• Sonuç bulunamadı

Vedat Türkali

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vedat Türkali"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VEDAT TÜRKALI

T l

Mayıs öncesi yedi sekiz aylık süreyi,

özellikle küçük burjuva aydının halktan

kopmuş dramını tartışıyor romanım.

M illiyet Yayınları'nın açtı­ ğ ı, büyUk ilgi gören "Roman

Yarışması" nda birinciliği "Bir GUn Tek Başına"adlıro manıyla Vedat TUrkali .ikin­ ciliğ i "Pansiyon Huzur" la Alton Yalçın, UçUncUİUğü " Korugan" la Sulhi Dölek kazandılar.Aşağıda yarış - ma birincisiyleyapılan ko­ nuşmayı okuyacaksınız. Kısaca ö z g e ç m işin iz , lütfen. 1919 yılında Samsun ' da doğdum.Askeri öğrenci o la ­ rak İstanbul Üniversitesi Ede­ biyat Fakültesi Türkoloji B ö ­ lümüne devam ettim. 1942 'de mezun olduktan sonra Akşe - hir ve İstanbul'da Maltepe ve Kuleli liselerinde edebiyat öğ­

retm enliği yaptım. Türkiye

g iz il komünist partisine gir­ diğim iddasıyla 141. madde ge reğince tutuklandım. 1951- 58 yılların ı cezaevinde geçirdik­ ten sonra, çok kısa bir süre BabIali'de "G ar Yayınları"ad- lı mizah yayınlarında editör - lük yaptım. Sonra senaryo ya­ z a rlığ ı ("Otobüs Yolcu ları", "Şehirdeki Yabancı", "D olan­ d ırıc ıla r Şahı", " Karanlıkta Uyananlar", "Ü ç Tekerlekli B isiklet", "Bedrana" vb .) s i ­

nema yönetmenliği ve oyun

yaza rlığı ("141. Basamak", "D allar Y eşil Olm alı", " Bu Ölü Kalkacak") yaptım. " B ir GUn Tek Başına" ilk roma-

nımdır.

Sinema, tiyatro, edebi­ yat. Çeşitli sanat dalları - m denemeniz neden ? Ya da içlerinden birini y e ğ le ­ mek g erek se

,

seçim iniz hangi yönde o lu r?

Söylemek istediğim çeşit­ li şeyler var.Halkım ın yara­ rına ve ile ric i devrim ci nite­ likte olduğuna inandığım şey -

le ri söyleyebilmek için her

olanağı değerlendirmeye ça­ lışıyorum ..Ancak içlerinde en etkeni olduğu için sinema­ yı yeğlerim . O da, gönlümce yönetmenlik yapabilirsem ta­ bi. Sinemanın çok etken sos - yal bir kurum olduğunu yazık ki yalnız g erici yönetici güç­ ler kavramış gibidir. Halk yı­ ğınları üzerinde en etkin bir

sanat kolu olduğu halde ay -

dınlarımız tarafından çoğu kez küçümsenir. İlericilik id- dasındaki yöneticiler bile si - nema bilinçlerinin eksikliğin­ den, Türk sinemasının kendi yararlarına yaratıcı çalışma yapmasına olanak hazırlama­ yı akıl edem iyorlar. Söz geli­ rini iktidardayken bile, sansü­ rün artık komikleşen tutumu­

nu değiştirem ediler. Bu ara - da, bugüne dek yaptığım film ­ lerin hiç birinin gönlümce ol - madiğini belirteyim.

N e d e n ?

Sinema bizde bir endüstri düzeni içinde kapitalist (hatta .kapitalist bile olamayan) sını-

fınelindedir.Bunedenle bu sı­ nıfın koyduğu kurallara uymak •gerekliliği söz konusudur. San­

sürü ve ekonomik baskısıy­ la. .. Yeşilçam 'ın Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısının bir minyatürü olduğunu söyleye­ b iliriz. Bizde sinema sanatı bir çeşit montaj fabrikası g i ­ bidir. Batının bize sattığı ham film ve diğer malzemeyi biz burda doldurur monte ederiz. Sinemanın artı değer yığınını tefeciler,a ra cıla r, ithalatçı­ lar, baş oyuncular yağmalar.

Parazitlerin sömürdüğü bir

sinema alanında kapitalistin bile gönlünce harcama yap - ma olanağı yoktur.

Sosyo-ekonom ik yapı­ dan söz elliniz.Konuyu b i­ raz açar mısınız ?

lküö'de Türk-İngiliz an - taşmasından sonra, Türkiye'­

nin yazgısında bir değişiklik oldu. Türkiye'nin 19.yüzyılda­ ki tefeci bezirgan ekonomik yapısı, batı finans kapitaliyle aşılandı. K ırım Savaşı ' ndan sonra bu süreç daha da hız - landı. Böylece gelen yeni dü - zen eskisinden daha pis, daha karmaşık,daha çelişk ili oldu . Bu düzen kapitalizm de değil­ di. Biz 1908'de burjuva d e v ­ rim i sürecini yaşarken, batı­ da 20. yüzyılın başında kapi­ talizm, serbest rekabetçi dü­ zenden, tekelci em peryalist döneme geçiyordu. B öylelik ­ le Türkiye hiç bir zaman ka -

pitalizmin tarihsel ile ric i

misyonu denilebilecek misyo­ nu yaşamadı. Bugünkü düze - nimiz ise tarihin en eski, en

g e ri düzeni, tefeci bezirgan

düzeniyle, tarihin en yeni, en geri düzeni, finans kapital e - gemenliğinin yani em perya­

lizmin kilisede imam nikahı ile evlenmesinden doğan bir ueûbe oldu .G erçekleştirdiği­ miz tüm aşamalar da bu t e ­ mel yapı üzerinde çeşitlem e­ ler oldu. Evet, "k om p rad or­ la r" Mustafa Kemal tarafın­

dan tasfiye edildi; yabancı

kumpanyalar ele geçti, ancak

temelde bir şey değişm edi. Tekelci finans kapital, banka­ lar, sigorta şirk etleri vd.ara- cılığıyla düzeni sürdürdüler.

Peki, bu düzenin çeşit­ li sanat dallarına yansı - m ası nasıl olu yor?

Her şeyden önce böyle bir düzende özgürlük palavradır. Amerika, Fransa, İngiltere gi­ bi ile r i kapitalist ülkelerde özgürlüğün emperyalizm önce­ si bir geçm işi vardır. Kaldı ki bu ülkelerde bile özgürlük­ le r emekçi sınıfların ö z e llik ­ le güçlü örgütlere sahip, işçi sınıflarının direnişi ve savu­ nusuyla varlıklarım sürdüre - biliyorlar. Oysa bizde bu ve bu gibi kavramlar gerçek anlam­ larıyla yaşatılmayan ş e y le r . Kişiye, zamana, ortama, yö - neticilerin g izli hesaplarına göre değişen, kaypak nitelik­ te -ne yaşar ne yaşamaz- şey­ lerdir. Bu sınıfsal nitelikteki kavramlar, emekçi halk yığın­ ları örgütlendikçe; işçi sınıfı­ mız tarihsel ağırlığım , top - lumdakl yerine koymasını bil­ dikçe, var olup,yaşarlılık ka­ zanacaktır. Sorun böyle olun­ ca sanat ve sanatçının duru - mu kendiliğinden ortaya çıkı - yor. Özgürlüksüz sanat olabl - leceğini düşünemeyiz. Ancak özgürlük yalmz kanunların ta­ nıdığı hakları değil, ekonomik olanakları, ortamı ve çeşitli koşulları da iç e rir.

Ekonomik açıdan, sinema­ da, nerdeyse ürünün p azarlat­ masından bile sorumlusunuz. Oysa tiyatroda yine ekonomik açıdan yalnız salonunuzu s a ­ vunmak zorundasınız. Ekono­

mik koşullar dışında bir de

Anayasamızın 141 ve 142.mad­ deleri var ki bu maddelerle, toplumumuz birçok önemli ya­ ratıcılıktan yoksun bırakılı - yor.

B ize ilk romanınız "B ir Gün Tek Başına " ile ilgili n eler söyleyebilirsiniz ?

27 Mayıs öncesi yedi se - kiz aylık bir süreyi ve bu sü - rede k işilerin ,özellik le kü­ çük burjuva aydınının halktan kopmuş durumunu ve dramım tartışıyor romanım. Bu d ö ­ nem, Türk toplumunun bir sıç­ rama öncesi dönemine rast­ lar. 27 Mayısın neler getirip neler götürdüğünü yanıtlamak gerek.Aslında birçözüm g e ­ tirm em iştir. Çünkü bilinçlen - me ters yönde olmuştur. An - cak 27 M ayıs'inen önemli ro­ lü, ilk kez herkesin kendi s ı ­ nıfı doğrultusunda yerini al - maya başlayacağı, sınıf b ilin ­ c i için hazırlanacak ortama bir kapı açmasıdır.

■ ZEYNEP O RAL

(D

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Geçti¤imiz fiubat ay›nda Colorado, Durango'da gerçeklefl- tirilen Çok Potansiyelli Kök Hücreleri Sempozyumu’nda insan embriyonik kök hücrelerinin, sinir hücrelerini

Introduction: This study presents the current prevalence of anxiety, mood, and personality disorders as well as factors associated with the existence of psychiatric disorders

Çed davaları diye anılan bu yargısal denetim süreçleri bir tür teknik ÇED değerlendirmesi olarak görülebiliyor.. Hatta mahkemelerde hakim eğilim de bu

derece askeri yasak bölgelerde ruhsat başvurularının hak sağlaması halinde ilgili kurumlardan izin alınması ile ruhsat verilecek, orman idaresinin izni ile orman say ılan

Erkek kapitalist dünyam ız, kadınları, özellikle de yoksul kadınları yerli ve uluslararası pazarda sürekli 'dolaşan' bir mala dönüştürmek üzerine kurulu. Seks ticareti de

1960 yılında çıkartılan 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun[4] ile DSİ’ye, köylerin içme ve kullanma suyu ihtiyacının temin ve tedarik için görevler verilmiş

Bu konudaki zaferi kaçınılmazdır: her seferinde daha fazla g ıda maddesi üretme ve daha fazla açlık, daha fazla ilaç ve daha fazla hasta, daha fazla boş ev ve daha fazla

-Kapitalist düzende, savunma, adalet, sağlık, eğitim, çevreyi koruma vb givi kollektif gereksinmeler için Devlet/ Kamu sektörü tarafından alınan