S o s y o l o g göz ile
Büyük ölüjggn brâden istediği
Bugünlerde iki * V a rr a n M n a n n a iM ^
Bugünlerde iki ayrı tarihî vak’a yanyana geldi: Mithat paganın kemikleri, uzun yıllar sonra Is- tanbula getirildi, hattinin kemikleri de gelmek üzere duğu gibi,
f
Y
a
z
a m --- ■>
| Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN |
TT S&
C0/3
t
Prens Saba- de bugünler - Ömürlerinde ol- ö'ı dükten sonra da vatan hasreti çeken bu büyük vatanseverler, fikirleri üzerine tttriyecek insanların yaşadığı topraklarda ebedî istirahatlerine henüz kavuşuyorlar; Onlar için ne kadar konuşsak, yazsak az dır. (Nitekim evvelisi gün, Sa bahattin bey için Üniversitede bir tören yapıldı.) Büyük ölü lerimizi kalbimizde yaşatmak i- çin her vesileden faydalanmalı yız. Hâtıralarını canlandırmalı, yeni nesillere büyük hareketleri nin değerini, büyük sözlerindeki hakikati göstermeliyiz.Fakat bu «ihtifal» lerle iş bi ter mi? Bana öyle geliyor ki, olsa olsa, başlar. Yapılacak v a zifeler, başlangıç olmazlarsa ku ru bir merasim halinde kalma ya mahkûmdurlar.
Acaba büyük ölüler bizden ne istiyorlar ? Camilerde ruhlarına dua, adlarım hayırla yâd, ölüm veya doğumlarına rastlayan gün lerde haklarında gönülden ko pan sözler! Yaptıklarımız bun - dan ibarettir ve bunlar istedik - j leri-değil, yalnızca bize düşen bir mümin ve vatandaş borcu dur. Yunus Emre’nin bütün ö- lenler İçin dediği gibi:
Ne söylerler, ne bir haber ve rirler! Bir dile gelip İçlerindekini söy lemiş olsalardı, uğrunda hayat - larını feda ettikleri hareketler ve fikirlerden öbür dünyada pişman olmamışlarsa, bizden istiyecekle- ri şu olacaktı: «Gittiğimiz yoldan gidin! Nasihatlerimizi yerine ge tirin!» Sözünde sebat eden bir büyük İnsan için bundan büyük arzu olamaz; ve onları mes’ut etmek istiyen için de bu dilek leri yerine getirmek kadar içli dua olamaz.
Biz, büyük ölülerimizi bozan bütün hareketleri ve fikirleriyle severiz. Bazan da onların bir kıs mim tenkid eder; bir kısmına iş- tirâk ederiz; veya zaman bu ha reketler ve fikirlerden bir kısmı nı tasfiye etmiştir. Onlara karşı borcumuz adlariyle birlikte bu hareketleri ve fikirleri canlandır mak ve gerçekleştirmek olmalı - dır.
Preng Sabahattin için kitap lar çıkardık. Geçen ve bu yıl törenler yaptık. Fikirlerinden bah settik. Hakkında saygılar gös terdik. Fakat bunlar yetmez. E- ğer tekmil tavsiyelerine, hattâ onlardan bir kısmına taraftarsak, vatanın selâmeti için doğru bul duğu yollardan gidilmesi lâzım geldiğine kaniysek, bu yollara girişmek için törenler ve konfe ranslar bir başlangıç olmalıdır. Aynı sözleri veya buna benzer - i erini bir başka yıl tekrar etmek üzere dağılmamalıyız. Büyük ö - lülerin tavsiyeleri üzerinde dur malıyız. Bunlardan hangileri üs tünden zaman süngeri geçmiş tir? Hangileri bizim şartlarımı za uygun değildir? Hangileri bu gün de eskisi gibi tazeliğini, doğ ruluğunu muhafaza ediyor? A - yırmalıyız. Selâmet dediğimiz yo lu öğretmek ve açmak için aynı sabırla tekrar etmeli ve tatbike glrişmeliyiz.
Büyük insanlar Tanrı ve Pey gamber değildirler. Cok doğru sözleri yanında, yanıldıkları yer ler de olabilir. Açtıkları çığırda kuvvetle ve başarıyla yürüyebil mek için sözlerini tahlil etmeli, bir çömez sâfiyeti ile arkasın dan körükörüne gitmemeli; fa kat İçtimaî gerçeğe uygun bir
sistem haline kondukları zaman yolumuzu aydınlatacak meş’ale- ler gibi kullanmalıdır.
Prens Sabahattin bizden üç şey istiyordu: 1) Memlekete ait yapılmasını istediğimiz her tür - lü ıslahattan evvel memleketi ta nımak! BunUn usulleri vardır; bu usulleri cemiyet ilmi gösterir. Birçok milletler bu usullere uya rak kendi vatanlarım tetkik et mişler; içtimai teşekküllerini ta nımışlar; ve bu bilgiye dayana rak ıslahata girişmişlerdir. Maa rif meselesi, ahlâk meselesi, ik tisat meselesi, hukuk meselesi ayrı ayrı meseleler değildir; iç - timaî teşekkülün birer manzara sıdır. İçtimaî teşekkülü tanıma dıkça ve onlar müstakil birer meseleymiş gibi görüldükçe, ileri sürüldükçe boş hayalden kurtul maya, vatan için faydalı tek bir adım atmaya imkân yoktur.
Sabahattin beyin hayatı, maa lesef, şahsen bu tavsiyeyi tatbik etmeye fırsat vermedi. Ne bir köy, ne bir kasaba tetkiki ya pabildi. Ancak onun çığırında giden Mehmet Ali Şevki bu mak şatla bir cemiyet kurdu, mem leketi tanımanın yollarını öğret - ti ve bizzat birkaç tetkike de girişti. Fakat bir güile bahar ol maz. icap eder ki onu takip e- den nesiller, yüzlerce sosyolog Sabahattin beyin işaret ettiği istikamette yürüyerek bizi mü cerret ıslahatçılığın «hayal ham» ından kurtarsınlar.
2) İnsan cemiyetleri — umu miyetle — cemaat baskısı altın da ferdin kabiliyetlerini geliştire mediği, fertlerin pasif bir halde kaldığı «cemaatçi» cemiyetler ve ferdin küçük yaştan gelişmesini temin edecek tarzda kurulmuş
«ıntıratçi» cemi- I, yetler diye ikiye ayrılır. Bizim ce miyetimiz, tarih te — daha ziya de — birinci ti pe girmekteydi. Fakat bu ayrı lış mukadder ve değişmez değil dir. Cemiyet ilmi, bize oniann içinde bulundukları şartları gös termek suretile birincisinden i- kincisine geçmeyi temin eder. Bunun yolu da «İçtimaî meslek» usullerine göre verilecek bir ter biyeyle «müteşebbis adam» yetiş tirmektir: Terbiye metodiarını bu esasa göre değiştiriniz, cemiye tin bünyesini değiştirirsiniz!.
3) İçtimaî teşekkül, canlı var lıklar gibi, her yerde hususiyet ler gösterir. Bir teşekkülün her parçası da aynı vasıfta değildir, öyleyse zihinde kurduğumuz tek şekilli ve monoton plâniarı içti - maî gerçeğin çeşitliliği üzerine zorla basmamalıyız. Bilâkis ida. - remizi İçtimaî gerçeğin tenevvü- lerine uygun bir surette, yâni her kısmın kendi kabiliyet ve in kişaf şartlarına göre, âyariama- lıyız. Bundan dolayı mücerret ve tepeden inme merkeziyetçilik i- daresi yerine; tetkike dayanan, İçtimaî gerçeğe uyan «ademi merkeziyet» idaresini tatbik et meliyiz.
Görülüyor ki, üç tavsiye bir birine bağlıdır ve yerlerini değiş tirmeye asla imkân olmıyan man tıkî bir sıra takip etmektedir: Memleketi tetkik etmeden maa - rif sistemi kuramayız; veîev ki «şahsî teşebbüs» terbiyesini tat bik edelim, bunu nerelerde nasıl tatbik edeceğimizi bilmek için her şeyden evvel, İçtimaî gerçe ğimizi bilmeliyiz. Bu bilgi tesa - düfî değil, İlmî ve metodlu O l
malıdır. Hele bu iki prensibi tat bik etmeden ademî merkeziyete hiç geçemeyiz. Çünkü bu idare şeklinin parçalayıcı değil, verim-
U olması İçin ya İngilterede oi- duğu gibi tarihî tecrübeye, yahut da içtimai gerçek hakkmdaki tam bilgiye ve bu idareyi tat - bik edecek müteşebbis adamlara dayanması lazımdır.
Fakat Meşrutiyetten sonra, «fecri kâzip» gibi geçen birkaç sene, o kadar dar ve o kadar dağdağalı idi kİ bu sıraya riayet etmeye ve bu yollardan birer birer geçmeye imkan bırakmadı. İhtimal, Sabahattin beyin çok feyizli irşadiarına itiraz eden ve onu yanlış anlıyanlardan bir kıs mı da bu yüzden ısrar etmişler - dir. Biz burada siyasî, hatta fikrî tarihin sayfalarım karıştır mak istemiyoruz. Sadece büyük ölünün bizden istediği şeyleri hatırlamak istiyoruz. Bu dilek ler — her türlü gündelik politi ka endişelerinin üzerinde — bu gün de tazeliğini, doğruluğunu muhafaza etmektedir. Onları tek rar etmekle asla borcumuzu ö- demiş sayılamayız. ilim adamla rımız, gençlerimiz bu irşadiarın hedefi olan yollarda yürümeye azmetmelidir. İçtimaî ilimlerle meşgul cemiyetlerimiz bunları programlarının baş maddesi yap. malıdır. Hükümetimiz ve bakan - lığımız «memleketi tanıma» yo lunda enstitüler kurmalı, teker teker çalışanların kolundan tut - malıdır. Kaybedilen zamanları, bir ftn önce kazanacak azim ve şevkle çalışmalıdır. Vazıh, veciz ve beliğ ifadesile zamanı tüıkçe- sinin çok güzel örneklerini veren Sabahattin beyin kitap, nutuk ve mektuplarından parçaları kı - raat kitaplarına mükemmel fikir ve şekil örnekleri diye koymalı dır. Bir meydana veya üniversite kapısına, hiç değilse üniversite binası içine merhumun gösterdiği hedefleri daima hatırlatacak bir
n
tia
ttt
dikilmelidir.Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi