• Sonuç bulunamadı

Nahid Sırrı Örik'in 'Kıskanmak'ı 48 yıl sonra yeniden:Tutkunun negatif çehresi üzerine kanlı bir divertimento

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nahid Sırrı Örik'in 'Kıskanmak'ı 48 yıl sonra yeniden:Tutkunun negatif çehresi üzerine kanlı bir divertimento"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1894’te doğup 1960 yılında ölen Nahid Sırrı Örik, öyküleri,

romanları, oyunları, incelemeleri, makaleleri, gezi notları ve

anılarıyla edebiyatımızda kalıcı izler bırakmış

yazarlarımızdan biri. “Sultan Hamit Düşerken” adlı

romanının 1975 yılında yapılan yeni başkısıyla yeniden

gündeme gelmişti. Bu kez de “Kıskanmak” adlı romanı yeni

baskısıyla önümüze geliyor. Kitabın yeni baskısına Enis

Batur’un yazdığı “ Önsöz ”ü sunuyoruz.

tanbul’a ve yeni başkent Ankara’ya aç­ tığı parantezlere karşın Zonguldak’ta odaklanmıştır. 45 yaşını geçmiş Halit ile kendisinden 20 yaş küçük eşi Mü- kerrem, romanın merkezini kaplayan, Halit’in 40’ma dayanmış kızkurusu kardeşi Seniha’nın kurduğu ağın içine bu ortamda düşeceklerdir.

Alain Robbe-Grillet’nin “Kıskanç­ lık” adlı romanında olduğu gibi bir kavramla değil bir fiille yüzleştirir oku­ ru Nahid Sırrı: Romanın altıncı

bölü-Nahid Sırrı Ö rik’in “Kıskanmak’i 48 yıl sonra yeniden...

Tutkunun negatif çehresi

üzerine kanlı bir divertimento

ENİS BATUR

ahid Sırrı Ö rik’in ilk 1937’de tefrika edilerek Tan gazetesinde yayımla­ nan, ardından da, 1946’da Hilmi Kitabevi tarafından kitaplaştırılan “Kıskançlık” başlıklı romanını “yer”ine yerleştirmek çok güç görünmüyor başlangıçta. Konu­ su, konusunun işlenişi açısından XIX. yüzyıl sonu Fransız romanının etki ala­ nına sokulabilir: Zola’nın maden işçi­ leri dekorlu anlatılarıyla “Madame Bovary”nin ihtiras üçgenini çağrıştı­ ran bir romanesk model arasında gi­ dip geliyor “Kıskançlık”. Bu açıdan, Lukacs’ın gerçekçi romandan bekle­ diklerine belli ölçülerde uyduğu bile söylenebilir. T ürk edebiyatı bağlamın­ da da kuraldışı bir yanı göze çarpmı­ yor “Kıskançlık”m, ilk bakışta: Halit Ziya'nın “Aşk-ı M emnu”sundan uza­ nan bir maraz geleneğinden kolaylıkla konumlanabilmesini sağlayan kimi ana özellikleri var. Gene de kuraldışı bir roman damarı saklanıyor “ Kıs­ k ançlıkla: Okudukça kendini eleve- ren, ilerledikçe çekirdeği güçlenen bir kötülük çiçeği bu: Nahid Sırrı’da bir modern örtünüyor.

Zorlu bir ruhsal harita

Cumhuriyet’in yarattığı ortama iliş­ kin ipuçları devşirmek de eldedir: O s­ manlI’nın sahneden çekilmesiyle bir­ likte ışığı sönen bir toplumsal tabaka­ nın kesiti, büyük kent ile taşra arasın­ da yaşanan dramatik gerilim, eski umutlardan devrişilen yeni hüsran to­ humları sayfadan sayfaya geçerken bir yanda birikecektir. Ama asıl düğüm iç dünyalarda, bir z.ncirin halkaları ha­ linde yazgıları birbirilerine bağlı ro­ man kişilerinin toplam tragedyasında

okunur: “Kıskanç­ lık”, kim ne derse desin, zorlu bir ruhsal harita çizer ve bunu yaparken de kuralı çiğner: Roman, baştan uca bir negatif-şahıslar galerisidir.

Seniha Hanım’ı

çağıran bir ünlemle

açılır roman; onun üzerine inen bir

E

erdeyle kapanır. Tamıtamma kimdir u anakişi, ne tür bir kimlik mayasın­ dan oluşur, bölümden bölüme koyula­ şan bir sis bunu finale kadar kesinleş­ tirmemizi olanaksız kılar. “ Kiralık Ko- nak”ın Seniha’sının bir ikizi mi- dirPEmma Bovary’nin Doğulu bir ver­ siyonu, ete kemiğe bürünmüş bir dişi Othello mu? Nahid Sırrı bizi ikide bir yanıta yaklaştı­

rır, ama her se­ ferinde, dokun­ mamıza ramak kala hedefi bir adım daha geri­ letir.

Dönüşümlü bir anlatım diz­ gesine daya­ nan, hiçbir portreyi bütün- lemeksizin yo­ lunu sürdüren ve halka halka üç anakişinin dünyalarında yayılan, içiçe geçen roman, rolda çizdiği ve ünyesine kat­ tığı yan-portreler ile

zenginleşir: Is- N a h id s ır n ö r lıe in r o m a n ı

r

b

mü şu satırlarla

açı-Î

;a çıkarır kronik- eşmiş acının kay­ nağını: “Kıskan­ mak... Seniha’nın yüreğinde, ilk beli­ ren, kendisini ilk duyuran ve hemen her gün daha fazla gelişip büyüyen his bu olmuştu. Ha- lit’le aralarında sekiz yaş vardı ve onu kıskanmadığı bir zamanı hiç bilmiyor­ du.”

Kötülük çiçeği

Seniha’da bu fiil, çocukluğundan başlayarak çalışmıştır: Kendi çirkinli­ ğine karşı Halit’in güzelliği, onun önce annesinden ağabeyini, sonra ağabeyin­ den annesini kıskanmasına yol açmış, bunu koyu bir nevroz halinde taşımış ve yazgısını ağa­ beyinin tercih edilmesi biçim­ leyince de kötü­ lük çiçeği aç­ mıştır ruhunda: Artık o fiilin de- netimindedir, romanda aynı fiilin uzandığı alanlara doğru ilerleyecektir. Nahid Sırrı, özellikle Seni­ ha’yı, ama bir o kadar da Ha- lit’i, Müker- rem’i, Nüzhet’i ve annesini çi­ zerken canalıcı bir yaklaşım ge­ tirmiştir: O nla­ rı birer karak-

H k d e fa 1 9 3 7 'd e y a y ım la n m ış , ter olarak yo­

ğurmakla yetinmemiş, birer gövde olarak da kuşatmaktan geri durm a­ mıştır. “Kıskanmak”tamarazi dokuya bunca canlılık katan, romancının ruh haliyle tensel kıvranışı olabildiğince çakıştırmış olmasıdır.Olabildiğince, diyorum, çünkü, herşeye karşın tensel tutkuyu kahramanlarının ruhsal taş­ kınlıklarıyla orantılı bir örgü içinde iş­ lemeye girişememiştir yazar.

Gerekçe olarak ortamın hazırlıksız­ lığı üzerinde durulabilir şüphesiz, ne ki has sanat yapıtı bu hazırlıksızlığa ka­ fa tutan bir cüretle çiftleşir: BataiUe, “Gözün O yküsü”nü yazdığında, kita­ bı hazırlanmış bir ortama sunmuş d e­ ğildi.

1*811(3118117

Üzerine Dördioıcü Ders'

Bu anlamda, “Kıskanmak”ta yaza­ rın hayati önemde bir boyutu hadım ettiğini söylemek isterim. Ruhsal yan­ gını açısından bakıldığında, Seni­ ha’nın portresinde biçimlenen şer to­ humu, edebiyatımızda benzeri görül­ memiş bir sapkı düzlemi doğurur: Ma- rio Praz’m Avrupa edebiyatında varlı­ ğını sorguladığı ‘yazgıyla oynayan ka­ dın’ (femme fatale) imgesinin ayrıksı bir örneğidir Seniha: Güzel olduğu için değil, tam tersine çirkin olduğu için yakıp geçecektir.

Seniha’nın karmaşık iç dünyasında çocukluğundan başlayarak karşı ko­ yulmaz biçimde büyüdüğü aktarılan ur, onun ruhsal anatomisine m ührünü vurmuştur. Bu nevropatın kişiliğini ören çetrefil muammayı F reud’un “Psikanaliz Üzerine Beş Ders”inden, özellikle de dördüncü dersin m etnin­ den izlemek eldedir.

Kaldı ki, Nahid Sırrı, adım adım bu gelişme eğrisini izlememizi sağlayan ipuçları döker romanına: Seniha'nın “kız kadar güzel” ağabeyini kıskanma­ ya başlaması, kendisinden tiksindiği annesinden uzaklaşması, özellikle de bekârlık dönemindeki Halit’e bakış açısı şüpheye yer bırakmayacak bir ke­ sinlik içerir:

“H alit’in yarı açık kalmış dudakları­ nın ancak birkaç saat evvel verdikleri ve aldıkları buseleri kinle, kıskançlık­ la, hicapla, nefretle hem de ihtirasla düşünürdü. Ve yüz erkeğin kolların­ dan geçmiş, erkeğin ve zevkin her çeşi­ dini görmüş kadınları belki çıldırtabi- len bu erkek vücuduna karşı o kadın­ ların duydukları ihtirasları ve bu erkek vücudundan aldıkları zevkleri düşüne düşüne, bunları düşünm ek vaziyet ve mecburiyetinde kala kala, Seniha’nm tahteşşurunda belki çok karışık ve çok gizli buhranlar da olurdu. Ve belki ağabeyisine kininin en kuvvetli sebep­ lerinden biri, ihtimal ki unutmak iste­ diği bu buhranlara istemeyerek dahi olsa düşmesine böyle sebebiyet veri­ şiydi.”

Görüldüğü gibi, Nahid Sırrı neşteri

(2)

doğru noktaya sallayan, gözlem gücü­ nü kullanan ama bir adım daha atmaya yanaşmayan bir yazar: Seniha'nın “kız kadar güzel” ağabeyine transfer ettiği gövdesine yönelmekten, orada kaba­ ran tensel hazzın fücura dek uzanan kıvranışına değinmekten geri duruşu, romanının derinleşmesine de ket

vur-muş Kaııb bir divertimento

Aynı teğet geçiş, Seniha'nın annesiy­ le “Fakat ben kocaya varmayacağım... Ne buna, ne de daha iyisine, hiç kimse­ ye varmayacağım!” sözleriyle tamam­ lanan diyalogundan da ortaya çıkar. j Seniha'nın annesinin, neden, yazarın i sözleriyle “feci bir şüphe içine burgu gibi girmiş, fakat kadm bu şüphesin­ den ne kocasına, ne de oğluna bahset­ meye cesaret” edememiştir? Nahid Sim , bu noktaya kadar elini ateşe yak­ laştıran, ama önünde açılan, kendi aç­ tığı kapıdan içeri giremeyecek ölçüde tutuk, ürkek davranan bir yazar ola­ rak karşımıza çıkıyor “Kıskanmak”ta.

Oysa, libidinal tabaka üzerinde ro­ manının eksenini oluşturmayı seçen, belli dönemeçlere sapkınlık tuzakları kurmaya yatkın duran da başkası mı­ dır: Tıpkı H alit’in gençliğinden söz edişindeki gibi, M ükerrem ’i baştan çı­ karan N üzhet’i betimlerken de “kız kadar güzel” tamlamasına başvuran o değil midir? Böylelikle, Halit’in kendi yitirdiği gençlik ve güzelliği kendi eliy­ le yokedişini simgeleyen kimdir? N u­ riye H anım ’ın, oğlu N üzhet’in üzerin­ den kadınlardan intikam alışını anla­ yan ve ileten, kim? Olay örgüsüne bak­ tığımızda, “Kıskanmak”ta gerçek k u ­ tupların saklandığını farkediyoruz. G örünüşte kurban Nüzhet, kaatil Ha- lit’tir.

Ama asıl kaatil Seniha, asıl kurbansa M ükerrem’dir. Nahid Sırrı büyük bir ustalıkla rolleri kaydırmayı başarmış­ tır. Femme fatale konusunda da böyle- si bir ters çevirmeyle kuşatır okuru: ilk bakışta bir homme fatale vardır orta­ da: Nüzhet. Ne ki, tutkularının dizgi­ nini gerçekte kaptırmayan, bütün akı- şı denedeyen tek kişinin Seniha oldu­ ğunu romanın sonunda kavrarız: Bü­ tün güzel insanları ağma düşürüp içle­ rini boşaltıp terkeden dişi peygamber böceği gene de doymamıştır -sonsuz susuzluğunda yorgun düşmek nedir bilmeyen, Praz’m saptayımıyla “soluk yüzlü” vampir.

“Kıskanmak”, gövdesi kadar gölge­ siyle kısacası gizugücüyle de çarpan, akıntısına çeken bir roman. Tutkunun negatif çehresi üzerine kanlı bir diver­ timento. insanın içinde onu bugün, yeniden, derinlemesine bir yazı alanı açarak yazma isteği, olmadı kamera başına geçme isteği uyandırıyor.

Bazı romanlar böyledir. ■

Kıskanmak/ Nahid Sim Örik / Oğ­

lak Yayınlan / 248 s.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 1 3

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta ha To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yenilen pehlivan döğüşe doymaz, YAZKO dev­ reden çıkınca BİLSAK’ı hayata geçirdi Ağaoğlu; tiyatro ve resim stüdyoları, paneller, sayısız et­ kinlik

[r]

Bizim olgumuzda ise uzun süreli çömelme sonucu peroneal sinir hasarına bağlı tek taraflı düşük ayak tablosu geliştiğini saptadık.. Aşırı kilo kaybı fibula başındaki

Şimdiye kadar yazdığı bütün şiir­ leri, makaleleri, çektirdiği veya kendisinin çektiği resimleri, hak­ kında yazılanları ayrı ayrı dosya­ larda, zarflarda

Halife diğer fotoğrafta Türk şiirinin meşhur bir isminin, Abdülhak Hamid'in yağlıboya bir tablosunu yapıyor ve şair o sırada henüz halife olmamış bulunan

Tablo 1’de öğrencilerin izleme dönemindeki genel vücut hijyeni ile ilgili sorunlarına bakıldığında, saçta kepeklenme, saçların, burnun, kulakların, ellerin, ayakların

Buna örnek olarak Hasan Yâver Dîvânı’nın ilk şiiri olan “Münâcât-ı be-dergâh-ı Kâdîü’l-hâcât” isimli kaside de kafiye olmadığı için farsça ek olan

Besteleri arasında solo gitar, solo piyano, solo flüt kısımları, Oda Orkestrası eşliğinde gitar konçertosu, Senfonik Orkestra için bir Pentaloji, Yaylı Sazlar