• Sonuç bulunamadı

Komik-i şehir Naşit bey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Komik-i şehir Naşit bey"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

uesopkımtct

İl

Burhan

I

ARFAD

“ Kom ik-i Şehir

Naşit Bey„

<Komlk-i Şehîr» diye ad yapmış Tulûat Ti­ yatrosu komedyenlerinin en ünlüsü Naşit özcan,

1943 yılı nisanının 26. günü öldü. Kırk yıl önce. Sahne sanatçısının değişmez yazgısı gereği şim­ di sadece adı biliniyor. Belirli tiyatro çevrelerin­ de.

Naşit özca n ’ın sanat kişiliği ve özel hayatı üzerine yazdığım «Son Perde» adlı uzun hikâye­ min bitiriş bölümünün son parçasını buraya alıyorum:

«Dostlarının, yakınlarının, hayranlarının ellerinde taşman tabutu, Direklerarasmdan ağır ağır geçti. Şehremini’nden Beyazıt’a kadar omuz­ larda taşınmıştı. Namazı kılındıktan sonra eller üstünde Şehzadebaşı’na getiriliyordu. Tiyatrosu­ nun önünden son bir defa geçirilmesini sağlı­ ğında hep söylemişti.

Kahveciler, berberler, aşçılar, tütüncüler ve bütün esnaf, dükkânlarının önüne çıkmıştı. Baş lar öne eğilmiş, bakışlar ıslanmıştı. Dlreklerara- sı’nın en son temsilcisi «Komik-i Şehîr Naşit Bey», şu daracık tabutun içindeydi. Millet Tiyat- rosu’nun koca sahnesine sığmayan cıva gibi Na­ şit ö zca n ’a bir kaç tahtadan çatılmış dapdara­ cık bir tabut yetmişti. Kahveci Kâmil Efendi, mu hallebici Fazıl, sucu Hüseyin, sinemacı Zeki, Arap Bilal, berber Mehmet, aşçı Rıza ağlıyordu. Bütün Direklerarası ağlıyordu. Halk yığınları­ nın her zaman sıkmtüı yaşayışına canlılıklar, u - mut ve neşeler katmış Komik Naşit, ölmüştü.

Hilal, Milli, Ferah sinemalarında filme ara verilmişti. Afişlerin ve fotoğrafların üzerleri ka­ ra bezlerle kapatılmıştı. Sinema makinistleri, bi­ let denetçileri, seyirciler, büfeci çocuklar, kapı önlerinde sessiz ve üzüntülü bakışıyorlardı. «K o­ mik Naşit Bey», halk sanatkârı Naşit özca n «şu ölümlü dünyadan» göçüyordu. Cenaze alayı, ye­ ni adı Turan Sinema ve Tiyatrosu olan «Millet Tiyatrosu»nun önünde ağırlaştı. Eller üstünde taşman tabutun başı, tiyatrodan yana çevrildi. Direklerarası, bir kaç dakika İçin derin bir ses­ sizliğe ve hareketsizliğe gömüldü. Naşit özcan, Direklerarası’ndan, Millet Tiyatrosundan ve Tuluat sahnesinden ayrılıyordu. Millet Tiyatro­ sunun ve Naşit ö zca n ’ın yerini almış olan «Turan sineması» beyazperdesindeyse, matine sürüyordu.

Kahkahalarının, şakalarının paradiden loca arkadaşlarına heryerde taptaze yaşadığı yapı­ da, tabutu geçerken olsun, matineye ara verilme­ mişti. «Komik Naşit Bey Heyet-i Temsiliyesi»nin çeyrek yüzyıllık kalesinin İçi o sıra kapkaranlıktı. Beyaz perdede tabanca tabancaya döğüşen gangs­

terliklerin Amerikancası karanlıkta gümbürdü­ yordu.

Tuluat tiyatrosunda en son perde oynanmış­ tı. Perde ağır ağır inmişti. Bundan böyle «K o­ m ik-i şehir» sevgilisini evin beyinden bir daha isteyemeyecek ve «Temâşaperverân»ı, «Yarın

akşam düğünümüz var, yine teşrif buyurunuz!» diye «Müşâşşa ve mutantan program»a çağıra­ mayacaktı.

En son «Komik-1 şehîr», «Mukallitler kıralı», «Türk Koklen»i, «Halk sanatkârı» Naşit özcan, şu ölümlü dünyadan göçmüştü.»

Tuhaf bir rastlantı belki! Naşit özca n ’m ko- medyenllğinl biraz değiştirerek sürdüren iki sah­ ne sanatçımız da yine nisan ayında seyircilerini bırakıverdi:

Değerli sanatçı Hazım Körmükçü 1 nisan 1944’te. sevimli komedyen Muammer Karaca 1979 nisam sonunda. Soluk fotoğraflar ve tiyat­ ro kitaplarından hayat hikâyeleri bırakarak... Üçü de.

Referanslar

Benzer Belgeler

318 Klinik Psikofarmakoloji Bulteni - Bulletin of Clinical Psychopharmacology, Volume 26, Issue 3 (September 01, 2016, pp. 215-328) Suicide attempt with high dose long

The purposes of this study were twofold: first, to examine the congruity of cancer pain perceptions between Taiwanese cancer patients and their family caregivers and second, to

Nazan Ölçer, Ca­ louste Gulbenkian Müzesi Müdürü Joao Castel - Branco Pereira, Calo­ uste Gulbenkian Vakfı Mütevelli He­ yeti Başkanı Emilio Rui Vilar ve

Elimde Sermet Muhtar Alus’un İstanbul Belediyesi Kültür İşleri Dairesi Başkanlığı yaymlanndan &#34;İstanbul.. Yazıları&#34; var, okurken nasıl sevdim,

O vesile, bana uydurma sanat eserlerinin baş­ ka bir misalini düşündürdü: Eski mühür kolleksiyonu yap­ tığımı bilen bir kuyumcu beş altı sene önce evime

Tam yansıma yüzünden gö- zümüze daha az miktarda ışık ulaştığı için ıslak yüzeyle- ri çevrelerindeki kuru yüzeylere göre daha

sanmakta idi. Demek ki burada bir tashih yap~lm~~t~ r. Fakat bu- rada da bu husustaki bilgisinin yine tam olmad~~~ n~ n fark~ ndad~ r ve buna aç~ kça i~aret etmektedir. Birüni'nin

Akif, labirentvari' yollardan bir hayli zahmet ve müşkilâtla geçdik- ten sonra firavnun yattığı odaya varır; lâhdin içindeki dağılmış mu­ myayı görünce