~Tt~ 611/1-0
kültür
Cum huriyet'1 3
Yesârî Asım Arsoy’un 300’e yakın bestesi var
Dünya durdukça söylenecek şarkdar
AVNİ ANIL (İzmir)
- 1950’li yıllann yetmişsekizlik plağında dalga dalga
yükselen o güzelim ses, bugün de gündemde olan bir kürdili hicazkâr
sunuyordu:
“ömrümce o saf aşkını kalbimde ya- şatsam
Kirletmem onu kendimi hicrâna da at sam
Bezminde geçen bir geceyi bin yıl uzat- sam
Doymam o güzel sinede bir ömrile yat sam”
İş çıkmıştı köpek marka borulu gra mofonlara!. Çevir Allah çevir, döndür yetmişsekizliğı, yine de eskitememiştik şarkıyı...
Aklımızca, yavaş yavaş palazlandığı mızı sandığımız o yıllarda elini öpmüştük Hoca’nm.. İyice bir sınamıştı ve konuş muştu: “Olur bu iş, olur da, sabreder ve her gün bir şeyler öğrenmeye çalı şırsan...”
Bir yayın ajansımız vardı 1960’larda.. Beyoğlu İstiklâl caddesi üzerinde Hacı- bekir şekercisinin üstü ve altıncı kat... Onurlandırırdı sık sık, biz de ne kapar sak kârdır, diyerek yararlanmaya çalı şırdık, neler anlatmazdı ki.. Şiir, edebiyat ve musikî. Bu ayrılmaz üç güzeli sjım ho cadan dinlemek bir başkaydı!.
Erenköy istasyon kahvesinde buluşur duk sık sık. Dalar bazen uzun uzun, son ra açılır, bitmesin isterdik sohbeti.
Şartlar bizi, doğup büyüdüğümüz İs tanbul’un Üsküdarı’ndan fırlattı İzmir’e. Telefonla hasret gidermeye çalışırdık, o zamanlar yazdığımız gazeteyi, düzenle meye çalıştığımız sayfayı eleştirir, yapıcı sözleri ile sevinirdik, güçlenirdik...
Birkaç ay öncesi Erenköy’deki evinde tatlı tatlı anlattık. “ Bir Besteci” dizimizi hazırlayıp yayımlıyorduk TV’de. Ön hazırlıkları yaptık, planladık konuyu; bi zim dizi tatile girdi. On gün birkaç fotoğ raf çektik, duymadığımız koşmalannı dinledik, el öptük ayrıldık.
Hocam, demiştim bir gün; bazı kay naklar doğum yılınızı 1900 olarak gös teriyor, bir iki yerde de 1892’ye rastla dım, nasıl oluyor, durum vaziyeti nedir? Gülmüştü kıs kıs; “ -karıştırma, olur o kadarcık!...”
Yesâri Âsim, Güney Makedonya’da Drama’da dünyaya gelmiş. Babası Ber- kofça’lı Ömer Lütfı Efendi, annesi Zü- beyde Hanım. Hoca solak. Bu nedenle de Yesârîdiyeanılıyor. Dramaİdâdisi’ni biti riyor, gençlik yıllarında müezzinlik yapı yor, kuran okuyor. Önceleri bağlama çalıyor, sonra ‘ud’a dönüyor. Kendine özgü güzel bir sesi var, kendine özgü bir de tavrı...
Yesârî Âsim Arsoy’un 200-300 eseri var. 1917 yılında Adapazarı’na, 1920’de de İstanbul’a göçüyorlar. Besteciliğe 1929 yılında başlıyor, yurdun çeşitli yerlerinde konserler veriyor, plaklar dolduruyor, öğrenciler yetiştiriyor.
Eser sayısı da tartışmalı... Tek tip nota yayınınahâlâgeçemediğimiziçinbazıeser- lerinde bazı değişiklikler de söz konusu!.. Devlet mi, özel mi, kim yapacaksa, daha fazla vakit geçirmeden şu eserlere bir kat’i damga vurulsa da, şu ayıbımızdan da kurtulsak!..
Eser sayısı 200-300 arası, çoğunun şi
irleri de kendisine ait.
Kolay öğrenilir, hemen sevilen parça ları da var, emek verdiği imtihanlık olan ları da. Ezgilerdeki imza kendisinin, he men anlaşılır üslûbu açık açık ortada...
İşte unutulmaz hüzzamı:
“Ömrüm seni sevmekle nihâyet bula caktır
Yalnız senin aşkın ile rûhum solacaktır Son darbe-i kalbim yine ismin ola caktır
Y alnızsenin aşkın ilerûhum solacaktır” Bu ve diğer hüzzamlarında değişik ezgi
demetleri, ama hepsinde değişmez bir Yesârî.
“Adalardan bir yar gelir bizlere” de onun, Hisarlı Kız da onun...
Çok güzel kullanmış makamları. Çok güzel uygulamış özgünlüğü içinde pro-
zodiyi...
Dünya durdukça söylenecek şarkıla rı, anılacak Hocamız.
Rahmet dileklerimiz ve (duamızla... Yesârî Âsim Arsoy’un,' 60 yıl önce sinden bu yana eskimeyen bazı eserleri şunlar:
“ Ümitlerimhep kırıldı yârim artık gel meyecek”
“Sen olmasaydın eğer aşka inanmaz dım”
“Zamanla belki geçer, bu aşk da hic ran da”
“Sazlar çalınır Çamlıca’nın bahçele rinde”
“Al goncayı deremedim”
“Biz Heybeli’de her gece mehtâba çı kardık”
“ Bekledim de gelmedin, hiç mi beni sevmedin”
“Sahilde o hoş buseleri aldığım ak şam”
“ Fâriğ olmam meşreb-i rindâdeden” “Seni herkesten kıskanıyorum”
“ Ayrı düşdüm sevgilimden dünyâ bana dâr- oldu.”
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi