• Sonuç bulunamadı

Yaşar Kemal'in yapıtından Barbro Karabuda'nın uyarladığı 'Menekşe Koyu' gösterimde:Rengarenk insan mozaiği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşar Kemal'in yapıtından Barbro Karabuda'nın uyarladığı 'Menekşe Koyu' gösterimde:Rengarenk insan mozaiği"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KÜLTÜR-SANAT

Yaşar Kem al'in yapıtın dan B arbro K am buda’nın uyarladığı M enekşe K oyu ’ gösterim de

Rengârenk insan mozaiği

Karabuda, Yaşar

Kemal’i bizim

öngörülerimizin de

ötesinde yakalıyor ve

onun yazısına

eşdeğerde bir sinema

gerçekleştiriyor.

Karabuda’nın, Yaşar

Kemal’in sıcaklığına

denetimli Kuzey

yaklaşımı yine de

sinemasal patlamalar

içeriyor.

ATİLLÂ DORSAY

Yaşar Kemal, sinemada pek

talihli olmuş bir yazarımız sayıl­ maz. Ondan yapılan uyarlama­ ların, “ tnce Memed” örneğin­ de olduğu gibi başarısız olması çokluk genel kuraldır. “ Yer De­

mir Gök Bakır’’, bu talihsizliği

yarattığı atmosferle ve şiirli dünyayla bir derece kırabilen bir denemeydi. Barbro Karabu­

da’ nın yıllar önce izlediğim ve

bende hoş bir anısı olan orta uzunluktaki “Bebek” filminden sonra soyunduğu bu yeni Yaşar Kemal uyarlaması da doğrusu başlarda pek olumlu bir izlenim bırakmadı bende...

Bırakmadı, çünkü İsveçli si­ nemacı, Yaşar Kemal’e bizim beklediğimizden, bekleyebilece­ ğimizden temelde farklı bir yak­ laşım gerçekleştirmeyi denemiş sanıyorum. Kıyıdaki bir balık­ çı köyüne gelip yerleşmiş, elin­ den her iş gelen, denize düşenin kurtarılmasından lâternacı Ha- san’ın bozuk armonikasının onarımına, marifet gerektiren her işin kendisinden beklenir ol­ duğu Kerem Usta, köy sakinle­ riyle gündelik yaşam ve sorun­ lar çerçevesinde gelişen sınırlı bir ilişki kuruyor.

Sonra beklediği, uzaklardaki kadını Neriman çıkageliyor bir gün: Camgöbeği rengindeki giy­ sisi ve hırkası, kolunda iki ço­ cuğu ve Türkân Şoray’m Ana­ dolu duvar halılarından çıkıp yeryüzüne inmiş kadın yüzleri­ ni anım satan güzelliğiyle... Mutluluk ve uyum çok kısa sü­ rüyor: Kerem Usta, doyumsuz Neriman’ın istediği yaşamı ve­ remeyecektir. Kadın alıp başını gidiyor. Çok sonra, Almanya’­ da birlikte yaşadığı bir adamdan olma yeni bebeğiyle dönüp gel­ diğinde, karşısında kırık, acılaş­ mış, onca sevdiği doğaya, çev­ reye ve de yaşama yabancılaş­ mış, elini kana bulamaya da ha­ zır bir Kerem Usta bulacaktır... Barbro K arabuda’nın Yaşar Kemal’e yaklaşmak için seçtiği yöntem, stilizasyondan, soyut­ lamadan ve gerçeküstücü doku­ nuşlardan geçiyor. Klasik an­ lamda bir dramaturji kurmuyor kadın yönetmen, kişileri Batılı anlamda bir psikolojik çabayla bize tanıtmayı seçmiyor. Baş ki­ şisi olan Kerem Usta’ya, özellik­ le konuşurken, bir diyalog söy­ lerken hiç yaklaşmıyor. Diğer bir deyimle, Kerem’in ağzından yakın plan eşliğinde tek bir söz­ cük bile duymuyoruz. Seyirci­ nin kahramanlarla özdeşleşme­ sini, hatta yakınlaşmasını iste­ miyor K arabuda... Çok sık il- mekli bir ipek halı değil, desen­ lerin özgürce serpildiği bir du­ var halısı örm eyi yeğliyor sanki...

KADER KADIN — “ Menekşe Koyu” nda Kerem Usta’nın karısı Neriman’ı Türkân Şoray oynu­ yor. Karabuda, Şoray’ı sanki “ ezelden ebede” değişmez kader-kadın olarak başarıyla kullanıyor.

Menekşe Koyu

Yönetmem B arbro

K arabuda / Yapıtı Y aşar Kemal / Senaryo: B arbro K arabuda /

Görüntü: Güneş

K arabuda / Müzik: A lphonse / Oyuncular: Sven W ollter (Kerem U sta), T ürkân Şoray (N erim an), M acit Koper (Rüstem ), Yavuzer

Ç etinkaya (H aşan), Vildan K ara (K arakız), Erol G ünaydın, Füsun Dem irel, K adir Savun, H ikm et K aragöz, Savaş Y urttaş, Salih K alyon, Lale O raloğlu, Bilge Zobu, O zan Bilen / Yapım : K onsept Film cilik /

Oynadığı sinem a:

Kadıköy As. İki kez kullandığım bu “ du­

var halısı” benzetmesi boşuna değil. Çünkü sonuç olarak böy­ le bir yaklaşım galiba Yaşar Ke­ mal metnine oldukça uygun dü­ şüyor. Yaşar Kemal de klasik anlamda gerçekçi bir yazar de­ ğil ki zaten. O bir masal ustası; gelenekleri, söylenceleri, halk masallarını ve tüm bunlardan çözülüp gelmiş kahramanların, ister Toroslar’da olsun, ister bir Florya köyünde, alabildiğine zengin, kimisi sanki hiç duyul­ mamış bir sözcük seli içinde tas­ vir edildiği ve gerçek dediğimiz şeyle ilintisi zaman zaman kuş­ kulu düzeylere kayan bir anla­ tım büyücüsü değil mi?

Karabuda, bu açıdan belki Yaşar Kemal’i bizim öngörüle­ rimizin de ötesinde yakalıyor

(tipik bir Akdenizli yazarı Ku­ zey Avrupa ülkelerinin bunca sevmesi ve kavraması beni hep şaşırtmıştır) ve onun yazısına eş­ değerde bir sinemayı gerçekleş­ tiriyor.

Bu sinemada karakterler yok, tipler var. İnsanlar, kişiler de­ rinleştirilmiş, Freudçu bir psiko­ lojiyle boyutlandırılmış özvar- hkları ile değil, öncelikle Ame­ rikan sinemasını andıran çok başarılı bir “ tipleme” içindeki fiziksel özellikleri (örneğin bir

Kadir Savun, bir Lale Oraioğ- lu, bir Erol Günaydın vb. yan

tipleri düşünün) ve buna ek ola­ rak temel davranış biçimleri ve onların dışavurumu ile tanımla­ nıyorlar.

Bireylerin bireysellikleri için­ de ancak sınırlı biçimde belirdiği bu tablo, bir mozaiği, bir

Bre-ughel tablosunu (Livaneli’nin

“ Yer Demir Gök Bakır” ının da

bu ressamı akla getirmesi bir rastlantı değildi belki) veya (bir kez daha) bir duvar halısını ak­ la getiriyor.

Bu genel görünüm içinde, Karabuda, bir yandan Macit

Koper, Yavuzer Çetinkaya, Vil­ dan Kaya gibi oyuncuları, fizik­

sel özelliklerine katılan temel davranışlarıyla birlikte karakte­ re doğru geliştirirken Türkân Şoray’ı, bir adamı yücelten ve yıkan, var ve de yok eden ka­ dın, sanki “ ezelden ebede” de­ ğişmez kader-kadın olarak ba­ şarıyla kullamyor.

Fiziğiyle rolüne çok yakışan, ayrıca “ bakışlarıyla konuşma­

yı” da bilen usta oyuncu Sven Wollter’e gerçekten “ konuş­ ma” fırsatı vermemiş olması ise

(seslendirme güçlüğü mazeretiy­ le açıklanamayacak) bir eksik­ lik bence...

Ve Yaşar Kemal’in sıcak A k­ denizliliğine bu denetimli Kuzey yaklaşımı, yine de yer yer kimi sinemasal “ patlamalar” içeri­ yor: Neriman’ın (sözünü etti­ ğim) ilk gelişi, Kerem U sta’nm fırtınalı bir deniz fonu önünde patlayan öfkesi, Nerim an’ın si­ nirli bir denizden ikinci (ve asıl dramatik) çıkagelişi... Ve son­ da, tuhaf biçimde Sven Woll- ter’in bir diğer (ve çok ünlü) Fil­ minin, Tarkovsky’nin “ Kur- ban” mınkini çağrıştıran final bölüm ü...

Sanırım, “Menekşe Koyu” nu ilk fırsatta bir kez daha görüp sakin, dingin havası altında ya­ tan “ ateş” i daha iyi kavramayı deneyeceğim...

YAZAR-YÖNETMEN-OYUNCU ÜÇLÜSÜ — “ Menekşe Koyu” , Yaşar Kemal’in (solda) “ Ağır Akan Su” adlı yapıtmdan beyazperdeye aktarıldı. Şu sıralar İsveç sinemalarında da gösterilen filmin yönetmeni ve senaristi Barbro Karabuda (ortada). Filmde Kerem Usta’yı

canlandıran Sven Wollter (sağda) İsveç’in en tanınmış oyunculanndan biri. Sinemaseverler Wollter’i, Tarkovski’nin “ Kurban” adlı filminden de anımsayacaklar. Garipçe köyünde geçimlerini balıkçdıkla sağlayan köylüler, Wollter’i “ Köylümüz Kerem Usta” diyerek bağırlarına bastdar.

-r

T

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Web sitelerinin say›s›n›n artmas›yla bir- likte Bilim ve Teknik yazarlar›n›n çabas› da yeni bir boyuta ulaflt›: Odak, bu bilgi bombard›man›n- da, çok

Red cell distribution width levels were found to be significantly higher in patients diagnosed with AA in comparison to the control group.. The commonly used, low-cost RDW test may

ve sayıları giderek artan işletmeleriyle Alman ekonomisine katkı sağlamaktadırlar. 2007 yılında bu işletmelerin sayısı 703 bine, yıllık toplam cirosu 32,7 milyar

Doğarım korunmasının gerektiğine en çok inanan insanlardan biri olduğunuz için, Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı'na (TEMA) toplu bir para verilerek sizin admıza kocaman bir

Çünkü gezegen, ay›n ilk günlerinde bile Günefl’ten yaklafl›k bir saat sonra bat›yor ve par- lakl›¤› 1,7 kadir, yani oldukça düflük.. Bu s›rada Merkür’ü görmek

Geriye yüzer havuzlar yerine Pendik Tersanesi’nin büyük gemi inşaatları için yeni hizmete giren kuru havuzu kalıyor ki, bu havuz hem tamir havuzu olarak di- z.ajn

1933 yılında özel sektöre yalnızca yük taşımacılığının bırakılması, yolcu taşıma hakkının devlete verilmesi ile Şirketi Hayriye ke- penklerini indirdi..

Sinire uygulanan elektriksel bir stimulus uygula- nan akım belli bir düzeye ulaşınca sinirde depolarizas- yona neden olur. Düşük düzeyde verilen akımla olu- şan aktivite