Nedret BAYRAKTAR
Fotoğraflar: Sami GÜNERT
opkapı Müzesi'nde buluSarayı nan İstanbul por selenleri zengin bir koleksiyon teşkil eder. Bun lar saray mutfaklarının bir bölümü olan «sabunhane» ve ya «yağhane» denilen kısım da (') teşhir edilmektedir.İstanbul porselenlerini iki grup halinde inceleyebiliriz. Birincisi, «Eser-i İstanbul» damgalılar ki, bunlar Ahmet Fethi Paşa’nın (1801-1857) (2) Beykoz’da 1845’lerde açtırdığı imalâthanede yapılmıştır. İkin cisi, ay-yıldız damgalı porse lenler, Yıldız fabrikası imalâ tıdır.
(
Yıldız porselen fabrikası, II. Abdülhamid (1876-1909) tara fından, Yıldız Sarayı dış bah
çesinde (3), o zamanki (1890) Fransız büyükelçisi Paul Cam- bon'un (1843-1924) teşviki ile yaptırılmıştır (4).
1890-1891 yıllarında yapılan küçük ölçüdeki ilk fabrika 1894’deki İstanbul depremin de (5) harab olmuş ve aynı yıl içinde daha geniş çapta ve âdeta yeniden yapılırcasına yenilenmişti. Mimarının II. Ab- dülhamid'in baş mimarların dan İtalyan Raimondo D’Aron- co (1857-1932) olduğu bili n iri6).
Fabrikanın kuruluşu Fransızla rın teşviki ile olmuştur. Mü dürü de Date isimli bir Fran- sızdı. Önceleri porselen yapıl ması için gerekli olan ham madde (kaolin, feldspat), ka lıplar ve çalışacak ustalar da dışarıdan getirtilmişti. Ancak
Göksu Deresi Sweet Waters of Asia
daha sonra İstanbul civarında yapılan araştırmalar sonucu bu işe uygun toprak bulun muş, bunu elimizdeki örnek lerde görüyoruz. I. Dünya Sa vaşı sırasında Avrupa ile irti bat kesildiğinden tamamen yerli malzeme kullanarak fab rika bir müddet daha faaliyeti ne devam etmiştir. Bazı por selenlerin dibinde eski yazı ile «OsmanlI yerli toprağı» ibaresi okunuyor.
Fabrika ilk örneklerini 1310 Hicri ( = 1892 Milâdî) yılında vermiştir. Koleksiyonumuz daki eserlerin çoğu 1312 H.
( = 1894 M.) tarihini taşır. Yıldız porselenlerinin dibinde ay-yıldız damgası ve eserin imalât yılı eski harflerle yazı lıdır (7) . Bu çeşitli tabak, vazo, tepsi, fincan, kâse v.s. porse len eşyanın üzeri padişah
portreleri, kadın ve çocuk fi gürleri, melek tasvirleri, man zara, meyva, çiçek resimleriy le süslenmiştir. Hemen hepsi nin üstünde, bir kenarında resmi yapanın imzası da mev cuttur. Biz şimdiye kadar yerli ve yabancı kırka yakın ressam adı tespit edebildik. Araların da tanınmış isimler olduğu gibi, devrin paşalarına (As ker ressamlar) (8) , amatörce çalışan şahıslara, Enderunlu ressamlara da tesadüf etmek mümkündür.
Bir kısmının kim olduğunu tespit edebildikse de bazıları nın kimlikleri, biyografileri hakkında malûmat edineme dik. Burada İstanbul manzara ları ile süslenmiş eserlerden birkaç örnek vermek istiyoruz. Hepsi 1312 H. tarihlidir.
Porselen bir tepsi üzerine ya pılmış Göksu deresini tasvir eden İstanbul manzarasında (Resim. 1) «Kulları Halid»
imzasını görüyoruz. Manzara resimli porselenlerde en çok imzası bulunan «Halid Naci» (1875-1927) (9), II. Abdülha- mid tarafından, Yıldız’da inşa atına başlattırdığı porselen fabrikası için ihtisas görmek üzere Paris’e Sèvres porselen fabrikasına gönderilmiş dön dükten sonra da fabrikanın baş ressamlığına getirilmişti. Halid Naci Bahriye mektebin- deyken askerî talebe olarak Sanayi-î Nefise’yi bitirmiş, 1906’da binbaşılığa yükselmiş tir. Büyük tabloları da bilinir. «Süleyman Paşa’nın salla Ru meli'ye geçişi»ni tasvir eden 1325 H. ( = 1909/10 M.) tarih li tablosu bugün Dolmabahçe Sarayı’ndadır.
Kâğıthane'deki küçük kasrın resmi yapılmış porselen lev ha üzerinde yine aynı imza vardır (Resim. 2). Çadır köş kü veya Sâyeban köşkü diye tanınan bu kasır bugün mev cut değildir. Kâğıthane deresi
nin çağlayan bendleri yanında ki mermer set üzerinde idi ve II. Mahmud (1808-1839) zama nında, aynı yerde III. Ahmed devrine ait olan Kasr-ı Neşat denilen kasır üzerine 1815- 1816 tarihlerinde yapılmıştı.
Küçüksu kasrının yanındaki, 1806 yılında III. Mustafa’nın (1717-1774) hanımı Mihrişah Sultan tarafından yaptırılan meydan çeşmesi ve namazgâ- hı gösteren, resmi kabartma olarak yapılmış oval şekildeki duvar tabağının kenar çerçe vesi alt kısmında eski yazı ile «Göksu mesiresi sene 1312» ibaresi okunur. Üst ta rafta ise ay-yıldız görülmek tedir. (Resim. 3 ). Sol köşede «Halid» imzası vardır. Bu ta bak çifttir. İkinci tabağın içi boyalı değil, beyaz renkte bı rakılmış ve kabartmanın altın da «Server (Mesrur) İzzet» adı okunur. Heykeltraş ve de sinatör olan bu şahsın I. Dün ya Savaşı sıralarında fabrika
nın müdürlüğünü de yaptığını öğreniyoruz (,0).
Büyük bir tabaktaki resim de nizden Dolmabahçe Sarayı'm gösterir ve sol tarafta da sa rayı yaptıran Sultan Abdülme- cid’in portresi yer alır. Bu ta baklardan da değişik birkaç örnek mevcuttur. Resmin al tındaki imza «Bende-i Atam» (Adam ?) diye okunmakta dır. Kime ait olduğunu bula madığımız bu imzayı genel likle padişah portreli porse lenler üzerinde görüyoruz.
(Resim. 4).
Üzerinde aynı imzayı taşıyan daha ufak ölçüde bir diğer ta bağın ortasında, altın yaldızla yapılmış altı köşeli yıldız şek lindeki çerçeve içindeki port re, envanter kayıtlarına göre Sultan II. Ahmed’dir. Padişah resimleri Young Albümü’nden yapılmışlardır. (III. Selim ta rafından Kapıdağlı Konstan- tin'e seri olarak yaptırılan
pa-Küçüksu Kasrı Yanı Mey-Jan Çeşmesi Fountain beside the Küçüksu Summer Palace
Çadır Köşkü Çadır Köşk
Dolmabahçe Sarayı ve Sultan Abdülmecit Dolmabahçe Palace and Sultan Abdulmejit
dişah portreleri II. Mahmud devrinde tamamlanmış ve Young Albümü adıyla basıl mıştır.) Tabağın kenarında al tı ufak bölüm içinde manzara resimleri yer alır. Çepeçevre Kâğıthane köşkü, Kâğıthane’ deki Sâyeban kasrı denilen, çağlayan üzerindeki ufak ka sır (aynı bina için bkz. res. 2), Küçüksu kasrı, denizden Sarayburnu ve Topkapı Sara- yı'nın görünüşü, Ihlamur kas rı ve Oolmabahçe Sarayı'nın resimleri görülür (Resim. 5). Bordürde ise altın yaldızla karşılıklı kuşlar yapılmıştır. Bu tabağın da, değişik manza raları olan ve yine aynı imza ya sahip bir eşi vardır.
(Resim. S )’de görülen Yıldız porselen vazo iyi kalitede bir eserdir. Altın kakmalı süsle melerle çok gösterişlidir. Al tındaki tarih ve damgası da yine altın yaldızla yapılmıştır ki genellikle alttaki bu damga lar yeşil boya ile idi. Fener bahçe koyunu ve feneri tasvir eden resim ise A.N. ( = A. Ni- cot) imzasını taşır. Bu şahsın da pek çok eseri vardır ve ay rıca Dolmabahçe Sarayı’nda tabloları mevcuttur.
Kâğıthane’deki caminin resmi ni gösterir, ressam imzasını göremediğimiz porselen levha Abdülhamit tuğralıdır (Resim. 6). Bu, Sultan Abdülaziz tara fından 1826 tarihinde mimar Balyan’a yeniden yaptırılan tek minareli Aziziye Camiidir.
Dört kulplu, büyük boy porse len vazo üzerinde dört ayrı manzara yer alır. Resimler üzerinde imza görülememiş tir. Bir tarafta Rumeli Hisa rı, diğer tarafta Yıldız Sara yı, camii ve bahçesini göste rir resim, öbürleri ise orman manzarasıdır. (Resim. 7 ). Bu gün Resim ve Heykel Müze- si’nde bulunan yine imzasız bir tabloda Yıldız Sarayı ve çevresini tasvir eden resim bizim verdiğimiz örneğe çok benzemektedir (")■
Yıldız porseleni damgasına sahip değişik örneklerden bi ri de kapaklı, dikdörtgen şek linde bir kutudur. Dört küçük ve kısa ayağı olan bu kutu 18X12 cm. ebadında ve 20 cm. yüksekliğindedir. Bunlar da büyüklü, küçüklü yedi tane- lik bir seri oluşturur. Dört yü zü de manzara resimleriyle süslü olan bu kutu mücevher kutusu veya şekerlik olarak kullanılmış olmalıdır. İki geniş tarafında Çinili Köşk ve Bo ğaziçi, dar taraflarda ise Sa- rayburnu'ndaki Gotlar sütunu ve Topkapı Sarayı Orta Kapı
f f ' \
Sultan II Ahmet ve Fenerbahçe Koyu Sultan Ahmet II and the village of Fenerbahçe
(Bâb-üs Selâm) görülmekte dir (Resim. 8). Bu resimler üzerinde de imza görüleme miştir. Bugün Dolmabahçe Sa rayı’nda bulunan büyük boy Yıldız vazo üzerinde gördüğü müz resimde de Topkapı Sara yı Orta Kapı’sının aynı duru mu resmedilmiş ve A. Nicot imzalıdır.
(Resim. 8) de görülen vazo nun gövdesinde de panolar içinde Sultan Ahmed camii, III. Ahmed çeşmesi, Ayasofya ve Kariye camiinin resimleri yapılmıştır. Her resmin çerçe vesi içinde altın yaldızla bo yanmış birer ay-yıldız yer alır. Yine imzasız bir eserdir. Bazı imzalar resmin üstüne sonra dan boya ile yazıldığı için za manla silinmiş veya çok zor okunabilir haldedirler.
Yıldız Porselen fabrikası II. Meşrutiyet’e kadar faaliyetine devam etmiştir. Sonra I. Dün ya Savaşı sıralarında bir müd det daha çalışan fabrika 1920 yılında tamamen kapanmış ve bir daha da açılmamıştır.
Fabrika II. Abdülhamid’in ken di zevki ve merakı dolayısıyla kurulmuş ve önceleri saray ve çevresi için çalışmıştır. Zaten bina da Yıldız Sarayı avlusu içindeydi. Çoğunun halkın ih tiyacı için yapılmadığını mev cut örneklerden anlamak mümkündür. Duvar tabakları, levhalar, büyük vazolar, fincan ve tabakların genellikle üzer lerinde Abdülhamid'in tuğrası veya adının baş harfleri var dır. Ayrıca batıya hediye ola rak gönderildikleri de bilinir. Mustafa Vasfi Paşa (1857- 1905) kendi yaptığı iki vazoyu (ipızasını Vasfi diye görüyo ruz) II. Abdülhamid adına İn giltere kiralına hediye olarak götürmüştür. Yine Abdülha mid’in Alman imparatoru II. VVilhelm'e yolladığı hediyeler arasında Yıldız porselenleri de olduğu biliniyor. Ayşe Os- manoğlu’nun, «Babam Abdül hamid» adlı eserinde bu bilgi vardır.
Uzun yıllar sahipsiz kalan fab rika 1936-1938 yıllarında Milli Emlâk tarafından tasviye edil miş, kalıpları ve diğer demir baş malzemesi ise muhafaza edilmeyip müzayede ile satıl mıştır. 1957 yılında yeniden işletilmesi için bir teşebbüs olmuşsa da (Eczacıbaşı mües- sesesi tarafından) muvaffak olunamamış ve neticede 1959' da Sümerbank’a devredilmiş tir. Fabrika «Sümerbank Yıldız Porselen Sanayii Müessesesi» adıyla 1962 yılında tekrar faa liyete geçmiş durumdadır.
Abdülhamit Tuğrası ve Aziziye Camii Tughra of Abdülhamit and Aziziye Mosque
(') Bu bölüm «Helvahane»nin ya
nındadır. Abdurrahman Şeref,
Topkapı Sarayı Müzesi Hümayu nu, (Tarihî Osmanî Encümeni
Mecmuası), İstanbul 1329,
s. 335'de «Reçelhane» olduğu
yazılıdır. Fanny Davis, The Pala- ce of Topkapı in İstanbul, New- york 1970, s. 32-34'deki plânda «Şekerci camii» olarak belirtilir. (2) Tahsin Öz, Ahmet Fethi Paşa
ve Müzeler, (Türk Tarih Arkeo- logya ve Etnografya Dergisi) V. İstanbul 1948 (ayrı basım), s.7. Mehmet Süreyya, Sicill’i Osma nî, IV. İstanbul 1315, s. 9'da İse Fethi Paşa'nın bu faaliyetinden bahsedilmemektedir.
(3) Fuad Ezgü, Yıldız Sarayı Tarih çesi, İstanbul 1962, s. 10-11, res. 19.
(4) Joan Haslip, Bilinmeyen tarafla rıyla Abdülhamid, (çev. N. Kuru- oğlu), İstanbul 1964, s. 229.
(5) 10. Temmuz. 1312 tarihlidir
(1894 depremi). Bkz. İ.H.Daniş- mend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kro nolojisi, IV. İstanbul 1961, s. 331. Bu şiddetli zelzelede büyük camiler, çarşı, fabrika v.s. bi nalar mühim zararlar görmüştür. Halk arasında «1310 depremi» diye bilinir. Mustafa Cezar, Os manlI Devrinde İstanbul yapıla rında tahribat yapan yangınlar ve tabiî âfetler. (Türk Sanatı Ta rihi Araştırma ve incelemeleri) I. İstanbul 1963. s. 392'de 28. Haziran. 1310 tarihi verilmiştir.
(i) R. D'Aronco'nun İstanbul ile
ilişkisi 1894 yılında başlamıştır.
İstanbul'da kaldığı 12 sene zar fında pek çok proje yapmış, fa kat onun, bilinen eseri azdır. M. Cezar, Sanatta Batı'ya açılış ve Osman Hamdi, İstanbul 1971, s, 120'de Yıldız Çini fabrikası nın mimarı olduğu yazılıdır. (7) Tahsin Öz, Yıldız Çini Fabrika
sı, (Arkltekt) VI. İstanbul 1945, s. 109. 1312 H. karşılığı 1896 M. olarak verilmiş ve tarihin al
tındaki rakamların da eserin
imalât yılına işaret ettiği belir tilmiştir.
(8) XIX. yy. başlarında teknik sa natkârların çoğu, hatta hepsi
«Mekteb-i Harblye-i Şahâne»
( = Bahriye Mektebi) veya «Mü-
hendishane-i Berrî Hümayun»
( = Topçu HarbiyesD'dan çıkma
subaylar idi. Bunlar «Asker Res
samlar» adıyla tanınmaktadır.
Bkz. S. Pertev Boyar, Osmanlı imparatorluğu ve Türkiye Cum huriyeti devirlerinde Türk Res
samları, Ankara 1948, s. 5.
1882'lerde «Sanayl-Î Nefise»
mektebi açılmış ve sivil ressam lar da yetişmiştir.
(9) Nüzhet İslimyeli, Türk Plastik Sanatçıları Ansiklopedisi, I. An kara 1967, s. 262- 263.
(I0) Hüseyin Kocabaş, Porselencilik Tarihi. Bursa 1941, s. 63-69. Türk porselenleri hakkındadır. ( " ) İstanbul Manzaraları Sergisi, İs
tanbul 1959. resim, 68.
Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Camii Topkapı Palace and Sultanahmet Mosque
by Nedret BAYRAKTAR
Yıldız Porcelain w ith
m*
w ie w of Istanbul in th e
Topkapı Fblace M useum
T
he Topkapı Palace Museum in houses an extre mely valuable collection of Is tanbul porcelain exhibited in sections of the old palace kitchens. These exhibits may be divided into two groups. The first group consists of products of the factory opened at Beykoz around 1845 by Ahmet Fethi Pasha bearing the stamp 'Eser-i Istanbul', while the second group consists of the products of the small factory established in the grounds of Yıldız Palace by Sultan Abdiil- hamit ll'in 1890 or of the much larger establishment which replaced it after the first factory was destroyed in the earthquake of 1894. The Yıldız project owed agreat deal to the help and initiative of the French, parti cularly of the French ambas sador of that time. The first manager was a Frenchman, and at first the necessary raw materials for the manufactu re, the moulds, and even the skilled personnel were bro ught from abroad. A little later a suitable type of clay was discovered in the vicinity of Istanbul, and it is this clay that was used in the examples illustrated here. When all contacts with Europe were cut off during the First World War the factory continued production for some time using only local materials, and the stamp 'Osmanli yerli topragi’ (Ottoman clay) can be seen on the base of some of the products of those years.
34