• Sonuç bulunamadı

[Süleyman Nazif]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Süleyman Nazif]"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S Ü L E Y M A N N A Z İF İ l

-da mest olmuş, faturalı vatanperverlerinden (!) bahsedilince;

fırtınalı ifadesiyle gürler ve dilinin şimşeğiyle mahvederdi on­

ları... Coşkun konuşmasına, Celâl Nuri merhumun «İleri» gaze­

tesinde şahit olmuştum. Bir gün; hiç sevmediği Falih Rıfkı’mn

bir makalesinden fitili alarak, bomba gibi idarehaneye gelip:

«O adamı size ben anlatayım...» diye, patlamıştı.

1870 yılında doğan Nazif, Diyarbakırlı Sait Paşa’nın oğlu

ve içinde bir çok şair ve ediplerle, kıymetli ilim ve devlet adam­

ları bulunan bir ailenin çocuğudur. Onun, bu sütunlara sığma­

yacak olan, hayatı vatan hizmetleri, sürgünler, savaşlarla tü­

kenmiştir.

1927’de İstanbul - Nişantaşı’ndaki mütevazi bir evde oturan

akalniyle kara toprağı nurlândıran Süleyman Nazif; bu milletin

kütüphanesine yirmi altı edebî eser ve hafızasına da zarif nük­

teler bırakmış muhterem bir fanidir.

M E R H U M ; b ir kaç kalem tecrübesinden sonra, sönüveren A bdülhak

Şi-I n a si’nin, tıbbm tav siy esin i, aşan, tem izlik h a s ta lığ ın a b ira z kızarm ış. Ç ünkü bu z a t b ir ahbabının elini sıkınca, a r k a cebinde d aim a gezdirdiği kolonya şişesim çık arıp ellerini tem izledikten sonra, h av ad a k u ru tu r.

B ir gün, b ir lo k a n ta d a y a n y a n a m a sa la ra te sa d ü f edip, ko n u şm ay a b aşlam ışlar. A bdülhak Şinasi, kolonyalı p a m u k la ta b a ğ ın ı silip, ç a ta l, k a ­ şığı yine kolonya ile yakm ış. E km eklerin k ız a rtılm a sın ı söyledikten son­ ra, ısk a ra d a n kendi getirm iş. K adehleri ra k ıy la çalkalayıp dökm üş. N ih a ­ y e t s ıra su istem eye gelince; Süleym an N az if sabredem em iş :

— G arson!.. A m an; suyu iyice y ık a da, öyle getir!..

II İD ESİN D EN b ir kaç za tın evlenip b ah tsız olduklarını g ören N azif; bu

“ k o rk u y la â h ir ö m rünü b e k â r g eçirm işti. Onun için sohbetlerinde hoşlan­

m adığı kadın bahsini pek açm azdı. B ir gün kendisine so rd u lar :

— Incil’de, erk e k te n önce, kadının y a ra tıld ığ ı yazılıdır. B unun doğru olduğunu ta h m in eder m isiniz?..

N azif, k a tiy e tle :

— H a y ır... dedi; eserin önce m üsveddesi h az ırlan ır!..

g U R S A ’da bulunduğu sırad a ; b ir dom uzun cam iye girdiğini duyduğu z a ­ m an; h a y re tle p a rm a k ısırm ış :

— S oftanın dom uzunu bilirdim am m a, dom uzun softasını hiç duym a­ m ıştım !..

g i R gün A n k a ra Caddesinde, m eşhur «Takyeli» T arık » z ilzu m a sarhoş

* o i r halde yolunu çevirm iş :

— D u u u r... B ir yere gidem ezsin!.. Şu şiirim i dinle!.. Ve berbad b ir nazım o k u d u k tan sonra, ilâve etm iş: — E ğ e r fik rin i aç ık ç a söylem eksen, k ü lâ h la rı değişiriz!.. Sarhoş ve deliden k o rk a n N azif; en az ifadesiyle: — H afif!..

Deyince, T akyeli m ü th iş su re tte sövm eğe başlâdığı sırada, kaçıp bir d ü k k ân a girm iş. O ra d a gördüğü O sm an C em al’e m eseleyi an latm ış. Ve :

(2)

B

İR ta rih te H aham başı B ecrano ;ls ta n b u l’d a yeni b ir S inagok y apU rm ak için teşebbüse girişm iş. Bu s ıra d a d o stu bulunan N az if e .

_ S üleym an L y efendi!.. dem iş; b in ay a m odern b ir şekil v erm ek

isti-v orum M eselâ bakınız şöyle... . . ,

E linde b ir çok projeleri kendisine gösterm eye k alkınca, acele ışı olan USta— 'B a n a bak, dostu m ... dem iş; eğ e r m abedin m odern, ib a d et etm eye gelenlerin m ik ta rı fa z la ve dolayısiyle iadenin ziyade olm asım istiy o rsan , a n c a k benim dediğim şekilde y a p tırm a k s ın !..

— N ed ir o şekil ? — B ir k a s a şeklinde!..

B

İR gün- şu vezin ve k afiy e zorluğu k ıv ıra m ay ıp düm düz s a tır la r la na,

zım y az m ıy a k alk a n çocuklardan birisi şiir d efte rin i g e tirip o kum aya başlam ış. B ir k aç saçm ad an s o n r a :

— H ang isin i beğendiniz?..

Diye, sorunca, ü sta d cevap verm iş: — H enüz okum adıklarınızı!..

R iR îN C t H a rp sonunda; « İttih a t ve T erakki» ric â U .tn g iliz le r t a a m d a n " M a lta a d a sın a sü rü lm ü ştü . Bu a ra d a , « B a ta ry a İle A teş» is

bm da ingilizlere hücum etm iş olan S üleym an N azif i de k a y '

S ü r e n l e r a ra sın d a E n v er P a ş a ’nın ih tiy a r babası H acı A h m et P a şa

d a M a lta ’da geçen ta sa lı g ünlerden birinde, gönül eğlendirm ek ıstiyen

sü rg ü n ler; b iraz h av aî konuşup sözü kadına, g eçirdikleri sırad a . H acı

Ah-m e tJ ? V allahi, feeyler dem iş; bu yaş a gelinceye k a d a r hiç çapk ın lık e t­

m edim !.. K adın nam ına, evlendik... iş te bu!.. H a tt â en h a ra re tli g ünler

'd e bile h a r a m a el atm ad ım !.. a{i

P a şa n ın oğlu «Enver» yüzünden h a rp ve sü rg ü n b elâsına u ğ ra y a n

leym an N azif cevap verm iş : ,

— K eşke h elâla d a el a tm asay d ın ız da, bu çocuk m eydana çıkm asaydı. Ç tlL E Y M A N N azif, B u rsa m ek tu p çu su iken, k ü çü k k ard e şi m eşh u r şa ir

® F a ik AH, M udanya k a y m a k a m ı bulunuyordu. • .

B ir gün N azif; İsta n b u l’a g itm ek üzere, M udanya’y a gelip kardeşinde

b ir gece m isa fir kaldı. ,

E rte s i gün; v ap u ru n k alk ış s a a ti y ak laşırk e n , h a v a ib raz bozm uş fa­ k a t b u n a ehem m iyet v e r n iy e n k a p ta n h a re k e te h a z ırlan m ıştı. U zun z a ­ m an su la rla — sahil kom şuluğu — ah b a p olup, M a rm a ra ’nın dilinden an- lıyan K ay m a k am F a ik  li; bu tehlikeli yolculuğu durdurdu.

E n bü y ü k m ülkiye â m iri olm ak sıfatiy le v ap u ru n h a re k e t etm em esi­ n i e m re tm işti. Bunu d uyan N azif, kard eşin in y a n ın a koşup:

_ Y ahu, sen k a p ta n d a n d a h a i y i m i bileceksin?., dedi; gem inin sü­ v a risi genç am m a, bıı m esleğin erbabı!..

F a ik  li; k a y m a k a m lık binası pencerelerinden birini açıp, rü z g â rla rı k o n tro l ve denizi se y re ttik te n sonra, ıs r a r e tti:

_O lm az!.. B u h av a d a v a p u r h a re k e t e ttiğ i ta k d ird e, üç s a a t sonra, sizi enginde ölüm k a rşıla r!..

F a k a t in a tçılığ ı tu ta n N azif, bu se fe r m ühim devlet vazifesiyle, en k ısa z a m a n d a m u tla k İs ta n b u l’d a bulunm ası ic ab e ttiğ in i — y a n teh d it. ıe — söyleyip v ap u ru n h a re k e tin e izin alm ıştı.

N ih ay et, b ü tü n a m b a rla rı eşya ve güv ertelerin e k a d a r yolcu doldu,

(3)

ç ü rü k te k n e h a re k e t e tti. F a k a t b ir iki s a a t so n ra d a ansızın k o p an m ü t­ h iş f ırtın a y la boğuşm aya başladı.

N eye u ğ rad ığ ın ı şa şıra n k a p ta n , B ozburun’u geçm eye teşebbüs ettiğ i ta k d ird e m u h a k k ak b a ta c a k la n n ı anlayınca, G em lik lim an ın a sığınm ak- ta n b a şk a çare b ulam am ıştı.

E rte s i gün S üleym an N azif, b ir k ırık fa y to n a atlay ıp , s a a tle r süren m u sta rip b ir k a r a yolculuğundan sonra, te k r a r M udanya’y a g e le b ild i:

F a ik A li’ye koşup :

— A ffed ersin ... dedi; seni k a y m ak a m sanıp ıs r a r etm iştim . M eğer C elâl P a ş a ’dan u s ta denizciym işsin'...

A b d ü lh am it ricalinden B ahriye N a z ırı Celâl P a ş a ; kendisine ta h sis

edilen çü rü k gem i ile k ış m evsim i G irid’e gidem iyeceğini söyliyen zavallı b ir k a p ta n a :

— Ben r a s a ta tı h av a iy e (M eteoroloji) ehliyim . Evvel A llah; okuyup üfleyerek, m ülayim h avayı y o k ta n v a r edip, u laşırsın!..

D eyip, «evketiye» teknesinin A kdenize göm ülm esine sebep olduğunu söylerler.

B u va'k’ay ı telm ihen N azif, b ir h a f ta so n ra v a p u r yine gelince, d u r­ gun, s ü t lim an deniz» b a k a ra k , k ard e şin e sordu :

— Y oğurdu üflem ek vacip oldu!.. S u lar n a s ıl? .. İs ta n b u l’a gideyim m i? ..

g Ü L E Y M A N N azif; f a k ir olduğu halde o a k şa m k i n a fa k a sın ı d a h a m uh. ta ç b ir h a s ta y a verecek k ad a r, m erham etliydi. B unun aksine b ir k a ­ r a k te r sahibi olup, ta s a r r u f için, önce kendini düşünen D r. A bdullah Cev- d e t’i sevmezdi.

B ir gün; bulunduğum b ir g az ete idarehanesinde, A bdullah C evdet’in h a s ta olduğundan bahsediliyordu. Hiç u n u tm a m ; S üleym an N az if kolalı beyaz göm leğinin m ütem adiyen düşen kol k a p a k la rım düzelterek, so rm u ş­ tu :

— N eym iş h a s ta lığ ı? .. — M esanesinde ta ş varm ış!..

Onun m erh am etsizliğ in i h a tırla m ış olacak ki; şöyle cevap v erm işti : — Desenize, kalbi o ra y a düşm üş!..

p t K i B adam ı ve gazeteci Celâl N u ri m erhum un ç ık ard ığ ı «ileri» G azete­ sinde, M ü ta re k e devrinin en h a ra re tli y azıların ı yazıp, d ü şm a n la ra k a r ­ şı kalem ile y am an b ir cephe alm ıştı.

S üleym an N azif; bu gazeteye g irip çıkarken, cidden iyi -f>ir ad am olan, ra h m e tli «F ilorinalı N azım » d a peşine ta k ılır, y az ıla rın ın gazetede y ay ın ­ la n m asın a v a s ıta olm asını isterm iş.

B ir g ü n ü s ta t; h em kendisinin, hem de acem i olan a rk a d a şın ın y azısı­ nı g azeteye bırakm ış. E rte si gün, ne görse beğenirsiniz: N aziF in o m üs­ te s n a m ak alesi a ltın d a «Filorinalı» nm im zası var!..

D erh al gazeteye koşunca, C elâl N u ri :

— G eçmiş ,olsun değil, A llah beterin d en sa k la sın ... Deyiniz!., dem iş; d a h a zorlu fe lâ k e t olabilirdi!..

— A m an, ü s ta t... B undan b eteri o lu r m u?..

— O lur y a ... M eselâ, gene yanlışlıkla, onun y azısı a ltın a benim im za­ m ı koyabilirlerdi!..

J J I R g ü n ... N az if’in yanın d a, m eşrebi geniş b ir z a tta n bahsediliyordu. Bi- risi şöyle d e d i :

— A rtık o z a t: h erk esçe m aru f, dillenm iş k a d ın la ra evinin k apısını k a ­ p a m a y a k a r a r verm iş!..

(4)

218 TÜRK NÜKTECtEERİ

H az re t, g ü lü m s iy e re k : ,

_ in a n m a m ... dedi; em in olun ki bu, kendi k arısın ı içen alm am ak için bahanedir!..

M A Z IF m erhum , öfkelendiği zam an büyük işlere k a lk a r ve sa p tığ ı yol- ** d an da kolayca geri dönm ezdi.

B ir gün; B oğaziçi’ndeki y alıla rd a n birine dâv etli bulunduğu sırad a ; söz tü tü n ü n z a ra rla rın d a n açılm ış ve m erhum ;

— Ben de b ıra k m a k niyetindeyim !.. Deyince, b ir z a t cevap verm iş : — Y apam azsınız!..

N eden, beyefendi?..

— Ç ünkü bunun için çok bü y ü k b ir irade ister!.. — Siz, terkedebildiniz mi, beyim ?..

— H ayır!..

— Şu halde, sizde bulunm ıyan, o bü y ü k irad e bende v a rd ır... iş te

şim di tü tü n ü bırak ıy o ru m !..

Dem esiyle, k ıym etli a ltın ta b a k a sın ı pencereden denize fırla tm ış. Ve azim , o azim ... ölünceye k a d a r s ig a ra içm em iştir.

G azete idareh an elerin d e hepim ize aynı irad ey i ta v siy e eder:

— İn san ; in tih a rla h ay a tın d a n , k ü se re k sevgilisinden ve g öçerek va­ ta n ın d an bile a y rılıy o r... derdi; bu m el’un z e h ir hepsinden m ukaddes m i­ d ir ki, b ırak a m az sın ız?..

Jf H IR öm ründe, ra k ıy a d a tövbe edeceğini, b ir ziy afette, ağ zın d an işit- * * in iştik : E rc ü m e n t E k re m ; eskiden A m a v u tk ö y ’ünde y az lık b ir yalıda o tu ru rk e n , m ükellef b ir z iy afet verm işti.

N az if m erhum , b ir m ebus, Y usuf Ziya, ben ve bâzı z a tla rın bulunduğu bu, içkili yem ek te söz ra k ıd a n açılm ış, ü s ta t yaşlılığım im a ederek :

. — H a y a tın zevksiz yılları ç a ttı, d em işti; a r tı k ra k ıy a d a tövbe sırası geldi!..

E rc ü m e n t E k re m itira z etm işti:

— A z bile olsa, a r a s ır a içersiniz, in sa n ilel’e b e t genç kalm az-.. H a z re tin cevabı h oştu:

— B unu ben de biliyorum ... Benim arz u m d aim a genç k a lm a k değil... B 'akat hiç o lm azsa a r tık , d aim a ih tiy a r k a lm a k isterim !..

D iR gün, m e rh u m a, zam anın b ir şairinden bahsederek :

D H e r yerde kendi eserlerini m e th ed iy o rla r... dem işler; şiirle ri için:

«O nlar, benim ilham ım ın kızlarıdır!..» diyor!.. S üleym an N azif, gülm üş:

— E v et; hem öyle nam uslu k ız la r ki, şim diye k a d a r hiç kim senin on­ la rd a n b ah settiğ in i duym adık!..

i JS T A T ; i t t i h a t ve T e ra k k i N az ırların d a n m eşh u r H alil M enteş Bey için şöyle derdi :

— H alil Bey, yüz yirm i kiloluk, b ir sıfırdır!..

•PÜ R K tY E’yi B ü y ü k h a rp felâ k etin e sokan E n v e r P a ş a ’yı hiç sevmezdi. * Ingilizlerin aleyhinde m ü th iş y a z ıla r yazdığı için, M a lta ad a sın a sü rü l­

m üş ve o ra d a gene sü rg ü n olan E n v er P a ş a ’nm babası A hm et P a ş a ’ya

ra stla m ıştı.

B ir gün ona şöyle dem iş :

— Paşa!.'. İsta n b u l’d a b ir oğlun d ü n y ay a geldi: K oca O sm anlı im p a r a ­ to rlu ğ u n u b atırd ı. Gel, seni b ir k ere de M a lta ’d a evlendirelim . B elki bir oğlun d ah a d o ğ a r da, Ingiliz im p a ra to rlu ğ u n u m ahveder!..

Referanslar

Benzer Belgeler

CP ihlalinin s›nan- mas› için B-mezonlar› üzerinde du- rulmas›n›n nedeni, bunlar›n dedek- törlerde görece daha iyi izlenebilme- leri ve eflitsizli¤in belirlenebilece¤i

Bu çalışmanın amacı acil bir cerrahi durum olan nekrotizan fasiitte erken tanı koyabilmek için yapılması gereken girişimleri belirlemek, erken yapılan ve

Bu çalışmada, uzaktan eğitim alanında önde gelen sekiz dergi (Internet &Higher Education, American Journal of Distance Education, Inter- national Review of Research in

Memleketin \6n eski ve kültürlü spor kulübü olan Galatasaraym b'r numaralı âzası, Türk Amatör spor Teşkilâtının kurucusu Ali Sami Yen'in anî ölümü

Doğal Coğrafya Bölgeleri, paleocoğrafya, yeryüzü şekilleri, iklim, hidrografya, toprak, bitki örtüsü, zoocoğrafya, biyocoğrafya, biyom, ekolojik ve doğal afet

[r]

Sıdıka Hanım, Hayrünisa Hanım, Pertev Naili, Abdurrahman Naili, Muhtar Can ve Müeyyet Boratav.. "Zeki Velidi'nin talebesi olmakla iftihar ediyoruz" ifadesinin geçtiği

The rearrangement of mitochondrial DNA in luteinized granulosa cells was determined in order to evaluate the fertilization capacity of oocytes and