K S A JO fVT
e,ev^.e5İ”
yJ°(s3
ı'H"t
T T ^ W S í f
PENCERELERE BİR BAŞKA
PENCEREDEN BAKINCA
Yüzlerce insan, belki her gün, belki günde to k aç kez, bir yı kıntının ödünden geçer. Sıvası pul pul kabarmış ya da
dökül-R e s s a m N E V E S E dökül-R v e dökül-R e s s a m ZEKİ FAİK İZEdökül-R
müş duvarlarına; camı, çerçeve si kalmamış pencerelerine göz ucuyla bakan çıkmaz büe.
Ama, Neveser (Aksoy, İzmit, 1953) bakmadan geçmiyor. Bak makla kalmıyor, “bir yıkıntıda bile varolan güzellikleri" yakalı yor. Sıvası pul pul olmuş duvar larda oluşmuş dokuların, camsız kalmış pencerelere kimi zaman belirli bir gerekçeyle, çok zaman
Ö n d er Ş e n y a p ılı-R e s sa m N e v e s e r ve" R e s sa m Halil Akdeniz
çıkarsanamaz bir nedenle çakıl mış ahşapların oluşturduğu dü zenlemelerin taşıdığı görsel de ğerleri saptıyor. Ve bunları “tab- lolaştırıyor". Ama, ortaya çıkan tabloların, duvar, pencere gibi “nesneleri mi yansıttıkları, yok sa kendüerinin mi birer “du- var’ a ya da “pencere’ ye dönüş tükleri kesinkes söylenemez. Özellikle kanşık teknikle gerçek leştirdiği.—yapıtlarında ve “as- samblaj’ larında resme ilişkin alı şılmış benimseyişleri aşan -bir yaklaşım egemen olduğu için açık seçik bir tanım yapmak ol dukça güçleşiyor.
Ama, elbette, Neveser ressam olarak bilindiği ve de galerideki düzenleme bir “resim sergisi” olarak sunulduğu için olmalı, görülenlere “resim" deyip geçili yor. Tıpkı, bir yıkıntının önün den geçip de o yıkıntıya göz ucuyla bile bakmayan ve “içer diklerini" saptamaya hiç çaba göstermeyen yüzlerce insan gi bi. Oysa, bakmayan göremez; görmeyen herhangi bir tanım geliştiremez.
Neyin nasıl görüldüğü, bakan göze göre değişmez mi?
SANAT ÇEVRESİ 16
I
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi