• Sonuç bulunamadı

Haldun Taner öykü ödülü'nü kazanan Nurten Ay:Aşk, mantığın yer almadığı bir şey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Haldun Taner öykü ödülü'nü kazanan Nurten Ay:Aşk, mantığın yer almadığı bir şey"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

24 MART 1991

T

Yi 4

Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanan Nurten Ay: “Aşk, mantığın yer almadığı bir sey”

URTEN Ay'ı ilk geçen cumartesi Haldun Taner ö ykü Yarışması töreninde görü­ yorum. Ya çevresindeki ilgi çem berin­ d e n ya tö re n d e k i k a la b a lık ta n pek y a n ın a yanaşamıyorum. Ayrıca ödül kazandığının öte­ sin d e b ir b ilg im de yok. B irin c ilik b ir başka öykücü ile paylaşılm ış. B ir erkek öykücü ile. N urten'in kadınlığı bir ayrıcalık gibi gelm iyor bana.

Ve so n ra ilk öyküsünü okuyorum. Sonra Zeki S ö ze rd e n tümünü alıyor ve bir çırpıda yu- tu v e riy o ru m . B eni önce ilk yazıdaki üslubu çarpıyor İkinci öyküde farklı bir tarzla karşılaşı­ yorum. Üçüncü öykü ise kurgusundaki teknik ve zekâyla şaşırtıyor beni. Ama onun da üslubu di­ ğerlerinden çok farklı. Sanki b irb irin e bağlı bu üç öyküyü üç ayrı kişi yazmış. Ama bu farklılık sizi pek de rahatsız etm iyor. Hele Türkçesi... Tekniği ve duruluğu... Her dönem için ait oldu­ ğu Türkçe kullanılmış... Kahraman I920doğum­ lu b ir a n tik a c ı m ı... O s m a n lIc a ve A ra p ça sözcüklerle süslem iş yazıyı. Bu birikim i kıska­ nıyorum doğrusu. Ya gözlem leri... Sanki eski dönem lerde yaşamış... Tarih ve sosyoloji ile ol­ dukça derinden ilg ile n m iş olmalı... Kütüphane­ s in i merak ediyorum . Odalara sığmamalı. Bu birikim başka türlü sağlanmaz..

İşte salt bu nedenle bu hafta Tatil Sohbeti konuğu olarak Nurten Ay'ı ağırlıyorum. Gele­ cek vaat eden bu çiçeği burnundaki yazarı biraz daha yakından tanımak istiyorum, birikim ini na­ sıl oluşturduğunu, nasıl b ir disiplin içinde çalış- tı ğ ı n ı , h a n g i y a z a r la r d a n e s in le n d iğ in i öğrenm ek istiyorum .

O K U M A D İS İP LİN İ

-“ Nurten Hanım ben öncelikle başarınızdan dolayı sizi kutlamak istiyorum. Haldun Taner öykü Yarışması birinciliğini paylaştığınız açık­ landıktan sonra hayli ilgi odağı oldunuz. Basın, sizi yeni bir yazar doğuyor diye lanse etti. Bu sohbetin amacı da sizi okurlarımıza biraz daha yakından tanıtmak. Yine basından Tunceli do­ ğumlu olduğunuzu biliyoruz. Kaç yaşına kadar Tunceli’de kaldınız?”

- "Altı yaşına kadar."

-“öyleyse tahsil yaşamınızda hiç yeri yok Tunceli'nin?”

-"H ayır yok. Oradan Edirne'ye geldik. İlko­ kula orada başladım .”

-“öykünüz çok iyi bir gözlemci olduğunuz işaretini veriyor. Çevrenizi gözlemeye hangi y a ş la rd a b a şlad ın ız, ö rn eğ in Tun celi’den Edirne'ye göç sizi nasıl etkiledi?”

-"T a b ii kalkıp Tunceli'den Edirne'ye göç, kültür farkı onun ötesinde toplum sal yaşam far­ kı var. Enteresan gelm işti o zaman. Çok hoştu. Anılarım da büyük b ir yer tutar aslında. Tabii fazla abartm ak da istemiyorum şimdi, 6 yaşın­ da insan ne kadar yorum yapar. Am a daha sonra insan olaylara şekil verebiliyor kafasın­ da. Şöyle şöyle e tkile m işti diyebiliyor galiba. Ama galiba ailem i etkilem işti. M em leketim iz­ den çıkıyor ve çok farklı bir yere gidiyoruz."

-“ Edirne’ye göç nedeni?”

-"T a y in ."

•“ Babanız ne iş yapıyordu?”

-"SSK da çalışıyordu. Tayin nedeniyle git­ tiğim izden onları etkilediği için beni de etkile­ m iş ti. B ir p a n ik ti, b ir m eraktı. 2.5 yıl orada kaldık. Sonra İskenderun'a, oradan AdapazarT- na. Liseyi de orada okudum .”

-“ Üniversite?”

-“ Ü niversiteye g itm e d im .”

-"Neden?”

-"Kazanam adım . Sonra da iş hayatına atıl­ dım . A s lın d a ta b ii o k u m a k b e n im iç in çok ö n e m li.B ir branşta ih tisa sla şm a k benim için çok önemli. O nedenle çok büyük b i r r .... buna özlem diyeceğim, içindeyim ."

-"Bu yazım da ihtisaslaşmanızı önleme­ miş ama. öykünüz hayli başarılı. Türkçeyi çok güzel kullanmışsınız. Yazma tutkusu... Nurten Hanım bu nasıl gündeme geldi? Hangi dürtüyle kalemi ilk ele aldınız?”

-“ Önce ş iir var. Ortaokul çağlarındaydım. Ş iirle r yazmaya başladım. Sistem atik değildi

“Yazmaya küçük yaşlarda başladım, önce şiir var. Ortaokul çağında

şiirler yazmaya başladım. Sistematik değil tabii. Bilinçli olarak şair

olacağım, yazar olacağım diye değil. Bu tür şeylerin içgüdüsel

olduğuna inanıyorum”

O ZCA N ER C A N

tabii. B ilinçli olarak ben şair olacağım, öykü ya­

zacağım , y a z a r o la ca ğım diye değil. Bu tür şeylerin içgüdüse! olduğuna inanıyorum ben. O an insanın ruhsal durum uyla ilg ili bir şey g a li­ ba. E lin iz d e k a le m k â ğ ıt v a rs a b ir ş e y le r yazmak ihtiyacı duyuyorsunuz.Ondan kaynak­ lanan bir şey diye düşünüyorum .”

-“ İlk yazdığınız şiiri hatırlıyor musunuz?”

-"H ayır, hatırlam ıyorurri."

-“ Çok şiiriniz var mı?”

-"B e n im defterim vardır Defterim derken ben şiirden günceye geçeceğim. Günlük tutm a­ ya başladım . O da b e lli zaman a ralıklarında işte. Ben şuna inanıyorum , onu g e liş tire b ilir­ d im a s lın d a , iç im d e n g e ld iğ i z a m a n la rd a yazmışım, ben normal bir günlük tutmanın öte­ sinde, kendimi karam sar hissetm işim ya da bir şeyi çok coşkulu yaşamışım ve açmışım defteri. Bakınca şimdi çok hoşuma gidiyor. Onların ara­ sında ş iirle r de var. ö y le başlamış sanıyorum. Yazma psikozuyla da yazmaya dönüşümün bir şekillenm esi sanırım .”

-“Yazma yeteneğiniz o zamanlar çevrenin dikkatini çekmiş miydi?”

- "E debiyat d e rs le rin e yatkınlığım vardı. Edebiyatı algılam am .sanıyorum iyiydi. Ben bir kompozisyonda anneannemi yazmıştım.Çok iç­ ten yazm ıştım . 10 a lm ıştım ve derste benim kom pozisyonum okunmuştu. Hocam okurken benim hoşuma gitm iş ve ne hoş yazmışım diye­ b ilm iştim . Daha sonraki zam anlarda bana il­ ginç g e le n ş e y le ri y a z d ığ ım d a çe vre m d e n, yakından insanlar okuduğunda onların tepkileri de benim için bir ölçü olm uştu."

-“Yeteneğinizi mi sınıyordunuz?”

- “ A rada ta b ii. Ama yeterince değil sanı­ rım. Belki de bir yazar olabilm ek için önce bunu aşmak gerekiyor. Kendinden bir şeyler anlatır­ ken b a ş k a la rın ın o k u m a s ın d a n ra h a ts ız lık duym am ak."

-"Genelde kendinizi mi anlatıyorsunuz?”

-"G ü n ce le rim d e tabii. B unlar benim için çok özel şeylerdi. Kendi düşüncelerinizin de­ rinliğine iniyorsunuz. Başkasına aktarabilmek, onu paylaşm ak insana çok özel geliyor.B iraz yürek istiyo r.”

-“ Haklısınız. Bir anlamda kendinize soyu­ nuyorsunuz. Kendi duygularınıza...”

-"B u sadece benim duygularım ın yansı­ ması değil, sanırım önem li olan başkalarının duygularını yakalayabilm ek .”

-“ insanın kendisinin ya da başkalarının duygularını yakalayabilmesi ve bunu kendine özgü bir biçim ve teknikle başkalarına yansıta­ bilmesi yetenek gerektiriyor. Siz bu yeteneği geliştirmek için neler yaptınız?”

-"O kudum ."

Ü N İV E R S İT E

-“ Okuma tutkusu hangi yaşlarda başladı?”

-"A slında okumanın daha çok tutku haline dönüşmesi gerektiğine inanıyorum ."

-“ Belli bir okuma disiplininiz var mı?"

-"D aha çok okumam gerektiğine inanıyo­ rum. Ve şu an onun şeyini yaşıyorum . Böyle bir ödülle çok teşvik oldu herhalde. Etrafımda bir sürü kitaplar yığılmaya başladı. Acaba şundan ben ne kapabilirim düşüncesine geldim ."

-“ Okuma alışkanlığınızın ne zaman başla­ dığını anımsamıyor musunuz? örneğin ortao­ kulda başlamış mıydı?”

-"T a b ii başlam ıştı.”

-“ Neler okuyordunuz?”

-"M e se la çok eskiden, neydi ooo... Ahh... Şu an iyice adını unuttum. Hani bizde acıklı ço­ cuk rom anları vardır. Tamam, Köprüaltı Çocuk­ ları... Sonra öykücülük dersek Sait Faik, sonra Ömer Seyfettin, tüm çocukları etkileyen şeyler vardı. Herhalde onunla başladı.”

-“ Sait Faik’ten etkilenmiş olabilir misiniz? Hani sanki üçüncü öykünüzde?”

-“ Ben bu öykümde nelerden etkilenm işim diye baktığım da Sait Faik d iy e b iliy o ru m , bir Borges diyebiliyorum . Bir Oğuz Atay d iye b ili­ yorum ."

-“Sizi en fazla çarpan yazarlar kimlerdi di­ ye sorsam?”

-“ Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Adalet Ağa- oğlu, Firuzan, daha sonraki zam anlardaT om ris Uyar."

-"Daha çok Türk yazarlara eğildiniz...”

-"E ve t, ben onları örnek veriyorum . Şey olarak da tabii, lise çağında benim hocam var­ dı. Hamit Karslıgil. Bana b ir kitap hediye etm iş­ ti. Vadideki Zambak. Balzac. Balzac d iye b iliyo ­ rum. K lasiklerden Dostoyevski diyebiliyorum . örneğin, Durgun Akardı Don. Dört c iltlik bir ki­ taptı. Yolda okumuştum. Korkunç zevk alm ış­ tım. İşte Rus yazarlarından zevk aldım. Sonra Kafka, Kazancakis. Okumaktan çok zevk aldım bunları. Ama bir şeyler kapabildim mi b ilm iyo ­ rum ."

-“ Çalışmanız çok yoğun mu? Okumaya ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz?”

-"Haa... B ir de A rthur M ille r'ı ilave edelim yukarıya. Onu da es geçmeyelim. Okumaya ge­ lin c e , ben K ü ç ü k y a lı'd a o tu ru y o ru m . O raya gidip gelene kadar bayağı bir mesafe var. Yol­ da o k u ya b iliyo ru m . Ö rneğin geçen ay yolda okuyarak altı tane kitap b itirm iş im ."

-“ Evde zaman ayırabiliyor musunuz?”

-"A k ş a m la rı okum aya çalışıyorum . Ama İstanbul çok yorucu bir şehir. Kısa zam anlarda okumaya yer ayırabiliyorsunuz. Ama yine de insanı çok yo ru yo r."

-“ Nurten Hanım felsefe İle aranız nasıl? Kendinizi biçimlendirirken felsefeden yarar­ landınız mı?”

-"Felsefe çok derin bir konu. Ama yazmak için de felsefenin ağırlığının ne kadar önemli ol­ duğunun farkındayım. Aslında felsefe toplumun çok dışında görünebilir, çünkü toplum çok bü­ yük bir kargaşa içinde, ama herhalde olaylara

BÜYÜTTÜLER Formasyonum pek

uygun gibi gelmedi İnsanlara. Onun

İçin beni bu kadar büyüttüler. Sekre­

terdim. Tunceli'den gelmiştim. Güzel­

dim. Bir de sekreter imajı vardı. Daha

çok cinselliğe bağlı.

F R E U D G İB İ... Felsefe çok derin bir konu ama yazmak İçin de öneminin far­

kındayım. Aslında felsefe toplumun çok dışında görünebilir, çünkü toplum bü­

yük kargaşa İçinde. Ama olaylara felsefi açıdan baktığımızda algılamak daha ko­

lay olacaktır. Düşünür mü? Freud tabii... Çok derine İnmemiş bile olsam Freud'un

düşünceleri... Marks ın bakışı

felsefi ağırlığıyla baktığımızda algılam am ız ve yorum lam am ız yum uşak olacaktır. O yüzden yararına inanıyorum. Aslında içsel bir şey bu. insanın yazılarına da yansıyabiliyor. Ben kala­ balıkta bile insanları gözlerken yalnız olmayı seviyorum . İnsan davranışlarını izle ye b ild iğ i­ min farkına vardım. Ben kalabalığı seviyorum . Ama kalabalığın içinde yalnız kalıp onları göz­ lem leyebiliyorum sanıyorum. Sanıyorum insan felsefesine, insan yapısının d e rin liğ in e kendim inebiliyorum . İçsel olarak. Fazla da abartm aya­ yım. Çünkü felsefe çok iddialı bir şey. Şunu da belirteyim , ben şairim , ben yazarım da dem iyo­ rum. Ben am atörüm . O ru h la yazıyorum . Ve buna inanıyorum ."

-“ Felsefi b irikim in izd e sizi en etkileyen düşü­ nür?”

-"F elsefi kitaplardan Freud. çok derine in­ memiş bile olsam, çok kısa bile olsa, Freud'un düşünceleri, Marks'ın bakışı..."

-“ Nurten Hanım, öykünüzün tüm ünü okü- dum. İlginç b ir yanı da üç öykünün birbirin d e n çok farklı üsluplarla yazılmış olması. Sanki bir kişinin değil de üç kişinin elinden çıkmış. B ura­ da neyi hedefleyerek bu yolu seçtiniz?”

-"S anırım ödül alışımı yenilik arayışı diye belirtm işler. Bu o la b ilir."

-“ B ilin çli olmadı mı diyorsunuz?”

-"A slın d a b ilin çli de Ben şeye inanm ıyo­ rum. inanmıyorum demeyeyim. Aynı s itild e yazmak insanı b ir yerde kronikleşm eye götürü­ yor. Çünkü insan hep ke n d in d e n b a hseder, kendi örneklerini verirse okuyucuyu da sıkar, insanın kendisini de sıkar. Yazım düz bir çizgi değil çünkü. Biraz hareket kazandırmak gerek­ tiğ i in a n c ın d a y ım . O n e d e n le ben in ş a lla h d iy e c e ğ im bundan so n ra ki ya zışım d a daha farklı bir şey yazabilm eyi istiyorum . Bu arayış­ lar şöyle bir şey ola b ilir, belli bir zaman sonra bir k iş ilik kazandıracak ama bu arayışlardan geçmek gerektiği inancındayım ."

-“ Kurgunuz da çok ilg in ç .”

-"B e n burada olaylardan kurguya g ittim ." •“ Bir şey daha dikkatim i çekti. Her üç öykü­ de de inci bağlantısı var. ö d ü l töreninde de dikkat ettim, boynunuzda iki dizi inci vardı. Özel bir anlamı mı var incinin sizin için?”

-“ İnci bende çok hoş şeyler çağrıştırıyor, bir gizem çağrıştırıyor, artı bunun ötesinde saf­ lık, derin lik ve ben inciyi seviyorum Öyküye de çok hoş oturdu gibim e g e liy o r."

-“ ö y k ü le rin iz e yabancı d e yim le r ve ke li­ m eler y e rle ştirm işsin iz, ö z e llik le İngilizce ve bazen Fransızca... İngilizce b irik im in iz yüksek olm alı.”

-"H a yır. Orta derece İngilizce biliyorum . Am a öyküm de bunları kullandım ve ö ze llikle araştırm a ihtiyacı duydum. B elli kalıptaki b ir toplum vardı. 80’ li yılların insanlarını aldım. İş­ letm eye ve kom pütüre m eraklı. Belki az bile kullandım . Bu sözcükleri yerle ştirm e k gerekti­ ğine inandım ."

-“ Epey araştırm ış olm alısınız. Her şey çok doğru ku lla n ılm ış.”

-"Evet. Sözlüklere baktım. O insanlarla ko­ nuştum. sordum ."

-“ B ir de OsmanlIca ve Arapça var. ö z e llik ­ le üçüncü öyküde çok kullanm ışsınız. Çok eski dönem in kon u şu la n T ürkçesi bu. Bunu nasıl sağladınız?”

-"A ra ş tırd ım Baktım Sordum. Lügatları karıştırdım . Bileh kiş ile rle konuştum ."

-“ Siz oldukça gençsiniz. Oysa çok eski dö­ nem e a it g ö z le m le r y a p ıy o rs u n u z . Ve çok doğru deyim ve ta b irle ri kullanarak. Hatta t :K- n lk k e lim e ve d e y im le r i k u lla n a ra k . Ve de Osmanlıca. Bu konuda çok tarih b irik im in iz o l­ m alı. Yoksa b ir başkasının a n la tım ıyla bunu doğru biçim de yazıya dökmek zor olsa gerek...

-"O n la r var aslında Pek derine de inmek istem iyorum doğrusu bu konularda. Ben şuna inanıyorum . O kuyucu kendi yorum unu kendi yapmalı. Kafasında o yer var mı yok mu diye kendi karar verm eli. Ben burada B orges'in ya­ zım tarzı e tkisin d e kalm ışım g ib im e geliyor. Ç elişki ve aldatm aca vardır. Olayı yaşamış kişi­ ye benzer b irin i b u ld uğ u n u zd a daha d e rin e inebiliyo rsu n u z."

D Ö R T Y IL D A Y A Z D IM

-“ İkinci öyküde bekle nm e d ik b ir şekilde seksle karşı karşıya ka lıy o ru z . Bu konudaki gözlem leriniz nasıl oluştu?”

-"O rada bir olay var. Ve k iş ile r var ve belki yaşanmış şeyler var İkinci öykümde olayın bel­ ki de sırrı Zeynep'in seks problem iydi ve onları yaşamış kişilerden dinledim . Artı cinsellik ya­ şamın içinde olan bir şey. Belki toplum olarak biz onu kısıtlıyor ve şekillendiriyoruz. Ama var, bunu yadsım ak da yanlış o lu r."

- “ S iz aşk ko n u s u n d a ne d ü ş ü n ü y o rs u ­ n u z? ”

-"B e n c e aşk m antığın iç in d e hiç ye r almadığı bir şe y.”

-“ Hiç mantığı yadsıdığınız oldu mu?” -"B ilm e m olm uştur herhalde.” -“ Bundan sonra ne yapacaksınız?” -"B e n şu an biraz şaşkınım. Çünkü insan­ la r benim öyküm ü okum adan b e n im le ilg ili k a ra r v e rd ile r. İs te rd im ki öyküm okunsun, e le ş tirile r gelsin ve ben öyle gündeme geleyim. Bu sanki benim öykümün ötesinde g e liş ti.”

-“ Neden böyle oldu sizce?”

-"F o rm a syo n u m pek de uygun değil gibi geldi insanlara. Sekreterdim ve Tuncelili idim, güzeldim, değer yargıları ile bir imaj yaratıldı. Aslında yorum da yapam ıyorum . E leştiriye gi­ rer diye çekiniyorum . Ama bu beni rahatsız etti. Toplum umuzun birtakım sorunlarının farkında­ yım. Ama basın bu tür olayları reklam m alze­ m esi o la ra k k u lla n ıy o r. H em en kapak fila n yapıyor. Koca puntolar, içerik yok. Bu beni ra­ hatsız e d iyo r."

•“ S ekreter bu ö y kü le ri yazam az diye mi düşünüyorlar?”

-"H e r şeyden önce kafalarda bir sekreter im ajı var. Entelektüel d e ğ ild ir onlara göre bu imaj. Artı, k iş ilik o la ra k ye n ilikle re açık değildir, toplum un sorunlarından haberi yoktur, edebi­ yattaki ve sanattaki g e liş m e le ri izlem ez. Ve c in s e lliğ i ça ğ rıştırıyo r sekreterlik. Sizi baştan mahkûm ediyorlar. Ben şunu söyleyeyim , dün­ yadaki bir sürü yazar, Kafka mı, Kafka sanıyo­ rum , istasyonda kondüktörm üş. H ikâyesinde tek tre n le ri an la tm ıyo r. O b irik im in i, o güzel eserleri yazanlar içsel bir b irikim le başlıyorlar. M eslekler değil, bu tür yazıları yazmak için bilgi b irik im in in ö te sin d e içsel b ir şey g e re k iy o r. Ben o nun in a n c ın d a y ım . T a b ii s o n ra bunu okuyarak, a lg ıla ya ra k pekiştirm e k gerekiyor. Ben kendim i seviyorum . Gerisi önem siz g e li­ y o r."

-“ İçsel yeteneğin Türkçene de yansımış. Çok zengin b ir Türkçeyle yazıyorsun. Çok iyi kullanıyorsun ke lim e le ri.”

-"B u n u nasıl yakaladığım ı bilem iyorum . Konuşmamda aslında o yazım daki Türkçe ka­ d a r yo ğ u n s ö z c ü k le r k u lla n m ıy o ru m . Ama yazarken epey ölçüde sözlüğe baktım. Onun ötesinde dikkat ettim yazıma. Anlam katan bir şeyi çok doğru kullanabilm ek. B ir nesneyi anla­ tırk e n . m e s e la bu k o ltu ğ u a n la tıy o rs u n u z , m im ari olarak b ilg in iz kısıtlı, onu anlamak, in­ celemek, bir bakış olarak takıldığımda, soruyor ve doğruyu aktarm ak istiyo ru m .”

-“ Bu öyküyü ne kadar zamanda yazdınız?” -"D ö rt yılda yazdım .”

-“ Size Nurten Ay’ın yaşama nasıl baktığını sorsam ?”

-"B azen çok pesim ist baktığımı düşünüyo­ rum. Yaşamın anlamı çok zor gibi geliyor bana. Ama ben yaşamı güzelleştirm eye çalışan bir in­ sanım . Esnek baktığım a inanıyorum . Ben bu yaşamdan ve insanlardan her şey bekleyebili­ yorum T epkiler beni pek şaşırtm ıyor."

-“ B ir kalkan arkasındasınız demek ki...” -"Ö yle mi? Belki de. Ben buna perde çek­ mek diyorum. Önüme perde çektiğim i düşünü­ yorum Ama yaşamı yumuşatmakta yarar var. Çünkü yaşam çok zor 1

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Rus filosunu arayınız ve nerede bulursanız, savaş ilan etmeksizin hücum ediniz." Cemal Paşa’nın verdiği emir ise şöyledir: "Donanmamızın Birinci

The factors that determine whether rate control or rhythm con- trol strategies would be preferred are as follows: If the patient has a permanent AF, less symptoms, hypertension,

M üşir Fuat Paşa, Şûra-i Devlet â zâsından Turhan Paşa, Levezımatı Umumiye Dairesi Reisi Ferik Ah met A fif Paşa, Kabulî Paşa, Çatal­ ca mutasarıfı

Eğiklik 45 derece olsaydı 66°33’ olan kutup daireleri Ekvator’a yaklaşık 21,5 derece daha yaklaşırdı.. Güneş ışınlarının dik geleceği aralık da geniş- leyeceği

Bütün bunlar Azra Erhat'ı çağrıştırırdı kafamda Kitapları dışında kendisini tanıdıktan sonra Azra Erhat adıyla birlikte yaşama tutkusu, ortak çalışma

gün Şişli Camii’nde kılı­ nacak öğle'' namazmdan sonra yapılacak resmi törenle Zincirlikuyu Me­ zarlığında toprağa veri­ lecek.. M acar asıllı olan

Bu, sa­ dece, geçmişe intikal eden itibarî bir zaman bölümünün hatırasına karşı değil, onunla beraber bizden uzaklaşan bir ömür devre­ sine, daha doğru

Çit köşküne götürülmesinden ve kendisini sorguya çeken zatın büyük bir ihtiramla ayakta dur­ masından Ekrem bey paravana­ nın arkasında Abdülhamidin