• Sonuç bulunamadı

Pera Palas

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Pera Palas"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

hem en ön ceki yıllarda Mer­ sin’de değirmencilik yapan Bo- dosaki isimli Anadolu kökenli zengin Rum, İstanbul’a geldi­ ğinde otelde kalmak istemiş. Kılık kıyafeti bozuk olduğun­ dan, zenginlerin kaldığı bu ote: le kabul etmemişler. Bodosaki oteli satın almış. Ardından Bi­ rinci Dünya Savaşı başlamış. İstanbul işgal edilmiş. Pera Palace işgal kuvvetlerinin ka­ rargahı haline gelmiş. Bodosa­ ki işgal kuvvetleri kumandala­ rıyla .çok iyi ilişkiler içine gir­ miş. İşgal sona ererken, yaptık­ larının hesabının sorulacağı endişesi ile işgal kuvvetleri ile birlikte İstanbul’u terk etmiş.

Cumhuriyet dön em in d e Mustafa Kemal bu otelin işlet­ m eciliğini Beyrutlu Misbah Muhayyeş’e vermiş. Rivayete göre Misbah Muhayyeş, görev icabı Suriye’de bulunurken Mustafa Kemal’e yardımcı ol­ muş.

Atatürk bu yardımlarına teşekkür etmek için Misbah Muhayyeş’i Türkiye’ye davet etmiş. Türk vatandaşlığına ge­ çirttirmiş. Pera Palace’i işlet­ mesini istemiş. Misbah Mu­ hayyeş 1928 yılında belli bir ödeme yaparak otelin mülkiye­ tine sahip olmuş. Ölmeden ön­ ce, 1949 yılında hazırladığı bir vakfiye ile her yıl bayramlarda 50 fakir çocuğun giydirilmesi ve otelin yıllık kira gelirinin Darüşşafaka, Darülaceze ve Verem Savaş Derneği arasında bölüştürülmesini vasiyet etmiş.

Bu vasiyet çerçev esin d e 1974 yılından bu yana oteli Ga­ ziantepli işadamı Haşan Süzer ve eşi Suna Süzer işletiyor.

Fakat bu günlerde bir so­ Pera Palace’ın 1900’ lü yıllarda ga­

zetelerde yayınlanan İngilizce ilanında bakınız neler yazıyor:

“Şehrin en yeni oteli. Nefis Haliç ve Boğaz manzarası. Kiliselere, sefa­ retlere yakın, şehrin en sağlıklı bölge­ si. Tam anlamıyla birinci sınıf otel. En iyi otellerde mevcut sağlık şartlarına uyum gösteren otel. Önünden iki da­ kikada bir tramvay geçer. İçinde tele­ fon ve postahane var. İyi aileler için iki odalıdan, beş odalıya kadar apart­ man daireleri. Bütün Avrupa dillerini konuşan garsonlar ve yardımcı ha­ nımlar. Tercümanlar misafirleri gemi­

den ve trenlerden karşılar. Ingiliz ve Fransız yemekleri. Elek­ trik ışığı, buharla ısıtmalı kalorifer. Özel oturma odaları. Çay salonu, dans salonu.”

B

eni “ Pera Palace”

Oteli’ ne ilk defa rahmetli

babam götürmüştü...

Babam “ zabit çıktığında”

sık sık bu otele çay içmeye

geldiğini anlatmıştı. 0

zamanlar çay saatinde

yabancı müzisyenler

“ alafranga müzik” çalarmış...

en Ankara’da memu­ riyet yaparken İstan- bul’a iş için g e ld i­ ğim d e Pera Pala- ce’de kalmaya başla­ dım... Benim devam­ lı kaldığım 301 nu­ maralı odanın bir özelliği vardır... Odaya bitişik in ce u zun ban yon u n büyük penceresinden Haliç bir resim tablosu gibi görünür. Akşam güneş batarken, bu pencereyi açınız. Fransız yapımı banyo küvetini sıcak su ile doldurup içine uzanınız... Böyle bir keyif herhalde sadece “cennette” bu­ lunur!..

Havaya yükselen buharla­ rın arasında ayak ucunuzdaki pencereden Haliç’te güneşin kıpkırm ızı batışını seyreder, kendinizi Osmanh imparator­ luğu döneminde yaşıyor sanır­ sınız. Benim zamanımda böyle bir lüksün bir gecelik faturası 130 Türk Lirası idi... Ve de ben bunu memur maaşım ile ödeye­ bilirdim. Şimdi 301 numaralı odamn günlük ücreti 130 Ame­ rikan Dolan karşılığı Türk Li­ rası (Yaklaşık 1.5 Milyon Türk Lirası) imiş...

Pera Palace, ünlü Orient Exprès müşterileri için 1892 yı­ lında, bu treni işleten Fransız şirketi Wagons-Lits tarafından inşa ettirilmiş. Yapımında o gü­ nün en lüks malzemeleri kulla­ nılmış.

Türkiye’de ilk elek trik li asansör bu binada yapılmış. Bu asansör hala işliyor. Beyoğ- lu’nda ilk elektrikli bina Pera Palace imiş. Civardaki binalara da Pera Palace’nin jenaratö- ründen elektrik verilirmiş.

Birinci Dünya Savaşı’ndan

B2FH1

!■ era Palas'ın 1920'li yıllardaki dıştan görünüşü (Yanda).. Kimler aelmedı geçmedi ki buradan.. Greta Garbo, Ernest Hemingway, Mata Hari, Sarah Bernhardt ve daha niceleri..

run var... Turizm Bakanlığı otel binasına el koymak üzere...

Ankara’da oturan bir Büyü­ kelçi telefon ile beni aradı... “Bir öğle yemeği yiyelim, soh­ bet edelim...” dedi... Ve de öğle yemeğinde beni Pera Palace’a davet etti... Randevulaştık. Git­ tiğimde baktım, yüksek kubbe­ li büyük salonda bir köşeye oturmuş, gazetesini okuyor...

Birlikte, bar bölümüne geç­ tik. Yüz yıllık Amerikan Bar’m önündeki sandalyelere tünedik. Barmen Kayhan Ercan bize bi­ rer bardak soğuk bira verdi... Bardaki eski eşyalara bakarak, camdan dışarısını seyrederek tarihi yaşadık. Bar hesabını ben ödediği.

Pera Palace’nin bannda bi­ ra 35, rakı 45, viski 70, çay kah­ ve 30 bin lira imiş.

Yemek için lokanta salonu­ na geçince hayrete düştük. Bü­ yük kubbeli salonun arkasında­ ki kocam an lokanta bölüm ü bomboş... Halbuki turistlerin en bol olduğu mevsim... Lokanta salonunun yanındaki küçük odada servis varmış... O odada da sadece iki masada müşteri­ ler oturuyor. Biz dipteki masa­ ya geçtik...

Mümkün olduğu kadar ba­ kımlı, orta derecede temiz, dört yıldızlı bir otel standardına göre biraz alt seviyede bir lokanta “odası”. Köşede bir masa. Ma­ sanın üzerinde bir bilgisayar.

Ingiliz romancı Agatha Christie, "Şark Ekspresinde Cinayet" adlı romanını Pera'da yazdı. Esrarlı anahtar da otelin 411 numaralı odasında bulunmuştu.

Bilgisayarın arkasında cici bir kız... Restoran şefi Muharrem Namlı’ya “kim bu hanım kız, ne yapıyor?” diye sordum.. “ - Kasiyer Nilüfer Gögercinoğlu hanım...” cevabını aldım... Se­ kiz masanın sıralandığı bir kü­ çücük odaya bir de bilgisayarlı kasiyer oturtmak doğrusu il- ginç.bir buluş!..

Öbür iki masadaki müşteri­ ler de gitti. Salonda şef yardım­ cısı İsmet Kaptangil, garsonlar Mehmet Çınar, Cem Hatunoğ- lu sadece bizim masa ile meşgul oluyor...

Fakat bu durum pek uzun sürmedi... Bir hanım geldi. Kö­ şedeki masaya oturdu... Hoooo- opppppp... Bütün servis perso­ neli o hanımın etrafında perva­ ne olmaya başladı... Bizi unuttu­ lar... Bir ara bizim varlığımızı hatırlayan garson beye “-Kim bu hanımefendi? Çok ünlü bir müşteriniz mi?” diye sordum... Meğer müşteri değil, patronun hanımı imiş!.. Eeeee.... Olacak o kadar... Patronun hanımı mı önemli, müşteri mi?

Neyse efendim. Yemek Lis- tesi’ni ele geçirebildik. Deniz ürünlerinin tabağı 240 bin li­ ra... Zeytinyağlıların tabağı 70 bin lira. Çorbalar 50 bin lira. Günün yemekleri 150-170 bin lira...

Pera Palace’nin 1993 Y e­ mek L istesi’ndeki günün y e ­ mekleri ilgimi çekti. Pera ke­ bap, Uludağ Kebap, Urfa Ke­ bap... Birden, Pera Palace’in 1990 lü yıllardaki bir ilanında okuduklarımı hatırladım. İlan­ da şunlar yazık idi: “-İngiliz ve Fransız Mutfağı. Garsonlar bü­ tün Avrupa dillerini konu­ şur...”

B ü yü k elçi d ostu m “ Pera

Kebap” istedi. Ben de aynını ıs­ marladım. Birer tabak da salata yiyeceğimizi söyledik.

Pera Kebap, yoğurtlu keba­ bın, bonfile etlisi idi... Bakır sa­ hanlara pideleri doğramışlar. Ü zerine yoğurt d ökm üşler. Sonra bonfileyi ızgarada pişirip, ince ince kıymışlar. Ve de yo­ ğurdun üzerine etleri dizip, bi­ berli, salçalı tereyağ gezdirmiş­ ler.

Aşçıbaşı Haydar Us hiç de fena yapmamış... Demek ki, ke­ baptan anlayan bir usta.

Güzel güzel sohbet ettik. Bolca su içtik... Yemek üzerine çay ısmarladık... Çay servisine diyecek yoktu... Hatta İstan­ bul’da büyük ve lüks otel ve lo­ kantalarda rastlanmayacak mü­ kem m eliyette idi... Porselen çay takımı, porselen çaydanlık, bir başka porselen çaydanlıkta sıcak su ve bir tabak içinde ince doğranmış limonlar...

Sohbet uzadı. Vakit geçti... Yemek salonunda (pardon oda­ sında) bizden başka kimse kal­ madı. Büyükelçi dostum hesabı bana öd etm em ek te ısrarlı... Garsonu çağırdı. Hesabı istedi... Gelen pusulaya bakıyor, cebin­ deki paraları sayıyor... Kızarma­ ya başladı...

“-Pardon ben bu kadar he­ sap geleceğini tahmin etme­ miştim... Ne de olsa Ankara’da yaşıyorum. İstanbul’daki fiyat­ ları bilemiyorum... Acaba ya­ bancı para ödesem ne olur?” diyor... “-İzin verin ben ödeye­ yim...” diyorum ama, o izin ver­ miyor. “-Kalan kısmı siz öde­ yin” dedi... O zaman hesaba baktım. Bizim iki tabak Pera Kebap, iki küçük salata, su ve iki bardak çayın faturası 600 bin liraya yaklaşmış... Paramızı denkleştirerek hesabı ödedik. Üzerine de 100 bin lira servis ücreti bıraktık...

B ü yü k elçi dostum pek utandı... Kapının önünde bekle­ yen korumalarından para alıp bana vermeye kalktı. Reddet­ tim. Vedalaştık. Korumalarıyla uzaklaştı... Ben herşeye rağmen Pera Palace’de bulunmaktan mutluydum... Kendi başıma ge­ zindim. Ara kattaki yüz yıllık tuvaletlere gittim. Elimi yüzü­ mü yıkadım. Giriş katında yeni açılan “Patiserie de Pera” isim­ li pastahaneye girdim...

Bu pastahane yeni açılmış. Eski mobilyalarla pek güzel de­ kore edilmiş. Dost ve arkadaş­ larla gelip burada oturmak pek zevkli olur. Pasta 25 bin, çay ve kahve 30 bin lira imiş...

Herşeye rağmen ben Pera Palace’a gitmekten çok mem­ nundum... İmkamm olduğunda gene giderim. Barında oturu­ rum. Pastahanesinde otu ru ­ rum. Hatta lokantasını bile bir defa daha denerim...

Sizlere de öneririm... İnsanı etk ileyen havasını yaşamak için Pera Palace’a uğrayınız.

(Pera Palace, Meşru- tiyet Caddesi 100, Tepe- I s j

başı, Telefon: 251 45 60) l% id i

Kişisel Arşivlerde İstanbı ,elleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

kavimler göçü’nü başlatan mahşer gün döner senin de yolunu biçer oluk oluk kibirdir boşalan. labirentlerin ihtiraslı mabetlerinden aşka

• Isı ve basınç altında şekillendirilen cam seramikler: Bu ürünler, katı seramik bloklar halinde bulunur. Bloklar ısıda eritilip kaybolan mum tekniği

Fırınlama sırasında ısı artış ve düşüş hızının kullanılan alaşıma göre uygun olmaması gibi metal ve porselenin kimyasal dengesini bozan nedenlerdir.

Bunun dışında porselenin silika içeriğini arttırır, böylece silan bağlayıcı ajanın reaksiyona girebileceği çok sayıda yapı açığa çıkmış olduğu ve

Proceedings of the First International Symposium on Ceramics Quintessence

ötürü stresleri daha rahat karşılar ötürü stresleri daha rahat karşılar Gerilim streslerine maruz kalan.. Gerilim streslerine

Bunların arasında el dekorlu ürünlerin bir görgü ve prestij sembolü olarak görülmesi sebebiyle artan ilgi ve talep bu alanda yapılan çalışmaların geniş bir yelpazede

Bu makalede Endüstri Devrimi’yle birlikte özellikle Almanya’da faaliyet gösteren bazı porselen fabrikalarında üretilmiş olan porselen bebeklerin tarihçesi, üretim