• Sonuç bulunamadı

Büyük şairimizin resimleri bir sergi ve bir katalogda yer aldı:Nazım Hikmet:Portreler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Büyük şairimizin resimleri bir sergi ve bir katalogda yer aldı:Nazım Hikmet:Portreler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SERHAT KESTEL

" T t ~

S v S 3 o

İ3_

N

âzım Hikmet, “vatandaşlık hak- kmm-itibannm iadesi” vb. baş­ lıklarla yine gündemde.. “İtibar, insanın kendindendir” diyerek bu gibi konulara girmeksizin onun yaşamına sa­ nat çevresinden bakmaya çalışacağım.

Bir kitabıma (1) ad olarak da yaşama­ sına özendiğim ‘kurşunkalem’, bir kez Nâzım Hikmet’in yaşantısına ortak olu­ şuyla çıktı karşıma: Nâzım’m ressamlığı öncesinde ve sonraları da süren bir arka­ daş... Kitap okurken özellikle elinden bı­ rakmadığı ‘kurşunkalem’ ile kapaklara, ya da boşluklara, bazen defterlerine çi­ zimler yapıyor. Sanki çocuksu karalama­ lar, ama oğlu Meıııet Fuat'ın dediği gibi: “bir tür düşünme yolu” bu. Evet, dikka­ ti dağıtmayan bir dalgınlık gereksinimi, böylece tek düşüncenin akışına dalmak.

Nâzım Hikmet şiirleri yanı sıra, hapis­ hanede geçen zamanlarını tahta, cam, boncuk işleme vb. çalışmalarla da değer­ lendirmiş ve yetinmemiş, orada boş otu­ ranlara da öğretmek amacıyla bir atölye bile kurmuş. Bildiklerini öğretmeyi se­ ven bir karakter. Bursa Hapishanesi’nde tanıştığı ressam î. Balaban’da gördüğü yetenek ilgisini çekince onunla özel ola­ rak çalışıyor ve gelişmesinde etkili oluyor. Bir tür yaratıcılık ilkesi.

Bu ilke, şiirlerine de yansımıştır. Özel­ likle; halk, özgürlük, yurt özlemi, sevgi, barış temalarını içeren şiirlerinde, Nâ­ zım, sanatta ‘özeleştirinin önem ve gere­ ğini bilen bir sanatçı titizliği ile adım adım yetkinliğe yükselmiştir.

Nâzım Hikmettin şiirlerindeki önce­ likli değer, Türkçeye bilgi ve sevgi ile sa­ rılmış olmasıdır. Önün kaleminden Türk­ çe, yumuşacık, sıcacık, pırıl pırıl ve bazen gürül gürül bir akış içerisinde insanı ade­ ta büyüler, alır götürür şairin dileğince. Gündelik sözcükler bile birden önem ve derinlik kazanır tam yerindelikle. Yani Nâzım Hikmet Türkçenin yetkinliğini, Türkçe de Nâzım Hikmet’in yetkinliğini göstermiştir. Diyebiliriz ki pek az kimse başarmıştır bunu. Ya da başaramamıştır.

“Otobiyografi” şiirinin iki dizesinde Türkiye ve Türkçe sevgisi kimsenin an- lamatayacağı kadar belirgindir:

u

yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye’mde Türkçemle ya­ sak”

(11 Eylül 1961 Doğu Berlin)

Dize kuruluşlarındaki uzunluk-kısalık, bazen tek sözcüklerin alt alta sıralanışı, ilk bakışta belli yadırganan, okunduğunda ise gerek anlam, gerek ses açısından şiir­ sel akışı sağlayan bir özellik. Yakup Kad­ ri Karaosmanoğlu’nun övgüyle dediği gi­

Büyük şairimizin resimlen bir sergi ve bir katalogda yer aldı

Nâzım Hikmet: Portreler

Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat G alerisinde bir sergi gerçekleştirildi bir süre önce. “Nâzım

Hikmet: Portreler” adını taşıyan serginin bir de albümü yayımlandı. Nâzım m elinden çıkma

portrelerin yer aldığı kitabı ünlü şairimizin bir başka yönünü tanımak için mutlaka edinin.

Bursa Cezaevinde, Bursa, 1946. ______:_____

Piraye, Çankırı, 1940.

Cezaevi Arkadaşları, Çankırı, 1940.

bi: “Görmeye alış­ madığımız yeni bir şiir tipi” Nâzım’la gelmiş ve benim­ senmiştir.

Nâzım Hikmet’in şiirlerinde bir başka özellik (gizli özellik de denebilir), “uyak” zorunlulu­ ğu sezilmez. Ama vardır, hem de çarpıcı, ilginç! Harflerle bi­ le yaratılan bir iç uyum ve realizmin hare­ ketliliği bir orkestra gibi yapısal bütünlük sağlayıverir. Onun bu aşamaya gelmesin­ de, edebiyat tarihimizin zenginliklerini gi­ derek ilgi ve sevecenlikle izlemesinin- özümsemesinin de etkisi olmuş, böylece şiirde tarih, felsefe ve ezginin iç içeliğini sağlayabilmiştir.

Her sanatçının yaşamında kimi yoğun­ laşan, kimi ezip geçen acılar vardır. Nâ- zım’ın bitip tükenmeyen acısı yurt özlemi olmuş ve bu, şiirlerine sevgiyle birlikte yansımıştır. Ö bir vasiyet gibi:

" Anadolu 'da bir köy mezarlığına gömün beni

Ve de uyarına gelirse Tepemde bir çınar olursa

Taç maç da istemez hani..."

demiş olsa da bence hiç gerek yoktur buna. O, bu dizeleriyle dediği gömütte bir sonsuzluk­ tur zaten.

Burada ilginç bir anı­ mı sunmak istiyorum.

Eşimin hastalığında refakat olarak Çapa Hastanesi’ndeyim. Ko­ ğuşta dört kişi var. Eşim ve yanındaki öğretmen, Nâzım Hikmetti konu­ şuyorlar yüksek sesle. Karşı yatakta takkeli bir hastanın, dolabından çı­ karıp yere yaydığı sec­ cadesinde namaz kılışı­ nı izliyordum. Namazı bitirip tespih çekiyordu ki yanına gittim, ne ya­

nıt vereceğini merakla sordum:

- Ne söküyor bunlar Allah aşkına, Nâ­ zım Hikmet de kimmiş?.

- Sen bilmiyorsun demek?!. - Vatan haini diye duymuştum. - Vatan haini mi!. Acaba onun kadar vatanını seven biri var mı?

- Aa!.. Sen nerden biliyorsun? - Şürlerini oku, “Kurtuluş Savaşı Des­ tanı ”nı oku yeter!.

Destan’dan bir alıntı yapalım, Mustafa Kemal’in cephede ‘büyük taarruz’ emri verdiği anı canlandıran dizeleri okuyalım biz de. Şafağın sökmesi beklenmektedir:

Paçalar onun arkasındadırlar. O, saati sordu?

Paçalar “üç” dediler.

Sarıçm bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun haçına kadar, eğildi durdu.

Bıraksalar,

ince, uzun bacakları üstünde yaylana­ rak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kaya­ rak

Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacak­ tı.

1965-1968 (Kuvayı Milliye)

Nâzım Hikmet, savaşlardan nefret eden bir banşçıydı. 22 Kasım 1950’de dü­ zenlenen bir törende: “Türk ozanı Nâ­

zım Hikmet’in ‘Uluslararası Barış Odü- lü’nü aldığı” açıklanıyordu. (Enis Coş­

kun, Bilim ve Sanat, Sayı 73). “Davet” şi­ irindeki şu iki dizesi onun bu ödülü hak ettiğinin belgesi olmaya yeterlidir: “Yaşa­ mak bir ağaç gibi tek ve hür/ Ve bir or-man

ulus:

ı gibi kardeşçesine”.. Nâzım bu şiire al bir duygu ve düşünce ile başlamış ama bu noktadan harekede onun dünya ve insanlar olarak inancının anlatımı ol­ muştur:

DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan A kdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayak­ lar çıplak,

Ve ipek bir halıya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet

bizim! Kapansın el kapıları bir daha açılmasın Yok edin insanın insana kulluğunu

Bu davet bizim! Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibıkardeşçesine

Bu hasret bizim!

Özellikle savaş kıyımlarına, nükleer ça­ lışmalara karşı yüreğinin isyan eden sesi­ ni yansıtmıştır şiirine:

“Analardır adam eden adamı aydınlıklardır önümüzde gider. Sizi de bir ana doğurmadı mı? Analara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin. Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. Çocuklara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin.”

Nâzım Hikmet bir “dünya şairi”. Has­ tanedeki takkeli vatandaşın dediği gibi: “Onu okumak yeter.” Şimdi bir şiirini daha okumakla yetinelim:

HASRET

Denize dönmek istiyorum! M avi aynasında suların Boy verip görünmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum!

Gemiler gider aydın ufuklara, gemiler gider!

Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz ke­ der.

Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter.

Ve mademki, bir gün ölüm mukadder; ben sularda batan bir ışık gibi sularda sönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum!

1927

(Nâzım, Heybeliada Bahriye M ekte­ bi’nde okumuş ve Hamidiye O kul Gemi­ si’nde çalışmıştı.)*

(1) Kurşunkalem, Öyküler, Serhat Kes- tel, Kaynak Y. 2000

Nâzım Hikmet: Portreler/ M em et Fu­ at, Yapı Kredi Sanat Y. 2001/125 s.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I S 7 9

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın "Uluslararası Terör ve Gençlik" adlı yayınında, Agop Di- laçar, adı anılmadan "Özel olarak

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

BEN DE FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUM — Sami Güner’e göre Yunus Emre’den Tlırgut Uyar’a şairler, insanın ve doğanın şiirini yazıyor, kendisi de fotoğrafını

SEVSAY: Türkiye’de, merhum Cemal Reşit Rey ile 9-10 yıl süren çalışmala­ rımdan sonra uzun bir süre Viyana Mü­ zik Akademisi’nde Kompozisyon ve Or­ kestra

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal