• Sonuç bulunamadı

Osborne'un Öfkesine Lacancı Bir Yaklaşım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osborne'un Öfkesine Lacancı Bir Yaklaşım"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

;"iii\

\,»' Dil veEdebiyat Dergisi i:ı.83-95. 2004

OSBORNE

'

UN

ÖFKE

'

s

iNE

LACANCI

BiR

YAKLAŞıM

Nu

rt

e

n Birlik

Orta Doğu Tekııik Üııiversitesi

Ahstract: Osborncs Look Back iııAııger rcvol vesaround the aggrcssivc angry young man .li mmy Porter. who can ncvcr fccl satisfied wiıh what life ol'Icrs him. His financially deprivcd social status seerns to aggravaıe his anger ıowards the individuals and the social institutions areund him. howevcr: when lookcd closcly. it can be seen that his angcr originates from cerıain things that he lived as a child. Against the background of Lacanian ıheory. iı can be argucd that Jimrny livcd through a problcmatic Oedipal period and eould not internalize the Law of the Father xvithin the Syrnbolic Order he lived and, as a result. he is not happy wiıh his position of a cast-away within this Syrnbolic Ordcr. He can get rid of his anger orıly when he plays a garnc with his wife Alison in which he can re-create the symbioıic tie bcıween the nıother and the infant inthe lrnaginary phase , and in Lacarıian ıcrms ,this is an aucrnpt of a psychologically erippled individual who has not been positioned in the Syrnbolic Order during the Oedipal period to establish the lnıaginary within the Syrnbolic. This jusıifics Jimrnys angel'. which is. in Iacı , against the Law of the Father rather than the

individuals around him,

John Osbome 'un 1972'de dilimize Öfke adıyla çevrilen Look Back iıı

Aııger adlı oyunu 1956'da ilk kez sahnelendiğinde, İngiltere'de yeni bir

tiyatro akımını başlatmıştır. i950'lerde işçi sınıfının tek odal ısıkış tepiş

evlerde verdiği yaşamsavaşınıanlattığı için oyuna "kitchen sirık" (mutfak

l

ava

b

os

u) tiyatr

o

sunun ilk örne

ğ

i ol

a

rak bakıldı.

Oyun alt tabakanın

günlük yaşamınını irdelerken takındığı katı gerçekçiliğinden dolayı, o

dönemde Londra sahnelerini işgaleden Noel Coward ve Terence Rattigan

gibi tiyatro yazarlarının İngiliz orta sınıfının kır evlerinde sürdükleri rahat

yaşamı anlatan "drawing-roorn'' komedilerine bir tepki olarak kabul

edildi ve bu oyunla Osborne sınıf sorununu ilk kez İngiliz tiyatrosunda

(2)

84

N.HİRı.iK

i.\

perdelik oyun, İngiltere'nin iç kısımlarında tek odalı bir çatı katında geçer.Alt tabakadan gelen ve şu anda bir şekerci dükkanı işleten Jimmy

Porter bu

k

üçücük

evde emekli bir albayın kızı olan karısı Alison'la ve

arkadaşı Cliff"!e birlikte oturur,

Oyun

s

üre

s

ince

diğer iki

kahraman

kendilerini vedünya görüşlerini iğneleyici bir muziplik içinde acımasızca

cleştiren , huzursuz ve inatçı Jimmynin sözlü tacizlerine maruz kalırlar.

Jimrny saldırganlığını bazen aşağrlamaya kadar götürür. Kahramanlar

arasındaki bu tuhaf ilişki Alison'un arkadaşı üst-orta tabakadan

Helena'nın gelişine kadar buşekilde devam eder. Gördükleri karşısında

derin bir şaşkınlığa düşen Helena hamile olduğunu öğrendiği Alisonu

buradan ayrılmaya ikna eder ve babasını gelip Alisonu almak üzere

çağırır.Jimmynin evde alınadığı birzamanda,Alison babasıyla birlikte evi terk eder.Ancak ilginç bir şekilde Helenadaha önceki

sa

hn

e

ler

d

e

nefretle

andığı yaşam şeklini kendisi sürmeye başlar ve Alison 'un rolünü

üstlerıerekJimmynin sevgilisi oluverir. Helena'nın Jimmyyle beraberliği

Alison'un bcbeğini kaybedip tekrar Jirnmyye dönmesine kadar devarn eder. Jimmynin öfkesine daha fazla dayanamayacak olan Helena da

Jirnmyyi terk etmeye hemen razı olur ve onları yalnız bırakarak gider.

Oyun Jirnrny ve Alison'un kendi aralarında öteden beri oynadıkları veher

ikisinin de bu ilişkideki rollerini sembolik düzeyde yansıtan Ayılar ve

Sincaplar adlıoyunla sonlanır.

Jimmy her

n

üy

l

e

olumsuz bir oyun kahramanıdır. Zaten onu ilginç

kılan da budur. Seyircinin (hatta oyundaki diğer kahramanların da)

kafasını kurcalayan Jimmyrıin bu saldırgan tavrı ve buıııın olası

n

e

d

e

nl

e

ridir

.

Oyun ilk kez oynandığında Jimmy bu saldırganlığından ötürü "arıgry young man" (öfkeli genç adam) olarak adlandırıldı ve

koşullarından hoşnut olmayan bir kuşağın sözcüsü haline geldi (Hayman.

1979, s.9-10). Peki Jirnrny neden bu kadar saldırgandır? I3u soruya

verilecek yanıt oyunun hangi çerçevede

d

eğe

rl

e

ndirildi

ğ

in

e

yani seyircinin

duruşuna bağlıdır. Onun saldırganlığını en iyi açıklayabilen iki bakış açısı

olduğu söylenebilir: Marksist vepsıkoarıalitik yaklaşım. Oyunun Marksist

eleştirisi şimdiye değin pek çok defalar yapıldığından oyunun

psikoanalitik ,dahadaözelde Lacancı bir analizi oyun hakkında yeni şeyler

söylemek adınailginç olacaktır.

Ancak hangi bakış açısından bakılırsa bakılsın. Jirnmy 'nin sorunu

yaşamda bir merkez arayışında başarısızlığa uğramasıdır diyebiliriz.

Gerçeği yorurnlayabilece

ğ

i

.

üzerine oturtabileceği bii' merkezden

(3)

OSHORNf-:'l'N ÖFKcsir-..:f-:LACANeı BiR YAKLA~IM 85

bağlantılıdır: buduruşun temel

öze

llikl

e

ri

y

s

e

bireyin "Simgesel düzendeki konumuyla doğrudan belirlenir" (Lacan , 1988. s.80). Jirnmye göre. "[u lğruna ölmek için iyi. cesur davalar" (s.117) yoktur artık. Diğer bir deyişle kendi gerçeğini anlamlı kılacak.yorumlayacak bir çerçevesi ya da

duruşu yoktur onun. Kurulu düzenin kendine sunduğu gerçeklik

yorumunu da pek inandırıcı bulmaz ve bu yorumun kendine tanıdığı konumdan da pek hoşnut olmaz. Oyundaki kahramanlardan Helena'nın de vurguladığı gibi "Iç lağının insanı" değildir (s.125). Alison 'un Jirnmy

hakkındaki sözleri dikkate değer: "{b len denedim. Ama. oIIIii) hissettiklerini duyamıyorum bir türlü. Haklı olduğuna inanannyorum nedense" (s.54).

Jirnmy içinde yaşadığı toplumun temelindeki Tanrı'yı ve herhangi bir dini öğretiyi de reddeder. Herhangi bi r şeye ya da yere ait değildir.

Toplumun kültürel dokusu onu muısuz eder ve saldırganlığa yöneltir. Eyleme ve hedefe dönük davranışlar gösteremediği için felçli gibidir Jirnmy. Bu yüzden dekendi deyimiyle "kaybedilmiş bir davadır' (s.133).

Jimmyye göre etrafındaki insanlar yaşayanölülerdir çünkü

·

'

1

lı[epsi de yaşamak acısından kaçmak istiyor" (s.131), ve kendini onlardan üstün tutar. Diğerleri derin bir uykunun pençesindedirler:

Rahatına bakıyor herkes. O gU/.el, derin uykusunuan uyanm.ık isıcmi yor kiruse. Siı iki ni z yakında keçileri kuçuı acuk suuz hana. biliyorum. Neden küçük bir oyun oynanuvoruv.? Hadi. gelin. insannuşız gihi yapalıııı. Gerçekten ya~ıyıınnu~ııl. gihi. Hiç olmazsn hir süre için. Ne dersiniz" Hadi insan tuklid: yupalım ....(s.I.~-I--I)

Doğalolarak .limrnyni n değer yargıları diğerlerine anlaşılmaz gelir. Alison'ın daifade ettiği gibi "Jirnrnynin kendine has bir ahlak anlayışı

vardır. Annemin deyimiyle

h

a

fifrn

e

şr

e

p.

Oldukça serbesttir ahlaki hükümleri. ama aynı zamanda çok sert kurallardır bunlar. Biliyor musun, gülünç gelecekama evlenmeden öncehiç yatmadık biz Jirnmy ile" (s.35). Alison oyunun başka bir yerindeyse şöyle der: "[s lonra da bakire olduğum için açık açık alayetti benimle. Sanki onu garip bir şekilde aldatmışım gibi

ö

fk

e

l

e

nmişıi

bunun için. EIdeğmemiş bir kadının kendini kirleteceğini sanıyor gibiydi" (s.36).

Jirnrnynin toplum dışına itilmişliğini Lacanın teorileri ışığında değerlendirirsek, bunun nedenini Jirnmynin Oidipal dönemini sağlıklı

atlatamanıasıyla bunun sonucuolarak da topluma entegre olamamasıyla ya

(4)

86

N. BİRLİK

toplum

a

mal edilm

es

inde

Oidipal dön

e

m ned

e

n bu denli

ö

n

e

mlidir

?

T

ur

a

(

1

99

6

)

bunu

şöy

l

e aç

ıklar:

Lacnna biraz antropolojik açıdan yaktaşacak olursak şu tespiti yapabiliriz: lacana göre Oidipus. yani Babanın Yasası. insanın kültürel bir varlık olarak kurulması için zorunludur. Çünkü Babanın Yasası, insanın kültürel bir özne olarak kurulmasını sağlayarak, içselolanla dışsul ı.sübjekıiflc objektifi , kendi ile ötekileri ayır: etmesine imkan yeren Simgesel düzene girmesini sağlamakta, onu annesiyle dolay ımsız haz durumunu arayıştan çıkararak toplumsal bir li) e haline dönüştürmektcdir (insanlaşnncı kastrasyon). (s.I40)

Laca

'a

g

ö

re bir bebeğin toplums

a

l

bir v

a

rlık olma

y

olunda

kat etme

s

i

ge

r

e

k

e

n

bir takım

evreler

vardır

.

Bebeğin

toplum

s

alt

ma

y

a

giden

bu

y

ol

c

ulu

ğ

und

a

n

e

l

e

r

yaş

adı

ğ

ı

o

nun daha sonr

a

na

s

ıl bir bir

eyo

la

cağ

ını

y

ük

ö

l

ç

üd

e

belirl

e

r

.

L

a

c

a

n bu e

v

rel

e

rin

ilkini

Ge

r

çe

k

(the Real)

o

l

a

rak

a

dlandırır

ve

bu d

ö

nem

d

umd

a

n

b

e

be

ğ

in

e

tr

a

fınd

a

ki

şey

l

e

ri

k

e

ndi

v

ü

c

udund

a

n

fa

rklı

o

l

a

r

a

k

a

l

g

ıl

aya

bilm

es

ine

k

a

d

a

r

s

ür

e

r

.

Be

b

e

k k

e

ndini

a

n

ney

l

e

t

a

m bir bütünlük

i

ç

inde al

g

ıl

a

r

.

Bu ilk

e

vr

e

d

e

beb

in

bütün

dünya

s

ını

ya

lnı

zca

ihtiy

ları

(

a

ç

lık

,

uyku

s

uzluk

,

g

ü

ve

n du

y

gu

s

u

g

ibi

)

v

e

bunların

g

iderilm

es

i

o

lu

ş

turur

.

L

a

can bunu takip

e

den

e

vr

ey

i d

e

Yan

s

ıtma

/

Ay

n

a

D

ö

n

e

mi

(the Mirror Stageı

ya

d

a

im

gese

l

D

ö

nem

(the lıııagiııarv

Stage)

o

l

a

rak

adlandı

r

ır

ki bu d

ö

n

e

m

beb

in

"

b

en

v

irıin

o

lu

ş

tu

ğ

u

dön

e

mdir

(

L

aca

n,1

977.s,

I

-

2

)

,

Beb

e

k

a

rtık ihti

yaç

l

a

rının

ya

nınd

a

bir t

a

kım

Dil

e

kl

e

r

e

(

D

e

rnand

s)

s

ahiptir

.

Dil

e

kl

e

r

ihti

yaç

l

a

rdan

p

e

k

ç

ok

nden

fa

rklılık

gös

t

e

rir:

ihti

y

açlarda

oldu

ğ

u

gibi Dil

e

kleri

şey

l

e

rle

kar

ş

ılamak

o

la

s

ı

d

ildir

,

ç

ünkü

beb

e

ğin

Dilekleri

onun

s

ev

g

i

ihti

y

a

c

ının

bir

g

ö

s

ter

ges

idir

.

Dol

ay

ı

s

ı

y

İa

bir Dile

ğ

in

h

e

defi ol

a

n

ş

e

y ç

o

c

u

ğa

ve

rilinc

e

çoc

uk

h

e

men

b

k

a

bir

şey

i

i

s

t

eye

bilir

.

Ç

ünkü

o

nun

as

ıl

a

macı

k

a

r

ş

ıd

a

kind

e

n

il

g

i

ve ş

efk

a

t

a

l

a

bilm

e

ktir

.

diğ

e

r bi r de

y

i

ş

l

e

o

nun Dil

e

kleri

yor

uml

a

nm

a

lıdır

(Sa

nıp

,

1

992,5,

67

-

68

).

B

e

be

ğ

in bu

s

ür

ec

i

y

a

şaya

bilm

es

i

i

ç

in

,

ö

n

ce

kendi

s

inin

ann

es

ind

e

n

f

a

rklı

bir

va

rlık

o

ldu

ğ

unun

bilin

c

in

e

va

rm

as

ı

,

h

a

tta

e

trafında k

e

n

d

ind

e

n

farklı şeylerin

o

ldu

ğ

unu

algıl

aya

bilm

e

si

ge

rekir

.

Bu. kendind

e

n farklı olanın

, "

diğeri

"

(other)

kavr

a

mının

k

a

fa

s

ında

o

lu

ş

ma

s

ür

e

cinin b

langıcıdır

ay

z

amanda

,

Bu f

a

rkınd

a

lık

z

amanl

a o

nd

a

e

ndi

şe

ya

r

a

tır

ve G

er

ç

ek

evresinde

oldu

ğ

u

g

ibi

ge

n

e

a

nn

es

i

y

l

e

b

ü

t

ü

nl

rn

e

k

i

s

t

e

r

.

Bu bütünl

me

,

"diğer'"

in al

g

ılanm

aya

b

l

a

m

as

ından

so

nr

a

ol

a

n

a

ksızdır

a

rtık. An

ca

k Yan

s

ıtma dön

e

minde

b

e

b

e

k bu

"

di

ğe

ri

"

k

av

ramını

y

ok ed

e

r

e

k annesiyl

e

yaşadı

ğ

ı tamlık hi

ss

ini

ye

niden

y

akal

a

m

ay

a

ç

abalar

.

Bu olanak

s

ızdır

çünkü özne

/

n

e

sne

(subj

e

ct

l

obj

e

ct)

ya da ben ve

(5)

OSBORNE'UN ÖFKE'sİNE LACANCI BİR YAKLAŞıM 87

diğeri (self and other) sürecine girmiştir artık. Dolayısıyla çocuğun

Dilekleri bu bütünlük hissini yeniden yakalabilmek için başarısız girişimlerdir aslında. Ağladığında annesinin vereceği şey (meme ya da emzik) onususturamayabilir çünkü o başka boyutta bir karşılık istiyordur.

Bu dönemgenellikle altıncı ve onsekizinci aylar arasındadır.

Bu dönemi Lacan'ın imgesel ya da Yansıtma dönemi olarak

adlandırmasının nedeniyse, çocuğun benlik kavramını aynadaki yansısına (ki bu anneimgesinin eğretilemesidir) koşullu olarak oluşturabilmesidir.

Diğer bir deyişle. annesine bakarak kendini tanımlar ve Lacan bebeğin yansısında kendini tanımlaması deneyimini "görünen dünyanın"

başlangıcı olarak nitelendirir (I 977.s.3). Annesi onun kendini bütünsel

olarakalgılayabilmesi için birayna görevi görür. Burada Lacan-"ben'''i algılama- bilinç sistemi yada gerçeklik ilkesi üzerinekuramlara karşı çıkar ve aslında "ben"'in tamamiyle yanılsama (mecorınaissance) ürünü

olduğunu savunur (I 977 ,s. 6). Çünkü aynada algılanan bütünsellik hem

özünden uzaklaşma (alienation) hem de imge merkezli olduğu için bir yanılsamadır.

Çocuk hala toplumsallaşmamıştır. Bu evreyi çocuğun

toplumsallaşmasını, Simgesel yapının bir parçası olabilmesini olası kılan

Oidipal dönem izler:

"Ben:' anne ile ikili ilişkiyi izleyen. başlangıçta bu ilişkiyle birlikte

artık bir yabancıya. yani babaya bir rakip olma şeklinde yöneltilen

saldırganlığı da yeniden üreten Oidipus çatışmasında kristalize olacaktır.

Başkasının, ben'in ve nesnenin oluşturduğu üçlü. bu çatışmanın

sonucundan doğacaktır. Oidipus , "özdeşteşme-kiml ik kazanma'

bakımından özne'nin yeniden elden geçmesine, aynı cinsten ebevcynin imagesunun içselleştirilmesi yoluyla ikincil bir özdeşleşmeye neden olur.

Ancak bu ikincil özdeşlcşrne , eğer bu özdeşleşmelerden ilki özneyi

sürekli kendisiyle rekabet halinde bir özne şeklinde yapılaştırmak

suretiyle gerçekleşmiş ise mümkün olur.

(Lemaire, i996,s.i57)

Simgesel yapı aynı zamanda dildir. Çocuk kendine "ben" diyebilmek

ve "ben'''ini oluşturabilmek için dili kullanmak zorundadır. Bu ise toplumun içinde bulunduğu epistemik yapının çocukta kodlanması

sürecinin başlangıcıdır.

Oidipal dönemin başında çocukta hala güçlü bir şekilde anneyle bütünleşme isteği, onun karnında kendine sunduğu korunaklı oıtama

(6)

88 ~. BIRl.iK

vazgeçilmez olmak. annesinin bilinçaltıldaki Fallus özlemini kendisi

gidermek ister (1977.s. 289). Ancak bu isteği karşısında kendini hadım

etmekletehdit edenbabasınıbulur ve baba yoksun bırakıcıolarak iki yönlü müdahele eder: "Iç [ocuğu arzusuııun nesne inelen

yo

k

s

un

b

ır

ak

ır

ve

anneyi fallik nesnedenyoksun bırakır" (Lemaire , i996.s. 159).

Burada baba sözcüğünüçift katmaniı almak zorundayız. hem çocuğun

kendi babasıhem de ataerkil toplumun temel yapılanma ilkesi olan. oııun

değer yargılarını oluşturan otoritesini

ı

tlıe Nanıe-of-ılıc-Faılıerı

düşünmeliyiz. (ocuğu hadım etmekle tehdit eden babanın kişiliğinele

toplumdur aslında:

Babamu );ısa~ı ilc annesinden .ıynl.m. kastre edilen çocuk. arzusunun k.ıdir-i mutlak ~liclinden \ ;1/.~ı·"llıı:1 i \c bell i hir suurlanmu )asasını kubu] cunclidir: Yani "d;,ik'''ini üxtlcnrnc , i(i~rcııınclidir Baha\a il işkiu

metal'or sayesinde çocuk arnısunu isimlcndirir ve ondan \ a/.~c,;L'r .Ôrvruk unun hakiki arz.usu bilinç dı~ına i ıil mişıir. i~te. dik ~iri~i bcIirtcvcn vuroluşun dııla) ını,ı/. ~cn,cğinc hır sinı~ı' \ c bir );ısağı ikame eden bu

kökensel basunnadrr.

(Lemaire. 1996s. 165)

Buradaki toplumsalotorite boyutundaki Baba dille

ö

zde

ş

l

e

ş

mi

ş

tir

.

çocuğa yaptırımlarını dille ulaşıırır ve kodlar. Bu tehdit aynı zamanda

ensestin

yasa

kl

a

ru

p

ataerkil aile yapısının devamlılığının sağlanması

açısından temel koşuldur. Diğer bir deyişle. içinde yaşadığımız

a

ı

aer

kil

yapı buyasakla varolabilir vekendi Simgesel düzenini/kültürünü devamlı

kılabilir. "Toplumun bir üyesi" olduğunun bilincine varançocuk bundan

sonra içinde yaşadığı toplumun "normlarnu. kanunlarını. tabularını ve

idea

ll

e

rini

"

benirnseyecektir (Lemaire ,1986.s.180).

Oidipal dönenıde çocuk kendini babasının egosuyla

öz

d

l

ıiri

p

annesiyle

b

ü

t

ü

nl

rn

e

k

ister. Dolayısıyla babasının yerini almak istediği

için babasını kendine bir rakip olarak görür ve ondan nefret eder. Burada

babasıyla

öz

d

l

me

s

irıin

nedeni babanın temsil ettiği Fallustur

i

bu

sözcüğü Tura (I996) kültürel egemenliğin. eksiksizliğin. bütünlüğün

simgesi olarak Türkçe'ye çevirir (s.124)1. Baba, oğul için özelliklerine

sahipolunup altedilmesi gereken bir hedeftir. Yani hem ulaşılması hem de

yok edilmesi gereken bir hedef. Annesiyle arasında duran bir engeldir.

Annesinin kendisine vermesini istediği pozisyonu verdiği bir rakiptir.

Zaman içinde oğul babasını alt

e

d

e

rn

eyeceğ

ini

anladığı için anneyle anne

(7)

OSBORNE'UN ÖFKE'sİNE LACANCI BİR YAKLAŞıM 89

erteler. Babasına duyduğu nefreti bastırır ve onu kendine model alır. Diğer bir deyişle babasının otoritesine boyun eğer. Bu aynı zamanda ataerkil topl um un otoritesine bir boyun eğiştir. Erkek çocuğun kendi özünü bastırıp, topluma entegrasyonu, toplumun oluşturduğu epistemik yapının bir parçası olma sürecine girmesidir. Kendi özüne yabancılaşıp ya da onu bilinç altına itip ataerkil toplumun Simgesel düzenine geçişidir. Toplum bunu çekirdek aile içinde önce baba ve dil aracılığıyla başarır. çocuğun dili iyice öğrenmesi de zaten Oidipal dönemin sonlarına rastlar.

Oidipal dönemde anne ile baba arasındaki ilişki de çocuğun Simgesel düzene geçişinde belirleyicidir. Babanın otoritesinin önce anne tarafından tanınması gerekmektedir, aksi halde çocuk Oidipal dönemini sağlıklı yaşayamaz. Lemaire bunu şöyle açıklar:

Fakat babanın insanlığı oluşturan yasanın temsilcisi olarak tanınması için onun sözünün anne tarafından tanınması gerekir. Çünkü babaya ayrıcalıklı konumunu veren üreme işlevindeki rolünün tanınması değil, "söz'''dür.

o

halde baba, anne tarafından erkek ve Yasa'nın temsilcisi olarak tanınırsa, özne, ailenin simgesel yasasını temellendiren Babanın-Adı'na, yanı babaya ilişkin metafora ulaşacaktır. (Babanın-Adı, babaya ilişkin işlevin göstereni, babanın Ötekinin alanına, yani simgesel düzene terfi etmiş biçimidir.)

Eğer çocuk yasayı kabul etmezse ya da anne, babanın söz konumunu tanımaz ise özne fallusla özdeşleşmiş ve annenin arzusuna tabi kalacaktır. (1996,s.161)

Bu süreci Tura (I 996) şöyle özetler; "Oidipal dönem boyunca çocuk, babanın gerçekliğini simgeselleştirerek yani babanın metaforuna, "Babanın

adı

'l

'na

ulaşmakla başladığı süreci Babanın yasasına tabi olmayı kabul ederek tamamlar ve kültürel bir "özne" kimliğini kazanır" (s. i3 I).

Bütün bu söylenenler ışığında Jirnrny'yi değerlendirecek olursak görürüz ki onun Oidipal dönemi pek de sağlıklı geçmemiştir. Jimmy babasına acır , annesine de babasına yeterli ilgiyi göstermedi ği için düşmanca duygular besler. Annesi onlara duyarsız kalmakla babasına (aslında kendine) ihanet etmiştir. Babasına acıması da Jimmy'rıin babasını bir otorite

/g

ü

ç

figürü yani Fallus olarak almadığının bir göstergesidir. Diğer bir deyişle annesiyle arasındaki o güçlü bağı koparabilecek, bunun için de Jimmy'nin kendine model alabileceği, özdeşleşebileceği bir babası

(8)

90

N. BİRLİK

olmamı

ş

tır

.

A

ral

a

rındaki

üçlü ili

ş

kid

e

ann

e

F

a

llu

s

'

un

s

im

g

esi

olm

ay

ı

s

onun

a

k

a

d

a

r b

armı

ş,

bu da ata

e

rkil kültürün

a

il

e i

çinde k

o

dl

a

nma

s

ını

e

n

ge

ll

e

mi

ş

ti

r.

Aslında

Jimmy

'

rıin

baba

s

ının

İ

s

p

a

n

y

a

'

daki

sa

v

aşa

ka

t

ılm

a

k

ü

ze

r

e

ülk

ey

i

v

e a

il

es

ini t

e

rk

e

dip orad

a ya

r

a

l

a

nm

as

ı

,

s

onr

a

d

a

ölm

e

si

bu d

erlendirme

y

i

destekler

g

örünü

yo

r

.

İ

s

pan

ya'

d

a

ki

ze

ne

k

ar

ş

ı b

latıl

a

n i

ç sa

v

aşa

katılmak üzere

Birl

ik

Kır

a

llı

ğ

ın

b

i

r

v

a

t

a

nd

ı

o

l

a

r

a

k

g

itm

es

i

,

b

a

basının d

a

içinde

yaş

adığı Sim

ges

el dü

ze

nde k

e

ndini p

e

k

ev

ind

e

hi

sse

tm

e

diğinin

bi

r

kanıtıdır

.

Diğer bir d

ey

i

ş

l

e,

Jimm

y

n

i

n

b

a

b

as

ı

d

a za

t

e

n t

o

pl um

a e

ntegr

e

ol

a

mamıştır

(th

e

N

a

me o

f

th

e Fa

th

e

r

ya

d

a

t

o

plum

sa

l

o

t

or

iteyi

se

ll

tirememi

ş

tir

).

A

nn

es

i

yse

tam

t

e

r

s

i

bir

konumd

a

dır

,

İn

gi

li

z

toplumundaki

sos

y

al hi

ye

rar

ş

i

y

i

ö

z

ü

r

n

se

mi

ş ,

s

ınıf

atl

a

m

ak

i

st

e

y

e

n

,

koc

as

ı bunu ba

ş

aram

a

ğ

ı

i

ç

in onu

yaşa

md

a

b

aşa

s

ı

z

olmakl

a

s

u

ç

l

aya

n

bir k

a

dındır

.

İçinde

y

a

şa

ğ

ı

kültürün

çe

li

ş

kil

e

rind

e

n

rah

a

t

s

ı

z

olma

ya

n,

bu kültürün

gücünd

e

n

pa

y

alm

ay

a

ça

şa

n

biridir

.

Aşağ

ıd

a

ki

a

lıntı Jimmy

'

nin

b

a

ba

s

ı ve

a

nn

es

i

y

l

e

ol

a

n

s

ır

a

ş

ı ili

ş

ki

s

ini

ıkl

aya

n

g

ü

ze

l b

i

r örn

e

ktir

:

Tam on iki a

y

bo

y

unc

a,

babamı ölürk

e

n

s

e

y

r

e

ttim

.

10

yaş

ınd

ay

d

ı

m

o

za

m

a

n

.

İ

s

p

a

ny

a'

daki

sava

ş

tan

dönmü

ş

.

Orad

a,

A

ll

a

ht

a

n

k

o

rk

a

n

b

a

z

ı

kib

ar

b

ey

l

er

onu ö

y

l

e

b

ir

hale

ge

tirmişl

e

rdi

ki

,

d

a

ha f

az

l

a yaşaya

c

a

k

durumd

a

d

ildi

a

rtık

.

H

e

rkes biliyordu bunu

-

hatta b

e

n bil

e.

A

m

a

bili

y

or mu

s

unu

z,

buna aldı

r

an tek ki

ş

i bendim

.

..

Ail

es

i t

e

d

i

r

gi

n

o

lu

y

or

,

u

ta

yo

rdu

s

anki

bu

m

e

sel

e

d

e

n

.

U

t

a

n

ç

ve

tik

s

int

i

du

y

u

yo

rl

a

rdı

.

..

.

A

nn

e

m

e

g

elin

c

e

,

t

e

k dü

ş

ünebildi

ğ

i

g

e

rçe

k

,

h

e

r k

o

nud

a

ya

nl

ış

h

a

r

a

k

e

t

ede

n

bir

a

dam

a

hayatını

a

d

a

mış

o

ldu

ğ

u idi

.

Ann

e

min

i

ş

i

g

ü

c

ü

, ze

n

g

inl

e

rl

e

d

os

t olmay

a

ç

a

ş

m

a

ktı

.

.

.

Mod

aya

u

ya

n

,

ş

ık

çe

ki

c

i

in

sa

nl

a

rl

a

.

.

.

B

unun i

ç

in

ya

r

a

tılmıştı o

.

Bu

a

t

l

e

r

indeki zav

a

llı

,

yenilmi

ş

insanı

;

küçük

,

ürk

e

k b

i

r ç

o

cukt

a

n

b

k

a

dinli

ye

n

yo

ktu

.

Uf

ac

ık

y

atak odasınd

a

s

aa

tl

e

r ..

.

saa

tl

e

r

geç

irirdim

.

Uz

un u

z

un konu

ş

urdu

b

e

niml

e.

Anlattıklarının

a

ncak

y

a

r

ı

s

ını

a

nl

ayab

il

e

n

bu

y

alnı

z, şa

şkın

,

korku i

ç

indeki

küçük

ço

cu

ğa

h

ay

atından

n

e

k

a

l

d

ı

ysa

anl

a

tırdı

.

Bütün du

y

abildiğim

;

umut

s

uzluk

v

e

acı

y

.

Bi

r

de b

ayg

ın

,

ha

s

t

a

lıklı k

o

kusu

ö

len bir adamın.

Anlı

yor

musunu

z, ç

ok erken

y

a

ş

ta ö

ğ

rendim ben ö

f

kenin ne oldu

ğ

unu-öfk

e

nin

v

e

ça

r

e

si

z

liğin.

Artık hiç unutamam onu

.

..

..

(

s,

78

-

7

9

)

Baba

s

ını

ö

lürken

seyrettiği

için kendine

a

c

ır

,

bu

y

ü

z

d

e

n

k

e

ndinin

di

ğe

rl

e

rine

re d

a

ha a

y

rıc

a

lıklı oldu

ğ

una inanır

.

Bu d

e

ne

y

im onu

öy

le

s

in

e

(9)

OSBORNE'UN ÖFKE'sİNE LACANCI BİR YAKLAŞıM 91

y

ok

sa

i

ç

inde barındırdığı

baba

f

ikri

y

l

e özde

ş

otorite

y

a da merk

e

zle özde

ş

olan

S

imgesel Baba

(

t

h

e Name of the Fath

e

r

)

mı o

l

du

ğ

unu

ç

o

ğ

u k

e

z

ay

ırt

ed

e

m

ez

.

Y

aşa

ma karşı du

y

du

ğ

u

bütün hıncını bu dene

y

im

e

t

e

mell

e

ndirir

Jimm

y

.

A

nn

es

ind

e

n

öle

s

i

y

e nefret ed

e

n Jimm

y

,

bu nefretini

yaşa

mınd

a

ki

di

ğe

r

k

a

dınl

a

r

a

da t

ır

.

Örne

ğ

in

Alis

o

n

hakkındaki

düşün

ce

l

e

rini

C

lif

f

'

e

ıklark

e

n

bir dü

ş

manından

s

ö

z

edi

y

or

g

ibidir:

Öyle rnünasebctsizdir ki. Her gece aynı şeyleri tekrarlamasını seyretmek

zorundayım. Kendini yatağa atışı ....sanki birinin suratına hasıyormuş gi bi. Perdeleri gürültüyle kapayışı. .. O kendine has. küstah ve yırtıcı tavırlarıyle yapar bunları. Denize bir savaş gemisi indirir gibi. Kadınların ne kadar gürültürü olduklarını fark ettin mi? Ya da tuvalet masaları başında seyrettin mi hiç onları') Silahlarını düşurüşlerini . kuıulanru , fırçalarını, rujlarını gürültüyle alıp koyuşiarını gördün mü? ...

Ben geceler boyu soyrettim bunları. Bir kadıııı yatak odasındaki aynanııı önünde görsen hemen anlarsııı ne usta bir kasap olduğunu. Hiç pis , ihtiyar bir arabı ,kuyruk yağıyla kıkırdak karışımı yemeğinc parınaklarını daldırırken gördün mü? İşte tam ona benziyor. Allahtan çok kadın cerrah yok yeryüzünde. Yoksa o ilkel eller barsaklarınızı bir anda ortaya dökerdi. Hop! Dışarı çıkarıverir. Pudrayı kutusundan çıkarır gibi. HOPI Geri tıkıştırır, masasınııı üzerindeki pudra gibi .

....Barsaklanruzı saç tokaları gibi yerlere saçardı. Böylesine gürültücü ve beceriksiz olabilmek için insanııı duyularından tamamen yoksun olması gerekir. (s,26-27)

B

u n

ef

r

e

t ö

y

l

es

in

e

y

o

ğ

undur

ki

,

bunun aslında tam t

e

r

s

i bir du

yg

u

y

u

d

e

rin bir se

v

gi

y

i

y

a da se

vgi

ihti

y

acını ifad

e

ettiği s

a

s

ın

a

k

a

l

ırı

z çoğ

u

k

ez

.

K

e

ndine

seçtiği

z

arkada

ş

ları

y

a da e

ş

i

bu

t

e

zimi

z

i

do

ğ

rul

a

r

nit

e

likt

e

dir

.

Alison

'

dan

önceki kız ark

a

d

ı kendisinden

on

y

a

ş

y

ük bir

ann

e

figürüdür

.

Ali

s

on

'

la

o

l

an ili

ş

ki

s

ine

gelince o da pek f

a

rklı

say

ılma

z

.

Ali

s

on

,

Jimmy

için her zaman

sözlü

t

aeizde

bulunduğu

,

h

e

r fır

sa

tt

a

aşağ

ıl

a

dığı

,

içinden geldiği sınıftan do

l

ayı

(Alison

üst ort

a

t

a

b

a

k

a

d

a

n

gelmekt

e

dir)

hep imalı gönderm

e

l

e

rde

bulunduğu

,

kendi

ihtiy

a

çl

a

rını

gid

e

rmek için ku

l

land

ı

ğı

bir kadınd

ı

r

.

Alison'u

oyun içinde hatırladığımız

en çarpıcı

sahneler

zaten onun ütü yaptığı

ya da Jimmy'ye

bir

ş

eyler

getirdi

ğ

i

s

ahnelerdir

.

ilginçtir

ki

,

Jimmy

ve Alison

'

un

ara

l

ar

ı

nda

du

y

gusal

ve cinse

l

bir

yo

ğ

unl

manın

olabilmesi

için ya Al

i

son

'

un

çok za

y

ıf olması (Jimmy

ve

Cliff

kavga

ederken

Alison

'

u

n

ineinmesinden

sonra

y

a da o

y

unun

(10)

92 N. BİRLİK

ona yalvarm

as

ı ö

r

nekl

e

rinde

o

l

duğu gibi)

y

a da sür

e

kli o

y

nadıkları

oy

unu

t

e

kra

r

l

a

mal

a

g

e

rekm

e

ktedir

.

A

y

ı

l

ar

v

e S

i

ncapl

ar

ol

a

rak

a

dlandı

r

dıkl

a

bu

o

y

un

,

Jimm

y'

nin

k

e

ndini bat

ı

toplumund

a

ki

A

y

ı im

ges

i

y

l

e

(

bu

as

lında

b

k

a

bi

r Fa

llu

s i

mge

s

idir

)

ve Ali

so

n

'

un

d

a s

in

ca

p

(ürkek, zayıf, yardıma

muht

) im

ges

i

y

l

e

özdeşl

m

es

iy

l

e

o

l

asıdır

.

Bu o

y

un d

a a

slında

ço

cu

ğ

un

e

rken

y

a

ş

t

a

tanık olduğu anne

-

baba

rol

l

e

rind

e

n

pek f

a

rklı d

ildi

r

.

Ay

ı

i

m

ges

i

a

t

aer

kil

a

il

e

z

eninde

bab

a

nın

s

img

e

l

e

di

ğ

i

Fa

llu

s

p

oz

is

yo

nu

y

l

a,

S

incap im

ges

i d

e a

nn

e

nin simg

e

l

e

di

ğ

i

e

d

i

l

ge

n p

o

zi

sy

onl

a

ö

rt

ü

ş

ü

r

.

Laca

n

'a

g

ö

re

, ço

cuk

a

nn

e

içi

n

Fallu

s

olm

a

k i

s

ter

, t

ıpkı bu

o

yund

a

o

ldu

ğ

u

g

ibi

.

A

nc

a

k bu

fa

nt

az

i bit

er

bitm

ez A

l

i

s

on Jimm

y iç

in n

ef

r

e

t

e

dil

ece

k bir

k

ad

ı

n

oluverir

.

O yalnı

z

ca Jimmy

'

nin

ihti

y

a

ç

larını gid

e

rm

e

k için

va

rdır

a

r

t

ık

.

A

li

so

n k

e

ndi

s

ini t

e

rk edince Jimm

y

p

e

k de

üz

ül

r

n

ü

ş

rünm

ez

ve o

nun

yeri

n

e

A

l

iso

n

'

un

ç

o

k

ya

kın

arkadaşı

He

l

e

na

'y

ı

geç

i

r

i

ve

r

i

r

.

H

e

len

a

Alis

o

n

'

d

a

n

bira

z

daha

g

ü

ç

lü olm

a

s

ı

n

a

ra

ğ

men

evd

e

ki

t

e

m

e

l

r

ev

i

Jirnm

y'

rıin

i

hti

yaç

larını

g

idermektir

g

en

e.

Jirnm

y

'

r

ıin

bi

r

ka

ç s

a

a

t i

ç

ind

e

H

e

len

a'y

la

y

eni bir ilişki

y

e

b

l

a

y

ı

v

e

rme

s

i

ird

e

l

e

nm

es

i

ge

r

e

k

en

bi

r

nokta

d

ır

.

Jimmy

Oid

i

p

a

l

dönemini

s

a

ğ

lıklı

yaşay

am

a

ğ

ı

i

ç

in

h

a

l

a

Y

a

nsıtma d

ö

nemind

e

ki

dürtü

l

erinin

es

i

ridir

.

Bu

y

üzd

e

n k

e

ndi Dil

e

k

l

erini

k

arş

ıl

a

y

a

c

a

k

b

i

r kadın olm

a

dan

yaşa

y

abilme

s

i

ol

a

n

aks

ı

z

gibid

i

r

v

e

bu

k

a

d

ı

nın

A

li

s

on

y

a da Helen

a

o

l

mas

ı

onun i

ç

in

as

lınd

a ço

k da f

a

rk

e

tm

ez

.

Ancak bu ili

ş

ki

o

nu pek de mut

l

u

e

tmez

ç

ünkü

Y

a

n

s

ıtma d

ö

nemind

e

ki

çoc

uğun

a

nne

k

a

rnın

a

dönm

e

ist

e

ği

Jimm

y

'

d

e

Ali

s

on

'

un

k

ar

n

ı

nd

a

k

ay

bolm

a

,

y

ok

o

lm

a

k

o

rku

s

unu

da

barındırır.

Jimm

y'

nin

Ali

s

orı

'

a

s

öz

lerinden

s

unul

a

n

aşa

ğıdak

i

alıntı

l

a

r bu fikri d

es

tekl

e

r ni

te

likt

e

dir

:

-Biliyor musunuz, kendi isıeğimle olmadığı zaman sevişmenin o büyük hazzını tadamam ben. Onun da kendine has bir şehveti olmadığını söylemek istemiyorum. Bir piton yılanının şehvet i vardır onda. Bütünümle yutar beni her seferinde, sanki kocaman bir tavşanmışım gibi. İşte buyum ben! Karnındaki şişkinlik ' Bunun ne olduğunu merak ediyorsan söyleyeyim: Benim o! Oraya diri diri gömülmüş olan; çıldıran: o kıpırtısız karanlık rünelde boğulan varlık benim! Hiç bir ses, bir ürperiş bile yok. Tek bir kıpırtı bile. Bu hazmedilmesi güç yığının, o şişkin , doymuş işkembede bir hareket uyandıracağını sanırsın. Ama hayır, öylece durur o!..Uykuya dalar ve sindirir beni ... Ben tamamen yok oluncaya kadar ... (s.47)

Jimmy

'

rıin

ideal

k

a

dın

tipin

i

n

A

l

ison

tar

a

fından

t

a

nımlanm

as

ı

da

y

ukarıdaki

alıntılara

katkıda

bu

l

unma

s

ı

adın

a

il

g

in

ç

tir

;

"

[blizler

e

hi

ç

b

e

nzeme

y

en

birini istiyor o

.

Ne olduğunu

i

y

ic

e

bilemi

y

orum

.

Bir Yunanlı

(11)

OSBORNE'UN ÖFKE'SİNE LACANCI BİR YAKLAŞıM 93

Daha önc

e

d

e söz

ü

e

dildi

ğ

i

g

ibi

,

toplum

epi

s

t

e

mini

b

ir

ey

l

e

r

e

dil

a

r

ac

ılı

ğ

ı

y

l

a be

nim

s

etir

,

di

ğer

bir d

ey

i

ş

l

e

kodl

a

r

.

Sim

gese

l dü

ze

n

e g

iri

ş

l

e

d

i

l

e

dimi

a

r

as

ınd

a

birebir par

a

lellik v

a

rdır

.

T

ur

a

'

nın

da if

a

d

e e

tti

ğ

i

g

ibi

,

"

b

ir

söz

,

a

nc

a

k b

e

lli bir k

o

numda

a

nl

a

m

k

aza

nır

ve söz

k

o

nu

s

u

k

o

num

d

a

b

i

zzat söy

l

e

min

k

e

ndi

s

i

ka

d

a

r

s

im

gese

l

m

a

h

iye

tt

edir"

(s.

ı

20).

Jimm

y

du

rma

d

a

n

k

o

nu

ş

u

r,

bi

r şey

l

er ya

pm

a

kt

a

n

söz

e

d

er

,

e

t

raf

ı

ndaki

l

e

ri

sözc

ü

k

b

o

m

ba

r

d

ı

ma

nın

a

tut

ar,

h

a

tt

a o

nl

a

rı bun

a

ltır

.

A

li

so

n

'

un

birin

ci

pe

rd

ede

Jirnm

y'

n

in

hi

ç d

urm

a

d

a

n

ya

ptı

ğ

ı konu

ş

mal

a

r

a

göste

rdi

ği

t

ep

k

i şöy

l

e

dir

:

"A

l

la

hırn

! Eğe

r

s

u

s

m

azsa

d

e

lir

eceğ

im

ş

imdi

"

(s.

24

). A

m

a J

i

m

m

y ey

l

eme

geçi

r

e

m

ez

d

e

dikl

e

rini

.

Öy

le

ço

k k

o

nu

ş

ur ki

,

söz

cükl

e

r

i

he

rh

a

n

g

i

b

ir

şey

ifade e

tm

ede

n

h

ava

d

a as

ılı k

a

lır

,

A

li

so

n

'

un

b

a

b

as

ını

n

d

a ded

i

ğ

i

g

ib

i

o

nl

a

rd

a

n

"

ay

b

ir

lisanda"

konu

ş

u

r

Jimm

y

(s.87)

.

Karıs

ı

A

li

so

n

'

un

tepk

i

s

i

zl

i

ğin

in

n

eden

l

e

rind

e

n

biri d

e

budur

.

Jimm

y'

n

i

n

sözc

ükl

e

r

i

a

r

t

ı

k b

ir

şey

i

fa

d

e e

tm

ez

on

a

,

i

ç

l

e

ri

b

o

şa

lmı

şt

ı

r.

Ya d

a sözc

ükl

er

i

bi

r a

nl

ama

ul

aşa

m

a

d

a

n

y

it

er g

id

er.

Sözc

ü

k

l

e

rin

nd

e

rm

e

y

ap

t

ı

ğı b

i

r

m

e

rk

ez ya da

i

n

d

e bar

ın

d

ı

ğ

ı

b

ir

ep

i

s

t

e

mik

çe

r

çeve

y

oktur

.

Ji

mm

y

'n

i

n

sözc

ükl

e

r

i

nin

bi

r s

ür

e so

n

ra a

nl

a

m

ı

y

i

t

irm

es

i

as

lınd

a o

nun

e

p

is

t

e

mik

ya

pının

pe

k d

e

i

çi

n

e g

i

re

rn

e

di

ği

ni

des

t

ek

l

e

r

.

S

ür

e

kli k

o

nu

ş

mak

,

a

m

a ge

n

e

d

e ke

nd

i

ni i

fa

d

e

edecek sözc

ükl

er

i

b

ul

a

m

a

m

a

k

,

yaşa

ğ

ı

h

aya

l

kırıklı

ğ

ı

y

l

a da

h

a

d

a

ço

k

k

on

u

ş

m

a

k ..

.

Jimm

y'

nin

k

a

d

e

ridir

bu. Bu

e

pi

s

t

e

m

i

k

ya

p

ıy

ı

e

l

eşti

r

rne

k

,

rpa

l

ama

k i

çi

n

ara

d

ığ

ı

sözc

ük

l

eri bu

ya

y

l

a

ö

zdeş bu d

il

de za

t

e

n

b

ulm

as

ı

o

l

as

ı d

il

di

r

.

B

u

e

pist

e

mik

ya

var

ğ

ını

s

ürdür

eb

il

me

k

i

n,

k

e

ndini

ç

ü

r

üt

ecek,

r

p

a

l

ayaca

k

sözc

ükl

e

r

e

sa

n

s

ür k

oy

mu

ş

tur

.

İç

in

de yaşad

ı

ğı

s

im

gese

l

ze

nd

e

bir duru

ş

i

ye

r

edi

n

e

m

eye

n

ve bu

yüzde

n

de acı d

u

ya

n Jimm

y

mutlulu

ğ

u

A

l

iso

n

'

l

a

oy

n

ad

ı

ğ

ı

Ay

ıl

a

r

ve

S

i

ncap

l

ar

oy

u

n

und

a

b

ul

u

r

.

Y

a

ni L

a

c

a

n

'

ın Y

a

n

s

ıtm

a dö

n

e

m

i

tanım

l

a

r

ken

kull

a

n

d

ı

ğı

sözc

ü

ğ

ü

kull

an

ır

sa

k

bir

ya

nıl

g

ı

i

ya

n

s

ım

a

i

Im

ago'da

b

ulur

.

Yal

zca b

u

oyu

nu

oy

n

a

r

ke

n

se

v

g

i dolu bir

a

d

a

mdı

r

,

o

n

u

n

d

ı

ş

ınd

a sa

ldır

ga

n

ve geç

im

siz

dir

.

A

li

so

n n

ede

n

Ay

ıl

a

r v

e S

in

c

apl

a

r

oy

unu

na baş

l

adık

l

a

şöy

l

e a

nl

a

r

:

Her şeyden kaçmanın tek yoluydu. Kurtuluş yolunu, birbirimiz için birer hayvan olmakta aramamız; kutsallığına inanmadığımız bir dinin

papazlığını yapmak gibi bir şey. Küçük, tüylü beyinleri olan küçük, ıüylü yaratıklar haline geliveriyorduk hemen. Birbirlerine süssüz , ilkel,

içten bir sevgiyle bağlı yaratıklar. .. İki kişilik, küçük, rahat kafeslerinde yaşıyan oyuncu, tasasız yaratıklar ... İnsan olmanın acısına dayanamıyanların denge sağlıyabilmek için buldukları aptalca bir yol bu.

(12)

94

N. BiRLİK

Ali

s

on

'

un

geri

ge

li

ş

inden

s

onra

bu

ik

i

ka

h

rama

n

ya

şa

dıkl

a

rını

sorgulama

l

arı

b

e

k

l

en

ir

ancak oyun gerçeklerden

kaçmak iste

y

en Ali

s

on

'

l

a

Jimrnynin

Ayı ve Sincap rol

l

erine

bürünüp

arad

ı

k

l

arı mut

lul

uğu

s

a bir

s

ür

e

li

ğ

ine d

e

o

l

s

a

y

akal

ay

abildik

l

e

ri

b

ir

sah

n

e

y

l

e sonlam

r:

Jimmy: Ayı inimizde. sineap yuvamızda beraber olacağız. Balla, Imdıkla

bcslenece ğiz. Bir yığın fındıkla. Şarkılar söyleyeceğiz kendimiz için.

Sıcak ağaç kovuklaruu , gizli mağaraları , güneşin altında uzanmayı

anlatan şarkılar. Sen o koca gözlerini pestumdan ayırrnayacaksm hiç.

Pcrıçelerirni düzgün tuımama yardım edeceksin. Ben biraz ihmalkar.

yaramaz bir ayıyım çünkü. Ben de o ipek gibi yurnuşacık tüylü

kuyruğunu pırıl pırıl yapınana yardım edeceğim. Çünkü çok güzel bir

sincapsın sen. Ama benim gibi sen de çok parlak değilsin. dikkatli

olmalıyız onun için. Her yerde zalim, çelik tuzaklar var. Çılgın, yaramaz.

ürkek hayvancıkları bekliyor değil mi?...Zavallı sincaplar! Alison.Zavallı ayılar ...Oh, zavallı ayılar! (s,134-135)

S

onuç

ol

a

rak

,

Jimmy

'

yi

L

a

c

a

n

'

in

ge

l

i

ş

im

e

vr

e

lerine

gör

e

de

ğe

rl

e

ndirdi

ğ

i

mizde

diy

e

bi

l

iri

z

ki

,

Jimmy

k

e

nd

i

ni

içind

e

bulundu

ğ

u

e

pi

s

tem

i

k

y

apın

ı

n

b

ir

parç

as

ı

olar

a

k

gör

e

m

ez

ve onun

bu

a

yrık

s

ı

l

ı

ğ

ı

s

aldırganca

t

utumunda

i

fad

e

bulur

.

H

e

r

ş

ey

e

ve h

e

rk

es

e kar

ş

ı

yön

e

l

tti

ğ

i

bu

s

aldırg

a

n

l

ıktan

ancak Yansıtm

a

dön

e

minde

a

nne i

l

e ço

cuk ar

as

ınd

a

kurul

a

n

s

imbiot

i

k

il

işki

y

i

y

e

ni

den

yakala

y

abi

l

diği

Ayı

l

ar ve

S

incaplar

o

y

ununu

o

y

nark

e

n

kurtulabilir

.

Bu da Lacarı

'

a

g

öre

,

Yan

s

ı

tma dönemini

S

im

g

e

se

l

z

ende yeniden yaratma

girişim

i

dir

ve Jirnm

y'

n

i

n

,

Simges

e

l

düz

e

nd

e

ki

Baba

'

nın Yasa

s

ın

ı

s

e

l

le

ş

tiremediğini

gösterir

.

KAYNAK

Ç

A

:

Hayman. Ronald. (1979). British Theatre sil/ce 1955. Oxford: Oxford University Press. Lacan, Jacques. (1977). Ecrits A Selection .Fransızca'dan çev. Alan Shcridan.

(13)

OSBORNE'UN ÖFKE'sİNE LACANCI BİR YAKLAŞıM 95

Lacan, Jacques. (1988).Tlıe Seıııiııar ofJacques Lacaıı: Book 1/. Ed. J.A. Miller. New York: W.W. Norton.

Lernaire ,Arıika. (1996J."Sinıgesel'e Girişte Oidipusun Rolü," Freud'dan Lacan'a

Psikaııaliz . Saffet

Murat Tura. İstanbul: Ayrıntı Yayınları. s,153- i

n

.

Lenıai re. Anika. (i 986) Jacqııes Lacan . Fransızca' dan çev. Dav id Macey.

London:Routledge &Kegan Paul Ldt.

Osborne ,John. (1972). Öfke. İngilizce'den çev. Nuran Emrcn. Ankara: Milli Eğitim

Basınıevii

Sanıp. Madan. (1992). Jacques Lacan .Heruel Hcmpstcad , Herıfordshire: Harvester

Wheatsheaf. Tura. Sarret Murat. (1996). Freııd'daıı Lacana Psikanalit..İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Nurten Birlik ODTCı Yabancı Diller Eğitimi Bölümü ANKARA [Al ındı: Mart 2004; Düzcltrne :Haziran 2004; Basım onayı: Temmuz 20041

Referanslar

Benzer Belgeler

Fonction du texte cible Fonction méta-textuelle Type de Traduction TRADUCTION DOCUMENTAIRE Forme de traduction Traduction Interlinéaire Traduction Littérale Traduction

Çalışmamızın ikinci bölümünde Necip Asım neşri ile Reşit Rahmeti Arat neşri arasındaki harflendirme, kelime ve kelime grubu farklılıkları tespit edilerek

fıkrasında ise, işçinin itiraz hakkını kullanmasının iş ilişkisi bakımından sonucu düzenlenmekte olup, buna göre, işçi, birleşme, bölünme veya tür değiştirmenin

Çiftehavuzîar da, köşküne civar olan havalide bir giderdiki 18 yaşındaki delikanlı onun yanında halletmiş. İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

Bu tanta­ nalı debdebeli ihtişam günlerini ge­ ride bırakan devirden sonra yapıl­ mış, kışlaya benzeyen, zevksiz ve senelerden beri mektep ve sonra Kandilli

The solution proposed by the team from the production system laboratory of the Industrial Engineering Departement, Widyatama University for the part of the community

Biyokütle kaynağı olarak ormanlardan aralama veya diğer yollar ile elde edilen düşük kaliteli materyallerin yongalama makineleriyle meşcere kenarında parçalanarak daha

Fıskıyenin 3 saat açık kalmasıyla en üst bölme yani V hacimli bölme doluyorsa ikinci bölme yani 3V hacimli bölme. O halde, 12 saatte tamamı dolan en alt bölmenin 4