H asta,
y a l n ı z ölen san
at
k â r l a ı ı n h a k l a n
Bir telif haklan kanununun vücıule getirilmesi için yıllarca hazırlık yapılmış olduğunu bili yor, fakat bu kanunun muharrir lerle diğer Güzel Sanat müntesip- lerine neler sağladığına pek de vakıf bulunmuyorum. Bana bunu çok bere - galiba biraz da sık git tiğim - incesaz yerlerinde Lem’i Atiı’nın (Hastayım, yalnızım) di ye başlayan o acı ve güzel şarkısı hatırlatmaktadır.
Bu şarkıyı daha ziyade yıldız lar söylerler. Gecede beş şarkı için en az altmış ve en çok iki yüz elli lira aldıkları anlatılan yıl dızlar. İpeklere ve elmaslara gark olmuş bir halde, yanlarımla hür meten ayakta duran kemancıları ile, zavallı ihtiyar sanatkârın son anı için hayaller kurup geleceği ne pek de ihtimal vermediği bir sevgiliyi davet maksadile yazdığı bu şarkıyı, bazısı biraz müteessir bir eda takınıp, bazısı buna da lü zum görmeden, söylerler. Ve din- liyenlerden alkışlar yükselirken, bütün bu alkışları sade kendi ne fisleri için kabul eder, sağa sofa selâm verirler. Fakat hemen her gün, lıemcn her saz yerinde tek ra r edilen bu şarkı yıldızlarla pat ronlara demet demet banknot ge tirir ve garsonları, sazendelerle hanendeleri giil gibi geçindirir ken, acaba bestekâra ne temin etmiştir? Ve acaba alaturka mu sikinin son büyük bestekârı olan Lem’i Atlı’mn sanatından ancak kendisinin faydalanmamış oima- «l sadece kendi suçu mudur, km
na ancak kendi derbederliği ve is tiğnası mı sebep olmuştur? Bes tekârlarımız korunuyor mu?
Sözün burasında Mahmut
Vesari’yi, ölümünün ilk yıldönü-' mü münasebetlle - ertesi günü h a-; fırlanmamak üzere - bir çok eki-; di şeyler söylenip kararlar veril- j iniş olan Mahmut Yesariyi hatır lıyorum. Bilmem ki, son y ılların da kitaplarının hiç yeni baskısı' olmuyor muydu? Olmasa bile, mu hakkak ki, tiyatro için hazırlamış bulunduğu şeyler oynanıp duru-| yordu. Çünkü bunlar hâlâ oyna-5 nıyor! Ve bıı vaziyetin, artık zah-l metle çalışan yorgun başından | yeni mahsuller çıkararak hasta
muharrir derin bir y oksulluğa i
karşı koymağa çabalıyordu. Çün kü kitaplarını tabilere toptan sat mış, sahne eserlerini tiyatro te şekküllerine toptan satmıştı. Kim bilir kaça, o günkü ihtiyacına ve o günkü heveslerine, mânasızlık- lanna göre hangi sefil rakama?
G<|en gün de, bir romancı nın gazetelerde tefrika edilmiş beş romanını birden bir tabie o- tnzar liradan satıverdiğini Babı- âfinin pek doğru sözlü bir ada
mından duydum. (Telif hakları
kanunu) sanatkârları bari biraz da çocuk saysın ve eserlerini bü tün bütün satmak hakkını kendi lerine vermiyereb tabilerle bun dan sonra yapılacak mukavele lerin ancak tek baskıya münhasır olması kaidesini koysun...
Nah id Sırrı ÜRİK
Taha Toros Arşivi