3 KASIM 1999 ÇARŞAMBA
CUMHURİYET
T T --57 3 3 3 3
ALLEGRO
KULTUR
kultur(g cumhuriyet.com.tr
EVİN İLYASOĞLU
alınla on yılda..
“Onuncu Yıl M arşT nın üstüne bir daha
marş yazılmadı ki, hâlâ yediden yetm işe onu söylüyoruz. Hele 29 Ekim gelince, her yerden yükselip kulaklarınızı dolduran bu marşı bir de bakmışsınız kendi kendinize mı rıldanm aktasınız. Melodik akışı, ritm ik ve arm onik yapısı, prosodisindeki uyum (söz le müziğin uyum u) onu I9 3 3 ’den bu yana canlı tutuyor. Marşın yazılış öyküsünü onun biyografisinden * 1 okuyalım:
“Recep Peker Ankara’ya çağırdı. Öyle bir marş isteniyordu ki, asker, polis, sivil herkes söyleyebilsin. Oturdum, düşünmeye başladım. Hangi melodiyi yakalasam bir türlü rahmetli biraderime (Ekrem Reşit Rey) beğendiremiyordum. Nihayet mehter
takımı ritmi geldi aklıma. O zaman da ak lım başımdan gitti. Ve biraderime en sonun da beğendirebildim ” *2 Cemal R eşit'in bu marşı besteledikten sonra sunuş öyküsü çok ilginçtir.. Güftesi Faruk Nafiz Çamlıbel ile
Behçet Kemal’e ait olan marşı coşkuyla
besteleyip tamamladıktan sonra Ankara’ya, gerekli erkân önünde dinletmeye gider ve piyanoda kendine eşlik ederek söylemeye koyulur. Zamanın Milli Eğitim Bakanı, Saf
fet Arı kan “Cemal Bey, Cumhuriyet sözün de müzik minöre geçiyor. Malum, minör küçük demektir. Yoksa siz Cumhuriyeti kü çük mü görüyorsunuz?” der. Cemal Bey
sonradan olayı dehşet içinde ailesine akta rır: “Oan için kellemin uçtuğunu düşündüm,
içinde bulunduğum salon beynime s ıkıldı san dım.” Ve hemen şöyle bir yanıt bulur: “Efen dim, minör küçük demektir ama müzikte o manada kullanılmaz. Beethoven Napol- yon'un kahramanlıklarına hayrandı. Ona adadığı, (ama son diktatörlüğünü öğrenip ilk sayfasını yırttığı) Eroica, kahramanlık sen fonisinin ikinci trolümü de do minör tonuıı- dadır. Sanıyor musunuz İd Beethoven Na- polyon’u kiiçükgörüyordu?”.*3 Jüriden bir
başkası da M arseillaise’in bir kahram anlık ezgisi olup baştan sona m inör tonunda o l duğun anımsatır. Marş kabul edilir.
Ucun-► ‘Onuncu Yıl Marşı’nın
bestecisi Cemal Reşit Rey’in
kişiliğindeki zenginlikleri
yirminci yüzyıl biterken daha
iyi değerlendirebiliyoruz.
Birçok olguyu bir araya
getiren usta sanatçının
müziğini dinledikçe
20. yüzyılın serüvenine
tanık oluyoruz.
da para pul yoktur. Zaten işin maddi yönü de Cemal B ey'in umrunda değildir
Ekim ayı Cemal Reşit Rey’in hem doğum tarihini hem de ölüm tarihini içerir. 25 Ekim 1904’de babasının görevi nedeniyle Ku düs’te doğmuş; 7 Ekim 1985 tarihinde İs tanbul’da Cerrahpaşa H astahanesi’nde öl müştür. Osmanlı İmparatorluğunun çökü şünü bir siyasetçi olan babasıyla birlikte yakından solumuş, Paris ve Cenevre’deki ço cukluk ve gençlik dönem inde Birinci Dün ya Savaşı’nın Avrupa’sını yaşamış; 1923’le birlikte Türkiye Cum huriyet’inin yenileşen kurulularında görev yapmaya koşmuş. A r dından yıllarca öğretmen, piyanist, beste ci, orkestra kurucusu ve şefi olarak hizmet etmiş. Bir Rönesans adamı gibi, ya da ken di zamanının moda olan deyimi ile “nıusi-
cien complet” gibi.. Yirminci yüzyıl biter
ken Cemal Reşit Rey’in kişiliğindeki zen ginlikleri daha iyi değerlendirebiliyoruz. Ne çok olguyu bir araya getirmiş: O sm an
lI kültürünü, İslam geleneğini, Fransız za rafetini, İstanbul nezaketini, ondokuzuncu yüzyıl rom antizmini, yirminci yüzyıl em p resyonizmini, Cumhuriyet coşkusunu, ko cam an konakların şım arık çocukluğunu, kalabalık ailelerin tadını, Avrupa snobizmi- ni, apartm an yaşantısının sınırlarını, yapa yalnız yaşlılığın acısını..
Türk müziğinde Enstantaneler (1930)’in
ortaya çıkışı başlı başına bir dönüm nokta sıdır. İstanbul’u anlatan çeşitli fotoğraf ka releri müzikle resimlenmiştir. İlk kez m ü zik tarihimizdeki “programlı müzik” ör neğidir. Katibim Çeşitlemeleri, Keman için Andante Allegro, Çağrılış Senfonisi, Fatih Senfonisi, Sazların Sohbeti, piyano için Prelüd ve Fügleri, liedleri, oda müziği ya pıtları, marşları, operet ve revüleri ile Ce mal Bey her ortam için yazm ış bir besteci dir.
Lüküs Hayat, A labanda, Üç Saat gibi operet ve reyüler yıllar boyu kapalı gişe oy namış. İkinci Dünya Savaşı öncesinde, sa vaş yıllarında ve sonrasında İstanbul’a ne şe saçmıştır.
İstanbul Şehir Orkestrası’nı ve Filarm o ni D erneği’ni kurarak halkın ilk kez düzen li konserlere gitmesine, kimi am atör kimi meslekten birçok müzikçinin de ilk kez di siplinli bir çalışma ortamına girmesine öna yak olmuştur. 1926’dan 1960’lara dek Av rupa’da besteci, piyanist ve şe f olarak say gınlığını korumş, en önemli orkestralarla, en önemli salonlarda konserler vermiş, ya pıtlarını çaldırtmıştır. Bunun karşılığında za manın en önemli solistleri de onun onuru na ilk kez İstanbul’a gelmişlerdir.
H er zamanki dileğim izi, onun 95. do ğum yılında da yineleyelim . Ö lür ölm ez darmadağın edilen özel eşyasının, kütüpha nesinin, notalarının toplanm ası, notaları nın bastırılıp yayımlanması ve yapıtlarının daha çok konser programlarına alınması. Ce mal Reşit Rey’in müziğini dinledikçe 20. yüzyılın serüvenine tanık oluyoruz.
*1 Cemal Refit Rey, Müzikten İbaret bir Dünyada Gezintiler, Evin llyasoglu, Yapı Kredi Yayınlan 1997
*2 Bilgeler ve Ustalar, belgesel filin. Sü ha Arın, İş Bankası
*3 Hürriyet Gazetesi, 19 Eyliil 1982
e-mail:evini(ö boun.edu.tr Ünlü besteci C em al R eşit Rey gerçek bir ‘R önesans a d a m ı’ydı.