T U R İ Z M
boğaziçi’ningüzel
Yazan: Ali ARSLANOĞLU
D
ünyanın cenneti, Türklere Allah'ın en güzel hediyesi İstanbul'un yeşilliklerle be zenmiş kırları, her mevsim de değişik manzaralar gösteren, er guvan, akasyalarla süslenmiş tepe leri arasında bülbüllerin bahar şarkı ları söylediği, martıların mavi deniz ve mavi göklerin boşluğunda kanat vurduğu, pırıl pırıl akan ve beyaz köpüklerle kabaran suların bir biri üzerinden atlarcasına sahillerle du dak dudağa geldiği; geceleri meh tabın aydınlattığı, günün beş vaktinde,mü'minlerin Hak'kın huzu runa davet eden ezan seslerinin yankıladığı, leyleklerin göç edip a- ğaçlarında yuva kurduğu, dünyanın keşmekeşinden uzak, ma’sum ça- cukluk günlerimin geçtiği, bir çok ları gerçekleşen tatlı hayaller kur duğum ve burunların koylarla ta mamlandığı eşsiz ve şirin Boğaziçi' nin sade ve sakin, huzûr dolu kö şesi, Karadenizin tuzlu sularını Mar- maraya aktaran, seyrine doyulmaz renkten renge giren denizinin, Boğaz ve İstanbul'a tepeden kanat gererek kucaklayan Boğaziçi’nin incisi, ismi anıldığında, bir sevenin yüreği nasıl titrerse, kalbimi heyecan ürpertileri ile dolduran, ruhumu teshir ederek, kendimden geçiren sevgili Boğaziçi ve Kandilli’m seni övmek benim haddim ve takatimin dışında kalır; seni öven, övmüşde yaratmış.KANDİLLİ AKINTI BURNU
Kandilli de yanan İsmail Paşa yalısı (solda) ve Mehmet Abut yalıları...
İşte bu Kandilli Boğaziçi'nin orta kısmında Vaniköyü ile Anadolu Hi sarı arasında, boğazın dar bir yerin de, Bebek koyuna doğru ilerlemiş yüksek bir burun meydana getirir. Buradan Kandilli akıntısı geçer; A- kıntı burnundaki dirseğin meydana geldiği yerde (Bu günkü deniz fene rinin bulunduğu yer) eskidenberi ge celeri bir fener (Kandil) yakılmasın dan dolayı semt Kandilli ismini al mıştır.
Ancak Tourneford Kandilli bahçesi nin eskiden Bosfor Nicopolis'i adını aldığını, Bithinya'nın bir şehri oldu ğunu yazar.
Kandilli burnu Echaia adı ile zikredi lir ve Gollius, bir megaraliya izafe ten, Kandilli'ye Molterina isminin ve rildiğini nakleder. Dethier ise, güçlü akıntısı sebebi ile Perirrous adını aldığını söyler.
Kandilli akıntı burnunun manzara sının güzelliği dillere destan olmuş tu. Bu sebeple buraya, Hasbahçe de nilen bir padişah bahçesi yapılmış, içi köşklerle süslenmişti. Hasbahçe basamak basamak setlerin üstünde bulunuyordu. Kandilli, ta üçüncü Sultan Murat tarafından kurulan Sa raylar, Kasırlar, Köşkler, yalılar ve bunları çeviren güzel bahçeler yıllar geçtikçe boy atıp serpilen, güzelleşip gelişen bir kız gibi, imâr görmüş, ilaveler yapılmış, tamir edilmiş,
be-K A N D İ L L İ ’ D E
S A B A H
Şebneme bürünmüş yaşmaklı güller Itır salmada,
Sabah öyle bir andır ki her şey Tanrı’dan nâsip almada. Yarı ölüm hali son bulur birden
Çalar kapıları beklenen saat, Uyuyanlar uyanır, Başlar yeniden hayat. Ortalıkta bir cümbüş Güneş doğar, her yer nura boyanır.
Balıkçılar döner yanaşır rıhtıma Düşünüyorum çocukluğumu
Şükür bahtıma, Uzun yıllar geçti Seneler gün gibi, Mazi ne kadar yakın
Sanki dün gibi.
Kandilli
7 Haziran 1957 Ali Arslanoğlu
(*) AK Arslanoğlu’nun Bulutlardan Bir Duvar (1960) ¡simli Şiir kitabından.
zenmiş, süslenmiş, canlanmış ve ol gunlaşmıştır.
Üçüncü Sultan Murat (1546-1595)
İmparatorluğun Şevket ve azametine hazırca konmuş bir hükümdar idi. Boğaziçi’nin ' bu esintili ve akıntılı bahçesine sık sık gelirdi.
Bir rivayete göre Dördüncü Murat (1612-1640) tzun bir serviiyi kandil lerle donattığı için buraya Kandilli bahçe denmiş.
Diğer bir rivayete göre ise yine Dör düncü Murat 1632 Revan zaferinden döndüğünde, kendisi seferde iken daha evvel burada yapılmasını em rettiği köşke gelince, Mehmet ismin deki şehzade’sinin doğduğu haberini alır. Doğum şenliği için bütün sahil saraylar yedi gece kandiller, meş’- aeler ve ateşlerle aydınlatılıp dona tıldığından, kandillerle donatılan bu yere Kandilli ismi verilmiştir. Evliya Çelebi'de Kandilli’yi «Bağ-ı İrem, bağ-ı Cenan» olarak vasıflan dırır.
Yine bir rivayete göre, burada yaşa yan bir papazın bahçesine Göksu mesiresinden dönen padişahlar için yaktığı kandiller sebebi ile Kandilli isminin verildiği nakledilir.
Dördüncü Sultan Mehmet (1642- 1693) ve Birinci Sultan Mahmut (1696-1754) devirlerinde tamir gö ren Kandilli sarayı, bütün ihtimima rağmen artık köhneleşmeye yüz tu t muştur. Bu sebeple Birinci Sultan
Kandilli'nln henüz yanmadan yetmiş iki yıl önce 1908 yılında çekilmiş bir resmi...
Mahmut zamanında Kandilli hasbah- çesi halka yıkılmaya yüz tutan sahil sarayın hudutlarını tayin ve Evkaf-ı Hümayun’a katılması irade edilmiş tir. Leb-i derya olan sahiller padişah tarafından, icareteyn ile taliplerine, sahillerin gayri olan mahalleleri yal nız icare-i müeccele kaydı ile, iste yenlere verilmiş, ve burasına Nev'- âbat denilmiştir.
Ayrıca Kandilli’de bir çok kimselerce kuyu açtırılarak umuma tahsis edil miştir. Bunlardan ikisini sadrazam Siyavuşpaşa (ölümü 1656) ile Şam valisi Boynu iğri Mehmet Paşa
(1578-1662) Kazdırmışlardır. Kösem Sultan başağasının kazdırdı ğı kuyudan dolap ile çekilen su ise Divitdar Mehmet Paşa’nın yaptırdığı Boğaza bakan çeşmeye veriliyordu.
Birinci Sulıtan Mahmud’un Kandilli
sarayına'da, abidelerine’de himmeti
çok büyüktür. Burada Cami, hamam ve dükkânlar yaptırmak suretiyle ye ni teşekkül eden köyün sür’atle iler lemesine yardımda bulunmuştur. 25 sene evveline kadar harabe halinde bulunan Hamam’ın yerine senelerce evvel nasıl müsade edildiği anlaşı- lamıyan bir apartman yapılmıştır. Birinci Sultan Mahmut ayrıca iskele meydanındaki Divitdar Mehmet pa- şa’nın çeşmesini de tamir ettirmiş. Şair İzzet efendi (ölümü 1908, her halde beylikci izzet efendi olacak) de kitabeye düşürdüğü tarihle, kö yün kararmış çehresinde beliren tebessümü kısaca çizmiştir.
Yeter bir mısra-î berceste zapt tâ rihe Yeniden Şu'le bâr-î sahil oldu köhne Kandilli. Kandilliyi Kandilli ya pan Birinci Sultan Mahmuttur
İkinci Sultan Mahmut, (Adlî 1784-
1839) un, Kandilli ile Vaniköy ara sındaki dik sahil üzerinde Icadiye Köşkü bulunuyordu. Kırım savaşı (1855) sırasında Ingiliz askerlerinin oturduğu bu köşk yandı. Bu yanan yere 1911 yılında Kandilli Rasathane si yapıldı.
Devir. Lâle Devri (1718-1730) üçün cü Sultan Ahmet (1673-1736) ile dâmâdı Nevşehirli İbrahim Paşa (ölümü 1730) birlikte saltana^ sürü yorlar. 1718 Pasarofça anlaşması ndan sonra refâhla Sefâhatı birlikte getiren İbrahim Paşa Kandilli'nin bu târihi ve eski Sarayını bir çok eski eserleri tâmir ettirdiği gibi, ecnebi lere, bilhassa o sırada Pay-i-tahtâ gelecek Avusturya ve Venedik elçi lerine daha doğrusu istanbulu ya bancılara kötü göstermemek için ve kayınpederi Üçüncü Sultan Ahmet için yeniledi. Padişah zarif ve zevk sahibi İbrahim paşaya bu sarayın içinde bulunan kıymetli eşya ve mef ruşatın tesbitini irâde etti.
Bostancıbaşı’nın idaresinde kurulan bir hey’etî deryâ üstündeki kurşûnlu kasrın kubbe odasının, kafesli kas rın, tahtâvî Şadırvanlı kasrın, vâlide sultan odasının, bülbül köşkünün, Cafer paşa kasrının, Sayd odasının,
yalı kasrının. Bostancılar mescidinin daha bir çok köşk ve müştemilâtın sayım ve defteri yapıldığında ortaya bir İmparatorluk müzesini doldura cak kadar eşya çıkmıştır.
Türlü cins ve nefâsette eşsiz şark ve acem halıları, Bursa kadifeleri, Selânik keçeleri, Atlas minderler, sedefli kürsüler. Serâser perdeler.
Kemhalar, Şallar, leğenler, ibrikler
altın.gümüş, billûr âvânî; ve bugün adı dahi unutulmuş bahâ biçilmez, benzeri bulunmaz nadide bir çok eşyanın sarayda bulunduğu görüldü. İşte Kandilli böyle zengin ender-i na- dirattan eşyayı sinesinde barındı ran mlsilsiz bir belde idi. Bu tanta nalı debdebeli ihtişam günlerini ge ride bırakan devirden sonra yapıl mış, kışlaya benzeyen, zevksiz ve senelerden beri mektep ve sonra Kandilli Kız Lisesi olarak kullanıl mış ve halen kullanılan ikinci Sultan Mahmud (1784-1839) un kızı Âdile Sultan Sarayı evvelkilerden ne ka dar farklıdır.
Ancak bu sarayın içinde oturacak olan Âdile Sultan öyle bir Adile Sul- tandırki, varını, yoğunu, gerçekten her hali ile Sultan olan bu padişahın kızı zamanında. Kandilli halkı Asrı- Saadet günlerini yaşadı; Dullar, ye timler, ihtiyar ve hastalıklı kimseler, hiç kimse zorluk çekmedi, fakirlik görmedi, Hepsinin yüzleri güldü. Ka pısı açıktı, isteyen girerdi. Bu müba rek kadın öldüğünde, kendisine bir
servet ayırmadığı, bütün servetini, varlığının tamamını halka sarf e tti ği anlaşıldı, Nur içinde yatsın, Âmin. Kandilli Sarayı zamanla yıkılmaya yüz tuttuğundan Birinci Sultan Ab- dülhamid'in dönemlerinde yeri sa tıldı ve Vakf-ı Hümayuna katıldı. İkinci Sultan Mahmud Kandilli is kelesinin tam karşısında bir binek taşı diktirm iştir ki her vakit bura dan ata binerek, çok sevdiği Icâdi- ye Köşküne giderdi.
Kandillide bazı Sultan yalılarıda var dı. İkinci Sultan Abdülhamid'ln kızı Cemile Sultan yalısı Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa tarafından yaptırılmıştı. Sadrazam Kıbrıslı Mehmed Paşa'nın yalısı da Kandilli de idi. Ve halen mevcuttur.
Kandilli'ye bazı meşhur Fransız ve Ingiliz aileleri alâka göstermiş ve burada oturmuşlardır. Birde Kan dilli'nin marifetli, hünerli kadınla rının ellerinden çıkan Kandilli yaz- malarıda çok beğenilir ve şöhret bulmuştu.
Kandilli Camii: İlk defa Birinci Sul
tan Mahmud (1696-1754) tarafından yaptırıldı. Yanan caminin yerine, bil diğimize göre Kandilli halkının r ca ve minnetleri Fuat Ağralı’nın himme ti ile 1931 yılında Vakıflar Baş Mü dürlüğü tarafından, duvarları kagir ve çatısı ahşap olarak yeniden ihya edildi. Mihrabı eski bir cami’den getirilmiş çinilerle yapılmıştır. Ca minin yapıldığı saha Kandilli sara yının bahçesindedir.
7
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi