• Sonuç bulunamadı

Balerinden erken veda

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Balerinden erken veda"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

P A Z A R E K İ

İZ

J Y URUYAN BİR İÇDBVİZ: ARAL

A ral D en izi ’nin başına gelenlerden

dünyanın g eç haberi oldu. B alık

yerin e pam u k elde etm ek çabası, gölü

çö l yaptı. Türkiye den b ir belgesel

ekibi, A ral Gölü ’ndeki Vozrojdenie

A dası ’n dafilm çekti. A r a l’ın hikâyesi...

■ 2 . S A Y F A D A

ALECİLİĞI HİÇ SEVMEMİŞTİM

Dünya Kupası elemeleri öncesinde

Ulusal Takım Teknik Direktörü Şenol

G ü n eşle söyleştik: “Karadenizliyim,

heyecanlıyım, sinirliyim ama hatalarımı

biliyorum ve düzeltmeye çalışıyorum...”

■ 6. S A Y F A D A

İZ

JY

URŞUNKALEME DE AMBARGO

Irak’ta sakat doğum yapan annelerin

oranı, Körfez Savaşı ’ndan buyana üç

kat arttı. Bu artış, kullanılan seyreltilmiş

uranyumlu silahlarla açıklanıyor. Ocak

ayında Uluslararası Eylem Birliği ile

Irak’a giden Ali Tonak’ın izlenimleri...

M

1 0 . S A Y F A D A

BALERİNDEN ERKEN VB)A

Hülya Aksular’ı sahnede hâlâ

izlemediyseniz geç kaldınız. Çünkü o,

genç yaşında sessiz sedasız veda etti

baleye. “Yeni sanatçıların önünü

açmak istedim” diyor ve ardından

ekliyor: “Baleyi bırakmadım. Hep

yüreğimde ve beynimde sürecek...”

BENGİ HEVAL ÖZ

içeri girer girmez mum ışıklan, kandiller ve tütsü koku­ lan ile karşılaşıyorsunuz. “Mum misafire yakılır derler. Ama ben hepimizin hayatın içinde komik misafirler olduğumu­ zu düşündüğüm için hayatımın her dakikasını böyle küçük mutluluklarla çevreliyorum” diyor. Salonun bir duvan boy­ dan boya ayna. “Burayı, dans stüdyosu olarak kullanmak için almıştık, sonra eve çevirince ayna kaldı...” Karşı duvarda ise çok güzel bir portre asılı. İsmail Acar doğum günü hediye­ si olarak yapmış ona. Portreler genellikle insan karakterini ele veren hatları ortaya çıkarırlar. Hani derler ya; saçının te­

linden ayak ucuna kadar her şeyiyle asil bir kuğu: Hülya Ak­ sular... Mumların, kandillerin, güzel müziğin arasında gö­ züm yere ilişiyor. Yerde yılların emeğinin kamtı yatıyor. Bir bavul içinde, pembe kurdeleleri sararmış, çalışmaktan yıp­ ranmış, minik bir tepecik oluşturmaya yetecek kadar çok ba­ le pabucu... Kim bilir o pabuçlar nelere şahit! 20 yıl boyun­ ca her gece hangi rollere girip çıktılar.. Salonun orta yerin­ de, halının üstünde, oyuncaklar saçılmış ortalığa. Sarışın, renkli gözlü, dünya güzeli bir kız çocuğu, oynuyor... Sude, tıpkı annesinin bir zamanlar hayal ettiği gibi doktor olmak istiyor. Ama balerin de olmak istiyor. Sorduğunuzda dok- tor-balerin cevabını alıyorsunuz. Devamı 12-14. sayfada

(2)

Hep Karinen’!

oynamak istedi

ama olmadı. “Bir

gün çok isteğim

taşarsa Karmen’i

sahnelerim ve

oynarım” diyor.

1. Sayfanın devamı

Bazen hayatınıza yeni giren binlerini, evi­ ne gittiğiniz zaman daha iyi tanırsınız. Çün­ kü ruhu vardır evde. Ben de zihnimdeki ek­ sik noktalan Hülya A ksular’m evine girdi­ ğim o ilk 5 dakikada tamamlayıverdim. Tıp- kı bir müze gibi, yaşanmışlıklarla dolu bir yı­ ğın eşya vardı evde.

Daha 14.5 yaşında konservatuvan bitirip para kazanır olunca 20 yıla ne çok şey sığı­ yor. Aksular genç ama başansının doruğun­ da, gerçek bir başbalerin. Yaşamı ertelerse­ niz yaşamın da sizi erteleyeceğinin bilinciy­ le, dolu dolu yaşıyor. Birçoklarımız onu Zi­ ya Öztan ’ m yönettiği Cumhuriyet filminde ‘Fikriye’ rolüyle, Ferhat ile Şirin balesinde ‘ Mehmene B anu ’ ile ya da son dönemde TV 8’de yayımlanan ‘ Hayata Dair Aynntılar’ ad­ lı kültür sanat programınm sunucusu olarak tanıyor. Sanatçı, son olarak 20 yıl önce pro­ fesyonel hayata ilk atıldığında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) dans ettiği ‘Küçük Adam Ne Oldu Sana’ oyununun koreograf­ lığım yapıyor. Oyun, Devlet Tiyatroları tara­ fından sahneye konuyor. Nurettin Özsu- ca’nın yarattığı yeni m üziklerle ve tıpkı bir zam anlar kendisi gibi gelecek vaat eden, genç, dansçı öğrencileriyle...

Çok güzel roller oynamışsınız, ama ben iyi bir bale izleyicisi değilim. Sanınm ha­ yatımda 4 kere baleye gittim.

O lsun,4kere de güzel. Sen de bir gün bale dünyası ile tanışır ve sevişirsin.

Peki ya seyirciler hep benim gibi mi?

Yok. Senin gibi arada sırada gidenler ben­ ce şöyle bir kazaya uğramışlar; çok iyi bale­ lere gitmemişler. Bazen kötü balelere denk gelirsin, ilk izlenimleri pekkale almayacak­ sınız ve ikinci bir şans tanıyacaksınız kendi­ nize. O nun için ben suçu üzerime alayım.

Bale dünyasında, diğer dünyalarda olduğu gibi kötü eserler de sahnelemek zorunda ka­ lıyoruz. Ama tüm sanatlarda müthiş bir iler­ leme görüyorum. Her ne kadar genç ama es­ ki nesil isem, izleyici kapasitesinin günbe­ gün arttığına şahit oldum. Bir zamanlar kar diz boyuyken biz evimizden operaya zar zor gelirdik ve bilet kuyruğuyla karşılaşırdık. Bu ilgi hâlâ var. Ben izleyiciyi artık kendini eğitmiş, bilgili, takipçi görüyorum. Yeter ki biz onlara yanlış eser sunmayalım.

Anadolu’ya turnelere gidiliyor mu?

Gitmiyoruz. Eskiden gidiliyormuş...

Neden? Olmab asbnda, değil mi?

idarecilerin de olmasını istediklerine emi­ nim. Ama biliyoruz işte, bütçe...

Yurtdışmda Türk balesi ne durumda?

Türk balesi yurtdışmda ancak bireysel ola­ rak, turnelerle tanıtılıyor. K ültür Bakanlığı emri ile ya da oradan gelen özel bir davetle. Türkiye’den birçok güzel yürek, yurtdışının birçok önemli grubunda solist olarak veya

başrolde dans etmekte, am a onlar isimsiz kahramanlar. Herkes sadece Tan Sağtürk’ü biliyor, am a aslında sayamayacağım kadar çoklar.

Peki ya siz nerelere gittiniz?

A m erika’ya ve Avustralya’ya gitmedim. Bende uçak korkusu var. Uçağa binmemeye çalışıyorum. A m erika’dan aldığım bir tekli­ fe sadece bu yüzden gidememiştim. Ama en son Japonya’ya gittim. Amerika ve Avustral­ ya dışında hem en hem en her yerde dans et­ tim. Bir de Paris’te dans etmedim. Yıllar ön­ ce Paris O perası’ndaN ureyev’den davet al­ mıştım. Buradaki idare tek başrol oyuncusu olduğum için beni yollamamıştı. Olsun! Ben de bir gün Paris sokaklarında gezerken dans ederim!

Türkiye dansçıları ile dünya dansçıları arasında bir fark görüyor musunuz?

Dünya dansçılarının teknik ve ekonomik imkânları bizden çok üst düzeyde. Onlar me­ deniyet içinde sanatlarını üretiyorlar. Biz de Türkiye’de, zor koşullarda, hüküm etin bir­ çok işinin arasında dans edebildiğim iz için şükrediyoruz.Dansçı olarak farkım ız ise anatom ik yapımız. Herkesin bir yüreği var, bir beyni, iki bacağı ve iki kolu var. 52-53 yıl önce T ürkiye’de bale dünyasının ilk tohum­ lan atılmış. Dünyada balenin başlam a tarihi ile 52 yıllık T ürk balesini karşılaştınnca biz inanılmazız. O nlar Türkiye’de bale yapa­ maz. Bence soranım en güzel cevabı bu. Biz orada yapabiliriz, am a onlar T ürkiye’de, bu koşullar altında bale yapamazlar diyorum .

Kaç karakter canlandırdınız? Hatırlı­ yor musunuz?

Bir Ankara-Istanbul yolculuğunda Oktay Keresteci ile oynadığımız eserleri saymıştık. Aynı eserin içinde 1. başrol de oynadım, 3. başrol de oynadığım oldu. Bu sebeple o

ka-Aksular’ın kızı Sude, büyüyünce ne olacaksın sorusuna “Doktor-balerin”yanıtını veriyor.

F o to ğ ra f: S E N E M Ö Z T Ü R K

(3)

18 MART 2001. SAYI 782

dar çok karakteri yorumlamışım k i... 20 yıl içinde 60’ın üzerinde rol oynamışım. Ok­ tay Tn da hemen hemen aynı.

O ynadığınız rollerden en çok hangisini sevdiniz?

Tabii ki ilk başrolüm Kuğu Gölü. Koreog­ raf Petervan Dayk, 17.5 yaşındayken kordo baleden seçti beni. Çocukluğumdan beri ba­ na güvenle yaklaştı büyüklerim. Eğer size güvenilirse herne konuda olursa olsun, başa­ rırsınız. Tüm grubun ve Peter van D ayk’ın bana güvenmeleri başarıyı yarattı sanırım. Kuğu Gölü beni hep etkiler. Özellikle Çay- kovski olduğu ve ilk başrolüm olduğu için. Bunun dışında Don Kişot balesinde Kitri ro­ lü banabiraz yakındır. Bir de Panov’unkore- ografisi ile Antonius Kleopatra balesinde Oktavia’yı oynadım. Bence Panov dünyanın en iyi 10-15 koreografından biridir. Oktavia düğünün hemen akabinde delirir. Çünkü An­ tonius büyük bir sevgisizlik içindedir. 20 da­ kika kadar süren ciddi bir delirme sahnesi vardı. Ruh durumumdan ötürü selama çıka­ mazdım. Oktavia, kariyerimde en alkışsal ve basamakları hızla çıktığım roldür. Karmen’i oynamak istedim hep, ama oynayamadım. Koreograflık yanım da olduğu için bir gün çok isteğim taşarsa, Karmen’i sahnelerim ve kendim oynanm. Neden olmasın?..

Sizce kaç yaşına kadar dans edilir?

Herkesin yaşı değişik. Otoriteler bana40- 45’ime kadar yapabilecek bir tekniğim oldu­ ğunu söylerler, ama ben 34 yaşında bıraktım.

75 yaşında bile sahneye çıkan dünyaca üniü balerinler var...

Hiçbir zaman artık kollarımın etleri salla­ nırken, gözüm görmez, ayağım kalkmazken bana bunca yıl alkışlan ile katkıda bulunan insanlara ve bale sanatına saygısızlık etmek istemem. 18 yaşında başbalerin olduğum za- man öyle çok önüm kesilmişti k i, o günlerde bir karar vermiştim: “Ben baleyi erken bıra­ kacağım, yeni nesillere yol açacağım, onlara bana yapılan haksızlıklan yapmayacağım, hep güzellikler ve pozitif düşünceler içinde olacağım...” diye. Çok şükür beynimi yitir­ mediğim için öyle de yapabildim.

Bundan sonra Aksular’i sahnede göre­ meyecek miyiz?

Bale benim için bitmez. Verilmiş sözlerim var. Antalya Balesi ile koreografisini hazır­ ladığım TstanboooP adında yeni birprojem var. Orada da 2- 3 dakika sahnede görünece­ ğim. Sözlerimi yerine getirince bale, icraat olarak tamamen bitecek. Ama beynimle, yü­ reğimle, bale dünyasına katkılarımla, hiçbir zaman balesiz kalmayacağım kesin. E tabii bir de jübile yaparım herhalde!

Peki, bunlar da bitince gelecekte ne yap­ mayı tasarlıyorsunuz?

Zamamn akışıyla, gelecek için düşlerinin olması, ama hiçbir zam an program yapm a­ man gerektiğini öğreniyorsun... Hayat kısa olduğu kadar uzun, ama uzun olduğu kadar da çok kısa; yarın yok... Onun için ben gele­ cekte şunu yapacağım, bunu yapacağım de­ mek istemiyorum. Düşüncelerim, beğenile­ rim değişebiliyor. Huyum öyle değişik ki! Yarın sadece ev kadım da olabilirim. Yaşam­ da m isafiriz diyorum; bir bakarsın, m isafir­ liği değerlendirmek isteyebilirim. Çünkü 14 yaşından beri aile reisi olmak, 17 yaşında bü­ tün grubun sorum luluğunu sırtlanmak, so­ yadından yola çıkıp kariyerini sırtlanmak kolay değil.

Çocuğunuzla güzel bir ilişkiniz var. Ev hayatınızda hep bu kadar hoş musunuz, yoksasizindeaksi yanlarınız var mı?

Hep böyleyim. Aksiliklerim olmaz mı ca­ nım. İnsanın üzüntülü, sinirli, hatta kendini sorgulayacağı kadar kötü anlan olur. H epi­ miz gibi ben de o anlan yaşaran. Ama bunla- n çok aza indirgiyorum. Özellikle 30 yaşın­ dan beri birtakım doğru davranışlan

becere-bilme aşamasına geldim. Anlayış, sabır, affetme hep vardı. İnsanları olduğu gibi kabul ediyorum, ama benim de yanlışımı, beni olduğum gibi kabul etsinler istiyo­ rum. Orada tökezliyoruz.

Evlilik hakkında ne düşünüyorsu­ nuz? Siz de evlendiniz..

Beniki kere evlendim, ilk evliliğim Ay­ taç Arman Ta idi. Sinema sanatçısı. Aytaç ArmanTa 22 yaşında evlendim ve yaşa­ m ım da insani boyutta basam akları çıktı­ ğım dönem odur. Aytaç Ta biz evliliği be­ ceremedik, ama güzel arkadaşlığımız hâ­ lâ devam ediyor. Aytaç Ta okumayı öğren­ dim ben. Çok geç okumaya başladım. Ama epey yol katettim. Aytaç benim için bir m üzede cam fanus içinde sakladığım çok önemli bir değer..

İkinci evlilik?..

ikinci evliliğimi ilk evlilik olarak sayı­ yorum. Çünkü hem evliliği hem de yaşa­ mı daha iyi anladığım bir dönemde evlen­ dim Mişaile. Mişa, bir Rus bale sanatçısı. H âlâTürkiye’de yaşıyor. Kızım Sude’nin babası. M işa’mn, sadece benim, kendisi­ nin ve kızımızın yaşamı için uzaydan ışın­ landığını düşünüyorum. O da insanlık çiz­ gisinin en üstünde. Gerçekten bir melek. 6 yıllık evliliğimizi geçen nisan ayında bitir­ dik. Hâlâ karar vermiş değilim; evlilikler na­ sıl yapılmalı?.. Büyüklerimizin dediği gibi mantık evliliği mi, aşk evliliği m i?.. Çünkü evlilikler eninde sonunda A dem ’le Hav­ v a’nın elmayı bulup paylaşamaz halleridir. Aşkî evliliklerde aşk elinizden uçup gittiği zaman çok büyük bir boşluk oluyor. Sadece keşke çocuklu aileleler aynlmasa hiç...

Sude sizi sahnede izledi mi? Oynadığı­ nız rollerden en çok hangisini seviyor?

Hem kartlımdayken hem de tüm eserlerde. Onun yakalayabildikleri tabii. Fmdıkkıran’ı çok seviyor, ama ben oynamıyorum.

İyi bir koreograf olmak için iyi bir dans­ çı olmak şart mı?

Hiç alakası yok. Çok kötü bir dansçı, dün­ yanın sayılı isimleri arasında kendini kanıt­ layıp çok iyi bir koreograf olabilir. Ve yine çok iyi bir hoca ve eğitici olabilir. Çok iyi bir

dansçı, dünyanın en kötü koreografı olabilir. Bu biraz düşünceleri hayata geçirişle, insan­ larlapaylaşm ayla ilgili. Çok iyi dansçıların çocukları iyi birer dansçı da olmayabiliyor. Sude için de bu geçerli olabilir. Hatta dansçı olmak isteyip iyice kenarda kalabilir. Dile­ rim balerin olmaz.

Baledeki rollerin dağılışı hakkında bil­ gi alabilir miyim? Katı kurallar var gibi...

Eserde başdansçılar, yardımcı oyuncular, kordo bale (bizim grup dansçılarımız), ka- rakterrolleri (anne, baba gibi), figüranlardan oluşan bir ekibiz. Ve orkestra elem anları... Repetitör dediğimiz çalıştırıcılarımız var.

Zor mu peki bu sınırları aşmak?

Sözleşmelerimizde böyle bir madde ve isimlendirme yok. Okuldan gelen çocuklar figürasyon yapıyorlar. Mezun olanlar kordo bale oynuyorlar, içlerinden iyileri seçiliyor, sıyrılıyor, solist ve başrol oynuyorlar. Fakat

başrolle, ‘principle’ dansçılığı ayırmak lazım. En üst düzey, ‘prim a’ dediğimiz,' hem erkek hem kadın dansçılar, her role yakışan ve her tekniği yapabilen kişiler­ dir. Balenin estetiği içinde birçok şeyden biraz gerekiyor. Balenin en zor hareketi olan ‘fuette’ vardır. O rtada 32 kere döne­ riz. O hareketi yapabilen, hatta bir de çift dönüp, köşe dönüp, arada taklalar atan bir tipseniz, artık vazgeçilmez olursunuz. Di­ ğer gereklilikler de eklenirse sizi artık ge­ len her koreograf seçer.

Devlet Opera ve Balesi’nin disiplini nasıl? Herkes çok idealist ve çalışkan mı, yoksa memur zihniyeti var mı?

M emur zihniyetinde olan arkadaşları­ m ız mutlaka vardır. Ama onlar, memuri­ yete zorlanmışlardır. Hiçbir sanatçı m e­ muriyet için baleyi seçmez. Herkes sanatı gerçekten sevdiği için devam ettirmeye çalışıyor. G eçen hafta başkoreograflığa atanan Sayın U ğur Seyrek birçok şeyi de­ ğiştirecek eminim. Kendisine güveniyor ve ondan çok şey bekliyoruz.

Balede aşağı yukarı kaç figür var?

500’eyakın temel hareketimiz var. iste­ diğiniz kombinasyonla değiştiriyorsunuz ve çoğaltabiliyorsunuz. Her sabah bir saat bale ısınması yaparız. Çağdaş balenin gelişi ile, limitsiz hareket var.

Modern dans, dans tiyatrosu, çağdaş bale... Klasik baleden farkları ne?

Yaşamın her evresinde ilerleme kaydetti­ ğimiz gibi, bale dünyasında da birtakım iler­ lemeler oluyor. Teknoloj i dünyası gibi, bale­ de de bu ilerlemeleri klasik kalıpların içinde seyirci ile buluşturmanıza imkân yok. O kla­ sik kalıplan ancak belli eserlerde insanlarla buluşturabiliyorsunuz. Yeni eserlerde çağ­ daş Türkiye’nin çağdaş yorum culan, kore­ ograftan, dansçılan da çağdaş şeyler yap­ mak istiyorlar. Klasik adımlan h a fif moder­ nize ederek bale dünyasında değişiklikler yaratanlar da var. Bunlar döm i-klasik bale­ ler. B azılan ise sesi de katarak vücut dilini hernoktasıylakullanmayı seçiyor. Özellikle dans tiyatrosunda. Ben bir klasik dansçı ola­ rak, her türlü gelişmeye açığım.

Özellik-Uyuyan Güzel.. Hülya Aksular - Oktay Keresteci..

13

(4)

F o to ğ ra f: S E N E M Ö Z T Ü R K CUMHURİYET DERGİ

‘Dünyada balenin başlama tarihi ile 52yıllık Türk balesini karşılaştırınca biz inanılmazız’

le Ankara M odem Dans Topluluğu’nun (MDT), Beyhan Mörfi ’nin yaratılarım ceke­ timi ilikleyerek izlerim. Klasik bale kalıpla­ rından bütün dünya arındı zaten. Artık bizim geri kalmamız da hoş olmaz.

20 yıl önce Küçük Adam Ne Oldu Sana oyununda dans ettiniz. Şimdi ise Devlet Tiyatrolan’nda aynı oyunun koreograflı­ ğım yapıyorsunuz...

Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) önün­

den geçerken oynanan oyunların afişlerini görüyordum. Ben mezun olduğumda A ST’ta ‘K üçükA dam N eO lduSana’ sahne­ lenecekti. Devlet Balesi’nden dansçı istedi­ ler. Oyunun koreografı Altan Tekin’di. O za­ manlar gelecek vaat eden isimleri seçti. Rut- kay A ziz’in ilk maaşımı verdiği zarfı hâlâ saklarım... Müzikleri Timur Selçuk yapıyor­ du. Yılmaz Onay yönetiyordu. Altan Erkek­ li, Nurseli îdiz, M ümtaz Sevinç... daha nice

güzel isimler. Onlarla ilkprofesyonel yaşa­ mım başladı. Hem Ankara B alesi’nde dans ediyordum hem de A ST ’ta oynuyordum. Ben orada yaşamı paylaşmayı öğrendim. O oyunun içeriğinde çok farklı bir gerçek var­ dır. O gerçekleri bilip yaşamayı da öğren­ dim. Her sanatın birbirine el uzatmasını öğ­ rendim. Perdeler diktik, yerleri sildik, ger­ çekten ekmeği paylaştık. Eser çok güzeldi, çok tutuyordu. Timur Selçuk’a dokunabil­ dim, Rutkay A ziz’e dokunabildim. Bunlar benim için çok önemliydi. Çok iyi bir kadro oldu. O kadroda yer alanlar geleceğin isimle­ ri oldu. Şimdiki Küçük A dam ’da ise hem Yılmaz Onay’ın hem de A ltan Tekin’in 20 yıl sonra beni düşünmeleri, bana gerçekten çok kıvanç verdi. Yine AST sıcaklığı var. Devlet Tiyatrosu’nda olup AST sıcaklığını hissetmenin nasıl olacağını hiç düşünme­ miştim. Öyle güzel bir ekip kuruldu ki, her­ kes biraz önce sıraladığım her şeyi paylaş­ maya hazır. Ve sanıyorum iyi bir oyun ola­ cak. 27 M art’ta İstanbul’da Aziz Nesin Sah­ nesi ’nde başlıyor oyunumuz...

Ya televizyonculuk, TV 8 deneyimi?..

TV 8 benim için bir üniversite oldu. Çok güzel bir aile oluşturduk. Her türlü imkânla­ rı kullanarak, hiçkimsenin programımızın içeriğine ve cümlelerine karışmadığı, sade­ ce güvenle bizlere sunulan bir ortamda ger­ çekten iyi bir iş yapmaya çalıştık. Sanatlara, sanatçılara, sanatçının ve sanatların özüne güzel cümlelerle yaklaşmak ve insanlarla buluşmaktı ilkemiz. Ondan hiç ödün verme­ dik. Dilerim başarılı olmuştur.

insanlığı, sevgiyi, saygıyı temel aldık. Tıpkı yaşamdaki gibi. Programda benim özüm vardı. Kulağımı kaşıyordum. Saçım sıkışıyordu, onunla oynuyordum. Su içmek istiyordum, devamlı fincanım elimdeydi, bi­ lilerine ‘Seni seviyorum ’ diyordum... Biz orada sanki benim evimde sohbet ediyor gi­ biydik. Çok yalmdı. Her gün değerli izleyici­ ler dedim, çünkü her biri konuklarım gibi çok değerliydi.

Böylesine duyarlı bir kişilikle Hülya Aksular, ülkesinde olup bitenlere nasıl yaklaşıyor?

Gazete okuyorum, haberleri izliyorum, hiçbir şekilde düzeltemeyeceğim şeyleri her an yaşamaktan ötürü mutsuzum. Yaptığım sanatla, kültürel anlamda, sanatsal anlamda ilerletebileceğim iz Türkiye’nin başka bo­ yutlarda geriye gidişine veya hırpalanışına sadece seyirci kalm aktan ötürü mutsuzum. Dilerim, seyirci kalmaması gereken insanlar bir an önce toparlanırlar ve ellerinden geleni yaparlar da, gelecek nesiller de seyirci kalıp üzüntü içinde yaşam azlar.-^

PORTRE

1966 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Öğrenime, 5.5 yaşında sınıf atlayarak başladı. 5’lnci sınıfta, Ankara Devlet Konservatuvan Bale Bölümü’ne girdi. 6 yıllık

konservatuvar eğitiminin sırasında 2 yıl sınıf atlayarak, ama yüksek sınavını kazanamayarak, 1980-81 döneminde mezun olduğunda 14.5 yaşındaydı. “ Kaza-i Rüşt” karanyla Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde profesyonel sanat yaşamına başladı. İlk sahneye çıkışı, Ferhad ile Şirin balesiyle oldu. Aynı yıl Ankara Sanat Tiyatrosu’nda ‘Küçük Adam Ne Oldu Sana’ oyununda dans etti. 1983 yılında İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne tayin oldu, ancak geldiği sene istifa edip Devekuşu Kabare Tiyatrosu’na girdi. Yönetimin değişmesiyle, İstanbul Balesi’ne geri çağrıldı.

18 yaşında oynadığı Kuğu Gölü ile En Genç Başbalerin unvanına sahip oldu. Bugüne kadar da yurtiçinde ve yurtdışında 60’a yakın karakter yorumladı. 1986’dan bugüne Almanya’nın birçok şehrinde, İsviçre, Ispanya, Japonya, Rusya, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Bulgaristan, Makedonya’da dans etti. Nureyev ile aynı sahneyi paylaştı. Sinemayla 1990’da Yavuz Özkan’ın ödüllü filmi ‘Ateş Üstünde Yürümek’ ile tanıştı. Geçen hafta yaşama veda eden Dame

Ninette de Valois’nin (üstte) davetlisi

olarak Ingiltere’de derslere katıldı ve Kraliyet ailesiyle tanıştırıldı. 1992’de Minsk Operası’ndan aldığı davetle Don Kişot balesinin başrol karakteri Kitri’yi yorumladı.

1993’ten bu yana Atatürk, Kozalak, Aşka Dair Ne Yoksa, Oğul, Sude, Altın Çağ, Anadolu Mozaikleri gibi eserlerin koreografisine de imza attı.

Hülya Aksular, A ST’ta 20yıl önce sahnelenen “Küçük Adam N ’oldu Sana! ”da oynamışta 27 M art’ta başlayacak oyunun bu kez koreografa.. “Küçük Adam ”ın yeni ekibi bir arada...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Pre-Analitik sürece etki eden teknik faktörler Teknik faktörler, istenen test veya testlere göre örneğin uygun teknik ve materyal kullanılarak alınması, muhafazası ve

The removal of iodine as a function of shaking time at different initial iodine concentrations and different pH (Temperature: 25°).. Tuğrul of Nuclear Science and

Post/modernizm (Modernizm + Postmodernite): Modernizmin dinden arındırdığı dünyada oluşan rasyonel ve seküler düşünme biçimlerinin yaşamı değiştirmesi

5.Alt Problem: Özel eğitim okullarında çalıĢan, alan değiĢikliği yoluyla özel eğitim öğretmenliğine geçen sınıf öğretmenlerinin tükenmiĢlik düzeyi ve yaĢam

Gösteri içinde Bedia Muvahhit’in sine­ ma oyunculuğu üstüne, Si- nema-TV Merkezi tarafından hazırlanan kısa bir belgesel de izleyicilere sunulacak. Aynca Vasfi Rıza

Nâzım 10 Eylül 1959'da Rusça kaleme aldığı vasiyetnamesinde, en değerli mirası olan eserlerinin telif hakkının üçte ikisini karım Münevver ve oğlum Mehmet'e diyerek

îlk öğrenimini Kuyucu murat ve Şahzadebaşı mek teplerinde tamamladıktan sonra, Beyazıt Rüştiyesi’ne girdi.. Rüştiye’yl bitirdiğin de onyedi

Doğal immun sistem hücreleri üzerinde bunları (PAMP) tanıyan reseptörlere de “patojen kalıpları- nı tanıyan reseptör (pattern recognition receptor, PRR)”