• Sonuç bulunamadı

İstiklal Savaşı'nda denizciler:Anadol'ya sevkiyat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstiklal Savaşı'nda denizciler:Anadol'ya sevkiyat"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

* f ut

W A DO m W A

S E V M Y A T

Anadoluya giden deniz subayları için en elverişli yol, deniz

yoluydu. Fakat bilhassa Yunanlıların yaptıkları çok sıkı

kontrol harb malzemesi ile subay sevkıyatının başka bir usul­

le yapılması düşüncesini ortaya çıkardı. Bu da yabancı şirket­

lerin gemilerinden istifade ile olurdu. Nitekim de öyle yapıl­

dı. Artıkf vatanperver denizcilerimiz ve götürdükleri harb mal

zemeleri tehlikesizce Anadoluya sevkedilmeye başlandı

.

F

elâh Grupu, Yavuz ve M

M. Grupları gibi, Muave- net-i Bahriye Grupu da A- nadolunun personel ihtiyacını te inin ediyordu. Küçük de olsa heı gün biraz daha büyüyen ve mes lekten yetişmiş elemana ihtiyacı o lan Anadolu donanması için gem ve güvenilir subayları seçerek A nadoluya geçirmek önemli görev lerindep biriydi.

subaylarını, kara subayla1 rı gibi, karadan İzmit yoluyla gön dermek çok külfetliydi. Deniz bir İlklerinin en ehemmiyetli olanlar Samsunda ve bilhassa Trabzond; olduğu için deniz subaylarını de nızden göndermek icabediyordu ilk zamanlarda Seyri Sefain idare­ sinin —D. Deniz Yolları— vapur- ları muntazam seferler yapıyorlar dı. Bir kısım subaylar bunlarla I neboluya geçirilmişti. Zaten Anka raya gitmek için en emniyetli v î

kısa vol inebolu yoluydu.

Ancak bir zaman geldi ki Tiirh gemileri açık denizde sık sık dur- durularak kontrol ediliyorlardı Bilhassa Yunan harb gemileri, çe­ virdikleri Türk vapurlarını. an- barlarına ve en gizli yerlerine ka- ? ar d ıd * didik arıyorlar, şüphe­ lendikleri şahısları harb esiri ola­ rak alıp götürüyorlardı. Eğer ge­ minin vükünde Anadolu kuvvetle­ rine yarar cinsten şevler bulundu­ ğunu hissederlerse, gemiyi büsbü­ tün yolundan çevirip îstanbula ge­ tiriyorlardı. Buna rağmen Türk YAKIN TARİHİMİZ

T ra b z o n ve S a m s u n B a h r iy e M ü fre z e le rin d e is tik lâ l S a v a ş ın ın s o n u n a k a d a r hizm et g ö re n deniz s u b a y la rı b ir a ra d a O t u ra n la r (s o ld a n sa ğ a ): K e n a n (Y z b ) E m e k li Bnb. T e vfik H alit (T ğ m ), Z e k i T a fd ll ( T ğ m ) m e r h u m A m ira l Bayut. A y a k t a k ilc r (s o ld a n sağa ), (jv. Tğm. C e lâ le td n Orhan,

emekli Alb.: Gv. Tğm. Lütfi. em ekli Alb. Gv. Tğm. Şükrü, ( D a i l ı ) A lb.; Gv. Tğm . M u h t a r H id aye t (m e rh u m ).

(2)

-vapurları sonuna kadar çalıştılar ve kaçırabildikleri pek çok harb malzemesini taşıdılar.

Ama vatanperverler daha iyi bir çare bulmuşlardı. Bu nakliyat isi­ ni yabancı yolcu vapurlarına yap­ tırmayı tasarladılar. O zaman Lo- yit Triyestino İtalvan ve Pake Fransız kumpanyalarının vapurları Kapitülâsyonlardan faydalanarak, İstanbuldan Batuma ve İstanbul - İzmir ve Mersine kadar, Türk ka­ rasularında. volçu ve vük nakliyatı yapmaktaydılar. İtalyanlar İzmirin Yunanlılara işgal ettirilmesindenbe ri politikalarım değiştirmişler, müs tevli Yunan kuvvetlerinin mağlûp edilmeşi için Anadoludaki kurtuluş hareketini. İstiklâl Savaşını destek­ lemeye başlamışlardı. Bu sempa- , tik durumdan faydalanan Muave- net-i Bahriye Grupu. teşkilât a- damlarmdan güvenilir kimseleri. Fransız ve İtalyan gemilerine per­ sonel olarak yerleştirmeğe muvaf­ fak olmuştu. Bu yabancı gemilerde ateşçi, tayfa, makinist gibi vazi­ felerde çalışan Türk denizcileri ol­ duğu gibi, bunların birkaçında i- kinci kaptanlık eden Türkler bile vardı.

Bu hal, Muavenet»! Bahriye Gru punun işini kolaylaştırmıştı. Bir­ çok subaylar sivil elbiseler ve de­ ğişik hüviyetlerle bu vapurlarda serbestçe yolculuk ederek Anado- lunun Karadeniz limanlarına çıkı­ yorlardı. Personelinin ekseriyeti Türk olan bazı İtalyan ve Fransız vapurlarıyla Anadoluya top, tüfek ve cephane nakliyatı bile yapılı­ yordu. Sandıklar içinde ve muh­ telif markalarla tüccar eşyası gibi sevkolunan harb malzemesi, binler ce ton tutarında idi.

Başka bir yazımızda teferruatı ile anlatacağımız bu davlar, bir mukaddes dâvanın başarılması i- çin girişilen fedakârlıkların ibret­ li misalleridir.

Yabancı gemilerde vapılan kon­ troller pek sathî idi. Buna rağmen her türlü sevkivat- çok tedbirli ve gizli yapılıyor, bilhassa Yunanlıla­ ra sezdirilmiyordu. Bu faaliyetle­ rin tehlikeli tarafları da vardı. O» zellikle İnönü zaferlerinin kazanıl­ masından sonra Karadenizdeki kon trol çok şiddetlenmişti. Yunanlılar 26 Mart 1921 de resmen sahilleri­ mizde abluka ilân etmişlerdi. Bun dan sonra yakalanacak subay ve

erlere korsan muamelesi tatbik edi­

leceği, harb malzemesi taşıyan ge­ milerin müsadere edileceği veya batırılacağı ihtar olunmuştu.

Hele Kütahya, Eskişehir ve Sa­ karya muharebelerinden sonra teh like büsbütün artmıştı. Yunan do­ nanması sadece ablukayla yetin­ memiş. fırsat buldukça bahaneler uydurarak, müdafaasız sahil şehir­ lerimizi bombardıman etmişti. Bü­ tün bunlar, azimkâr ye cesur Türk denizcilerini yıldıramamıştı, Sev- kiyat devam etmiş, deniz cephesi­ nin bütün kadroları tamamlanmış­ tı. Muavenet-i Bahriye Grupunun sevkivatı daha ziyade İstanbul’­ dan İneboluya ve Samsuna yapı­ lıyordu,

1821 yılının 22 Eylül günü Gala­ ta rıhtımından hareket eden İtal­ yan bandıralı, Loyit Triyestino kumpanyasının Karniola vapuru, Karadeniz® çıkmak üzere. Büyük- dere önlerinde yol kestiği zaman gemide bulunan bazı yolcular en­ dişeli ve heyecanlı dakikalar geçi­ riyorlardı. İşgal kuvvetlerinin kon trol servisi memurları bir İtalvan subayının refakatinde gemiye gel­ mişlerdi. Eğer ciddî ve sıkı bir a- rama yapsalardı bu gemide, kıva- fet ve hüvivet değiştirmiş on ta­ ne Türk subayının Anadolu sava­ şma katılmak amacıyla, yolculuk yapmakta olduklarını öğrenecek­ lerdi. Bereket versin vapurun î- talyan olusu sebebiyle gayet su­ dan bir kontrol yapılması yüzün­ den korku ve hevecan pek kısa sürdü Gemi Karadenizin engin maviliğine atılıverdi.

Kontrol hey’eti, geminin volcu adedini sormus. vük manifestoları­ nı gözden geçirmiş, başka hiçbir teşebbüste bulunmamıştı. Bu kon­ trol yapılırken ortadan kaybolan bazı yolcular, Karadenizin parlak ufuklarından kopup gelen serbest ve temiz havayı teneffüs edince tekrar güverteye çıkmışlar, neşeli ve serâzat dolaşmağa başlamışlar­ dı, Bu sivil elbiseli yolcuların su­ bay oldukları tecrübeli bir gözün dikkatinden kaçmıyordu. Bunların yüzlerinde arasıra gizli endişe bu­ lutları dolaşıyordu, îstanbuldaki çifte koptrol cenberinden pek ko­ lay kurtulmuşlardı. Bununla bera­ ber acıkdenlz ortasında daha bü­ yük bir belâya çatmak ihtimalin­ den henüz kurtulamamışlardı. Mü­ barek anavatan topraklarına avak basmadıkça, bu endişenin tamamen kaybolmasına imkân yoktu.

Muhtelif rütbe ve sınıflara men­ sup bu subayların ceplerindeki hü­ viyet cüzdanlarına göre kimisi ko­ yun tüccarı, kimisi tütün bayii, ki­ misi de mektep hocasıydı. Gemide­ ki Türk mürettebatın kamaraları­ na dağıtılmış bulunan bavulların­ daki resmî elbiseler, subaylığa ait alâmetler yakalandığı takdirde, bu hüviyetlerin hiçbir hükmü kalma­ yacak, Arapyan hanının, yahut KrOker otelinin bodrumlarında ha- pise veya Maltaya sürgüne gitme­ leri mukadder olacaktı. Hattâ iç­ lerinde yakalanır yakalanmaz kur­ şuna dizilmeğe mahkûm olacak şahsiyetler bile vardı.

Bunlar millî haysiyet ve şerefle­ ri uğruna döğüşe mecbur kalarak, meşru müdafaa hâlinde, işgal kuv­ vetlerinin mütecaviz erlerini veya polislerini tepelemislerdl. Birbirle- riyle tanışsalar bile, karaya ayak basıncaya kadar, kimseyle konuş­ muyorlar, selâmlaşmıyorlardı.

Vapur İneboluya geldiği zaman- gemide belli belirsiz bir havram havası esmeğe başlamıştı. Bu su­ baylardan çoğu buraya çıkacaklar­ dı. Karniola vapuru Uman açıkla­ rında daha demir atmadan Inebo- lunun cesur ve usta kayıkçıları se­ minin etrafını sarmışlardı. Subay­ lar vakit geçirmeden güvertede lumbar ağzına eşyalarıyla birlikte gelmişlerdi. Funda demirle bera­ ber iskeleler indirilince gemiye ilk yanaşan acentenin motoru oldu. î- kinci motorda tnebolu irtibat su­ bayı ve iskele kumandanı Yzb Se­ lâmı vardı. Yanındaki oürsilâh mü­ cahitlerle lumbar ağzına çıktı. Si­ vil elbiseli yolculardan bir kısmı resmî üniformalarını giymişlerdi. Artık hüviyetlerini saklamağa lü­ zum görmeden Selâmi Beyle ku­ caklaştılar. kendilerini tpmttılnr. Sonra da bu yiğit vatanperverler yanaşan kayıklara atlayıverdiler. Artık Türk topraklarına ayak baş­ mış gibiydiler. Sevinçleri her ha­ reketlerinden belli oluyordu.

Gemide kalan arkadaşlarını

rfle

vermemek için onlara selâm ver­ meden. vedâ bile etmeden ayrıldı­ lar. Gemide kalanlar da onların ar­ kasından gıptayla bakarken ertesi günlerde de kendilerinin Samsuna veya Trabzona kavuşacakları tesel­ lisi içindeydiler. Birbirlerinin dik­ katle gözlerinin içine bakan her i- ki taraftaki müoahitler, İçlerin den gizlice mırıldandılar: «Allan selâmet ve muvaffakiyet versin!*

£wkiA£{cJ\ H u th ı

t — 41Z - TAKIN TARİHİMİZ

Referanslar

Benzer Belgeler

Herpanjina: Koksaki virüs A4 ile ortaya çıkar, ani yüksek ateş ve boğaz ağrısını takiben ağız içinde arka tarafta çok sayıda yaygın,. ağrılı

Dilovası’nda bu kadar çevre kirliliği varken Gebze’nin çöplerini Dilovası’na getirenleri Dilovası halkı adına vicdanlı olmaya ça ğıran Ercan Teker, sözlerini “her

Results: A total of 100 patients with voiding dysfunction admitted with urinary incontinence aged from 5 years to 18 years (mean age: 8.8±2.6) were included in the study.. The

Bizim mektebde edebiyatla çok meşgul olanlara «şâ ir» lâkabı verilirdi, merhum Hamdullah Suphi de öyle anılıyordu, fakat şair değildi, daha ziyade güzel

İlk gençlik çağında Darülfünun'un kimya şubesine yazılmasının sebebini birkaç yıl önce ken­ di sözleriyle şöyle aktarmıştı: "Fen dersle­ rinde

Yerden kendi motorlar› yard›m›yla havalan›p uzaya gidebilen ve görevi bitti¤inde ayn› flekilde dönüfl yapabilen uzay araçlar› ya- p›m› için X-33 projesi ortaya

Yaptığımız çalışmada Elazığ Eğitim Araştırma Hasta- nesi Sarahatun Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Aile Planlaması Polikliniği’nde verilen kontraseptif yöntemleri

Çalışmamızda alınan parça sayısı 2 ve üzerinde olan olgularda özofageal Hp oranı 1 parça alınanlara kıyasla daha yüksek olmasına rağmen bu fark istatistiksel