J Ö lü m ü n ü n Y ıld ö n ü m ü M ü n a s e b e tile '
Ahmet Rasim
Bestekâr
Türk gazetecilik ve yazı âleminin bu yeri doldurulamaz üstadım, 14 üncü
ölüm yılı dolaytsile, rahmetle ve tazimle anarken onun
aziz
hüviyetinin pek
bilinmiyan taraflarını da vesilei rahmet olur diye karilarimize arzediyoruz.
---
* * *
---B
ir m a sa ötede, ü ç d ö r t keyif- ehli, h em ç a k ıştırıy o rla r, h em de a ra la rın d a konuşu y o rla r:— îy i ta m b u r çalıyor, doğrusu... — Cem il m erhum un taleb esi imiş, elb ette çalacak.
— Ö yle deme, is tid a t m eselesi bu... M ızrap v u ru şa bak!
— B u F u a t n e za m a n jn F u a d ıd ır bilseniz,. A h m et R asim m erhum la ş a rk ı geçerlerm iş..
Son cüm leye ih tiy a rsız k u la k k a b a rttım .
Ü sta d A h m et R asim m erhum de m ek şa rk ıla rın ı bu ta m b u ri F u a t beyle geçerm iş öyle n ü ?
G azetecilik d am a rla rım depreşti. B u z a tla ne y apıp yapm alı, f a k a t behem ehal ta n ışm a k !..
★
F
enerbahçede p lâ jm yanındaki sa laş gazinodayız. U z a k la rd a a d a la r g ittik ç e koyu la ş a n gölgeler a ra s ın a göm ülm ekte.Sincabi m orla, m avi k arışm ış pem benin a k şam garibliğine boğduğu u- f u k la r y av aş y av aş m üphem leşiyor.
U slu deıhzin sathı, son insan oğ lu n u n a y a ğ ı çekildikten sonra, b ü s b ü tü n a y n a la ştı. B irazdan m ehtap b u d u rg u n s u la ra beyaz g ü m ü ş pul la rım serpecek.
İ ş te bu re n k ve güzellik cüm büşü içinde K alam ış koyunu yavaş yavaş gecenin e s ra rlı sessizliği b ü rü rk e n d ö rt kişilik sa z heyeti ve bu heyetin yıldızı ta m b u ri F u a t S orguç d a co şuyor.
★
A
r tık fa sıl b itti. Y em ek vak ti y a k la ş tığ ı için adam akıllı seyrekleşen m ü şte rile rin m a saların ı g a rs o n la r to p lark en ve kem an istek siz b ir ta k sim e başlayınca;— F ır s a t bu f ırs a ttır! deyip âşık ta m b u riy i m asam a dâv et ettim .
İlk k adehi yudum yudum , â d e ta isteksiz içti. D işler seyreldiği için a v u r tla r ç ö k ü k am m a b ir ç ift siyah p ırla n ta gibi p arliy an dalgın gözler, bu s a n a tk â r sim asın a şa şıla ca k bir canlılık veriyor.
İk in ci k ad e h te n so n ra lâ fı evir dim çevirdim A hm et R asim e g e tiri
verdim .
M erhum un ism ini işitince irkildi. Sevgili, çok sevgili b ir h â tıra n ın sı zısın ı bird en duym uş gibi ehle k a l bini b astırd ı, so n ra p eltek peltek sordu:
— M erhum u tam d ın ız m ı? — M u h a rrir ve gazeteci o larak p ek çok. F a k a t m usikişinas ve b es te k â r o la r ik Tvoh az, hem en hiç de necek k a d a r az...
★
K
em an isteksiz ve k esik ta k sim ine devam ederken yaşlı ta m b u ri k arşım da, tepeden tırn a ğ a k a d a r duygu kesilm iş, hem yudum yudum ra k ıs ın ı içiyor hem de huşu- la a n la tıy o r : ,— Ben tam buru. Cemil m erhum dan m eşk ettim . F a k a t k lâ sik T ü rk m usikisi h&kklndaki bilgilerim i R a sim m erhum a borçluyum .
— D em ek m erhum sazdan çök iyi asılardı ?
— A n lard ı n e dem ek. A nadan doğm a m usikişinas idi. K endisinden bizzat işittiğ im e g ö re o, musikiyi, D a rü şşa fa k a d a okuduğu günlerde, Zekâi dede m erhum dan öğrenm iş. İs tid a d ı da fa z la olduğundan b ilâhare otuz, otu z beş k a d a r ş a rk ı bestele m iştir.
B estelediği şa rk ıla rın g ü fte le ri de kendisin indir.
D ün ü s ta d A hm et R asim m erhum un ö lü m ü n ü n 14 ü ncü yıldönüm ü idi.
B ayram dolayisile, d iğer s a bah gazeteleri gibi «Yeni S abah» d a d ü n in tişa r etm em iş olduğun dan T ü rk yazı âlem ine ve bilhas sa basın ın a yarım asırd a n faz la b ir m üddet b ü y ü k hizm etlerde bulunm uş, T ü rk irfa n âlem ine kendi ağ ırlığ ın ca eser arm a ğ an b ırakm ış ü sta d m erhum un aziz h â tıra s ın ı yirm i d ö rt s a a t te eh hürle, ra h m e t ve h ü rm etle a n a biliyoruz.
A hm et R asim Y alnız çok kuv vetli kalem li bir gazeteci, pek ik- tid a rlı bir fık ra c ı ve basın âlem i nin her sa h asın d a sihirli kalem i ni oynatm ış bü y ü k bir m u h a rrir olm akla kalm adı, m erhum ayni zam anda çok değerli bir beste k â r ve m usikişinas idi de..
Bu sü tu n la rd a ü s ta d m erhu m u pek y akından ta n ım ış ve ken dişine uzun y ıllar sohbet ve işre t âlem lerinde hem demlik etm iş yi ne kıym etli bir m usiki üstadının, m eşhur ta m b u ri F u a t S orguç’un neşredilm em iş h â tır a la rım bula caksınız.
Yazan:
M e rC .un son derece h assas kiı- la ğ ı vardı. P a z a n ben ç a la rk e n bazı seslerin dik veya pes olduğunu der h a l la rk e d erd i. T ek falso b asışı a n lar. sazı adam ak lilı a k o rt e ttird ik te n sonra çald ırırd ı,
— Ü sta d en ziyade h an g i m a k a m la rı sev erd i?
— R ast, sûzinâk, uşşak, hic v î ve hüseynî m ak am ların d an pek hoşla n ıld ı. B estelediği şa rk ıla rın çoğu da bu m akam lardandı.
Dedim ya, bugün dinlenebilecek k a d a r ta m b u r çalabiliyorsam bunu m erhum a borçluyum dur.
M ü ta re k e yıllarında, K adlköyün- de tu rşu c u M ardik’in d ü k k ân ın d a to p la n ır gece g ündüz dem lenirdik. Ben, millî m a h su lâ t şirk e ti vezneda r ı N ecm i m erhum , b ir de o b u lu şu r duk. M ardik â ş ık b ir adam dı. Biz gelince d ü k k ân ım k ap ard ı. A rtık biz bize çalar, eğlenirdik.
M ardik’in d ü k k â n ım k a p a d ık ta n başka, v a k it d a h a gecikince bizi evi ne k a d a r g ö tü rü p sa za ve söze evin de devam ettiğ im iz de olurdu.
S o n ra P ap az in bahçesi de sık sık devam ettiğ im iz ve toplandığım ız bir yerdi. P ap az ın bahçesini o z a m anlar, h a sırc ıla rın Cemil tu ta rd ı. Cemil de tıp k ı M ardik gibi ehli dil b ir adam dı. -Saat on bire k a d a r m ey han e m ü şte ri hesab ın a işler, on b ir de k ap a n ıp bizbize k a ld ık ta n sonra, a r tık h esap k ita p kalm az, bu s a a t te n so n ra d a m üessese Cemilin h esa bına işlerdi. A h ne günlerdi o günler, b ir bilseniz...
Y aşlı s a n a tk â r susuyor, çenesi göğsünde dalıyor, dalıyor....
Belli k i o şim di burada, F enerbah çenin koyu m or tü lle rle ö r ttü ğ ü sa la şın d a değil, T urşucu M ard ik ’in dük kânında, y a h u t da P ap az m bahçesin de, sevgili ve a r tı k h ak k m engin rah m etin e kavuşm uş ü sta d ın ın m ânevi
A. Cemalettin
Saraçoğlu
huzu ru n d ad ır.
— K im di b iraz evvel bahsettiğ in iz bu N eeem i b ey ?
Y avaş y av a ş doğruluyor, kadehin den b ir yudum cuk alıyor;
— N ecm i m erhum kan u n î k ü r t Ah m e t beyin oğlu idi. Y o ğ u rtçu d a o tu ru rla rd ı. F evkalâde güzel okurdu. Ah m e t R asim m erhum bestelediği b ü tü n eserlerini evvelâ bu N ecm i il© geçerdi, so n ra b irlik te ça la rd ık . M er hum, N ecm inin sesine, benim de sazı m a â d e ta â ş ık tı. B ana:
«— Oğlum, senin ta m b u ru n u işit tik te n so n ra b a ş k a saz k u la ğ ım a girm ez!» derdi. S az ça lın ırk e n de gözlerinden şıpır, şıp ır y a ş la r dö k ü lü r, kendinden geçerdi.
★
B
ir m ü d d et d ü şü n d ü so n ra p ın a rla rın d a n d am lac ık la r pi rıld a y a n gözlerini gözlerim e d ikerek devam e tti:— N e diyorum size, o, n u r için de y atsın , b am b aşk a b ir adam dı. Saz başlad ı m ı b an a:
— B ir ta n e ç a k da gözlerinin içi
gülsün! derdi. Z aten â d e ti idi, kim seye :
— İç! demez, m u tla k a : — Çak! derdi.
İçm esini bilir, eğlenm esini bilir, eğlendirm esini bilirdi. M erhum «çok içer» diye ta n ın m ış tır. H albuki çok içmez, fa sıla ile içtiği için uzun m ü d d e t içerdi. B akın size k ü ç ü k bir m a cerasın d an bahsedeyim : M ebus se çild ik ten so n ra A hm et R asim B ursa- ya, m aliye v ezn ed arı F u a t beye m i s a fir g itm işti. B eni de ç a ğ ırttı. A r tık H ay d a r b ab a m a say ı h azirlayor, m e h tap d a var, çakıp duruyorduk.
G ünlerden b ir g ü n m erhum h a m am d a otelin penceresinin önünde r a k ı te p sisin i ku rm u ş atıy o rd u . De dim ya, ü sta d fasılalı içer am m a de v am lı içerdi «Vakit» sahibi ve m er- huniıın m ebus a rk a d a şı H a k k ı T arık U s ham am ın önünden geçerk en m er hum u iş re t m asasın ın b aşın d a a t ış tır ır k e n görü y o r, b ir k aç s a a t son r a av d e tte b ak ıy o r ki ayni v az iy e t te, h astalığ ın ı d a bildiği için b ir dok to r gönderiyor.
D ok to r geldiği v a k it ben de m e r hum un y an ın d a değildim . A hm et R a sim do k to ra:
— Oğlum, ilâcını içerim , f a k a t benim ra k ım a karışm a! dem iş. S onra ben geldiğim v a k it m aceray ı b an a da a n la ttı ve:
— H aydi r a k ı kadehim e şu on dam la ilâcı koy! dedi ve ilâcı da r a k ı ile iç ti idi... (1)
Dedim ya, b am b aşk a b ir adam dı m erhum . R a k ıy a n asıl başlad ığ ın ı bilir m isiniz?
— K endisinden dinlemedim. F a k a t k u la k dolgunluğu kabilinden b ir çok m enkıbelerini işittim . B ir de siz an latın ...
— B a n a b iz za t kendisinin a n la ttı ğ ın a göre, m erhum ü sta d ilk kadehi b ir d ü ğ ü n eğlentisinde ta tm ış . D â- (Sonu: Sa. 3; SU. 1 de) (1 ) B ilâh a re bu m aceray ı ü sta d H a k k ı T a rık U s’dan ta h k ik e ttik . F ilv ak i böyle bir hâdise geçtiğ in i ve d o k to rla m erhum u ziy arete geldiği v a k it m erhum un kendisine:
— Benim için çok ra k ı iç er; d e r ler, ben çok r a k ı içmem, fa sıla lı içe rim , bu itib a rla uzun m üddet ra k ı m asası baısııda kalırım ve bunun için de beni çok ve devam lı içer s a n ırla r! dem iş olduğunu H akkı T a n k Us te y it eylem iştir.
Ahmet Rasim
y e til o la ra k bulunduğu b u düğü n d e İ s r a r la , birbirini kovalam ış,— B ir k ad e h olsun iç, zehir olsa h a t ır için içilir! kabilinden ısra rla r, k a rş ıs ın d a m ukavem et edem em iş. Yi m e 'k e n d i a n la ttığ ın a g ö re ötedenbe- r i sa rh o şla rı g ö rü rm ü ş de k o rk a r- jjaış. Dedi idi k i:
«— İlk k adehi u z a ttık la r ı v a k it «Um tü red iy d i, m a am a fih kadehi a l
im i ve: «Y arabbi, beni rezil, rü s v a *tme! •> dedim ve içtim . N e olacak diye bakıyordum . H a fif ve t a tlı b ir b a ş dönm esinden b a ş k a b ir şey duy- ®ıayoru.un. C esaretlendim , b ir ta n e 'daha içt.ın. İçim de u fa k b ir neşe be
lirdi. D erken b ir ta n e daha..
A rtık y av aş y av a ş içiyor, b aş S ö n m e si ziyadeleşince kesiyordum .
,ÇÜnkU ayıpladığım ve k o rk tu ğ u m a- iöamlara. dönm ek beni çileden ç ık a rı
yordu. İ ş te bunun içindir k i b ir ey y a m sey rek leştiriy o r, baş dönm esi gibi h aller geçince te k r a r içiyordum .
İ ş te ilk k ad eh i içtiğim bu d ü ğ ü n eğlentisinde sa b a h a k a d a r âlem e iş t ir a k e ttim ve eğlendim . S abahleyin erk en d en de K um k ap ı m eyhanelerin d e n birine giderek:
— G etir b ir k :i, dedim, b a k a lım ne o la ca k ?
B u se fe r de kendi kendim e içm e yle başladım . A rtık t a t l ı neşe devam ediyordu. F a z la sa rh o ş olursam ta n ı d ık la ra rezil olm ak k o rk u su olm a d ığ ın d a n , r a h a t r a h a t ç a k ıştırıy o r dum . F a k a t yine p usulayı k aybetm e in eğ e çalışıyordum . N eşe fa z lala şlr- « a kesiyor, so n ra yine başlıyordum .»
— M erhum un iş r e t bezm inde çok b u lu n m u ş olduğunuz anlaşılıyor. İti y a tla r ı, h an g i m ezelerden hoşlandığı -ma ta b ii d ik k a t etm işsinizdir.
— A hm et R asim m erhum yeşil «Balatayı p ek severdi. S a la ta y ı da e- İ ile k o p a rtır, b ıç ak la kestirm ezdi. « B ıç a k s a la ta y ı ö ld ü rü r!» derdi. Ye ş il sa la ta la rd a n beş a ltısın ın göbeği mi alır, beş a l tı defa y ık a tırd ı.
R a k ı zam anı, y a n i k e r a h a t v a k ti g elin ce titizlen ir, o m elek gibi adam asab ileşir, h er şeye c a n i sık ılır:
— Allah, A llah oğlum, şunu şöy- «e y ap san a ; sa n a h e r zam an m ı söy- {Üyeyim? kabilinden h a fifte n çıkış İr, f a k a t b ir ta n e de ç a k tı m ı gözlerinin iç e r is i k ız a rır, neşelenirdi.
B
u b ü y ü k T ü rk gazeteci ve y azıcısın ın bu eski âşinnsl * r ld ; göz y a ş la rın ı tu ta m ıy o r, y a m aklarına süzülen y a ş la rı silm eyi bile düşünm eden, g ü fte s i de, bestesi
de. sevgili ü sta d ın ın ş a rk ıla rın ı b irer b ire r sayıyor, ok u d u k ça coşuyor, ç a lıyordu.
N ih ay e t:
— B akın, dedi, size d a h a g ençli ğinde, m ezar ta ş m a geçirilm ek üzere, yazdığı k ıta y ı d a okuyayım :
Ruhum çekildi secdeg«h-i Rabb-i Cismim bu yerde kaldı gant-l if-
tirak ile. Zahir değil mi Fatiha'ya minne
tim benim? Lütfet, bu lû tfa muntazırım işti
yak ile!
s. CEMALETTtN SARAÇOĞLU
(B a ş ta r a f ı 2. incide)★
★
izzete;Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi