• Sonuç bulunamadı

Seksen yıl önce İstanbulda bir gezinti:Silahtaroğlu ve Kağıthanede nasıl eğlenilirdi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Seksen yıl önce İstanbulda bir gezinti:Silahtaroğlu ve Kağıthanede nasıl eğlenilirdi?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O l

1

1

0 9

" f T ^ o o s ^

Seksen yı! önce

fstanbulda bir gezinil

Bugünden pek de fa kı yokmuş galiba

-- o -

---Silâhtarağa ve Kâğıthanede

nasıl

eğlenilir di ?

îstan b u lu n gezme y erle ri o k a d a r ço k tu r lü, bunları b irer b irer say • m ak bir k ita p doldurur. Yüz y ıllar içinde bir çok gezme y e rle ri de ren k te n renge, k ılık tan k ılığ a girm iştir. Yalnız hiç şüphe y o k tu r ki Îstanbulun en m eşhur gezm e yerierinden biri Kâ_ ğ ıthanedir. T a rih te başlı başına bir âlem y a ra ta n ve y a ş a ta n Sadâbad iş . te İstan b u l sem tlerinin bu şirin ye . rinde doğm uştu. K âgıthanenir. bugün­ kü halini hor İstan b u llu bilir. Ben sek sen yıl önce bu rad a yapılan gezinti . ierl an latacağ ım . Bu gezinti hakkın­ da elde e ttiğ im vesika tam seksen yıl önce çıkan Ceridei H avadis adlı gazetede bir gezinti yazan, m ektuptur., Bu m ektubu, o günkü söyleniş şekli­ ni an laşılacak şekle k o y a ra k aynen yazıyorum .

İş te m ektup:

‘•Geçen cum a günü sıcak h a v a sin ir­ leri bozacak k a d a r sıkıntılıydı. B irkaç ahbabla eğlenm ek üzere K âğıthaneye doğru yollandık.

K arınlarım ızı doyurm ak üzere Si . lâ h ta ra ğ a y a gitm iştik . S ilâ h ta ra ğ a gerçi eşi bulunm az bir gezinti yeriyse de kahvehane sahibi adam bir h a sıra on k u ru ş ve b ir fincan kahveye a l t . n i ş p a ra n a rh koym uştur.. M üşteri - lere “S afa geldiniz!,, yerine bu fiy a tı su n m ak tad ır. Bizi de ay n ı şekilde k a rşıla y ın c a :

— M adem ki âd e t böyle im iş ne ya­ palım . Dedik am a, kahvecinin, yü . tünü b u ru ştu ra ra k , g arip g a rip üstü­

m üzü bağımızı süzm esi, bizi sinirlen­ dirdi. E snaflığın vazifesi m üşterinin

hat va şanına göre h a re k e t etm ek ol­ duğunu bilm iyen bu ad a m a bir ders veremeyeceğimiz r e söyliyeceğlm iz h er şeyin da h a s ıra îtı olacağı için sustuk.

S ilâh tar ağ ay a kam ım ızı doyurm ak için gittiğim izden kahveci de tu tu n a ­

m ayınca b akkal dükkân m a g ittik . O I da kahveciden ders alm ış olacak! Çi­

roz balığının h e r birine yirm i p a ra isteyince h e r a rk a d a ş birer defa bakış tık. İçim izden biri, eliyle k a rşı ta ra fa o tu ran bir kebapçıyı işa re t ederek:

— B ir de ondan ağzım ızın tadını alalım , dedi.

Belki kebapçı insaflı b ir adam dır, diye g ittik . B ir şiş kebaba otuz p a ra isteyince, s ü t dökm üş kedi gibi g eri -sinğeriye döndük.

Bu gibi gezm e y erlerine gitm ek, düşünülürse se fa h a t dem ektir. O gün için h arc a n a c a k p a ra y a p e k de bakıl» n a z . B akılm az a m a buniın ua bir de­ recesi vardır. İstan b u l da bir ç ift yeni h a s ır on k u ru şa alınırken S ilâ h ta ra . ğ a d a yarım s a a t için on k u ru ş k ira verm ek, se fa h a t yapm ak değil, h a k ve ak lın ra z ı olam ıyacağı budalalık yap­ m a k tır.

B u sa tırla rı y az ark en şunu d a dü­ şünüyoruz. S eyir günleri hiçbir gezme yerinde m ü sk ira t satılm azken silâ h ta r a ğ a ve K araa ğ aç gibi herkesin başvur duğu yerde iş re t sa tılm ası bizi h a y . re te düşürdü. H albuki Beyoğlunda, F an g altıd a , Şişlide, D ağtepeshıde (H ü rriy eti ebediye) m ü sk ira t sa tm a k menedilm iştir.

B u rad a deniz kıyısına yak laşıp k a . r a y a çıkm ak için ta m bir s a a t u ğ raş­ tık . K ıyı b aşta n başa k ay a lık larla dolm uştu. K en a ra kap ağ ı a tm a k için k a y ık ta n k ay ığ a atlay ıp geçm ekten b aşk a çare bulam adık.

K a ra d a b iraz nefes alalım derken büsbütün bunaldık, iğ n e a tıls a yere dügmiyecek k a d a r kalabalık. A rabala­ r ı hiç sorm aym ız. Ü stü ste yığılm ış gibiydiler. B u rad a da eğlenem iyece . ğimizi anlayınca bir yere çömeldik. D aha terim iz kuru m am ıştı; bir v a . vejrlâdır koptu. Yüzlerce k işi biri

-birlerim ite k a k a bize doğru geliyor­ du. B iriz so n ra m eseleyi a n lad ık : K üçük kardeşini gezdirm ekte olan bir kıza a ra b a çarpm ış, çiğniyerek kuca­ ğındaki çocuğu öldürm üş, kendisinin de bacağını kırm ış.

B iraz sonra ara b acın ın zap tiy eler ta ra fın d a n y akalandığı söylendi. Bu, herkesi sevindirdi.

A rtık b u rad a d urm ânm hiç m anası k alm am ıştı. K ayığım ızı güç halle bul» d u la a n so n ra sa k a tla n m a d a n B ahari­ yeye gel dik. *

M ektubun son satarları, bu günün otomobil k a z a la rın a k a rş ı d a o günle­ rin a ra b a k az aların ı bugünün gezme y erleri k arsısın d a o g ünlerin gezme y erle rin i m ukayese ettireb ilecek .şe - kildedir. İşte :

“ Bir günlük gezmenin nihayetinde edindiğim intıbaım ı da yazıyorum :

Şu kahvecinin edepsizliği ve m sa f - sizliği h a lk a ilân edilm elidir. K azaya gelince, buna rıza d an b aşka diyecek , olm am akla b eraber a ra b a h ay v a n la rı- j m alabildiğine ko ştu rm ak , so k a k ta ! doludizgin gezdirm ek, m erkep, odun beygirlerini başıboş b ırak m ak daim a böyle sa k a tlık la rla sona erer. Böyle esn af m burnunu k ırm a k lâzım dır. Gez m e yerlerinde herkes eğlenm ek iste . 1 diğinden a ra b a la rı d a böyle yerlere sokm am ak lâzım dır.,,

Bu s a tır la r a b ir şey ilâve etm ek yersizdir. B ir kişinin bütün b ir şehir h alk m a n asıl tercü m an olduğu ap a şi. k â r görünüyor.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir direnç üzerinde açı"a çıkan ısı enerjisinin elektrik enerjisinin iletimi sırasında olu#tu"unu ö"rendik. Bu nedenle iletken üzerinde kontrolsüz olarak

Tarı msal yat ınmlardan uzun dönemde maksimum faydan ın sa ğlan- mas ı , kaynaklar ın sürdürülebilir kullan ım ı ve yat ırımların olumsuz çevre- sel etkilerinin en dü

‹laçlar› keflfedip onlar› gelifltiren araflt›rmac›-ye- nilikçi (=innovatör) ilaç firmalar›n›n fikri mülki- yet haklar›n› korurken, orjinal ilaç molekülleri-

Destandan yüzyıllar sonra Oktay Rifat da sıradan bir çocuk olarak meme emişini “Su Gibi Geçen Günler” şiirinde şöyle dile getirir:. Ben de beşikte yattım Salıncakta

Annem, o saati ben on yaşlarımdayken küçücük avucuma iliştirip cennete gittiğinden beri gümüş köstekli saate her dokunuşumda annemin ellerini tutmuş gibi olurdum..

Haricî sıva renkli mermer kırığı ile mo- zayık sıvanmış

Bu ocaklara bağlanacak yine bu fabrikanın lâtından olan su haznesi (BOİLER) tertibatile bir e' litre 40 derece sıcaklıkda suyu temin edilir, her tipe bir su haznesi bağlanabilir

AÇIKLAMA: Canl› yap›lar›n›n (Proteinlerin) birbirinden farkl› olmas›n›n nedeni protein yap›lar›nda çeflitli amino asitlerin (20 çeflit) farkl› diziliflte ve