• Sonuç bulunamadı

Tanımadığımız meşhurlar:Hamdi Bey mezarına iki Hitit taşı diktirdi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanımadığımız meşhurlar:Hamdi Bey mezarına iki Hitit taşı diktirdi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 M m i W M U İ U A L Î / l i £ M A ^ r i U K L , / * ı :

Hamdi bey mezarına iki

Hitit taşı diktirtti

Müze yapılırken iki senelik maaşını

olduğu gibi müesseseye bırakmıştı

Mukaddes rüşvet

Heykellere peştemal kuşatmak isteyen nazır

A

l-çı ile alınan el kalıplan

Vükelânın sağ elleri

Sultanahmetteki ha­

lılar

Hamdi beyin müze etrafında düşünceleri

Denize kadar inen

divenler

Hamdi

beyin sakalı

Ahm et Mithat, Mithat paşa, mer- ı

Hamdi bey Bağdatta

Mezarım kendi çizdiriyor

Perşembe geceleri

/

ölüm ü

Müzedeki iki taş

Hamdi bey bu taşları niçin seçmişti?,

(t

«Okuyan adam» tablosunun kadın modeli olanı: «Okuyan kadın». Bu tablo Ünyon Fransezdedir Hamdi bey hakkında, bu son

yazımızı kendisine dair topladı­ ğımız küçük küçük fıkralar ve ufak lâkin, dikkate değer malû­ mat parçalarile bitirelim.

Derler kİ: Hamdi bey müzeyi yaptırmak için tahsisat kopar­ mak bahsinde çok sıkıntı çekiyor­ du. Hattâ gecikmemesi, paranın biran evvel çıkması için bu işle alâkadar nazırlara hediyeler ver­ miştir. Bu hediyeler de kendisi­ nin yaptığı en güzel tablolardır. Bundan bahseden bir eserde, Hamdi beyin müzenin tahsisatı­ nı çıkarmak için tablolarmı âde­ ta rüşvet verir gibi nazırlara he­ diye ettiği ileri sürülüyor.

Bir kere bu kadar hayırlı bir iş için, elinin, ruhunun ve gözü­

nün mahsulünü vermek rüşvet

kelimesile anlatılamıyacak ka- dar güzel bir iştir. Aylarca üs­ tünde çalıştığı bir tabloyu bir memleket müzesinin biran evvel yapılması İçin elden çıkarmak ne «mukaddes bir rüşvet» olur. Lâ­ kin müzenin yapıldığı günler hakkında, en ince teferrüata ka­ dar malûmatları olanlar böyle bir şeyi pek hatırlamıyorlar. Yal­ nız Hamdi bey müzenin kurul­ ması için, tamam iki senelik maaşını müesseseye bırakmıştır.

Müzeci olarak Hamdi beyin

bir hususiyeti de şudur. O eski eserlere âşık olduğu halde evinde meselâ bir sikke koleksiyonu ya­ hut buna benzer bir şey bulamaz­ sınız Hamdi bey:

— Müze faaliyetine giren hiç bir eşya evimin kapısından içeri giremez!., derdi. İsteseydi, bu işten çok iyi anladığı, membala­ rını bildiği için-pek ucuza muaz­ zam koleksiyonlar elde edebilir­ di. Lâkin Hamdi bey bunları yalnız ve sadece müze için elde etmeğe çalışırdı. Müze faaliyeti çerçevesine giren hiç bir şey — ne kadar güzel olursa olsun — evinde görülmezdi. Bir müzeci­ nin bu tarzdaki zevklerinden fe­ dakârlık etmesini meslekî bir dürüstlük addederdi.

'S o n derecede geri bir devirde, son derecede ileri bir adam olan Hamdi bey gerek müze ve gerek kurduğu sanayii nefise mektebi

bakımından hattâ heykellere

peştemal kuşatmağa kalkan1" Maarif Nazırlarile bile büyük

mücadelelere girişmeğe mecbur

Olmuştur. Müzedeki çıplak hey­ kellerin vücutlarının bazı taraf­ larının «âdabı islâmiye namına» gölden uzak edilmesi hakkmda- ki teklife:

— îyi amma «âdabı islâmiye namına» insan uzuvlarının bir kısmını yoketıhek lâzımsa bütün vükelânın sağ elsiz olarak dolaş­ maları lâzımdır...

Tarzındaki kahramanca sözü şöyleyen de bizzat Hamdi bey­ dir. Hamdi bey o kadar mücade­ le etmiş, o kadar taassubun taz­ yikini görmüştür ki heykellere yalnız birer asma yaprağı ört­ mekle bu işi savuşturmuştur.

Bir asma yaprağı karşısında duran bir taassup dalgası!..

Sanayii nefise mektebine uzun müddet model giremediği için Hamdi bey kendisinin ve taşı­ dıklarının ellerinin alçıdan ka­ lıplarını çıkartmıştı. Talebe bu meşhurların ellerinin alçı mo­ dellerine baka baka resimlerini yapabiliyorlardı. Yaptığı en gü­ zel işlerin çoğunu, devrin gerili­ ği karşısında, âdeta gizli ve ka­

çamak olarak başarmağa mu­

vaffak olmuştu. Meselâ müze

için ancak tek katlı bir bina ya­ pılması müsaadesi çıkmşıtı. Hal­ buki o bir katı zemin katı saya­ rak, işi kitabına uydurarak, ha­ kikaten nefis bir bina yaptı Şark Istili karşısında Yunan istili bir bina yapması bir kusur değil, bir meziyetti. Zira Hamdi bey bu köşeyi mimarî de dahil her çeşitten Güzel Sanatlann top­ landığı bir yer addediyordu. Ve nefis bir rüyası da vardı.

Çinili köşk, eski Şark eserleri

müzesi arasından meşhur San

Susi sarayında olduğu gibi ihti­ şamlı merdivenler yapıp bunu deniz kenarına kadar indirmek, etrafına da yeşillik ve bol su -te­ sisatı yapmak!..

Hayali bile ihtişamlı olan bu fikri bugünkü şehircilik müte­ hassislan pek beğenmektedirler. Hamdi beyin bu rüyasını tahak­ kuk ettirmek artık bugünün şe- hircilerine düşen, bir vazifedir.

Sultanahmetteki halılar

Hamdi beyin sinirleri, Hamdi beyin meşhur hiddetlerine gelin­ ce... Bunlann her biri bir medenî cesaret sahneleridir. Meselâ şu vaka:

Hamdi bey bir gün hükümete

bir istida verdi. Sultanhamet camisinde fevkalâde nefis halılar olduğunu bunların hem âsanati- kadan, hem de yıllarca üzerinde ibadet edilmiş kıymetli hâtıra­

lardan bulunduğunu anlatıyor

ve müzeye alınmalarını istiyor­ du.

Tezkereyi alan zatın Evkafı Hümayun Nazın gülerek o sıra­ da yanında bulunan Maarif Na- zınna şöyle söyledi:

— Halılann üstünde namaz

kılındığından bahsediyor. Bu

Hamdi beyin bir kere olsun başı secdeye değse bari!., dedi.

Maarif Nazın da bu sözleri Hamdi beye yetiştirmişti.

Hamdi bey küplere bindi ve şu haberi gönderdi:

— Ben onun gibi sarayda her gün abdestsiz olarak. padişahın

önünde secdeye yatmıyorum,

rüku etmiyorum ya., siz ona ba­ kınız...

Bu sözleri de ancak Hamdi

bey gibi bir insan söyliyeb'lirdi.

Hamdi beyin sakaıl..

Hamdi beyin küçük bir sakalı vardı. Ve. bu sakal meselesinde o biraz büyük âlim Şemseddin

Samiyi hatırlatırdı. Sakalına

berber eli sürdürmezdi. Sıkılırdı. Bunu da bir hususiyeti olarak bir köşeye şöyle bir kaydediver­ dik.

Hamdi bey hakkında yazımızı

bitirmeden önce onun meşhur

Mithat paşa ile münasebetine

bir göz atmak yerinde, olur. Mithat paşa onu, Ahmet Mit­ hat ile birlikte Bağdada götür­ müştü: 1869 yılında orada umu­ ru ecnebiye müdürü idi. Mithat

paşanın etrafında topladığı

adamlara bakarsak onun insan takdir etme ölçüsünün harikulâ- deliğlni çok iyi görürüz.

ölüm ü..

Perşembe günleri Hamdi be­

yin evinde müzik günü olarak (Arkası 7 inci sayfada)

(2)

(Baştarafı 5 inci sayfada) _ kabul edilmişti. Bu musiki gece­ leri âdeta nefis birer konser ge­ cesi olurdu. Bunlar da zamanın en kuvvetli viyolensel sanatkârı olan Hacı Arif bey zade Cemil bey, Virijio Lanke bey misafir bulunuriardt.

i Hamdi bey Cemil beyi pek se­ verdi. Hastalığının son derecede arttığı bir zamanda kendisini ziyaret eden Cemil beye:

— Cemil... Ben artık ölüyo­ rum. dedi.

Cemil bey teselli verici bir kaç söz söylemeğe kalkınca:

— Yoo.. Yalanı sevmem...

İnkâr edilemez bir şey... Ölüyo­ rum işte yahu... dedi.

Sonra da şu vasiyeti etti: — Cemil... Ben senin viyolon­ selini çok severim. Beni götürür­ lerken tabutumun sağ tarafında yürüyeceksin!. Senin ayak sesle­ rini işittikle viyolonselini dinler gibi olacağım... Anladın mı?.

ölüm e büyük cesaretle bakan Hamdi bey oğlunu, kendi gibi büyük zevk sahibi olan Etemü

çağırdı ve:

— Mezarımın plânını yapaca­ ğız!. dedi

Birbirile hakikî iki arkadaş olan oğul ile baba bakıştılar. Oğlu itiraz edecek oldu. Baba dinlemedi. Mezarın şeklini çizdi­ ler. Hamdi bey yerini tarif etti. Kendisini çok sevdiği, çalıştığı Gebzeye, kendi arazisi içindeki bir yere gömeceklerdi. Müzede iki hitit taşı vardı. Bunları da mezarın iki tarafına dikecek­ lerdi

Bütün arzuları gibi mesut ölü­ nün bu istekleri de yerine geti­ rildi. Şimdi o Gebzenin en güzel yerinde, binlerce senelik iki hitit taşı arasında yatıyor.

Hamdi bey bu taşları niçin seçmişti?.. Çünkü onlar bir ko­ leksiyona dahil değil, perakende, hattâ müzeye lâzım olmıyan iki mütevazı ve asırlar görmüş taş­ tı. Eğer biraz kıymetli olsaydılar Hamdi bey onları — mezarı için bile-— müzeden almağa kıya­ mazdı.

Hikmet Feridun Es

Referanslar

Benzer Belgeler

RUHSAL DURUM — Ataol Behramoğlu (sağda) şiirin bir dil olgusu olduğu ka­ dar, psikolojik bir olgunun, ruhsal bir durumun yansıtılması olduğunu söylüyor,

Bazı yaşlılar, çoğu acayip bir dli kullanan ve acayip manzıuner l e r ( !) yazan yeni nesil cahil sa­ nıyorlar; klâsik şekilde yazamam d'klnn İçin bu tuhaf

Zobu’nun ardından o sırada 82 yaşında olan büyük usta Muh­ sin Ertuğrul bir kez daha Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönet- menliği’ne atandı. Ancak bu kez de

Yüksek sıklıktaki entegre çiplerin gelecek nesil iletişim, görüntüleme, algılama ve radar uygulamaları için uygun olduğunu belirten araştırmacılar, gelişmiş bir

Müftülüğe, böyle durumlarda kadının iddet bekleyip beklemeyeceği hakkında sorular geldiği gibi, boĢanma esnasında bir baĢka erkekle yapılan evlilik

Üye devletlerin oybirliği ile karar aldığı konuların en önemli istisnasını Ortak Dış ve Güvenlik Politikası oluşturmaktadır. Aynı zamanda AB Konseyi üye

Treg hücre oranı ve sayısını, otoimmünite tespit edilen erişkin sIgA hastalarında tespit edilmeyene göre, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, daha düşük

Osman Hamdi Bey’in, & çoğunu, 1860 yıllarında, Paris’te öğrenci iken yaptığı bu etüüer, Türk resminin ilk çıplaklarından oluşuyla da ayrı bir önem