DÜŞÜNÜYORUM
ÖYLEYSE VURUN
İlhan Selçuk
I I . bası, 880 Ura (K D V iç in d e ) Ç ağdaş Y a y ın la rı
T U rkocağt C ad. 3 9 /4 1 C a ğ a lo ğ lu -h ta n b u l
Cumhuriyet
BEN
ATATÜRKÇÜ DEĞİLİM
Nadir Nadi
Yedinci basısı çıktı: 840 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları;
TUrkocağt Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
63. Yıl; Sayı: 22270
Kurucusu: Yunus Nadi 120 TL. <
kdvdahilili Ağustos 1986 Çarşamba
TÜSİAD, yü zde 7’nin üzerindeki büyüm eye 8-10 y ıl sonra ulaşılabileceği görüşünde
Büyüm e hizana kuşku
T Ü S İ A D ’ın “Türk Ekonomisi 86” başlıklı raporunda büyüme hızının
bu yıl 4.6 ile 5 arasında gerçekleşmesi bekleniyor. TÜ SİAD ’a göre DİE
tarafından yayımlanan ve Özal hükümetince de benimsenen 7.8’lik
büyüme hızına, 8 ile 10 yıldan önce ulaşılması olasılığı yok.
Ekonomi Servisi — Türk Sanayicileri ve İş Adamları Demeği TÜSİAD, 1986 büyüme tahmini konusunda hükümetle ters düştü. DİE tarafından yayımlanan ve özal hükümeti tarafından da des tek gören yüzde 7.8’lik büyüme tahmininin aksi ne, TÜSİAD bu yıl, yüzde 4.6-5 arasında bir bü yüme hızına ulaşılmasını bekliyor. İş dünyasının ağır toplarını bünyesinde toplayan TÜSlAD’a göre, yüzde 7’nin üzerinde bir büyüme hızına sekiz ile on yıldan önce ulaşılması olası değil.
Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği, ara seçimler arifesinde “Türk Ekonomisi ’86” başlık lı İngilizce bir rapor yayımladı. Raporda en çok
dikkati çeken nokta, DİE tarafından açıklanan son 10 yılın en yüksek büyüme hızı tahminini TÜSl- AD’ın paylaşmaması oldu. 1986 yılına ilişkin TÜ- SİAD tahminleri arasında Gayri Safi Yurt içi Ha- sıla’nın yüzde 4.6-5.0 büyümesinin beklendiği gö rüşü yer alırken, raporun bir bölümünde aynen şu cümlelere yer verildi: “Bir problem olmaya devam eden işsizlik, senelik yüzde 7’nin üzerinde bir bü yüme hızına ulaşılmadan çözülmeyecektir. Sekiz veya on sene sonra gerçekleşebilecek bu büyüme hızına daha önce ulaşılması mümkün gözükme mektedir.”
Büyüme hızının yanı sıra, enflasyon konusun
da da hükümetten farklı düşünen TÜSİAD, 1986 yılı enflasyon tahminini yüzde 32 dolaylarında be lirledi. TUSÎAD, vergi gelirleri arttırılabilir ve ka mu harcamaları önemli miktarda düşürülebilirse, enflasyonun yüzde 30’a inebileceği görüşünde. Bi lindiği gibi, Özal hükümeti bu yıl için yüzde 25 enflasyon artışı hedefliyor.
1980 yılı başında uygulamaya konulan dışa dö nük piyasa ekonomisi uygulamaları ile Türkiye^ nin bugüne kadar elde ettiği sonuçlara ve kaydet tiği ilerlemeye gelişmekte olan ülkelerin çok azın da rastlanabileceğine işaret edilen raporda, “Tür kiye’de halen gündemdeki sorunların üstesinden gelecek bir potansiyel mevcuttur, fakat bazı kesim ler, ekonomik istikrarın karşısındaki engelleri aş ma ve Türkiye’nin az gecikme ile gelişmiş dünya ekonomisiyle tam entegrasyonuna yeterince önem vermemektedirler” denildi.
TÜSİAD’m ekonomik politikalara ilişkin eleş tirileri ise şöyle:
• Her ne kadar enflasyon yüksek bir seviyeden sonra yavaş yavaş düşmeye başlamış ise de, gelir dağılımı, yatırımlar, sanayide stoklar, kârlar ve 51 milyonluk nüfusun genel refah seviyesi üzerinde ki etkileri ile birlikte hâlâ tam olarak kontrol altı na alınamamıştır.
• Mali istikrar henüz tam sağlanamamış, yurt içi ve uluslararası sermaye ve para piyasalarında yeterli deneyimi bulunmayan kuruluşlara aşırı yet kiler verilmiştir. 1980’den beri uygulanan para, dış ticaret, kambiyo ve mali politikalarının her biri nin kendi içinde tatminkâr olduğu söylenebilir, fa kat bu politikaların optimum bir karışımı sağla namamıştır.
(Arkası Sa. 13, Sü. 4 ’te)
CÜNEYT
ARCAYUREK
yazıyor
Gene Lafta
Kalacaksa
. . .
HAVZA — Fırın kapağı açılmış sanki, sıcak alev alev insanı sarıyor. Dışarısı karanlık. Bekçi düdüğünün (Arkası Sa. 13, Sü. 1 ’de)İnönü, bürokrasiyi uyardı
Yolsuzluğun
hesabı sondur
B ü r o k r a s i y e : Yolsuzlukların hesabını soracağız. Bu
hükümet geçicidir. Yolsuzluk yapmaya teşebbüs
edenlerin, yanına kâr kalır anlayışında olmamaları,
eninde sonunda hesabı sorulur diye düşünmeleri lazım.
D S P p e k s a t a ş m ı y o r : DSP sürekli SH P’ye
sataşmıyor. Bakayım ben bir DSP toplantısına gideyim
de sataşıyor mu, sataşmıyor mu göreyim. Ben söylendiği
kadar sataşmadıklarını sanıyorum.
ÜMİT ASLANBAY
HAVZA / LADİK — SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, Samsun seçim bölgelerine yaptığı gezisinin ikinci ve son gününde, iktidara geldiklerinde haksız kazanç sağlayanlardan, yolsuzluk yapanlardan ve bu olaylara adı karışan bürokrasideki yüksek görevlilerden he sap soracaklarını söyledi. Varlıklı çevrelerin bir partiyi destekleme lerinin, iş çevrelerinin yararına olmayacağını söyledi.
İnönü, önceki akşam Vezirköprü Parkı’nda vatandaşlarla sohbet
(Arkası Sa. 11, Sü. l'de)
ANAP'a saldırı
Kadıkciy’de
operasyon
A N A P
Kadıköy ilçe binasına girişilen saldırıdan sonra polis ekipleri alarma geçerek, daha önce belirtilen 30 hedefe girdi.8. Sayfada
Özal’dan hep aynı söz
istikrara
sahip çıkın
Menemen, Urla ve Bornova’da yaptığı konuşmalarda
eskinin devamı olmadıklarını vurgulayan Turgut özal,
“Eskinin devamıyız desem, emanetçi duruma düşeceğim.
Başkasından adres almaya lüzum yoktu r”şeklinde konuştu.
Muhalefetin, “İktidar değişmez, ö z a l’a oy vermeyin”
diyerek kurnazlık yaptığını savunan özal, vatandaşın
Türkiye’deki istikrara sahip çıkmasını istedi ve “Bu kafa
ile 1978 öncesine döneriz, sakın ha yanlış yapm ayın” dedi.
BARIŞ KUDAR
İZMİR — İzmir’de iki günlük bir seçim turu atan Başbakan Tur gut Özal, “ istikrara sahip çıkılmasını’’ istedi, özal, “ Eskinin de vamıyız desem emanetçi duruma düşeceğim. Başkasının gölgesinde adres almaya lüzum yok” dedi.
İzmir’de önceki gün Aliağa, Foça, Menemen’de, dün de Urla, Bor nova ve Karşıyaka’da konuşmalar yapan Başbakan Özal, başta SHP olmak üzere öteki partilere çattı. Bazı partilerin 1980 öncesine dön-
(Arkası Sa. 11, Sü. 4 ’de)
Alman sosyal demokratlarının
başbakan adayı Rau:
A BD İh
dostluk
tabiyet
değildir
’
3 t e m e l h a k : Liberal bir devlette daha geniş bir
demokrasinin vazgeçemediği üç temel hak vardır:
örgütlenme özgürlüğü, gösteri özgürlüğü ve grev hakkı.
A B D i l e i l i ş k i : Ben A B D ’nin bir dostuyum.
Dostlukta teslimiyet ödüllendirilmiyor, tersine
aşağılanıyor. Baskı altında tutulan bir dostluk,
özgürlükten yoksun bir dostluk çok fazla yaşamaz.
NÜRNBERG, (Cumhuriyet) — “Daha geniş bir demokrasi is tiyoruz. Liberal bir devlette da ha geniş bir demokrasinin vaz geçemediği üç temel hak vardır: Örgütlenme özgürlüğü, gösteri özgürlüğü ve grev hakkı. Göste ri hakkı benim anlayışıma göre, tek bir vatandaşın basın özgür lüğüne benzer. Bu üç hakkın bu lunmadığı bir ülkede ne liberal devletten, ne de sosyal bir dev letten söz edilebilir. Daha geniş bir demokrasinin yerleşmesinde temel nokta ise çalışanların yö netime katılmasıdır. Çalıştığı iş yerinde ve yeni bir teknolojinin uygulanması sırasında yönetime katılmak, çalışanlara aynı za manda büyük sorumluluklar yükler. Özgürlüğün kullanılma sı işte bu sorumlulukla birlikte işler.”
Alman Sosyal Demokrat Par tisi SPD’nin 1987 seçimlerinde ki başbakan adayı Johannes Rau dün partisinin kurultayında
“Sosyal Demokrat Parti’nin
Görevi” başlıklı konuşmasına bu
sözlerle başladı.
SPD başbakan adayı çeşitli konulardaki görüşlerini aktarır ken, bir ara “Almanya-ABD
(Arkası Sa. 11, Sü. 5 ’de)
NURNBERG’den
YALÇIN DOĞAN
Liderlere
Makyaj
NÜRNBERG — “Gene rallere emirdir: Ordular, derhal kum torbalarına gir sin. Savaşı kimse istemi yor.”
Üç dilde yazılmış emir. A İmanca, İngilizce ve Rus ça. İki asker karşılıklı duru yor, birinin elinde Ameri- (Arkası Sa. 11, Sü. 5 ’de)
Bayar’ın cenazesini karşılamaya gidiyordu
Helikopter düştü,
Evren’in vaveri öldü
EVREN VE ALB A Y ERTEN—Cumhurbaşkanlı ğı Başyaveri öğretmen Albay Cevat Erten’in ka zada ölümü büyük üzüntü yarattı.
Celal Bayar’ın cenazesi için Etimesgut
Havaalanı’nda düzenlenecek törende
Cumhurbaşkanı Evren’i temsil edecek
olan Başyaver Albay Cevat Erten’i
götüren helikopter Bolu yakınlarında
düştü. Kazada Albay Erten, Pilot Yüzbaşı
Gürdoğan Kuloğlu yaşamlarını yitirdiler.
Helikopterde olan Pilot Binbaşı Seyfı
Karahan ile Astsubay Mehmet Acet yaralı.
BOLU, (Cumhuriyet) — Cumhurbaşkanlığı
Başyaveri Albay Cevat Erten, Bolu yakınlarında helikopter kazasında öldü. Helikopteri kullanan Pilot Yüzbaşı Gürdoğan Kuloğlu’nun da can ver diği kazada, Pilot Binbaşı Seyfi Karahan ile tek nisyen Astsubay Mehmet Acet de yaralandı.
Cumhurbaşkanlığı Başyaveri Erten, askeri uçakla İstanbul’dan Ankara’ya götürülen Celal Ba- yar’ın cenazesini dün saat 17.00’de Etimesgut Havaalanı’nda düzenlenen karşılama törenine gi diyordu.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından olayla ilgili olarak yapılan açıklama şöyle:
“Üçüncü Cumhurbaşkanımız merhum Celal Bayar için düzen lenen cenaze töreni programı ge reğince, cenazeyi Etimesgut Ha vaalanında Sayın Cumhurbaşka nı Kenan Evren adına karşıla mak üzere görevlendirilen Cum hurbaşkanlığı Başyaveri Öğ. Kd. Alb. Cevat Erten, bugün (dün) İstanbul’dan Ankara’ya helikop terle gelişi sırasında, Bolu civa rında helikopterin ani olarak düşmesi sonucu şehit olmuştur.
Kazada ayrıca helikopterde uçuş mürettebatı olarak bulunan Plt. Yzb. Gürdoğan Kuloğlu da şehit olmuş, Plt. Bnb. Seyfi Ka ra ile Hlk.Makinisti Tek.Bşçvş. Mehmet Acet ise yaralanmışlar dır. Yaralılar, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde tedavi altına alınmışlardır.”
Kazanın dün saat 10.30 sırala rında meydana geldiği ve askeri helikopterin Mudurnu sınırları
(Arkası Sa. 12, Sü. 4 ’te)
Dışişleri Bakanı Halefoğlu Tahran’da
HumeytıVye tepki
Dışişleri Bakanlığı, Humeyni’nin Atatürk’ü hedef alan
sözlerine karşılık verdi. Dışişleri açıklamasında, “Türkiye,
Atatürk ilkeleri doğrultusunda ilerlemekte kararlıdır ve
bununla gurur duymaktadır” denildi. SHP Genel Başkanı
Erdal İnönü de, Humeyni’ye sert bir karşılıkta bulundu.
Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, Tahran ziyaretini iptale
gerek olmadığını söyledi. Türkiye ve İran’ı “iki dost ve
komşu ülke” olarak tanımlayan Bakan, “Değişik bakış
açılarımız olsa bile, teması kesmek değil, sıklaştırmak
gerekir” dedi.
İran’da Ermeni Taşnak Partisi dağıtıldı. Halefoğlu, haberi
Tahran’a giderken Atatürk Havalimanı’nda öğrendi.
Dışişleri yetkilileri, Taşnak Partisi’nin dağıtılmasını
“İran’ın Türkiye’ye jesti” olarak yorumladılar.
12. Sayfada
HALEFOĞLU KRİZİ YUMUŞATMAK AMACINDA.
SEDAT ERGİN’in yazısı 12. Sayfada
OLAYLARIN
ARDINDAKİ
GERÇEK
Hükümete
Bir Soru
Sınır dışından sızarak Türk subayım, askerini vuranların yu valarına yönelik sınır dışı bir operasyonu Ankara’nın Irak’tayürürlüğe koyması dünyada yan kılar uyandırdı. Libya ve Iran gi bi ülkeler bu operasyona tepki gösterdiler.
Uluslararası ilişkilerde bu gi bi tepkiler doğal görülebilir. An kara gerekli yanıtları verir. Ola yı gereğinden daha çok büyüt mek yararsızdır. Çünkü barış içinde dostluk ilişkilerini sürdür mek Türk dış politikasının ekse nidir
Ancak Dışişleri Bakam Vahit Halefoğlu’nun İran’ı ziyaretinin arifesinde Tahran’ın öteki davra nışları bu çerçeve içinde yorum lanabilir mi?
Tahran, Dışişleri Bakanımızı İran’a konuk olarak götürecek uçağın kalkışını 24 saat gecikti rirken, Ayetullah Humeyni de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuru cusuna iftiraya yönelmiştir
Humeyni, gazetelerimizde yer aldığına göre şöyle konuşmuştur: 'Allah ve peygamberimiz itaat edilecek hükümler vaat etmişler dir. Peygamber, Allah’ın emirle rini göndersin, buna karşılık, İs lam i hükümleri mahveden A ta türk'e itaat edilsin. Allah
“Na-★ “Na-★ *
(Arkası Sa. 12, Sü. l'de)
TEKBİR SESLERİ ARASINDA — Bayar'ın cenazesi Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi Hastanesi’nin mor gundan bahçeye eski D P’li arkadaşlarının omuzlarmda tekbir sesleri'arasında getirildi Katafalkın önün deki saygı geçişinden sonra yine tekbir sesleri arasında cenaze arabasına kadar götürülerek Ankara ’ya uğurlandı. Bugün Ankara da TBMM'de devlet töreni yapılacak.
(ERDOĞAN KÖSEOĞLU)
B ayar
B ayar’ın İstanbul
Haydarpaşa Göğüs
Cerrahisi Hastanesi
bahçesinde katafalka
konulan bayrağa sarılı
tabutu önünde tören ve
saygı geçişi yapıldı. Cenaze
daha sonra askeri bir
uçakla Ankara’ya
götürüldü.
Haber Merkezi — Türkiye’nin
3. Cumhurbaşkanı Celal Bayari ın cenaze törenlerinden ilki dün İstanbul’da vefat ettiği Haydar paşa Göğüs Cerrahisi Hastane si’nin bahçesinde yapıldı. Bayart ın hastane bahçesinde hazırlanan katafalka konulan bayrağa sarı-1 lı tabutu önünden ailesi, yakın-', lan, Milli Savunma Bakanı Ze
ki Yavuztürk, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, eski D P ’li mil
letvekili arkadaşlan, eski avukatı DYP Genel Başkanı Hüsamettin
Cindoruk, DYP İstanbul il yöne
ticileri ve vatandaşlar saygı geçişi
(Arkası Sa. 12, Sü.2'de)
ABARTILI
TÖRENCİLER VE SADE
A İ L E
_________ ________FÜSUN ÖZBİLGEN’in
izlenimleri 12. Sayfada
için ilk tören
Beslenmeyi
bilmiyorlar
Futbolcuların
en az yarısı,
dengeli ve
yeterli bir
beslenme için
günde kaç
kalori alması
gerektiğini
bilmiyor.
H er on
futbolcudan
altısı lise ya
da üniversite
mezunu.
Futbolcuların büyük çoğunluğu kız ve erkek çocukları
arasında okuma süresi açısından fark gözetmiyor.
Futbolcular, kız çocukları için en uygun mesleğin
öğretmenlik, erkek çocukları için ise mühendislik,
avukatlık, eczacılık, doktorluk gibi eğitimle kazanılmış bir
meslek olması gerektiği kanısında.
Spor Servisi — İnsan sporcu, hele hele profesyonel sporcu olun
ca, beslenmesine dikkat etmek zorunda. Acaba profesyonel futbol cularımız, bir günde kaç kalori değerinde yiyecek almaları gerekti ğini, nasıl beslenmeleri gerektiğini biliyorlar mı? Cumhuriyet-Veri
Araştırma A.Ş. işbirliğiyle gerçekleştirilen araştırmada, “Sizin gibi bir futbolcunun başarılı olabilmesi için futbol sezonunda günde or talama kaç kalori alması gerekir?” sorusu soruldu. Ankete yanıt ve
ren futbolcuların yüzde 9.2’si, günde alınacak 1500-2500 kalorinin yeterli olacağı kanısında. Her on futbolcudan biri,günde 2501-3500 kalorinin yeterli olacağı görüşünde. Futbolcuların yüzde 19’u gün de 3501-4500- yüzde 32’si ise 4501-5500 kalorinin yeterli ola cağını düşünüyor. Yüzde 16.5’lik
bir grup 5501-6500 kalori der ken, yüzde 6.5’luk öteki grup 6501-8500 kalori gerektiği kanı sında.
Bu yanıtların ardından İstan bul Üniversitesi Mediko-Sosyal Merkezi tarafından hazırlanan
“Yeterli ve Dengeli Beslenme Rehberi” adlı kitaba bakıyoruz.
Kitaptaki bilgiler değerlendirildi ğinde bir futbolcuya gereken ka lori 5 binin üzerinde. Futbolcu ların yanıtları, buna göre değer lendirildiğinde, en az her iki fut bolcudan birinin bu konuda ek sik bilgili olduğu ortaya çıkıyor. Babaları tarafından okumala rı istenen bugünün profesyonel futbolcuları, kendileri için 11 yıl lık örgün eğitimden yararlanmış olmayı genellikle yeterli görmüş ler. Futbolcuların yarıdan fazla sı en az lise ve dengi okul mezu nu. Bunu, yüzde 23.8’lik bir grup olan orta ve dengi okul bitirmiş ler izliyor. İlkokul mezunu olan ların oranı yüzde 14, üniversite ya da yüksek okul bitirmiş olan ların oranı ise yüzde 10.7
Peki bu profesyonel futbolcu lar, kız ve erkek çocuklarının ne
TArkası Sa. 12, Sü. l'de)
İkinci KanaVda
neler var?
T V ’de İkinci Kanal ekim
ayında başlıyor. Ağırlık
kültür ve sanatta.
4 Sayfada
•
Çernobil tipi nükleer
santralların yarısı kapatıldı.
3. Sayfada
• Güneydoğu halkı dehşet
içinde
• Ak bulut: Korucuların
sayısını arttırabiliriz
6-7. Sayfada
• ABD, Libya'yı
bombalamakla tehdit etti.
8. Sayfada
• Kota kavgasında ilk
raundun sonucu: Gizlilik
yerine açıklık
9. Sayfada
______________ ___ •TRT'de Afrika konseri
için soruşturma.
14. Sayfada
526 profesyonel futbolcu
Cum huriyetin anketini
yanıtladı
I
Futbolcu
Kimdir
,;
Cumhuriyet - Veri Araştırm a A Ş
27 AĞUSTOS 1986
CUMHURİYET/ 2
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Ö n em li B ir S a ğ lık S o ru n u
Mikroplarla oluşan her hastalığın antibiyotiklerle iyi olacağını düşünmek,
kesinlikle yanlıştır. Bu gibi durumlarda, mikrobiyoloji laboratuvarında
etken olan mikrop üretildikten sonra “antibiyotik duyarlık deneyi”
yapılarak duyarlı olduğu ilacın saptanması esastır.
Prof. Dr. ÖZDEM ANĞ
İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Antibiyotikler, çoğunlukla mikroplardan elde edilen bazıları yapay olarak hazırlanan ve mik roplara karşı kullanılan kimyasal maddelerdir. Bunların keşfi ile, mikrop hastalıklarının (infeksi- yon hastalıklarının) tedavisi (ke- moterapi) alanında büyük kolay lıklar sağlanmıştır. Mikropların etken olduğu ve eski zamanlar da çok sayıda insanın ölümüne neden olan birçok hastalık, bu gün etkili antibiyotikler sayesin de başarı ile tedavi edilmektedir. Öbür ülkelerde olduğu gibi, yurdumuzda da antibiyotiklere dirençli bakteri (bir mikrop çe şidi) sayısı, çeşitli nedenlere, git tikçe artmaktadır. Belirli bakte rilerde antibiyotiklere dirençlile rin sayısının hızla artması, bun ların neden olduğu çeşitli hasta lıkların sağaltımını (tedavisini) sağlayabilecek antibiyotiğin seçi minde zorluk yaratmaktadır. Di rençli bakterilerle oluşan hasta lıkların sağaltımı için bu mikrop lara etkili olabilecek yeni antibi yotikler bulabilmek amacıyla çalışmalar sürdürülürken, bakte rilerin dirençli olmalarını sağla yan özel enzimlerin etkinliğini önlemek üzere yürütülen araştır malar da son yıllarda başarılı so
nuçlar vermiş durumdadır. Yurdumuzda bakterilerin an tibiyotiklere duyarlıklarını konu alan ilk çalışmalar, 1950’lerin so nunda yapılmıştır. Bu yıllar, Batı ülkelerinde direnç sorununun öneminin belirgin olmaya başla dığı yıllara rastlamaktadır. Daha sonra, aralıklı olarak, bu yönde çalışmalar sürdürülmüş ve böy- lece İstanbul’da bakterilerin an tibiyotiklere duyarlık durumun daki değişmelerin ortaya çıkarıl dığı bir dizi çalışma, İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Ana Bi lim Dalı’nda gerçekleştirilmiştir (1). İzleyen yıllarda benzeri çalış maların sonuçları, Türkiye’nin bazı illerindeki araştırmacılar ta rafından yayımlanmıştır. Alınan sonuçlara göre, bağırsak bakte rileri adı verilen mikroplardan, uzun süre sık kullanılan ampisi- lin gibi antibiyotiklere dirençli olanların oranı 1972’de % 50’yi aşmış ve beş yıl sonra bu oran % 90’ları bulmuştur. Ankara ve İstanbul arasında ampisilin ve gentamisin gibi sık kullanılan iki antibiyotiğe direnç oranının pek farklı olmadığı, tedavi alanına daha önce girerek özellikleri ne deniyle daha geniş çapta kulla nılmış olan tetrasiklin ve
ampi-silin’e karşı çeşitli bakterilerdeki direncin her iki ilimizde de yük sek olduğu anlaşılmıştır. 1978’de toplumda ve hastanelerde infek- siyon etkenleri arasında önemli yeri olan Staphylococcus aureus bakterisinde penisilin direnci % 68, ampisiline direnç oranı % 77, tetrasiklin direnci % 55 olarak saptanmıştır (2).
İlk bulunan antibiyotik olan penisilin, keşfedildiği yıllarda çe şitli mikrop cinslerine etkili ol muş ve birçok ümitsiz hastanın hayatını kurtarmıştır. Fakat, 1940’larda penisiline hemen tü mü duyarlı olan bazı mikropla rın dirençlilerinin oranı zaman geçtikçe artmıştır. Nitekim, bu gün bunların % 80’den fazlası penisiline dirençli bulunmakta, etken oldukları hastalıklar çoğu kez penisilinle tedavi edileme mektedir. Aynı şekilde, çeşitli mikroplarda birçok antibiyotiğe karşı gittikçe artan direnç göz lenmektedir.
Mikrop hastalıklarının sıklığı nın artması ve yeni sorunlar oluşturmaları, sulfonamidlerin ve penisilinin sağaltım alanına girdikleri 1939-1942 yıllarında başlamıştır. Bunların ve daha sonra bulunan çeşitli
antibiyotik-ierin son 40 yıl içinde inteksiyon hastalıklarının etkeni olan mik roplardaki ve bunların oluştur dukları hastalık tablolarındaki nicelik ve nitelik değişmelerinden sorumlu oldukları kesindir.
DİRENÇ KAZANAN” MİKROPLAR
İlk bulunduklarında belirli mikroplara etkili olabilen birçok antibiyotik, bugün bunlara etki siz duruma gelmişlerdir; bu an tibiyotiklerin geniş çapta, yanlış kullanımı sonucunda duyarlı (hassas) mikropların yerini di rençli (mukavim) mikroplar al mış bulunmaktadır. Bir mikrop ne kadar sık ve uzun süre bir an tibiyotik ile temasa gelirse, direnç kazanma olasılığı o kadar art maktadır.
Direnç kazanan bakteri türle ri arasına son yıllarda Haemop hilus influenzae ve Gonococcus gibi genellikle direnç bakımın dan sorun oluşturmayan bakte riler de katılmışlardır. Yurdu muzda yapılan çalışmalarda (4,5), Gonococcus ve H. influen- zae’de penisilin ve ampisilin di renç oranlarının sırasıyla % 8, To 29 ve % 24, % 29 olduğu bu lunmuştur. Oysa H. influenzae- nin etken olduğu en ağır hasta lıkların ampisilin ile gonore (bel soğukluğu) nin de penisilin ile kolayca tedavi edilebileceği, bu gün de birçok hekimin ortak fik ridir. Ateşli hastalığa tutulanla rın hekim tavsiyesi olmadan çe- şiti antibiyotiklerle tedaviye ça lışıldığına hepimiz birçok kez ta nık olmuşuzdur. Örneğin, soğuk algınlığı veya diş ağrılarında ken disinin veya eş dostun bilgisine
dayanarak antibiyotik kullanan kimseler vardır. Önceden geçir dikleri bir hastalık nedeniyle he kimin verdiği bir antibiyotiği saklayan ve kendilerinin ya da yakınlarının en basit ateşli rahat sızlığında bu ilacı deneyenlere de rastlanmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, ateş da ima mikrobik bir hastalığın be lirtisi değildir, birçok başka ne denleri de olabilir. Ayrıca elimiz de çeşitli mikropların hepsine et kili olabilen bir antibiyotik yok tur. Örneğin, bunlardan penisilin belirli bazı mikropların az bir bölümüne etkili iken, öbür bazı ları bu ilaca tümüyle dirençlidir ler. Bu özellik, öbür antibiyotik lere duyarlı ve dirençli olanlarda da görülür. Bunun yanı sıra, bu laşıcı hastalık etkeni mikroplar dan virusların büyük çoğunluğu na karşı etkili ilaçlar henüz yok tur. Bu nedenlerle, mikroplarla oluşan her hastalığın antibiyotik lerle iyi olacağını düşünmek ke sinlikle yanlıştır. Bu gibi durum larda, mikrobiyoloji laboratuva- rında etken olan mikrop üretil dikten sonra “antibiyotik duyar lık deneyi” yapılarak duyarlı olduğu ilacın saptanması esastır.
Bakteriler her yeni bulunan antibiyotiğe önce duyarlı olsalar da bir süre sonra, çeşitli meka nizmalar ile direnç kazanabil mektedirler. Bazı mikroplar bir den fazla antibiyotiğe de dirençli olabilmektedirler (çoğul direnç). Birden fazla antibiyotiğin teda vide birlikte kullanılmaları da di renç kazanılmasını her zaman önleyememektedir. Giderek bir den fazla antibiyotik kullanılma sı, geniş etki alanlı
antibiyotik-ierin tek başına veya ikişer ikişer yaygın uygulanması, dirençli mikropların sayısının artmasına neden olmaktadır.
Sağaltımı zor bakteri hastalık larında başarılı olabilmek için çeşitil olasılıklar üzerinde durul maktadır. Bakterilerin antibiyo tiklere direnç kazanmasında de ğişik mekanizmalar rol oyna maktadır. Bunlardan en önemli si, belirli enzimler tarafından an tibiyotiklerin yıkımına bağlı olan dirençtir. Bu direncin aynı türden veya ayrı türden bakteri bireyle ri arasında bir bakteriden öbü rüne nakledilmesi, dirençli mik ropların hızla artmasına neden olmaktadır.
SONUÇ
Son yıllarda bakterilerdeki bu çeşit enzim etkinliklerini ortadan kaldıracak maddelerle ilgili araş tırmalar sürdürülmektedir. Kim yasal yapılarına göre beta-laktam antibiyotikler olarak adlandırı lan ilaçları parçalayan bakteriler deki beta-laktamaz enzimlerini etkisiz kılacak kimyasal madde ler (enzim inhibitörleri) bulun duktan sonra bunlar, bu antibi yotiklerle birlikte klinikte kulla nılmaya başlanmış ve böylece di rençli suşlarla oluşan hastalıkla rın tedavisinde olumlu sonuçlar alınmıştır.
(1) Töreci, K., Çetin, E.T. and Ang, Ö.: Antibiotic susceptibility o f 7726 bacteri al strains isolated from clinical specimens,
Current Chemotherapy p.553, American
Society for Microbiology (1978). (2) A nğ, Ö.; T rim eth o p rim - sulpham ethoxazole susceptibility of multiple-resistant Staphylococcus aureus strains, Progress in Chemotherapy, 1: 305 (1974).
ARADA BİR
CAHİT KÜLEBİ
Günümüz Şiiri ve Bir Ozan
Günümüz şiiri, çok başarısız şiir çevirilerinin etkisiyle genel de kişiliksiz, biçemsiz ve çarpıcılıktan uzaktır. Şiire heves eden ler, çağın ustalarını okumuyorlar. Bunlardan çoğu da ne oku duğunu bilmiyor. Çıraklık olmadan, hayranlık duyulmadan sa natçı olunabileceğine inanamıyorum. Sanıyorum ki, şiir yaz maya özenen her genç çok iyi bir okuyucu, çok iyi bir eleştir mendir. Ya da böyle olabilenler şiir yazabilir. Gençleri bu çık maza sokan etkenler birçoktur. Birkaçını saymakla yetineceğim: Nihat Sami Banarlı, uzun yıllar çeşitli baskılarla liselerde ders kitabını tek yapıt durumuna soktu. Kendisinin zevki Yedi Gün edebiyat sayfasından öteye geçmediği gibi, çağcıl yazınımıza büyük bir kompleks içindeydi. Bakanlık Talim ve Terbiye Dai- resi’ndeki ilgililer ise molla takımıydı. Bu nedenle Banarlı’nın saltanat süremediği kısa sürelerde de son elli yıllık yazınımız öğretim alanına giremedi. Bugün de durum aynıdır. YÖK’ün çerçeve programı akıl alacak gibi değildir.
Günümüz şairlerinden çoğu bu açmaz içinde bunaldı. Ya bancı dil bilenler az. Kaynaklara inemiyorlar. Türk yazınının us talarını tanımıyorlar. Gözlerini açar açmaz da siyasal bir ortam da kendilerini bulunca, yazdıkları da kolayından şeyler oluyor.
Abdullah Akay’ın bunlara benzemediği anlaşılıyor. Onun şi irleri kendisinden öncekilerin şiirlerinden etkilenmiş görünmü yor. Ama, cumhuriyet dönemi yazınımızı iyi izlediğini gösteri yor. Bir zamanlar özenilen söyleniş güzelliği, yerel renkler, öz gün bir tarih saptaması ve liriklik ilk önce göze çarpan özellik ler. Şiirin düzyazı gibi yazılması anlayışında da değil. Akla gel meyecek konular buluyor. Üç kitabında bu özellikleri ve aynı düzeyi gösteriyor.
Abdullah Akay, şimdilerde elli yaşını aşmış bir ozan. İlk genç liğinden beri şiirler, öyküler, başka türlerde yazılar yazmış, bir çok dergide yayımlamış, hatta sık sık radyoda da şiirleri oku nuyor, ama bir türlü çevresini bulamadığı için dikkatlerden uzak kalıyor. Gerçeği belirtmek gerekir. Akay, kendi yazdıklarının han gi yönleriyle değer taşıdığını da yeterince bilemiyor. Değer öl çüleri yanlış. Bu tutumunu yapıtlarının adlarında bile görüyo ruz. Üç şiir kitabının adları da göze batıcı. Çağdaş şiir hava sından oldukça uzak.
1982’de yayımladığı ilk kitabı, “Anların Çığlığı”. Bütün ki taplarının adları gibi bu ad da insanı irkiltiyor. Ad mı yok? Ama Akay, yukarıda da belirttiğim gibi, bu gibi işlerde hataya düş mekten kendisini alamıyor. Kitapta birçok güzel şiir var. Örne ğin, Beyaz adlı şiirinde: "Beyaz kalsın ellerin / Gülümse sabah
ların uç yerine / Kardelenim papatyam desin sana arılar/İlk kar delenler açar yamaçlarda / Beyaz lalelerin de boynu bükük olur
/ Bir öpücük gönderir beyaz zambak / Dökülür suların köpüklü
yerine." Açık, incelikler, sezgiler dolu dizeler.
Kırmızı adlı şiirinde: "Bıçakla ikiye bölünmüş gibi yüreğim /
Kulakçıkla karıncık arasından / Kessen bir kuru soğanın acısı gelir gözlerine / Benim kan çıkmaz atardamarımdan /A lcım da ki çizgilerde yürüyen sen misin / Oturmuşsun usuma taş gibi
/ Beton duvarları yıktım aramızdan / Bir içimlik sigara dudak
larımda.
“Temmuz güneşi vurdu yüzüne / Kavrulmuş kahve gibi kokun geldi / Yağmur düşen toprak ot köklerinde / Kim yazdı adını mer mer taşlara / Göğsümün üstünde döğmen var/Bıçakla kim kesti güneşi ikiye ! Karpuz kırmızısı dudakların / İz mi bıraktı bir yeri me."
Akay’ın bu şiirini çok seviyorum. Çeviri havası var mı? Düz yazıya benziyor mu? Konuyu ele alışı, geliştirişi ve inceliklerle dolu imgeleme zinciri özgün değil mi? Belli bir çevreye, bir özentiye girmeyişi, dikkat çekmesini önlüyor.
Abdullah Akay’ın son şiir kitabı “Uzat Yeşil Ellerini”. Daha önce belirttiğim gibi, onun her üç yapıtı da aynı çizgide, aynı havada. Övülecek yönleri kadar eleştirilecek yönleri de var. Yu karıda değindiğim övülecek yönlerine, onun şiirlerinin belli öl çüde yerel olduğunu, yerel sözcükleri yakıştırarak kullandığı nı, açık seçik bir yöntem uyguladığını eklemek gerekir. Son ki tabındaki ‘Gömüldüğüm Gözlerinde’ adlı şiir, Anadolu-Hitit ha vası içinde. Özgün ve tarihsel. Şiirin adını başka türlü yazsay- dı. Örneğin Hititlerle ilgili bir başlık bulsaydı, belki de bu şiir daha etkili olurdu. Hemen bütün şiirlerinde duygusal bir aşkı söylemek isteyen Akay, farkına varmadan birden o havadan çı kıyor, yükseliyor, yüceliyor.
UP-ART LTD. ŞTİ.
ELEMANLAR ARIYOR.
• ŞANTİYE MÜHENDİSİ: nşaat Mühendisi 3 yıl
deneyimli.
• MİMARLAR: Deneyimli.
• SEKRETER: Daktilo, Dosyalama bilen (yazışma) deneyimli.
• DESİNATÖRLER: vtimari ve statik 3 yıl deneyimli.
Başvurular: Bugünden itibaren 30.8.1986 tarihine kadar
saat 17.00-19.00 arası şahsen yapılacaktır.
ADRES: Şehitmuhtar Cad. Cemali Apt. 26/4 TAKSİM
TASHİH
Gazi üniversitesi Rektörlüğüne ait 25.8.1986 günü yayımlanan 26122 No’lu ilanın 8’inci madde C. şıkkmdaki Gazi Eğitim Fakültesi Meslek Eğitimi Bölümü yanlış olup,
Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü doğrusudur, düzelti riz.
T E Ş E K K Ü R
Can dostum, arkadaşım, eşim, Ank. Üniversitesi Tıp Fak. Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyelerinden,
Doç. Dr.
CUMHUR KERİMOĞLU’mm
gerek hastalığı, gerekse kaybı sırasında büyük desteklerini, yürekten ilgilerini hiç eksik etmeyen sayısız sevenlerine, tanısı ve tedavisi için çırpınan tüm hekim dostlarımıza, Ank. Üniversitesi Rektörü Sayın Prof.Dr. Tarık Somer’in şahsında ilgili rektörlük mensuplarına,
AÜTF Dekanı Sayın Prof.Dr. Hayati Erkmen ve Dekan Yardımcısı Sayın Prof.Dr. Emin
Tekeli’nin şahıslarında tüm dekanlık personeline, AÜTF’den başta Doç.Dr. Serdar Akyar ve
bölüm sekreteri Nermin Sardaş olmak üzere tüm Radyoloji Bölümü mensuplarına, değerli insan Prof.Dr. Erdoğan Yalav ve tüm Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı çalışanlarına, büyük dost Prof.Dr. Yücel Kanpolat ve tüm Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı mensuplarına, Prof.Dr.
Kamil İmamoğlu’nun şahsında tüm Genel Cerrahi Anabilim Dalı’na, Prof. Dr. Birsen Akkartal’ın şahsında tüm Anesteziyoloji Anabilim Dalı’na, başta Doç.Dr. Akın Uysal
olmak üzere tüm Onkoloji ve Patoloji anabilim dallan mensuplarına, Doç.Dr. Güneş
Akgün’ün şahsında tüm Kardiyoloji Böİümü’ne, başta HÜ öğretim üyelerinden Sayın
Prof.Dr. Dinçer Fırat olmak üzere tüm Onkoloji ve Patoloji bölümleri mensuplarına, Doç.Dr. Candan Erzen ve BBT Bölümü’ne, GATA’nın Biyokimya Bölümü’ne ve Prof.Dr.
Ercüment Palabıyıkoğlu’na, HÜ Tıp Fak. Psikiyatri Anabilim Dalı ve Çocuk Psikiyatrisi
Bölümü elemanlarına, Ank. Üni. Tıp Fak. Psikiyatri Anabilim Dalı ve Çocuk Psikiyatrisi Böltimü’nün tüm öğretim üyeleri, asistanları, psikologları, internleri, hemşireleri, memurları ve yardımcı personeli ile tüm elemanlarına, haberi büyük bir titizlik ve süratle veren TRT ve
basın mensuplarına, her an yanımızda olan bütün arkadaş ve akrabalarımıza, yurtiçi ve yurtdışından telefonla, telgrafla veya bizzat gelerek acımızı paylaşan, hayır kurumlarına bağışta bulunan, çelenk gönderen, törene katılan sayın hocalarımıza, meslektaşlarımıza,
öğrencilerine, kardeşlerine ve tüm sevenlerine yürekten teşekkürlerimi sunarım. Hepiniz sağolun.
Dr. EFSER KERİMOĞLU
E D P » HÜSREV GEREDE CADDESİ 126.
» M T MLIPUSi TE§VİKİYE. İSTANBUL, TURKEY TEL: 141 27 11
TÜRK , I Salih Acar
RESİM / Avni Arbaş
USTALARI / Tekin Artemel
25 Ağustos / Cihat Burak
1 Ekim / Ali Demir
Gürdal Duyar Gürol Sözen Leyla Gamsız Ünsal Toker Necdet Kalay Selim Turan Fikret Kolverdi Burhan Uygur Orhan Omay Adnan Varınca
SATILIK
Anadoluhisarı’nda deniz manzaralı, üzerinde 2 katlı
ahşap bina bulunan 150 m 2’lik yerim acele
satılıktır. Tel: 164 03 90 YAŞAR
AKBORU 13-17 arası
7drtur
TURİZM SUNAR .HER CUM A KESİN HAREKET NET FİYATLAR
KDV DAHİL
96ECE-10G O N YARIM PANSİYON KUŞADASI
0
LUBVİ/M
__________ 1 0 9 .0 0 0 .T l MARMARİS(m fim tin
_________ 87.Q O O .Tl__________ ALANYAAL/miNOTEL
8 7 0 0 0 n KUŞADASIÖHEkfflİLKÖVÜ
_________1 1 9 .0 0 0 .T l M ARMARİSA lL M fc OTEL
________ 9 9 .0 0 0 J l__________ M ARMARİSm jtH O lE L
1 9 0 .0 0 0 .T l________ ÖREN BURHANİYE KESKİN OTELEfEH M İL KÖYÜ
7 GECE 8G Ü N YARIM PANSİYON
_________ 7 2 .0 0 Q.TL
Özel Otobüsleri« Gidiş Dönüş Barbaros Bukran 35 Beşiktaş TEl: 158 49 27-16) 1074 1618226
Altıya) Sevimli İs Ham KADIKÖY TE L-33616 6 0 İ
PENCERE
“Yargı Önünde Savunma”
DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk’ün "Yargı Önünde
Savunma" kitabı Çağdaş Yayınları'nda çıktı.
‘Yargı Önünde Savunma" kitabının ne demek olduğunu an
lamak için Sayın Baştürk’ün ilk sayfada yaptığı dökümden şu satırları okumak gerekir:
"Kapsadığı 1473 kişi ve 4 yıl 2 aylık ve 257 celselik savunma öncesi süreci ile birlikte dünyanın en geniş ve uzun davası sa yılabilecek bu davada nihayet savunma aşamasına gelmiş bu lunuyoruz.
Yargılamanın başında davanın hızlı görülmesi gerekçesiyle alı nan ‘savaş hali’ kararına rağmen, savunmalarımıza ancak 4 yıl 2 ay sonra sıra gelmiştir.
Sıkıyönetim Askeri Savcılığı’nca hazırlanan ye 47 sayfalık fo toğraf ekleriyle birlikte 864 sayfadan oluşan DİSK-I İddianame si 67 günde okunabilmiş ve okunduktan 42 gün sonra sorgular başlamıştır. Yalnızca DİSK Genel Başkanı olarak benim sorgum 109 gün sürmüş ve 21 celsede tamamlanabilmiştir. Bu da sanı rım dünyanın en uzun sorgusudur.
Sayıları 160’ı aşan ek iddianamelerle, Türkiye Devrimci işçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) davasında yargılananların sayısı 1473’e yükselmiştir. 78’inin idamı istenen DİSK-I davasın daki kişilerin sorgusu 16 ayda tamamlanmış ve yalnızca DİSK'e ilişkin delillerin değerlendirilmesi 13,5 ay sürmüştür. Bu arada, DİSK davasının yanı sıra açılan DİSK’e bağlı sendikaların dâva dosyaları da daha sonra DİSK davasıyla birleştirilmiş, birleşti rildikten sonra bu dava dosyalarına ilişkin sorgu ve delil değen lendirme süreci de 16 ay almıştır."
★
DİSK davası 12 Eylül döneminin niteliğini vurgulayan en önemli olaydtr. Bu davanın sanıkları olan İşçi önderleri de 12 Eylül’le birlikte tutuklanmışlardır.
DİSK davasında savcının iddianamesini tüm boyutlarıyla ya nıtlamak gereği, Abdullah Baştürk’ün savunmasını yaklaşık 500 sakalık bir kitaba dönüştürmüştür. Kitabın sonuna eklenen
"İçindekiler" bölümünden yapılacak birkaç alıntı, savunmanın
içeriğine ilişkin sağlıklı bir fikir verebilir:
— Sendika özgürlüğü demokrasinin temel koşullarından bi
ridir..
— Sendikacılık-siyaset İlişkisi...
— DİŞK’in anayasa ve demokrasi anlayışı...
— DİSK’in anarşizme ve terörizme karşı mücadelesi... — Hayat pahalılığının nedeni grevler değildir... — 15-16 Haziran Direnişi... — 1 Mayıslar... — TARİŞ olayları... — ANT-BİRLIK olayları... — Tekel olayları... — Afganistan konusu... — Kıbrıs konusu...
— Devrim ve devrimcilik kavramları... —■ işçi sınıfı terimi...
— Sınıf mücadelesi terimi...
— DİSK’in demokrasi ve sosyalizm anlayışı...
— Uzlaşmalı sendikacılık-devrimci sendikacılık anlayışı...
— Grev ve genel grev hakkı... — Devlet ve egemen sınıflar...
— Artı değer...
— Demokratik merkeziyetçilik... — Barış için mücadele...
★
Yargılamanın kamuya açık olması, adaletin temel kuralların dan birisidir. DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk’ün “Yargı
Önünde Savunma"s\ bu temel kurala dayanılarak yayımlanmış
tır; her yurttaşın kitaplığında bulunması gereken bir yapıttır. DİSK davası süregeldiğinden bu konuda herhangi bir yorum yapmak yasaktır. Ancak, demokrat kişiliği olan herkes Türki ye’de neler yaşandığını bilmek zorundadır. "Benci" olmayan kişi, bu tür davaların varlığından habersiz konuşamaz, nutuk atamaz, yaşayamaz. Okurlarımın “Yargı Önünde Savunma”yı okumalarını ve okutmalarını diliyorum.
SINAVLA UZMAN
YARDIMCISI ALINACAKTIR
A tatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile bağlı kuruluşla rında çalıştırmak üzere 8. ve 9. dereceli uzman yardımcısı kadrola rına en az 4 yıllık yükseköğretim kurumlarının aşağıda belirtilen bölüm mezunlarından parantez içinde belirtilen sayılarda sınavla ele man alınacaktır.
Atatürk Araştırma Merkezi’ne: Tarih (2), Türk Dili ve Edebiyatı (2), Hukuk (1), Sosyoloji (1).
Türk Dil Kurumu’na: Türk Dili (8), Rus Dili ve Edebiyatı (1), Türk Edebiyatı (4).
Türk Tarihi Kurumu’na: Tarih (9), Arkeoloji (1).
Atatürk Kültür Merkezi’ne: Felsefe (1), Türk Dili ve Edebiyatı (1), Sanat Tarihi (2), Rus Dili ve Edebiyatı (1), Sosyoloji (2).
I) Adaylarda aranacak şartlar:
1. Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinde belirtilen genel nitelikleri taşımak.
2. Sınav tarihinde 30 yaşını doldurmamış olmak.
Konuları ile ilgili yerli ve yabancı literatüre hâkim olmak, geçerli bir yabancı dil bilmek, yüksek lisans ve doktora yapmış olmak, ilgi li konularda yayın sahibi olmak, iyi derecede Osmanlıca ve Osmanlı paleoğrafyasını bilmek (Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunların da) tercih sebebidir.
II ) Sınavlar:
Bütün sınavlarda Atatürk ilke ve inkılapları ile ilgili sorular bulu nacaktır.
Sınavlar, öğrenim dallarıyla ilgili konulara ilave olarak yönetme likte belirtilen konularda yapılır. Tarih bölümü mezunlan ayrıca Os manlIca ve Osmanlı paleoğrafyasından sorumludur.
Sınavlar yazılı ve mülakat olmak üzere iki aşamalıdır. Yazılıda ba şarılı olanlar mülakata çağrılır.
III) Başvuru:
Sınavlara katılacaklar A tatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kuru mu, Atatürk Bulvarı 217, Kavaklıdere/Ankara adresine, sınavına gir mek istedikleri bağlı kuruluşu da belirten bir dilekçe ile aşağıdaki belgeleri ekleyerek şahsen veya posta ile başvururlar:
Nüfus cüzdanı aslı veya noterden onaylı örneği, yükseköğrenim diploması aslı veya noterden onaylı örneği, özgeçmişi, dört adet ve sikalık fotoğraf.
Sınavı kazananlardan ayrıca, askerlik görevini yaptığım veya sı nav tarihinde ertelenmiş olduğunu gösterir belge, savcılıktan alına cak iyi durum belgesi, tam teşekküllü hastaneden alınacak sağlık raporu istenir.
Son başvuru 6 Ekim 1986 günü saat 18.00’e kadardır. Postada gecikmeler dikkate alınmaz.
Adaylara genel sekreterlikçe fotoğraflı “ sınava giriş belgesi” gön derilir. Giriş belgesi olmaksızın sınava katılmamaz. Sınav yeri, sı nava giriş belgelerinde belirtilecektir.
Sınav sonuçlan yüksek kurum ve bağlı kuruluşlarında asılı ola rak duyurulacaktır.
Yüksek kurum başkanlığı uzman yardımcılığı kadrolarına alına cak olanlar, bağlı kuruluşlar uzman yardımcılığını kazananlar ara sından yüksek kurumca seçilecektir.
Yazılı sınav 17.11.1986 tarihinde, saat 10.00'da yapılacaktır. Basın: 26345
İZMİR BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYE
BAŞKANLIĞI’ND AN
İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nin yürütmekte olduğu ça lışmalarım yansıtacak, çevre sağlığı için yürütülen tedbirle rin çevre koruma, yeşil alan çalışmalarının, altyapı hizmetle rini yurtdışında yapılacak sempozyumda şehrimizin gece ve gündüz görüntülerini, belediye çalışmalarını yansıtacak 30 da kikalık video çekimi ve prodüksiyon içinde video bandının hazırlanması işi 2886 sayılı kanun gereğince teklif almak su retiyle yaptırılacaktır. Şartnamesi Basın ve Halkla İlişkiler Mü dürlüğümden temin edilebilir. Söz konusu iş ile ilgili teklifle rin (1.9.1986 Pazartesi günü) saat 15.00’e kadar Büyük Şehir Belediye Başkanlığı’na verilmesi gerekir. Postadaki vaki ge cikmeler dikkate alınmaz, ilan olunur.
Basın: 26427
Taha Toros Arşivi