• Sonuç bulunamadı

-8-TANRI HAKKINDA KONUŞMA: DİN DİLİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "-8-TANRI HAKKINDA KONUŞMA: DİN DİLİ"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-8-

TANRI HAKKINDA KONUŞMA: DİN DİLİ

• Doğrulama İlkesi ve Din Dili

• Yanlışlama İlkesi

• Wittgenstein ve Dil Oyunları

• Tenzihi Dil

• Dini Sembolizm

• Analojik Yaklaşım

(2)

Din Dili

• Dini ifadelerin doğruluk değeri, ve bu ifadelerin anlamlı olup olmadıkları mevzusu tartışılagelmiştir.

Bin dili, Tanrı veya din hakkında söylenmiş ifadeleri, önermeleri ve iddiaları içermektedir.

• Din dilinin genel olarak Din Felsefecileri arasında üç biçimde değerlendirildiğini söyleyebiliriz:

i. A. Flew ve Kai Nielsen gibi, mantıksal pozitivizmin temel iddialarından yola çıkarak dini akıl dışı gören ve dinin temel iddialarının mantıksal tutarlılığa sahip olmadığı konusunda deliller ileri sürenler.

ii. N. Malcom ve D. Z. Philips gibi, Wittgenstein’ın görüşlerini benimseyerek din dilinin kendi içerisinde anlamlı ve tutarlı olduğunu savunanlar.

iii. J. Hick, W. L. Craig, R. Swinburne gibi ‘Tanrı vardır’ gibi inançların temel iddialarının rasyonel biçimde ispatlanabileceğini savunanlar.

(3)

Doğrulama İlkesi ve Din Dili

• Doğrulama ilkesi, herhangi bir ifade veya önermenin, duyu verileri ve gözlem yoluyla doğrulanabilmesi veya totolojik olması durumunda anlamlı olabileceğini savunan felsefi bir ilkedir.

• A. J. Ayer de doğrulama ilkesini benimsemiş ve bir önermenin

doğrulanamaması durumunda ya anlamsız ya da totolojik olduğunu

iddia etmiştir. Anlamsız ifadesi ile o, ‘olgusal olarak anlamlı

olmamasını’ kastetmektedir.

(4)

• Doğrulanabilirlik ilkesini, pratik olarak doğrulanabilirlik ve ilkede doğrulanabilirlik olarak ikiye ayırabiliriz. İlki gözlem yoluyla kolayca doğrulama için kullanılırken; ikincisi şu anki teknolojik, teknik imkanlarımızla güç yetiremediğimiz halde ilerde belki doğrulanması mümkün olacak durumlar için kullanılmaktadır.

• Güçlü ve zayıf doğrulama şeklinde bir ayrıma da yine Ayer tarafından

dikkat çekilmiştir. Güçlü doğrulama doğrudan gözlemle doğrulama için

kullanılırken; zayıf doğrulama, gözlem ve deneyden kaynaklanan bir

şüpheye konu olmayan olası olarak doğru olduğu gösterilebilen

ifadelere işaret eder.

(5)

Doğrulama ilkesine bazı eleştiriler yöneltilmiştir:

• İlk olarak doğrulama ilkesinin kendisi kendi koyduğu kriteri karşılamamaktadır.

• Tanrı hakkında konuşmak, eskatolojik olarak doğrulanabilir niteliktedir.

• Güçlü doğrulama ilkesi birçok bilgi alanını dışarıda bırakmaktadır.

• Delil problemi, yani hangi konuda hangi delilin kabul edileceğine dair bir takım sıkıntılar mevcuttur. Zayıf doğrulama ilkesinde de bu noktada bir problem vardır.

• Anlamlı olup doğrulanamaz olan ifadelerin varlığı.

(6)

Yanlışlama İlkesi

• Bu ilkenin temel temel iddiası yanlışlanma imkanı olan bir önermenin yanlışlanmadığı sürece kabul edileceğidir.

• Ayrıca bu ilkeye göre, bir önerme ya da teorinin hangi şartlarda yanlış olacağını ya da yanlışlanabileceğini bilemiyorsak o takdirde bu önerme ya da teori anlamsızdır.

Yani lehinde ya da aleyhinde olgusal-tecrübi deliller getiremiyorsak anlamsızdır.

• Yanlışlama ilkesi de farklı içeriğe sahip, farklı türdeki bilgilerin aynı metotla değerlendirilmesinin yanlış olduğundan hareketle eleştirilmiştir.

• Yapısal olarak olgusal içerikli önermelerden farklılığı nedeniyle dini önermeler yanlışlanabilir değildir.

(7)

Wittgenstein ve Dil Oyunları

• Wittgenstein’ın felsefesine göre anlam malzeme çantası örneğinde olduğu gibi dil oyunlarına bağlı bir kullanımdır.

• Buna göre, bir sözcüğün kullanımdan bağımsız bir anlamı olmadığı gibi

böyle bir kullanım (anlam) da bir dil oyununun kurallarına göre farklılık

gösterir. Dil oyunları farklı yaşam biçimlerine ilişkin uzlaşımların

ürünüdür. Din dili de bu minvalde değerlendirilmelidir. Dini inançlar

dini kavramları kullanmaktan ve böyle bir kavramsal sisteme duygusal

olarak bağlanmaktan başka bir şey ifade etmezler. Bu inançların

doğruluklarından veya yanlışlıklarından; makul olup olmadıklarından

bahsedilemez.

(8)

• Wittenstein’a eleştiri olarak; insanların belli bir kavramsal çerçevenin veya dil oyununun çerçeve önermelerini kabul ederek ona dahil oldukları doğru olmakla beraber, bu durumun, bahsi geçen çerçeve önermelerin doğru olup olmadıkları noktasındaki epistemik soruyu ortadan kaldırmadığı açıktır.

• İnsanların belli bir yaşam biçimi çerçevesinde bir takım temel

kurallar/önermeler etrafında uzlaşmaları, tek başına o temel

kuralların/önermelerin doğru olduğu veya eleştiriye konu

olamayacakları anlamına gelmez.

(9)

Tenzihi Dil ve Din Dili

• Bu anlayış, insanların Tanrı hakkında sadece negatif terimlerle, yani olumsuzlama yoluyla konuşabileceğini ileri sürer.

• Buna göre, Tanrı’da varlık-mahiyet ayrımı olmadığından ve aynı zamanda Tanrı aşkın ve mutlak anlamda basit bir varlık olduğu için, Tanrı’nın mahiyetine ait bilgiye sahip olamayız. Bu nedenle O’nun sadece ne olmadığı konusunda tenzihi bir dil kullanabiliriz.

• Tanrı’nın zaman dışında ve mutlak varlık olması; insanın ise zamanda ve mekanda var olabilmesi nedeniyle sınırlı bir varlık olması bu temel problemi ortaya çıkarmaktadır. Buna göre zorunlu ile mümkün varlığın aynı kavramlara sahip olamayacağı öne sürülmüştür.

(10)

• Negatif teolojinin yani tenzihi dilin Tanrı’nın ne olduğu sorusunu cevaplamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ona pozitif anlamda nitelikler atfetmek kaçınılmaz gözükmektedir. Eğer insan kavramsal dünyası ile Tanrı’nın nitelikleri arasında hiçbir ortak zemin yoksa O’nun var olduğu nasıl ileri sürülebilir.

• Sonuç olarak tenzihi dilin Tanrı’nın varlığını bile ortaya koyup

koyamayacağı tartışmalıdır.

(11)

Dini Sembolizm

• Bu anlayışa göre anlatılmak istenenin doğrudan duyulara ve hayale takdim şekli olan dolaylı anlatım dışında Tanrı’dan söz etmenin imkanı yoktur.

• Sembolik dil; ucu açık, aşırı ve keyfi anlamlara çekilebileceği

yönlerinden eleştirilmiştir.

(12)

Analojik Yaklaşım

• Thomas Aquinas tarafında geliştirilen bu anlayış, tenzihi dili reddetmiş, tenzih ile literal anlam arasında orta bir yol bulmaya çalışmıştır. Analojik yaklaşım bunun sonucudur.

• Tek anlamlı kullanımın Tanrı için uygun düşmemesi ve çok anlamlı ifadelerin de Tanrı hakkında bilinemezci bir tutuma götürebileceği iddiası Aquinas’ı analojik yaklaşımı benimsemeye itmiştir.

• Analojik yaklaşım da; tenzihten farklı olmadığı, bir niteliğin analojinin

iki unsurunda ne derece geçerli olduğu ve bunun sınırlarının ne

olduğunun belirsiz olması yönünden eleştirilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sample Candidate adlı kişinin ölçülen sayısal anlama ve akıl yürütme yeteneği karşılaştırma grubuna göre ortalamanın altında.. Elde ettiği sonuç bu gruptaki

After blood samples are collected by active and passive surveillance, they are evaluated by L2 type Public Health Laboratories and all positives and 20% of negative ones are sent

Hence, 432Hz and 174Hz are useful for reducing the stress,but, 185 Hz does not provide any relaxation in the mind.The analysis of 3D temperature profiles, linear

Ulaşım modeline göre 2006 yılında toplu taşıma sistemi içinde %4 olarak hesaplanan, öneri hatlar eklendiğinde %4,4’e çıkan denizyolu toplu taşıma sistemi

Quality control is an integrated activity in the company as a means of improving, maintaining, directing and enhancing the quality of production on an ongoing basis so that the

• Tedaviden tedaviye veya tedavi sırasında değişen organ hareketleri... • Sistematik hata: Planlama aşamasında olan tüm hastaları etkileyen hatalara sistematik

RT için kullnılan MV enerji ile yüksek enerjili X ışınlarını absorblayan ilave kurşun plaka film kasetlerinde kullanılarak elde edilmekteydi, port kasetler tedavi alanına

Bu çalışmada, rutin tanıda uzun süredir kullandığımız rekombinan HIV 1/2 LIA (INNO-LIA ® , Fujirebio, Ghent, Belçika) ile daha hızlı sonuç verebilen, HIV-1 ve HIV-2