• Sonuç bulunamadı

İsmail Gaspıralı’nın “Rusya’da Millî Türk Mekteplerinin Islahı ve Usul-i Savtiyenin İntişarı” Adlı Kitapçığı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İsmail Gaspıralı’nın “Rusya’da Millî Türk Mekteplerinin Islahı ve Usul-i Savtiyenin İntişarı” Adlı Kitapçığı"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

İSMAİL GASPIRALI’NIN

“RUSYA’DA MİLLÎ TÜRK MEKTEPLERİNİN ISLAHI

VE USUL-İ SAVTİYENİN İNTİŞARI” ADLI KİTAPÇIĞI

Yavuz Akpınar

*

THE BOOKLET OF ISMAIL GASPIRALI CALLED “THE REFORMATION OF NATIONAL SCHOOLS IN RUSSIA AND THE POPULARIZATION OF THE PHONETIC METHOD”

Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov döneminde 1980’li yıllardan itibaren başlayan “ye-niden kurma”, “açıklık” ve “demokratikleşme” hareketi, devlet yönetimindeki ideolojik yumuşamayı sağlamış ve bunun ardından 1991 yılında gerçekleşen çözülmeyle birlikte sosyal bilimlerde birçok araştırma konusunun olduğu gibi İsmail Gaspıralı üzerindeki çalışmaların da yolu açılmıştır. Böylece Gaspıralı hakkında birbiri ardından önemli eserler, makaleler yayımlanmıştır. Komünizm döneminde erişilemeyen kütüphaneler, girilemeyen arşivler açılmış Gaspıralı hakkında yeni belgeler açığa çıkartıldığı gibi başta

Tercüman gazetesi olmak üzere onun birçok eseri, makalesi derlenip yeniden neşredilerek

Türkiye’den Doğu Türkistan’a kadar geniş bir okuyucu kitlesinin dikkatine sunulmuştur. Diğer yandan Türk dünyasında ortaya çıkan yeni bağımsız devletler, değişen dünya düzeni, hem tarihȋ hadiselerin hem de günümüz kültürel ve siyasȋ hayatının tekrar gözden geçirilmesine, yeni yorumlar yapılmasına imkȃn sağlamıştır. Sovyet-Rus yönetiminin Türk boyları hakkındaki sahte tarih tezleri reddedilmiştir. Sovyet-Sovyet-Rus esaretinden kurtulan her Türk ülkesinde millȋ tarih ve kültür hayatı yeniden yorumlan-maya başlanmış, bu konularda sayısız denilecek derecede yazılar yazılmış, bir hayli eserler neşredilmiştir. Her topluluk kendi tarihini yeniden yazmaya ve millȋ kimliğini yeniden belirlemeye başlamıştır.

Yeni Türk Edebiyatı, Sayı 22, Ekim 2020, s. 149-158. * Prof. Dr., Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, emekli öğretim üyesi, (yavuz.akpinar@hotmail.com).

(4)

Bu genel değişim içinde tabiȋ olarak Rus esareti altında geçen tarihȋ dönem üzerine yapılan araştırmalar yoğunlaşmıştır. Bunlar içinde Çarlık Rusyası’nın son dönemiyle Sovyetler Birliği’nin ilk yılları üzerine yapılan araştırmaların öne çıktığı görülür. Sözü edilen dönem, aynı zamanda, Rus yönetimi altındaki Türk boylarının modernleşme ve maarif hayatında uyanma devresidir. Bu yolu açanlar ise başta Gaspıralı olmak üzere, benzeri çeşitli şahsiyetler ve onları takip edenlerdir. Sözü edilen bu modernleşme hareketleri, millȋ uyanış devam ederken 1905 Rus Meşrutiyeti ilan edilmiş ve “Rusya Müslümanlarının” (Rusya Türklerinin) ülkenin siyasȋ hayatında, şartların elverdiği ölçüde, yer aldıkları görülmüştür. Bu süreç, günümüz şartlarının bir gereği olarak bütün Türk dünyasında yeniden araştırılmaktadır.

İşaret edilen dönemde Rusya Türkleri arasındaki gelişimleri, oluşumları, değişim-leri araştıran bilim adamları, doğrudan veya dolaylı olarak İsmail Gaspıralı’nın ve onun bütün Rusya Türkleri arasında bulunan takipçilerinin karşılarına çıktığını görmüşlerdir. Böylece Gaspıralı’nın sadece Rusya Müslümanları-Türkleri değil, Türkiye ve diğer bazı Müslüman ülkeler üzerindeki rolü de ayrıntılarıyla ortaya çıkmaya başlamıştır.

Yapılan araştırmalarla Gaspıralı’nın, faaliyetleri ve eserleri hakkında bilgileri-miz yenilenip genişlendiği gibi onun düşüncelerinin günümüz şartları içinde yeniden değerlendirilmesi süreci de başlamıştır. Bu çerçevede öncelikle Gaspıralı külliyatının neşredilmesi, onun fi kir dünyasını, ideallerini daha doğru anlamak ve yorumlamak için artık ertelenemez bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır.

Biz Türkiye’de Gaspıralı’nın eserlerini derleyip 4 cilt hâlinde yayımlayarak bu ihtiyacı kendi ölçümüz içinde karşılamaya çalıştık ama bu yeterli değildir; onun bütün eserlerinin, yazılarının derlenerek bütün Türk dünyası okuyucularının, aydınlarının dikkatine sunulması gerekmektedir. Tabiȋ bunları söylerken, gazetecilik hayatı otuz yılı aşan Gaspıralı’nın eserlerinin-yazılarının tahmin edilenden de çok olduğunu hatırlat-mak gerekir. Öyle ki yapılan birçok araştırmaya rağmen onun eserlerinin-yazılarının tam bir bibliyografyası bile henüz ortaya konulamamıştır. Biz Tercüman gazetesindeki bütün yazılarını kronolojik (Türkçe ve Rusça) olarak belirledik ama ne yazık ki henüz bastıramadık. Buna rağmen gözden kaçan ve şimdiye kadar bilinmeyen bazı eserle-rinin, Türk dünyasının çeşitli dergi ve gazetelerinde (bu arada Türkiye’de) basılmış birçok yazısının-röportajının olduğu da bir gerçektir. Diğer yandan dönemindeki ge-niş faaliyetleri ve uyandırdığı büyük ilgi sebebiyle Gaspıralı hakkında sadece Çarlık Rusyası’yla Türkiye’de değil bütün dünyada birçok yazı ve haber yayımlandığını, araştırmalar yapıldığını, çeşitli devlet arşivlerinde onunla ilgili belgelerin bulunduğunu da göz önünde tutmak gerekir. Dolayısıyla Gaspıralı hakkında genel bir bibliyografya hazırlama ve külliyatını yayımlamanın sanıldığından daha zor olduğunu belirtmeliyiz. Gaspıralı hakkında yapılan yeni araştırmalar, bilgilerimizi genişletmekte, onun iyi bilinmeyen bir yanını ayrıntılarıyla ortaya koymakta veya bilmediğimiz bir eserini,

(5)

“RUSYA’DA MİLLÎ TÜRK MEKTEPLERİNİN ISLAHI VE USUL-İ SAVTİYENİN İNTİŞARI” 151

faaliyetini açığa çıkarmaktadır. Böyle eserlerden biri de Karadeniz Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olan Tuğçe Öner’in “Kırım Üzerindeki Rus Baskısı

Kar-şısında İsmail Bey Gaspıralı’nın Eğitim Mücadelesi” (Trabzon, Haziran 2018, 64 s.)

adlı mezuniyet tezidir. Bu tezde İsmail Gaspıralı’nın eğitim faaliyeti incelenirken onun

“Rusya’da Millî Türk Mekteplerinin Islahı ve Usul-i Savtiyenin İntişarı” (Bahçesaray,

1911, 12 s.) adlı kitapçığından da araştırmanın genel çerçevesi içinde belli ölçüde ya-rarlanılmış ve çalışmanın sonunda bu küçük eserin dijital nüshasına da yer vermiştir.1

Bildiğimiz kadarıyla Gaspıralı üzerinde çalışanların hiç biri bu eserden söz et-memiştir. Bu eserde İsmail Bey, Rusya Türkleri (Müslümanları) arasında modern-leşme hareketini nasıl ve hangi faaliyetlerle, hangi yöntemlerle, kimlerin katkı ve yardımlarıyla başlattığını çok açık ve ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Dolayısıyla bu kitapçık, Gaspıralı’nın eğitim konusundaki görüş ve faaliyetlerini anlattığı Mektep

ve Usul-i Cedid nedir (1897), Mebadi-i Temeddün-i İslamiyȃn-ı Rus (1901), Akgül Destesi (1905) gibi eserlerini tamamlar niteliktedir. Bu sebeple eserin tam olarak

yeniden yayımlanmasının Gaspıralı araştırmalarına katkı sağlayacağını düşünüyor, metni bugünkü alfabemizle okuyucuların dikkatine sunuyoruz.2

1 Biz bu eserin varlığını öğrendikten sonra Tuğçe Öner’e yazarak onu tebrik ettik, bu eseri nereden elde

etiğini sorduk ve zaten internette açık bulunan tezinin bir nüshasını göndermesini rica ettik. Sağ olsun gönderdi. Eseri de bir kütüphaneden değil, İstanbul’da bir fotokopiciden temin ettiğini bildirdi. Bu yardımları için de ona burada alenen teşekkür etmek istiyoruz.

2 Burada sadece metni yayımlamakta yetiniyor, eserin tahlilinin ayrıca yapılmasının gerekli olduğuna

(6)
(7)

“RUSYA’DA MİLLÎ TÜRK MEKTEPLERİNİN ISLAHI VE USUL-İ SAVTİYENİN İNTİŞARI” 153

RUSYA’DA MİLLÎ TÜRK MEKTEPLERİNİN ISLAHI VE USUL-İ SAVTİYENİN İNTİŞARI3

“Birinci şakirdim ve birinci muallim merhum Bekir Efendi Emektar şerefi ne kaleme alındı ve gayûr muavinlerim ve muallim kardeşlerime yadigâr olmak üzere neşredildi”.

Bahçesaray, 1911

Türk milleti yüksek bir millettir. Terakki ve tekâmül arzusundan mahrum değildir fakat “su görmeden papuç çıkarmayı” sevmez. Ruhuna ve anlayışına muvafık surette arz olunanı kabulde inat etmez.

Maarif-i milliye uğruna Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in bir milyon, Abdülgani ve Ahmet Hüseynofl arın yarım milyon, Sibiryalı Hacı Nimetullah Efendi’nin yüz bin ruble, Âlimcan Efendi Barudî’nin varını ve ömrünü vakfettiği ve birçok adamların üçer-beşer mektep tesis edip idaresini temin ettikleri cümleye malumdur.

Daha işlenecekleri işlemek hususta bu sayfacıklar hizmet ederlerse ben de mu-radıma çatmış olurum.

1881 sene-i Miladiyesinde cem’ ettiğim malumata nazaran Rusya’da on altı milyon ahali-i İslamiye bulunduğu ve bunların Çerkeslerden4 maadası evlad-ı Türk

oldukları tahkik edilmiş idi.

Bu halkın 16 bin niçe yüz mahalle mektepleri (iptidaiyeleri) ve 214 medrese-i Arabiyeleri mevcud idi. Nüfus hesabıyla bin kişiye ve aile hesabıyla 200 haneye bir “iptidaiye” isabet ediyordu ki mütemeddin akvamın mikyası itibarıyla lüzumunun heman nıfsını teşkil etmekte idi. Orta hesaptan her bir mektepte 30 çocuk addolun-duğu sırada yarım milyon evlad-ı Türk tahsilde bulundukları anlaşılıyordu... Fakat heyhat! Bu güzel görünüşün, ümitli bu hâlin hiçten ibaret bulunduğu malum idi: 16 bin mektepte cem’ olmuş yarım milyon Türk çocuklarının beşer sene ömürleri çürü-tülüp Türkçe beş satır okup-yazmak bile gösterilmiyor ancak kıraat-ı Kuran ve namaz duaları öğretilmekle iktifa ediliyor idi! Her sene-i nücumiye de çocuklarımızın 500 bin sene-i hayatiyesi israf olunuyordu!

İşbu “mahalle” mekteplerinden sarf-ı nazar ederek muntazam millî mektepler tesisine hiç imkân yok idi. Buna iktisaden halkların iktidarı olmadığı gibi “yavaş yavaş” usulüyle bir asır kaybolacağı ve muhitin vakit kaçırmaya müsait olmadığı ile beraber Rus hükûmetinin siyaset-i dahiliyesi ve ahalimizin cehl ve taassubu Avrupavari 3 İsmail Gaspıralı, “Rusya’da Millî Türk Mekteplerinin Islahı ve Usul-i Savtiyenin İntişarı”, Bahçesaray,

1911, 12 s. Gaspıralı’nın bu küçük eseri kapaksız olarak basılmıştır. Usul-i Savtiye: Fonetik usul.

4 Osmanlı Türkleri Dağıstan’ın bütün Müslüman ahalisini basit bir şekilde “Çerkes” olarak

(8)

mekâtib-i milliye-i cedide silsilesini vücuda getirmeye mahal bırakmıyordu. Bu hȃlde eski mekteplerin ıslah ve terakkisi lazım görmüş idim. Mahalle mektepleri sırf “dinî” “konfessiyonal”5 addolunduklarından ve resmen İdare-i Şeriyelerin nazaretinde ve

hakikatte hiç kimin nezaretinde bulunmuyorlardı. Bu “boş” mektepler “hür” mektep-ler idimektep-ler ki efkâr-ı umumiye hareketlense, mektep işine sevk edilse hayli iş görmek mümkün olduğu anlaşılıyordu.

Halk indinde “mektep”, “okuv”, “tahsil”, “ilim” ve “ders” gibi lafızların hakiki manaları meçhul olduğu hâlde bu lafızlara karşı beslediği muhabbet ve hürmet bana hayli ümitler verdiğinden halkın nazar ve hissiyatını “sermaye”den addetmiştim. Bi-naenaleyh efkâr-ı umumiyeyi uyandırıp celb etmek, ıslah edilecek mekteplere muallim yetiştirmek ve bunların maaşlarını temin etmek ile beraber hükûmetin şüphesini ve ahalinin taassubunu celp etmemek üzere işe başlamak lazım görülmüştü.

İşbu matlaba binaen 1881 senesi Bahçesaray’da Tercüman gazetesini tesis etim. Zahiren haftalık bir gazetecik olan bu Tercüman mekteplerin ıslahına, Türk şiveleri-nin birleşmesiyle sade Türkçe olarak edebî lisan vücuduna hȃdim olacak bir evrak-ı mahsusa idi.

İşbu gazete ile efkâr-ı umumiyeyi hayli tahrik ve yeni usul ile kırk gün zarfında mübtedi çocuğa Türkçe okup-yazmak öğretmek mümkün olduğunu ilan ve beyan ederek şehrimizin Kaytaz Ağa Mahallesi’nin haraba mektephanesini biraz tamir ettirip âdi talebelerden Bekir Efendi Emektarı davet ve maaşını vererek “usul-i savtiye”yi, didaktik ve pedagojik en elzem cihetlerini, bu efendiye taallüm edip “Birinci Muallim” tedarik ve tertip ettiğim program üzere 1884’te “Birinci Mekteb-i Cedid”i açdım. Okunacak elifba yazdığım Hoca-i Sıbyan idi. Müddet-i tahsil üç sene, program Türkçe okup-yazmak, kıraat, Kuran, ilm-i hâl, hüsn-i hatt, sarf-ı Türkî, amal-i erbaa, tarih-i İslam ve (muhtasaran ve kadrü’l-hâl) coğrafyadan, tarihten ve hıfz-ı sıhhatten malumat vermek idi. Tahsil meccanen, kitap ve kâğıt mektepten idi. Ulemamız ve eski mektebdarlarımız ve ekser ahalimiz, ıslahat ve tebdil ve tagayyürden hoşlanmadıkları hâlde mektebe ancak 12 mübtedi çocuk kaydolunmuş idi. Şu 12 kayıt ile defter kapatılıp ders başlandı. Günde dört saat (ziyade değil) devam edilmek üzere kırk beş gün çalışıldı. Kırk altıncı günü birinci imtihan ilan ve muteberȃn-ı belde davet edildi. İki yüz davetliden otuz adam teşrif buyurdular; sairleri “olmayacak bir iş” diye kulak vermediler. İmtihana gelenler kırk günlük derslerin neticesi olarak cümle sıbyanın Türkçe okup-yazdıkla-rını, Kuran’ın her sayfasını yavaş yavaş okuyabildiklerini gördüler6. Bu gördüklerinin

hiss-i tesiri olarak hazır bulunanlardan çoğusunun elde mendil ağladıkları görüldü ki hayırlı gözyaşları, bu gözyaşları idi. Islah-ı tedris mümkün olacağına bana ümit veren gözyaşları yine bu yaşlar idi.

5 Kонфессиёнал: Dine, mezhebe ait. Bu kelime orijinal metinde de siyah punto ile yazılmıştır. 6 Bu kısım orijinal metinde de siyah harfl erle yazılmıştır.

(9)

“RUSYA’DA MİLLÎ TÜRK MEKTEPLERİNİN ISLAHI VE USUL-İ SAVTİYENİN İNTİŞARI” 155

İmtihan günü mektebe 40 çocuk kaydedildi; mektep mektebe benzedi. Mualli-min maaşı “ebeveyn boynuna” yüklendi. Çocuk başına her ay on iki kuruş (bir ruble) ve odun-kömür parası bir kuruş alınacağı şart edildi. Ayda iki kuruş (on altı kapik) muallim hakkı vermeye alışmış babaların ayda on iki kuruş vermeye razı oldukları bana bir kat daha kuvvet verdi. Böylece muallim efendiye ayda altı yüz kuruş temin edildi. Bu hâl aç mollaların dikkatini celp etti. Bu muvaffakiyet sayesinde ikinci bir mektebin vücudu lazım oldu. Çünkü mektebe daha ziyade şakirt kaydına müsaadem yok idi. İşi ileriletmek için esas tuttuğum başlıca kaideler bunlardı:

1. Bir muallimli mektepte kırktan ziyade çocuk bulundurmamak ve mektebi üç sınıf üzere devam ettirmek

2. Sabileri günde dört saatten ziyade ders ile meşgul etmemek 3. Her dersi bir saatten ziyade uzatmamak

4. Her ders arası beş-on dakika şifahen hesap meseleleri ile çocukları eğlendirip zihinlerini istirahat ettirmek

5. Birinci dersten bede’an her gün iki-üç harf gösterip ve bunun savtlarını-davuş-larını beyan edip heman mümkün olan Türkçe kelimeleri okutup-yazdırmak ve harf-i hecâyı tekmil edene kadar çocuklara Türkçe okup-yazmayı zabtettirmek

6. Türkçe zabtolunduktan sonra Arabîye mahsus hurufat birer birer talim edilip tedricen kaideler gösterilip kıraat-ı Arabiyeye çalışmak

7. Yengilce tekdirden maada çocuklara hiç bir türlü sıkıntı ve ceza vermemek 8. Ayda on iki kuruştan eksik bedel almamak, hiç kimden bunun haricinde hediye kabul etmemek

9. Her altı ayda hususî imtihan edip senede “bir defa” mübtedi kabul etmek 10. Muallim olmak için “usul-i savtiye” tahsil etmek isteyen molla ya suhte bir ay kadar yeni mektebe devam ile programı ve usulü gördükten sonra bendeleri tarafından imtihan edilip şehadetname verilmek

11. Her bir muallim öğrendiği cümle kaideleri ve programı icra edeceğine ve arzu edenlerden iki mollaya bilȃ-bedel usul-i savtiyeyi öğretip iki mektep daha ıslah edeceğine kat’i vaat ve söz alınmak

12. Mektebin hâl ve gidişinden Tercüman gazetesine ara sıra haber verip her imtihana vesair hususȃta dair senede iki defa malumat vermek. Bundan böyle usul-i savtiye ile ders veren muallimlere cemaat tarafından oldukça dolgun maaş temin edilip “yekdiğerinden görmekçe” suretiyle muallim yetiştirmek çaresi bulunmuş idi. Elinde şehadetnamem bulunan muallime ayda beş yüz kuruş verileceği lazım gelenlere ma-lum ediliyordu. Her bir muallim, usul-i savtiye tatbiki sayesinde alacağı dolgun maaşı helallemek ve maarif-i milliyeye hizmet etmek üzere bulunduğu dairede iki “muallim” terbiyesine ve iki mektebin ıslahına propaganda etmeye vicdanen borçlu ediliyordu. Bu mukaddes vazifeyi kemalen eda eden birçok muallimler görüldü.

(10)

Birinci numune mektebinin birinci imtihanı sayesinde otuz ağıza otuz müdafi ’ yaki meddah kazanılmış ve muallime verilecek 600 kuruş maaş dahi mollalar arasında yeni usule dikkat uyandırmış idi; çünkü eski usulün muallimleri ayda 150 kuruş alamıyorlar idi. Fakat böyle ise de eski fi kirliler daha ziyade harekete gelip halk nazarında mektebi ve usulü düşürmeye gayret ve hücum göstermişler idi. “Tez öğrenilen ilim tez unutuluyormuş”, “dinî mektepler bozulacak ve Rus şkoluna dönecekmiş”! Bu hücuma karşı Bahçesaray pazarında bir kahvehanede “Akşam Mektebi” açtım. Yirmi kadar hammal ve bakkal delikanlıları davet ettim. Kırk akşam bunları bizzat okutup okur-yazar ettim. Böylece her biri bağırıp çağırıp usul-i savtiye müdafi ’i ve Tercüman abonesi olmuşlar idi (sene 1885).

Usul-i savtiye ve ıslah-ı mekâtib meselesi, düşünülmüş bir sistemle gazetemde umumȋ dersler suretinde derç edildiğinden yavaş yavaş Kırım haricinde dahi dikkate alındı. Vilayȃt-ı sairede malum olan muteber adamlara hususî mektuplar ile müracaat ederek dikkatlerini celp ve “usul-i savtiye” tahsiline birer muallim göndermeleri babında rica ve niyazda kusur etmiyor idim. Hamd olsun bundan böyle usul-i cedide muallimliği tahsiline Kafkazya’dan ve Rusya içlerinden Bahçesaray’a talebe ve molla gelmeye başladı. Birinci numune mektebi, hem mektep hem bir derece “darü’l-muallimȋn” vazifesi görüyor idi. Gelen mollalar bir-iki ay mektebe misafi r edilip ba’de muallimlik şehadetnameleri verilip geri yollanıyorlar idi. Muallim yetiştirmeye merhum Bekir ve İmam Mahmut Efendilerin çok hizmetleri görüldü. Böylece maarif ve teceddüt uçkunları öteye beriye saçrayor [sıçrıyor] idi.

Kafkazya ve Asya ve Rusya’nın her tarafından tüccar-ı İslamın kesret üzere cem’ olduğu panayır, Nijni Novgorod’da Temmuz 15’ten Ağustos 25’e kadar devam eder. Her sene bu panayıra gidiyor beş-on günler propaganda ediyor idim.

1887’de Bahçesaray numune mektebi muallimi Bekir Efendi Emektar, Rezan [Ryazan] vilayeti Hankirman beldesine gönderilmiş “ikinci numune mektebi” orada tesis edilmiş idi. Nijni Novgorod, Tambof ve Penza vilayetlerinin Müslümanları arasında usul-i savtiyeyi ve ıslah-ı tederrüsiyeyi tefhim ve intişar bu muallime sipariş edilmiş idi.

İşbu beldede açtırdığım mektepte okuyan çocukların pederleri daim mezkûr pana-yıra geldiklerinden bi’l-istifade meclislerde bunları şahit ederek söylettiriyor ve böylece gözü açık tacirleri mektep ıslahına saldırıyor idim. Tacir olmayarak her sene panayıra gelişim hükûmet-i mahalliyenin dikkatini celp edeceği ve taassubînden birinin aleyhimde şikâyet bile vermesi ihtimaline karşı abone kaydetmek bahanesiyle setr olunuyordum.

Böylece davetler semeresi olarak seksen kadar molla ve suhte Bahçesaray’a gelip usul-i cedide üzere tedris ve idare tertipleri tahsil ederek ve mütalaa edecekleri fennȋ kitapları alıp gitmişler idi ve verdikleri vaatlerine binaen beş-altı sene zarfında Rusya’nın her vilayetinde ikişer üçer mahalle mektebini ıslah etmişler idi.

1893 senesine kadar Avrupa Rusyası’nda ve Kafkazya’da efkȃr-ı umumî hayli uyandırılmış ve mektep işi bir derece ıslah yoluna konulmuş ise de Asya-yı Vusta’dan ses çıkmıyor, hareket işitilmiyor idi. Bunun başlıca bir sebebi Orta Asya’da lisan-ı Farsî muteber tutulup millî Türkçeye hiç rağbet edilmediği idi. Bu hâle binaen mezkûr

(11)

“RUSYA’DA MİLLÎ TÜRK MEKTEPLERİNİN ISLAHI VE USUL-İ SAVTİYENİN İNTİŞARI” 157

sene Maveraü’n-nehr’e seyahat edip Semerkant’ta gayr-i resmî surette Orenburglu tacir Abdülgani Bay hanesinde usul-i savtiye “üçüncü numune mektebi” tesis ettim. Muallimliğe Bakûlu Abdülmecid Bey’i7 tayin etmiş idim. Bu mektep üç ay kadar

devam edip usul-i savtiyenin suhuletini ahaliye gösterdiği hâlde hükûmet tarafından kapatıldı. Fakat Orta Asyalılar arasında “makinalı mektep” namı ile şöhret almış bu mektep, efkâr-ı umumiyeyi celp ve tahrik etti. Bundan böyle Asya-yı Vusta dahi teceddüt yoluna ve Türkçe tahsiline sevk olundu. Usul-i savtiye mektepleri Farsîye mahall-i münasip vermek ile beraber millî olan Türkçeyi ileri sürdüler.

İbtida usul-i savtiyeye ters nazar etmiş Türkistan maarif memurları Rus şkolalarına rağbet ve çocuk celp etmek için Hoca-i Sıbyan’ı takliden mahalli Çağatay şivesinde elifba ve kıraat risaleleri tertip ve neşrettirdiler (Muallim Kalinin8 eserleri). Rus Maarif İdaresinin

bu tedbiri, işime büyük fayda ve meşru bir suret verdi. Bu da me’mȗlüm haricinde idi. 1909’da Rusya hududu dȃhilinde ve kısmen Türkistan-ı Çinî’de ıslah yaki tesis edilmiş mahalle mekteplerinin miktarı beş bini geçiyor idi. Vilayetlerin ve muallim-lerin hususiyetine göre bir az tefavüt9 olmak ile beraber cümle mekteplerin programı

yukarıda beyan ettiğim mevaddan ibaret idi. Beş-on senelere kadar cümle mekteplerin elifbası ve birinci kıraat risalesi Hoca-i Sıbyan’ım idi ki Türk kabilelerinin sade Türkçe yazılmış kitaptan umumen müstefi d oldukları ve “sadelik” esası üzere umum Türkler için “umumî lisan-ı edebî” vücut bulabileceği bunun ile fi ilen görülmüş idi.

İşin bu ciheti bana bir kat daha kuvvet vermiş idi. Islah edilmiş mekteplerin binaları dahi tamir ediliyor ve bir haylisi müceddeden inşa olunuyor idi. Semere ve terakki gören cemaat, mektep işine para vermeden el çekmiyor idi.

Böylece milletin tahsil hevesi uyandığından muallim bulmak hayli müşkül idi. Hayatın bu sualine cevaben 1901’de şimdi Vakit gazetesinin muharriri Muhammed Fatih Efendi10

Orenburg’da gayr-i resmî olarak “muallimîn dershanesi” açıp Ural ve Sibirya için hayli muallim hazırladı. İki yaz devamdan sonra bu “kurs”lar mahalli hükûmetçe men’ edildi.

Bunun ile beraber Kazan’da ulema-yı münevvere serkerdelerinden Müderris Âlimcan Barudî Efendi medresesini ıslah yani suhte maişetini intizama koyup med-rese programına fünun tahsili idhal ve bir de “muallimîn şubesi” tesis etmiş idi. Bu 7 Bu şahıs Azerbaycan Türklerinden tanınmış yazar ve eğitimci Sultan Mecid Ganizade (1886-1937)’dir. 8 Muallim Kalinin: Tam adı Askar-Ali Bayram Kalinin’dir. Taskent ‘te Rus resmȋ okulları için öğretmen

yetiştiren “Muallimler Seminariyasi”ndan (öğretmen okulundan) mezundur. Okulun müdürü Nikolay Ostroumov idi. Kalinin 1895’te Buhara’da Emir Abdulahad tarafından açılan Rus-Tüzem okulunun ilk öğretmeni olarak meslekȋ faaliyetine başlamış (“Buhara” başlıklı yazı, Tercüman, 1895, No: 8), sonra Taskent’te açılan İkinci Rus-Tüzem Mektebi’nde öğretmenlik yapmıştır. 1903 yılında Rus-Tüzem mekteplerinin ikinci sınıf öğrencileri için “Muallim-i Sani” adıyla bir kitap yazıp bastırmıştır. (“Orta Aziya” başlıklı yazı, Tercüman, 1903, No: 35) ve (“Orta Aziya”, Tercüman, 1904, No: 74)

9 Metinde “ÚIJÓĝÜ”.

10 Fatih Kerimi (1870-1937): Tatar yazar ve gazeteci. İstanbul’daki Mülkiye Mektebi’nden mezun (1896)

(12)

şubeden hayli muallim yetişip etraf ve eknafa dağıldı. Bu medresenin ve şubenin fennî cihetine malum muharrirlerden Akçuraoğlu Yusuf Bey’in büyük hizmeti görülmüştür.

Bu gün de mekteb-i cedidlerin bir kat daha ıslahı ve darü’l-muallimînler tesisi murat edilmektedir. Tercüman gazetesinin yirmi beş senelik devamına yadigâren maarifmendan, Orenburg’da bir darü’l-muallim tesisine akça cem’ etmişler ise de hükûmetten müsaade alınamamış idi. Geçen 1911 senesi Kazan müftüsünün yirmi beş senelik hizmetine yadigâren keza bir darü’l-muallimîn tesisi için yüz bin ruble iane kaydedilmiş idi. Şimdi buna müsaade almak ile uğraşılıyor.

Islah-ı tedris ve mekâtib ile yan yana millî edebiyat dahi baş gösterdi. 1883’ten 1905’e kadar Rusya’da neşredilmiş Türkiyâtın11 isimleri beş yüze bâliğ ve ilan-ı hürriyetten sonra

altı senede bin isim daha vücut buldu. Bugün ihtiyacȃt-ı ibtidaiyemizi def’ eder derecede kütüb-i milliyemiz mevcuttur, demek büyük bir hata olmasa gerektir. Son altı sene içinde birçok gazeteler ve jurnaller tesis edildi. Bunun ile beraber Rusya Türklerinin ahval-i içti-maiyelerine ve me’mȗl olmayan harekât-ı medeniyelerine hükûmetin dikkati düştü. 1910 ve 1911 seneleri birçok açık ve hȃfi teftişler edilip birçok imamlar, muallimler, muharrirler basıldı; tevkif edildi. Mektepler, kütüphaneler, gazete idareleri aktarıldı fakat Rusya’ya hilaf ve siyasî bir şey “olmadığından” bulunmadı. Eminiz ki hükûmeti havf ve endişeye sevk edecek sebep kalmamıştır. Hükûmetin gördüğü bir şey varsa o da derin uykuda zannettiği Rusya Müslümanlarının uyanmış, mektepli ve edebiyatlı olduklarıdır. Bu emr-i vâki’ye Vamberi’nin ağzıyla “millet-i cedide” denilmişti. Bu yeni millete hükûmetimiz canibinden lazım gelen müsaadeleri ve yardımları bekleriz. Çünkü teb’a-i fakireden teb’a-i mesuda, teb’a-i cahileden teba’-i münevvere daha efdal olduğu malumdur.

Şimdi usul-i savtiyeli ve programlı kız mektepleri tesis edilmek ile uğraşılıyor. Medrese-i Arabiyelere gelince; ıslah ve tensikatın iktiza olduğu efkâr-ı umumiye hayli yerleşmiş ise de ancak altı medrese yeni bir tarza konulabilmiştir; Gence, Oren-burg, Ufa, Bubî, Kazan ve kısmen Bahçesaray medreseleri.

Medrese ıslahından murat münevverü’l-efkâr, malumatlı ve fȃil ulema yetiştirmek olduğundan suhtelerin hâl ve maişetleri taht-ı nezârette bulundurulmak ile aşı, suyu hazırlanıp verilmek ve ulum-i diniye ile yan yana fünun-i cedide tahsil ettirilmekten ibaret bulunmuştur. Bundan böyle mezkûr altı medresede Arabiyȃttan maada Türk lisanı ve edebiyatı, coğrafya, tarih, riyaziyȃt ve ulum-i tabȋ’iye ders edilmektedir.

Bu medreselerden yetişen genç ulemamız bize büyük ümitler veriyor.

İsmail Gasprinski

Referanslar

Benzer Belgeler

Hadimoğlu Konağında, üst kattaki iki başodanın güney duvarında, ahşap do- lapların üzerinde ve üst kattaki helânın doğu duvarında üç manzara resmi yer alır..

Devamlı salım sistemlerinin birkaç gün lokal, yüksek konsantrasyonlarda salımı amacıyla siste- min cepten uzaklaşhrılmaması için biyolojik olarak çözünebilir,

lerek her bir koroner arter iç in ayrı ayrı olmak üzere koroner y avaş akım olan damarda kontrast progres- yonu iç in gere kli olan TIMI f rame sayıs ı hesaplan-.

bulguların iskemi ile korelasyon göstermediğini sap- tamışlardır (13). Bu çalışma 12 hasta ile yapılmı ş ve hiçbir vakada koroner yavaş akım bildi rilmemiştir. Daha

( abiasyon sonrası İA VİF devam eden 8 hastanın.. Tezcan ve ark.: Yavaş Yol Abiasyonunun Başarısım Değerlendirmede Hızlı Atriyal Uyan Sırasmda Elde Edilen

Bu vakada postpartum kanama sonrası yavaş şekilde gelişen ve yıllar sonra tanısı konulan Sheehan send- romu ve buna bağlı olarak gelişen empty sella sunul-

Altın ve gümüş madenciliğinde arama, üretim ve rafinasyon faaliyetlerinde bulunan firmalar bir araya gelerek K ıymetli Metal Madencileri Derneği kurdu.. Dokuzu yabancı 14

Yava ş Şehir olmak için gürültü kirliliğini ve hızlı trafiği kesmek, yeşil alanları ve yaya bölgelerini artırmak, yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan