SAYFA C UM H UR İYET
14
• I f < 'L — ■ S k t- . . . rf'm lim V ı T7T ^ 9 2 1KULTUR
kultur@cumhuriyet.com.trAttilâ İlhan şiirini Fransızcaya çevirmek çok çetin bir işti. Bunu deneyenlerin ilginç gözlemleri burada yer alıyor
Attilâ Ağabeyden anı kırıntı lan
ERHAN KARAESMENBir dilden diğerine düzyazı çe virmenin güçlüğü elbette yadsı namaz. Edebi, sanatsal, bilimsel ya da sadece bilgilendirme amaç lı her çeşit metin, bir dilden diğe rine götürülürken zorluklarla kar şılaşılır. Geçmişte çeşitli türlerden Türkçeye bazı çeviriler yapmayı denemiş olduğumu anımsıyorum. Ancak tüm bu denemelerin ara sında şiir bambaşkaydı. Elu- a rd ’dan amatörce yaptığım bazı çevirilerde ne kadar çok zorlan dığımı çok iyi hatırlıyorum. Şiir her dilin gizeminin ve gizilgücü- nün en üst düzeyde yansımasıdır.
Düzyazıda kavramların yarattı ğı çağrışımlarla yola çıkılırken şi irde büyüleyici imgelerin, esrik liğin yan yanalığım bir yabancı di le, yani bir başka iklime ve kül türe aktarabilmek çok ayrı bir hü ner işidir. Hele Attilâ İlhan şiiri gibi, benzersiz derinlik ve zen ginlikteki imajların kol gezdiği bir renkler dünyasından farklı ik limlerin sahillerine çıkarma yap mak hepten zordur. Gençlik he vesi ve ateşiyle bunu nasıl göze almıştık? Büyük bir cüretti. Yıl lar sonra Attilâ Ağabey’e kendi sinden izin almadan böyle bir cü reti gösterdiğimi anlatıp işi bece remediğim için özür dilediğim de, karşılıklı kahkahalarla gül müştük.
‘Sisler Bulvarı'
Olayın akışı aşağı yukarı şöy- leydi: Benim Paris’teki uzunca yıllarımın akademik ve profesyo nel programlarda ve ayrıca sanat- kültür dünyasında edinilmiş do yumlarla artık belli bir kıvama vardığı ve başka bir ülkeye gitme yi planladığım sıralardaydı. 60’lı yılların ortalarında falan. Aile miz içinden değer verdiğim yete nekli bir genç sürgün, Salih Pe
kin, Paris’e mimarlık tahsili yap
maya geliyordu. Orada kendisiy le ilgilenmek benim için büyük bir zevkti. Orta eğitimden sağlam öğ renmiş olduğu İngilizcenin üze rine hızla Fransızcayı oturtmaya çalışıyordu. Zamanı dardı; bir sü re sonra öğrenime başlayacağı
okul açılacaktı. Çeşitli dil kursla rına gidip gelirken Türkçe ve Fran sızca düşünce biçimlerini karşı
' H â i
karşıya getirmenin dil öğrenimi ne yardımcı olacağını düşünerek kırık dökük de olsa Türkçeden Fransızcaya şiir çevirileri yapma yı da deniyordu. İşin eksenine de
‘Sisler Bulvarı’nı oturtmuştu.
Ben önceleri, sadece kendisine biraz yardımcı olmak üzere işe girişmiş gibiydim. Ama, sonra, Attilâ İlhan büyüsüyle ben de çar pıldım. İşi, kendimizce daha cid di yapmaya başladık. Bu amatör çeviri denemelerinin herhangi bir yerde bastırılması falan söz konu su değildi. Ara sıra düzgünce çe virmeyi becerdiğimiz bir iki dize çıkarsa onları eşin dostun yanın da okuyorduk, işte o kadar.
Ama, Attilâ Ilhan’ın dünyası tılsımlı bir çetrefilliğe sahipti. Türkçe denizinin derinliklerinde
A
. ttilâ
Ilhan’ın dünyası
tılsımlı bir
çetrefilliğe
sahipti.
Türkçe
denizinin
derinliklerinde
oluşmuş
son derece
güçlü imgelerin
başka iklimlerde
ve dillerde
aynı yoğunlukta
ve anlam
zenginliğinde
düşünülebilmesi
olanaksızdı.
oluşmuş son derece güçlü imge lerin başka iklimlerde ve dillerde aynı yoğunlukta ve anlam zen ginliğinde düşünülebilmesi ola naksızdı. “Napoli’de bir gemici
barında katiyen sarhoş olmak”
kavramının Türkçedeki bıçak gi bi kesiciliğini başka bir dilde ara yamazdınız. “Denizin kız, kızın
deniz gibi kokması” imgesi ise
öylesine îzmirceydi ki, bırakın Marsilya kıyılarını, karşıda çok yakındaki Yunan adalarının kör fezlerine bile taşınabilmesi olanak sızdı. Amatörce bir iyi niyetle ge ce yarılarına kadar uğraştığımızı, kafamıza günlerce takarak dolaş tığımızı hatırlıyorum. Sonra ben
bir ABD’de yaşama ve çalışma
macerasına giriştim. Paris hava- smdan da mecburen çıktım. Epey
ce bir zaman sonra yeniden ora ya döndüğümde Salih Pekin’i de farklı arayışlar içinde buldum. Sonradan, uluslararası ölçekte ba şarıyla sürdüreceği bir mesleğin eğitimine kendisini tam kaptır mış, ayrıca bu arada Fransızca meselesini de artık çözmüştü. Sis ler Bulvarı çevirisi serüvenimiz orada bitiyor ve geriye sadece, sonradan çok maalesef kaybede ceğimiz mavi kaplı, kenarından he lezonlu bir telle tutturulmuş ka lın bir defter kalıyordu.
Deniz Palas Kıraathanesinde akşam çayı
Attilâ Ilhan’ı yarım yüzyıl ön cenin (ve hatta hafifçe daha ön cesinin) İzmir’indeki sanat ve ede biyat meraklıları yakından tanır
dı. Ankara Palas Kıraathanesi’nin Konak Meydanı’na, tramvaylara ve denize bakan masalarında ak şam çayını yudumlarken Attilâ İlhan ustanın çevresinde dostları, sevenleri, genç hayranları birikir di. Liseli küçük çocuk halimize bakmadan, birkaç arkadaş bazen biz de uğrar, bir kenara ilişirdik. Alabildiğine geniş kültürü, ustu ra zekâsı ve ısırgan esprili üslu buyla Attilâ İlhan Ağabey’in bir daldan bir dala atlayarak anlat tıklarını hayranlıkla dinlerdik. Bir çeşit düşünsel anarşizmle kanşık, polemikçi tavrıyla Attilâ Ağabey hem bilgilendirir ve öğretir hem de çevresindekilerin kişisel fikir lerinin ortaya dökülmesini ve on lar arasındaki karşıtlıkların tartı şılmasını ustalıkla sağlardı. Atti lâ Ağabey benim yaşımdakilere bi le sorular yöneltir, kem küm bi ze de bir şeyler söyletir, sonra ora dan tezler ve antitezler üretmeye gayret ederdi. Bu bir çeşit politik kavramlar benimsetme ve top lumsal düşünceye giriş dersleri gibi bir şeydi. Pek anlamazdık ama, Kemalizmden o tarihlerde de bahsederdi.
Epeyce zamanlar sonra, Attilâ Ağabey’le 70’li ve 80’li yıllarda yeniden ve daha sıkça karşılaş tık. Bizim bu Sisler Bulvarı çevi ri serüvenimiz hoşlandığı bir anek dottu. Birkaç kez başkalarının ya nında da bana anlattırıp hem kah kahalar koyuvermiş hem de “Ben
yıllar sonra böyle bir işe ama tör ruhla girişecek insanlar çı kacağını bilsem daha hafif şey ler yazardım” gibilerinden tatlı
esprilerle ortamı ballandırmıştı. Bu rastlaşmalarımızda Attilâ Ağa- bey’le çok daha fazla politika, Türk solu, dünya solu meselele rini görüşmüşüzdür. 1970’lerden sonraki sosyal demokratlıkla ka rışık sol gidişat içinde Atatürk ru hundan ve Kemalizm coşkusun dan uzaklaşıldığını düşünüyor ve bundan rahatsızlık duyuyordu. Zaten son dönemlerdeki Türk ya yın tarihinde benzeri olmayan o çok ilginç televizyon anlatıların da da bu rahatsızlığını sıkça dile getirdiğine tanık olunuyordu.
Büyük ozan, sapma kadar bü yük Kemalist ve büyük adam At tilâ İlhan. Seni bir başka türlü çok özleyeceğiz.