• Sonuç bulunamadı

Türk Düğün Geleneği İçinde Karakeçili Türk Düğününün Ritüel Açıdan Değerlendirilmesi Dr. Gülin Öğüt Eker

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Düğün Geleneği İçinde Karakeçili Türk Düğününün Ritüel Açıdan Değerlendirilmesi Dr. Gülin Öğüt Eker"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Millet olarak maddî mânevî her tür-lü problemin çözümlenebilmesinde; millî felsefenin müspet yönde geliflmesinde; sosyal bir varl›k olan insan›, dolay›s›yla toplumu ayakta tutan de¤er yarg›lar›n›n gelecek nesillere aktar›lmas›nda, mâne-vî anlamda birlik ve bütünlü¤ü sa¤layan dü¤ünler, tart›fl›lmaz bir öneme sâhiptir. Dinî, millî, hukukî ve kültürel de¤erler-le, mahremiyete dayal› sorumluluk duy-gusuna, sosyal hayât›n özelliklerine göre biçim ve içerik kazanarak geliflen âile yap›s›, evlenme ile teflkil edilir. ‹nsan›n yarad›l›fl›nda var olan karfl› cinsle fizyo-lojik ve psikofizyo-lojik bütünlük sa¤lama, ço-cuk sâhibi olma iste¤i, sosyal, kültürel ve ekonomik bir birliktelik olan evlilik kurumunun do¤mas›na sebep olmufltur. ‹nsanlar› bir araya getiren, bireyler ara-s›ndaki sosyal ba¤lar› güçlendiren, or-takl›¤› pekifltiren; kiflilerin birbirlerine ve topluma karfl› nas›l hareket etmeleri gerekti¤ini gösteren; insanlar› sâhip ol-duklar› mirâs›n bilincine vard›rarak, ge-lenek göreneklerini, inançlar›n›, de¤er yarg›lar›n›, törelerini canland›ran; e¤-lendiren; mutluluk veren fonksiyonlar› ile ‘dü¤ün’, Türk kültürünün en önemli ve temel unsurlar›ndan biridir.

Toplumlar›n geçmiflleri, ekonomik durumlar›, yaflay›fl flekilleri, sosyal normlar› diye adland›rabilece¤imiz kül-türel yap›lar›, evlenme biçimlerini belir-ler. Her toplum, kendi kültür yap›s›na uygun evlenme fleklini seçerken, farkl› ve ayk›r› olan unsurlardan kaç›nmaya

çal›fl›r. Toplumun kendine özgü nitelikle-riyle, dü¤ünlerde kullan›lan âdet ve uy-gulamalar, asl›nda, toplumdaki düzeni, paylaflmay›, berâber olmay› sa¤layan son derece önemli kilit noktalar›d›r. Böy-le bir disiplin ve düzen bütünlü¤üne sâ-hip olan dü¤ün, resmî yapt›r›m gücüne dayanmadan gönüllü iliflkiler çerçeve-sinde gerçekleflen en güzel ve kuvvetli sosyal dayan›flma örne¤ini teflkil eder.

Karakeçili Afliretini esas ald›¤›m›z çal›flmam›z›n saha araflt›rmas›n›, K›r›k-kale’nin Karakeçili ilçesinde gerçeklefl-tirdik. Karakeçili Afliretinin mensubu bulundu¤u Kay›lar, Anadolu’nun Türk yurdu hâline gelmesinde en önemli rolü üstlenmifl O¤uz boylar›ndan biridir. XVI. yüzy›la dâir Anadolu’daki yer adlar› bu-nu aç›kça göstermektedir (Sümer 1989: 6). O¤uzlar’›n (Bozoklu kolundan) Kay› boyuna mensup olan ve birçok oymakla-ra ayr›lm›fl bulunan Kaoymakla-rakeçili toplulu-¤u ise, Ertu¤rul Bey ile birlikte Anado-lu’ya gelmifl bir Türk afliretidir. Hoca Sâ-deddin Efendi, Karamânî Mehmet Pafla vb. Osmanl› târihçilerinin belirtti¤ine göre, 1049’dan itibâren Ertu¤rul Gâ-zi’nin atalar›yla berâber Orta Asya’dan Horasan’a oradan da Anadolu’ya gelen Karekeçili topluluklar›, Anadolu’nun Türkleflmesinde büyük rol oynam›flt›r (Ülkütafl›r 1955: 453; Çay 1989: 9).

Osmanl› Devleti’ni kuran hânedâna mensup Kay› O¤uz boyu içinde yer alan Karakeçili Türkmen gruplar›, yüksek millî fluura sâhiptir. Sultan II.

Abdülha-KARAKEÇ‹L‹ TÜRK DÜ⁄ÜNÜNÜN R‹TÜEL

AÇIDAN DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹*

(2)

mit’in, Ermeni, ‹ran ve Çarl›k Rusya’s›-n›n tehditlerine karfl›, Do¤u ve Güneydo-¤u Anadolu’ya korumak üzere kurdur-du¤u Hamidiye Alaylar›’na Siverek Ka-rakeçililerini de dâhil etmesi; Sö¤üt ve çevresindeki Karakeçili gençlerden mey-dana getirdi¤i alaya ‘Ertu¤rul Alay›’ ad›-n› vermesi, devletin Karakeçili gruplar›-na duydu¤u güvenin göstergesidir. Sâhip olduklar› millî fluur, Karakeçililerin, devletin iskân politikas› çerçevesinde Anadolu’nun belirli merkezlerine yerlefl-tirilmelerine sebep olmufltur. Özellikle, Keçilü Cemaatleri, baflta Karakeçililer olmak üzere Sar›keçili, K›z›lkeçili, Akke-çili, Teke Türkmenleri, Karamanlu gibi adlar alt›nda Anadolu’nun çeflitli bölge-lerinde varl›klar›n› hâlâ devam ettir-mektedirler (Eröz 1973: 19). Keçilü ce-maatlerinden Karakeçili topluluklar›na, K›r›kkale-Karakeçili, Ankara-Beypaza-r›, Eskiflehir, Eskiflehir-Sivrihisar, Sulta-nözü, Sivas, K›rflehir, Mu¤la, Antalya, Bilecik, Bal›kesir, Kütahya, Bursa, Urfa, Urfa-Siverek, Urfa-Suruç, Bingöl-Sim-sor, Denizli, Çorum, Uflak, ‹çel ve Sam-sun gibi Anadolu’nun birçok yöresinde rastlamak mümkündür (Çay 1989: 7-9).

Her türlü d›fl etkiye karfl› gelenek göreneklerini korumaya çal›flan, mânevî de¤erlerine sâhip ç›kmay› bir görev adde-den Karakeçililer, her sene Sö¤üt’te dü-zenlenen, ve gelenek hâlini alan “Ertu¤-rul Gâzi’yi Anma ve Sö¤üt fienlikleri”nde bir araya gelir. Âdeta, bir “Yörük Bayra-m›’ olan bu flenliklere mahallî k›yâfetleri ile kat›lan Karakeçililer, cirit, pehlivan gürefli, k›na gecesi, halk oyunlar› gibi çe-flitli gösterileri icrâ ederek geleneklerin yaflat›lmas›na katk›da bulunurlar. Otuz k›rk y›l önce göçebeli¤i b›rakarak, yerle-flik ziraat kültürüne geçen Karakeçililer, günümüzde, çad›r› da terkederek, köyler-de yapt›klar› evlerköyler-de oturmaktad›rlar;

ancak, yaz aylar›nda yaylara ç›karak ça-d›rla berâber göçebe hayat tarz›n› yaflat-maktad›rlar (Eröz 1973: 29).

Karakeçili Afliretinde gerçeklefltiri-len evgerçeklefltiri-lenme töreninin, k›z ve erke¤in bu arzular›n› göstermelerinden dü¤ün son-ras›na kadar devâm eden her safhas›, ana yap›s› ayn› olmakla birlikte, bölgele-rimizin kültürel özelliklerine göre, farkl› âdet ve uygulamalarla ifâde edilmekte-dir. Gerçekleflme biçimlerinde çeflitli farkl›l›klar olsa da, evlilik, kuflaktan ku-fla¤a aktar›lan gelenek ve kurallar bütü-nüdür. Dü¤ün olgusunun, farkl› co¤raf-yalarda, insanlar› bir araya getirerek e¤-lendirme, gelenekleri canland›rma, e¤it-me gibi nihâî amaca hize¤it-met ete¤it-mesi, kül-türel ve sosyolojik anlamdaki önemini ortaya koymaktad›r.

Toplumun gelece¤inin en önemli ve belirleyici yap› tafllar›ndan biri olan âile kurumunun meydana gelmesindeki ilk basamak kabul edilen evlilik, k›z ve o¤-lan›n evlenme isteklerini belirtmelerin-den gerdek sonras›na kadar devam ebelirtmelerin-den her safhas›nda, Göstergebilimin renkli ve çeflitli örnekleriyle zengin bir tablo hâlinde karfl›m›za ç›kmaktad›r. Sembol-lerle anlam gönderme esâs›na dayanan Göstergebilim, sâhip oldu¤u tan›mdan farkl› bir mânây› iflâret eden ‘gösterge’ ile onlar›n birbirleriyle iliflkilerini belir-leyen ‘kod’lar arac›l›¤›yla kurulan bir iletiflim sistemidir. ‹nsanlar aras›ndaki sözsüz iletiflim temeline dayanan ‘gös-tergebilim’, gruplar›n düflünce, yarg› ve inançlar›n›n sembollerle dile getirilmesi-ne yard›mc› olur.

‹letiflimin, dolay›s›yla ‘göstergebi-lim’in de aslî unsuru olan ‘mesaj’ duygu, düflünce, tav›r ve tutumlarla örülür. Top-lumda, birbiriyle etkileflimde bulunan birçok sosyal sistem vard›r. Bu sosyal sistemler içinde en temel olan›,

(3)

toplu-mun düflünce, de¤er yarg› ve inançlar› bütünü olarak tan›mlanan kültür siste-midir (Yumlu 1990: 27). Bütün sistemle-rin merkezinde yer alan kültür, bilgiye dayanan, kuramsal ve aç›klay›c› bir rol üstlenir. Ayn› zamanda da tüm temel yö-nelmeleri ve alt sistemleri birlefltirir.

Göstergebilim aç›s›ndan toplum, iletiflimin hem kodlayan (ileten-kaynak) hem de kodu açan ve yorumlayan (ileti-len-hedef al›c›) unsuru olarak görev ya-par. Toplum, dünyâdaki di¤er toplumlar-la iliflkilerin devam etmesi ve toplumun yeni üyelerine kültürün aktar›lmas› için mesajlar kodlar. Duygular›m›z›, düflün-celerimizi çok uzak mekânlara ulaflt›r-ma gücüne sâhip olan iletiflim, toplum-sal haberleflme içinde büyük bir sorum-lulu¤a sâhiptir (Cereci 1997: 23).

Bu bilimin temel tafl› görevinde bu-lunan göstergenin sâhip oldu¤u özellikle-rin as›l gâyesi, ‘anlamland›rma’y› sa¤-lamak; yâni, ayn› kültür üyelerine, iflâret edilen, yüklenilen ortak anlam› ifâde edebilmektir. Göstergeler, ortak kültür gelene¤inde yaflayan insanlar taraf›ndan üretilir. Bu sebeple, herhangi bir gösteri-lenin göndermede bulundu¤u kavram, sistemde birbirleriyle iliflki içinde bulu-nan göstergeler taraf›ndan belirlenir. Göstergebilimin aslî unsuru olan göster-genin, üç fonksiyonu bulunmaktad›r.1

Birinci aflamas›nda gösterge, ‘fizikî benzerlik’ özelli¤ine sâhip olabilir; yâ-ni, ses, flekil vb. nitelikleriyle iflâret etti-¤i kavrama, nesneye benzeyebilir. Zürri-yet amac›yla, gelinin kuca¤›na veya ya-ta¤›na çocuk konmas›; isteme olay›n›n olumlu sonucunu göstermek için, k›z evi-nin o¤lan evine ‘kad›nl›k’ organ›n› temsil eden ‘damak’; o¤lan evinin de ‘erkeklik’ organ›n›’ temsil eden ‘koç boynuzu’ mo-tifli çoraplar› vermesi, göstergenin fizikî benzerlik örnekleridir.

Gösterge ikinci aflamada, ‘belirti’ özelli¤ini bünyesinde bar›nd›r›r; ba¤lan-t› kurdu¤u nesneyle birebir fizikî ben-zerlikten çok, ça¤r›flt›rma, hat›rlatma özelli¤ine sâhiptir. ‘A¤›z tad›’ için fleker, bereket için bu¤day ve türevlerinin kul-lan›lmas›; delikanl›n›n evlenme arzusu-nu göstermek için, erkeklik simgesi olan sakal› kullanarak s›k s›k sakal trafl› ol-mas›, sesini kal›nlaflt›rarak konuflmas›; k›z babas›n›n olumsuz cevap vermesine engel olmak için ocakta deri parças› ya-k›lmas›, büzüflen derinin, baban›n a¤z›n› da kapayaca¤›na iflaret etmesi; gerdek gecesi kullan›lan ‘çarflaf’taki kan›n, be-kâreti sembolize etmesi kullan›lan gös-tergelerin belirtisel özelli¤idir.

Göstergenin sâhip oldu¤u üçüncü özellik, ‘sebepsiz’ bir ba¤lant› kurabil-medir. Göstergenin, ça¤r›flt›rd›¤› nesne ile yüklendi¤i anlam aras›nda do¤rudan bir ba¤lant› yoktur. Gösteren ile gösteri-len aras›ndaki benzerlik, hitap etti¤i in-sanlar taraf›ndan yayg›n kabul olarak kullan›lmas›ndan ileri gelmektedir. Dü-¤ün bayra¤›na so¤an as›lmas›, evlenme iste¤ini göstermek isteyen delikanl›n›n tesbih sallamas› sebepsiz ba¤lant› ör-neklerinden say›labilir.

‘Anlam üretme’ esâs›na dayanan göstergeler, toplumsal etkileflimin temel ilkelerinden olan ‘özdeflleflme’ ve ‘be-nimseme’ kurallar›yla da (‹nceo¤lu 1993: 30) uyum gösterir. ‘Özdeflleflme’ nin ‘egoyu tatmin eden tutumlar›n onay-lanmas›’ ve ‘benimseme’ nin ‘de¤erlerin, kiflinin de¤erleriyle ayn› yönde oldu¤u zaman kabullenilmesi’ mant›¤›, göster-genin toplumdaki ortak de¤er yarg›lar›-n› sembolize etmesini sa¤lar. Bir insayarg›lar›-n›n belirli bir alanda harekete geçmesi, o ko-nunun kültürel aç›dan kabul edilebilirli-¤ine ba¤l›d›r. Göstergelerde sakl› olan, bütünü bulmaya yönelik mesajlar içeren

(4)

kodlar, bu kabul edilebilirli¤in anahtar›-d›r. Yo¤un anlam yüklü mesajlar içeren semboller, yaflan›lan toplumun ortak de-¤erlerini yans›t›r. Mesajlar›n tafl›d›¤› an-lamlar, karfl›l›kl› iliflkiler vâs›tâs›yla ka-zan›ld›¤› için, toplumsal anlamda ortak de¤erleri yans›t›r. Düflüncelerin davra-n›fllarla ifâde edilmesi, o toplumun örf, âdet, gelenek olarak adland›rd›¤›m›z kültürünün görüntüsüdür.

Görüntü ve ifâdeleri alg›lama, fiz-yolojik anlaman›n yan›nda, “duyular›n merkezî sinir sistemine elektro-kimyâ-sal yolla ilettikleri enerjilerin yap›elektro-kimyâ-sal bi-çimde anlamland›r›lma sürecidir “ (‹nce-o¤lu 1993: 45). Bu anlamland›rma, mer-kezî sinir sisteminde daha önceden depo-lanm›fl bilgilerle yeni bilgileri berâber de¤erlendirir. “Bir baflka deyiflle, duyu-lar›n alg›ya dönüflmesi; yâni, merkezî si-nir sistemine gelen mesajlar›n, kendile-rine özgü geçmiflleri, gelecekleri, de¤i-flimleri ile iliflkilerimizde anlam tafl›yan varl›klar, ayn› sürecin farkl› yönleridir” (‹nceo¤lu 1993: 46).

Alg›lamayla ilgili önceden var olan tecrübelerimiz, sonraki alg›lamalar›n da-ha k›sa sürede kabullenilmesini sa¤lar. ‹nsan›n duygu ve düflüncelerinin hareke-te geçmesi, yaflad›¤› toplumda duydu¤u ihtiyaçlarla paralellik arz eder. Semboller arac›l›¤›yla bilince yans›yan anlamlar, kültürlere göre farkl›l›klar gösterir. Ayn› târihî geçmifli ve de¤erleri paylaflmak, olaylar› berâber yaflamak, âit olunan top-lumun kültürel ö¤elerini belirler.

Evlenme töreninin hemen her saf-has›nda kullan›lan, insan yarat›c›l›¤›-n›n, tasar›m gücünün ve anlam yükleme yetene¤inin göstergesi olan semboller, her toplumda geçerli olan davran›fl ve tutumlar› oluflturarak, olaylara o toplu-ma özgü oltoplu-ma vasf› kazand›r›r. Evlen-mek isteyen delikanl›n›n sürekli, ayna

karfl›s›nda trafl olmas›, sinirli, huzursuz bir tav›r tak›nmas›, çamafl›rlar›n›n y›-kanmamas›ndan yak›nmas›; evlenmek isteyen genç k›z›n, bulafl›klar› birbirine çarparcas›na sert y›kamas›, dama ç›k›p kedi sesini taklit etmesi, kardeflleriyle a¤›z dalafl›na girmesi; akrabâl›k ba¤lar›-n›n kuvvetlenmesi için k›z evinden geti-rilen tuz ve külün erkek evindeki tuz ve küle kar›flt›r›lmas›; k›z istemeye gidildi-¤ini anlatmak için soy sürmeyi semboli-ze eden ocaktaki ateflin kar›flt›r›lmas›; k›z evinin olumlu / olumsuz cevâb›n› ifâ-de eifâ-den gözlemenin al›nmas›; gelinin munis, iyi huylu olmas› için, arabadan inmeden aya¤›n›n alt›na koyun postu se-rilmesi, baba oca¤›ndan umudunu kese-rek yeni evini benimsemesi için, kendi evinden getirdi¤i barda¤› k›rmas›, geli-nin temiz, tertipli bir ev kad›n› olmas› için, yeni evinde alt›na süpürge konmufl yast›¤›n üzerine oturtulmas› gibi say›s›z ifllem, sözsüz iletiflimi ifâde eden sembo-lik hareketlerdir.

“Bir örnek üzerine kal›plaflm›fl dav-ran›fllar ve töreler bütünü” (Günay 1995: 2), “Yaz›ya geçmemifl, hiç de¤iflmeyen ifâdelerin ve belirli flekildeki hareketle-rin, kesin s›n›rlarla oyuncular taraf›ndan ortaya konulmas›” ([Rappaport], Ba-uman 1992: 249) olarak tan›mlanan ritü-el, di¤er bir tâbirle, ‘sosyal uzlaflman›n’ sahnede sergilenme fleklidir. Ritüelin en önemli özelli¤i olan de¤iflmezlik, onun kutsiyetinden gelmektedir. Kutsiyet, dü-flünebilme özelli¤inden ziyâde, ritüelin belli mant›¤›n›n bir mâhiyeti olarak ileti-flim flartlar›nda anlafl›lmal›d›r ([Rappa-port], Bauman 1992: 255). Yap›lmas› zo-runlu görülen bu kudsiyet, ritüelin tart›-fl›lmadan imâ yoluyla anlafl›lmas›na se-bep olur. ‹nsano¤lunun her zaman ihti-yaç duydu¤u ve duyaca¤› kültür unsurla-r› olan ritüeller, Durkheim’e göre “Toplu

(5)

yap›lan gösterilerdir; kat›lanlar› canlan-d›r›r, k›flk›rt›r, korur, yeniden flekillendi-rir. Törenlerin nitelikleri, amaçlar› ne olursa olsun, hepsinde fertleri biraraya getirmek, aralar›ndaki ba¤lar› yo¤unlafl-t›rmak, yak›nlaflyo¤unlafl-t›rmak, daha samimi ol-malar›n› sa¤layarak toplum fluuruna ulaflt›rmak gibi nitelikler müflterektir. Fertler, birlik içinde toplumdaki yerlerini ve toplumla iliflkili duygular›n› ritüeller-le yeniritüeller-lemifl olur” (Günay 1995: 2).

Bu derece kesin özelliklere sâhip olan ritlere, Karakeçili’de oldu¤u gibi, Anadolu’nun hemen her bölgesindeki dü-¤ünlerde rastlamaktay›z. Hâyât›n en önemli geçifl dönemlerinden biri olan ev-lenme, insan›n, kendine ve çevresindeki-lere duydu¤u sayg›y›, sevgiyi paylaflma-n›n güzel, renkli ve zengin örneklerini ta-fl›yan alan›d›r. Evlenme olay›n›n hemen her safhas›nda karfl›m›za ç›kan, Türk toplumunun ortak kabulleri olan ritüel-ler, bu paylaflman›n en çarp›c› örnekleri-dir. ‘Gösterme, koruma, temizleme, bereket getirme, saadet temin etme, k›rma, zürriyet, sak›nma, birlefltir-me, ayr›lma, üzüntü, hediye’ gibi pek çok gruba ay›rabilece¤imiz ritler, asl›n-da, evlenme olay›n›n nihâî amac›n› yan-s›tan unsurlard›r. Yap›l›fl amaçlar›na gö-re çeflitli gruplara ay›rd›¤›m›z bu ritlerin birço¤u, eski Türk inanç sistemindeki Budist ve fiamanist unsurlarla ilgilidir:

Gelinin o¤lan evine girerken efli¤e basmadan atlayarak veya modern uygu-lamalarda kocas›n›n kuca¤›nda girmesi; efli¤e ve oca¤a ya¤ sürülmesi, Budist inanç düflüncesinde yer alan ‘cinlerin efli¤e basarak eve girmeleri; ocaklar› me-kân edinmeleri, efli¤e basan kiflinin, cin-lerin etkisine girece¤i’ inanç temeline dayanmaktad›r. Cinler, kan› ve karanl›-¤› seven, insana kuvvet, enerji, dinçlik verdi¤i için tuzdan; tad›, kokusu ve dinî

özelli¤i dolay›s›yla k›nadan; sa¤laml›¤› ve gücü sebebiyle demirden, çelikten, katrandan, barut kokusundan nefret eden, tüfek gürültüsünden korkan ve bütün bunlarla k›yaslanamayacak dere-cede Kur’an-› Kerîm’den, mukaddes keli-melerden kaçan mahlûklard›r. (Wes-termark 1938: 7-9).

Budist inançtaki cin ile fiamanist inançtaki ruhlar›n en çok ilgilendikleri hususlar, yeni evlenenler, lohusalar ve yeni do¤an çocuklar gibi, yeniden olufl-may›, bafllang›c›, tâzeli¤i ifâde eden fla-h›slard›r. Genç evlilerin, yeni bir hayâta bafllamalar›n›n yan›nda, evlilikle gelen cinsel birlikteli¤in kirlili¤i ve flehveti be-râberinde getirmesi, odak noktas› olma-lar›na sebep olmufltur.

Eski Türk inanç sisteminde, ‘nur ve ziyâ âleminin büyük Tanr›s› “Han Ül-gen” (Kayra Han)’dir; karanl›k âleminde ise, “Erlik Han” denilen ‘kara iye/ruh’ bulunur. Ülgen, kendisine kurban veril-meden de müflfik ve hâmi olabilen bir ilâht›r. Kurban vermenin zorunlu oldu¤u tek konu, evliliktir. Evlenen delikanl›, at› kurban olarak vermek mecbûriyetin-dedir. Erlik ise, her vesileyle kurban is-teyen, verilmedi¤inde, insanlara her tür-lü kötütür-lü¤ü yapabilen, musallat oldu¤u âilelere felâket ve ölüm getirebilen ‘kara iye’dir. Kurban etmek için herhangi bir çeflit hayvan bulunamad›¤› taktirde, ‘ra-k› ve flarap’ ile de Erlik’i kand›rmak mümkündür. fiamanist inanç sistemin-de, mutlak hâkim olan Ülgen’in yan›nda, ‘Yard›mc›, Koruyucu ve Kara ‹yeler ile Gök, Yer, Ev ‹yeleri’ bulunmakta-d›r. Yard›mc› iyeler olan’Yay›k, Suyla, Karl›k ve Utkuç›’ ; koruyucu iyeler olan ‘Umay, Ak Ana/Ak Ene, Ana Mayg›l’ ; Kara iyeler olan‘Erlik, Albast›’ ; Gök iye-leri olan ‘Gök, Günefl,Ay ve Y›ld›zlar’ ; Yer iyeleri olan ‘Da¤, Kaya-Tafl, Yer, Su,

(6)

A¤aç/Orman/Bitki’ ; Ev iyeleri olan ‘Ev, Ocak, Od/Atefl, A¤›l/Ah›r’, bu inanç sis-temindeki di¤er önemli unsurlard›r. fia-manizmdeki ruhlar ile insanlar aras›nda arac›l›k yapan, büyücülük, flâirlik, mü-zisyenlik, oyunculuk gibi vas›flara sâhip olan ‘fiaman/Kam/Ozan’, dinî otoriteyi temsil eden bir flahsiyettir. Bu inanç sis-temini yaflama biçimi olarak benimse-yen insanlarda var olan, ‘iyilik ve kötü-lüklerin, bu iyelerden kaynakland›¤›’ dü-flüncesi, ‘kurban’ ve ‘saç›’larla onlar› memnun etme, k›zd›rmama fleklinde te-zâhür eder. Çeflitli âyinlerde sunulan kurban ve saç›larla yetinerek kendileri-ne zarar vermeyece¤i inanc›, insanlar›, her vesileyle saç› saçmaya ve kurban kesmeye yöneltmifltir (Eberhard 1942: 80; Ercilâsun 1985: 54-55; ‹nan 1976: 15-26; Kalafat 1989: 8-35; Kafeso¤lu 1987: 90-91; Ögel 1971: 59-71).

Saç› saçma, yabanc› soya mensup olan bir k›z›, kocas›n›n soyunun atalar› ve koruyucu ruhlar› taraf›ndan kabul görmesi için yap›lan bir kurban âyininin kal›nt›s›d›r. Avc›l›k döneminde av›n ka-n›, ya¤› ve eti; çobanl›k döneminde süt, k›m›z ve hayvanlar›n ya¤›; çiftçilik döne-minde dar›, bu¤day, muhtelif meyvalar saç› olarak kullan›lm›flt›r (‹nan 1986 : 167).

Orta Asya Türkleri aras›nda, ruhla-r› memnun etmek için, gelinin, at›n yele ve kuyru¤una k›m›z saçma ritüeli, günü-müzde, gelin ve dâmad›n bafl›ndan bere-ket, bolluk simgesi olarak un, bu¤day, fleker, para, çerez saçma fleklini alm›flt›r. fiamanist inanç sisteminde saç›, k›z ka-ç›rma olay›nda da kullan›l›r. Yakutlar-daki k›z kaç›rma hâdisesinde, gençler atlar›yla meydanda toplan›r. fiaman, k›-m›z dolu bir tulumla atlar›n yan›na gelir ve bir avuç k›m›z al›p hayvanlar›n çevre-sine saç› saçar. K›rk kötü ruhun ad›n›

söyleyerek gençleri bu kötü ruhlardan korumas› için, Tanr›ya duâ eder. Âyin-den sonra gençler atlar›na binerek kaç›-r›lacak k›z›n kabilesine do¤ru yola ç›kar-lar (‹nan 1986: 166).

Eski Türk inanç sistemine göre, kö-tü ruhlar, ›fl›ktan korkar, karanl›¤› se-verler. ‘Atefl’, insan› kötü ruhlardan ko-ruyan, uzaklaflt›ran; hattâ, onlar› ya-kan, temizleyen bir külttür. Kazak ve K›rg›zlarda gelin, kay›n baban›n evinde-ki atefle ya¤ at›p, secde eder. Baflkurtlar-da Baflkurtlar-da var olan bu âdet, Baflkurtlar-daha sonra atefle tapmak dinen yasak oldu¤undan, din adamlar› taraf›ndan kald›r›lm›flt›r (‹nan 1986: 166).

Bunun yan›nda, eski Türk hayât›n-da önemli fonksiyonlar› olan‘yer-su kül-tü’ (Tekin 1988: 10), Türklerin ‹slâmi-yet’i kabul etmelerinden sonra da uzun bir süre etkisini sürdürmüfltür. Baflkurt-larda, âileye yeni gelin kat›ld›¤›nda uy-gulanan ‘hu köründürü’ su gösterme merâsimine göre, gerdek gecesinin sabâ-h›nda, köyün kad›n ve k›zlar› toplanarak gelini yak›nlardaki kay›n babalar›n›n su içtikleri ›rmak veya göle götürürler. ‹hti-yar bir kad›n, gelini suya, suyu geline gösterdikten sonra “ataylardan kalgan hu, ineylerden kalgan hu” (babalardan kalan su, analardan kalan su) diyerek çeflitli sözler söyler ve gelinin süslerin-den gümüfl paralarla saç› saçar (‹nan 1987 :492).

Saç› saçma, atefle ya¤ atma d›fl›nda kocas›na veya onun soyuna mensup er-keklere adlar› ile hitap etmeme, belirli bir süre kay›n vâlide ve kay›n pederle konuflmama gibi ruhlara sayg›, korku, çekinme gibi sebeplere dayanan, kökeni Eski Türk inanc›na dayanan pek çok âdet, Türklerin ‹slâmiyet’i benimsemele-rinden sonra, yeni inanç sistemlerine ve hayat tarzlar›na göre farkl› fonksiyon ve

(7)

amaçlar üstlenerek bugün de hâlâ varl›-¤›n› sürdürmektedir. ‹nanç sistemleri ve bunlara ba¤l› olan uygulamalar›n insan hayât› üzerindeki tart›fl›lmaz etkisi, bü-tün dünyâ milletleri için söz konusudur. Târih boyunca, farkl› din ve kültürle et-kileflim içinde bulunan Türkler de, bu târihî süreç içinde, eski inanç sistemleri-ni ‹slâmî düflünce tarz›yla birlefltirerek yeni bir sentez ortaya ç›karm›fllard›r. Bugün, evlenme gelene¤inin hemen her safhas›nda kullan›lan bu ritüeller, Bu-dist ve fiamanist inançtan kaynaklan-makla berâber, Türk insan›n›n ‹slâmî düflünceyle ona yükledi¤i yeni anlamlar› ifâde etmektedir.

Budist inançtaki cinlerden, fiama-nizmde var olan kötü ruhlardan korun-ma; ruhlar›n sunulan maddelerle yetine-rek kifliye zarar vermesine önleme; çeflit-li sesler ç›kararak ruhlar›n korkmas›n› ve kaçmas›n› sa¤lama; temizlik ile on-lardan ve gelecek kötülüklerden ar›nma; çeflitli duâ ve sembollerle ruhlar›n onla-ra zaonla-rar veremeyece¤ine inanma gibi te-mellere dayanan; ancak, zamanla toplu-mun inanç sisteminde, gelenek görenek-lerinde, de¤er yarg›lar›nda de¤iflip flekil-lenerek biçimlenen bu ritler, yap›lma amaçlar›yla paralellik tafl›yan unsurlar› içermektedir. ‘A¤›z tad›’ olarak tâbir edi-len âiledeki huzur ve sükûnetin korun-mas› için, evlenme olay›n›n her safhas›n-da fleker ve türevlerinin kullan›l›p ac›ya yer verilmemesi; korku unsuru olarak sesi, kuvveti ifâde eden yumruk ve silâ-h›n kullan›lmas›; bolluk ve bereket için tah›l ürünlerinin yer almas›; nazar›n, kötülüklerin gitmesi için cam, tahta, çömlek gibi eflyâlar›n k›r›lmas› örnekler, bu ritlerin aslî amaçlar›n› yans›tmakta-d›r. “Ritüellerin, bâzen kaynaktaki fonk-siyonlar›, bâzen uygulama yöntemleri ve mekânlar›, aslî fleklinden farkl›l›k

göste-rebilir”(Günay 1995: 2). Günümüzde fonksiyon de¤iflikli¤ine u¤rayarak, bol-luk bereket, âile s›cakl›¤› ve huzuru gibi görevler yüklenen bu uygulamalar, ev-lenme olay›n›n hemen her safhas›nda kullan›lmaktad›r.

Gösterme ritleri olan, k›z ve er-kek aras›nda sözün kesildi¤ini sembolize eden çevrenin o¤lan taraf›na verilmesi, iki gencin birleflmesini topluma ilân et-me ve insanlar›n flâhitli¤inde kabul edil-di¤ini gösteren niflan, dü¤ün, genç k›z-l›ktan kad›nl›¤a geçifl sembolü olarak k›-z›n saç›na kâkül kesilmesi, görücülü¤e giden kad›nlar›n k›yâfetlerini ters giy-meleri; sak›nma ritleri olan gelinin yü-züne duvak örtülmesi; korunma ritleri olan (bu ritleri a. fleker, para, kuruyemifl gibi g›dâ maddeleri sunarak, kurban ke-serek ruhlar›n onlarla yetinmesini sa¤-lama, b. gürültü ç›kararak, c. atefl yaka-rak ruhlar› korkutma ve yeni evlilere za-rar vermesini önleme olmak üzere üç grupta ele alabiliriz) saç› saç›lmas›, geli-nin o¤lan evinde ekmekle karfl›lanmas›, ekme¤in kolunun alt›na verilmesi, ba-fl›nda ufalanmas›; evlilik töreninin ta-mamlan›p bâkireli¤in tescillenmesinin iflâreti olarak silâh at›lmas›, gelin aday›-n›n silâhla karfl›lanmas›, dâmâd›n ger-de¤e sokulmas› esnâs›nda, s›rt›na yum-ruk at›lmas›, davul ve zurnan›n dü¤ü-nün vazgeçilmez unsurlar› olmas›, naza-ra iyi geldi¤ine inan›lan ‘üzellik’ otuyla ‘alazlama’ yap›lmas›, gelinin ocak etra-f›nda gezdirilmesi, çeflitli vesilelerle mum tafl›nmas› ve yak›lmas›, gelinin al-t›nda b›çak bulunan yast›¤a oturtulma-s›; dinî (koruyucu) ritler olan, her f›r-satta duâ okunmas› gelin ve dâmâd›n câ-mi veya türbe gibi kutsal mevkîlerde gezdirilmesi, gelinin eline Kur’ân-› Ke-rîm verilmesi veya Kur’ân-› KeKe-rîm’in al-t›ndan geçirilmesi; saadet ritleri olan

(8)

tatl›, fleker, flerbet gönderme, ayna tafl›-ma ve aynaya baktafl›-ma; birlefltirme rit-leri olan gerdek gecesinde gelin dâmâ-d›n ellerinin üst üste konulmas›, yüzük tak›lmas›, her f›rsatta ziyâfet düzenlen-mesi, gelen misâfirlere yemek verilmesi; zürriyet ritleri olan gelin arabadan in-meden veya gerde¤e girin-meden kuca¤›na erkek çocuk verilmesi, gelin at›n›n terki-sine küçük çocuk bindirilmesi; bereket ritleri olan saç› saç›lmas› -ayn› zaman-da korunma ritidir-, gelinin o¤lan evinde ekmekle karfl›lanmas›, ekme¤in kolunun alt›na verilmesi, bafl›nda ufalanmas›; e¤lence ritleri olan müzik, oyun ve dans›n dü¤ünün ayr›lmaz bir parças› ol-mas›; temizlik ritleri olan, gelinin ger-dekten önce hamamda y›kanmas›, geli-nin çeflmeye götürülmesi veya o¤lan evi-ne girmeden bir testi suyu devirmesi; üzüntü ritleri olan gelin k›z›n beline kemer ba¤larken ya da k›na yak›l›rken a¤lanmas›, gelini alabilme gâyesiyle, o¤-lan taraf›n›n k›z›n yak›nlar›n› bahfliflle râz› etmesi fleklindeki pratiklerin tamâ-m›, insanlar›n evlenme olay› ile ilgili duygu ve düflüncelerini ifâde eden uygu-lamalard›r.

Nicelik olarak çok fazla olan ritler, asl›nda birkaç ortak amaca hizmet eder: Zürriyet ritleri, gelinin do¤urgan ol-mas›; özellikle de yeni kurulan âilenin soy sürmesi gâyesiyle erkek çocuk sâhibi olmas›; bereket bolluk ritleri, baht zenginli¤i, âilenin gelirinin artmas›; bir-lefltirme ritleri, insanlar› bir araya ge-tirerek berâberli¤i paylaflma; gösterme ritleri, toplum taraf›ndan görerek onay-lanma, evlili¤in geçerli kabul edilmesi-nin önemini; temizlik ritleri, maddî mânevî temizlenmeyi amaçlama; ko-runma ritleri, kötü ruhlardan ve niyet-lerden sak›nmak için uygulanan pratik-lerdir.

Evlenme gelene¤inde uygulanan ritlerin hepsinin ortak amac›, evlenenle-re, dolay›s›yla yeni kurulan âileye sa-adet, bolluk, bereket, refah getirmek; so-yun sürmesini sa¤lamak; ayn› zamanda, her türlü olumsuzluk ve kötülüklerden korumakt›r. Türk evlenme gelene¤inde, ‹slâmiyet öncesi ile ‹slâmî dönemde kul-lan›lan uygulamalar aras›ndaki benzer-lik ya da örtüflme, ‘toplumsal idealler’ aç›s›ndan paralellik içinde olundu¤unu göstermektedir. ‹nanç sistemindeki de¤i-flim esnâs›nda, târihî gelide¤i-flimini sürdü-ren Türk âile modelinde, bu ilerlemenin izlerini görmek mümkündür. Nitekim, Eski Türklerde rastlad›¤›m›z evlilik se-romonileri, âile yap›s›yla alâkal› gelenek ve görenekler, ‹slâmiyetle uyum sa¤la-yarak niteliklerini korumufltur. Bu olu-flumda eski Türk kodlar›n›n etkinli¤i önemli bir rol oynam›flt›r. Divanü Lüga-ti’t-Türk’ te “‹l b›rak›l›r, töre b›rak›l-maz.” sözü, bu de¤iflim sürecinin önem-li bir kural› olarak benimsenmifltir. ‹slâ-mî dönemin getirdi¤i yeni flartlar›n ‘Türk töresi’yle benzerlikler tafl›mas›, kültürel bütünlü¤ün sa¤lanmas›nda aslî unsur fonksiyonunu üstlenmifltir. Za-man ve mekâna göre, insanlar›n hayat flartlar›, yaflama biçimleri, istekleri, dü-flünceleri de¤iflse de, insano¤lu, ‘gelenek’ olarak isimlendirilen ortak kabul, dü-flünce ve anlay›fl sistemleri ile gelenekle-rin toplumdaki uygulamalar› olan ritüel-lere, her zaman ihtiyaç duyacakt›r. Mil-let olma fluurunun aslî unsuru olan kül-türel de¤erlerle mânevî bütünlü¤ü sa¤-lama amac› tafl›yan iletiflim, geleneksel iletiflim yöntemlerini yaflat›rken, manevî de¤erleriyle bir bütün olan insano¤lu va-roldu¤u müddetçe, ça¤dafl iletiflim yön-temlerinde gelene¤in izlerini sürdürme-ye devam edecektir.

(9)

KAYNAKÇA

* Bu yaz›, 22-27 A¤ustos 1999 tarihleri

aras›nda Prag’da düzenlenen 42. Uluslarara-s› Altaistik Kongresi’nde (PIAC) bildiri olarak sunulmufltur.

1Bu s›n›flama, Saussure ve Peirce’nin

gösterge kategorilerinden (Fiske 1996: 70) ha-reketle yap›lm›fl yeni bir tasnif denemesidir.

ASLAN, MEHMET, “Osmanl› Saray Dü-¤ünlerinde Ya¤ma Gelene¤i”, Millî Folklor, c. 2, y. 3, s. 10, Yaz 1991.

ATALAY, BES‹M, Divanü Lûgat-‹t-Türk Tercümesi I, Lûgat-‹t-Türk Târih Kurumu Ba-s›mevi, Ankara, 1985.

BA⁄, YAfiAR, Türklerde ve Çerkesler-de ‹slam Öncesi KÜLTÜR D‹N TANRI, Çi-vi Yaz›lar›, Istanbul, 1997.

CEREC‹, SEDAT, ‹letifliverelim, fiule Yay›nlar›: 43, ‹letiflim Dizisi: 6, ‹stanbul, 1997.

ÇAY, ABDULHALÛK, “Ertu¤rul Gâzi, Karakeçililer ve Sö¤üt Bayram›”, III. Os-manl› Sempozyumu (Sö¤üt-1988), Ertu¤rul Gâzi’yi Anma ve Sö¤üt fienli¤i Vakf› Yay›nla-r›: 4, Ankara, 1989.

EBERHARD, W., Çin’in fiimal Komflu-lar›, Ankara, 1942.

EK‹NC‹KL‹, MUSTAFA, Türk Orto-dokslar›, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1998.

ERDENTU⁄, NERM‹N, “Türkiye’nin Karadeniz Bölgesinde Evlenme Görenekleri ve Törenleri I.”, Antropoloji, Ankara Üni-versitesi Dil ve Târih Co¤rafya Fakültesi Ya-y›nlar› 1, s. 4, s. 27-58, Ankara, 1969.

ERÖZ, MEHMET, Do¤u Anadolu Hakk›nda Sosyo Kültürel Bir Araflt›rma, Baylan Matbaas›, Ankara, 1973.

FISKE, John, ‹letiflim Çal›flmalar›na

Girifl (Çev: Süleyman ‹rvan), Ark

Yay›-nevi, Ankara, 1996.

GÜNAY, UMAY, “Folklor Nedir?”, Türk Folklor Araflt›rmalar›, Ankara, 1987.

———————————-, “Ritüeller ve H›d›rellez”, Millî Kültür, s.72, May›s 1990.

‹NAN, ABDÜLKAD‹R, Tarihte ve Bu-gün fiamanizm, Türk Tarih Kurumu Bas›-mevi, Ankara, 1986.

——————————-, Makâleler ve

‹ncelemeler, Türk Târih Kurumu Yay›nlar›: VII.Dizi, say›: 51a, Ankara, 1987.

‹NCEO⁄LU, Metin, Tutum Alg› ‹leti-flim, V Yay›nlar›, Ankara, 1993.

KALAFAT, YAfiAR, Kuzey Azerbay-can-Do¤u Anadolu ve Kuzey Irak’ta Eski Türk Dini ‹zleri, T. C. Kültür Bakanl›¤›, An-kara, 1998.

KÖPRÜLÜ, M. FUAT, Türk Edebiyât› Târihi, Ötüken Yay›nlar›, ‹stanbul, 1981.

MUTLU, EROL, ‹letiflim Sözlü¤ü, Ark Yay›nevi, Ankara, 1995.

ÖGEL, BAHADD‹N, Türk Mitolojisi I, II, Devlet Kitaplar›, Millî E¤itim Bas›mevi, ‹stanbul, 1971.

Ö⁄ÜT EKER, GÜL‹N, Türk Dü¤ün Gelene¤i ‹çinde Karakeçili Türk Dü¤ü-nü, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora tezi, Ankara, 1998 (bas›l-mam›fl).

SÜMER, FARUK, “Kay› Boyu ve Kara-keçililer”, Türk Dünyas› Tarih Dergisi, s. 34, 1989.

TEK‹N, TALAT, Orhon Yaz›tlar›, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara, 1988.

TURAN, OSMAN, Türk Cihan Haki-miyeti Mefkuresi Tarihi, Istanbul, 1978.

—————————-, Tarihin Ak›fl› ‹çinde Din ve Medeniyet, Istanbul, 1980.

TURAN, fiERAFETT‹N, Türk Kültür Tarihi, Bilgi Yay›nevi, Ankara, 1994.

TÜFEKÇ‹O⁄LU, Hayati, ‹letiflim Sos-yolojisine Bafllang›ç, Der Yay›nevi, Istan-bul, 1997.

TÜMER, GÜNAY-ABDURRAHMAN KÜÇÜK, Dinler Tarihi, III. bask›, Ocak Ya-y›nlar›, Ankara, 1997.

ÜLKÜTAfiIR, Mehmet fiakir, “Karakeçi-lilerin Tarih ve Etnografyas›na Dair Notlar”, Türk Yurdu, s.251, Aral›k 1955, sy. 453-457.

WESTERMARK, Cin, Istanbul, 1938. YILDIRIM, DURSUN, “Köktürk Ça¤›n-da Tanr› m› Tanr›lar m› Vard›?”, IV. Milletle-raras› Türk Halk Kültürü Kongresi Bil-dirileri, II. cilt -Halk Edebiyat›-, Ankara, 1992.

YUMLU, KONCA, Kitle ‹letiflim Arafl-t›rmalar›, Nefla Yay›nlar›, ‹zmir, 1990.

Referanslar

Benzer Belgeler

1895'den 1907 yılı başına ka­ dar İzm ir’de Valilik yapan babam K âm il Paşa ile oğlu Sait Paşa’mn eşkıyalık kar­ sısındaki davranışları hakkın da

Ahlakın temel kaynakları arasında yer alan din, insan davranışlarını düzenleyen etkin bir kurum olarak diğer alanlarda olduğu gibi iktisadi hayatta da her za- man

Ar-Ge, “yeni teknoloji yaratmak suretiyle maliyetlerde azalma, standartlarda iyileşme sağlayarak yeni ürün üretilmesi veya var olan ürünlerin geliştirilmesini

Recep Tayyip Erdoğan’ın demokratik özelliklerinin olduğuna inananlar ise, Partilerine çok güçlü, çok zayıf ve normal bağlarla bağlananlar; Erdoğan’ın

Bu bakımdan farklı rol ve durumlarda kullanılacak kelimelerin seçimi ile uygun beden ifadelerinin seçiminin öğre- nilmesi için oyunlar, özellikle bu yönden zengin geleneksel

Bu açıdan bakıldığında Türk kültür evreninde teşekkül eden ve Türk kültür ve edebiyatı- nın temel eserlerinden birisi olan Dede Korkut anlatılarının kaos ve

Bu oran dünyada kişi başına düşen tarım arazileriyle (0.23 ha) karşılaştırıldığı zaman tarım arazisi varlığının ne kadar önemli olduğu ortaya

Çizilen ışınlar kaynağın ışık yayan her noktasından yayılan ışınların bir araya gelerek oluşturduğu ışın demetlerini oluşturur!. www.FenEhli.com – Fen