• Sonuç bulunamadı

İ stihbarat Raporları I ş ı ğ ında Saruhan Mebusu Yüzellilik Re ş it Bey’in Sürgün Yılları*

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İ stihbarat Raporları I ş ı ğ ında Saruhan Mebusu Yüzellilik Re ş it Bey’in Sürgün Yılları*"

Copied!
27
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print) Volume 10 Issue 3, p. 79-105, April 2018

DOI No: 10.9737/hist.2018.596

Volume 10 Issue 3

April 2018

İstihbarat Raporları Işığında Saruhan Mebusu Yüzellilik Reşit Bey’in Sürgün Yılları*

ExileYears of the Saruhan Deputy Yuzellilik Resit Bey According to the Turkish Intelligence Documents

Doç. Dr. Şaduman HALICI

(ORCID:0000-0001-7575-7516) Anadolu Üniversitesi - Eskişehir

Öz:Bu makalede Çerkes Reşit'in hayatı ele alınacak, sürgün yılları ilk kez açıklığa kavuşturulacaktır.

Reşit Bey Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılara sığınmıştır. Bu nedenle 150'lik listeye alınmıştır.

Yaşamının büyük bölümünü 1950 yılında ülkeye dönünceye kadar Ortadoğu'da geçirmiştir. Makale, Reşit Bey'in ülkesinden neden ayrıldığına, Atina'da ve Ortadoğu'da Türkiye aleyhine yaptığı çalışmalara Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunan istihbarat raporlarını temel alarak yanıt verecektir. Bu sırada Reşit Bey'in çeşitli kişilere gönderdiği mektuplarını da değerlendirecektir.

Anahtar Kelimeler: Musul Kongresi, Taşnaksutyun, MAH, Hilafet, Af Kanunu

Abstract:In this article, the subject matter will be the life of Circassian Resit. His years in exile will be revealed for the first time. Mr Resit took refuge in Greece, therefore, he had been taken into the 150 Persona non-grata. Much of his life was spent in the Middle East until his return to the country in 1950. This article will answer why he departed from his country, the works he did against Turkey in the Middle East and Athens based on the intelligence reports present at the Archives of General Directorate of Police. At the same time, the letters he sent to various people will be evaluated.

Keywords: Mosul Congress, Dashnaktsutyun, MAH (National Intelligence Organization), Caliphate, Amnesty Law

Giriş

Bu makale, tarihimizin tartışmalı kişiliklerinden biri olan, son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda ve I. TBMM’de Saruhan mebusu olarak görev yapan, (Çerkes) Reşit’in yaşam öyküsünü konu edinmektedir. Bu çerçevede Reşit Bey’in Meşrutiyet dönemindeki çalışmaları, Milli Mücadele’deki tavrı, Yunanistan’a geçişi, Yüzellilik listeye alınarak vatandaşlıktan çıkarılması ve sürgün yıllarındaki faaliyetleri Milli Amale Hizmet bünyesinde çalışan istihbarat elemanlarının tuttuğu raporlar ışığında aydınlatılmaya çalışılacaktır.

1- Ailesi ve Savaşlarla Geçen Gençlik Yılları

Reşit, Tevfik ve Ethem’in babaları Çerkes Şabsığ kabilesinden gelen Pşevulardan İlyas Bey’in oğlu Ali Bey’dir1. Aile ile akrabalık bağı olan Emrah Cilasun’un belirttiğine göre Ali

* 17-19 Kasım 2016’da Uluslararası Turgutlu Sempozyumu’nda sunulan bildirinin genişletilmiş halidir.

1Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivi (EGM Arşivi), DN: 12222-58/2, BN:300 Tercüme-i Hal, BT: 1927. Ali Bey, 19 Kasım 1926’da Atina civarında bulunan Peristeri mahallesindeki 9 numaralı evinde vefat etmiş, Kokinya’daki Türk Mezarlığı’na defnedilmiştir. EGM Arşivi, DN: 12222-57, BN:9/E-6, BT: 5.8.1939.

(2)

İstihbarat Raporları Işığında Saruhan Mebusu, Yüzellilik Reşit Bey’in Sürgün Yılları

80

Volume 10 Issue 3

April 2018

Bey’in ailesi 19. yüzyılda Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına göç eden yüzlerce aileden

biridir. Bandırma yakınlarındaki Emre Köy’e yerleştirilmişlerdir2. Ali Bey’in İlyas, Reşit, Nuri, Tevfik ve Ethem adında beş oğlu, Remziye adında bir kızı vardır3.

Reşit, 1869 yılında Bandırma’da doğmuştur. İlköğrenimini Bandırma’da yapan Reşit, Kuleli İdadisi’ne kaydolmuştur. Buradan Harbiye Mektebi’ne geçmiştir. 1897 Türk-Yunan Savaşı’nda bulunmuştur. 1901’de piyade mülazım rütbesi ile Harbiye’den mezun olmuştur. 3.

Ordu’ya atanan Reşit Alasonya’da4 görev yapmıştır. Rütbelerini sırası ile almıştır. Yüzbaşı rütbesini aldığında İzmir ve çevresine “nakl-i memuriyet” etmiş, bir süre sonra yüzbaşı iken emekli olmuş5 çiftçilikle uğraşmıştır. 1911’de İtalyanların saldırısı ile başlayan Trablusgarp Savaşı sırasında hizmet-i muvazzafa alınarak İtalyanlarla savaşmıştır. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine Trakya’ya gelerek burada görev yapmıştır. Ardından yeniden ihtiyat sınıfına geçmiştir6. Ancak bu süre içinde Reşit yaptıklarıyla babasını memnun edememiş olsa gerektir ki Ali Bey Reşit’e kızdığında ;“Oğlum, yandığım bir şey varsa senin adam olduğunu ben değil, sen de senin adam olduğunu göremeyeceksin” diyerek “teessüfler yağdırır”mış7.

1.1. Trablusgarp ve Balkan Savaşları Günleri

Reşit, Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderinde etkili olan bu iki savaşa da katılmıştır.

Bilindiği gibi İtalya, 19. yy sonlarında birliğini sağlamasının ardından sömürge yarışına katılmış, anakarasına yakın ve korumasız olan Trablusgarp’a göz dikmiş, 23 Eylül 1911’de Osmanlı Devleti’ne nota vermiş, Trablusgarp’ta yaşayan İtalyanların güvende olmadıklarını belirterek Osmanlı Devleti’nden Kuzey Afrika’daki son toprağını istemiştir. Osmanlı Hükümeti, iddiaları reddedince 28 Eylül 1911’de Trablusgarp’ı işgal edeceğini bildiren İtalya, 29 Eylül’de Osmanlı Devleti’ne savaş açmıştır. Osmanlı Devleti’nin, Trablusgarp’a denizden ulaşabilmesi için gerekli deniz gücü yoktur. Mısır, İngiliz işgalinde olduğu için karadan bağlantısı da olanaksızdır8. Bu durumda Trablusgarp’ın savunması, bir avuç gönüllüye bırakılmıştır. Bu gönüllü subaylar arasında Piyade Yüzbaşı Reşit de vardır9. Mustafa Kemal Paşa ile Bingazi’de birlikte mücadele verdikleri de bilinmektedir10. Reşit’in Trablusgarp’taki faaliyetleri ile ilgili bilgi sınırlıdır. Balkan Savaşları kısmında değineceğimiz Kuşçubaşı Eşref’in Reşit’e yazdığı mektuptan anladığımız kadarıyla Trablusgarp’ta olumsuz işler yapmış, bu nedenle “el-hain” diye anılmıştır.

Balkan Savaşları’nın ikinci evresi Osmanlı Ordusu’nun Bulgarlarla yaptığı savaşı kapsar.

Hedef, Edirne’nin geri alınmasıdır. Enver Bey (Paşa)’in komutası altındaki birlikler 23 Temmuz 1913’te Edirne’ye girmiş, Kuşçubaşı Eşref birlikleri, kenti Bulgarlardan temizlemiştir. Doğu Trakya’nın Bulgar işgalinden kurtulmasının ardından Enver Bey’in, birliklerine Bulgaristan içlerini hedef göstermesi ile süvari birlikleri Yanbolu’ya kadar

2 Emrah Cilasun, Çerkes Ethem, Versus Kitap, İstanbul, 2006, s. 21.

3EGM Arşivi, DN: 12222-59/3, BN: 6 E-11.

4 Alasonya, Yunanistan’ın Teselya Bölgesi’nde Larissa ilinin bir ilçesidir.

5Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Arşivi (ATASE Arşivi), İstiklâl Harbi Kataloğu (İSH), Kutu No (KN): 190, Gömlek No (GN): 219.

6EGM Arşivi, DN: 12222-58/2, BN: 3/D-14 (Tercüme-i Hal), BT: 1927; DN: 12222-58/2, BN:3/E-1. Bkz. Ek 1.

7EGM Arşivi, DN: 12222-58/2, BN:2/F-7, BT: 1.11.1932. Bkz. Ek 2.

8 Trablusgarp Savaşı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Orhan Koloğlu, Trablusgarp Savaşı ve Türk Subayları 1911- 12, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Ankara, 1979; Hüseyin Hüsnü, Dr. Hüseyin Hüsnü Bey’in Not Defterinden Trablusgarp Savaşı, (Yay. Haz. Mebrure Değer), Kurtiş Matbaası, İstanbul, 1998; Hale Şıvgın, Trablusgarp Savaşı ve 1911-1912 Türk-İtalyan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1989.

9 Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, (Yazan: Samih Nafiz Tansu), Pınar Yayınevi-Batur Matbaası, İstanbul 1964, s. 77.

10 22 Aralık 1920’de Reşit’in de bulunduğu toplantıda bu bilgiyi Mustafa Kemal vermiştir. Bkz. Yunus Nadi, Çerkes Ethem Kuvvetlerinin İhaneti (ÇEKİ), Sel yayınları, İstanbul, 1955, s. 73.

(3)

Şaduman HALICI

81

Volume 10 Issue 3

April 2018

ilerlemiştir. Süvari birliklerinin komutanı olan Hüsamettin Ertürk’ün verdiği bilgiye göre, onların arkasından, Teşkilat-ı Mahsusa’nın çeteleri de Batı Trakya’nın Bulgarlardan kurtarılması harekâtına katılmıştır. Ertürk, “Teşkilat-ı Mahsusa çetecileri”nin isimlerini sayarken “Çerkes Ethem ve biraderleri Tevfik (ve) Reşit Beyler”i de anmıştır11.

Kuruluş tarihi ile ilgili net bilgiler bulunmamakla birlikte12 Balkan Savaşları sırasında etkin olduğu görülen Teşkilat-ı Mahsusa (TM), Enver Paşa tarafından kurulmuş, başkanlığına da Süleyman Askerî Bey getirilmiştir13.Hem Hüsamettin Ertürk, hem de Stoddard Reşit’i TM üyesi olarak göstermiştir14. Reşit’in Batı Trakya Geçici Hükümeti (Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi)’nin kuruluşunda ve iki buçuk ay süren çalışmalarında yer aldığı da görülmektedir. Nitekim Tunaya onun, Batı Trakya Geçici Hükümeti (BTGH)’nin “yapıcı ekibi” içinde olduğunu,15 Cemal Paşa da Batı Trakya’yı işgal eden TM’nin “aslî erkânı”

arasında bulunduğunu kaydetmektedir16. Reşit, Bulgarlara karşı Batı Trakya’nın güvenliğini sağlamak üzere oluşturulan cephe komutanlıklarından Kırcaali Kumandanlığını da üstlenmiştir. Aynı zamanda “Umum Kumandan Vekili” unvanını ile geçici hükümetin kimi idare işlerini de yapmıştır17. Ne var ki bu süreçteki “icraatları” sırasında oldukça tatsız olaylar da yaratmış, kimi zaman subay karşıtlığını ortaya koyan, kimi zaman da etnik milliyetçiliği tırmandıran söylemlerde bulunmuştur18. Bu durum Trablusgarp’ta birlikte mücadele verdiği Kuşçubaşı Eşref’i oldukça öfkelendirmiş olmalı ki Eşref Bey Reşit’i, Süleyman Askerî Bey’e şikâyet etmiş, uyarmasını istemiş,19 yetinmeyip kendisi de uyarma gereği duymuştur:

“Nedir bu lâubalilik? Hatta resmî yazışmalarda da mı havailik. Biz Hükümeti Osmaniyemize dış görünüşte muhalif görünüyor ve siyasî vaziyetimiz gereği

11 H. Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, s. 102.

12 Tevfik Bıyıklıoğlu TM’nin 5 Ağustos 1914’te kurulduğunu söylemektedir. Stoddard ise bu tarihte resmî kimlik kazandığını, ancak 1913’ten itibaren faaliyette olan ve İTC’nin Batı Trakya’ya ilişkin kararlarını uygulamakla görevli bir örgütün büyüyüp gelişmesiyle meydana geldiğini belirtmiştir. O, örgütün kuruluşunu 1903’e kadar geriye götürmektedir. TM’nin içinden olan Ertürk de Balkan savaşları sırasında bu teşkilatın etkin olduğunu yazmaktadır. Bkz. Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, C. I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1955, s. 88-89; Philip Stoddard, Teşkilât-ı Mahsusa, Arba Yayınları, İstanbul, 1993, s. 46-48.

13 Başkan yardımcısı ise Atıf (Kamçıl)’dır. Emniyet-i Umumiye Müdür Muavini Aziz, Dr. Nazim ve Dr. Bahattin’in de üye olarak katılımı ile TM’nin çekirdek kadrosu oluşmuştur. Üst düzey yöneticileri arasında Yakup Cemil, Rüsuhi Bey, Süvari Kaymakamı Hüsamettin (Ertürk), Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi Hacı Sami, Konferansçı olarak Ömer Naci, Mümtaz Yüzbaşı Rıza, Nuri Paşa, Eyüp Sabri (Akgöl), Bingazi Mebusu Yusuf Şetvan, Sabancalı Hakkı, İzmitli Mümtaz Beyler’dir. Bkz. Tarık Zafer Tunaya, İttihat ve Terakki, C. III, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1989, s. 277.

14 H. Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, s. 112; P. Stoddard, Teşkilât-ı Mahsusa, s. 47.

15 “İstanbul Muhafızı Miralay Cemal Bey (Paşa)in Batı Trakya’ya gelişi ile Batı Trakya Bulgarlara bırakılmış.

Ağustos 1913’te oluşan, Ekim 1913’te son bulan GTHM’nin Hareketin yapıcı ekibi -Süleyman Askeri, Eşref ve Hacı Sami Kuşçubaşı kardeşler, Çerkes Reşit olmak üzere- İstanbul’a dönmüşlerdir.” T. Z. Tunaya İttihat ve Terakki, C. III, s. 473.

16 Cemal Paşa, Hatıralar, (Düzenleyen: Behçet Cemal), Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1977, s.64.

17 Bıyıklıoğlu bu idare işlerine örnek olarak Reşit’in şu telgrafını örnek vermiştir: “Dedeağaç’ta Kuvayı milliye Umum Müfettişliğine, Orada mahcûz bulunan eşyayı yarından itibaren sattırınız. İcap eden dükkân ve evleri de aratınız. 3 Teşrinievvel 1329 (16 Ekim 1913) Umum Kumandan Vekili Reşid.” Bkz. T. Bıyıklıoğlu, Tarkaya’da Milli Mücadele, C. I, s. 76, 77( dn 112), 78 (dn. 115). Ayrıca bkz. Adil Hikmet Bey, Asyada Beş Türk, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1998, s. 539.

18 9 Ekim 1913’de dava arkadaşları Süleyman Askerî, Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi Hacı Sami’ye yazdığı mektupta şöyle seslenmektedir: “… Ey vatandaşlar: Geçen hafta zarfında Edirne’den [800] silahsız muallem (eğitimli) asker geldi. Bunları silahsız koyuverenlere lânet olsun. Be cenabet zabitler, avanak eşek Türkler. Böyle beyinsiz milleti Bulgar tepelemez de ne yapar. … Bâki silâhla olur salâh kardaşlar 23 Eylül 1329” Bkz. T. Bıyıklıoğlu, Trakya’da Millî Mücadele, C. II, TTK Yayınları, Ankara, 1992, s. 30.

19“… Reşit kaçırdı galiba; zaten çatlaktı! Ne eşekçe, duygusuzca bir yazıdır bu. Resmî yazışmada lâubalilikle yapılmış bu cür’etinin kendisine ağıra mal olacağını bir son olarak ihtar buyurunuz” Bkz. T. Bıyıklıoğlu, Trakya’da Millî Mücadele, C. II, s. 31; T. Z.. Tunaya, İttihat ve Terakki, C. III, s. 471

(4)

İstihbarat Raporları Işığında Saruhan Mebusu, Yüzellilik Reşit Bey’in Sürgün Yılları

82

Volume 10 Issue 3

April 2018

hudutlarımızı çiziyor isek, sen o milleti kendimize hakiki bir hasım olarak mı görmekte

ve onun aleyhine en pis bir kaleminle yürümektesin. Nedir o senin 23 Eylül 329 (9 Ekim 1913) tarihli yazın? ‘Avanak, eşek Türkler’ gibi cümleler kullanışın? Derne’de yaptığın falsoların, Tobruk’ta ateşle Şeyh Sünûsi’den sana lâyık görüldüğü muameleyi ve âlemi İslam’a karşı aleyhindeki beyannamelerle ‘El-hâin Reşid el-Çerkes’ diye teşhir olunduğunu ve hacil kılındığını (rezil edildiğini) unuttun mu? Biz Türklerden, sen ve Aziz el- Mısri’den20 gayrı böyle bir hitaba ve muameleye kim uğramıştır?

Haddinizi biliniz! Sonra ne yaşça ne de başça saygı ve iltifat görmüş olamazsınız.

İnşallah bu son ricam ve sizi ikâzımdır gafil arkadaş”21.

Kendisi de Çerkes soyundan gelen Eşref’in rica ve uyarısının “son” olduğunu belirtmesi de dikkat çekicidir. Galiba Reşit’i daha önce de uyarmıştır. İkinci olay da yine bu döneme tarihlenmektedir. Sırp çeteleri (çentikleri) savaş koşullarından yararlanarak Türklerin bulunduğu bölgelere akınlar yapmaktadır. Cilasun’un, Yamauci Masayuki’nin bir makalesinden yaptığı alıntıya göre Reşit, “Sırp Çetnik çetelerine karşı yapılan başarısız operasyonlar yerine, bu gayri nizami çetelerin başarıyla uyguladıkları partizan savaş tarzının kopya edilmesini” önermiştir. Yani Reşit, çete savaşı yapan Sırplara karşı düzenli orduyla değil yine çete/gerilla savaşı ile yanıt verilmesini istemiş, ancak önerisi “yüksek düzeydeki kumandanlar tarafından” reddedilmiştir. İstihbarat raporlarının belirttiğine göre Reşit Balkan Savaşları’ndan sonra askerlikten istifa etmiştir. Masayuki’ye göre de istifasında “Balkanlarda yaşadıklarının etkisi olduğu sanılmaktadır”22.

İstihbarat belgelerinden anlaşıldığına göre Reşit, Balkanlarda kimi gasp olaylarına da karışmıştır. Kardeşi Tevfik, sürgünden Türkiye’ye döndükten sonra Varna’lı Nazif Ağa adında bir köylüsü, kim olduğunu bilmeden, istihbarat görevlisine Ethem ve Reşit’in Balkan savaşlarındaki günlerine dair şu ilginç bilgiyi vermiştir: “Etem ile Reşit Balkan harbinde İzmirli Eşrefle … birlikte Rumeli’den bu tarafa 30 bin koyun kaçırmışlardı”. Nazif Ağa, ailenin Bandırma’daki konağının da bu parayla yapıldığını iddia etmiştir23.

1.2. Birinci Dünya Savaşı’ndaki Hizmetleri ve Mütareke Günleri

Reşit, I. Dünya Savaşı’na katılmıştır. İstihbarat belgeleri de TM safları arasında bu savaşa katıldığını doğrulamakta, “Rauf Bey’in maiyetinde ittihad-ı İslam nazariyesini vücuda

20 Aziz Ali el-Mısrî (1879-1965); Adige asıllı Osmanlı subayıdır. 1901’de Harbiye Mektebi’nden mezun olmuş, Makedonya’da görevlendirilmiş, İttihat ve Terakki’ye burada katılmıştır. Arap milliyetçiliğini savunan Kahtaniye (1909) ve el-Ahd (1913) cemiyetlerini kurmuştur. Trablusgarp’a giden gönüllü subaylar arasında yer almıştır.

Bingazi’de bunduğu sırada Arap subayları Enver Bey (Paşa) aleyhine kışkırtmıştır. Enver Bey’in bölgeden ayrılması üzerine komutayı üzerine aldığında Bingazi’de kendisine teslim edilen 20 bin Osmanlı altınını zimmetine geçirdiği iddiasıyla Divan-ı Harb’e verilmiştir. Kendisine yöneltilen suçlamalar arasında; Arap hilafeti kurmak, ordunun geri çekilmesine ve hezimetine neden olmak, devletin bir askeri iken bağımsızlığını ilan etmek, İtalyan esirlerini Arap kabilelerinden zorla almak isterken pek çok düzenli ordu askeri ile kabile savaşçısının şehit ve yaralı düşmesine neden olmak, Bingazi’de Türklerle Arapları birbirine düşürmek, Arap milliyetçiliği yaparak ihtilal çıkarmak…. vardır. Cemal Paşa’nın araya girmesi ile serbest kalmış, İstanbul’dan uzaklaştırılmış, Mekke Emiri Hüseyin’in hizmetine girmiştir. El-Mısrî, 1916 yılında Osmanlı Devleti’ne karşı yapılan Arap ayaklanmasında önemli rol oynayacaktır. Bkz. Ömer Osman Umar, “Aziz Ali El-Mısri ve Osmanlı Devletine Karşı Faaliyetleri”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 13, S. 1, Elazığ, 2003, s. 419-436. el-Mısrî’nin Arap milliyetçiliği yapması ve Reşit’in Türk subaylarına hakareti göz önünde bulundurulduğunda acaba Reşit Çerkes milliyetçiliği yapmış olabilir mi?

21 T. Bıyıklıoğlu, Trakya’da Millî Mücadele, C. II, s. 31.

22 E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 231 (dn 19).

23 13 Nisan 1942 tarihli ve dört sayfa olan bu rapora Tevfik’in ülkeye dönüşü ile ilgili bölümde değinilecektir. EGM Arşivi, DN: 12222-59/3, DN: 6/E-13.

(5)

Şaduman HALICI

83

Volume 10 Issue 3

April 2018

getirmek için ”24 kardeşi Ethem ile birlikte İran’a geçtiğini belirtmektedir. Rauf Bey Müfrezesi, Enver Paşa’nın Almanlarla birlikte hazırladığı bir proje doğrultusunda daha savaş başlamadan oluşturulmuştur. Amaç; Afganistan ve Hindistan’da yerli aşiretleri İngilizlere karşı örgütlemek ve savaşa hazırlamaktır25. Savaşın çıkışıyla Rauf Bey Müfrezesi İstanbul’dan hareket etmiştir. Ancak Reşit bu müfreze ile birlikte değil, Talat Paşa tarafından Bahaeddin Şakir başkanlığında kurulan heyetle Erzurum’a gelmiş, buradan Ömer Naci ile birlikte Van’a geçmiştir. Van’da, Süleyman Askerî’nin Osmancık Alayı ile İstanbul’dan ayrılan ve Bahaeddin Şakir’in yanına gönderilen kardeşi Ethem ile de buluşmuştur. Ethem ve Reşit’in Van’da buluştuklarına dair bilgiyi Kâzım (Özalp) Bey vermektedir. Mart 1914-Aralık 1917 tarihleri arasında bu bölgede kurduğu Seyyar Jandarma Alayları ile Ruslara ve Rus ordusundaki Ermenilere karşı mücadele veren Kâzım Bey, Ethem ve Reşit’in “Azerbaycan’da milli teşkilat yapmak üzere” yanına geldiklerini, Reşit hastalandığı için bir süre yanında kaldıklarını ve iyileşince de Musul’a gittiklerini belirtmiştir26.

Yaklaşık bir yıl süren bu “romantik proje” sırasında Ethem ve ağabeyi Yüzbaşı Reşit, Azerbaycan’da Rumiye’ye bağlı Eşnu civarındaki ordugâhta konaklamıştır. 1925 yılında Kirmanşah Birinci Sınıf Şehbenderi olan ve aynı ordugâhta kalan Mehmet Ragıp’ın verdiği bilgiye göre kendisi, Ethem, Reşit ve Ömer Naci; Rumiye ve Savuçbulak çevresinde çalışmalar yapmışlardır27.

İstihbarat belgelerinde Ethem, Reşit ve Tevfik’in Rauf Bey Müfrezesi’nin dağılmasından sonraki askeri hayatları ile ilgili bilgi bulunamamıştır. Rauf Bey “Oradaki vazifem sona erince, kendilerini (Ethem ve Reşit’i) esâsen bağlı bulundukları -Başkumandanlık emrindeki-

‘Teşkilât-ı Mahsusa’ya iltihak etmek üzere İstanbul’a göndermiştim”28 demektedir. Reşit, 1918 yılı içinde kardeşleri ile birlikte Bandırma’da eşkıya olarak karşımıza çıkacaktır. İzmir Valisi Rahmi Bey’in oğlu, 8 yaşındaki Alparslan’ın kaçırılması olayına karışacaktır.

Aslında 12 Şubat 1919’da gerçekleşen kaçırma olayının kahramanı Ethem’dir. İzmir Valisi Rahim Bey ile kişisel kavgası olan Ethem, mütareke günlerinin karışık ortamını ve Vali Rahmi’nin iktidardan düşüşünü fırsat bilerek planını uygulamaya koymuştur. Alparslan yıllar sonra kendisini kaçıranların Ethem, Manyaslı Şevket ve Manyaslı Mahmut olduğunu söylese de29 olayın görgü tanığı Mrs. Whittall kaçıranların “dört silahlı adam” olduklarını söylemektedir30. Dördüncü kişi Reşit’tir. Alparslan’ın kaçırılmasında Reşit’in de “mühim rol oynadığını” belirten MAH belgelerini destekleyen iki belge daha vardır. Bunlardan ilki Vakit gazetesinde yer alan bir haberdir ve burada kaçıranlar arasında Reşit’in de olduğu

24EGM Arşivi, DN: 12222-57/3, BN:6/D-6.

25 İsrafil Kurtcephe-Mustafa Balcıoğlu, “Birinci Dünya Savaşı Başlarında Romantik Bir Türk-Alman Projesi –Rauf Bey Müfrezesi-“ OTAM, Sayı 3, Ocak 1992, s. 249.

26 “Kâzım Özalp Anlatıyor”, Yakın Tarihimiz, C. 2, Sayı 24, 9 Ağustos 1962, s. 327.

27 EGM Arşivi, DN: 12222-57/1, BN: 1/F-13, BT: 8.8.1925.

28 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, Yakın Tarihimiz, C. 1, s. 178.

29 A. Mehmetefendioğlu, “Yeni Belgelerle İzmir Valisi Rahmi Bey’in Oğlunun Kaçırılması”, Tarih ve Toplum, C.

15, S. 88, Nisan 1991, s. 32-33. Alparslan, bu çiftliğin Kuşçubaşı Eşref’e ait olduğunu söylediği için hemen tüm kaynaklarda böyle geçmektedir. Farklı bir görüş Ali Alkış’tan gelmiştir: “… Çocuğun Salihli’nin Razlı köyünde Ali Gürel’in evine bırakıldığı yiyecek içecek parasının da verildiği…” Bkz. Ali Alkış, Kuşçubaşı Eşref Sencer 1883- 1964, İzmir, 2013, s. 12.

30 İngiltere Konsolos Yardımcısı’nın olayı Lord Granville’e 13 Şubat’ta şöyle bildirmiştir: “Whittall’ların çocukları, yanlarında arkadaşları ve Rahmi beyin küçük oğluyla okuldan çıkarlar. Mrs. Whittall çocuklarını alır, araba hareket eder, o sarada Çerkes oldukları söylenen dört silahlı adam arabaya doğru koşan küçük Rahmi’yi işaretle yanlarına çağırırlar ve çocuğu yakalayıp uzaklaşırlar. Şehrin dışında atlar beklemektedir ve bu adamlar kaçırdıkları çocukla birlikte atlara binip uzaklaşırlar. Kaçırılan çocuk Rahmi Beyin tek oğuldur ve onu tapacak ölçüde sevmektedir”.

Bkz. E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 146-147.

(6)

İstihbarat Raporları Işığında Saruhan Mebusu, Yüzellilik Reşit Bey’in Sürgün Yılları

84

Volume 10 Issue 3

April 2018

belirtilmiştir31. Bu haberin, Ethem’in Yunan ordusuna sığınmasından sonra yayınlanmış olması

kuşku doğurabilir. Ancak Reşit’in olayın içinde olduğunu ortaya koyan yadsınamayacak ikinci bir belge daha vardır. Bu da, Milli Mücadele kazanıldıktan sonra gıyapta yapılan yargılama ve 22 Temmuz 1923’te verilen mahkeme kararıdır. Yargılama sonucunda Ethem ve Manyaslı Şevket “Rahmi Bey’den ahz-ı intikam maksadıyla mahdumu Alparslan Bey’i dağa kaldırarak elli üç bin adet yüzlük evrak-ı nakdiye fidye-i necât ahz” eylediği gerekçesiyle idama mahkûm olurken, olaya karıştığı belirtilen ağabeyi Reşit de on yılkürek cezasına çarptırılmıştır32.

Reşit, Alparslan’ın kaçırılması olayına karışmakla kalmamıştır. Bölgesinde yıldırma ve tehdit girişimlerinde de bulunmuştur. 14. Kolordu Komutanı Yusuf İzzet Paşa 5 Haziran 1919’da Harbiye Nezareti’nin dikkatini bu konuya çekmiş, Reşit’in Manyas Müfrezesi’ndeki Çerkeslerle birlikte silahlı bir miting örgütlediğine, Bandırma’ya baskın yapmayı düşündüğüne işaret etmiştir. Ancak, bölgedeki komutanlar önlem alınca Reşit, iki adamını Bandırma Jandarma Komutanlığına göndererek kasabayı basma niyetleri olmadığını bildirmek zorunda kalmıştır33. Reşit’i eşkıyalık faaliyetlerinden alı koyan, ya da aklayan Milli Mücadele’ye katılması olmuştur.

2- Milli Mücadele’ye Katılması ve Katkıları

Reşit’in Milli Mücadele’ye katılması iki Çerkes yurtsever subay; Kazım (Özalp) ve Bekir Sami (Günsav) beyler sayesinde olmuş, direktif de Rauf Orbay’dan gelmiştir. Reşit kendisi katılmakla kalmamış kardeşlerini de mücadeleye ortak etmiştir. Ethem ile birlikte 1919 yılı Haziran ayı sonunda Salihli’de karargâhlarını kurmuşlardır. Ancak ilk düşmanları işgalci Yunanlılar değil, diğer millici komutanlar olmuş, onlarla egemenlik yarışına girmişlerdir.34 Reşit, ayrıca bölgedeki komutanları tehdit eden mektuplar yazmıştır35. Hacim Muhittin Çarıklı’nın uzlaştırıcı çabaları boşa çıkmıştır. Gelişmeler Türklük-Çerkeslik kavgasına dönüşünce36 müdahale Temsilciler Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Paşa’dan gelmiştir.

Mustafa Kemal Paşa geçmişteki hukuklarına dayanarak Reşit Bey’i uyarmış ve anlaşmazlığa son vermesini istemiş,37 ancak onlar egemenlik yarışını sürdürmüştür. Reşit ve kardeşi Ethem, bu yarıştan kârlı da çıkmışlardır. Ethem Salihli’nin tek egemeni olurken Reşit, 1919 yılında yapılan Meclis-i Mebusan seçimlerinde Saruhan’dan milletvekili seçilmiştir. Bu tarihten sonra kardeşler, kaderlerini birlikte belirleyeceklerdir.

Milli Mücadele’nin en kritik dönemlerinden biri 1919 sonbaharında başlayıp 1921 Şubatına kadar süren ayaklanmalar dönemidir. Ethem’in ayaklanmaların bastırılmasındaki önemli rolü de bilinmektedir. Ethem cephede savaşırken, onun en büyük destekçisi ağabeyi Reşit olmuştur. Ankara’da ve TBMM içinde Ethem’i savunan kişi o olmuştur. Reşit, Nisan 1920’de başlatılan II. Anzavur ayaklanmasını bastırma girişiminde ise bizzat cephede yer almıştır. Susurluk ve Gönen üzerinden yapılan bu bastırma harekâtı sonunda Anzavur

31 “Anadoludan gelen bir zat diyor ki:- Malum olduğu üzere Çerkes Ethem Bandırma’da büyümüş, öteden beri o havalide eşkıyalık yapmış ve ün salmıştır. Hatta bir aralık, Mütarekeden sonra, Aydın valisi Rahmi Bey’in oğlunu, Rahmi Bey burada Bekirağa Bölüğü’nde mevkuf bulunduğu bir sırada İzmir’de Bornova’daki evinden(?) biraderi Reşit ve Tevfik ile birlikte dağa kaldırmış, elli bin lira kurtarma parası istemiş ve bu sıralarda Salihli’de bir ilişik peyda etmişti…” “Çerkes Ethem ve Avanesi”, Vakit, 17 Ocak 1921, No: 1116, s. 1.

32 Mahkeme kararının orijinali için bkz. A. Mehmetefendioğlu, a.g.m., s. 36. Bardakçı tam çevirisini de vermiş.

Bkz. M. Bardakçı, İttihadçı’nın Sandığı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2014, s. 369/b.181.

33ATASE Arşivi, İSH, KN: 190, GN: 129-129a

34ATASE Arşivi, İSH, KN: 190, GN: 129-129a

35Hacîm Muhittin Çarıklı’nın.., 4, s. 26,29

36ATASE Arşivi, İSH, KN: 203, GN: 18, BN: 18-2.

37HTVD, Yıl 9, Sayı 34, Aralık 1960, Vesika No: 849.

(7)

Şaduman HALICI

85

Volume 10 Issue 3

April 2018

Karabiga’ya kaçmıştır38. Reşit, kardeşi Ethem’in Ağustos 1920’de Demirci’deki Yunanlılar üzerine yaptığı harekâtı başarıyla tamamlaması ve bir süre dinlenmek istemesi üzerine, onun yerine Kuva-yı Seyyare’nin başına geçmiştir39. Ardı ardına gelen ve Ankara’yı sarsan ayaklanmaların bastırılması ile Ethem kuvvetleri tartışmasız bir güç konumuna gelirken, Reşit ve Ethem Yeşil Ordu Cemiyeti içerisinde yer alarak mücadelelerini siyasal alana da taşımışlardır. Bu durum özellikle Ethem ve Reşit’teki benlik duygusunu açığa çıkarmıştır.

Kardeşlerin tavır, davranış ve uygulamaları, onların Kütahya ve çevresinde tek egemen güç olmak istediklerini göstermektedir. Onlar Kütahya’da kendi deyimleriyle bir hükümet, gerçekte ise bir derebeylik kurmaya yönelmişlerdir. Bu derebeyliği, Afyonkarahisar’a, Isparta’ya, hatta Konya ve Eskişehir’e kadar da genişletmeyi düşünmüşlerdir40.

Yeterince eğitim alamayan, gerilla taktiklerinden yoksun olan askerî birliklerin ayaklanmaların bastırılmasındaki başarısızlığı Ethem ve kuvvetlerine ün kazandırırken, onların askerî birlikleri ve subayları küçümsemelerine de neden olmuştur. Küçümseme kısa sürede Refet Bele, Fahrettin Altay, İsmet İnönü ve nihayet Mustafa Kemal Paşa’ya kadar uzanmış, kısa sürede isyana dönüşmüştür. Düzenli ordunun kuruluşuna karşı direnişleride böyle başlamıştır. Reşit, TBMM içinde ve Ankara’da; “Ordu teşkili bütün dünyada iflas etmiştir.

Vatanı kurtaracak ancak millî kuvvetlerdir”41 diyerek, Tevfik ise vekâletini üstlendiği Birinci Kuva-yı Seyyare’deki söz ve eylemleriyle düzenli ordu kuruluşuna karşı olmuştur42.

TBMM’nin, TBMM’ce seçilen kurulların, araya giren Çerkes beylerinin tüm iyi niyet ve çağrılarına olumsuz yanıt veren kardeşler bilindiği gibi silahlarını yeni kurulmakta olan düzenli orduya çevirmişler ve ne yazık ki bu ordu ilk askeri harekâtını Yunan’a karşı değil, Ethem, Reşit ve Tevfik kardeşlere karşı yapmıştır. Zira bu üç kardeş Yunanlılarla anlaşmış, Yunanlıların İnönü önlerine ilk harekâtı(I. İnönü Savaşı) kardeşlerin isyanı ile kesişmiştir43.

3- Yunanlılara Sığınması ve Yunan İşgal Bölgesindeki Faaliyetleri

Ocak ayının başında Saruhan milletvekili Reşad, Saruhan Mutasarrıfı Aziz ve Demirci Kaymakamı Hilmi beyler İsmet Paşa’nın karargâhına gelerek Reşit, Tevfik ve Ethem kardeşlerin Yunanlılarla iletişim halinde oldukları bilgisini vermişlerdir44. Yunanlılarla ilk görüşmeyi Ethem’in ağabeyi Reşit yapmış ve bir protokol hazırlanmıştır. Anlaşmayı onlar adına Ethem’in yaveri Sami Bey parafe edecektir. Sami Bey’e verilen talimat “yalnız harita üzerinde mıntıkaları tespit” etmek, “Kuva-yı Seyyare’nın mıntıkası olan Simav-Demirci- Gediz-Kütahya havalisindeki düşmanın ileri harekâtını men etmek ve bu mıntıkanın bitaraf addedilmesini temin eylemek(tir)”. Bu amaçla Uşak’a gitmiş, Yunan kumandanı kendilerine

“bir hayli hüsn-ü kabul” göstermiş, mıntıkalar belirlenmiş, Uşak’ta iki gece kaldıktan sonra da

38 Ethem’in raporu şöyledir: “Be-minhü teâlâ bugün öğleden sonra saat yedide ufak bir müsademeden sonra Bandırma kıtaatımız tarafından işgal edildi. Anzavur’un Dersaadet’ten getirdiği merkez kumandanı ve saire gibi zabitan ve bed-hahandan kaçmağa muvaffak olamayanları derdest ve tevkif edildi. Âni surette ve ilk olarak kasabaya giren keşif kollarımız vapura iltica etmek üzere gördüğü eşhas-ı malûmeye ateş etmişler ve vapur hareket edinceye kadar ateşlerine devam ederek vapurun hareketini tesri’ eylemişlerdir. Hain ve alçak Anzavur maiyeti efradından birkaç kişiyi alarak bir rivayette Edincik istikâmetine bir rivayete göre vapura binerek firar eylediği beray-ı malûmat arz olunur”. Bkz. TİTE Arşivi, KN: 29, GN: 70, BN: 702a001; İrâde-i Milliye, 22 Nisan 1920, No:

38, s. 3.

39ATASE Arşivi, İSH, KN: 581, GN: 25, BN: 25-1.

40TBMM ZC, D. I, C. 7, s. 225-232

41TİH-İstiklâl Harbinde Ayaklanmalar, C. VI, s. 216

42 Mustafa Kemal Paşa diyor ki: “Ethem rahatsızlığını bahane ederek kâh Eskişehir’de ve kâh Ankara’da çalışıyordu. Reşit Bey Meclis içinde. Tevfik Bey, kardeşi Ethem Bey’in vekili sıfatıyla Kütahya ve o havalideki kuvvetinin başında çalışıyorlardı ve her üçü aynı maksada çalışıyorlardı.” Bkz. TBMM ZC, D. 1, C. 7, s. 225.

43Ayrıntılı bilgi için bkz. Ş. Halıcı, Ethem, s. 201-253.

44 TBMM ZC, D. 1, C. 7, s. 228.

(8)

İstihbarat Raporları Işığında Saruhan Mebusu, Yüzellilik Reşit Bey’in Sürgün Yılları

86

Volume 10 Issue 3

April 2018

Alaşehir ve Kula yoluyla Demirci’ye gelmiştir. Yapılan protokole göre; Yunan ordusu diğer

mıntıkalarda örneğin İnönü, Afyon, Eskişehir cephelerinde hareket özgürlüğüne sahip olacaktır45.

Ethem 3 Ocak’ta Demirci Havalisi Kumandanlığı’na çektiği telgrafta Yunanlılarla mütareke yapıldığını bildirmiş ve Yunan işgali altındaki Kula hattının tamirini istemiştir46. Kuşkusuz bu gelişmelerden haberli olan Mustafa Kemal Paşa, 8 Ocak’ta yapılan açık celsede kamuoyunu “elde edilen delil ve belgelerin verdiği kat’i kanaatlere dayanacak şekilde”

bilgilendirmek istemiştir. Üç kardeşin “kapıldıkları hayaller” üzerinde durmuş, Kütahya ve havalisinde; Ethem ve ağabeylerinin “deyimleri ile bir hükümet”, kendi deyimleri ile

“derebeylik” kurmaya yeltendiklerini, bu derebeyliği Afyonkarahisar’a, Isparta’ya ve belki Konya’ya, Eskişehir’e kadar uzatmaya niyetlendiklerine işaret etmiştir. Amaçlarının TBMM’yi kaldırmak ve yeni bir hükümet kurmak olduğunu belirtmiş, adım adım bu yöndeki hareketlerini bir kez daha sıralamıştır. Kardeşleri“mesleksiz ve mezhepsiz” olmakla suçlamıştır47. O gün üç kardeşe “Bey” diye hitap eden Mustafa Kemal Paşa’yı Erzurum Milletvekili Nusrat Efendi; “Bey demeyiniz, hain deyiniz” diye uyarmıştır. Mustafa Kemal konuşmasının devamında, Ethem ve Tevfik için bu sıfatı kullanırken, milletvekili olduğu için

“Reşit Bey” hitabını kullanmayı tercih etmiş, ardından Reşit’in TBMM üyeliğinin düşürülmesini istemiş ve Meclis onun bu isteğini onaylamıştır48. O gün Türkiye Komünist Partisi de Reşit’i partiden ihraç etmiştir49.

Aynı gün TBMM Hükümeti de yayınladığı bir bildiri ile Ethem ve ağabeylerini “hain”

olarak nitelemiş50 askeri harekât için düğmeye basılmıştır. Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey tarafından komuta edilen harekâtta 61. Tümen Komutanı İzzettin (Çalışlar) Bey’in gösterdiği direnç ve Refet Bey’in yaptığı etkin izleme harekâtı sonunda 22 Ocak’ta Reşit ve Tevfik51, 28 Ocak’ta da Ethem Yunanlılara sığınmışlardır52. Artık “Ethem, Tevfik ve Reşit meselesi kalmamıştır … bir Yunan meselesi vardır”53. Reşit de daha İzmir yolunda Yunan ordusuna hizmete yönelmiştir. Öyle ki Milli Mücadele aleyhtarı Alemdar gazetesi bile Reşit’in Uşak’ta yaptıkları karşısında kayıtsız kalamamış, Yunanlılar lehine taraftar kazanmak için gecesini gündüzüne kattığını vurgulamıştır54. Reşit, Salihli’de Yunanlılar tarafından “mutantan bir surette” karşılanmış, İzmir’e geçmiş, İzmir’de bir iki gün kaldıktan sonra ortadan kaybolmuş55, Şubat başında Akhisar’a gitmiş geri dönmüştür56.

45 İ. E.Akıncı, Demirci Akıncıları, s. 22-23.

46 İ. E.Akıncı, Demirci Akıncıları, s. 21-22.

47TBMM ZC, D. 1, C. 7, s. 227.

48TBMM ZC, D. 1, C. 7, s. 228.

49 “Türkiye Komünist Fırkası’ndan varid olmuştur:

Halkımızı hudud-ı millimiz dahilinde kemal-i hürriyet ve istiklal ile en vasi hukuk ve saadet-i içtimaiyeye müştereken mazhar kılmak için en yüksek hissiyat-ı necibâneye tebaen teşkil edilmiş olan Türkiye Komünist Fırkası azası arasında Saruhan Mebusu Reşit Bey’in de ismi bulunmakta idi. Biraderleri Ethem ve Tevfik beylerle Yunan ordusuna iltica eden merkumun fırkadan tard edildiğinin ve esasen bu kabil adamların fırkamızda yeri olamayacağının muhterem gazetelerle ilan edilmesi rica olunur.” Anadoluda Yeni Gün, 9 Kanun-ı sâni (Ocak), 1921, No: 500-130, s. 2.

50Anadoluda Yeni Gün, 9 Kanun-ı sâni (Ocak) 1921, No: 500-130, s. 1.

51 Yunan Genelkurmay Tarih Müdürlüğü, Küçük Asya’daki Keşif (1919-1922), C. 3, Atina, 1963, “Aralık 1920- Mart 1921’e kadar taarruzlar”dan naklen E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 181-182.

52 Reşit ve kardeşleri gıyaplarında yargılanacak, haklarında idam hükmü 9 Mayıs 1921’de verilecektir. Anadoluda Yeni Gün, 10 Mayıs 1921, No: 605-225, s. 1.

53TBMM ZC, D. 1, C. 7, s. 228.

54Alemdar, 28 Kanun-ı sâni 1921, No: 3060-760, s. 2.

55ATASE Arşivi, İSH, KN: 649, GN: 165, BN: 165-2.

(9)

Şaduman HALICI

87

Volume 10 Issue 3

April 2018

Reşit’in işgal bölgesindeki çalışmalarını üç başlık altında ele almak gerekir. Bunlardan ilki, Yunanlıların açtıkları beyanname savaşına ortak olmasıdır. İkincisi Vahideddin’e göz kırpması, üçüncüsü ise Anadolu’da kurulan “Çerkes Hükümeti” ve “Şark-ı Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti(ŞKÇTHC)” ile olan ilişkisidir. Yunan’a sığınmasından bir hafta sonra 3 Şubat’ta Bilecik, Yenişehir ve Bozüyük semalarında uçan Yunan uçağından atılan “Ankara Millet Meclisine ve Türk Milletine” hitaben yazılmış beyannamelerin altında Reşit’in imzası vardır. Bu beyannamelerde Türk Ordusu’nun İnönü’de kazandığı ilk zaferin bir “zafer”

olmadığı iddia edilmekte, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları “hokkabaz” olarak nitelenmektedir57. Beyannameler 3 Mart’ta Pazarcık ve Bozüyük üzerinden bir kez daha atılacaktır58. Yalnız Bilecik P. Şubesi Müdürü Kâzım’ın toplattırarak imha ettiği Reşit’e ait beyanname adedi 400’dür59. Reşit, Atina’da çıkan Katimerini gazetesinin İzmir muhabirine Türk ordusu ile ilgili bilgiler de vermiş, Türk ordusu hazırlıklarını tamamlamadan yapılacak bir taarruz karşısında Yunanlıların başarı kazanacağına olan inancını paylaşmıştır60. Nitekim Yunan ordusu çok geçmeden İnönü yönünde ikinci kez saldırıya geçmiştir.

Reşit, biryandan Türk ordusunun gücüne olan inançsızlığını vurgularken, öte yandan Padişah’a da göz kırpmaya başlamıştır. İzmir’de yayınlanan Islahat gazetesine verdiği demeç bu tavrını açıkça ortaya koymaktadır. Buna göre Mustafa Kemal Paşa ile yaşadıkları anlaşmazlığın nedeni kişisel değilmiş. Reşit ve kardeşleri Mustafa Kemal Paşa, Halife- Padişahı tutsaklıktan kurtarmak ve devletin bütünlüğünü sağlamak istediği için onun yanında yer almışlar, Milli Mücadele’ye katılmışlar, işbirliği yapmışlar. Ancak daha sonra bir bakmışlar ki Mustafa Kemal Paşa meşru Padişahı bir tarafa bırakmış ve Anadolu’da bir Cumhuriyet kurmak istemiş. İşte o zaman anlaşmazlık hasıl olmuş. Çünkü Reşit ve

56Vakit, 6 Şubat 1921, No: 1136, s. 2. Balıkesir gazetesi Reşit’in Akhisar’da görüldüğünü teyit ediyor. Bkz. İkdam, 5 Şubat 1921, No: 8586, s. 3.

57 6-10 Ocak 1921’de yapılan savaşlar sonucunda Türk Ordusu’nun elde ettiği başarının bir “zafer” olmadığı iddialarının temeli işte buralara kadar inmektedir. Adı geçen beyyanname önemine binaen aynen şöyledir:

“Anadolu’daki gazete ve ajanslardan anlıyorum ki yine sahtekâr kumandanlarınız karşınıza bir İnönü muzafferiyeti çıkardılar, sizi ve halkı sarhoş ettiler. Mustafa Kemal’in büyük bir meşguliyet-i fikriye ve zihniye ile ihzar ettiği tasniâtı (uydurmacaları) da alkışlarla dinlediğinizi teessüfle okudum.

Teslim olunuz demiyorum. Yalnız Allah aşkına memleketin selâmeti nâmına kendinizi hakka daima hakka doğru sevk etmeye çalışınız. İçinizde Mustafa Kemal’den başka sebükbâr (dertsiz) yoktur. Bilahare siz de benim gibi bu hareketlerinizle pişman olacaksınız. Fakat iş işten geçmiş bulunacaktır. Müsavat ve adalete misal olmak üzere Yunanlıların gözü önünde mührü İslam olan mahallerde bilâ-fütûr (pervasızca) taşınan Mustafa Kemal’in fotoğraflarıdır.

Hokkabazlara aldanmamaya gayret ediniz. Aldanan adalet hakikat takip edemez. Muhakkak mağlup olacaksınız.

Eski arkadaşınız Mebus Reşit”

Bkz. ATASE Arşivi, İSH, KN: 652, GN: 1, BN: 1-3,4, 6.

58ATASE Arşivi, İSH, KN: 652, GN: 1, BN: 1-12.

59ATASE Arşivi, İSH, KN: 652, GN: 1, BN: 1-23.

60 “Mustafa Kemal’in kuvvetleri, benim bizzat bildiğim veçhile, gerek askerlik ve gerek adet itibarıyla şâyân-ı ehemmiyet değildir. Mustafa Kemal [Bursa]dan Kilikya’ya kadar [40] binden fazla bir kuvvet istihdam edememektedir. Mamafih bugün bilfarz, İtalya’nın işgali altında bulunan [Söke]de yaptığı gibi, bir takım kimseleri taht-ı silaha celb etmekle kuvvetini tezyid edebilir(artırabilir). Fakat bugün Mustafa Kemal’in taht-ı emrinde bulunan kuvvet, efradı 20 ila 40 yaşlarında olmak üzere [40] bin kişi kadardır ve bunların kısm-ı mühimmi Yunan cephesinde kullanılmaktadır. Çerkesler, davete icabet etmemişlerdir. Ermeni cephesine gelince, o cephede [10] bin kişilik bir kuvvet vardır. [40] bin kişilik kuvvetin Karadeniz Türklerinden müteşekkil olmak üzere üç liva kadar bir süvari kuvveti vardır.

Mustafa Kemal’in topçusu, hakikaten mebzuldür (boldur). [Eskişehir] İmalât-ı Harbiye fabrikaları bilâfasıla (aralıksız) mermi imal ettikleri cihetle Mustafa Kemal her zaman topçu kuvvetine malik bulunuyor. Fakat bu toplar ağır değil, cebel toplarıdır. Kezalik (bunun gibi) Mustafa Kemal’in Bolşeviklerden tedarik ettiği mitralyözleri, mavzer tüfekleri vardır. Diğer teçhizat-ı askeriyesi noksandır, mamafih ihtiyacâtına tekabül edebilecek (yetecek) kadarını tedarike sarf-ı mesai eylemektedir.…”İkdam, 14 Mart 1921, No: 8621, s. 2; Z. Sarıhan, Çerkez Ethem’in İhaneti, s. 158-159.

(10)

İstihbarat Raporları Işığında Saruhan Mebusu, Yüzellilik Reşit Bey’in Sürgün Yılları

88

Volume 10 Issue 3

April 2018

kardeşlerine göre “Anadolu’da bir cumhuriyet tesisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün bütün

mahvı demek”miş61.

Reşit’in Yunan işgali altındaki bölgedeki en önemli girişimlerinden biri de Çerkeslik güderek etnik milliyetçilik yapmasıdır. Kardeşi Ethem ile birlikte Kuva-yı Seyyare’den arta kalanları toplayıp silah gücünü artırmaya yönelmişlerdir62. Amaçları Çerkesleri kendi amaçları etrafında toplamaktır. Bu nedenle olsa gerek Genelkurmay Ethem ve Reşit’in, özellikle Çerkeslerin yoğunlukta olduğu Kocaeli’ne girmemesi için çevre il ve ilçeleri uyarmıştır63. Bu uyarı oldukça yerindedir. Zira İzmit ve çevresinde Yunanlılara hizmet eden Mutasarrıf İbrahim (Hakkı) ile İzmit Merkez Memuru Fuat’ın başını çektiği kimi adamlar daha 11 Haziran 1920’de Çerkes Hükümeti kurmuşlardır. Yunanlıların amacı Çerkesleri kullanarak Türk ordusunu iki ateş arasında bırakmaktır. Reşit ve Ethem de onların bu amaçlarını kendi çıkarları için kullanmayı yeğlemişlerdir. Ne var ki amaçlarına ulaşamamışlardır. Zira Çerkes Hükümeti’nin ömrü Yunanlıların 27 Haziran 1921’de İzmit’i boşaltma işlemine başlaması ile son bulmuştur. Çerkes Hükümeti üyeleri Yunan ordusu ile birlikte İzmit’i terk etmiş, piyadelerini Yunan ordusunda bırakmış, “Heyet-i Siyasiye” ve savaşçıların aileleri “Yunan hükümet-i fehimesinin himaye ve sıyanetine (korumasına) iltica eylemiştir (sığınmıştır)”64 TBMM Orduları 28 Haziran’da İzmit’teki Yunanlıları tümü ile temizleyip kente egemen olmuştur. Ne var ki Şark-ı Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti’nin kuruluşu da bu günlere rastlamaktadır. Cemiyeti, Yunan korumasına giren “Heyet-i Siyasiye” kurmuştur65. 1921 yılı Haziran ayında ‘geçici’ merkez olarak benimsenen Midilli şehrinde kurulmuştur66. İzmit Mutasarrıfı İbrahim Hakkı Temmuz ayı sonunda Atina’ya gitmiş,67 Cemiyetin kuruluşunu 31 Temmuz 1921’de Midilli Valisi’ne sunduğu dilekçe ile hükümete bildirmiştir68. Kuruluş bildirgesi buram buram Yunan kokan; Yunanlılar ‘medenidir, şefkatlidir, dosttur, Çerkeslerin kurtarıcısıdır’ diyen Cemiyetin amacı; Çerkesler arasındaki ayrılığa son verip onları tek bir düşünce ve amaç etrafında toplamak, Yakın Doğu’da yaşayan Çerkeslerin uygar ulusların kabul ettiği ilkeler çerçevesinde dinsel, siyasal, toplumsal ve ekonomik haklarını elde edip korumak yani Yakın Doğu’da bir Çerkes Devleti kurmak, Çerkeslerin nüfusunu artırmak, onların ‘üstün’ soylarını ve ‘yüksek’ yeteneklerini, beğenilen geleneklerini, edebiyatını, dilini, tarihini koruyacak bilimsel ve uygar kurumlar oluşturmaktır. Cemiyet, büyük olasılıkla resmiyet kazandıktan sonra Midilli’deki merkezini İzmir’e taşımıştır. Kenan Özer’in belirlediği kadarıyla oldukça geniş bir bölgede örgütlenmiştir. Cemiyet’in Adapazarı, İzmit, Hendek, Düzce, Kandire, Yolava, Karamürsel, Bilecik, Eskişehir, Kepsut, Bursa, Biga, Gönen, Erdek, Bandırma, Balıkesir, Manisa, Aydın, Kütahya ve Manyas’ta merkezleri vardır.

Balıkesir sınırları içinde en aktif merkezi Manyas’taki şubedir69. Cemiyet, 11 Ekim 1921’de70

61Peyam-ı Sabah, 24 Şubat 192, No: 11220, 4.

62ATASE Arşivi, İSH, KN: 652, GN: 99, BN: 99.

63ATASE Arşivi, İSH, KN: 665, GN: 69, BN: 69-1.

64Anadoluda Yeni Gün, 22 Teşrin-i evvel (Ekim) 1922, No: 1002-625, s. 4.

65Anadoluda Yeni Gün, 22 Teşrin-i evvel (Ekim) 1922, No: 1002-625, s. 4.

66Anadoluda Yeni Gün, 19 Teşrin-i evvel (Ekim) 1922, No: 1000-623, s. 4.

67İleri, 13 Ağustos 1921, No: 1272, s. 1.

68Anadoluda Yeni Gün, 22 Teşrin-i evvel (Ekim) 1922, No: 1002-625, s. 4.

69 Kemal Özer, Kurtuluş Savaşında Gönen, s. 129.

70 Kenan Özer, Cemiyet İzmir’de “24 Ekim 1337/1921” ve “11 Ekim 1921” tarihlerinde büyük kongreler akdetti, diyerek iki kongre yapıldığını ima etmektedir. Bkz. Kemal Özer, Kurtuluş Savaşında Gönen, s. 129. Tarık Zafer Tunaya Kongre bildirisinin altında 11 Teşrin-i evvel (Ekim) 1921 ve 24 Teşrin-i evvel (Ekim) 1337 olmak üzere iki tarih bulunduğunu belirttikten sonra Gotthard Jaeshke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, 1970 baskısı, s. 164’te 24 Teşrin-i evvel (Ekim) tarihini verdiği için bu tarihi kabul ettiğini belirtmektedir. Bununla birlikte Tevhid-i Efkâr gazetesi kongre sonucunda yayınlanan beyanname metnini verirken “İzmir’de münteşir Rumca Kosmos gazetesinin 13-26 Teşrin-i evvel (Ekim) 1921 tarihli nüshasında münderiç vesikadan” çeviri yaptığını belirtmektedir. Bildiri,

(11)

Şaduman HALICI

89

Volume 10 Issue 3

April 2018

ünlü Çerkes Kongresi’ni toplamıştır. Kongre sonunda; Türk düşmanlığı ile dolu olan, Çerkes Devleti kurulacağını haykıran, İngiliz ve Yunan korumasını açıkça ortaya koyan bir beyanname de yayınlamışlardır71. İngiliz Yüksek Komiserliği’nin bildirdiğine göre, kongrede ayrıca, İngiltere’ye hitaben, Anadolu’nun Karadeniz kıyı bölgesinde, İngiliz himayesi altında bir Çerkes otonomisi kurma talebi de dillendirilmiştir72. Bu bilgi Cemiyetin çeşitli beyannamelerinde Çerkes kavimlerini sayarken Lazlara da yer vermesi ile uyumludur. Yani

“Lazcılık” da yapılmaya çalışılmıştır. Beyanname altında yer alan imzalardan biri de Reşit’e aittir. Reşit, Manisa’yı temsilen katılmıştır. Emniyet’ten İçişleri Bakanlığı’na gönderilen bir yazıya göre de Reşit’in Çerkes Kongresi’ne katıldığı “o vakit orada bulunan şâyân-ı itimat zevat” tarafından onaylanmıştır73.

Tüm bu çalışmalarına karşın Reşit, Ethem ile birlikte 1922 yılı Ocak ayı başında İstanbul aracılığı ile TBMM’den af dilemiş, ancak dilek 22 Ocak’ta alınan Bakanlar Kurulu kararı ile reddedilmiştir74. Türk Ordusu’nun büyük zaferinin ardından 6-14 Eylül tarihleri arasında Türkiye’den ayrılan Reşit ve kardeşlerinin Yunan’a hizmetleri Türk topraklarının dışında da sürmüştür.

4. Sürgün Yıllarındaki Faaliyetleri

4.1. Yüzellilik Listeye Alınmasına ve Vatandaşlıktan Çıkarılmasına Tepkisi Reşit kardeşleri ile birlikte önce Midilli’ye geçmiştir. Çerkeslik davalarını burada da sürdürmüşlerdir. Yunan Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nde bulunan 20 Ekim 1922 tarihli bir belge Ethem, Reşit, Kuşçubaşı Eşref, İbrahim Hakkı, Said gibi ŞKÇTHC’nin önemli isimlerinin Midilli’de buluştuğunu doğrulamaktadır. Reşit, “Çerkeslerin hukuk danışmanı” olmuş,75 ardından Atina’ya geçerek buradaki işlerin takibi ile görevlendirilmiştir76. O, Nisan 1923’ten itibaren Yunanistan’da Çerkesler için hukuksal mücadeleye girerken TBMM de Lozan’da imzalanan protokol gereğince Genel Af kapsamı dışında bırakacağı yüz elli ismi belirlemiş,77 Reşit, Yüzellilikler Listesi’ne Ethem ve Avanesi başlığı altında 58. sıradan girmiştir.

yaygın şekliyle kongre bittikten sonra kabul ve ilan edilmişse kongrenin 13’ünden önce toplanması gerekir. Bu nedenle Kongre’nin başlangıç tarihi olarak 11 Ekim tarihi esas alınmıştır. Kongrenin iki gün sürmüş olabileceği de düşünülebilir. Bkz. Tevhid-i Efkâr, 23 Teşrin-i sâni (Kasım) 1921, No: 3192-164, s. 2.

71 Cemiyet ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Ş. Halıcı, Ethem, E Yayınları, İstanbul, 2016, s. 277-304.

72 Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi 1838’den 1995’e, C. I, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1993. s. 157.

73EGM Arşivi, DN: 12222-58/1, BN: 2/B-2.

74Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Dosya (D): 92-16, Fon Kodu (FK): 30..18.1.1., Yer No (YN): 4.45..16.

75 E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 183, 185-186.

76 E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 185.

77 16 Nisan 1924’te Genel Af ile ilgili yasa tasarısı TBMM’nin gündemine taşınmış, aynı gün 487 sayılı Genel Af Yasası çıkarılmıştır. Yasanın 3. maddesinde Lozan Antlaşması’na ek olarak yayınlanan Genel Af Protokolü’nde belirtilen 150 kişinin aftan yararlanamayacağı da belirtilmiştir. Af Kanunu’na göre; 1 Ağustos 1914-20 Kasım 1922 tarihleri arasında askerî ya da siyasî suçlardan ve Lozan Andlaşması’nın tarafı olan yabancı bir devlete veya vatandaşına herhangi bir şekilde yardım veya bu tür bir suçla açık olarak ilişkili tüm cinayet ve cünha suçlarından sanık ya da mahkûm olup da Türkiye’de ikamet eden veya ikamet etmiş olan ya da Lozan Antlaşması gereğince Türkiye’den ayrılan arazi halkından bulunan tüm kişiler ile 20 Kasım 1922’den önce Türkiye’de işlenen aynı mahiyetteki suçlardan sanık ya da mahkûm bulunan Andlaşmanın imzacısı devletlerin vatandaşları affedilmiştir (m.1). Mudanya Mütarekesi gereğince İtilaf devletleri ordularının varlığı tanınmış olan mıntıkalarda 20 Kasım 1922’den sonra İtilaf devletleri ordularına silahsız olarak yardım etmiş olan kişiler de aftan yararlanacaktır (m.2).

Lozan Antlaşması’na bağlı affı umumi beyanname protokolünde belirtilen yüz elli kişi bu aftan istisna tutulmuştur (m.3). Bu maddelerin kapsamına girmeyip İstiklal Mahkemeleri tarafından mahkûm edilen tüm adi suçlular ile bunların mahkûmiyetlerine neden olan fiillere aslen ya da ikinci derecede dahli bulunan suçlular ya da genel ve askeri mahkemelerce mahkûm olanlar da aftan yararlanacaklardır (m.5). TBMM ZC, D. 2, C.8/1, s. 781-783;

Düstur, III. Tertip, C. 5, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara, 1948, s. 429.

(12)

İstihbarat Raporları Işığında Saruhan Mebusu, Yüzellilik Reşit Bey’in Sürgün Yılları

90

Volume 10 Issue 3

April 2018

Reşit, Lozan’da “genel af” konusu gündeme geldiği andan itibaren sürece müdahil olmak

istemiş, Çerkeslerin bu listeye alınmaması için mücadele vermiştir. Özellikle Azınlıklar Alt Komisyonu’nda, genel afla ilgili protokol hazırlandıktan sonra çabalarını yoğunlaştırmıştır.

Yunan Dışişleri Bakanlığı Arşivi’ndeki Anti-Kemalist dosyada bulunan “Eski Saruhan Mebusu” Reşit’in şu başvurusu oldukça ilginçtir:

“Yunan ordusunun Küçük Asya seferinde bizler, sizlerin yanında yer aldık ve kuvvetlerinizin düzenli geri çekilişini destekledik.

Tarihin kritik anında bir halkın kurtuluşu, küçük bir azınlığa tâbidir.

Gelecekte Türk küstahlığının yok edilmesi biz Çerkeslerin [...]78 kaderi olup olmayacağı bilinmemektedir.

Türk Hükümeti’nin politikaları, Çerkeslerin yurtseverliğinden kaynaklanan duruşları ile Yunanlıları birleştirdi.

Türk Hükümeti’nin bizleri yok etmek üzere hareket eden politikası kabul edilemez.

Bizim sizden bir şey talep etmeye hakkımız yok, ancak göz ardı edilmemiz de kabul edilemez.

Sayın Bakan, Bizim güvenliğimiz sizin elinizdedir”79.

Yunan Genelkurmayı 2. Büro’sunun ikinci başkanı ise “Reşit Bey’in [Ethem Bey’in ağabeyi] talebinin göz önünde bulundurulması, Lozan Andlaşması çerçevesinde Çerkeslerin durumunun Cemiyet-i Akvam nezdinde dile getirilmesi için yardımcı olunması” hakkında dışişlerinden görüş sormuştur80. Ancak Çerkeslerin haklarının konferansta savunulmadığını düşünen Reşit, bu düşüncesini Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra da korumuştur. Yunan Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği şu belge ile duyduğu rahatsızlığı ortaya koymuş ve haklarının savunulmasını istemiştir.

“Birincisi, Yunan Dışişleri, Lozan Andlaşması’nın uygulayıcısıdır.

Çerkesler, Londra ve Roma’daki dışişlerine protestolar yolladılar. Onlar ise Çerkesleri sakinleştirmeye çalıştılar.

Eski Bakan Rufos, Çerkeslerin, Lozan’da haklarının elde edilmesi konusunda isteksiz ve ilgisiz davrandı.

Türk Hükümeti, Ethem Bey’e karşı mücadelesinde 150 kişiden ibaret suni bir liste yayınladı ve bu listedeki kişilerin mal varlıklarına el koydu.

Siyasi sığınmacıların haklarına saygılı olan hükümetinizin, Ethem Bey’in grubuna mensup insanların mal varlıklarına da saygılı olacağına inandığım için, Türk Hükümeti nezdinde protestoda bulunulmasını talep ediyorum”.81

Reşit’in bu başvuruları kabul görmemiştir. TBMM ise kendisine hainlik yapanların bu ihanetlerini sürdürmeleri karşısında onları vatandaşlıktan çıkararak tepkisini göstermiştir.

TBMM’nin 28 Mayıs 1927 tarihli ve 1064 sayılı “Lozan’da İmzalanan Genel Af Bildiri ve Protokolü’nde Anılan Yüz Elli Kişilik Listede İsimleri Yazılı Kişilerin Türk Vatandaşlığından

78 Bu kısım Cilasun’un eserinde okunmuyor olarak geçmektedir. E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 195.

79 E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 195.

80 E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 193. Belge üzerindeki tarih 26 Haziran 1923’tür.

81 E. Cilasun, Çerkes Ethem, s. 194.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Bazı çalışmalarda enürezis şikayeti olan çocuklarda bu mekanizmanın uygun şekilde işlev görmediği, bu çocuklarda idrar kaçırma nedeninin artmış idrar

Bu nda hava hareketlidir... Bu ortalama

[r]

Seyyid Kıvâmeddin Âmül şehrine kadar onları takip etmiş bunun üzerine Çelâvî komutanları Kiyâ Efrâsiyâb’ın küçük oğlu ve damadını yanlarına alarak

İstihbarat Raporları Işığında Saruhan Mebusu Yüzellilik Reşit Bey’in Sürgün Yılları Exile Years of the Saruhan Deputy Yuzellilik Resit Bey According to the

Dobutamin çocuklarda da inotropik etki göstermektedir, ancak yetişkinlere kıyasla hemodinamik etkisi biraz daha farklıdır. Çocuklarda kardiyak debi artmasına

o HemŞire Çağrı panosu aynı anda en az beş çağrıyı öncelik Slrasına göre 4 haneli olarak oda ııuınarası ve Yatak no gösterebilınelidir. Hasta çağrı

TÜRK|YE KAMU HASTANELER| KURUMU izmir Kamu Hastaneleri Birliği Kuzey Genel sekreterliği Buca Seyfi Demirsoy Devlet