nar
am
SATFAt « ComariesL S KASIM 1958
rt*r
İ A
T«ıOl b
■ W — wıwııııwııııııııııııııuıılıi)iıııııwaımw>ıııiMiıwHiıımnııwnıınuııılınıımıı;nnııi)wııı;ıı
E
1 Büyük Mevlâna, burada n
ı-| Iıun bekasına da işaret et-
| mek istemiştir. Mesnevideki: | (Bu cihandan göçenler yok de-
İ ğiîlerdir, Hak’kın sıfatlarına
| karışmışlardır. Onların bütiin
| sıfatları, Hakkın »autlarında,
| güneşin önündeki yıldızlar gi- | bi, nişansız kalmışlardır.) Ve i şöyle bir teşbihle, bu fikri izah I eder: (Gündüz yıldızlar mev- İ cut olduğu halde, zahiren gö- | rünmezler. Çünki, güneşin zı
yaı karşısında onların varlık ları hiçtir. Zâten ziya’yı güneş ten alırlar. İşte biz de Hak’la diri vo Onunla mevcuduz, ö - lünce, Hakkın sıfatlarına karış
ımş oluyoruz. Yânı Hak’tan
bir zerre olan ruh, ölümle Hak
| ka riicû ettiği zaman bizim
| varlığımız, asıl varlıktan mah- 1 voluyor. Sonra Tanrı'nın hu - î zur-ı mânevisinde toplanılaca- 1 ğuıa göre, hazır olacak olanın
1 madıun (yok olmak) değil,
Ş mevcut olması iktiza eder).
| Sonra Mevlâna, insanda iki
| ruh bulunduğunu, birinin
inşa-İ
ni, diğerinin hayvani olduğunu izah eder. İnsani ruh, iza- I fi veya iiâhi ruh namlarını al
ması dolayısiyle, Ruh-ı Âzam’- ıu bir nurudur. Nitekim: (Ben ona kendi ruhumdan nefhet - tim) âyet-i çelilesi, bu haki kati ifade eder. Bu ruh, bede ne, ne bitişik, ne ayrı, ne da hil, ne hariç olup, onunla mü nasebeti tarif ve tavsife sığ maz, mahiyetine vukufa izin yoktur ve Tanrıca nisbetı iti bariyle, bakî ve lâyemuttur. Hayvani ruh ise, nefsinin Iıe- va ve hevesine uyan, gıdaya, | cesede, mekâna muhtaç olan | ruhtur, insan, ruhunu terbiye
İ ile olgunlaştırarak, nefsine,
| hasedine, şehvetine, hırsına
y galebe çalar ve ibadetle İnsanî bir ruh elde edebilir. O zaman, kendisinde, maddî zevkle, mad dî gıda ve şehvetlerle ölçüle- ıniyen başka bir zevk duyar. Meselâ hakiki bir îmanın ver
Yazan:
MEHMET ÖNDER
MevlAnA Müzesi Müdürü
Üzerinde (Hazret! Molla Hünkârın tasvir-! şerifleridir) yarısı bulunan bu r e s i m . Sultan Abdülmecid tarafından Yenikapı Mevlevthanesina
hediye edilmiştir. Ash İstanbul İnkılâp müz esindedir.
diği ibadet zevki, âşkın tarife sığmıyan yakıcı şevki, hakikî güzellik, yâni herşeyin zahirî güzelliğinde iç güzelliğini gör menin zevki, bütün san’at e- sericrinden duyulan zevk ve nihayet ilahi sevgili... Mânevi
zevklere sahip olmadıkça da
hayvanla insan arasmda bir fark yoktur. Hazreti Mevlâna: (Güneşin ziyası birdir. Fakat evlerin içine vurduğu zaman yüz şekil alır. Ortadan duvar
ları kaldırınız nur bir olur) I buyurur. Burada, evlerin du- f varları, İnsan bcdenüıe benze § tiimekte, ayni ruhun şekil ve f
kalıba, bilhassa istidada göre | azalıp çoğaldığı ifade edilmek- f tedir. İnsan, mânevi pencereleri s ni na kadar ışığa, nura açar | ve bu pencereleri ne kadar ge 1
pisletirse, o kadar çok feyzi- k
y & b olacak, nurlnnacak, ke- g
mal aahibi olacaktır.
(Devam vat) 1 .iiiııHiUiııııuım;ıımıııııııııııımnnıııınmıııııuınıınmııııııııııâıııınıınııınııııııııuıııııımıııııı;iiıııııuıııııııııııınıııııııummmHmıuiiitnıaww«ıWB «esmıis
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi