• Sonuç bulunamadı

Müessese - Toplum Münasebetleri Çerçevesinde XVIII. Asır Türk Toplumu ve Vakıf Müessesesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Müessese - Toplum Münasebetleri Çerçevesinde XVIII. Asır Türk Toplumu ve Vakıf Müessesesi"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

5

Selçuklu Medreselerinden

Amasya Halifet Gazı

Medresesi ve Vakıfları

Doç. Dr. Refet Y İ N A N Ç

I - H a l i f e t G a z i

Mübarizeddin Halifet Gazi, X I I . y y başların­ da yaşamış Selçuklu emirlerindendir. Adının Da-nişmendnâme'ye aksetmesinden onun aslen bir Danişmendli emiri iken bu hanedanın 1175 — 1178 yıllarında yıkılmasından sonra Selçuklu hiz­ metine geçmiş olduğu hükmüne varılmaktadır.^

Danişmendnâme'de Halifet Gazi'nin, Artuhi'­ nin oğlu olduğu ve Harşene Beyi Şattat'ın kızı Ef-rumiye Bânu'dan doğduğu kaydedilir. Destana gö­ re^, Danişmend Gazi Sivas'a geldiğinde Artuhi ile karşılaşır. A r t u h i , Harşene^ Beyi Şattat'ın kızı Ef-rumiye'ye^ tutkundur. Fakat babası kızı vermez. Danişmend Gazi, A r t u h i ' y i müslüman ederek gaza arkadaşı edinir ve onun Efrumiye ile evlenmesini sağlar. Bu izdivaçtan Halifet doğar. Danişmend Gazi ve Artuhi'nin ölümünden sonra Anadolu'ya gelen Süleyman Şah onların oğulları Melik Gazi ile Halifet Gazi'yi ordusuna kumandan tayin eder. Melik Gazi ile Halifet Gazi babalarının ölümü üzeri­ ne Rumların (Bizanslıların) eline geçmiş olan yer­ leri yeniden fethederek kurtarırlar. Melik Gazi'nin ölümünden sonra da Halifet, onun oğlu Yağıbasan ile gazaya devam eder. Nihayet ele geçirdikleri Amasya'da dedesi Şattat'ın kilisesini yıktırıp ye­ rine medrese yaptırır.

Görüldüğü gibi Halifet Gazi, Danişmendnâme de Artuhi'nin oğlu olarak gösterilmiştir. A r t u h i adıyla kastedilen şahıs A r t u k l u ailesinden bir prens de olsa^ Danişmendname'nin Halifet Gazi ile ilgili bu haberi gerçekle bağdaşmaz. Çünkü Halifet

Gazi'nin Amasya'da yaptırmış olduğu Medrese ki­ tabesi" ve vakfiyesi ile kendi adına Türkçeye tercü­ me edilmiş bir tıp kitabı^, babasının adının Suli veya Tuli®, dedesinin adının da Türkânşah olduğu­ nu ortaya koymaktadır. Halifet Gazi'nin Daniş­ mendli hükümdarlarından Melik Gazi ile silah arka­ daşlığı yapmış olması da mümkün değildir. Zira

1 . s. T e k ı n d a g , i z z e t K o y u ı ı o g l u K ü t ü p h a n e s i n d e b u l u n a n T ü r k ç e y a z m a l a r , T M , X V I , s. 1 3 7 . 2 . i . M e l i k o f f , L a G e s t e d e Meük D a n i ş m e n d , P a r i s 1 9 6 0 , 5. 2 0 3 - 4 5 5 . 3 . B u r a d a k i H a r ş e n e i l e A m a s y a k a s d e d i l m e k t e d i r . M . ö t a b l e t l e r d e k a y d e d i l e n ( N . B a y d u r , K ü l t e p e ( K a n i ş ) v e K a y s e r i t a r i h i ü z e r i n e a r a ş t ı r m a l a r , i s t . 1 9 7 0 , s. 4 1 - 4 2 ) B i z a n s d e v r i n d e a y n ı a d ı t a ş ı y a n t e m i n ( e y a ­ l e t i n ) m e r k e z i o l a n v e M e m l u k k a y n a k l a r ı n d a d a a d ı s ı k s ı k g e ç e n H a r ş e n e K a l e s i K a y s e r i ' n i n Ç u k u r b u ­ c a ğ ı y a k ı n l a r ı n d a d ı r . ( S i v a s K e s i k K ö p r ü s ü v a k f i y e s i . V a k ı f l a r G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü A r ş i v i , D . 5 8 4 , s. 2 8 8 - 2 9 0 ) 4 . i . M e l i k o f f ( a . g . e . , s. 1 3 0 - 1 3 1 ) v e O . T u r a n ( S e l ç u k ­ l u l a r z a m a n ı n d a T ü r k i y e , s. 1 2 6 - 1 3 2 ) E f r u m i y e ' n i n M a l a t y a h a k i m i G a b r i e l ' i n k ı z ı M o r p h i a o l d u ğ u n u i l e r i s ü r e r l e r . 5 . O . T u r a n , 1 0 7 1 d e n s o n r a A n a d o l u ' y a g e l e r e k N o ı -m a n r e i s i R u s s e l i l e k a r ş ı l a ş a n A r t u k B e y ' i n d e s t a n d a A r t u h i o l d u ğ u n u i l e n s ü r e r ( S e l ç u k l u l a r z a m a n ı n d a T ü r k i y e , s. 5 1 - 1 3 0 ) . 5 . T e k ı n d a g ise H a l i f e A l p i l e A r t u k ' u n y a ş a d ı ğ ı d e v l i l e r a r a s ı n d a z a m a n f a r k ı n ı g ö z o n u n e a i m ı ş - o l m a l ı k i , o n u n H ı s n K e y f a v e H a r p u î h ü k ü m d a r ı A r t u k o ğ l u F a h r e d d i n K a ı a a ı s l a n ( o l m . 1 1 7 5 ) o l a b i l e c e ğ i i h t i m a l i ü z e r i n d e d u ı -m u ş t u I . ( a .g . -m . s. 1 4 7 , n . 1 0 ) . 6 . İ . H . U z u n ç a r ş ı l i ; K i t a b e l e r , I. s. 9 4 : Ş . T e k i n d a ğ ; a . g . m . , s. 1 3 9 7 . 5 . T e k i n d a ğ ; a . g . m . , s. 1 3 4 - 1 3 6 . 8 . İ . H . U z u n ç a r ş ı l ı ; H a l i f e t A l p - G a z i ' n i n b a b a s ı n ı n a d ı ­ n ı S u l i ş e k l i n d e o k u m u ş v e y a z m ı ş t ı r . ( K ı t a b e -i e ı 1 . s. 9 4 ) . B a ş t a A . G a b r -i e l o l m a k ü z e r e ( M o ­ n u m e n t s I. s. 5 8 ) , s a n a t t a r i h ç i l e r i , i . H . U z u n ç a r ş ı

(2)

-Melik Gazi 1134'de Yağıbasan da 1164 yılında ölmüştür.^ Oysa medrese vakfiyesinden Halifet Gazi'nin 1225 tarihlerinde sağ olduğu anlaşılmak­ tadır.

Halifet Gazi adına, medrese kitabesi ve vakfi­ yesinden başka Selçuklu devrine ait hiçbir kaynak­ ta rastlanmaz. X V I . yy. Osmanlı tarihçilerinden Ali ve Cenabi ise Halifet Gazi'nin Danişmendli Me­ lik Muhammed Gazi'nin veziri iken Amasya'da bir medrese yaptırdığını, babası İltekin'in de Ahmed Gazi'nin veziri olduğunu yazarak Danişmendnâ-me'deki yanlışlığı tekrar ederler.^°

Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin de, hiçbir kaynağa dayanmadan Halifet Gazi'nin "Alka-evli oymağı reisi Kaniş veya Kunaş'ın oğlu ve I. Kılıç Arslan'ın damadı olan Gödül beyin ahfa­ dından" olduğunu yazar. Ona göre, "Halifet Gazi­ nin dedesi Türkânşah, Gödül Bey'in oğlu, Kaniş'in de torunudur." Yine ayni müellife göre, "Gödül Bey Ankara valisi iken eniştesi Sultan Mes'ud onu serasker nasbedip Selçuklu ordusunun başında Amasya'ya gönderir ve arkasından da kendisi gide­ rek şehri, Danişmendlilerin elinden alır. Gödül Be­ yin Amasya'da yerleştiği yerde teşekkül eden ma­ halleye daha sonra onun adı verilir. Oğlu Şemsed-din Türkânşah'da Sultan Mes'ud'un oğlu Şahin-şah'ın oğlu Sancar'ın emirlerindendir."^ ^ Hüseyin Hüsameddin Efendi'nin Halifet Gazi'ye ait verdiği bu bilgiler hiç bir tarihî kaynakla doğrulanmadığı gibi olayların tarihî seyrine de uymamaktadır. Zira Denişmendlilerin ortadan kaldırılmasından sonra Amasya Selçukluların eline geçmemiştir. Üstelik I. Kılıç Arslan ( 1 0 9 2 - 1 1 0 7 ) ın damadı olan bir ki­ şinin, Danişmendlilerden I I . Kılıç Arslan ( 1 1 5 5 -1192) zamanında alındığı muhakkak olan Amasya' nın fethinde bulunması da mümkün değildir. Bu­ nunla beraber rfalifet Gazi vakfiyesinin kaydı, Gö­ dül Bey'in tarihi bir kişi olduğunu doğrulamakta­ dır. Ancak vakfa tahsis edilen bir taşınmazın sınırı dolayısıyla "evlad'ı Gödül mülkü" ifadesiyle adı kaydedilen Güdül Bey'in Halifet Gazi ile bir sihri yeti olmadığı anlamı çıkmaktadır. Çünkü Amasya Tarihi müellifinin, Gödül Bey soyundan olduğunu belirttiği Halifet Gazi de evladı G.ödül'den olacağı için kendi vakfiyesinde böyle bir ibarenin kullanıl­ maması gerekirdi. Bununla beraber Hüseyin Hüsa­ meddin Efendi'nin Halifet Gazi'nin bizzat kendisi­ ne ait verdiği bilgiler yine başka kaynaklarla doğrulanmamasına rağmen gerçeğe biraz daha uy­ gundur. Buna göre, "Halifet Gazi Sinop'u fetheden İzzeddin Keykâvus tarafından Karaderîiz sahil mu­ hafaza komutanlığına tayin edilir, Alaaddin Key-kubad zamanında 619/1222 yılında da Amasya valiliğine getirilir. Amasya valisi iken Alaaddin Keykubad'ın Mengücekler üzerine yaptığı sefere katılan Halifet Gazi, Cihanşah'ın hakimiyetine son

verildikten sonra Erzumm valiliğine tayin edi­ lir. Buradan Gürcülere karşı sefer yapmaya görev­ lendirilir ve bu sefer esnasında şehit düşer."^^

Bütün bu çelişkili bilgilerle medrese kitabesi ve vakfiyesinin gerçek kayıtlarının karşılaştırılma­ sından çıkan sonuca göre, Mübarizeddin Halifet Gazi aslen bir Danişmendli emiri iken bu devletin yıkılmasından sonra Selçuklu hizmetine girmiştir. Onun 606/1209 yılında Amasya'da bir medrese yaptırarak vakfetmesi Selçuklu hizmetine geçtik­ ten sonra adı geçen şehirde önemli bir görevde bulunduğuna, hatta valilik yapmış olduğuna dela­ let eder.^^ Zira Selçuklu devrinde medreseler, sul­ tanlar ve yakınları ile resmî görevliler tarafından yaptırılmıştır. Muhtemelen 1215 yılında İzzeddin Keykâvus'un Sinop fethine katılan Halifet Gazi^'' şehrin ele geçirilmesinden sonra Sahil Muhafaza Komutanlığına tayin edilmiştir.-^^ 622/1225 yılın­ da daha önce inşa ettirmiş olduğu medreseye vakıf

l ı ' n ı n o k u d u ğ u ş e k l i t e k r a r e t m i ş l e r d i r . S o n y ı l l a r ­ d a 5 - T e k i n d a ğ b u o k u n u ş a i t i r a z e d e r e k k e l i m e n i n S u l i d e ğ i l , T u l i t a r z ı n d a o k u n m a s ı g e r e k t i ğ i n i i l e r i s ü r m ü ş t ü r . Ş . T e k i n d a ğ , İ . H . U z u n ç a r ş ı l ı ' n ı n k i t a ­ b e d e k i T u l i ' y i S u l i ş e k l i n d e y a n l ı ş o l a r a k o k u d u ğ u ­ n u k a y d e t t i ğ i g i b i H a l i f e t A l p - G a z i a d ı n a y a z ı l m ı ş o l a n H e k i m B e r e k e t ' i n e s e r i n d e d e k e l i m e n i n T u l i o l d u ğ u n u k e s i n o l a r a k i f a d e e t m i ş t i r ( a . g . e . , s . 1 3 5 ) A n c a k H a l i f e t A l p - G a z i ' n ı n m e d r e s e v a k f i y e s i n d e d e b u i s m i n S u l i ş e k l i n d e y a z ı l d ı ğ ı a ç ı k ç a g ö r ü l ­ m e k t e d i r , ü s t e l i k t a r i n l m e t i n v e v e s i k a l a r d a T u l i a d ı n a r a s t g e l i n m e m e k t e d i r . B u n a k a r ş ı l ı k S u l i k e l i m e s i n i ş a h ı s a d ı o l a r a k p e k ç o k y e r d e g ö r m e k t e ­ y i z . K a ş g a r l ı ( c . 111., s . 2 3 3 ) , S u l i k e l i m e s i n i n b i r ş a h ı s a d ı o l a r a k k u l l a n ı l d ı ğ ı n ı ve m e m l u k l a r a ( k ö l e ­ l e r e ) v e r i l d i ğ i n i a ç ı k ç a y a z m a k t a d ı r . B u n d a n b a ş k a X I V . y y . d a o r t a A n a d o l u ' d a bir d e v l e t k u r m u ş o l a n M o ğ o l e m i r l e r i n d e n U y g u r E r e t n e ' n i n h a t u n u n u n S u l i p a ş a a d ı n ı t a ş ı d ı ğ ı n ı b i l i y o r u z . ( H . E d h e m : K a y -s e r i y y e Ş e h r i , -s. 1 1 3 ) . D u l k a d i r B e y l i ğ i n i n k u r u c u -s u K a r a c a B e y ' i n o ğ u l l a r ı n d a n b i r i d e y i n e S u l i a d ı n ı t a ­ ş ı y o r d u ( R . Y i n a n ç ; L a D y n a s t i e d e D u l g h a d i r , p. 6 3 ) . B ü t ü n b u m i s a l l e r H a l i f e t A l p ' i n b a b a s ı n ı n a d ı ­ n ı n S u l i o l m a s ı i h t i m a l i n e y e r v e r m e k t e d i r . 9 . M . H . Y i n a n ç ; D a n i ş m e n d l i l e r , İ A . 1 0 . A l i , K ü n h ü ' l A h b a r , ü n i v e r s i t e K ü t . N r . 5 9 5 8 , s . 2 5 8 a C e n a b i , E y l e m ü ' z - z a h i r , R a g ı b P a ş a k ü t . N o r . 9 8 3 , s . 1 3 6 d . H e z a r f e n H ü s e y i n E f . d e n n a k l e n P. C a s a -n o v a ' c t a a y -n i y a -n l ı ş l ı ğ ı t e k r a r e d e r ( N u m i s m a t i q u e d e s D a n i c h m e n d i t e s , p. 2 8 - 2 9 ) . 1 1 . A m a s y a T a r i h i , c . I I , s. 3 2 3 - 3 3 3 . 1 2 . A . g . e . , s . 3 5 1 - 3 6 0 . 1 3 . C . C a h e n ' i n , 6 0 6 / 1 2 0 9 t a r i h l i H a l i f e t G a z i m e d r e s e k i t a b e s i n d e b u l u n a n M ü b e r i z e d d i n H a l i f e t A l p b . S u ­ li k a y d ı n ı , A l p b. S u l i ' n i n y a r d ı m c ı s ı M ü b a r i z e d d i n B e h r a m ş a h o l a r a k y o r u m l a d ı ğ ı n ı , S i n o p k i t a b e l e r i n ­ d e A m a s y a b e y l e r i i l e b i r l i k t e a d ı k a y d e d i l e n M ü b a r i ­ z e d d i n B e h r a m ş a h ' ı n d a 1 2 1 5 d e A m a s y a V a l i l i ğ i y a p t ı ğ ı s o n u c u n a v a r d ı ğ ı n ı ( p r e o t t o m a n T u r k e y , s . 2 4 1 ) s a n ı y o r u z . O y s a m e d r e s e k i t a b e s i g i b i v a k f i y e d e d e M ü b a r i z e d d i n , H a l i f e t A l p ' i n b i r d i ğ e r a d ı o l a r a k k a y d e d i l m i ş t i r . 1 4 . S i n o p K i t a b e l e r i n d e A m a s y a v e S i m r e b e y l e r i n i n d e f e t h e k a t ı l d ı ğ ı g ö r ü l ü r . ( Ş . ü l k ü t a ş ı r ; a . g . m a k . , s . l l 3 1 2 4 ) . 1 5 . İ b n B i b i ' n i n S i n o p v e h a v a l i s i n i n m u h a f ı z l ı ğ ı n a t a y i n e d i l d i ğ i n i b i l d i r d i ğ i , a d ı n ı v e r m e d i ğ i S e r l e ş k e r i ( s . 1 5 4 ) H a l i f e t G a z i o l m a l ı .

(3)

H A L İ F E T G A Z İ MEDRESESİ V A K F İ Y E S İ 7

yaptığına göre, yine Amasya valiliğini de yürü­ tüyordu. Halifet Gazi 1228 de Mengücek hükümda­ rı Davtu-Şah'a karşı Erzincan'a, 1230'da Cihan-şah'a karşı Erzurum'a yapılan seferlere katılmış ve bunların hakimiyetine son verildikten sonra 1232 yılında yapılan Gürcistan seferi esnasında şe­ hit düşerek X V I I I . y y . müelliflerinden Mustafa Vazıf Efendiye göre (Belabilü'r-Rasiyye) "al kapu­ ta kaplı kürkü ve kılıcı i l e " türbesine defnedilmiş-tir.16

Halifet Gazi'nin yanına kapılanan Harezm asıl­ lı Hekim Bereket, İbn Sina'nın el-Kanun fi't-tıp adlı eserinden faydalanarak yazmış olduğu Luba-bu'n-Nuhab adlı tıb kitabını onun emri üzerine Tuhfe-i Mubarizi adı ile farsçaya, sonra da

türkçe-ye çevirmiştir.^^ Halifet Gazı için "Kitab-ı Hulasa der llm-i t ı b " adında ayrı bir eser daha yazmış olan Hekim Bereket, burada X I I I . y y . başında Anado­ lu'da yapılan sporları ve faziletlerini anlatmıştır.ı ^ X V I I I . yy.ın ilk yarısında yazılmış olan bu eserle­

rin türkçe olmaları Türk Edebiyatı bakımından son derece dikkat çekicidir. Çünkü ilim alenande, Türk Edebiyatının Anadolu'da ancak X I I I . yy.ın ikinci yarısında ilk ürünlerini verdiği görüşü hakimdi.

Medrese vakfiyesi Halifet Gazi'nin, mütevelli olarak tayin ettiği Şücaeddin Tekvur Sinan adında oğlu ile Celaleddin Muhammed adında bir t o r u ­ nunun olduğunu haber verir. 1268 yılı başlarında (evail-i Cemaziyel-evvel 768) yenilenen vakfiyede de^^ Halifet Gazi soyundan Emir Ali ile oğlu Şü­ caeddin Süleyman ve torunu Alaaddin Ali'nin adla­ rı kaydedilmekte ve ailenin, Emir-zade unvanı ile tanındığı anlaşılmaktadır. Vakfiyeyi yenileyen Alâaddin Ali'nin dedesi Emir A l i , Halifet Gazi'nin torunu olan Celaleddin Muhammed'in oğludur.

II— H a l i f e t G a z i M e d r e s e s i : Amasya'da Şamice mahallesinde bulunan medrese, kitabesinin kaydına göre 606/1209 yılın­ da yaptırılmıştır.^° Taş ve tuğla karışımı yapının caddeye bakan ön tarafı kısmen muhafaza edilmiş olup iki sütunlu bir kemer serisini ihtiva eder. Sü­ tunlar 1,50 m. yükseklikteki taştan temeller üzerine oturan tuğladan yapılmış kemer ayaklarına dayanır. Yapıda, özellikiç duvar-ayakları ve giriş kapısının silmeii kirişlerinde antik devrinden kal­ ma taşlar kullanılmıştır. Mimari usulü ve ön cephe tezyinatının arkaik karakteri, yapıda bizans dev­ rinden kalma bir abidenin kalıntılarının kulla­ nıldığı, veya abidenin medreseye dönüştürüldüğü intibaını verdiğinden, sanat tarihçilerinde kitabe­ nin sonradan konmuş olduğu şüphesini uyandır­ mıştır.^^

Medresenin yanında Halifet Gazi'nin türbesi bulunur. Diğer Selçuklu türbeleri tipinde bina edil­

miş olan türbenin sokağa bakan ön taraftaki kapı sı arabeskler, yıldızlar, oyuklu ve çıkıntılı kurslarla tezyin edilmiştir. Türbenin üzerinde zorlukla farke-dilen yazılar dekoratif bir süsü andırır. Çok dalılı olup temelden kare biçiminde bir mahzenle birle­ şir. Üstte yarım küre şeklinde kubbe ile örtülü se­ kiz köşeli salon yine sekiz köşeli taştan bir pira­ mitle kaplıdır. Piramidin dış kaplamaları gibi lâh-din bulunduğu kısma inen merdivende zamanla sö­ külüp kaybolmuştur. Salonda köşeleri koç başları ile bağlı taçlara dayanan melek kanatları ve me-duzlarla süslü 0,90 x 2,15 m. ebadında bir sanduka bulunur. B u , Gotik devri abidelerini hatırlatan bir sanat ve zevkle yontulmuş bir mezardır. Üzerinde dalgalı bir elbise giymiş son uykusunu uyuyan bir kadının kraliçeler gibi yatışı canlandırılmıştır. Bu özelliklerinden dolayı sandukanın Romalılar devrinden kalmış olduğu ileri sürülmektedir.^^ Türbe günümüze kadar ayakta kalmıştır.

Zamanla tabii afetlerden hasar gören medrese ve türbe vakfın mütevvellileri tarafından tamir edil­ miş, fakat 1602 yılında çıkan yangın ve 1647 de meydana gelen deprem sonucu özellikle medrese iyice harap olmuştur. Müderris Hasan Efendi'nin yıkılan kısımlarını ahşabla yaptırdığı medrese, 1888 de de Amasya müftüsü Hacı Osman Hilmi Efendi tarafından yeniden inşa edilmiştir.^'^ I. Dünya savaşından sonra tekrar yıkılan medresenin bugün sadece kapının bulunduğu, ön cephe duvarı ayakta'kalmıştır.

I l l —M e d e r e s e n i n V a k ı f l a r ı 1. Gücmid ( ^ X ; _ f f £ ? ) k ö y ü .

Vakfiyede köyün sınırını Aştağul adıyla kay­ dedilen akar suyun oluşturduğu belirtilmektedir. AştaguUYeşilırmak'ın kolu Çekerek ırmağına katı­ lan Aştavul deresinden başka bir akarsu olamaz. Derenin kenarında ayni adı taşıyan köy, Çorum'un Ortaköy ilçesine bağlıdır. O halde vakıf köy,

Orta-1 6 ! s . T e k i n d a ğ : a . g . V n . , s. Orta-1 3 8 . 1 7 . i z z e t K o y u n o g t u K ü t ü p h a n e s i n d e b u l u n a n v e Ş . T e ­ k i n d a ğ t a ı a f ı n d a ı ı t a n ı t ı l a n ( T M . X V I ) e s e i ı n b ı ı n u s -n a s i d a P a r i s B i b . N a t . ( M s . T u r c . N r . 1 7 1 ) d e m e v c u t t u r . 1 8 . 5 . T e l < i n d a ğ , a . g . m . s. 1 3 4 — 1 3 6 . . J . V . G . M . A r s ı v ı , D . 5 1 0 , s. 4 0 . 2 0 . İ . H . U z u n ç a r s ı l ı ; K i t a b e l e r , 1. s. 9 4 . 2 1 . 2 2 . 2 3 . A . G a b r i e l ; M o n u m e n t s T u r c s d ' A n a t o l i e , I I . , s. 5 8 İ . H . U z u n ç a r ş ı h ; K i t a b e l e r I. s. 9 4 - 9 5 : A . G a b r i e l ; a . g . e . , s. 5 7 - 5 8 . S a n a t d e ğ e r i v e t e z y i n a t ı ı ç m b k . O . A s l a n a p a ; T u r k S a n a t ı I I , s. 1 2 2 v e S . M ü l a y i m ; A n a d o l u ' d a G e o m e t r i k T e z y i n a t ı n G e l i ş m e s i ( D o k ­ t o r a T e z i ) , i s t . , 1 9 7 8 , s. 1 2 - 1 7 . A m a s y a T a r i h i , c. I., s. 2 8 4 - 2 8 5 .

(4)

köy ilçesinin sınırları içinde Aştavul köyü yakının­ da bulunuyordu. Osmanlı devrinde Geldiklan-âbâd'a bağlı bir mezraa olan Gücmid, X V I . yy.da yine Halifet Gazi madresesine vakıf kaydedilmiş-tir.^^

Vakıf köye sınır olarak kaydedilen Mandras ( e j - ' t ' o a - ö ), Endikdos

((JT^^J^^JJ!

). Beda-nos ( ( j — ^ < L X J ) köylerinin adları görüldüğü gibi türkçe değildir. X I I I . yy. başlarında yörede henüz gayri müslimlerin de meskun olduğu anlaşılıyor.

2. Uzunoba (Koru) köyü.

Amasya'nın Suluova ilçesine bağlı ayni adı ta­ şıyan köydür. X V I . yy.da divanisi timar yazılan köyün malikânesi, yine Halifet Gazi medresesine vakıf kaydedilmiştir.^^

Vakıf köyün sınır köyleri:

Yüzbegi: Vakfiyede Musursa (

M ^ > - û

) a-dıyla da kaydedilen bu köy Suluoıva ilçesine bağlı Yüzbeyi köyüdür. Osmanlı devrinde malikanesi Ha­ lifet Gazi Medrese vakfına ilave edilmiştir.

Hıfad (Halifet): Halifet Gazi'nin adını taşıyan bu köy Osmanlı devrinde Medrese vakfına katıl­ mıştır.^' Vakfiyenin kaydına göre Suluova ilçesi yakınında olması gereken Halifet köyü bugün yok­ tur. Ancak Ezinepazar'a bağlı bir köy Halifeli adını taşımaktadır.

Moramil: Amasya'nın merkez ilçesine bağlı Bağlarüstü köyüdür. X V I . yy.da malikânesi ve diva­ nisi Firuz Ağa vakfı olarak kaydedilmiştir.^®

Hakala: Suluova ilçesine bağlı bugünkü Yol-pınar köyüdür.

Karaağaç: Suluova İlçesine bağlı bugün de ay­ nı adı taşıyan köydür.

3. Tamamı 26 sehim olan Candar (Üyük) mezraasının 16 sehimi.

Suluova ilçesine bağlı yeni adı Ayrancı olan köydür. X V I . yy.da Argoma (Suluova) nahiyesi­ ne^^ bağlı bir köy olan Üyük'ün malikânesi yine medreseye vakıf, divaniisi timar kaydedilmiştir^". Vakfiyede Üyük köyüne sınır olarak kaydedi­ len Ağar köyü X V I . yy.da kamu vakfı olup tasarru­ f u A l i Fakih adında birisine verilmiştir.^-^ Ağar köyü gibi sınır köyleri olarak kaydedilen Yuda, Ba-sani, Bacul, Gılbeyan, Kargılar ve Kılavuz adlarını taşıyan köylere bugün Amasya yöresinde rastlan­ maz.

4. Kanu ( ) köyü yakınında bir arazi X V I . yy.da Argoma nahiyesine bağlı olan Ka­ nu köyünün malikânesi Yörgüç Paşa imaretine va­ kıf kaydedilmiştir.^^ Meskun yerlerle ilgili yayın­ larda bu köye rastlanmaz.

5. Amasya'da Subaşı Köprüsü yakınında bir bağ ve arazi.

6. Halifet Gazi Medresesi yanında bir bahçe. 7. Amasya'da Kertos ( e T ^ l y - ^ ) mahalle­ sinde bir ev ve ahır.

8. Amasya'da şehrin surları içinde Meydan Kapısı'nda tamamı beş sehim olan hamamın bir sehimi.

9. Amasya'da manifaturacılar (bezzaz) çar­ şısında bir dükkân.

10. Amasya'da çarşı içindeki hanın yarısı. 11. Amasya'da saraçlar çarşısında bir dükkân 12. Turhal'da bir hamam.

IV—M e d r e s e n i n Y ö n e t i m i v e Ö ğ r e t i m

Halifet Gazi, medrese vakfının yönetimine o ğ ­ lu Şücaeddin Tekvur-Sinan'ı tayin etmiş, ikinci olarak onun oğlu Celaleddin Muhammed'i daha sonra da bu sonuncunun baba bir kardeşlerinden birisini ve böylece kendi neslini kadınlar hariç ol­ mak kaydı ile tevliyet için şart kılmıştır. Vâkıf, vakfın imarı ile medresenin onarım ve bakımından sonra mahsul ve icarlardan elde edilen gelirin 1/5 ini mütevelliye tahsis etmiştir. Vakıf gelirinin nak­ di karşılığı sabit kalamayacağından Medresenin

tahsisatı gibi, mütevellinin aidatını da para ile tes-bit etmek mümkün değildir. Bununla beraber bu vakfiyede olduğu gibi Selçuklu devri vakfiyelerinin çoğunda mütevelliye gelirin 1/5'inin verildiği

görü-l ü r . ' ^

Medresede öğretimin hanefı mezhebine gö­ re yapılması ve müderrisler ile öğrencilerin de ha-nefi mezhebinden olması şartı konmuştur. Bilindi­ ği gibi Nizamu'l Mülk'ün temelini attığı ilk Selçuk­ lu medresesi Sünniliğin, Şii-Batıni cereyanlara karşı

2 4 . A m a s y a T a h r i r D e f t e r i , T a p u ve K a d . G . M . A r ş i v i , N r . 2 5 , s. 1 1 1 b ; D e f t e r - i E v k a f - ı R u m , A y n i A r ş i v , N r . 5 8 3 , s. 8 3 a . 2 5 . A m a s y a D e f t e r i , s. 4 6 a . 2 6 . A m a s y a D e f t e r i , s . 4 2 b . 2 7 . A m a s y a D e f t e r i , s. 3 5 a . 2 8 . A m a s y a D e f t e r i , s. 1 4 3 a . 2 9 . A r g o m a S e l ç u k l u d e v r i n d e d e n a h i y e m e r k e z i d i r , b k . i . K a y a o ğ l u ; T u n u m t a y V a k f i y e s i , V D . X I I . s . 1 0 5 . 3 0 . A m a s y a D e f t e r i , s . 4 5 a . 3 1 . A m a s y a D e f t e r i , s . 3 4 b . 3 2 . A m a s y a D e f t e r i , s . 4 4 b . 3 3 . Y e r a d l a r ı n ı n t e s b i t i i ç i n i ç i ş l e r i B a k a n l ı ğ ı n ı n y a y m -l a d ı ğ ı K ö y -l e r i m i z ( 1 9 2 8 , 1 9 3 3 , 1 9 6 8 ) ve T ü r k i y e ' d e I V I e s k u n Y e r l e r K ı l a v u z u a d l ı k i t a p l a r l a 1 / 2 5 . 0 0 0 ö l ­ ç e k l i h a r i t a l a r d a n y a r a r l a n ı l m ı ş t ı r . 3 4 . O ğ u l b e y V a k f i y e s i , V . G . M . A r ş i v i , D . 1 5 , s . 1 9 3 . O . T u r a n ; M ü b a r i z e d d i n E r t o k u ş V a k f i y e s i , ( B e l l e ­ t e n , S a y ı 2 4 , s . 4 2 4 ) ; i . K a y a o g ı u . R a h a t o ğ l u V a k f i ­ y e s i , V D . X I I I , s . 1 - 2 9 .

(5)

H A L İ F E T G A Z İ MEDRESESİ V A K F İ Y E S İ 9

müdafaasını yapmıştır. Anadolu'ya gelen Selçuklu lar da çoğunlukla Hanefi mezhebinde bulundukları için Sünni mezhepler arasında fark gözetmemişler­ dir. Ancak medreselerde müderrislerin hanefi olma­ sına ihtimam göstermişler, fakat öğrenciler için ayırım yapmamışlardır. N i t e k i m Altun-Aba medre­ sesi vakfiyesinden öğrencilerin hanefi ve şafii mez­ hebinden olabileceği^^, Karatay vakfiyesinde de dört Sünni mezhebden öğrencinin medresede öğre­ nim yapabileceği belirtilmiştir.'^

Vakfiye, medresede öğretilen bilimlerden sa­ dece furu ve usul'ü kaydetmektedir. Bu sebeple müsbet bilimlerin okunup okunmadığı bilinme­ mektedir. Öğretim kadrosu bir müderris ve bir muid (yardımcı) dan ibaret olan medresesinin altı­ sı ilk sınıfta, altısı ileri sınıfta bulunan 12 öğrenci mevcudu vardır. Vakıf gelirinden müderrise yıllık 300 mud buğday, 1200 gümüş dirhem, muid'e de yıllık 240 gümüş dirhem ücret tahsis edilmiştir.^'' Öğrencilere (fakihlere) ise yıllık 90 dirhem tahsisat ayrılmış olup, bu meblağın, ileri sınıfta olan altı öğrenciye 10'ar, diğer altı öğrenciye de 5'er dir­ hem olmak üzere taksim edilmesi şart koşulmuş­ tur.

V - V a k f i y e y i O n a y l a y a n K a d ı v e Ş a h i t l e r i

Vakfiyeyi Kayseri Kadısı Reyli Ahmet, Ser-asfad ( <_>Li—J/—" ) b. Ahmed onaylamıştır. Adı geçen kadı Sivas Darü'ş-şifa'sı vakfiyesini de onay­ lamıştır. Babasının adı Darü'ş-şifa vakfiyesinde Se-rasuad şeklinde okunmaktadır. Amasya'da yapılan vakfın Kayseri kadısı tarafından tesbit ve tescili­ nin yapılarak onaylanmasını izah etmek oldukça güçtür. Halifet Gazi vakfı ya kendi Kayseri'de iken yapmıştır, yahut da adli idare bakımından vak­ fiyenin Kayseri kadılığmca onaylanması gerekiyor­ d u . Şahitlere gelince bunlardan İbrahim b. Tuli b. Türkanşah'm, Halifet Alp-Gazi'nin amcazedesi ol­ duğu anlaşılıyor. Diğer beş şahit maruf kimseler değildir.

Vakfiye 1367 yılında Halifet Alp-Gazi soyun­ dan gelen ve Emirzade adıyla tanınan aile tarafın­ dan yenilenmiştir.38 1 4 4 8 yılında da bir dava ko­ nusu olmuş ve o zaman Amasya kadısı bulunan Abdurrahman b. Muhammed Musluhi^^ tarafından

hükme bağlanıp tekrar yürürlüğe konmuştur. Vak­ fiyenin bugün mevcut olan sureti 1448 de adı geçen Amasya kadısının kararından çıkan nüsha­ dır. Vakfiyenin sonundaki şahitler listesi ise X V . yy. a aittir.

V I - V a k f i y e y e G ö r e X I I I . y y . d a A m a s y a ' n ı n

T o p o n o m i s i

Vakfiye, gelirleri Medrese'ye tahsis edilen ta­ şınmazların sınırlarının tesbit ve tescili dolayısıyla 1225 yılında Amasya'da varolan fakat şimdiye ka­

dar bilinmeyen bazı abidelerin adlarını kaydetmek­ te ve şehre ait toponomik bilgiler vermektedir. Bir kısmı Danişmendliler zamanında yapılmış olan ve Amasya'nın en eski abideleri olarak niteleyebile­ ceğimiz bu abideler, aşağıda görüldüğü gibi tesbit edilmektedir.

1. Halifet Gazi Ham: Vakfiye, Halifet Gazi' nin Amasya'da çarşı içinde Meydan Kapısı yakı­ nında ayrıca bir han yaptırmış olduğunu haber ver­ mektedir.

2. Yağıbasan Haııt: Tokat ve Niksar'da birer medrese ve cami, Sivas'ta bir medrese, bir hangâh yaptırmış olan Danişmendli hükümdarı Yağıbasan, Halifet Gazi vakfiyesine göre Amasya'da da bir han yaptırmıştır.

3. Halifet Gazi Hamamı: Vakfiyenin kaydın­ dan Halifet Gazi'nin Amasya'da meydan kapısın­ da gelirinin 1/5'ini Medrese'sine vakfettiği bir de hamam yaptırmış olduğu anlaşılmaktadır.

/. R}dvan Hamamı: Saraçlar çarşısında. Ha­ san mescidi yakınında olduğu belirtilen hamamın sahibi Emir-i ahur Rıdvan'ın kimliği hakkında kay­ naklarda, bilgiye rastlanmaz. Alâaddin Keykubad tahta geçtiğinde Emir-i ahur olan Zeyneddin Ba-şara 1223 yılında diğer emirlerle birlikte sultan ta­ rafından öldürülmüştür. Bundan sonra 623/1225 yılına doğru Emir-i ahur olarak Esededdin Ayaz'ın adına rastlanır.^° Vakfiyede adı geçen Rıdvan bu tarihler arasında Emir-i ahur'luk görevine getirilmiş olabilir; aksi halde onun Danişmendliler zamanın­ da Emir-i ahurluk yapmış bir kimse olduğunu ka­ bul etmek gerekir.

5. Lala Mescidi: Lalalık yapmış emirlerden birisi tarafından yaptırılmış olduğu anlaşılıyorsa da hangi tarihte ve hangi Lala tarafından yaptırıl­ dığını bilemiyoruz. Belkide Danişmendliler dev­ rinde yaptırılmıştır. Selçuklu emirlerinden Lala unvanını taşıyan Çankırı Darü'ş-şifa'sı banisi Fer-ruh Lala ile Alâaddin Keykubad ve I I . Gıyaseddin Keyhüsrev devri devlet adamlarından, İçel bölgesi­ ne adı verilen, Kamereddin Lalayı tanıyorsak da bunların söz konusu mescidin banisi olduğunu söy­ lemek mümkün değildir.

6. Hasan Mescidi: Mescidin banisi olduğu şüphesiz olan Hasan'ın kimliği hakkında bir

bilgi-35. o. T u r a n ; Ş e m s e d d ı n A l t u n - a b a V a k f i y e s i , B e l l e t e n s a y ı 4 2 , s. 2 0 2 . 3 6 . O . T u r a n ; C e l a l e d d i n K a r a t a y v e V a k ı f l a r ı , B e l l e t e n , s a y ı 4 5 , s . 7 4 . 3 7 . X I V . y y . b a ş l a r ı n d a A n a d o l u ' d a 1 d ı r l ı e m 3 . 0 8 6 g ı . d ı r . A n a d o l u m u d u 1 M ı s ı r ı r d e b ı n e e ş i t o l u p , 1 i r -d e b 6 9 , 5 k g . -d ı r . ( W . H ı n z ; i s l a m i s c h M a r s e u n -d G e w i c b e t e , s. 5 , 4 6 ) . 3 8 . V . G . M . A r ş i v i , D . 6 1 0 , s. 4 0 . 3 9 . A b d u r r a t ı m a n M u s l ü h i 1 4 2 6 d a n 1 4 5 6 y a k a d a r 3 0 y ı l A m a s y a k a d ı l ı ğ ı y a p m ı ş t ı r . ( A m a s y a T a r i h i , c . I l l , s . 2 0 2 , 2 2 4 ) .

(6)

ye sahip değiliz. Ancak Hüseyin Hüsameddin Efen­ di Danişmendli Yağıbasan'm emirlerinden Hüsa-müddevle Hasan'ın Amasya'da bir mescit yaptırdı-ğmı Öz nahiyesindeki Hasan Alanı çiftliğini bu

mescide, vakfettiğini yazar.**^ Ancak Hüseyin Hü-sameddin'in verdiği bu bilgiyi, herhangi bir kaynağa dayanmadığı için ihtiyatla karşılamak ge­ rekir.

7. Hangah: Halifet Gazi medresesi yanında olduğu belirtilen bu hangah muhtemelen Daniş-mendliler zamanında yaptırılmıştır.

8. Köprüler: Vakfiye Amasya'da Subaşı

adını taşıyan bir köprü ile Kertos ( ) adında bir mahalleyi kaydeder. Evliya Çelebi

Amasya köprülerinden Maydanos, Serkis ve Alçak Köprü'lerin adlarını verir ve şehirde 48 islam, 5 hirıstiyan mahallesinin bulunduğunu yazar Amasya tahrir defterinde'*^ X V I . yy. sonlarında şehrin 51 mahallesi olduğu görülür. X V I I I . yy. da şehrin geliştiği ve yeni iki mahallenin kurulduğu anlaşılmaktadır.

9. Çarşılar: Vakfiyenin manifaturacılar ve saraçlar çarşıları kaydından, diğer Selçuklu şehir­ lerinde olduğu gibi Amasya'da da ayni işi yapan esnaf ve sanatkarların ayni çarşıda toplandıklarını öğreniyoruz.

10. Şehir Surları: Amasya surları Hellenistik devrinden kalmadır. Alâaddin Keykubad zamanın da tamir edilmiştir.*" Evliye Çelebi surların Mey dan, Maydanos, Serkiz ve Karanlık adlarını taşıyan dört kapısı olduğunu yazar.**^ Meydan kapısı vak­ fiyede de kaydedildiğine göre kapılara Danişmend-liler veya Selçuklular zamanında türkçe adları ve­ rilmiştir.

V I I - O s m a n l ı İ m p a r a t o r l u ğ u D e v r i n d e H a l i f e t G a z i M e d r e s e s i V a k ı f l a r ı " * ^ Köyün Adı Köyün Adı

Yüzbegi Temurağıl Karaman Halifet Harmanağıl Mahmurlu Öyük Gücemid Uzunoba H a l i f e t G â z i M e d r e s e s i V a k f i y e s i

Vakfiyenin Arapça metni Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde, Defler 610, s. 3 7-39'da kayıtlıdır. Deftere 1916 yılında kaydedilen vakfiyenin başında kayıt ve istinsah notunda

'Amasya'da kain Halifet Gazi Vakfının işbu suret i vakfiyesi şuray-ı evkafın Haziran 332 tarihli kararına tevfikan 30 Şevval 334 tari­ hinde sudur-u irâde-i âliyye mu'cibince kay-dotunmuştur" yazılıdır.

(Tercüme)

Bu vakfiye ilâvesiz ve noksansız olarak aslın­ dan nakledilmiştir. Bunu, şânı yüce Allah'a muh­ taç Amasya kadısı Hacı İbrahim yazmıştır. Allah onu affetsin.

Mamur ola çün Kâbe-i Beyt-i del İbrahim

Yardım edici odur.

İlavesiz ve noksansız aslına uyğun olarak nakledilen bu yazıyı Amasya kadısı Abdurrahman b. Muhammed Muslihi —yüce Allah her ikisini de bağışlasın- haram ayı muharremin sonunda hicri sekiz yüz elli iki (852) yılında yazdı.

Yardım edici odur.

Amasya kadısı mevlâ, âlim ve mağfur Mevlâ-nâ Abdurrahman b. Muhammed Muslihi - t o p r a ğ ı bol o l s u n - tarafından aslından nakledilen bu yazı­ yı adı geçen nâkil Amasya kadısının oğlu fakir Muhammed Muslihi yazdı. Yüce Allah onları af­ fetsin.

Bu yazıda adı geçen şâhitlerin şehâdeti ile adı geçen vâkıfın kendisine nisbet edilenlerin hepsini ikrâr ettiği katımda sabit, gerçek ve şer'i olarak süsut buldu. Vakfı yapan kişiden vakfın yerlerini, masraflarını ve şartlarını sorduktan ve yüce Allah'a istiâre ettikten sonra vakfiyenin doğruluğuna hük­ mettim. Yanımdaki şahitleri, âdil kimseleri bu büküme şâhit kıldım. Bunu rabbinin rahmetine muhtâç olan Ahmed bin Serâsfâd ( o U » — i / — - ) bin Ahmed el-Râzi yüce Allah'a hamd ve Peygam-ber'e selâm ederek yazdı.

Noksan sıfatlardan münezzeh, mahlukata ben­ zemeyen canlı, ebedi ve kaim olan, bâki kalan, kâinatın varisi, her şeye can veren ve hâkim olan Allah'a hamd olsun. Sıfatlarında mahlukata ben-zemeyişindeki hikmetini eksik çıkarıcı hiç bir şey söz konusu olamaz (hikmetinden sual olunmaz). O (Tanrı) hareket edenin hareketlerini ve duranın da duruşlarını bilendir. O, kötü işle uğraşan ve

1 0 . i . H . U z u n ç a r s ı l ı ; K i t a b e l e r , I . , s. 6 2 . 1 1 . A m a s y a T a r i h i , c . I I , s . 3 2 0 - 3 2 1 . 4 2 . S e y a h a t n a m e , c . I I , s. 1 8 5 . 4 3 . A m a s y a D e f t e r i , T a p u v e K a d a s t r o G e n . M a . A r ş i v i , N r . 2 6 . 4 4 . M . H . Y i n a n ç ; A m a s y a , i A . 4 5 . S e y a h a t n a m e , c . I I , s. 1 8 7 . 4 6 . A m a s y a D e f . , T a p u v e K a d a s t r o G n . M d . A r ş i v i , N r . 2 6 , s. 4 2 a , 4 3 a , 4 5 a , 4 6 a - b , 1 1 1 b ; D e f . E v . R u m , A y n i A r ş i v , s. 7 8 a , 8 1 a , 8 3 a .

(7)

H A L İ F E T G A Z İ MEDRESESİ V A K F İ Y E S İ

günah işleyen asinin tövbesini kabul eder. Yemi­ ninden dönenleri, iyilerin ve kötülerin günahiarmı affeder. Ç i f t ç i n i n toprağa attığı t o h u m u çoğalt­ tığı gibi çoğaltmak i ç i n sadakaları kabul eder. İyi işler yapan mü'minleri onlara güzel mükâfatlar var­ dır diye müjdeler. Onlar (o mükâfatlarla) ebedi ola­ rak kalacaklar. İlk yedi âyet (fatiha suresi) veya ilahi söylendikçe ona devamlı hamd ederim. Devamlı nimetlerine şeriat kaideleri zikredildik-çe şükreder onun ikinci, üçüncü ve diğer ortağı ol­ madığına, yaratıcılık ve uluhiyette tek olduğunu birlerim. Büyücülerin şerrinden korunan Ummi peygamber Muhammed'e salat ederim. Allah'ın salat ve selamı onun, ashabinin. Sam, Ham ve Yasef neslinden gelenler devam ettikçe, üzerine olsun. Sonra akıllı ve anlayışlı kimsenin en büyük amacı, faziletli ve olgun kimsenin hedeflerine taal­ luk eden en mühim mesele, insanın kendisi için ka­ zanabileceği en hayırlı kazanç dünya ve ahiret mutluluğudur. Mutluluk ise, iyi işlerin neticesi olup, onu yapan kimsenin ölümünden sonra da ke­ silmez. Bunlardan birisi cahilin kılavuzu olan fay­ dalı ilimdir; bir diğeri kendisine hayır duada bulu­ nan evladdır k i , babasına tanrı katında en şerefli durağı vermesi için dua eder; bir diğeri de ihtiyacı­ nı bildiren veya gizleyen ihtiyaç sahipleri için yapılan geçerli sadakadır. Bu, gelmiş ve gelecek in­ san oğullarının efendisi ve hayırlısının sözünün ma­ nasıdır. İnsan oğlu ölürse üç şeyi yapanlar hariç diğerlerinin amel defteri kapanır. Kendisinde bu faziletleri bulundurup bunlar vasıtasıyla yüce Al­

lah'ın rıza ve rahmetine ulaşanlara, dünya hayatın­ da elindeki nimetlerin gölgesinin yakında kaybo­ lacağını ve mutluluk semasındaki yıldızının ba­ tacağını bilenlere, dünyada iken ölümü gelmeden önce ahireti için tedarikli davranıp azığını alanlara ve hasret duyacağı gün için tedarikli olup pişman­ lıkları ile günahlarını yıkayanlara ne mutlu. Allah' m salat ve selamı peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed'e ailesine ve ashabına olsun; yardım Allah'tandır.

Esirgeyen ve bağışlayan Tanrı'nın adıyla. Bu zikredilenler fakir kul - Allah'ın rahmet ve rızası onun üzerine olsun - Kayseri, yöresi ve ona bağlı yerler hakimi Ahmed b. Serasfad ( j l i — 1 ^ - ^ ) b. Ahmed Razinezdinde hür müslüman insanlar olan adil, iyiliği, diyaneti, doğruluğu ve emaneti bilen; yalandan, kapalı sözlerden kaçınan, zina ve hiyanetten korunan diğer ricalin şehadetleri ile subut buldu. Bu şahitler; Sinaneddin Savcı b. Bad-gif" ( t>- Abdullah ve Bedreddin İbrahim b. Suli b. Türkânşalı ve Zahiriddin Hurşid b. İb­ rahim b. Musa ve Necmeddin Ebu'l feth b. Emir Han ve Bedreddin Salih b. Hacı Çarık b. İlyas ve Hurremşah b. Ömer b. Ali'dir. Bu şahitler (Vakfi­

yenin sonunda adları bulunan şahitler) yukarıda adı geçen hakim (Abdurrahman Muslihi) huzurun­ da ve vilayet mahallindeki hüküm meclisinde şer'i olarak açılmış dava sonunda şer'an mütecaviz sayı­ lan kişilerin inkârından sonra şahitlik ettiler. Ha­ k i m , şahitlere teşekkür ettikten sonra adil ve tez­ kiye ehlinden bir kısmını topladı. Bunlar, Allah'ın rahmet ve rızasına erişen büyük emir Mübarizüd-<iin Halifet A l p b. Suli b. Türkânşah'ın bu vakfı

adı geçen şahitlerin nezdinde aklen ve bedenen sağlıklı olarak altı yüz yirmi iki (622) yılında (ba­ ğış ve sadaka olarak) ikrar ettiğine, hükmünün ge­ çerliliğine ve emrinin cevazına şahit kılındılar. Va­ kıf, bu yazıda ayrıntılı ve açık olarak mevzileri tah­ dit edilen müşterek ve ayrılmış, mütevvellisi tayin edilen, mevkuflardan her birisine ayrılan masraf miktarı belirtilen, şartları ve harcanacağı yerleri anılan aşağıda zikri gelecek yerlerin hepsini ebe-diyyen sadaka habs ve vakfetti. Allah'ın rızasını kazanmak, sevabını çoğaltmayı talep etmek, öbür dünyada halinin iyi olmasını sağlamak, hesap ve diriliş gününde (kıyamette) üstünlük ve kurtuluş için şiddetli ceza ve azabdan kurtulmak, Allah'ın insanları ak ve karaya boyadığı günde yüzünün ak çıkması, insan oğlunun dünyada verdiklerinin kar­ şılığını almayı beklediği, hiç kimsenin kimseye faydası olmadığı, tek hüküm verenin Allah oldu­ ğu, ruhların ve meleklerin bir safta dizildiği, söz­ lerinde doğru olanlar hariç rahman'ın izin verdik­ lerinden başka kimsenin konuşamadığı, kâfirin keşke toprak olaydım dediği, Allah'ın ihsanda bu­ lunanların bağışlarını boşa çıkarmadığı ve sadaka verenleri mükâfatlandırdığı günde sadakasının göl­ gesinde olmak için vâkıf bu vakfı yaptı. Şahitler böylece şahitliklerini yapıp söylediklerinin doğru­ luğu, kanaati adı geçen hakimde hasıl olup hasmın dört şahit getirememesi ve dinlenenleri yaralayıcı bir delil ortaya koyamaması ve aczini itiraf etme­ sinden sonra şahitliklerini kabul etti. Sonra yetkili birisi hakimden vakfiyenin doğruluğuna hüküm ve­ rilmesini ve gereğinin yapılmasını istedi. Hakim Al­ lah'a istiarede bulundu. Bu istiareyi kendisine yar­ dımcı ve hidayet vesilesi kıldı. Bu konuda düşündü ve fikri gücünü harcadı. Müctehitlerden bazılarına —Allah onların hepsinden razı olsun— tabi olarak bu ebedi vakfiyenin doğruluğu, gereği ve görülen masrafları hakkındaki hükme kendi içtihat ve görü­ şünü eda etti. Sonunda aşağıda bütün ayrıntıları görülecek olan vakfın doğruluğuna, gereğine, mas­ raflarına ve şartlarına hükmetti. Bu vakfın hakkın­ daki hüküm ve kazasına orada bulunan adil şahitle­ ri efendimiz Muhammed'in —Allah'ın salat ve se­ lâmı ona olsun— 622 hicret yılının cemâziye'I-evvel ayının ilk on günü içinde şahit gösterdi. Adı geçen vâkıf Mübarizüddin Halifet A l p b. Suli b. Türkânşah'ın istekli ve dürüst bir niyetle ebedi ve

(8)

sadaka olarak vakfettiklerinin cümlesinden mevkuf olup sadaka ve tahsis ettiği yerler şunlardır: ^

Amasya köylerinden biri olan Gücmid ( j - i ^ ^ ) köyünün tamamı; dört hudutla çevrili olup;

1. Mandırak [t^^^jS^^ ) cihetine uzanır ve tamamı çayırda son bulur.

2. Endikdos ) diye bilinen köyün arazisi hududuna,

3. Bedonos( K J ~ ~ ' ^ V ^ ) köyü arazisine, 4. Aştakul ( J y i \ j L İ - \ ) diye maruf büyük nehre kadar uzanır.

Amasya şehri yöresinden Koru ( < _ ^ y ^ ) yani Uzunoba diye maruf tamamı 26 sehim^ olan mezraanın 16 müşterek sehimi; tamamı dört

hudutla çevrili olup:

1. Ercük ( ı _ i 3 ^ > ^ l ) köprüsü y o l u , Hıfad ( t _ > l i J > ) yani Halifet köyü nehrinden Şeceret ül-Gubeyre'ye yani Karaağaç'a ve Hıfad (Halifet) köyü nehrine ve Bayram ağılına akan nehir koluna, 2. Bayram ağılından Musursa ( ^ J i ^ ^ ) yani Yüzbegi köyü yolu üzerindeki su kuyusuna,

3. Alişir ( ^ c _ ^ ) ağılı diye maruf büyük vadiye,

4. Murumil (ıle>-?/^ ) köyü arazisine ve Ercük köprüsüne kadar uzanır.

Candar yani Öyük Candar diye maruf aslı 26 sehim olan mezraanın 16 müşterek sehiminin ta­ mamı; dört hudutla çevrili olup:

1. Kargılar köyü arazisi hududundan Yuda

{ ) köyü ve Yasani ( ) köyü hududuna ve Ab-ı Buzurk ( c J J ^ ^ j ^ ^ . \ )

diye maruf suya,

2. A ğ a r ( ) köyü arazisine,

3. Gılbeyan ( O W ^ ^ ) köyü hududuna, 4; Bacul ( c J y r ^ ) köyü hududuna ve bura­ dan Kılavuz (

J)y^^Xs

) l^öyü hududuna kadar uzanır.

Amasya köylerinden biri olan Ganu ( ) köyü arazisine bitişik arazinin tamamı; dört hudut­

la çevrili o l u p :

1. Kürt ( ->jr^ ) bağına, 2. Güc Arslan ( ı j ^ - ' / I ^ ^ S " ) bağına, 3. A d ı geçen köyün arazisine,

4. Yola kadar uzanır.

Amasya dışında Subaşı ( j i L ^ ) köprüsü yakı­ nına bitişik bağ ve arazinin tamamı; bu ikisi dört hudutla çevrili olup,

1. Güc çocukları mülküne, 2. Ekmekçi Muhammed mülküne, 3. Ömer mülküne,

4. Yola kadar uzanır.

Vakıfın Amasya şehrinde inşa ettirdiği bilinen medreseye bitişik bahçenin tamamı;

1. Medrese,

2. Gödül ( c J ^ j J ) çocukları mülkü.

3. Hangah (tekke) vakfı,

4. Emir Şücaeddin Tekvur ( ^ ^ ) Sinan

mülküne kadar uzanır. ^ Amasya şehrinde Kertos ( ^ _ r l > - i r ^ ) mahal­

lesinde bulunan birbirine bitişik ev ve ahırın tama­ mı; bu ikisi dört hudutla çevrili o l u p :

1. İmamü'l-Alem müderris Bedreddin İbra­ him b. Halil ve Şücaeddin Güç-aba ( \ J \ ^ ^ )

mülklerine,

2. Hüseyin mülküne, 3. ve 4. yola kadar uzanır.

Amasya şehrinde sur içinde Meydan Kapısı üzerinde bulunan aslı beş sehim olan hamamın bir sehimi; dört hudutla çevrili olup:

1. Şehir suruna,

2. Sinaneddin Musa mülküne kadar uzanır^ Amasya da çarşıda bulunan Han'ın yarısı; dört hudutla çevrili olup:

Üç hududu üç yola,

4. Oruç ( ) mülküne uzanır. Adı geçen şehirde bez çarşısında bir dükkan; hudutları:

1. Cemal mülkü, 2. Lala Mescidi vakfı, 3. Melik Yağı-Basan Hanı, 4. Yol ile çevrilidir.

Hazain (ayakkabıcılar) çarşısında bir dükkân; hudutlarından:

1. Emir Şücaeddin Tekvur Sinan mülkü, 2. Emir-i ahur diye bilinen Rıdvan'ın hama­

mı,

3. Hasan Mescidi vakfı, 4. Yol ile çevrilidir.

Turhal'da bir hamam; hudutları: 1. Şahinşah ( a V _ - O J i l i - ) mülkü. Üç hududu yol ile çevrilidir.

Vakıf, büyük emir Mübarizüddin Halifet A l p b. Süli b. Türkânşah yukarıda açıklandığı üzere adı geçen yer ve mevzileri, parçaları ve müşterekleri ile doğru şer'i ve kat'i bir şekilde tamamen Allah'ın kutsal yeri olarak ebedi, sürekli ve daimi olarak vakfetti. Çağların ve zamanın geçmesi onu değişti­ remez. Üzerinden ne kadar çok zaman geçerse o kadar yeniler ve pekiştirir. Üzerinden ne kadar va­ kit geçerse onu ebedileştirir ve değişmez kılar.

Adı geçen vâkıf —Allah ona rahmet eylesin— bu vakıflardan hasıl olan gelir hasılat kâr ve icar­ ların ilk önce vakfın imarına, şeklinin kalmasına, binalarının ıslahına, toprağın sürülüp ekilmesine, bozulanın tamirine, yıkılanın bina edilmesine ve adı geçen vâkıfın Allah ona rahmet eylesin -Amasya şehrinde inşa ettirdiği meşhur medresenin imar ve İslahına harcanmasını şart koştu. V a k f ı n gelirlerinden beşte birini mütevelli için tayin etti. Füru ve usulde Ebu Hanife Numan b. Sabit al-Kufi'nin mezhebi hanefiliğe göre ders veren,

(9)

öğre-H A L İ F E T G A Z İ MEDRESESİ V A K F İ Y E S İ 13

ten, irşad ve anlatan ve Ebu Hanife'nin - A l l a h ondan razı o l s u n - fıkhına göre fıkıh dersleri veren bu medresenin mijderrisine her yıl 1200 halis gij-müş dirhem (yarısı 600 dirhemdir) ve Amasya'da cari mud üzerinden 300 mud buğdayı her k i m olursa olsun, bu medresenin müderrisinin geçimi için zikri geçen dirhem ve buğdaydan tahsis etti. Fer'i ve asli konularda hanefi mezhebine müntesib şer'i öğretim ve öğrencileri irşad için ders vermek­ te devam gösteren adı geçen müderrise zikredilen tahsisat helal ve hoş olsun. Allah'ın yaratıklarından hiç. kimsenin müderrise tahsis edilen meblağı az veya çok noksanlaştırmaya hakkı y o k t u r . V â k ı f - A l l a h ona rahmet e y l e s i n - bilindiği gibi medre­ seler muidlerinden dersi tekrarlayan ve ifade eden hanefi mezhebinden olan muide her yıl 240 halis gümüş dirhem (yarısı 120 dirhem) tayin etti. 12 fa-kih için hanefi olmaları şartı ile her sene 90 dir­ hem (yansı 45 dirhem) ve bu fahihlerden altı fakih için her birine 10 ar dirhemden 60 dirhem tahsis etti.

Hüum evkafın işlerinde, herhangi bir şekilde

ı ı h i n vermede, ziraat, icar ve diğer muameleleri \apmakta tayin edilen miktarı, evkaftan hasıl olan geliri adı geçen yerlere sarfetmekte oğlu Emir Şü­ caeddin Tekvur Sinan'ı sahih, şer'i ve kesin bir bi­ çimde mütevelli ve nazır olarak görevlendirmiştir. Mütevelliliğe Şücaeddin Tekvur Sinan'ın ölümün­ den sonra —hayatta iken değil— onun arzu ettiği, kadınlar hariç, erkek çocuklarının nesilden nesile en iyisini görevlendirme yetkisi verdi. Hayatta olduğu sürece mütevellilik ve nazırlık adı geçen Emir Şücaeddin Tekvur Sinan'ın uhdesinde kala­ cak, evkafı ve diğer şeyleri kendisi veya kim olur­ sa olsun itimat ettiği ve güvendiği bir kimse idare edecek. Adı geçen Şücaeddin Tekvur Sinan yüce Allah'ın rahmetine kavuşursa evkafın velayet ve nazırlığına Şücaeddin'in hayatta iken tayin ettiği erkek çocuklarının kuşaktan kuşağa en iyisi ba­ kacaktır.

Bu geçerli sadaka (vakıf) maksadına uygun şartları ile mahfuz, masrafları harcanacak yerlere yapılması, Allah'ın haram kıldığı yerlerden olarak dokunulmazlığı ile Allah yer yüzüne ve üzerindeki­ lere varis oluncaya kadar ebedi olarak hedeflerine uygun bir biçimde devam edecektir. Allah varis­ lerin en hayırlısıdır.

Allah'ın yaratıklarından hiç bir azgın sultan, lıileci zalim bir vali, kadı veya fakih, fasit tevil, yal-ılı/lı yalanlar ve süslü sözlerle bu vakfiyeyi değiştir­ mek için gayret sarfetmeye hakkı yoktur. Kim bu­ nu yapar ve yapmaya azmeder veya ebediliğini bozmaya niyet ederse Allah ona yeter ve yapmış

olduğu bu kötü işin cezasını ve karşılığını verir. Zalimin ellerini ısırdığı, "Allah'a temiz bir kalble

polenlerden başka kimseye malın v e - o ğ u l l a n ı l fayda verme>eceği giin-^ mücrimlerin yü/lerinck'p, tanındığı, ayak ve perçemlerinden tutularak hesaba çekildiği, ölçünün konulduğu, divanın ku­ rulduğu' "insanın kardeşi, anası, babası, karısı ve çocuklarından kaçtığı, herkesin kendi derdine düş­ tüğü gün"-* dağların atılmış panuık gibi olduğu,

Kıtmir ve Nakir'den dolayı Allah'ın cezalandırdı­ ğı ve zalimin az veya çok hesaba çekildiği gün, yü­ ce Allah diyor ki - O en doğru söyleyendir— "zer-le kadar hayır yapan ve zerre kadar şer yapan • mun karşılığını

görür."-Bu vakfı tağyir, tebdil, tahrif ve ibtal etmeye yönelecek kimse (muarız) ölüm korkusunu ve sar­ hoşluğunu, kabri ve onun karanlığını, lahid ve onun vahşetini, sorgu ve sual meleklerinin heybet-ve şiddetini onların sorgulama sırasında korkusu­ nu, onlarla karşılıklı konuşmanın sertliğini, insan­ ların âlemlerin Rabbi için kıyam edeceği, " g i / l i liklerin kalktığı g ü n " " ve örtülerin yırtıldığı giııı \e mücrimin o günün azabından korunmak için oğullarını, babasını, kardeşini, kendisini barındıran bütün ailesini ve yer yüzUndekilerin hepsini feda et­ se dahi korunamayacağı günü hatırlasın. Mücrimin kaçındığı o ateş öyle bir kordur k i , insanın derisini yakar.

Bu vakfın mütevellisi büyük emir Şücaeddin Tekvur Sinan b. Halifet Alp evkafın mütevelliliği ni ve nazırlığını, evkafın imaretinin yaşatılmasını, ıslahına gayret edilmesini, şeklinin muhafaza edil­ mesini, harap olması ve yıkılması halinde onun şimdiki haline iade edilmesini, imarından artan va­ kıf hasılatının fazlasının zikredilen yerlere sarfedil-mesini, genellikle bu konuda vakfın şartlarına uy­ masını oğlu ve ciğerparesi, erkek çocuklarının en iyisi olan Celâleddin Muhammed b. Emir Şüca­ eddin Tekvur Sinan'a şer'i sahih ve lüzumlu bir gö­ rev olarak devretti. Celâleddin Tekvur Sinan ancak babası Emir Şücaeddin Tekvur Sinan'ın ölümünden ve Allah'ın rahmetine kavuşmasından sonra bu e.v-kafın mütevellisi, nazırı, kayyumu ve müstakil gö­ revlisi olacaktır. Bizzat kendisi veya naiblerinden ve güvendiği kimselerden ve bu konuda hiç bir ça­ bayı esirgemeyen ve hiçbir hak sahibinin hakkını yemeyen kimse tevliyet edecek. Her ne şekil ve se­ beple olursa olsun buna Şücaeddin'in çocukların­ dan hiçbiri itiraz edemeyecektir. Celâleddin Mu-hammed'den sonra mütevelli, onun tayin edeceği, baba bir kardeşlerinden, en iyisi olacak ve mütevel­ lilik onun ölümünden sonra bu kardeşe verilecek­ tir. Evkafın mütevelli ve nâzın zikredilen tertip üzere Şücaeddin Tekvur Sinan'ın erkek çocukları olacaktır. Onlardan ilk mütevelli Celâleddin Mu­ hammed olacak, sonra onun tayin edeceği

(10)

kwıi*#<riııden en iyisi, bft ikincinin de SİBmindeR sonra möteveNiKk keza diğer ikincinin kalanlarına intOcal w isnat dirilecektir. Onlardan hiç kimse kafanayıncaya dek bu şekiMe devam edecek, onlar ' da m d f p takdirde adı geçen evkafm mütevellilik

ve nazırlık görevi Şikaeddin Tekvur Sinan'ın ço­ cuklarının çocuklarından, kadınlar hariç, en iyisi­ ne intikal edecektir. Erkek çocuklarından hiç kim­ se kabnadığı takdirde bu e^fm nazr ve ımitevel-tisi hakimm o vakit Amasya'da mOsKimanlar arasın­ dan tayin edeceği bir kimse olacak. Şikaeddin'in

çocuklarından biri ve onun çocuklarının çocukla­ rından veya torunlarının torunlarından ve neslin­ den her kim mütevelli olursa evkafın imarından, yıriurda zikredilen masraflardan artan gelir, kira ve kâr fazlasını kendi işlerine ve geçimine sakınnu-<Jan, çekinmeden ve engel olunmaksızın sarfede-cektir. Bu konuda o, dünya ve ahirette herhangi bir sorumluluk ve kınanma dunımuna düşmez. Vâkıf,

mütevelli olacak kişiye mütevellilik ve nazırlığın hakkını vermesini, evkafın maslahat ve koruma görevlerini gözeterek tasarruf etmesini, evkafın ge­ lirinin artırılnusı için son gayretini sarfederek bij-tün tedbirlere başvurmasını, evkafın muhafazasın­ da ve ona yönelecek zarar ve ziyandan korumakta kendisinden önce ecdadı ve atalarının yaptığı gibi ckidi bir gayret sarfetmesini şart koştu.

Medrese yıkılır - A l l a h korusun- imari ve eski haline iadesi çeşitli engeller yüzünden zorlaşırsa, imaret ve ıslahından sonra bu evkaftan elde edilen gelir Muhammed -Allah'ın salat ve selamı ona ol­ sun— ümmetinden fakirlere ve miskinlere sarfedii-sin. Bu mevkuf olan sadakanın sonuncusudur. Vak­ fın gelir, kâr ve icarından ekle edilen hasılat önce medreseyi şimdiki duruma getirmek mümkün olur­ sa, buna sarfedilsin. Sonra, tamirden artan hasılat zikri geçen yerlere harcansın. Bütün bunlarda vâkı­ fın —Allah ona acısın- şartlarına uyulur.

Hükmü geçerli ve caiz olan müslümanların ha­ kimlerinden birinin hükmü ile bu vakfiyenin sıhha­ ti ve hükmü birleşti. Şer'an sorusu geçerli olan ha­ kim bunu bana sorduktan sonra adil şahitlerin hazır bulunduğu bir celsede yukarda zikredilen ta­ rihte kazası ve hülcmüne şahit kıldı. Allah'a ve onun birliğine hamd olsun. Onun hayırlı yaratığı Muhammed'e aile ve ashabına salat olsun;

Bu nüshanın görünüş ve muhteva yönünden as­ lına uygun olduğuna Muhammed b. Abdurrahman Muslihi şahitlik eder. Allah onlan bağışlasın.

Bu nüshanın görünüş ve muhteva yönünden as­ lına uygun olduğuna alim Bayezid b. Şeyh İma-dü'l-Kasevi şahitlik eder. Allah onları bağışlasın.

Omm (vakfiyenin) sübut bulduğuna görünüş ve muhteva bakımından Kemal b. Hacı İbrahim el Muttafika şahitlik eder.

Onun (vakfiyenin) subut bulduğuna görünüş ve muhteva bakımından Muhammed Çelebi b. Haydar Beğ el-Cündi şahitlik eder.

Omm (vakfiyenin) siX>ut bulduğuna görünüş

ve muhteva bakımından Şeydi Ahmed b. Bahşa-yış Fakih el-Kasevi şahitlik eder.

İçindekine görünüş ve muhteva bakımından Muhammed b. Cüneyd şahitlik eder.

Onun (vakfiyenin) sübut bulduğuna görünüş ve muhteva bakımından Amasyalı Hatib şahitlik eder.

Onun (vakfiyenin) sübut bulduğuna görünüş ve muhteva bakımından Ebu Yusuf b. Emir Ah­

med el-Hafiz şahitlik eder.

Onun (vakfiyenin) sübut bulduğuna görünüş ve muhteva bakımından Hafız Tahir b. Muhammed

şahitlik eder.

İçindekine görünüş ve muhteva bakımından İlyas b. Yakub-Mutufika şahitlik eder.

Ona (vakfiyeye) görünüş ve muhteva bakımın­ dan Şah Paşa b. Salih-Kasavi şahitlik eder.

1. Matinde d i r h e m olarak y a z ı l m ı ş t ı r . 2 . D i ğ e r İki h u d u d u b e l i r t i l m e m i ş t i r . 3 . K u r ' a n ; S u r e 2 6 , â y e t 8 8 - 8 9 . 4. K u r ' a n ; Sure 8 0 . â y e t 3 4 - 3 7 . 5. K u r ' a n ; S u r e 9 9 , â y e t 7 - 8 . 6 . K u r ' a n ; S u r e 8 6 , â y e t 9 .

(11)
(12)

« j - J ^ cwi v-Ji >•> 0 = ^ 1 yj j ^ - ^ i - - " i j - i i cx^uijf^'j A - j J i ü J I u t ^ i ^ IX-" 4 . 1 - ^ 0 . 1 ^ ^ 1 - V î - v r - " t J t . - - - e ' ( & ^ L . I J L - J l ^ " j j r * v>* l - * * ^ * ' _ ) •• ••'• 'I « - L i ? » ^ ^ ^ j ' » v ^ ^ «>• V A A k U i O j A a . f^jrr-fj-^^ <y f^J^J^^ IX-" i S ^ L a . - " • - ' - » L a . J j L j i j j _ ^ J I t S J l ^ 1 ^ \ * ^ U ^ ^ L i j l - i . r ' J - u - " * • L - _ J I f j ^ 0 - " o t •• ••./ e - r » j - " A » J ) j I ^ . . . I t m - U e J U L J i j ^ U i l . l U . t ^ l ^ l J * J I J J î / j l d L U -. ' . j J j j i l J i > J l _ i ^ > c r - " t r t - ^ t - - ' - r J I o » - " j ^ ' i U . ^ 1 ^ . r t ^ i ^ O - J L r J f a > - J l j j U ^ I d U j J « ü L - ^ (_^-=>^ j r f ' i f > i U . t r J I m ^ I ^ l j O U L J U İ . U J J 1 ^ ^ J | * s - . U I o - > i > S i J U w . U - * 0 * ^ L S J I o u ' J ^ K l j ^ I d J I

(13)

H A L İ F E T G A Z İ MEDRESESİ V A K F İ Y E S İ

19

o » * — J - ı o - d * - ^ - ^ ' j r * - v>«j « o ^ ^ - J ' LT-" o W v — ^ f - ^ ı ^ ı j O j A > 4 * . * ^ İ » ^ J I Ö J — " o « C r ^ L S J I o l ^ ' l 'i'» v>J v r j -0»j 'ZJ~>J^ ^ t ^ ' LTV^—^ £ - . - ' ^ 1 j » ^ ^ - o > c r " i t — • ' > ^ ^ -J j - U-» o i L S v i - ^ L ^ ^ > o j . o > . r . ^ Lf--JI u t • f ^ - T - l ^ l > i -J _ U _ l l o l - i ^ J - J I e * ^ - , ^ ^ 1 < - ' - » — ^ o J j - x * o ^ l ^ l a a l l o J o * a > l _ j J i 3 . J L i . _ ^ ı j j ^ l - » » ı i J _ l j .^_^Jl ' u t • • • - f ' a j > . _ l l j . . - İ J İ j J l O L j j j U - " u t • • •..' «rr-jL-:—'I « ' I I O j J o - J l j o I - .Ih ı J İ - i o u - l l O l — j u j l u ^ l ^ O L ^ W U - » e t ' - ' ' j J l - ^ ^ ^ ' j r • J u - L « O . . . u - ^ l * J L J O - * < 1-il * - j ^ J Û J ^ J J _ ^ I ı _ 5 u - » ı j - < ^ - " ^ V o J l ^ l <Lo_»JI ^ _ ^ U _ J ı

^

u - * * — ' « - ' - "

(14)

« » ^ U I *~j.>x^ i j j v j ^ L j u L - . J l d - J L ^ »LfciJLi It-ip-JI o « J r*-»"* « L o - ^ 0^x1^11

I I *,Jit_H o U i j | j , j . j j ^ l » U U I 1 - > I _ ^ j ; ^ ^ o ' J-«-^<»lfc^l j ^ I j J - J l

ö J i ,>« a»X ^ ^ - ^ L - i ^ I 5<-»l (j-»-i*-Jl v * - ^ - " tr-" ' t r * > ^ l

Cliji^j > t^-, I I ^«JLi_ll I I f A İ ^ j J I ^ l-oJkjJ ^ > - j L ^ _ ^ l j j > ; L . i:— J S ^ ^

o u o J I U * * ^ d Oa • « - ^ . - I S o . . ' - - * ' - > o ' ^^r^ l-t-j" > î - « <j^J ^-^^-^ o u t » U J J U L J I O * ü r * * - » ' j L » * J J L S o l - ^ O * ^ ' t"-»-^ - r t - ^ ' « - ^ l u-l* O ^ - » - - " vj^l-a-'-JI (j-ll vjl_s_j5(4 U j j * : ; , > s J k J t » ^^ i « i L - i j o-«^ı^L:,:(l ^ J ^ J j-toll l_» ç - l o i I o o î f j l ^^j^ > ^ I J » - 5 ( J - J U İ » , , « * J I J U * o » - ^ ^ ; ^ O - J I ^ U - i ^ Ü l M j J i o - J L * ^ *->-" LpJi I I o t - > ^ o ^ - * - "

A i j ^ ^ l ^ J x l l i S o j ^ a ^ t t I.;... ( ^ A ^ ^ U » _ I I â j > . l ^ l , o-j^ J l > ^ ^ f ( ^-LeV l_j

« ^ • • ^ ^ 0 < ^^-^-^'^ l a i o ^ *-J-JI c ^ L . . ^ i . _ j > ^ l_j_5^l-a- ı P I

O . I - U 0-» o ^ i j i j r > * - " r " " J ' ' ^ • ^ >-^*^ « > * ^ j _ . j i _ s i j » j

« t

( 1 ) K u r . î n , S û ı c 2 C , . i y e t 8 8 - 8 9 . ( ? ) K u l ' â n , s û ı c 8 0 , a y e t 3 4 - 3 7 .

(15)

H A L İ F E T G A Z İ MEDRESESİ V A K F İ Y E S İ 21 ı S j l ^ c j - ^ j j — J l J L - ^ I oj^j u > = — " o - ı ^ i - s ^ i - ^ ' _ybj o - " - ^ «-J-" J » - * ^ - ^ - 1 1 j J - - J J U L - ( ^ L t J I A i l ^ ^ j 11^ ^ J O * » J U I

( ı )

' " - ^ ' - ^ J L - İ L : - J - » -

»>.J

i j j J U L i - j - ^ , ; , » a i u u ı ^ j ^ ı ^ ^ J l ^ L - t - , j L b ^ j l j » - i ^ ^ ^ j ^ l j J o w ^ l l l - ^ ^Ui_,)<l o j - v - l o i ^ - " ' " t • J ^ J * oj İ_,S^ ^ J ^ ^ ' j - ^ ı - ^ İ İ l j A i - » u > j 4.,.,-, •• v ' ^ cy iS-^^^ j-> p > » - J i j^ı^^t » i U i ^ _ , ^ 2 ) - > * ' - > - ^ ' ls^>^l o ^ - ^ - » . ^ ^ ı>fJ-Jl ./îr-.5(l ' - » ' - J j ^ ' o-»J«- is-ij^ «1-^1 -»J Or-Ji t ^ - i . / ^ r - ^ W J ^ - I j l ^ U - * > : L - ^ ^ j t ^ > ^ I j ^ ı o i - ^ 4 ^ ^ U K _ . 5(J Ljt» ^ _ j - J •.f'İj I _ J J L ) ( A ^ L - : ^ I J 4 İ I ^ ^ «... Ic . \ . - . » . ^ O L - Î - . v>^^l J î l j î i ( j j J i t r - J ^ ^ I J İ J ^ ^

^ ^>,^ı JU^ ı-_ij— p-s-Jj*-» j ^ - ^ - " v ^ > i - J i o-i* «iUiilı

j > s j j ı

^ ^ P > : - . J I ct>S^ e r ^ U U l d-Lj^^ j-_U.»l_i 4 ; > l o » ^ o ^ - ^ o *

(16)

J * I - » J I ^ « J ^ j L S » J L ^ j j o ^ - ^ f > - * - J ^ j l 0 - » â ı - l i L ) - . : - ' e U j o - ı > ^ J - ^ 5 J j ^ > l j İ Ü . ^ c r » J j U ^ U j o « ç - i U - l U ^ j J U » i j J I l - t ^ L c I j J - İ J ^ J « J - J U - " i l - s j U l j 4 - . ^ H ^ _ J | 0 « - j i j ^ ^ l 4 j . X e J I v j ^ U k * J I ^ l o A j * » _ U * . î U j * J U I » i l - , ^ 5-11 . J i - ^ , J I o » o - l l o j ^ l j * = J U j o j ^ l J - L * o - » - » I - * ' cA» I U f c f J ü ü ; « j _ , U ı « J I t r - J l « j l - - ^ ' J ^ U - - » v * ^ r ^ ' C P " « - e J * t * * t r ^ ' L ^ - J L » pSo. L ^ j j J j . y . i i > ^ 1 'A>rf\i,. J ^ l J J > j * J J I 4«j>^^ O b i l ^ l i s _ ^ u l j « ? g « . - . u ' j O - > « . ^ « i l - » i j 4 . < L > - H - î ^ l j " i t - ^ l > i - » l - i ( » S > J I J i l * O»HA—I» fISa. ^j. ^ L » J l - » - ^ l - i J » l - o ' - r * " - ^ * _ U W J ^ L i - J l ^ l o l - ' ' t S , > o J - J I - » L - j d s f J r ^ ^ W l > » L b « J U o L v J * U U . » l , ^ ! « H - ^ . U i f c « - , j I ^ L Ü t s . i ^ ^ l «Ji,» j . * * * O " - ^ - ^ U İ U ^ j I ^ L Ü İ j L » _ l | - L » > - . ^ > » U . U i l w , I ^ U C - - . I - J I V L H U - o ^ y U ^ I * s J t - ^

Referanslar

Benzer Belgeler

This study was performed to evaluate the end-systolic wall stress/end-systolic volume index ratio (ESWS/ESV-I) for LV systolic function in Anatolian shepherd dogs (ASHs) with stage

100 ml’lik reaksiyon balonuna mutlak etil alkol (50 ml), izole edilmiş ditiyokarbamat tuzu (3 mmol) ilave edildi ve tuz çözündü. Sonra oda sıcaklığında 18 saat

Çalışmamızın bu kısmında Alman Milli Kütüphanesinde Cumhuriyet sonrası Türkiye’de müzik çalışmalarıyla yer edinmiş “Türk Beşlileri” olarak bilinen; Ahmed

Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 8, Ocak 2012, s.. Bu çalışmada ise sadece yazılar üzerine değerlendirme

Görüntü işleme ve doğal dil işleme teknikleri- ni kullanan DALL-E adını Salvador Dali adındaki ünlü ressam ve WALL-E adındaki animasyon robottan almış.. DALL-E

Son olarak, durum değiĢkenine bağlı gecikme terimi içeren diferansiyel denklemler için gecikme teriminin değer aralığına bağlı asimptotik kararlılık

Yesârî Âsim Arsoy’un,' 60 yıl önce­ sinden bu yana eskimeyen bazı eserleri şunlar:. “ Ümitlerimhep kırıldı yârim artık

anılar demeti olan kitap, Ley­ la Neyzi’nin babaannesi Ne­ zihe Neyzi’nin Amerika’da okuyan oğlu Nezih Neyzi’ye yazdığı kırk dokuz mektup­.. tan