• Sonuç bulunamadı

Kapitalist sistemin Türkiye’de içselle

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kapitalist sistemin Türkiye’de içselle"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kapitalist sistemin Türkiye’de içselleştirilmesine paralel olarak doğa varlıklarının metalaştırılmasının farklı biçimleri gelişti. Türkiye modernleşmesinin yukardan aşağıya örgütlenmesi gibi Türkiye’de kapitalizm de yukardan aşağıya teşkilatlandı.

Bu teşkilatlandırma içinde Türk idari teşkilatlanması önemli görevler üstlendi. Özellikle piyasa sistemi için gerekli olan, su, yol, enerji gibi büyük yatırımlar gerektiren alt yapı hizmetleri ya devlet eliyle ya da devletin sağladığı teşvik vb kolaylıklarla hizmete alındı. Bu altyapıların ülke sathına yayılması bir yandan muhafazakar millici

modernleşmenin alt yapısını diğer yandan da piyasanın entegrasyonunu

sağladı. Bu bağlamda su hizmetleri, su yapılarının örgütlenmesi, bu konuda gelişen hukuk sistemi de bu modernleşme ve piyasalaştırma pratiği ekseninde cisimleşti. Türkiye kapitalizmin kırılma, sıçrama ve kriz dönemlerinde değişen idari teşkilatlanma da Türkiye’de su varlıklarının geleceğini belirleyen önemli bir işlevi yerine getirdi. Tabi ki bu idari teşkilatlanma aynı zamanda suyla ilgili hukukun inşa zeminlerinde biçimlendi. Bu nedenle Türkiye’de su varlıklarının kapitalize olması sürecini, Türkiye kapitalizminin yaygınlaşma, merkezileşme ve yoğunlaşma biçimlerindeki

dönüşüme ve bu dönüşümün hukuki karakterine bakarak anlamak mümkündür. Bu dönüşüm aynı zamanda

Türkiye’nin millileştirme ve muasırlaştırmaya yönelik egemen politik jargonunun yeniden biçimlendiği bir düzlem de buldu. Bir anlamıyla piyasa eksenli bir gericileştirme akacak mecrasını buldu. Bu yönüyle Türkiye kapitalizminin kökleşmesinde ve kurumsallaşmasında önemli bir dönemeci temsil eden 1950 sonrasının su mevzuatını anlamaya çalışarak, bugün ki su mücadelesinin temel uğraklarının ne olması gerektiğine yönelik kestirimlerde bulunmak mümkündür.

Aksine, suyun kapitalize olmasını, su varlıklarının piyasalaştırılmasını salt AKP ekseninde gelişen su politikalarına indirgemek su mücadelesinin temel siyasal eksenlerinin kavranmasının önünde bir engel olacaktır. Aynı zamanda suyun piyasalaştırılmasının Türkiye’nin modernleştirilme pratikleriyle bağı kurulmadığında da su mücadelesinin salt iktisadi bir mücadele ve ekonomik hak taleplerine dönüşmesine yol açabilecek tehlikeli bir yönelim barındırdığını görmek gerekir. Bu yanıyla da suyun tektipleştirilmesi ve bir mal haline getirilmesinin, Türkiye’nin kültürel, sosyal, coğrafi, etnik çeşitliliklerini de ortadan kaldıran ve bunu bir anlamıyla ortadan kaldırmaya yönelik bir modernleşme pratiği olduğunun anlaşılmasının önüne geçer. Oysaki suyun merkezileştirilerek piyasalaştırılması ve kapitalist sistemin bir malı haline gelmesi süreci aynı zamanda toplumsal bir yaşam pratiğini de üretmektedir. Bu pratiğin sonucu da iktidarın tek elde toplanması, otoriterleşme ve toplumsalın tüm karar alma süreçlerine ötekileştirilmesidir. Toplumların kültürel, sosyal, siyasal değerlerinin yok sayılarak gerçekleşen bir modernleştirme, gelişme pratiğinin ülkeyi demokrasinden mahrum bırakması da kapitalist uygarlaşmanın bir sonucu olarak açığa çıkartılmalıdır. Bu eksende yeni liberal politikaların inşa ettiği devlet ve toplum birliğinin dışında, sınıfsal temelleriyle bir su demokrasisi mücadelesi, suyun özgürleşmesi, suyla birlikte toplumun yaşamasının olanakları üzerine bir kez daha düşünme olanağı bulunabilir. Bu olanak bugüne kadar yürütülen su mücadelesinin anlaşılması, bu mücadelelerin verili kapitalist sisteme gedik açmaya yüzü dönük ufkunun ötesinde iktidarın toplumsallaştırılmasına yönelik bir siyasal demokrasi mücadelesi haline gelmesinin imkanları üzerine düşünmeyi mümkün hale gelecektir. Olasılıkları bir olanak haline getirmek için öncelikle Türkiye kapitalizmi içinde su hukukun gelişimi ve suyun kapitalistleştirilmesi,

modernize edilmesinin açığa çıkartılması gerekir. Bu gereklilik temelinde su mücadelelerimiz üzerine düşünmek ve birbiriyle rekabet etmeyen, dayanışmacı, karşılıklı öğrenerek gelişen, siyasal bir su mücadelesi üzerine düşünmeye doğru yol almak mümkün hale gelecektir.

Suyla İlgili Kurumsal Yapının Dönüşümü

Osmanlı Döneminde vakıflar tarafından yürütülen su hizmetlerinin, modern anlamda örgütlü bir şekilde yürütülmesi 1914 yılında Nafıa Nezareti’nin yeniden yapılanması ile başladı. 1914 yılında “Umur-u Nafıa Müdüriyet-i

Umumiyesi”nin (Bayındırlık İşleri Genel Müdürlüğü) kurulmasıyla müdürlüğün görevleri arasına sulama, kurutma, taşkın koruma, nehir ulaşımı, su biriktirme ve dağıtımı görevleri yer aldı. Cumhuriyetin ilânıyla 1925 yılında “Umur-u Nafıa Müdüriyet-i Umumiyesi”ne bağlı bir “Sular Fen Heyeti Müdürlüğü” kuruldu. Kırsalda yaşanılan kuraklık, kıtlık sorunlarına idari teşkilat içinden yanıt üretmek amacıyla önce 1926 yılında, Sular Hakkında Kanun kabul edilmiştir.[1] Şehir ve kasabalarla, köylerde kamu ihtiyacının karşılanmasına özgülenen suların tedarik ve idaresi, belediye teşkilatı olan mahallerde belediyelere, olmayan yerlerde Köy Kanunu gereğince ihtiyar meclislerine verildi. 1929 yılında ise “Sular Umum Müdürlüğü” kuruldu.

Tarımsal yapıyı iyileştirmek, kıtlık, kuraklık ve sel sorunlarına çözüm üretmek, nitelikli ve sulanabilir tarım arazisi elde etmek maksadıyla bir idari teşkilat geliştirilmeye çalışılmıştır.[2] 1936 yılında çıkarılan“ çeltik Ekimi Kanunu”, 1943 yılında çıkarılan “Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu”, 1950 yılında çıkarılan

(2)

“Bataklıkların Kurutulması ve Bunlardan Elde Edilecek Topraklar Hakkında Kanun”, çıkartılmıştır. Tarımsal yapının iyileştirilmesi için gelişen idari teşkilatlanma iktisadi kalkınma rejiminin niteliği ile paralel şekillenmiştir.

Su İşleri Teşkilâtı 1953 yılında yeniden düzenlenmiş; 18.12.1953 tarihinde kabul edilen ve 28.02.1954 tarihinde yürürlüğe giren 6200 sayılı kanun ile yetkileri arttırılarak, Bayındırlık Vekâleti’ne bağlı, katma bütçeli, tüzel kişiliğe sahip Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü kurulmuştur.

Merkezileştirerek Sermaye Birikimi

Suyun merkezileştirilmesi, yönetimi sorunu elbette gelişen iktisadi politikalar tarafından biçimlenmiştir. Su konusunda oluşan teşkilatlanmada bu iktisadi ve siyasal tercihlerin iz düşümünü içermektedir. Türkiye’nin su yapıları ile ilgili rejimin kurumsallaşmasını, kapitalist sermaye birikim rejiminin kurumsallaşmasından bağımsız olarak

değerlendirmek mümkün değildir. Bu anlamıyla sermaye birikim rejiminin hukuki biçimi ile idari teşkilatının olgunlaşması aynı zamanda sosyal ve iktisadi hayatın yeniden üretilmesi açısından su yönetiminin merkezi ve yerel boyutlarının gelişiminin anlaşılması gerekir. Türkiye’de 1950 sonrası su yapılarıyla ilgili kurumsal merkezi kimliğin tercihlerinin, 1980’li yıllara kadar tarımın kapitalistleştirilmesi ve kentsel, kırsal su hizmetlerinin üretim, dağıtım süreçlerinin örgütlenmesine odaklandığını görmek mümkündür. 1980 sonrasında hem merkezi düzeyde hem de yerel düzeyde su ve su yapıları konusunda nispeten kurumsallaşmış bir idari teşkilat, alt yapı oluşmuşsa da yeni neoliberal siyaset ile birlikte yeni sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu nedenle 1950 ve 1980 arasında merkezi su örgütlenmesi ile 1980 -2000 arası örgütlenme ve 2000 sonrası örgütlenme belli süreklilikle birlikte farklılıklar arz etmektedir. Bu anlamıyla Cumhuriyetin modernleştirme pratiğinin de sermayenin merkezileştirme stratejisinden bağımsız işlememiştir. Ülke sathında tek bir pazar yaratmak için gerekli olan altyapının oluşturulması ve buna yönelik kurumsallaşmada devletin göreli önceliği su ve su hizmetlerinin altyapısının oluşturulması sürecinde de işlemiştir. Bu bağlamda da Kapitalist uluslararası pazarla daha sıkı bir entegrasyon sürecinin Türkiye’de 1950’li yıllarla hız kazandığını kabul etmek

gerekir. Bir yandan uluslaştırma süreci diğer yandan da kapitalist birikim için gereken kurumsal yapının gelişimi aynı zamanda Türkiye modernleşme pratiğinin özgül karakterini de açığa çıkartmaktadır. Bu pratiği izleyebileceğimiz en uygun araçlardan birisi de su için yapılan yasal düzenlemelerdir. Bu düzenlemeleri takip ettiğimizde Türkiye’de suyun merkezileştirme hattının 1950 sonrası olgunlaştığını görüyoruz.

1950 Sonrası Suyun Merkezi

25 Aralık 1953 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilât ve Vazifeleri hakkında Kanun”, idari teşkilatımızın içinde, kırsalın piyasaya açılması, kentle bütünleşmesi ve

kapitalistleştirilmesine yönelik kurumsallaşma çabalarının en önemli adımıydı. Kanun’un amaç maddesinde “Yerüstü ve yeraltı sularının zararlarını önlemek ve bunlardan çeşitli yönden faydalanmak maksadıyla Bayındırlık Vekâletine bağlı hükmi şahsiyeti haiz mülhak bütçeli «Devlet Su işleri Umum Müdürlüğü» kurulmuştur.”[3] Denilmekteydi. Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü’nün bu kanundan doğan çok önemli görev ve yetkileri bulunmaktaydı. DSİ, Taşkın sular

ve sellere karşı koruyucu tesisler meydana getirmek; Sulama tesislerini kurmak, sulama sahalarında mevcut parsellerin harita ve plânları yapmak veya yaptırmak ve gerektiğinde kadastrosunu yaptırmak; Bataklıkları kurutmak; sudan ve zaruret halinde yardımcı diğer kaynaklardan enerji istihsal etmek; Şehir ve kasabaların içme su ve kanalizasyon projelerini tetkik, tasdik ve gözetlemek, denetlemek; Köy içme suları için teknik organizasyon ve gözetim, denetimini sağlamak ve bu iş için Bayındırlık Müdürlükleri emrinde çalışacak gerekli bilgiye sahip elemanları yetiştirmek göreviyle donatılmıştı. DSİ’nin hem kentsel su hizmetleri alt yapısı hem de kırsal su hizmetleri yanı sıra su varlıkları ile ilgili görevleri de bulunmaktaydı. Yine aynı Kanun’un 2. Maddesinde, Akarsularda ıslahat yapmak ve icab

edenleri seyrüsefere elverişli hale getirmek görev olarak sayılmıştı. 1950’li yılların tarımda kapitalistleşme ve kırsalın kalkındırılması bakış açısı ekseninde, toprağın cins ve karakterini, yetiştirilecek ürün çeşitlerini ve elde edilecek zirai, iktisadi faydaları ve verimlilik derecelerini tespit etmek ve bu mevzularda gerekirse ilgili Bakanlık ve müesseselerden faydalanmak, amenejman plânları hazırlamak ve bunları, temin edecekleri fayda ve ele alınmalarındaki zaruretlere göre seçmek, sıralamak gibi de görevleri vardı.

Bu faaliyetlerin yapılabilmesi için her türlü tesisin işletmesini sağlamak, kadro yetiştirmek, araştırma yapmak, istatistikler oluşturmak, bu işlerle ilgili etüt çalışmaları yapmak ve elektrik üretimi ile ilgili konularda da Elektrik İşleri Etüt idaresi ile işbirliği yapma göreviyle donatılmıştı. Kapitalizme entegrasyon sürecinde köylü tarımının modernleştirilmesi ve tarımsal üretimin arttırılması yanı sıra DSİ’ye bu yapılardan gerektiğinde elektrik üretme görevi de verilmişti. Temel üretim araçlarının temini için devlet eliyle merkezi düzeyde yürütülen bu çalışmalar, bir yandan büyümeye yüzü dönük kentlerin içme suyu ihtiyacı teminine bir hazırlık ama asıl ve öncelikli olarak ise kırsalın ve köylülüğün kapitalize edilmesi girişimiydi. DSİ’nin Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı olarak

teşkilatlandırılması da, su ve su yapılarının piyasalaştırılmasını öncelikli olarak bir hedef seçmediğini, ıslah edilen ve denetim altına alınan su ve teşkil edilerek işletmeye alınan su yapıları aracılığıyla tarımsal yapının öncelikli olarak

(3)

kapitalize edilmesi, üretim ilişkilerinin dönüştürülmesi ve şehir için gerekli tarımsal üretim alt yapısının oluşturulmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.

1950’li yılların Türkiye kapitalizminin gerekliliklerine uygun ve aynı zamanda kapitalizmin içselleştirilmesinin bir aracı olarak DSİ, yaptığı veya devraldığı tesislerden faaliyete girmeyen işletmeleri üstüne almak, faal su yapılarını idare eliyle ya da işletmeler kurarak işletmek ya da özel hukuk tüzel kişilerine devretmek üzere hazır hale getirmek yetkisi verilmişti. Bu su yapıları için gerekli mali bütçe için çalışmak, üretim araçlarını tedarik etmek ve projeleri ve kanundaki görevleri için kamulaştırma yapma, bu arazileri işgal etme ve satın alma hakkı da yasa ile tanınmıştı. 1960 yılında çıkartılan 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun[4] ile DSİ’ye, köylerin içme ve kullanma suyu ihtiyacının temin ve tedarik için görevler verilmiş ve yine bu Kanun ile su tahsisleriyle ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Ancak tahsisler, su temin ve tedarikini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Yine 1960 yılında kabul edilen, Yer Altı Suları Hakkında Kanun[5] ile yer altı sularının “Devletin hüküm ve tasarrufu altında” olduğu kayıt altına alınmıştır. Bu yasa ile bu suların her türlü araştırılması, kullanılması, korunması ve tescili bu kanun hükümlerine tabi kılınmış ve bu konuda da DSİ yetkili kılınmıştır. Yeraltı suyu işletme sahalarında[6] DSİ’den bu kanun hükümlerine göre belge alınarak açılması gereken kuyuların adedi, yerleri, derinlikleri ve diğer vasıflarıyla çekilecek su miktarı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü tarafından tayin ve tespit edilecektir. Aynı zamanda Kanun ile su temini dışındaki

sebeplerle de su kuyusu açılabileceği düzenlenmiş, bu şekilde ilk kez suyun, endüstriyel bir amaca özgülenecek biçimde kullanım hakkı düzenlenmiştir. Kuyu açan kimse, bulunan suyun ancak kendi faydalı ihtiyaçlarda yetecek miktarını kullanmaya yetkilidir. Faydalı ihtiyaç miktarı, tahsis edilecek maksada göre ilgili bakanlıkların mütalâası alınmak suretiyle, Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü tarafından tayin ve tespit edilir.

Bu kanuna göre, yeraltı suyu etüt ve araştırmaları için Devlet Su işleri, herhangi bir yerde kuyular açmak veya açtırmak hakkına maliktir. Bu kuyular için kamulaştırma yapılmaz. Araştırma kuyularından işletme kuyusu haline ifrağ edilenlerle, doğrudan doğruya işletme kuyusu olarak açılan kuyular için, kuyu yeri ile geliş gidişe lüzumlu arazı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü tarafından kamulaştırılır. Kamulaştırma bedeli, kuyunun maliyet hesabına ithal edilir. İşletme kuyularının intifa hakkı Devlet Su işleri Umum Müdürlüğü tarafından hakikî veya hükmi şahıslara devredilebilir veya kiralanabilir. Devir veya kira bedeli Devlet Su işlen Umum Müdürlüğü tarafından takdir olunur. Kuyunun intifa hakkının devrinde veya kiralanmasında arazi sahibine tercih hakkı tanınır. Su temini için açılacak kuyuların DSİ tarafından belgelendirilmesinin ücretlendirilmesini ve ihtiyaç duyulan miktar dışında kalan suyun tasarrufunu elinde bulunduran devletin, bu suyu kira ve intifa hakkına konu edebilmesini, suyun ticarileşmesinin ilk adımları olarak görebiliriz.

1968 yılında ç ıkartılan 1053 Sayılı Ankara, İstanbul ve Nüfusu 100 000’den Büyükşehirlere içme Suyu Temini Hakkında Kanun[7] ile DSİ, Büyükşehirlerde, Su kaynağını teşkil eden barajlar, isale hatları ve tasfiye tesisleri yapmak görevi verilmiştir. Yeni ortaya çıkan kentsel su hizmeti sorunu konusunda da görevlendirilen DSİ’nin 1950-1980 aralığındaki işlevi, 1950-1980 sonrasında değişmeye, farklılaşmaya başlamıştır.

1950-1980 yılları arasında suyla ilgili idari teşkilatlanma esas olarak, köylü tarımının kapitalistleştirilmesi, kentsel ve kırsal su hizmetlerinin sağlanması, bu hizmetlerin görülmesi ve gördürülmesi için gereken bütçe, hizmet katılım bedelleri ve idari teşkilatın görev, sorumluluk ve yetkilerini düzenlemiştir. Suyun kapitalist tarzda modernleştirilmesi süreci aynı zamanda su yapılarının ve buna özgü üretim araçlarının örgütlenmesine ve kırsal yaşamın kapitalist pazara uygun hale getirilmesine yönelik politikanın somut tezahürüdür. Kuraklık, kıtlık yıllarından yeşil devrime dayalı sanayileşme yıllarına hızla geçilirken, ülke çapına yayılmış bir kapitalist pazarın inşası için su hizmetleri alt yapısının oluşturulmasının, bu alt yapıyla ilgili idari teşkilatın kurumsallaşmasının temel hedef olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.

[1] Sular Hakkında Kanun, Resmi Gazete, 10.5.1926 Sayı : 368

[2][2] Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk çeyrek asrında gerçekleştirilen baraj inşaatlarına en önemli

(4)

tarihinde Cumhuriyetin ilk barajı olarak yerini almıştır. Bunu takip eden dönemde; Bursa’da Gölbaşı Barajı (1938), Niğde’de Gebere Barajı (1941) inşaatı başlamış, bunları Van’da Sihke (1948), Eskişehir’de Porsuk I (1949) barajları inşa edilmiştir. Ayrıca bazı göllerin tanzim projeleri de ele alınmış ve Isparta’da Gölcük, Van’da Keşiş, Doni ve Ermenis, Denizli’de Işıklı, Manisa’da Marmara ve Ankara’da Eymir gölleri üzerinde bu kapsamda çalışılmıştır.

[3] Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilât ve Vazifeleri Hakkında Kanun, Resmi Gazete, 25.12.1953 Tarih, sayı:8592

[4] Köy İçme Suları Hakkında Kanun, Resmi Gazete, 16.5.1960 Tarih, Sayı : 10506

[5] Yer Altı Suları Hakkında Kanun, Resmi Gazete, 23.12.1960 Tarih, Sayı : 10688

[6] Kanun’un ilk halinde su işletme alanlarını Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kurulu karar verirken, güncel halinde, DSİ’nin teklifiyle Bakanlıkça karar verilmektedir.

[7] 18/04/2007 tarih ve 5625 sayılı Kanun ile 1053 sayılı kanunun 10. maddesinin değişmesi neticesinde nüfus kriteri kaldırılarak Belediye teşkilatı olan tüm yerleşim yerlerinin içme kullanma ve endüstri suyu ve gerekmesi halinde atık su tesislerinin yapımında DSİ yetkili kılınmış olup 1053 sayılı Kanunun adı da "Belediye Teşkilâtı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun" olarak değiştirilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kahramanmaraş ilinin 2035 hedef yılı için içme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyacı tespitine temel olacak nüfus projeksiyonu, endüstri durumu ve halen mevcut büyüme

Trakya bölgesi içme ve kullanma suyu ihtiyacının belirlenmesi için, ilk başta bölgenin geçmişte yapılan nüfus sayım sonuçları derlenmiş ve gelecekteki

1 Haziran'dan sonra gerekli tüm koşulları sağlayan üyelerimiz; istihdam teşviklerinden yararlanılmayan dönemi takip eden 6 ay içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na

Parametreler ) Ayrı kaplarda (daha önce başka amaçla kullanılmamış) 2 adet 5 er L taşırılarak doldurulmuş ve ağzı sıkıca kapatılmış olmalıdır. İnsani Tüketim

DP’nin köy içme suları hakkında yaptığı çalışmalar semeresini vermiş, 1959 yılı şubat ayı itibariyle Türkiye’de içme suyu bulunmayan 10 bin köy kalmıştır.

MADDE 19 – (1) Oluşturulan alt bölgelerde debi ve/veya basınç kontrolü için, kullanılan malzemelere erişim kolaylığı ve cihazların korunması maksadıyla alt bölge

İnsan organizmasında genel olarak troid bezi üzerine olumsuz etkilere neden olan perkloratların çevresel örneklerde (atmosfer, toprak, göl, nehir ve yeraltı suları),

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, içme suyu temin edilen veya temin edilmesi (Değişik ibare:RG-24/9/2021-31608) planlanan yerüstü ve yeraltı sularının kalite kategorisi,