• Sonuç bulunamadı

Yeni Türk anayasa taslağının 1982 Anayasası ile karşılaştırılması: Yeni eklenen maddelerin değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yeni Türk anayasa taslağının 1982 Anayasası ile karşılaştırılması: Yeni eklenen maddelerin değerlendirilmesi"

Copied!
229
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI

KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI

YENİ TÜRK ANAYASA TASLAĞININ 1982

ANAYASASIYLA KARŞILAŞTIRILMASI, YENİ

EKLENEN MADDELERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Zühre TOĞLU

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Ali ACAR

(2)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Zühre TOĞLU

(3)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Zühre TOĞLU Numarası: 064228001009

Ana Bilim /

Bilim Dalı Kamu Yönetimini Ana Bilim Dalı /Kamu Yönetimi

Ö

ğr

enc

ini

n

Danışmanı Prof. Dr. Ali Acar Tezin Adı

Yeni Türk Anayasa Taslağının 1982 Anayasasıyla Karşılaştırılması, Yeni Eklenen Maddelerin Değerlendirilmesi

ÖZET

1982 Anayasası, sadece anayasa hukukçuları ve siyaset bilimciler tarafından değil, toplumun geniş bir kesimi tarafından, hem anti demokratik hazırlanış biçimi hem de otoriter ve yasakçı içeriği bakımından ağır biçimde eleştirilmektedir. Bu amaçla son bir yıldır yeni anayasa çalışmaları başlamıştır. Günümüze kadar birçok değişikliğin olduğu 1982 anayasasına bakılarak getirilecek yeni anayasanın ne gibi değişiklikler içerdiği ve getirilecek maddelerin neler olduğu büyük merak konusu olmuştur. Bilindiği gibi, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine açık olması, yargının bağımsız ve tarafsız olması, temel hak ve özgürlüklerin herkes için korunması, hukuk önünde eşitlik ve hak arama yollarının açık olması gibi unsurlar, bir hukuk devletinin en önde gelen gerekleri arasında yer almaktadır. Bu çerçevede bakıldığında, yapılan Anayasa değişikliklerinin tamamının, Türkiye’de hak ve hürriyetleri teminat altına alan ve hukuk devletinin gereklerini biraz daha yerine getiren, güçlendiren düzenlemeler olduğu görülmektedir. Nitekim Yeni anayasa taslağındaki maddelerinde bu yönde olduğunu söylemek mümkündür.

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Zühre TOĞLU Numarası: 064228001009

Ana Bilim /

Bilim Dalı Kamu Yönetimini Ana Bilim Dalı /Kamu Yönetimi

Ö

ğr

enc

ini

n

Danışmanı Prof.Dr.Ali ACAR Tezin Adı

Comparison of the new Turkish draft constitution 1982 Constitution, the new substances added to the evaluation of

SUMMARY

The 1982 Constitution, not only by constitutional lawyers and political scientists, a large segment of society by the preparation of the format of both the anti-democratic and authoritarian and restrictive in terms of content will be severely criticized. For this purpose, has begun work on a new constitution last year. The 1982 constitution brought many changes to the present day by looking at what changes are included in the new constitution and the matter will be brought what was the subject of great curiosity. As is known, all actions and transactions of the state to be open to judicial review, to be independent and impartial judiciary, the protection of fundamental rights and freedoms for all, equality before the law and human rights, such as roads to be open to the elements, the requirements of the rule of law is among the most prominent. From this framework, all changes to the Constitution, guaranteeing rights and freedoms in Turkey, and some people who fulfill the requirements of the rule of law, strengthening regulations resistance was found. Indeed, the new draft articles of the constitution to say that it is possible in this direction.

(6)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... I SUMMARY ...II İÇİNDEKİLER... III KISALTMALAR LİSTESİ...VII GİRİŞ ...1 BİRİNCİ BÖLÜM ANAYASA KAVRAMI VE TÜRLERİ, ANAYASALARIN DEĞİŞTİRİLMESİ VE TÜRK ANAYASAL HAREKETLERİ 1.1.ANAYASA KAVRAMI VE TÜRLERİ...4

1.1.1.Anayasa Kavramının Tanımı...4

1.1.2. Anayasa Türleri...5

1.1.2.1. Yazılı Anayasa – Yazısız Anayasa...5

1.1.2.2. Yumuşak Anayasa- Sert Anayasa ...5

1.1.2.3. Çerçeve Anayasa - Düzenleyici Anayasa ve Kazuistik Anayasa...6

1.1.2.4. Maddi Anayasa ve Yöntemsel Anayasa ...7

1.1.2.5. İdeolojik Anayasa ve Faydacı (Nötr) Anayasa ...8

1.1.2.6. Normatif Anayasa ve İtibari Anayasa ...8

1.1.2.7. Yarışmacı Anayasa ve Bütünleşmeci Anayasa ...9

1.1.2.8. Uygulatıcı Anayasa ve Tanımlayıcı Anayasa ...9

1.1.2.9. Progmatik Anayasa ve Onaylamacı Anayasa ...9

1.2.ANAYASALARIN YAPILMASI VE DEĞİŞTİRLMESİ ...10

1.2.1. Anayasaların Yapılması ve Değiştirilmesi ...10

1.2.2. Anayasaların Yapılması ...11

(7)

1.2.2.2. Demokratik Yöntemler ...12

1.2.3. Anayasaların Değiştirilmesi ...12

1.3. TÜRKİYE’DE ANAYASA GİRİŞİMLERİ VE ANAYASAL HAREKETLER ...13

1.3.1. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Anayasa Hareketleri...13

1.3.1.1. Sened-i İttifak...14

1.3.1.2. Tanzimat Fermanı...14

1.3.1.3. Islahat Fermanı...15

1.3.1.4. 1876 Anayasası (Kanun-i Esasi) ...15

1.3.2. Milli Mücadele Dönemi Anayasa Hareketleri...16

1.3.2.1. 1921 Anayasası (Teşkilat-I Esasiye Kanunu) ...16

1.3.3. Cumhuriyet Dönemi Anayasa Hareketleri ...18

1.3.3.1. 1924 Anayasası ...18

1.3.3.2. 1961 Anayasası ...19

1.3.3.3. 1982 Anayasası ...20

İKİNCİ BÖLÜM YENİ ANAYASA İHTİYACI VE 1982 SONRASI YAPILAN SİVİL ANAYASA ÇALIŞMALARI 2.1.YENİ ANAYASA İHTİYACI ...21

2.1.1. 1982 Anayasasına Yöneltilen Eleştiriler Ve Yeni Anayasa İhtiyacı ...21

2.1.2. Sivil Anayasa Tanımı ...23

2.1.2.Yeni Türk Anayasası Gerekçe ...24

2.2.1982 ANAYASASI SONRASI DEMOKRATİK VE SİVİL ANAYASA ÇALIŞMALARI...25

2.2.1. TÜSİAD Taslağı ...25

2.2.2. 1997 TANÖR RAPORU ...26

(8)

2.2.4.TOBB 2000 ANAYASA ÖNERİSİ...27

2.2.5. TBB 2001 ANAYASA ÖNERİSİ...27

2.2.6. ÜSKÜL 2007 RAPORU...29

2.2.7. TBB 2007 ANAYASA ÖNERİSİ...29

2.2.8. ÖZBUDUN SİVİL ANAYASA TASLAĞI...30

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM YENİ TÜRK ANAYASA TASLAĞININ 1982 ANAYASASI İLE KARŞILAŞTIRILMASI 3.1. BAŞLANGIÇ ...32

3.2. BİRİNCİ KISIM GENEL ESASLAR ...33

3.3. İKİNCİ KISIM TEMEL HAKLAR VE ÖDEVLER...42

3.3.1. Birinci Bölüm - Genel Hükümler ...42

3.3.2. İkinci Bölüm - Kişinin Hakları ve Ödevleri ...46

3.3.3. Üçüncü Bölüm - Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler...72

3.3.4. Dördüncü Bölüm - Siyasî Haklar ve Ödevler...90

3.4. ÜÇÜNCÜ KISIM CUMHURİYETİN TEMEL ORGANLARI ...101

3.4.1. Birinci Bölüm-Yasama...101

3.4.2. İkinci Bölüm Yürütme...133

3.4.3. Üçüncü Bölüm- Yargı ...168

3.5. DÖRDÜNCÜ KISIM MALÎ VE EKONOMİK HÜKÜMLER ...194

3.5.1. Birinci Bölüm-Malî Hükümler ...194

3.5.2. İkinci Bölüm-Ekonomik Hükümler ...196

3.6. BEŞİNCİ KISIM - ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER ...201

3.7. ALTINCI KISIM - GEÇİCİ HÜKÜMLER ...203

3.8. YEDİNCİ KISIM - SON HÜKÜMLER...211

(9)

SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER ...214

(10)

KISALTMALAR LİSTESİ

AB: Avrupa Birliği

ABD: Amerika Birleşik Devletleri

AİHM: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

AİHS: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

AYMK: Anayasa Mahkemesi Kararı

CMUK: Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu

HMUK: Hukuk Muhakemesi Usulü Kanunu

HSYK: Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu

KHK: Kanun Hükmünde Kararname

Md. : Madde

RG: Resmi Gazete

SPK: Siyasi Partiler Kanunu

STK: Sivil Toplum Kuruluşları

TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi

(11)

GİRİŞ

Genel olarak anayasa, devletin temel yapısını, örgütlenişini, işleyiş kuralılarını gösteren ve kişilerin haklarını güvence altına alan üstün hukuk kurallarından oluşur. Çağdaş demokratik ülkelerde, anayasalar iktidarın sınırlanması, özgürlük, eşitlik ve adalet uğruna verilen uzun mücadelelerle kazanılmış hakların, temel değerlerin ve ortak ideallerin somutlaştığı belgelerdir. Bu yönüyle anayasalara, insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alan toplumsal sözleşmeler de denebilir. Nitekim bu sebeple de, anayasalarda iki temel bölüm bulunur. Söz konusu bölümlerden birisi, bireyin hak ve hürriyetlerini tanımlar, diğeri ise bu hak ve hürriyetleri koruyup güvence altına alacak olan devlet aygıtının temel çerçevesini çizer.

Anayasa, ileride çıkarılacak yasaların uymak zorunda olduğu temel ilkeleri gösterir. Hiçbir yasa ya da başka bir kural anayasaya aykırı olamaz. Bu yönüyle, anayasa bir ülkenin üstün ya da temel yasasıdır. Anayasanın, kimler tarafından nasıl hazırlandığı, içeriği kadar, hatta içeriğinden de önemlidir. Bir anayasanın toplumsal sözleşme olarak kabul edilebilmesi için, toplumun farklı kesimlerinin katıldığı müzakereler sonunda kararlaştırılmış olması gerekir. Daha farklı ifadeyle demokrasilerin anayasalarında aranan üç temel nitelik, anayasanın insan hak ve hürriyetlerine dayalı olması, esas alınan hak ve hürriyetlerin nasıl bir devlet aygıtı tarafından korunup gözetileceğinin belirlenmesi ve toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla ortaya çıkmış olmasıdır.

Anayasaların temel varlık nedeni, devlet iktidarını sınırlayarak yurttaşların hak ve özgürlüklerini teminat altına almaktır. Bir başka ifadeyle, anayasanın amacı, devleti hukukla bağlamaktır. Böylece devlet, hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçekleştiği bir hukuk devleti olacaktır. Hukuk devletinin temel özelliklerini ya da gereklerini ise, kabaca, kuvvetler ayrılığı ilkesi, insan haklarının anayasal olarak tanınması ve tüm bu hususların güvencesi olarak da bağımsız yargı organlarının kurulması oluşturmaktadır.

Modern çağın bir ürünü olarak ortaya çıkan anayasa kavramı, 18.yy’dan önce Amerika Birleşik Devletleri’nde, devlet iktidarının kurallarla sınırlanması ile siyasi iktidarın keyfi yönetiminin önlenebileceği düşüncesinden doğmuştur. Avrupa’da mutlakıyetçiliğin gerilemesi ile devlet gücünün denetlenmesini gerçekleştirebilecek teknikleri ifade etme arayışı sürerken, ilk kez Amerikalılar 1787 anayasasının hazırlık döneminde, bu teknikleri anayasa

(12)

olarak adlandırmışlardır. Devletin temel organlarını, bu organların yetki ve görevlerini düzenleyen bir takım kuralları açıkça tespit edip bir araya getirerek belli bir düzen içinde yazılı bir temel yasa olarak ilk kez ortaya koyan 1787 tarihli Amerika Birleşik Devleri Anayasasının, büyük devrimin ürünü 1791 Fransız Anayasası izlemiştir. Fransızlar, önceleri anayasa kavramını kralın iktidarını sınırlayan bir belge, daha sonraları ise siyasi özgürlük anlamında kullanmışlardır.

Tüm dünyada ise 1920’lerden sonra yayılmaya başlayan anayasa kavramı, devlet iktidarını sınırlayan, kişisel özgürlükleri güvence altına alan hukuki bir çerçevenin yanı sıra devletin örgüt yapısını da gösteren bir belge olarak anlaşılmaya başlanıştır. 19.yy’da Avrupa’daki anayasacılık hareketleri hızlanmış, Fransız devriminden etkilenen Hollanda’da 1789 yılında kabul edilen anayasayı 1812 İspanyol Anayasası, 1815 ve 1848 İsviçre Anayasaları, 1830 Belçika Anayasası, 1849 Danimarka Anayasası, 1850 Prusya Anayasası, 1867 Kuzey Almanya Birliği Anayasası izlemiştir. Amerika kıtalarında ise, Meksika Anayasası 1857’de, Arjantin Anayasası 1860’da, Brezilya Anayasası 1891’de kabul edilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde 19.yy ortalarında başlayan anayasacılık hareketleri 1876 yılında yürürlüğe konan Kanun-i Esasi ile sonuçlanmıştır. Osmanlı Devleti’nde mutlak monarşiden anayasalı monarşiye geçişi belirleyen ve meşrutiyet rejiminin temellerini atan anayasadır. Yurttaşlara düşünce, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, bireylere dokunulmazlık hakları tanımıyordu. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, 1909’da bu anayasada değişiklikler yapılarak padişahın yetkileri kısıtlandı. Kişisel hak ve özgürlükler tanındı, basın üzerindeki sansür kaldırıldı. Hükümet artık padişaha değil, meclise karşı sorumluydu. Kısacası temsili bir organdan yâda meclisten değil, padişahın tek yanlı iradesinden kaynaklanan Kanun-i Esasi bu bakımdan bir ferman anayasasıdır.

Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet’in ilanından sonra daha kapsamlı bir anayasaya gereksinim duyulmuştur. 20 Nisan 1924’te bu amaçla, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adını taşıyan yeni bir anayasaya hazırlanmış ve yasama ile yürütme yetkileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakılmıştır. Meclis yasama yetkisini kendisi, yürütme yetkisini de cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanıyordu. Cumhurbaşkanının onayıyla göreve başlayan bakanlar kurulu meclise karşı sorumlu sayılmıştı. Anayasa için gerekli norm, kabul

(13)

için oy oranı ve maddeler yönünden yeterli değildi ama Türkiye’nin ilk anayasası olarak kabul edilmiştir. Belirli bir zaman sonra 27 Mayıs 1960’taki askeri darbenin hemen ardından yeni bir anayasa hazırlanmaya başlandı. 1961 Anayasası olarak bilinen bu anayasa, halkoylamasıyla yürürlüğe girdi. Bu anayasada egemenliğin ulusa ait olduğu ve ancak yetkili organlarca kullanılabileceği ilkesi benimsendi. Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayalı, milli, demokratik ve laik bir sosyal hukuk devleti olarak tanımlanmıştır. Bu anayasayla iki meclisli (Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu) bir parlamento öngörülmüştür. Bütün üyelerinin seçimle belirlendiği Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosu’ndan daha fazla yetkilerle donatılmıştır. Bu anayasayla yargı organlarının bağımsızlığı, kişi hak ve özgürlükleri ile sosyal hakların güvence altına alındı. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yüksek Hâkimler Kurulu gibi yeni kurumlar oluşturulmuştur.

12 Eylül 1980’deki askeri darbeden sonra Milli Güvenlik Konseyi ile Danışma Meclisi (Kurucu Meclis) yeni bir anayasa hazırlanmıştır. Bu anayasa 7 Kasım 1982’de yapılan halkoylamasıyla kabul edilerek yürürlüğe girmiş ve bazı hak ve özgürlüklere önemli sınırlamalar getirilerek Anayasa Mahkemesi ile Danıştay’ın denetim yetkileri azaltmıştır. 1982 Anayasası, sadece devleti, devletin çıkarlarını esas alan ve insan hak ve özgürlüklerini devletin çıkarlarına tabi kılarak ikinci plana iten düzenlemeleriyle değil, oluşturduğu yeni devlet aygıtının yapılanmasına yönelik hükümleriyle de Türkiye’de insan haklarının ve demokrasinin gelişimini ciddi ölçüde engellemiştir. Son yıllarda, özellikle Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin bir gereği olarak, 1982 Anayasası’nda hak ve özgürlükleri genişletici bir dizi değişiklik gerçekleştirilmiştir. Fakat daha detaylandırılabilecek bu ve benzeri sorunlu yanlarından ötürü, 1982 Anayasasının yapılacak kısmi değişikliklerle demokratik bir içeriğe kavuşturulması mümkün olmadığına ilişkin olarak günümüz Türk toplumunda geniş bir uzlaşı olduğunu söylemek mümkündür.

Bu sebeplerden dolayı Türkiye, son bir yıldır, yoğun bir şekilde yeni Anayasa değişikliklerini tartışmaktadır. Mevcut tartışmalar, çoğu zaman, anayasanın içeriğinden öte, siyasal sisteme muhtemel etkileri üzerinden yürütülmektedir. Böyle olunca da, anayasanın içeriği, insan hakları ve demokrasi açısından anlamı, uluslararası belgeler karşısındaki konumu gibi önemli ve hayati noktalar dışında 1982 anayasası ile karşılaştırılması önem taşımaktadır. Bu amaçla Tezin konusu yeni anayasa taslağının 1982 Anayasasıyla karşılaştırılması, yeni eklenen maddelerin değerlendirilmesi olarak kararlaştırılmıştır.

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

ANAYASA KAVRAMI VE TÜRLERİ, ANAYASALARIN DEĞİŞTİRİLMESİ VE TÜRK ANAYASAL HAREKETLERİ

1.1.ANAYASA KAVRAMI VE TÜRLERİ

1.1.1.Anayasa Kavramının Tanımı

Terim (sözcük) olarak anayasanın iki anlamı vardır. Geniş anlamıyla anayasa, bir devletin ana kuruluşunu ve bu kuruluşun işleyişini düzenleyen kurallar bütünüdür. Dar anlamda anayasa ise, devletin ana kuruluşunu ve bu kuruluşun işleyişini belirleyen kuralları resmi bir metin halinde birleştirmiş olan yazılı bir belgedir. Günlük kullanımda anayasa kavramı, genellikle bu ikinci anlamda (dar anlamda) kullanılmaktadır1.

Anayasa terimi ilk kez 17 Eylül 1787 tarihli Amerika Birleşik Devletleri Anayasasında kullanılmıştır. O zamandan beri devlet yönetim ile ilgili ana kuralları bir belgede toplamak ve bu belgeye de “Anayasa” adı vermek gelenek olmuştur2.

Anayasa, bir devletin kuruluşunu, örgütlenişini, temel organlarının işleyişini ve birbirleri ile olan ilişkilerini, devlet iktidarının el değiştirmesini düzenleyen ve kişilerin hak ve özgürlüklerini güvence altına alan kurallar bütünüdür3.

Anayasa hem siyasal hem de hukuksal bir belgedir. Maddi anlamda anayasa, devletin temel erklerinin kuruluşunu ve işleyişini belirleyen hukuk kurallarının bütünüdür. Bu anlamda bir kuralın, anayasa kuralı olup olmadığına o kuralın içeriğine, neyi düzenleyip düzenlemediğine bakılarak karar verilir. Bir kural içerik bakımdan devletin temel güçlerinin kuruluşuyla veya işleyişle ilgili ise o kural anayasal niteliktedir4.

Şekli anlamda anayasa, normlar hiyerarşisinde en üst sırada bulunan, öteki kanunlardan farklı ve daha zor bir yöntemle kabul edilip değiştirilebilen hukuk kurallarıdır.

1

TUNÇ, Hasan Anayasa Hukukuna Giriş, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 1999, s.3

2

GÖZÜBÜYÜK, Şeref Anayasa Hukuku, Turan Kitabevi, Ankara, 1995, s. 1

3

ODYAKMAZ, Zehra Ümit Kaymak ve İsmail Ercan, Anayasa Hukuku-İdare Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara 2006, s. 1.

4

(15)

Bu anlamda bir kuralın anayasa kuralı olup olmadığına, onun içeriğine bakılmaksızın, o kuralın bulunduğu yere ve yapılış veya değiştiriliş biçimine bakılarak karar verilir. Burada önemli olan anayasaya hukuk düzeninde verilen yerdir. Hukuk düzeninde en üst basamakta yer alan ve bu üstünlüğü çeşitli mekanizmalarla güçlendirilmiş kural, anayasa kuralıdır5.

1.1.2. Anayasa Türleri

Atar anayasaları 9 farklı şekilde sınıflandırmıştır6.

1.1.2.1. Yazılı Anayasa – Yazısız Anayasa

Yazılı anayasa, bir anayasa içinde olması düşünülebilecek kuralların yetkili bir organ tarafından belirli bir belge içinde toplanmasıdır. Yazılı anayasaların yapılmasının nedeni, yönetenlerin yetkilerini belirli kurallara bağlayarak sınırlamak ve bunlar karşısında yönetilenlerin haklarını ve özgürlüklerini yine açık kurallarla düzenleyerek güvence altına almaktır7.

Yazısız anayasa, her şeyden önce yazılı anayasanın karşıtıdır. Yazısız anayasaya “teamüli anayasa” ya da “geleneksel anayasa” da denir. Bu tür anayasa, toplum içinde uzunca bir süre kesintisiz olarak tekrarlanan ve bağlayıcı olduğuna inanılan uygulamalardan oluşur. Yazısız anayasanın en bilinen örneği İngiltere’dir8.Bu tür anayasalara alışılmış ifadeyle yazısız anayasa denilmesi esasen doğru değildir. Çünkü bunlar esas itibariyle mahkeme içtihatları ve sürekli uygulamalar sonucu ortaya çıkan anayasalar olmakla birlikte, yazılı birtakım kaynaklara da sahiptirler. Geleneksel anayasaya sahip olan İngiltere’de anayasa hukukunu ilgilendiren birçok konuda Parlamento tarafından yapılmış bazı temel kanunlar bulunmaktadır9.

1.1.2.2. Yumuşak Anayasa- Sert Anayasa

Yapılmaları ve değiştirilmelerindeki usul ve şekil kuralları bakımından anayasalar, yumuşak ve sert anayasalar olarak ikiye ayrılır10.

5

GÖZLER, a.g.e. s.s.13-14

6

ATAR, Yavuz Türk Anayasa Hukuku, Mimoza Yayınları, Konya, 2007, s. 2

7 ODYAKMAZ, vd. a.g.e., s. 3 8 GÖZLER ,a.g.e.,s. 14 9 ATAR, a.g.e. s.3 10 ATAR, a.g.e. s.7

(16)

Yumuşak anayasa; sıradan kanunlarla aynı usullerle ve aynı organlarla değiştirilebilen anayasa olarak tanımlanmaktadır. Yazısız anayasalar mahiyetleri gereği yumuşak anayasalardır11. Örneğin; İngiltere’deki parlamento, özel bir görüşme yolu ya da çoğunluk aramaksızın, İngiliz devletinin temel kuruluşunda, vatandaşların sahip oldukları haklar ve özgürlüklerde istediği değişikliği yapabilmektedir12. Yazılı anayasaya sahip ülkelerden ise sadece Singapur’un kelimenin tam anlamıyla yumuşak bir anayasa olduğu söylenebilir13.

Sert anayasa; normal kanunlardan daha farklı organlarca ve daha zor yöntemlerle değiştirilebilen anayasalardır. Birkaç istisna dışında yazılı anayasalar sert anayasa grubuna girmektedir. Bir anayasayı sert anayasa haline getiren başlıca düzenlemeler; “değişiklik için gerekli teklif ve kabul yeter sayılarının yükseltilmesi, değişiklik sürecinin uzatılması, bazı durumlarda değişikliğe gidilememesi, değişiklik için ayrı bir kurucu meclis oluşturulması”, “değişikliğin onay için referanduma sunulması” ve “anayasanın kimi maddelerinin değiştirilmesinin tamamen yasaklanması” gibi yöntemlerden oluşmaktadır14.

Yumuşak anayasa örnekleri demokratik ülkeler içinde İngiltere’nin yazısız anayasası, İsveç, Yeni Zelanda, İzlanda ve İsrail anayasalarında; bunların dışında kalan hemen bütün ülkelerde ise sert anayasa modeli görülebilir15.

1.1.2.3. Çerçeve Anayasa - Düzenleyici Anayasa ve Kazuistik Anayasa

Çerçeve Anayasa; anayasanın çerçeve nitelikte olmasını savunanlara göre, anayasalar, üzerinde kesin uyuşmazlıkların bulunduğu mevcut sorunların doğrudan çözümüne girişmek yerine, bu sorunların çözümüne katkıda bulunabilecek kurumsal çerçeveyi oluşturmalıdır. Bu anlamda anayasalar, mevcut belirsizliklerin anayasayla öngörülen yasama ve yargı organlarınca çözümleneceğinden hareketle, kurumsal düzenlemeler yapmak ve genel prensipleri koymakla yetinmelidir. Ancak anayasada kurumsal düzenleme yapılırken de bütünüyle belirsizliğe yer verilmemelidir ve anayasal düzenleme ile tamamen geçici, kısa süreli ve çok özellikli sorunların çözümüne girişilmemelidir Anayasa, “belli bir günde, belli

11

GÖZLER, a.g.e. s.16

12

SOYSAL, Mümtaz 100 Soruda Anayasanın Anlamı, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1993, s.8

13

EROĞUL, Cem Anayasayı Değiştirme Sorunu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1974, s.177

14

ONAR, Erdal 1982 Anayasasında Anayasayı Değiştirme Sorunu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1993, s. 2-3

15

LİJPHART, Arend Çağdaş Demokrasiler: Yirmi Bir Ülkede Çoğunlukçu ve Oydaşmacı Yönetim Örüntüleri, (Çev. Ergun Özbudun ve Ersin Onulduran), Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasi İlimler Derneği Ortak Yayını, Ankara, 1989, s. 126.

(17)

bir yere, sadece bir defa seyahat etmeye yarayan bir tren bileti” değildir. Anayasanın, çağlar boyu değilse de, en azından belli bir süre dayanması amaçlanmalıdır16.

Kazuistik-düzenleyici anayasa; kazuistik anayasa modeli pek taraftar bulmamakla birlikte; günümüzde bazı anayasaların, siyasal istikrarı sağlamak ve geleceğe yönelik hedefler belirlemek için ayrıntılı kurallara yer verdikleri görülmektedir. Bu tür anayasalar düzenleyici anayasa olarak adlandırılmaktadır17. Bu anlamda anayasalar, “siyasi iktidar istikrarı kurmaya yönelik teknikler bütünüdür. Bu anayasalarda Siyasalın Hukukla düzenlenmesinde, genellikle anayasa-altı düzenlemelerde yer alan kurallar, anayasa ile getirilmekte, içtüzük kuralları da anayasallaştırılmaktadır”18.

Bu durumda, çerçeve anayasaların amacı olan “anayasanın istikrarı” ile düzenleyici anayasaların hedeflediği “siyasal istikrar” kavramları arasında bir çatışma ortaya çıkmaktadır. Bu çatışmayı ortadan kaldırmak, her ülkenin kendi şartlarına göre anayasasında sağlıklı bir denge kurmasıyla mümkün olabilir19. Genel ilkelerle yetinmeyerek ayrıntılara kadar inen bir anayasa daha kısa süre içinde sosyal gelişmenin gerisinde kalma tehlikesiyle karşılaşabilir. Değişen ihtiyaçlar, sık sık anayasa değişikliğini gerekli kılabilir. Anayasanın katılığı sebebiyle anayasa değişikliğinin her zaman mümkün olmaması ise, toplumda sıkıntılar doğurabilir. Böylece aşırı düzenleyici bir anayasa amacı olan daha istikrarlı bir siyasal düzeni gerçekleştirecek yerde; anayasa tartışmalarının sürekli olarak gündemde bulunduğu daha istikrarsız siyasal bir ortama yol açabilir. Tarihte en uzun ömürlü olmuş anayasalar, Amerika Birleşik Devletleri Anayasası gibi, çerçeve anayasalardır20.

1.1.2.4. Maddi Anayasa ve Yöntemsel Anayasa

Bu ayrım, anayasanın içinde yer alan kuralların niteliğiyle alakalıdır21.

Maddi anayasa; belli sosyo-ekonomik politika tercihlerini anayasa hükmü haline getirerek onlara bir ölçüde değişmezlik sağlayan ve iktidarların farklı politikalar uygulama imkânını azaltan bir anayasadır.1950 Hindistan, 1976 Portekiz, 1988 Brezilya ve 1982 Türk anayasalarının maddi anayasalar arasında sayılması mümkündür22.

16 ATAR, a.g.e. s. 4 17 ATAR, a.g.e., s. 5 18

ÇAĞLAR, Bakır Anayasa Bilimi, BFS Yayınevi, İstanbul, 1989, s.s. 103–104

19

ATAR, a.g.e., s. 6

20

ÖZBUDUN, Ergun Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2002, s. 58

21

ATAR, a.g.e. s. 11

22

ÖZBUDUN, Ergun Demokrasiye Geçiş Sürecinde Anayasa Yapımı, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1993, ss. 129-130.

(18)

Maddi anayasalar, çoğu zaman, anayasa yapım sürecine siyasi güçlerin hâkim olması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu egemen siyasal güçlerin, tek bir görüşe bağlı olması halinde, hiyerarşik bir yöntemle yapılan, tamamen bu güçlerin isteklerini yansıtan bir anayasa yapılacaktır23.

Yöntemsel anayasa; demokratik bir sistemde iktidarın el değiştirmesi ve kullanılmasına ilişkin kuralları koymakla yetinerek, uygulanacak politikaları iktidarlara bırakan bir anayasadır. 1978 İspanyol, 1975 Yunanistan ve 1991 Bulgaristan anayasaları bu niteliktedir24.

Yöntemsel anayasa anlayışının, “anayasanın tarafsızlığı”, dolayısıyla “devletin tarafsızlığı” ile de ilişkisi kurulmaktadır. Bu yaklaşıma göre, liberal-tarafsız devlet, “vatandaşlarına belli amaçlar koyan değil, tam tersine onların değerleri karşısında tarafsız olan bir devlettir”25.

1.1.2.5. İdeolojik Anayasa ve Faydacı (Nötr) Anayasa

İdeolojik anayasalar, genellikle, anayasa tekniğini toplumsal mühendislik aracı olarak gören zihniyetin yansımasıdır. Başka bir ifadeyle, bunlar daha çok, toplumu anayasa aracılığıyla dönüştürme anlayışının ürünüdürler26.

Faydacı bir anayasa, tipik olarak siyasal sürecin kurumsal mekanizmasını gösteren ve ideolojik bir işaret içermeyen anayasadır. Bu tür anayasaların hedefi, herhangi bir ideolojik tercih yansıtmaksızın, toplumun bütün sosyo-politik güçlerin iktidar sürecinin tanımlanan mekanizmalarına nihayet ederek ve mevcut kurumlardan yararlanarak içinde rekabet edecekleri işlevsel bir çerçeve kurmaktır27.

1.1.2.6. Normatif Anayasa ve İtibari Anayasa

Normatif anayasa, anayasal normların gerçek siyasi süreci yönettiği veya siyasi sürecin bu normlara göre işlediği, başka deyimle toplumla bütünleşmiş ve yaşayan anayasa demektir28. 23 ATAR, a.g.e, s. 11 24 ÖZBUDUN, “Demokrasiye…”, s.s. 129–130. 25

ERDOĞAN, Mustafa Anayasacılık Parlamentarizm Silahlı Kuvvetler, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1993, s. 17.

26

ERDOĞAN, Mustafa Anayasal Demokrasi, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2001,s.50

27

ERDOĞAN,”Anayasal…”s.51

28

(19)

İtibari anayasa ise, hukuken geçerli olduğu halde, anayasal normların siyasi hayatın dinamikleriyle tam olarak bütünleşememesi nedeniyle uygulamada işlemeyen bir anayasadır29.

1.1.2.7. Yarışmacı Anayasa ve Bütünleşmeci Anayasa

Yarışmacı anayasa, öngördüğü anayasal- siyasal sistemde yarışan farklı güçlerin varlığını kabul eden ve bunlardan herhangi birine üstünlük tanımayan anayasadır.

Bütünleşmeci anayasa ise, anayasal sistemde belli bir kişi, grup ya da görüşe üstünlük tanıyarak, düzenlemeleri ile bunları pekiştirmeye ve toplumu öngörülen sistem etrafında bütünleştirmeye çalışan anayasadır30.

1.1.2.8. Uygulatıcı Anayasa ve Tanımlayıcı Anayasa

Uygulatıcı anayasa, anayasal- siyasal sistemin sağlıklı olarak işleyebilmesi için elverişli mekanizmalar ve müeyyideler öngören anayasadır31.

Tanımlayıcı anayasa ise, anayasal- siyasal sistemle ilgili kurumları düzenlemekle birlikte, bunların işleyişi için gerekli olan mekanizmalara yeterince yer vermeyen ve tıkanmalar karşısında etkisiz kalan anayasadır32.

1.1.2.9. Progmatik Anayasa ve Onaylamacı Anayasa

Progmatik anayasa, içinde bulunulan şartlara göre gerçekleşme imkânı oldukça zayıf olan hükümlere yer veren anayasadır. Bazı anayasalarda bu hükümler gelecekte ulaşılması gereken hedefler olarak düzenlenebilmektedir.

Onaylamacı anayasa ise, mevcut sosyal ve siyasal duruma dayalı olarak düzenlemeler yapan gerçekçi anayasadır33.

29 ATAR, a.g.e. s.12 30 ATAR, a.g.e. s.12 31 ATAR, a.g.e. s.13 32 ATAR, a.g.e. s.13 33 ATAR, a.g.e. s.13

(20)

1.2.ANAYASALARIN YAPILMASI VE DEĞİŞTİRLMESİ

1.2.1. Anayasaların Yapılması ve Değiştirilmesi

Anayasaların ilk kez veya yeniden yapılması farklı nedenlere dayanır. Bağımsızlığını kazanan bir ülke, yeni bağımsız bir devlet kuracaktır ve bunun için ilk anayasasını yapacaktır. Ya da devrimler ve darbeler sonuncunda eski hukuk düzeninin yerine yenisini kurmak üzere eski anayasa kaldırılarak yerine yeni bir anayasa yapılacaktır. Her iki durumda da yeni bir anayasanın yapılması söz konusudur. Ancak ilkinde yeni bir devlet kurulacaktır ve bir anayasası yoktur, ilk anayasası hazırlanacaktır. Diğer durumda ise, eski anayasa yerine yeniden bir anayasa yapılacaktır. Daha önce yürürlükte olan hukuk düzeni yıkılarak yeni bir hukuk düzeni kurulacaktır34.

Yeni bir anayasa ile yeni bir hukuk düzeninin kurulması asli kurucu iktidarın görevidir. Asli kurucu iktidar, devletin yaratıcısıdır ve yeni anayasa ile devletin yapısını kurarken daha önceden konmuş hiçbir hukuk kuralı ile bağlı ve kayıtlı olmayan devlete hukuki/siyasi statüsünü veren iktidardır35.

Anayasa yaparak devlet organlarının hukuki statülerini, yetki ve görevlerini belirleyen kurucu iktidar, kaynağı ve yetkileri açısından asli kurucu iktidar ve tali kurucu iktidar olmak üzere iki biçimde ortaya çıkar. Asli kurucu iktidar, önceden kendisini bağlayan hiçbir hukuk kuralı olmaksızın bir devleti hukuki, siyasi bir kurum olarak kuran, anayasasını ilk kez, ya da yeniden yapan iktidardır. Asli kuruculuk, yeni devletin kurulması, bir savaş sonucu yok olan devletin yeniden ortaya çıkması veya var olan anayasal düzenin bir ihtilal ya da darbe ile ortadan kaldırılması durumlarında ortaya çıkmaktadır. Yani asli kuruculuk, yürürlükte bir anayasa olmadığı, ya da yürürlükteki anayasal düzene son verildiği durumlarda söz konusu olmaktadır36.

Anayasanın değiştirilmesi söz konusu olduğunda ise, tali (türev) kurucu iktidardan söz edilir. Bazen, siyasi hayatın koşulları anayasada bazı değişikliklerin yapılmasını gerektirebilir. Böyle bir gereksinim ortaya çıktığında yürürlükte olan anayasada öngörülen usullere uygun olarak anayasa kurulmuş iktidar ve kurulmuş bir organ tarafından değiştirilecektir. O halde

34

GİRİTLİ İsmet ve SARMAŞIK, Jale Anayasa Hukuku, Genel Esaslar-Türk Anayasa Hukuku, Beta Basım, İstanbul, 2001, s. 11.

35

TUNAYA, Zafer Tarık Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, Ekin Yayınları, İstanbul, 1982, ss. 122–123

36

(21)

tali kurucu iktidar adı verilen kurulmuş organ yürürlükteki anayasa kurallarını değiştirirken veya kurumlara yenilerini eklerken, anayasa yapanların öngördüğü şekil ve usullerle göre değişiklik yapacaktır 37.

1.2.2. Anayasaların Yapılması

Anayasaların yapılmasında ve değiştirilmesinde, her siyasi grubun niteliklerine göre ve değişik dönemlerde farklı şekil ve yöntemler uygulanmaktadır. Anayasaların yapılmasında uygulanan yöntemler, tarihi gelişime uygun olarak meydana getiriliş usullerine göre Monarşik Yöntemler ve Demokratik Yöntemler olmak üzere iki ayrıma tabi tutulmuşlardır38.

1.2.2.1. Monarşik Yöntemler

Siyasi gücün hükümdara ait olduğu veya hükümdar ile meclisler arasında paylaşıldığı dönemlerde yapılan anayasalar ferman şeklinde ve anlaşma şeklinde olmak üzere iki şekilde meydana getirilirler.

Ferman Anayasalar; kral ya da padişahın sırf kendi iradesi ile sınırsız iktidarını sınırlayan kurallar içeren bir belge yayınlaması halinde bu anayasadan söz edilir. Kurucu iktidar kraldır. Kralın kendi iktidarını sınırlayan böyle bir belgeyi yayınlaması, onun kendi malı saydığı devletin kurumsallaşması yolunda atılmış bir adım olarak nitelendirilmiştir39. Fransa’nın 1814 tarihli Charte’ı, 1839 tarihli Tanzimat Fermanı bu tür anayasalara örnek gösterilebilir.

Anlaşma şeklinde Anayasalar; monarşi fikrinin zayıfladığı, millet iradesinin arttığı zamanda, birbirine eşit bu iki siyasi kuvvet tarafından meydana getirilen anayasalardır. Anayasanın meydana gelişi hükümdar ile memleketin ileri gelenleri veya temsilcisi gibi hareket eden grup arasındaki anlaşma sonucunda olur40. 1808 tarihinde imzalanan Sened-i İttifak, 1876 Kanuni Esasi bu tür anayasalara örnektir.

37 TUNAYA, a.g.e., s. 126 38 GİRİTLİ ve SARMAŞIK, a.g.e., s. 12 39 TUNAYA, a.g.e., s. 127. 40

(22)

1.2.2.2. Demokratik Yöntemler

Burada söz konusu olan anayasaların bir toplum sözleşmesi niteliğinde olmalarıdır. Kurucu iktidar gücünü bir kişinin iradesinden değil halkın iradesinden almaktadır. Halkın katılımı üç farklı şekilde gerçekleşmektedir;

Kurucu meclis; bu yöntemde halk, anayasayı hazırlayıp kabul etme yetkisine sahip bir kurucu meclis seçer. Anayasanın yapılışına halk çeşitli yollarla temsilcilerini seçerek katılır. Seçimle oluşan kurucu meclis anayasayı hazırlar, görüşür ve kabul eder. Anayasanın yürürlüğe girmesi ile kurucu meclis dağılır41.

Referandum; bu yöntemde anayasa bir kurucu meclis tarafından hazırlanır ancak halk sadece kurucu meclise oluşturan temsilcileri seçmekle kalmaz, kabul edilen anayasa bir de halk oylamasına sunulur. 1946 Fransız Anayasası, 1961 ve1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları bu tür anayasalara örnektir42.

Plebisit; iktidarı belirli bir dönemde ellerinde bulunduranların hazırladıkları anayasa taslağı, halkın fikri sorulmaksızın yani bir tartışma ortamı yaratmadan “ evet” veya “hayır” ile sonuçlanabilecek bir halk oylamasına sunulur. Otoriter yapılı veya eğilimli yönetimlerde görülen, bu tür anayasaların temelde otoriter bir rejim oluştururken görünümde de halk oylamasına, plebisite sunularak demokratikliği sağlanmaktadır. Fransa’da Napoleon Bonaparte’nin 1799 ve III. Napoleon’un 1852’de halka kabul ettirdiği anayasalar bu yöntemin tipik örnekleridir43.

1.2.3. Anayasaların Değiştirilmesi

Anayasalar zamanın ve toplumun değişen gereksinmelerine göre değişmelidir ve değişecektir. Bir toplumda anayasal değişmeyi gerektiren gerçek faktörlerin bilimsel olarak belirlenmesi ve değişikliğin de bu çerçevede yapılması gerekir. Ancak çoğu defa anayasal değişmenin gerekliliğini ortaya koymak üzere, anayasanın toplumsal ihtiyaçları karşılamadığı, ülke gerçeklerine uymadığı, yeterince demokratik olmadığı, ekonomik ve kültürel kalkınmayı gerçekleştiremediği, anarşiyi önleyemediği gibi soyut ve spekülatif gerekçelerin de ileri

41

GİRİTLİ ve SARMAŞIK, a.g.e., s. 13

42

YAYLA, Yıldızhan Anayasa Hukuku Ders Notları, M.Ü. Yayınları, İstanbul, 1985, s. 46.

43

(23)

sürüldüğü görülmektedir. Bu nedenle “titizlikle yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda, önerilen anayasa değişikliği ile belli gereksinmeler arasında gerçek bir bağ bulunduğu kanıtlanabiliyorsa” o zaman anayasal değişmenin somut bir gerekçeye dayandığı söylenebilir44.

Anayasanın değişikliğini gerçekleştirecek olan organ ve izlenecek yöntem ülkelerin özelliklerine veya o ülkede egemen olan devlet sistemine göre değişiklikler gösterebilir. Anayasa değişikliklerinde takip edilecek yöntemler ve kurallar genellikle anayasalarda belirtilmiştir. Anayasaların değiştirilmelerine ilişkin belli başlı iki yöntem uygulandığı görülmektedir. Birinci yöntemde anayasada değişiklik yapmaya yetkili organ anayasayı yapmış olan organ olarak görülmektedir. Yani anayasayı kurucu meclis yapmışsa anayasada değişiklik yapma yetkisi yine kurucu meclise verilmiştir. İkinci yöntemde ise anayasada değişiklik yapma yetkisinin anayasayı yapmış olan organdan başka bir organa verildiği görülmektedir. Örneğin ülkemizde kurucu meclis tarafından yapılan ve halkoyuna sunulan 1982 Anayasasına göre anayasada değişiklik yapma yetkisi belirlenen koşullar altında Türkiye Büyük Millet Meclisine tanınmıştır45.

Yumuşak anayasalar, diğer yasalar gibi değiştirilebileceğine göre anayasaların diğer yasalardan farklı yöntemlerle değiştirilmesi ancak katı anayasalar için söz konusudur. Katı anayasaların değiştirilmesinde genellikle teklif, karar ve onay olmak üzere üç aşama görülmektedir46.

1.3. TÜRKİYE’DE ANAYASA GİRİŞİMLERİ VE ANAYASAL

HAREKETLER

1.3.1. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Anayasa Hareketleri

Osmanlı devletinin yönetim sistemine baktığımızda mutlak monarşi olduğunu görürüz bu sistemde ise padişahın yetkilerini sınırlandıra bilecek mekanizmalar yoktur. Padişah tüm görev ve yetkileri kullanma ve paylaşma yetkisine sahipti. Mutlakıyetçi bir yapının anayasal sürece adım atması, bu açılardan ancak 19. yüzyılda mümkün olabilmiştir. Osmanlı devletinde anayasal gelişim süreci Batı’daki gibi halkın isteği ile mücadeleler sonuncunda

44 ATAR, a.g.e., s. 341 45 GÖZÜBÜYÜK, a.g.e., ss. 7-8. 46 TEZİÇ, a.g.e., ss. 165-169

(24)

ortaya çıkmamıştır. Tam tersi halkın isteği alınmadan tepeden inme şeklinde hem devlet içerisinde ki aydınların batılılaşma fikrini yayma çabaları hem de imparatorluk içindeki Hıristiyan kesimin Avrupa devlerinin ilgi odağı haline gelmesi bir takım düzenlemelerin yapılmasını zorunlu hale getirmiştir47.

1.3.1.1. Sened-i İttifak

Osmanlı İmparatorluğu’nda anayasal gelişmenin ilk adımı olarak, 1808 yılında merkezi hükümetin temsilcileri ile ayan temsilcileri arasında kabul edilip imzalanan “Sened-i İttifak” gösterilir48.

Sened-i İttifak ile kabul edilen hükümlerden bazıları merkezi otorite, bazıları ayanlar ve bazıları da genel olarak halk yararına sonuçlar doğurucu niteliktedir49.

İçerdiği hükümler dolayısıyla Sened-i İttifak ile Osmanlı tarihinde ilk kez, görünürde de olsa padişah otoritesi sözleşme niteliğindeki bir belgeyle sınırlandırılmış olmaktadır. Bunun içindir ki, Sened-i İttifak, padişahın, daha doğrusu ona ait yetkileri kullananların “keyfi” davranışlarını önlemek yolunda ilk yazılı belge diye bilinir, bazı yazarlarca İngilizlerin Manga Carta’sına benzetilmektedir50

1.3.1.2. Tanzimat Fermanı

3 Kasım 1839’da okunan Tanzimat Fermanı, Türk tarihinde demokratikleşmenin somut ilk adımıdır. Aslen II. Mahmut döneminde planlanmasına rağmen, II. Mahmut’un ölümünün ardından oğlu Abdülmecit döneminde dışişleri bakanı Mustafa Reşit Paşa tarafından okunmuştur. (Gülhane Parkı’nda okunması nedeniyle) “Gülhane Hatt-ı Hümayunu” veya “Tanzimat-ı Hayriye” de denir51.

Şekli bakımından ferman niteliğinde olan Gülhane Hatt-ı Hümayunu, o dönemin bozuklularının nedenlerini sayarak işe başlamakta ve devamında temel amacın mülk ve milleti ihya etmek olduğunu bildirmektedir. Devlet idaresinde yeni bir düzene gidileceğini göstermekte ve padişahın sınırsız hâkimiyetini sınırlamaktadır. Padişahın “Tek Yanlı

47

DİKİCİ, M. Fatih. Anayasa Hukuku- İdare Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2002, s. 32

48

ÖZBUDUN, “Türk anayasa…”, s. 25

49

TANÖR, Bülent Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri (1789–1980), Der Yayınları, İstanbul, 1995, ss. 35-38.

50

SOYSAL, a.g.e. s.19

51

(25)

İrade”sinin ürünü olan bu belge, bizzat kendisinin kanunlara uyacağını taahhüt etmektedir. Eşitlik sorunu da önemli bir konu olarak ele alınmakta ve din, dil, mezhep farkı olmaksızın herkesin yasalar önünde eşit olduğu beyan edilmektedir. Belgede ifade edilenlerin güvencesi ise, padişahın bu esaslara uyacağını bildirip yemin etmesinden ibarettir52.

Tanzimat Fermanı, kendi dönemi için bir “Haklar Beyannamesi”dir. Ayrıca bir ölçüde devlet iktidarının sınırlandırılmasını sağladığı için önemli bir “Anayasal Belgedir”53.

1.3.1.3. Islahat Fermanı

Padişah Abdülmecit tarafından ferman biçiminde ilan edilen 1856 tarihli Islahat Fermanı, Tanzimat Ferman’ındaki vaatleri yenileyen ve ayrıca, din farkı gözetilmeden bütün devlet uyruklarının eşit işlem görmesi ilkesini getiren bir belgedir54.

Yabancı devletlerin etki ve baskıları sonucu, Müslüman uyruklar ile Hıristiyan uyruklar arasında, hak, vergi, askerlik, eğitim, kamu hizmetlerine girme yönünden süregelen farklar, bu ferman ile kaldırılmak istenmiştir. Kısaca belirtmek gerekirse, Islahat Fermanı, yabancı devletlerin hazırladığı ve Babıâli’nin kabul etmek zorunda kaldığı bir ıslahat programıdır55.

Islahat Fermanı, daha sonraki dönemlerde dış ilişkiler bakımından batılı devletlerin ve Rusya’nın müdahalelerine dayanak oluşturmuş, içeride ise özellikle Hıristiyan “millet”lerin bağımsızlık hareketlerinin bir başlangıcı olmuştur56.

1.3.1.4. 1876 Anayasası (Kanun-i Esasi)

Osmanlı döneminde II. Abdülhamit zamanında 23 Aralık 1876 yılında kabul edilen ilk Türk anayasasıdır. İlan edilmesiyle I. Meşrutiyet dönemi başlamıştır. Ferman niteliğinde olan bu Anayasa, bazı tarihçiler tarafından demokratik bir anayasa olarak kabul edilmese de Osmanlı Devletinde süregelen sistemin gelişmesinin en önemli sonucudur. Avusturya- Macaristan, Rusya ve Prusya anayasalarıyla benzerlik gösterir. 12 bölüm ve 121 maddeden meydana gelmiştir57.

52

ERGÜL, Teoman Anayasal Düzenimizin Geçirdiği Aşamalar, Olgaç Basımevi, Ankara, 1981, s. 117

53 ATAR, a.g.e., s. 17. 54 ATAR, a.g.e., s. 16 55 GÖZÜBÜYÜK, a.g.e., s. 94 56 ATAR, a.g.e., s. 18 57

(26)

Kanun-i Esasi taslağını hazırlamak üzere, Mithat paşa başkanlığında 28 kişiden oluşan bir komisyon oluşturulmuştur. Komisyonun aldığı ilk kararlardan biri, mebuslar meclisi ile ayan meclisinden oluşacak bir “Meclis-i Umumi” kurulması olmuştur58.

Kanuni Esasi’nin ilk beş maddesi, padişahın haklarını sayan ve tanımlayan maddelerdir. Osmanlı hükümdarlığı, halifeliği de koruyarak Osmanlı hanedanının en yaşlı üyesine ait olacaktır. (2. 3. ve 4. maddeler). Padişahın kişiliği kutsaldı ve yaptıklarından kimseye karşı sorumlu değildir (5. madde). Vükelanın (bakanların) atanması ve azledilmesi, para bastırılması, hutbelerde adının söylenilmesi, yabancı devletlerle antlaşma imzalanması, savaş ve barış ilanı, şeriat hükümlerinin uygulanmasının gözetilmesi, yasalar gereğince verilmiş cezaların hafifletilmesi ya da affedilmesi, parlamentoyu toplamak ya da dağıtmak ve temsilci seçimi için gerekli hazırlıkları yapmak padişahın kutsal haklarındandır (7. madde)59.

Daha sonraki bölüm, Osmanlı vatandaşlarının genel haklarını içermektedir. 8. madde Osmanlı Devleti’nin uyruğunda bulunan kişilerin tümüne “Osmanlı” denileceğini, 9. madde Osmanlıların tümünün, başkalarının özgürlüklerine müdahale etmemek koşuluyla, kişisel özgürlüğe sahip olduklarını belirtmektedir. 11. maddeye göre, devletin resmi dini İslam’dır. Ancak kamu düzenine ya da genel ahlaka aykırı davranmadığı sürece, her Osmanlı vatandaşı din özgürlüğüne sahiptir60.

Bir “meşruti monarşi” kurmaya çalışan 1876 Anayasasında 1909 yılında bazı değişiklikler yapılarak, temel hak ve hürriyetler genişletilmiş, bakanlar kurulunun parlamentonun yetkileri artırılmış, padişahın yetkileri ise daraltılmıştır. Böylece anayasa gerçek anlamda bir meşruti monarşi anayasasına dönüştürülmüştür61.

1.3.2. Milli Mücadele Dönemi Anayasa Hareketleri

1.3.2.1. 1921 Anayasası (Teşkilat-I Esasiye Kanunu)

20 Ocak 1921’de, TBMM tarafından kabul edilen ilk Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu), TBMM’nin dokuz aylık çalışmasından ve uzun görüşmelerden sonra kabul edilmiştir. Bu Anayasa, dağılan ve yok olan Osmanlı İmparatorluğu yerine yeni bir devletin

58

http://www.belgenet.com/arsiv/anayasa/1876_01.html (Erişim Tarihi: 14.04.2008)

59 a.g.k. 60 a.g.k. 61 ATAR, a.g.e.,s. 19

(27)

kuruluşunu hukuki yönden belirten ve varlığını sağlayan bir eserdir. Yeni Anayasa aynı zamanda milli egemenliği hâkim kılan ve vatanın kaderine milli egemenliğin temsilcisi Büyük Millet Meclisi’nin el koymasını mümkün kılan ve onun meşruluğunu da tanıtan, hukuki ve siyasi değeri olan bir belgedir62.

20 Ocak 1921 tarihli ve 85 sayılı yasayla kabul olunan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu 23 madde ve bir de “Madde-i Münferide” den (ayrı madde) oluşan kısa bir çerçeve anayasa niteliğindedir. Bunun başlıca nedenleri, Kanuni Esas-i’nin Teşkilatı Esasiye ile çelişmeyen hükümlerinin yürürlükte sayılması, çeşitli eğilimlerin yarıştığı meclis’te bir “geçiş dönemi” nin asgari ortak noktalarının saptanmasıyla yetinme isteğidir63.

Gerçek bir anayasa sistematiğinden yoksun bulunan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, kişi hak ve özgürlükleri ile yargılama gibi temel konularını da düzenlememiştir. Bir geçiş döneminin ihtiyaçları için hazırlanan kısa bir anayasa olmasına karşın Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Cumhuriyet Anayasacılığı açısından kalıcı ve hatta silinmez izler bırakmış, daha sonraki anayasaları da etkilemiştir. Bunların başında, devlet konusundaki devrimci değişim gelir. Bunu yeni egemenlik anlayışı izler. İktidarın düzenlenişi açısından da kuvvetler birliği ve meclis hükümeti sistemi 1960’lara kadar iz bırakmıştır. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun kendine özgü bir yeniliği de yerel yönetimler ve özerklikler konusundadır. Nihayet teşkilat-ı esasiye kanunu, kurduğu sistemin geleceği konusunda düzenlemeler getirmiştir64.

Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun kısa oluşu, o devrin özelliğinden ileri gelmektedir. Sadece olağanüstü şartları ve acil ihtiyaçları karşılamak için, kısa ve özel bir anayasa hazırlanmıştır. 20 Ocak 1921 Anayasası bir geçiş dönemi anayasası olarak, Milli Mücadelenin çok dinamik olağanüstü şartlarına uymakta ve demokratik niteliğinin yanı sıra ihtilalcı karakterini de korumaktadır. Anayasanın ruhunda ve mantığında kuvvetler birliği sistemi hâkimdir. Milli iradeyi millet namına temsil eden tek yetkili organın, Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu belirtmektedir. Başkansız bir Cumhuriyet kuran bu Anayasa ile milli irade Meclis tarafından tescil edilmekte ve yürütülmekte, böylece kuvvetler birliği esası, kuvvetlerin şuurlu bir merkezde toplanmasını ve tek bir iradeye bağlanmasını da şart kılınmaktadır65.

62

http://www.siyasitarih.com/arsiv/te.htm (Erişim Tarihi: 16.04.2008)

63 a.g.k 64 a.g.k 65 a.g.k

(28)

Bu dönemin ilginç bir yanı, henüz ilga edilmemiş bulunan 1876 Anayasasının da yürürlükte olmasıdır. Belki de bu nedenler Anayasa’da temel hak ve hürriyetler ile yargı yetkisi gibi hükümlere yer verilmemiştir66.

1.3.3. Cumhuriyet Dönemi Anayasa Hareketleri

1.3.3.1. 1924 Anayasası

İkinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçildikten hemen sonra, yeni bir anayasa yapma sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Zira 1876 Kanun-İ Esasisi resmen ilga edilmemişti. 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da yeni bir devletin ihtiyaçlarını karşılayacak derecede ayrıntılı değildir67.

İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, yeni bir anayasa yapmak için özel olarak seçilmiş bir “kurucu meclis” değildir68. Anayasa tasarısı Kanun-u Esasî Encümeni tarafından hazırlandı. Hazırlanan tasarı Genel Kurula sunuldu. Mecliste hangi çoğunlukla kabul edileceği belli değildi. Meclis ilk önce bu konuda 11 Mart 1340 (1924) tarih ve 83 sayılı “Teşkilât-ı Esasîye Kanununun Ekseriyet-i Mutlakanın Sülüsan Ekseriyetiyle Kabul Edilmesine Dair Kararı” almıştır69. Bu karara uyularak, yeni Anayasa, toplantı yeter sayısı olan üye tam sayısının salt çoğunluğun üçte ikisinin oyu ile kabul edilmiştir. Yeni Teşkilât-ı Esasîye Kanunu 20 Nisan 1340 (1924) günü kabul edilmiştir70.

Katı bir anayasa olan 1924 Anayasası, hiçbir maddesi hiçbir sebep ve bahane ile savsanamaz ve işlerlikten alıkonamaz. “hiçbir kanun anayasaya aykırı olamaz” (m.103) hükmüyle, anayasanın üstünlüğü ilkesini benimsemiş olmakla birlikte, kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimine yer vermemiştir71.

66 ATAR, a.g.e., s.21 67 ÖZBUDUN, “Türk…”, s.9 68 TANÖR, a.g.e., s.241 69 KİLİ, “Anayasal….”, s.108 70

GÖZLER, Kemal “1924 Teskilati Esasiye Kanunu” http://www.anayasa.gen.tr/tek-1924.html (Erişim Tarihi: 18.04.2008)

71

(29)

1.3.3.2. 1961 Anayasası

27 Mayıs Hükümet Darbesini yapanlar, 12 Haziran 1960 günü çıkardıkları 1 sayılı Kanunla 1924 Anayasasının bazı hükümlerini yürürlükten kaldırmışlardır. Bu kanun geçiş dönemini düzenleyen bir nevi “geçici anayasa” niteliğindedir. Bu 1 sayılı Kanun, Milli Birlik Komitesi kurmaktaydı. Bu komite, Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığında 37 subaydan oluşmaktaydı. Bu komite “Türk milleti adına hâkimiyet hakkını kullanmaktaydı”. (1 Sayılı Kanun m.1). Milli Birlik Komitesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerine sahipti (m.1)72.

13 Aralık 1960 tarih ve 157 Sayılı Kanun ile Kurucu Meclis kurulmuştur. Kurucu Meclis, Milli Birlik Komitesi ve Temsilciler Meclisinden oluşmaktadır. Anayasanın hazırlanma sürecinde iki tane “ön tasarı” vardır. Bunlardan birincisi İstanbul Üniversitesi

Hukuk Fakültesi, ikincisi ise Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi çıkışlıdır. Bunlardan birincisi “İstanbul Tasarısı”, ikincisi ise “Ankara Tasarısı” olarak anılmaktadır73.

Kurucu Meclis 6 Ocak 1961’de toplanmış ve hızlı bir şekilde çalışmaya başlamıştır. Meclis, 9 Ocak 1960’ta Temsilciler Meclisi içinden 20 kişilik bir “Anayasa Komisyonu” seçmiştir. Anayasa Komisyonu, anayasa tasarısını hazırlamada, “Etüd Metin” olarak İstanbul Bilim Komisyonunun Ön Tasarısını, “Yardımcı Metin” olarak da Siyasal Bilgiler Fakültesinin Ön Tasarısını esas almıştır. Komisyon yabancı anayasalar olarak da, Fransız, İtalyan ve Federal Alman Anayasalarından yaralanmıştır. Komisyon neticede bir tasarı hazırlamış ve tasarıyı 9 Mart 1961’de Temsilciler Meclisi Başkanlığına sunmuştur. Bu Tasarı, İstanbul Ön Tasarısından çok, Ankara Ön Tasarısına yakındır74.

Tasarı ilk önce Temsilciler Meclisinde tartışılmıştır. Daha sonra Tasarı, Millî Birlik Komitesinde de görüşülmüştür. Neticede 17 madde de uyuşmazlık çıkmış ve bu uyuşmazlıklar Temsilciler Meclisi ve Millî Birlik Komitesinden seçilen eşit sayıda üyeden oluşan Karma Kurulca yeni bir metin düzenlenerek giderilmiştir. 27 Mayıs 1961’de yapılan Kurucu Meclis birleşik toplantısında 260 kabul ve 2 çekimser oyla tasarının son metni kabul

72 TANÖR, a.g.e., s.306 73 TANÖR, a.g.e. s.309 74 TANÖR, a.g.e. s.311

(30)

edilmiştir75. 1 yıl içinde hazırlanan yeni anayasa 9 Temmuz 1961’de halkoyuna sunulmuş, seçmenlerin %81’inin katıldığı oylamada yeni anayasa %61,5 “evet” oyuyla kabul edilmiştir. Böylece Türk tarihinde ilk kez bir kurucu meclis anayasa hazırlamış ve bu anayasa halkoyu ile kabul edilmiştir76.

27 Mayıs ihtilali sonucunda kurucu meclis tarafından hazırlanan 1961 anayasası gerçek anlamda en demokratik Türk anayasasıdır. Bu anayasa getirmiş olduğu yenilikler ile tamamen hukuk devletine ulaşmayı hedeflemiş ve bu konuda başarılı olmuştur77.

1.3.3.3. 1982 Anayasası

1982 Anayasası, anarşi, terör, bölücülük faaliyetleri ile ekonomik bakımdan kötüye gidiş ve bunlar karşısında sivil yönetimin başarısız kaldığı gerekçeleriyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980’de “emir ve komuta zinciri içinde ve emirle” gerçekleştirdiği askeri darbenin ardından atamayla oluşturulan Danışma Meclisi ile Milli Güvenlik Konseyinden müteşekkil kurucu meclis tarafından hazırlanarak kabul edilmiştir. Yapılan referandumda da halk tarafından onaylanmıştır78.

1961 anayasasına yöneltilen eleştirileri karşılamak üzere hazırlanan 1982 Anayasası, bir “Başlangıç” ile yedi kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda “Genel Esaslar”, ikinci kısımda “Temel Hak Ve Ödevler”, üçüncü kısımda “Cumhuriyetin Temel Organları”, dördüncü kısımda “Mali Ve Ekonomik Hükümler” ve diğer kısımlarda ise çeşitli hükümlerin yer aldığı anayasa, 177 maddeden oluşan, Kıta Avrupa’sı modeli düzenleyici anayasalara benzeyen, ancak bunlara nazaran oldukça uzun ve kazuistik modele yaklaşan bir anayasadır. Anayasanın bu kadar uzamasının başlıca nedeni, hürriyetlerin sınırlanmasında uzun açıklamalara yer verilmesi ve bütün sorunlar için bir anayasa hükmü koyma gayretidir79.

1982 anayasası ile getirilen en büyük yenilik, tek meclis sistemine, yani cumhuriyetin geleneğine geri dönülmesidir. Yürütme biraz daha güçlendirilmiştir. Özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda yeni ve daha keskin ölçüler getirilmiştir. Özerk kuruluşlara yeni statüler verilmiştir. Bunlar dışında, 1982 Anayasası büyük bölümüyle 1961 Anayasasına benzemektedir80.

75

GÖZLER Kemal, “1961 Anayasasi", http://www.anayasa.gen.tr/1961anayasasi.html (erişim tarihi: 18.04.2008)

76

ATAR, a.g.e.,s.22

77

GÖZLER Kemal, “1961 Anayasasi",http://www.anayasa.gen.tr/1961anayasasi.htm(erişim tarihi: 18.04.2008)

78

ATAR, a.g.e.,s.29

79

ATAR, a.g.e.,s.32

80

(31)

İKİNCİ BÖLÜM

YENİ ANAYASA İHTİYACI VE 1982 SONRASI YAPILAN SİVİL ANAYASA ÇALIŞMALARI

2.1.YENİ ANAYASA İHTİYACI

2.1.1. 1982 Anayasasına Yöneltilen Eleştiriler Ve Yeni Anayasa İhtiyacı

Olağanüstü ortam ve koşullarda, ülke hep kriz içinde yaşayacakmış zihniyetiyle hazırlanan 1982 Anayasası yaklaşık 27 yıllık yürürlük döneminde sadece insan hakları açısından değil, siyasal rejimin işleyişi üzerinde yapılan tartışmaların da odağında yer almıştır81.

Akademisyenler tarafından, daha az demokrasi/ daha çok otorite, daha az hukuk/ daha çok devlet gibi bir bakıma, “azlar ve çoklar” kısır döngüsüne dayanan bir yapıya sahip olduğu belirtilen 1982 Anayasasının, Türkiye gibi birikimli ve girift yapılı bir toplum ve ülkeye “dar” geldiği ifade edilmektedir. Bu özelliği nedeniyle, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yapıldığı ilk günden itibaren değişik platformlarda, akademisyenler, siyasi partiler, medya mensupları, sivil toplum örgütleri ve uygulayıcılar tarafından tartışılmış, eleştirilmiş, değiştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu eleştiriler nedeniyle de 1982 Anayasasının değiştirilmesi gereken bir anayasa olduğu genel kabul halini almıştır82.

1982 Anayasasına, yürürlüğe girişinden günümüze yöneltilen eleştiriler başlıca: - Anayasanın yapılışının demokratik olmadığı,

- Birey karşısında devleti koruduğu,

- 1961 Anayasasına oranla daha az çoğulcu ve katılmacı bir demokrasi modelini benimsediği,

- Resmi ideoloji içerdiği

81

ALBAYRAK, Nurullah Toplumsal Sözleşme, “Anayasa”,Hukuk ve Hayat Derneği, Sayı:6, 2008, s.4

82

(32)

- Kazuistik ve aşırı katı bir anayasa olduğu, - Dilinin kötü olduğu

- Temel hak ve hürriyetleri aşırı biçimde sınırladığı ve getirdiği güvencelerin yetersiz olduğu,

- Sendikal hakların daraltıldığı,

- Siyasi partilere aşırı yasaklar getirildiği

- Anayasanın ilk düzenlemesindeki TBMM üyeliğinin düşmesiyle ilgili hükmün (m.84) yerinde olmadığı,

- Cumhurbaşkanının, parlamenter sistemle bağdaşmayacak ölçüde güçlendirildiği, - Olağanüstü yönetimin genişletildiği ve olağanüstü KHK’lerin denetim dışında tutulduğu,

- Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler, Yüksek Askeri Şura kararları ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarının yargı denetimi dışında tutulmuş olduğu,

- Merkeziyetçiliğin artırılarak, yerel yönetim ilkesinin zayıflatıldığı, - Üniversite özerkliğinin ortadan kaldırıldığı,

- Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısı ve oluşumunun yargı bağımsızlığını olumsuz etkilediği,

- Tabii hâkim ilkesinin, kanuni hâkim güvencesine dönüştürüldüğü ve tabii hâkim ilkesiyle bağdaşmayacak biçimde Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve sıkıyönetim mahkemelerinin kurulmasına imkân verildiği,

- İptal davası açma yetkisi ve anayasaya uygunluk denetiminin konusunun daraltılması başta olmak üzere, anayasa yargısı alanında sınırlamalar yapıldığı, noktaları üzerinde yoğunlaşmaktadır83.

83

(33)

Bu eleştirilerden hareketle 1982 Anayasası yürürlüğe girdiği tarihten itibaren çeşitli tarihlerde değiştirilmiştir. Ancak yapılan değişikliklerin hemen hemen tümü, demokratikleşme yolunda olumlu adımlar oluşturmakla birlikte, gene genellikle kabul edildiği üzere, 1982 Anayasasının otoriter ve vesayetçi ruhunu tamamen tasfiye etmek mümkün olmamıştır84.

2.1.2. Sivil Anayasa Tanımı

“Sivil” sözcüğü hukuk dilimize Fransızların Code Civili ile girmiştir. Buradaki anlamı “yurttaşlık”tır ve bunun civilisation=uygarlık kavramı ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Sivil kelimesi dilimizde en çok asker karşılığı olarak geniş bir kullanım alanına sahiptir. Asker, polis, jandarma gibi üniformalı kişileri anlatan bu sözcük, anayasa yapıcı ve koyucularını da niteleyen bir sıfattır ve askeri idareler tarafından veya onların isteğine (daha doğrusu direktiflerine) göre yapılan anayasalar sivil olarak nitelenmemektedir85.

Sivil bir anayasa, her şeyden önce, sivil iradenin ürünü olan, toplumun ürettiği mutabakatın sonucunda ortaya çıkan anayasa demektir. Sivil anayasa, ayrıca, kamu hayatına ilişkin temel belirleyici kararların toplumu temsil eden sivil siyasî aktörlerce alınmasını ve sivil iradenin askerî iradeye hâkim olmasını öngören bir anayasadır86 .

Sivil ve demokratik anayasa kavramı, bir anayasanın yapımı sürecinde izlenen yöntemle olduğu kadar, anayasanın içerdiği hükümlerin niteliği ile de ilişkilidir. Bir anayasanın yapımı süreci yönünden, sivil ve demokratik olarak tanımlanması, o anayasayı hazırlayan organın, seçimle belirlenmesi, anayasayı yapma sürecinin halkın katılımına açık olması ve anayasanın kabulü aşamasında halkoyuna başvurulması, bu halkoylamasında seçmen iradesinin serbestçe şekillenmesini sağlayan ifade ve propaganda hürriyeti başta olmak üzere, tüm hürriyetlerin garanti edilmesi ve nihayet halkoylaması sürecinde, bu sürecin demokratikliğini sağlayan tüm seçim esaslarının mevcut olması gerekir87.

84

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=620862 (Erişim Tarihi: 10.06.2008)

85

http://www.tmhp.org.tr/tmhp/anayasatartis/sivilannedem04092007.htm (Erişim Tarihi: 25.03.2009)

86

http://www.infobilgi.com/sivil-anayasa-nedir.html (Erişim Tarihi:23.03.2009)

87

YAZICI, Serap Yeni Bir Anayasa Hazırlığı Ve Türkiye, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul,2009,s.3

(34)

2.1.2.Yeni Türk Anayasası Gerekçe

Türkiye’nin siyasal gelişiminin kendisine özgü çizgisinin sonucu olarak, Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir anayasası, milletin hür iradesiyle seçtiği gerçek temsilcilerinden oluşan meclisler tarafından, bir tartışma ve uzlaşma sürecinin ürünü olarak kabul edilmemiştir. Bu durum, anayasalar bakımından demokratik meşruluk sorunları yaratmış ve sonuçta gerek 1924, gerek 1961 Anayasaları uzun ömürlü olamamışlardır. Olağanüstü şartların ürünü olan ve olağandışı yöntemlerle yapılan 1982 Anayasası ise, yapıldığı günden beri ciddî eleştirilere ve değişiklik önerilerine konu olmuştur. Nitekim bu Anayasa, en kapsamlıları 1995, 2001 ve 2004 değişiklikleri olmak üzere, şu ana kadar onun üzerinde değişikliğe uğramıştır. Bu değişiklikler, demokratikleşme yönünde önemli ve olumlu adımlar oluşturmuş olmakla birlikte, 1982 Anayasasına hâkim olan otoriter ve devletçi felsefenin izlerinin tümüyle silinmiş olduğunu söylemek mümkün değildir.

1982 Anayasası bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bu Anayasanın bireyi devletin üstün otoritesi karşısında korumaktan çok, devleti birey ve onun anayasal hürriyetleri karşısında korumaya odaklandığı görülmektedir. Hâlbuki 18 inci yüzyıldan bu yana anayasacılığın asıl amacı, devlet otoritesini sınırlamak, bireyi ve onun hürriyetlerini bu otorite karşısında korumaktır. Bu nedenle, birey odaklı liberal ve demokratik ruha sahip yeni bir anayasanın yapılması büyük bir önem taşımaktadır.

Gerçekten de, 1982 Anayasasının konjonktürel gereklerin sonucu olarak parça parça değiştirilmesi yerine, sivil, demokratik, insan haklarını evrensel standartlara ulaştıran, hukuk devleti üzerindeki kısıtlamaları kaldıran, tümüyle yeni bir anayasanın yapılmasının daha isabetli olacağı düşüncesi, birçok çevreler tarafından sık sık dile getirilmiştir. Yeni bir toplumsal sözleşme niteliği taşıyacak böyle bir anayasanın, tamamen demokratik yöntemlerle ve geniş bir toplumsal ve siyasal uzlaşma süreci yoluyla yapılması gerektiğinde kuşku yoktur.

Anayasa teklifimiz, bu temel felsefe ve ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Teklife hâkim olan temel yaklaşım, aynen korunmasında hiçbir kuşku olmayan Cumhuriyetin temel niteliklerinin daha demokratik bir öze kavuşturulmasıdır. Bu amaçla önerilen değişiklikler özetle şöyle gruplandırılabilir:

Demokratik anayasacılık geleneğinde, anayasaların yapılış sebepleri ile dayandıkları temel felsefeyi açıklayan başlangıç bölümleri, anayasanın diğer hükümleri gibi uygulanabilir hukuk normları içermezler. Bu nedenle Başlangıç Bölümü, bir kısmı zaten Anayasanın diğer

(35)

maddelerinde somutlaşan, bir kısmı da hukuken tanımlanması mümkün olmayan ifadelerden arındırılarak; kısa, özlü ve demokratik değerler üzerindeki vurgusu çok daha güçlü biçimde yeniden yazılmıştır.

2.2.1982 ANAYASASI SONRASI DEMOKRATİK VE SİVİL ANAYASA ÇALIŞMALARI

1982 Anayasası, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana, anayasa hukukçuları, siyaset bilimcileri, aydınlar ve siyasetçilerin, kısacası toplumun oldukça geniş bir kesiminin haklı eleştirilerine konu olmuştur. Bu eleştiriler, Anayasanın 12 Eylül yönetiminin olağanüstü şartlarında askeri yöneticilerin tercihleri doğrultusunda, demokratik olmayan yöntemlerle hazırlandığı ve kabul edildiği, bu nedenle kaçınılmaz olarak yasakçı, otoriter, vesayetçi bir bakış açısıyla kaleme alındığı ve sonuçta, kısmi değişiklikler yoluyla Anayasanın demokratik bir ruha kavuşturulmasının imkânsız olduğu noktalarında toplanmaktadır. Bu bakış açısının sonucu olarak daha demokratik bir anayasa düzeninin kurmak amacıyla çeşitli taslak çalışmaları yapılmıştır. Bu taslak çalışmaları, kronolojik olarak şu şekilde sıralanabilir88:

2.2.1. TÜSİAD Taslağı

Prof. Dr. Erdoğan Teziç başkanlığında, toplam 9 hukukçu tarafından, TÜSİAD için 1992’de hazırlanan “Yeni Bir Anayasa İçin” başlıklı çalışma:

Bu çalışma, (taslağın yayınlandığı 1992 yılındaki unvan ve mensubu oldukları üniversiteler esas alınarak) Prof.Dr. Erdoğan Teziç ( İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı), Prof. Dr. Sait Güran ( İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı), Prof. Dr. Yıldızhan Yayla ( Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı), Prof. Dr. Köksal Bayraktar (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi), Prof. Dr. Devrim Ulucan (İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği İş Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi), Prof. Dr. Bülent Tanör(İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi), Doç. Dr. Fazıl Sağlam (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Eski Öğretim Üyesi), Doç. Dr. Süheyl Batum (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi), Doç. Dr.

88

Referanslar

Benzer Belgeler

 (Yargıtay üyeleri, birinci sınıfa ayrılmış adlî yargı hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar Kurulunca

Yeni anayasa tasla ğını temel haklar ve özgürlükler için reçete olarak sunan pazarlama ustaları simülasyon çağının cilal ı işçiliğiyle çalışıyorlar..

Bu kültür global müzik kültürünün ortaya çıkarmış olduğu yeni eğilim olan dünya müziği bağlamında farklı kültürlerin hâkim Batı pop müziğinde

Farklı fikir ve bakış açılarının bir arada olduğu programa İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcımız Koray Kaya, Belediye Başkan Yardımcımız Faruk Lafçı,

laşılmasından ibarettir. Ve bu sebep Hâkimler Kanununun yukarda izah ettiğimiz yargıçhk teminatı hudutlarını çizen hükümlerinden mecburî nakli mucip sebeplerin

• Adli ve idari yargı organları arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmekle yetkilidir. • Uyuşmazlık Mahkemesi başkanı Anayasa Mahkemesi

(2) Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üye, birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim

.- Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun doğrudan görevi- ne giren adli ve idari yargı hakim ve savcılarının özlük işleri konu-. larında ön çalışmalar yapmak,