Q
Ö L Ü M Ü N Ü N 703. YILINDA
Gösteri yapılacak yerde
Mevlânâ üzerine bilimsel
eserler yayımlanmalı
Mevlûnû 'nın ölüm yıldönümü dolayısıyle düzenlenen "Mevlûnû 'yı Anma T ö re n le ri" 5 aralıkta Kültür Baka nı Rıfkı Danışman 'in konuşmasıyla Konya’da başladı. İlk günkü törenlerde Kültür Bakam Danışman'danson ra Turizm Derneği Başkanı Feyzi Halıcı ve Başba -
kanlık M üşaviri Mehmet Önder, Mevlûnû 'yı çeşitli
yönleriyle yansıtan b ire r konuşma yaptılar. Konya Ka palı Spor Salonu'ndaki törenlerde Sadettin Heper baş - kanlığındaki 100 kişilik "M utrip Heyeti", Zekûi Dede’- nin "Isfahan P e ş r e v i" ile Dede Salih Efendi'nin "İsfa han AyinV'ni geçerlerken semazenler de sema göste - T ile ri yaptılar. 17 aralık gecesine değin sürecek olan
törenler, beşi gündüz on ikisi gece olmak üzere beş
kez yinelenecek ve son gece düzenlenecek "Ş eb-iA ru s (Düğün Gecesi) törenleriyle sonuçlanacak.' Törenler., 17 aralık'ta, Turizm ve Tanıtma Bakanı Lütfi T o k o ğ '- lu ’nun konuşması ile sona erecek. Aşağıda, Mevlûnû üzerine bilim sel çalışmalarıyla tanınan Abdülbûki GöD pınarlı'nm b ir yazısını sunuyoruz.
A b d ü lb a k i G ö lp ın a rlı
Bu yazım , kimseye ta '- rTz değil, taarruzdansaAllah saklasın; bu, kendi kendime bir konuşmak; dinleyen olur sa da âlâ, olmazsa ben söy - lerim , ben dinlerim.
17 aralık I975'de, yani çar şamba günü, Mevlâna'nın e - bediyete intlkaalinin yediyüz Uçüncii yılına girm iş bulunu - yoruz. Zamanının tek kişisi olan, zamanından sonraki çağ lara, insânr düşüncesiyle, insanlık birliğinin, barışın
M
Ressam Vesim Paşa'nın, Abdülvûhid Ç elebi'n in İsta n
bul 'a gelişinde, Kulekapısı M evlevihane sinde
yapılan
mukaabeleye ait b ir tablosu
Konya; Mevlûnû ve oğlunun sandukaları, "Gümüş E ş ik " (M i 'r û ç - ıSimpdye)
ve sevginin mümessili ve müj decisi olarak intikâal eden
Mevlânâ, bu yıl da Konya'da bütün dünyanın onu ve onda
insan birliğini kutlayan mü - m eşelileri tarafından ziya - ret edildi, anıldı; huzurun - da, llâhf ve insânf aşk ne - şeşi duyuldu; İnsanlık kutlan dı ve insanlar, bu her yanı
kan ve leş kokan dünyâdan nispeten biraz sıyrıldı.
Ülkemiz, böyle bir insan lık mümessilini bağrında t a şımakla gerçekten de bahti - yardır; fakat biz ona karşı ödevimizi yapabiliyor muyuz, bu soruya müspet cevap vere bilecek m iyiz? Bu yazım ızla belki düşünenlerimizi biraz düşündürürüz dedik; tabir o - kurlarsa, okuyup dudakbüke- rek bir yana atmazlarsa ya - ralarım ıza biraz dokunalım dedik hani; yaralı olmayan lar gocunmazlar elbet.
Böyle bir büyüğü bağrın - da tutan ülke, bağrına
lis - i S e b 'a -Y e d i Vaaz" mı Türkçeye çevirdik; bunla - rın asılları da MüzeKUtüpha- nesi'nde yatmakta.
Şems'in "Makaalât"ının, kendisi hayattayken yazılan nüshalarınm ayrı-ayrı cilt - lerinden biri Müze Kütüpha - nesi'nde; öbürleri İstanbul' - da. Henüz metin tesblt edile medi , tercüme nasıl yapılır? Tahlfl ve tenkıydi nasıl ola - b ilir?
İş bunlarla da, yâni bu metinlerin basılmasıyla da bitmez; hoş daha metin ba - sımına hiç başlanmadı ya. Fa kat gene de bize yalnızca söy lemesi düşer.M evlevilik, ir fan hayatımızda sürekli tesi ri olan b ir'yol. Mevlânâ'dan sonra Sultan Veled'in eserle rinin metin ve tercem eleri - nin de basılmaları gerek."İb- tidâ-Nâme"yi Türkçeye çe - virdik; bilmem biz hayattay ken yayımını görebilir mi - y iz ? Sonra M evlevi büyükle - rinin e s e r le r i, bunların ince lenm eleri, kültürümüzdeki te s irle ri, M evlevi m usıkiy- s i . . . Mevlevilerdeki sanat g irişim i; bütün bunların da incelenmesi gerekir. Yılda bir kere, on-onbeş gün süren gösteriler, ancak seyirci top la r; asıl yapılması gereken şeyler bunlardır.
Gittiğimiz zaman, türbe karşısında, dıştan garipse - necek bir yapı görüyoruz; içi pek güzel. Bu yapı, "M evla - nâ Enstitüsü"; fakat yalnız adı var bu Enstitünün ancak ; sonu ne olacak, onu da b ile meyiz.
"Mevlânâ Müzesi Yazma - lar Kataloğu"nun üç cildini hazırladık; çok şükür basıldı himmet edenlerin himmetiy - le. Sonra? Sonra öylece kal dı; ne arayan var, ne soran i*
Mevlânâ Müzesi Kütüp - hanesi'nde daha öyle eserler var ki ilim âlemine herbire- ri bir başka âlem açar. Bütün bunların metinlerinin, tıp k ı basımlarının sunulması g e rek. Kültür Bakanlığı bu me tin işini ne vakit ele alacak? Bu işi başarabileceklerin ö - mürlerini uzatmaya kudreti mi var yoksa?
Hoş görün okurlarım. Bu yıiki Mevlânâ yazısı böyle oldu; d ilerim , sağ olursam, gelecek yılki yazım bir yergi değil, bir övgü olsun.
(D
5 aralıkta başlayan törenlerden iki görünüş: Üstte Semazenler, altta "M utrip H e y e ti"
mış olan ulus, her yıl,yaln ız kendi ülkesine değil, insan lık âlemine birşeyler birşey- ler verm eli verm eli değil mi? V erilecek şeylerin başında ilk olarak Mevlânâ'nın eser - lerinin, Mevlânâ ile çağdaş olanların ve O'ndan sonra, O'nun yolunu tutanların e ser
lerinin basılması, tıpkı - ba sımlarının gelmesi gelmez mi ? Hâlâ "M esnevf'den aldı ğım ız beyitleri, Nicholson ba
sımının sahffe numaralarıyle veriyoruz. Kaldı ki bu bası mın birinci cildinin ilk kıs m ı, aslf nüshadan alınmamış - tır; sonra Konya nüshası du - yulmuş, o esas ittihâz e d il m iş, ilk kısım da ona göre düzeltilmiş, fakat fotoğraf - yalarda metnin üstüne ince yazıyla yapılan, kenarlara eklenen düzeltmelerin bir kıs m ı, herhalde çıkmadığından atlanılmış, basım, sona dek böyle devam etmiş, düzelt - melerin bir kısmı not olarak eklenmiştir. Oysa ki aslf nüsha, Mevlânâ'nın, Çelebi HUsameddin'e yazdırdığı ,dü- zelttirdiğimü sveddelerden ya zılmış,onun ve Mevlânâ' un oğlu Sultan Veled'in huzurla rında bir kere daha mukaa - bele edilmiş ve ikisinin sağ - lığında, Mevlânâ'nın vefa - tından beş yıl sonra ya - z ılış ı, tashfhi, tezhibi, cilt - lenmesi tamamlanıp vakfe- dilm iştir. Böyle bir hazihe •
rûzan-fer, birçok yazma yı gördüğü hâlde bu nüsha yı görmemiş. Divan'ı "Küllly - yât-ı Şems yâ Dîvân-ı Kebir" adıyla, nüsha farklarını be - lirterek, açıklamada ekleye rek hazırlamıştı. 8 ciit h â linde TehranÜniversitesi t a rafından basılan bu nüshayı kaynak olarak kullanıyoruz hâlâ. En tam ve doğru nüsha bizde; fakat ne fayda; yalnız tercümesini yapabildik; bas tıracak kudret ne gezer?
Mevlânâ'nın "Ffhi mâ-fih'i. ini, "M ektuplar"ını, "M e c â -Dfvân-ı Kebfr'in en doğru
nüshası da gene Mevlânâ Mü zesi Kütüphânesindedir; A l lah rahmet etsin, Mevlânâ â - şıkı üstad Bedf'uz-zaman Fü-bizim elim izde; biz başkala rından dilencilik ediyoruz; bu kandırıcı su, gözümüzün ö - nünde; biz susuzluktan ölüyo ruz. Bu orijinal nüshanın tıp- kı-basımını bir irfan mües - sesemiz yapmayı kararlaştır m ıştı; sevinmiştik; yıllar geçiyor;
A ğla ey g ö zle rim ,a ğ la , ne gelen v a r,n e gideni
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi