmesi imkanı olmamıĢtır. Türkiye‟de lidere bağlı siyasal yaĢam mevcuttur.

iii. DeğiĢimin yavaĢ ve aĢamalı olması; toplumsal modernleĢme de siyasal modernleĢmeyle beraber aĢamalı gerçekleĢmiĢtir.

Türk toplumundaki liderleri incelerken Adnan Menderes, Turgut Özal‟ın ortak noktaları olan muhafazakârlığa değinmek gerekmektedir.

Muhafazakârlık kavramı, kimi zaman övülen kimi zaman yerilen ama tam olarak tanınmayan bir düĢünce geleneği ve siyasi bir ideolojidir. Fransız Ġhtilali‟nin sonucu geleneklerden kopuĢun ve onu yeniden yapılandırılmasına tepki olarak ortaya çıkması nedeniyle kökeni Fransız Ġhtilali gibi çok eskilere dayanan muhafazakârlık kavramı hakkında genel bir bilgisizlik söz konusudur. Genellikle tutuculuk, gericilik ya da dincilik kavramlarıyla karıĢtırılmaktadır. Oysa ki muhafazakârlık kavramı köklü bir siyasi geleneği temsil etmektedir.

Kavramsal olarak; mevcut yapıya hayat veren, geleneksel değer ve normları koruma taraftarlığı ya da hızlı değiĢimle geleneklerden kopulmasına karĢı çıkmak anlamlarına gelen muhafazakarlık39, gündelik dilde „korumak‟ ya da „olduğu gibi muhafaza etmek‟ anlamına gelir.

Muhafazakârlık için farklı tanımlar yapabilmek mümkündür. Muhafazakârlık kavramı kimilerine göre; her olaya dini açıdan bakıp, her durumu dine göre yorumlayan ve yalnızca dini referans alan kiĢilerden oluĢan bir kavramın tanımıdır.

Kimilerine göre; gelenek ve göreneklere bağlı olarak, onların korunmasını sağlamak isteyenlerin ortaya çıkardığı tanımdır.

Kimilerine göre ise; bir ideoloji veya bir akım olmaktan çok bir tavırdır.

39 Ömer Demir ve Mustafa Acar, Sosyal Bilimler Sözlüğü, 6.Baskı, Adres Yayınları, Ankara, 2005, s.129

20. yüzyıl muhafazakârlık söyleminin yükseliĢinin gözlemlendiği yüzyıldır.

Öncelikle Amerika olmak üzere Ġngiltere ve Türkiye‟de de bu kavramı ve araçlarını kullanarak partiler iktidar olmaya baĢlamıĢtır. Türkiye‟de özellikle Turgut Özal döneminde ANAP Partisi muhafazakâr argümanları açık ve net bir Ģekilde kullanan bir partidir. Bir „düĢünce stili‟ ve bir „tutum‟ olarak muhafazakarlığın baĢlangıcı insanlık tarihinin baĢlangıcına kadar götürülebilir. Fakat bir siyasi doktrin ve bir ideoloji olarak muhafazakarlığın tarihi oldukça yenidir. Bu tarz muhafazakarlık miladı Aydınlanma Çağı olarak bilinen 18. Yüzyıldır. Fransız Devrimine tepki ve bu devrimin fikri ve felsefi temellerini hazırlayanlara yöneltilen eleĢtiri, muhafazakar ideolojinin doğmasını sağlamıĢtır40.

“Muhafazakâr olmak, aĢina olunanı bilinmeyene, denemiĢi denenmemiĢe, gerçeği gizeme, fiili olanı olası olana, sınırlıyı sınırlanmamıĢa, yakını uzağa, yeterliyi bolluğa, elveriĢliyi mükemmele ve Ģu anki gülüĢü hayali neĢeye tercih etmektir.” Yine muhafazakâr olmak, kendi Ģansına dayanmak, kendi araçlarının seviyesinde yaĢamak, kendisine ve kendi Ģartlarına benzer daha büyük tekâmül isteği ile tatmin olmaktır.‟41

Muhafazakârlığın belli baĢlı unsurları vardır. Bunlar baĢlıklar halinde Ģu Ģekilde sıralanabilir42;

1. Gelenek

2. Faydacılık (Pragmatizm) 3. Ġnsanın Kusurlu Olması 4. Organizmacılık

5. HiyerarĢi 6. Otorite

7. Mülkiyet dokunulmazlığı

40 Bekir Berat Özipek, Muhafazakarlık; Akıl, Toplum, Siyaset, (b) Muhafazakarlık, Devrim ve Türkiye, Ed. A. Çiğdem, Liberte Yayınları, Ġstanbul, 2004, s.66-70.

41 Micheal Oakeshott, Muhafazakar Olmak Üzerine, Çev. Ġsmail Seyrek, Muhafazakar DüĢünce Dergisi, Sayı:1, 2004, s.55-78.

42 Eric Jan Zürcher, ModernleĢen Türkiye‟nin Tarihi, ĠletiĢim Yayınları, 19. Baskı, Ġstanbul, 2005, s.40.

1.3. OSMANLI’DAN, GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DEKİ ÖNEMLİ SİYASAL