• Sonuç bulunamadı

Sekiz kitap tekmil-i birden Can Yücel:Bütün eserleri yayımlanıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sekiz kitap tekmil-i birden Can Yücel:Bütün eserleri yayımlanıyor"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

Papirüs Yayınları, Can Yücel’in Bütün Şiirleri’ni bir araya

getirerek yayımlamaya başladı. Şimdiye kadar bu dizide

Yücel’in on bir kitabını bir araya toplayan sekiz kitap ve bazı

şiirlerinin İngilizce çevirilerini bir araya getiren kitabı

yayımlandı. Yaymevi Yücel’in düzyazılarını da yayın

programma almış bulunuyor.

Bütün eserleri yayımlanıyor...

Sekiz kitap

tekmil-i birden

Can Yücel

SENNUR SEZER

u yazı Can Yücel’in şiiri üstü­ nedir. Hani yüzünün ışığın­ dan gözü görünmez, çaktı mı öfkesi “Allah yarattı demez” ... H ani Güler’e her daim vurgun da, Su ile Güzeî’in babası, bir de Yeni Ha- san’ın. Bir zamanlar Dragos’ta otu­ rurdu. Hep aklımda, çakır kızların­ dan birini aldatmış da “saat, kızlara evlendiklerinde alınır” diye, kolum­ daki saatin hesabmı veremedimdi.. İşte bildiğiniz Can Yücel. Şiiri ya bantlarda, ya mahkeme koridorunda. Türkçenin ince eler sık dokurların- danbiri. Yaşasa Metin Eloğlu anlatır­ dı, madem ki Metin reis taşmdı Gü- müşsuyu’ndan, söz bana kaldı.

Yazma / Sevgi Duvarı

Can Yücel’in şiiri “apaçık”lığın tu­ zağını taşır. Taldit edilmezliği, “hu- mor”u, “terziTi... hep apaçıklım da­ dır. Türkçe’yle oynayan, usta şairleri birbirine benzetmek, birbiriyle açık­ lamak kolayımıza gelirse, uzak akra­ balıklar kurabiliriz: Metin Eloğlu, Sa­ lah Birsel, Can Yücel arasında. Bütün akrabalıkları aym güneşin altında ya­ şamaktır olsa olsa. Güneş de aynı gü­ neşse.

Can Yücel’in şiirinin apaçıklığına bir anahtar dize bulmak için ilk şiirle­ rine bakmak gerekir. Bir de Türk ede­ biyatının bütününe (arasıra bir şairin dizesiyle hesaplaşır, yarı açık, arasıra da bir ülkenin şiiriyle kucaklaşır çün­ kü.) Türkçenin doğru bilinmesi de gerekli, bozup “düzdüğü” sözcüğü doğru çağrışımlarıyla yakalamak için.

Kısacası Can Yücel’in şiiri yalın bir şiir değildir ya da yalınlığı insanın ya­ lınlığı gibidir. “Ne güneşte ne gölge­ de, ne açık ne koyu / Öylesine ayrılmış ışıktan renkten...” Bütün eserleri Can Yücel’in 8 kitaptan oluşuyor, birincisi iki kitap: Yazma (1946-1950) ve Sev­ gi Duvarı (1950-1970) Kitabın başın­ da Refik Durbaş’m bir söyleşisi var

(Söyleşi, bölüm bölüm, Bütün Eserle­ ri 7’ye kadar uzanıyor). Söyleşinin başlığı: “Söyleyiş özelliği şairin öm ­ rünce sürer.” Bu cümleyi anahtar al­ dığınızda, 1946-1950 arasında yazıl­ mış Yazma’da Can Yücel’in söyleyişi­ ni de, “hesaplaşma” tavrını da yakala­ mak elinizdedir. Teşbih böceklerin­ den teşbih şiirindeki gibi kehribarları doğru toplayıp teşbih biçimine getir­ meniz kafi: “Yalnız saklandığı yerleri unutmamış olsaydı/ - Biri şu yıldızın arkasmda olacaktı ama- /Sarı kehli- barları üşenmez bir bir toplardı, / Şimdi her biri bir dalda sarı kehlibar- lara yem/ Okunmuş arpalar atsa, aca­ ba gelirler miydi?/ Yalnız okunacak duanın kelimeleri neydi? / Sarı kehli- barları çağıracak, toplayacak kelime­ leri neydi?/ San kehlibarları çağıra­ cak, toplayacak kelimeleri/ Toplaya­ cak mana neydi? San kehlibarları di­ zecek mana?”

Yazma, anlamların içe dönüşleri­ nin, düşüncenin sınırlarını zorlayıp, daha “açık” söylemeyi istemenin gös­ tergeleriyle doludur: “Kendi yağmu­ runun çamuruna gömüldükten sonra, / Yani bütün gece omuzundaki bir testiden / Kendi avuçlarına dökül­ dükten sonra, / Kapım açıp çıkabile­ cek misin? / Yani yalnızlığım, cebinde unuttuğun / bir boş cigara paketi gibi, bir boş ânmda, / Çıkarıp, açıp, kaldı­ rıp atabilecek misin?” (cevelan). Ben­ zetmeler, çağrışımlara çıkarılan “da- veder” henüz açıktır: “Kafeslerin ar­ kasında oturmuş, ince uzun gemiler gibi limanda, / Olabilceklerden bah­ seder elleri, başlanmamış nakışlarda, / Kendi güzelliğini seyreder gergefte kızlar” (yavaş!!) Deyimler, sövgüler, halk deyişleri birer ikişer görünse de, bir hüznü hafifletmek için buradadır­ lar sanki: “- Koduğun çayırda otluyo- rum hala; / Yonca zamanıydı yine yonca zamanı; / Sen yürürken uzakta, rüzgarda salman / Yapraksız bir meşe ağacıydı; ve boynuzlarm, / Bayırın ar­ dında kaybolduğunda, / Boynuzlarm çatal çataldı” Ala İnek Söyledi Ben **"

(3)

Yazdım adını taşıyan bu şiir, bir özlem şiirinin bir ineğin ağzından yazılışıdır. Son dize şairi, ele verir: “Eskisi gibi değil burası sensiz. ”

Sevgi Duvarı yirmi yıla dağılmış şiir­ leri kapsıyor. Can YüceTin “yengeçler gibi kendine doğru” koşusu, sesini bulmuştur artık, bir sonraki kitabı Bir Siyasinin Şiirleri’ni bilenlere tamdık şiirlerdir bunlar. Sözcükler söylendiği gibi yazılmaya başlanmış, öfke diledi- ğince dile getirilmiş, ağıtlarda bile hü­ zün değil, öfke'var: “Cahit ki bu hasta düzende sağlıklı bir kanserdi / Cahit ki haksızlığa karşı üreyen hücrelerdi” (Cahit için Cahit) Sevgi Duvarı’nın anahtar şiiri Sevgili Gençlik’tir: “Öyle parçalandım ki ömrümde / Sevgiyle öfke arasında / Sevgimi öfke vurdu / Öfkemi sevgi kaçırdı / İçim parçalandı arada / Bi de bigün baktım gökyüzüne bi bayram gecesi / Bi kestane fişeği aç­ mış yedi rengimden / Yağıyorum ço­ cukların üstüne.”

Okur, bu kestane fişeği sözcüklerin şairini duyumsamak kadar anlamak da istiyorsa, dikkadi olmak zorunda­ dır.

Türküler, biraz değişerek boy gös- derecektir yeni türkülerde. Sloganlar apaçık yazılacaktır. Can Yücel, şiirin­ de yaşadığı hayatı ve siyasetteki inan­ cım “düpedüz” söylemeye karar ver­ miştir: “Oyun durmuş godoşu bekler / Aydın kentin kolalı yakasında / Ya­ vuklu dağ arkasında / Halk bir Anka Kuşu bekler / Düşünmek, dağların kargaşasını / Döşemektir bir petek ba­ la / Olmuyor ki böyle şaklatmakla / Es­ ki koşukların masasını / . . . / Zikrede­ lim toprağım / İşçi Partisine yaptırdım kaydımı” (Kayıtlı) şiirde “Sokrata kurban kesilen horoz”, Lokman, Ka­ nuni, dağdan odun taşıyan horoz, “duyuların en incesi akla” seslenir. “Evrenin camım açmak için” bugüne yansıyan düne göndermeler yapan Can Yücel.

Bir Siyasinin Şiirleri

Can Yücel’in Bütün Eserleri’nin ikinci kitabı Bir Siyasinin Şiirleri’nin ilk baskısı 1974’te yapılmış. Bu kitaba 12 Mart koşullarının getirdiği bir ha- pisane kitabı diye bakabilir miyiz? Can Yücel, Refik Durbaş ile yaptığı söyleşide, hapisanede daha açık görü­ nen çelişki ve cephelerden, şiirle baş- başa kalma olanağının genişliğinden sözediyor gerçi. Bence bu rasdantı ol­ masaydı da şiirinde, Memet Fuat'ın sözettiği “yaşamın güzelliklerini, ku­ caklayıp bağrına basarcasına saptayı­ şı, çirkinliklere hoşgörülü, babacan bir halk adamının sövgülü diliyle yük­ lenişi” görülecekti.

Çünkü şiirinin çizgisi buraya dayan­ mıştır. Kızı G üzele yazdığı şiir, Sevgi

SARDUNYA’YA AĞIT ikindiyin saat beşte, Başgardiyan Rıza başta, Karalar bastı koğuşa ikindiyin saat beşte.

SEKİZ

Bugün Ondokuz Mayıs, Mayısın ondokuzu!

Sen ey Türk istiklâlinin koruyucusu, Sen ey ülkeemizin geleceği, Ulusumuzun gözbebeği,

Sen ey demirparmaklıklarda barfiks yapan, Ranzalarda parende atan

Sportmen ve kahraman Türk Gençliği, Önünde senin bütün Kilit-bahirler açık, Ama her zaman Samsun’a çıkılmaz a, Bu sabah da avluda volta atmağa çık!

Seyre durduk tantanayı, Tutuklayıp sardunyayı Attılar dipkapalıya ikindiyin saat beşte. Yataklık etmiş ki zaar Suçu tevatür ve esrar, Elbet bir kızıllığı var ikindiyin saat beşte. Dirlik düzenlik kurtulur, Müdür koltuğa kurulur, Çiçek Demire vurulur ikindiyin saat beşte.

Canların gözleri yaşta Aklı idamlık yoldaşta Yeşil ölümle dalaşta Sabahleyin saat beşte.

MARE NOSTRUM

En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de Devrim O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak... En hızlısıydı hepimizin,

En önce göğüsledi ipi...

Acıyorsam sana anam avradım olsun, Ama aşk olsun sana çocuk, AŞK olsun!

Duvarı’ndaki Öyle Bi... şiirinin giriş bölümüyle Güzel’e şiirinin giriş bölü­ müne baktığımızda bunu daha iyi gö­ rebiliriz:

“Temiz gömleğimi giydim talimden sonra / Ayaklarım yıkıyor çeşme ba­ şında erler / İşte sen öyle bir serindin / Tuzladan kaptılarla inerken şehre / Ne güzel şey sivÜ denmesi çıplağa / Ve gün-açık penceresinden meşelerin / Yamacın kuytusuna sokulmuş mavi / Ufacık bir deniz gibiydin” (Öyle

Bi...)

“Dün gece senin küçücük elinle yal­ nız yattık. / Yalnız, senin küçücük elinle yalnızlık / Kandilli ilkokulu ka­ dar kalabalık... / Zilleri çaldığında düşlerinin / Sınıfların kapıları ardına kadar açık, / Gökyüzünün, denizin, toprağın ve hayalle emeğin / Haklı sı­ nıfları...”

Can Yücel’in, bu kitabındaki anah­ tar dizeler: “İşte böyle can kardeşim, / Sade yazı yazarken değil, konuşurken

C A N

Y

Ü

C

E

L

B

Şair ve yazar Can Yücel 1926yı- lında İstanbul’da doğdu. Ünlü Milli Eğitim Bakanlarımızdan Haşan Ali Yücel’in oğludur. Ortaöğrenimi­ ni Ankara Erkek Lisesi’nde tamamla­ dı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bö- lümü’nde ve İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde okudu. Bir süre Londra’da BBC radyosunda çalıştı. Dönünce Bodrum’da turist rehberli­ ği yaptığı birkaç yıldan sonra

(1963-65) İstanbul’a yerleşti. Bağımsız çevirici olarak yaşamını sürdürdü. Ye­ nilikler, Beraber, Seçilmik Hikâyeler, Dost, Sosyal Adalet, Şiir Sanatı, Dönem, Yön, Ant, İmece, Papirüs (1945-69), Yeni Dergi, Birikim, Sa­ nat Emeği, Yazko Edebiyat, Yeni Düşün dergilerinde yayımladığı şiir, yazı, çeviri şiirleriyle tanman Yücel, 1965’ten sonra sürekli olarak siyasal konularda da yazdı. İlk şiirlerini topladığı Yazma (1950) kitabmdan sonra, toplumsal sorunların yarattığı izlenimlerin ağırlığından kurtul­ mak istermiş gibi kimi taşlama, kimi bıçak gibi işleyen duyarlıkların ağır bastığı şiirlerde yalın dili ve buluşlarıyla dikkati çekti. Ünlü dünya şairle­ rinden çevirdiği şiirleri bir araya getiren H er Boydan (1959) adlı kitabı bu türdeki çalışmaların en başarılalarından sayıldı.

Yapıdan: Yazma (1950), Sevgi Duvarı (1973), Bir Siyasinin Şiirleri (1974), Ölüm ve Oğlum (1976), Şiir Alayı (1981), Rengahenk (1982), Gökyokuş (1984), Canfeda (1987), Ç okbi Çocuk (1988), Gece Vardi­ yası Albümü ( 1992), Güle Güle-Seslerin Sessizliği (1993).

de / Hep çifte dikiş vuracaksın anla­ ma! / Dikişin biri bugün için, ama / Asıl önemlisi, öbür dikiş kalacak yarı­ na!.” ( Otuzsekiz) dir.

Bu anahtar Can Yücel’in bu kitap­ tan sonraki tüm şiirleri için de geçerli- dir. Bir bakıma bir hapisane güncesi niteliğini taşıyan Bir Siyasinin Şiirleri, “özün biçimi belirlemesi”nin bir aşa­ masıysa da, Can Yücel’in şiirinin yay­ gınlaşmasının da bir nedenidir.

Ölüm ve Can Yücel

Can Yücel’in Bütün Şiirleri’nin üçüncü kitabında da iki kitap toplan­ mış: Ölüm ve Oğlum/Gökyokuş. 1976 yılında yayımlanan Ölüm ve Oğ­ lum, Çan Yücel’in şiirine ölüm teması­ nı getiriyor. Şairin ölümle ciddi olarak hesaplaşması, bu kitaptan başlayıp Gökyokuş, Rengahenk, Canfeda, Çok Bi Çocuk, Gece Vardiyası’nda da sü­ recektir. Can Yücel, ölümü somut bir olgu olarak duyup, ölümden sonraki gövdesini düşlerken de, arkadaş ölümlerine tarih düşerken de dünya­ dan caymaz. Gövdesindeki “tarçın” “bırakmaz onu ölmeceye” . “O hayırlı geceye” evet demez. Bu yüzden, çi­ çekler, seranat yapan kurbağalar, ar­ kadaş çocularının doğumu kadar, işçi­ lerin hangi partiye oy vermek istedik­ lerini de izler, saptar, yazar.

Can Yücel’in “çiğköfte” acısıyla ta- ■ nıdığı ölüm yoklaması, ona dünyayı dahaçok sevdirir, diyebiliriz. Filizle­ nen bir fasulye tanesi, fesleyen, başkuş renkle ve ahenkle girer şiire. N e yıka­ nan bir kadının kalçaları, ne yeni bir tatlının tadı eksiktir. Tüm bu dünyaya doymamış çılgın-çocuk şiirleri, siyasal olayları da dışlamaz. Belki de, bu b o ­ zuk düzenin sürüp gitmesi, insanların ölümlülüğünün sürmesi kadar,

(4)

rır şairi. Sesi daha alaycı, söz­ cükleri daha sansürsüzdür ar­ tık. (Bu sansürsüzlük ara sıra mahkemelere uzandığında, ki­ tapların yeni baskılarında kimi sözcükler “...’’larla yer alacak­ tır. Arif olanlar anlar)

“Aydınlıklar Üreteceksin” Can Yücel’in şiirinin, yaşadı­ ğımız günlere tanıklığını, siya­ sal göndermelerini izlemek için kitaplarının ilk yayın tarihlerini bilmek .gerekmiyor. Yine de Gökyokuş’un ilk baskısının 1983, Rengahenk’in 1983, Canfeda’nın 1986, Çok Bi Ço- cuk’un 1988, Gece Vardiyası (Albümü)mn 1992 olduğunu hatırlatayım. Can Yücel, bunca yaşadığı (ve yaşadığımızı) olayı Pandora’nın kutusunda özetle- yiveriyor: “Umut bir cevizdir / Yeşil kabuğunu soyarsın zor- bel / Ellerin mosmor / Kahve­ rengi bir Çarlık kalır ortada / Eğimli bükümlü / Taşın üstüne kor indirirsin yumruğu / Öyle bir hışımla ki / Posası çıkar ce­ vizin yiyemezsin / Yine de kar- şıki sokakta bir ceviz ağacı var / Çingeneler maymun olmuşlar üstüne / Bana bir avuç dolusu verdiler / Kaptım getirdim eve” (Gece Vardiyası)

Can Yücel’in kitaplarının sekizincisi Güle Güle / Seslerin Sessizliği, ilk bas­ kısı bu yılın ağustosunda yapıldı. Kita­ bın başında, Selahattin Hilav’ın Can Yücel’in şiirini irdeleyen bir yazısı var. (Hilav Usta’nm yazısından sonra Can Yücel için yazı yazmak da cesaret işi. Cahiller cesur olur, cahilliğime verin)

Güle Güle kitabm ilk bölümü, ro- men rakkamlarıyla numaralanmış şiir­ lerin yer aldığı Seslerin Sessizliği ise ikinci bölümü. Kitabın adının çağrışı­ mı, ölümle bunca şakalaşan Can Yü- cel’in bir şakası gibi geliyor önce. Ölümden daha alışık bir sesle söz edi­ yor Can, acılardan da “İçerimden bir defne ağlıyor / Hançeremden ciğerim­ den / .../ Yetiştirin bana şimdi diye / Büyümeyi / Vaktiyle de ölmeyi /.../ Ecel Çan’ı tez götür” (Şimdii!) “Yeşi­ lin içindeki yeşilleri göreceksin / Mavi­ nin içindeki mavileri / Seslerin içinde­ ki sessizliği / . . . / Bir dolunayleyin / Bir ayağın gökte / Bir ayağm dal uçlarında / Yeni bir meyve olgunlaşıyor olgun­ laşmış / Düşecek dalından ölümsüz ölüm” (II, Seslerin Sessizliği). Ama dünya işlerinden ya da siyasadan cay­ mış değil: “Devrimin kığıştısı, hayı hu­ yu içinde / En sakin atom çekirdeğidir parti / Susarak konuşur konuşarak su­ sar / Moleküllerin en gıcırtılı halkasını yoklaya kollaya” (IV).

Can Yücel’in ölümden bunca alışık

Yazma -Sevgi Duva­ rı/ Can Yücel/Papi­ rüs Yayınlan/122 s.

BirSiyasininŞiirleri/ ÖlümveOğlum-Gök Rengahenk/ Can

Yü-CanYücel/Papims Yokuş/ CanYücel/ cel/Papirüs

Yayınla-Yayınlan/136s. PapirusYaymlart/ n/112s.

122 s.

C an fed a/Can Yücel/ ÇokBiÇocuk/Can Gece Vardiyası/Can Güle G üle-Seslerin

Papirüs Yayınlan/% Yücel/Papirüs Yayın- Yücel/PapirusYayın- Sessizliği/ Can Yücel

s. lan/60s. lan/112s. IPapirusYayınlanl

120 s.

bir sesle söz etmesi, son yıllarda artan dost ölümlerinden belki. Yavuzer Çe- tinkaya’ya yazdığı şiirde “Vursa başını gene mermer omzuma / götürse beni öbür dünyaya” dizeleri, bir iki dize öncesindeki “bu güneşin şerrinden ırağa” gitme isteği bize daha az alaycı, daha hüzünlü bir Can Yücel getiriyor.

Can Yücel bizi şiirinin değişik bir dö­ nemine hazırlıyor. Doğaçlamalar, öy­ küler, ölümü ebemkuşağıyla kıyasla­ malar, hep okuruna bir hazırlık döne­ mi. Asılanlar için yalnızca Villon, Wil­ de ve Nâzım’ın şiir yazdığını hatırlatır­ ken de, Sait Faik’in Hişt Hişt adlı öy­ küsüne yeni bir not düşerken de yeni

bir Can Yücel’le karşı karşıyayız. Bu yeni sesini yadırgamayalım diye göz kırpıyor, bir ara: “Ölürsem neye gam yerim ki en çok /Bidaha küfredemiye- ceğime.”

Sen çok yaşa Can Yücel. Daha nice kuş, nice kız, nice böcek nice gürültü varşiiriniyazacağın. ■

Selahattin Hilav'ın kaleminden Can Yücel şiiri

r

Çan’ın şiiri, kültür, dünya görü­şü, siyasal bilinç ve özgür öznelli­ ğin bir bileşimidir. Mitlerden ve Kutsal Kitap’tan gerçeküstücülere ve “beat generation” şairlerine kadar tüm dünya kültürünün sözlü ve yazdı ürün­ leri içinden yolunu seçen bir şiirdir bu. Dolayısıyla onun dünyayı algdamasm- da, akd ve duyu gibi birbirinden hayli uzak ruhsal yetder kaynaşmış ve bir bütünselliğe varmıştır. Nitekim şöyle diyor şairimiz:

Akıl ki en incesi duyuların

Tüm şiiri çerçevesinde ele alırsak, onun en yakınlarının Nâzım Hikmet ve M etin Eloğlu olduğunu söyleyebili­ riz. Nâzım’m hem şiire ulaştıran yolu, hem de kendisi gibi artık şiir yazılama­ yacağını gösterdiğini ve Türk şiirinin üzerinde, hem bir umut, hem de heye­ canlandıran bir karabasan gibi dolan­

dığını bdiyoruz. C an ın en büyük şiir savaşını, her iki yanı da tehlikeli olan bu alanda verdiğini söyleyebiliriz.

Metin Eloğlu’yla ilişkisi daha göz- lemlenebdir ve somuttur. Metin, G a­ rip şiirinden yola çıktığı halde, yalnız­ ca “eda” de ya da şiiri yiyip bitiren, an­ lık etküer yaratan esprilerle, “arif olan anlar”ı aşamayan hafif dozda sosyalist­ çe imalarla, kendibilince varmamış bir “dericilik”le ya da “hümanistlik”le ye­ tinmedi. Gerçi Garipçderin yaptığı gi­ bi o da, şiirsel imgeye fazla başvurma­ dı, ama eşsiz yeteneğiyle sözcüğün içinde gizlenmiş şiirselliği bularak, şa­ şırtıcı sözdizimleri kurarak, şiirin söz dağarcığını adamakıllı genişleterek ve belki de en önemlisi, mizah öğesine gerçek bir toplumsal eleştiri öğesini şi­ irsellik içinde kazandırarak, yapmacık duygusallığı ve resmi ciddiyeti saf dışı ederek yalın bir şiir yarattı. Metin de

Can arasında, yıllar süren dosduğun ve kadeh arkadaşlığının yanı sıra, iki ger­ çek şiir arayıcısını birleştiren derin ve karmaşık bir bağ vardı. Metin, Batı şii­ rinden dolaylı olarak ve pek az beslen­ mişti. Can, dünya kültürü ve şiiriyle içiçe yaşamasını sağlayan araçları, da­ ha delikanlılığında edinmişti. Çok farklı biçimde yetişmiş bu iki şairin karşdaşmasında, M etin’in devam et­ mesi ve uzun süre susması ya da yaz­ dıklarını yayımlamaması çok dginçtir. Can, Garip şiirini son sınırına kadar götüren ve ne olabüecekse onu şaşıla­ cak bir ustalıkla gerçekleştiren Me- tin’den bu noktada saygıyla ayrılıp dünya şiiriyle, kendi dikbaşh öznelli­ ğiyle hesaplaşmaya, kısacası özgünlü­ ğe yöneldi. Dolayısıyla, M etin’le Can arasındaki şiir dosduğu, taklit ve yine­ lemeye değd de, özgünlüğe götüren et­ kiye bir kez daha tanıklık etti. ■

T

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 9 9

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Öfke kontrolü için hazırlanan eğitim programları ile «çatışma çözme, ben dilinin kullanım gücünü fark etme, öfkeliyken duygu ve düşünceleri ben

Hastaların sürekli öfke ve öfke ifa- de tarzı ölçeğinden aldıkları en yüksek ortalama puan- larının sürekli öfke alt boyutundan (24.11±6.71) ve en düşük ortalama

Bu değerlendirme sonucunda; araştırma kapsamına alınan sportif rekreasyon aktivitelerine katılan öğrencilerin sürekli öfke puan ortalaması (Ort.=20.64) orta seviyenin

Araştırmada ergenlerin öfke düzeyleri ve depresyon algıları arasındaki ilişki ile ilgili yapılan korelasyon analizi sonucunda; depresyon algısı sürekli öfke

 Öfke kişi için ne zaman problem haline gelir?.  Çocuklar

 Öfke yönetimi, kızgınlığın ve öfkenin yol açtığı duygusal ve bedensel tepkileri azaltabilmek ve öfkeyi sağlıklı bir biçimde denetim altına almak ve

- BU STRATEJİ EN BASİT ANLAMIYLA DÜŞÜNME TARZINIZI DEĞİŞTİRMEK DEMEKTİR. -BAZEN KIZGIN İNSANLAR DÜŞÜNCELERİNİ KÜFREDEREK, BAĞIRIP ÇAĞIRARAK İFADE

Cahit Irgat, ilk şiirlerinden itibaren şehirli bir şair olarak karşımıza çıkar. Dönemin politik ve ekonomik açılımları gereği daha çok köy ve kır