B ir zamanlar, her mevsim güzelliğinden tatlı bir huzur almaya gelinirdi
I/
a
\
D E N İ Z S O M
www.denizsom.com e-posta: denizsom@cumhuriyet.com.tr
' -»
AT A ]\/ÎT Ç *
Lütfundan
J\ i i L t / ı i V l l ^ .
eser kalmamış
G
ravür, Çamlıca tepesin den çizilmiş... Moda bur nu ile Fenerbahçe burnu arasındaki kıyıda bir sı ra ağaç var, hepsi o kadar... Burası Kalamış... Koyda iki kü çük tekne görünüyor... Sıra ağaçlar, kı yı boyunca bir yol uzandığı izlenimi veriyor... Gravür 1870’lerde çizilmiş...
Gravürden yüzyıl soma o kıyıda tek tük evler vardı ve evlerin önü denizdi... Evlerle deniz arasında kayalar, çakıl taşlan, kum ve toprak uzanırdı... Dal gaların getirdiği katran ve katrana bu lanmış yosunlar kıyıda bölük pörçük du rurdu... Yine de kıyıda yürünebilirdi... Pislik henüz denize egemen olmamış tı... Kurbağalı derenin ağzma fazla yak laşmadan Kalamış koyunda denize gi rilebilirdi... Balık tutulurdu...
Gravürdeki tertemiz doğa ile kirlen meye yüz tutan doğa arasındaki zaman dilimi sadece yüz yıldı... Aslmda yüz yıl bile değildi... Çünkü Behçet Kemal
Çağlar, herhalde 1950’lerde “Yok baş ka yerin lütfıı ne yazdan, ne de kıştan/ Bir tatlı huzur almaya geldik Kala mış’tan” dizelerim yazar
ken ve Münir Nurettin Sel
çuk da besteleyip seslendi
rirken Kalamış’a doğanın huzurlu yüzü yansıyordu... Kaldı ki “Bir bahar akşamı
rastladım size” diyen bir
başka müzik ustası Selahat-
tin Pınar da 1960’ta Kala
m ış’ta Todori ’den kalan ra kı sofrasında yine huzur için de gözlerim yaşama kapa tıyordu...
B ir ‘K ö h n e ’ v a rd ı
Ne olduysa 1960’tan son ra 15-20 yıl içinde oldu...
Kalamış koyu pislikle do lunca, kıyısı dolduruldu!
Kıyı henüz dolmamıştı... Vapur iskelesi tahtaydı... İs kelenin önünde “Köhne” vardı; eğreti gibi duran bara kanın önünde, ağacm altmda oturulur ve çay ve kahve ve
“keyif” içilirdi ve Fikret Kı- zılok, Mazhar Alanson, Barış Manço kızların gözdesiydi ve
iskelenin yanında “Orhan” vardı; deniz kıyısında yemek yenirdi ve iskelenin karşısın da yazlık sinema vardı; gece
bahçe Mahallesi Muhtarlığı, Todori’nin bahçesi Ziraat Bankası Lokali yapıhyor; birkaç yıl sonra da hem bina hem bah çe, Maliye Bakanlığı Lokali’ne dönüş türülüyor...
Herkes nedense te d irg in
Peşinden zaten Kalamış koyu doldu rulmaya başlanıyor...
Doldur doldur bitmez...
1980’lerin ortasında öyle çok toprak ve moloz döktüler ki... Şehir Hatları vapurunun Kalamış iskelesine yanaş masını bile engellediler...
Kenan Evren, acaba Ayios Ioanis Hristostomos Kilisesi’ne niye el koy madı!
Kilisenin önündeki demir çubuklu çan kulesi 1947 yılında yapılmış... Ki lisenin yapım tarihi ise tam bilinmiyor ama “varbiryüzyıDık” deniyor... Rum- lar da efsaneye meraklıdır... Bu yüz den Kalamış Fener Caddesi açılırken ka zı sırasında çıkan temellerden kiliseyi Bizans dönemine kadar indirmekte sa lonca görmüyorlar.
Kilisenin zangocu, bir türlü kapıyı açmadı... Hâlâ “KenanEvren
korkusu” içinde olmalı... Zan
goç, Kadıköy Metropolitli- ği’ni telefonla aradı; “Gidin
Patrikhane’den izin kâğıdı ge tirin” dedi...
işin yoksa Kalamış’tan Fe- ner’e git!
İlginçtir., aynı tavrı Todo ri’nin meyhanesine el koyan Maliye Bakanlığı Kalamış Lo kali yetkilileri de gösterdi... Onlar da “Gidin Defterdar
lıktan izin alın” dedi...
Herkesin tedirginliği baş ka!
Fakat neyin iznini alacağız?
“Sayın İstanbul Defterda rı... Ferman buyurun da loka linize girelim... Sokaktan ba lonca kilisenin apsisi üe loka lin sonradan yapılmış uzantı sı sırt sırta vermiş duruyor; burayı kaçakmıyaptırdınız”,
yoksa “Sizde ciğeri Todori gi
bi suda bekleterek mi kızartı yorsunuz” diye mi soralım...
Kalamış, eski Kalamış ol sa belki sormaya değer...
Ama bu haliyle... Hele, lüt fundan eser kalmamış bir Ka lamış için., boş veri leri eğlendirdi ve bir de Rum meyha
neci Todori’nin adım bıraktığı meyha ne vardı; biraz para bulunca ciğer tavay la rakı içilirdi...
Hiçbiri kalmadı...
Önce denizi doldurdular, soma ma- rina ve park yaptılar... Parkı bozdular yemden park yaptılar... Yaptıkları par kı bozdular bir daha yaptılar... Marina- yı yaparken denizi fazla doldurdular, ko ya girecek vapuru unuttular, iskeleyi yuttular... Kalamış’ı yüzlerine gözleri ne bulaştırdılar....
A d e m m e le kle ri v ü ze rm is
Birkaç yüz güne sığan bir sürede, Kalamış koyunu yüzyıllar boyu düzel meyecek hale getirdiler... Sanki “Bir tat
lı intikam almaya geldik Kalamış’tan”
dediler...
Evliya Çelebi, o gravürden iki yüzyıl
önce Kalamış’a gelmiş... Çelebi’nin yazdığına göre Kalamış koyu bir gezin ti yeriymiş... Kumsalı beyazmış... De nizi şıkır şıkırmış... Kalamış koyunda
“deniz melikeleri” yani deniz kraliçe
leri gibi “Adem melekleri” yüzenmiş... Kalamış adı kamıştan geliyor olma lı... Kamışlığa Rumca’da “kalamisia” deniyor... Fenerbahçe burnunun oralar daki kamışlardan, sazlıklardan Kala mış adı çıkıyor...
Kalamış’ta yerleşim 20. yüzyılın ba şında İstanbul’un yazlık banliyösü ola rak başlıyor... Köşkler yapılıyor... San ki sonradan yıkılıp yerlerine apartman lar dikilsin diye!
Kalamış’ta Rumlar yerleşikken özel bir ilkokul yaptınyorlar... Bir de kilise... Ayios Ioanis Hristostomos Kilisesi... Dikdörtgen planlı, üçgen çatılı, çatısı ki remit kaplı küçük bir kilise... Okulla ki lisenin arasındaki bahçede de 1920’ler- de Todori, meyhanesini açıyor...
T o d o r i’ nin ciğ e r ta va s ı
Tümceyi yinelemekte yarar var: Bahçenin bir yanı okul, bir yanı ma bet, ortası meyhane.
Hani şimdilerde camilerin ve okul ların bilmem kaç yüz metre yakınına iç kili lokanta izni vermiyorlar ya... Bunlar
ya ağızlarıyla içmesini bilmiyorlar ya da İslam şeriatının özlemiyle işgüzar lık yapıyorlar!
Görenlerin anlattığına göre Todori, şiş man, yuvarlak ve kocaman çıplak baş lı, herkesin huyuna göre şerbetveren us ta bir meyhaneci... Bir, patlıcan turşu su meşhur., bir de ciğer tavası... Ciğe ri, zarını çıkartıp bir gün suda bekleti yor... Sonra eğik bir yerde suyunu sü züyor. .. Dilimleyip kızartıyor... Yiyen lerin anlattığına göre ciğer hem yağ çekmiyor hem de ağızda dağılıyor...
M a liye B a ka n lığ ı Lo k a li!
Todori öldükten sonra meyhane da ğılmıyor; oğlu Stavro ve damadı FUip işe devam ediyor... Sonrameyhaneyi Kı- zıltopraklı marangoz Sabri Efendi dev ralıyor; Selahattin Pınar’ı hoşnut ede cek denli “Todori” adını yaşatıyor... Sabri Efendi’den sonrası biraz karışık... Karışıklığı Orgeneral Kenan Evren bir darbe ile çözüyor... 12 Eylül dönemin de, meyhaneye, epeydir kapalı olan es ki Rum okuluna devlet adına el konu yor... Eski okul binası önce Fener
K alam ış'tak i Ayios Ioanis
H ristostom os K ilisesi (solda) için “var bir yüzyıllık” deniyor... K ilisenin bahçesi (solda alta) eskiden Todori’nin m eyhanesiydi...
M eyhanenin arkasında ise Rum ların ilkokulu (sağda altat) vardı. Okul, m eyhane ve m abet aynı bahçenin içindeydi... 12 Eylül dönem inde eski okul binasına ve m eyhaneye el kondu; M aliye Bakanlığı Lokali yapıldı... Bir zam anlar tatlı bir huzur alınan K alam ış'ın tadı tuzu kalm adı.
(Fotoğraflar: SE R K A N Y IL D IZ )
Z
£.$*.
3
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi