• Sonuç bulunamadı

Ziya Osman Saba bir hatıra oldu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ziya Osman Saba bir hatıra oldu"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

y e n ilik

Salâh BİRSEL Mehmed KAPLAN İsmet YALAZKAN Şahap SITKI Özdemir ASAF Yaşar YENİCELİ «Oktay AKBAL Yaşar NABİ Sabri ESAT Vasti MAHİR Şevket RADO Behçet NECATİGİL Necati CUMALI O. HANÇERLİOĞLU Z. GÜVEMLİ Yaşar KEMAL Mahmut MAKAL Ziya Osman SABA»

Ahmet KOKSAL Ömer Atilâ S. Muzaffer UYGUNER Çetin ÖZKIRIM Abdiilkadir GÜNYAZ Celâlettin ÇETİN

(2)

Z I Y A O S M A N

S A B A

B İ R H Â T I R A O L D U

«Yeni edebiyatımızın en değerli sairlerinden Ziya üimarı Saba, 29 - Oca\ - 1957 Salı akşamı saat 21 de Kadıköy ündeki evinde hayata gözlerini yummuştur• Zıya Osman Saba, 1910 yılında İstanbul'da doğmuş, Lise tah­ silini Galatasaray'da, Yüğse\ tahsilini 1. H u \ u \ Va\ültesindc yapmıştı.

Uzun zaman barıca memurluğunda bulunan Ziya Osman, bir müddet gazetecilik yapmış, Maarif Matbaasında da çalışmıştır.

Edebiyat hayatına aYedi Meşale» içinde giren Zıya Osman, «Sebil re Güvercinler», «Geçen Zaman» adlı i \ i sür \itabıyla «Mesut İnsanlar l otoğrajhanesi» adlı bir hikâye \ıtabı yayınlamıştı. YUlardır üzerinde ça- lıstığı <(Değişen İstanbul» adlı bir romanı da yarım \almıs bulunuyor• Sanatçılığı kadar insanlığı ve dürüstlüğü ile de kendini sevdirmiş olan bu değerli sairin ölümü sanat âlemimiz için gerçek bir \ayıp olmuştur.

Ziya Osman Süha'nın ölümü dolayısıyla basınımızda çıkan yazılardan 0{tay A r a l'ın yazısının tamamını, ötekilerin de bazı parçalarım yayın- hyarak hatırasını saygıyla anıyoruz.»

Sevilen bir dostun ardından yazı yaz. - mak gtlç iş- Azısı bütün tazeliğiyle içimizde. Hâtırası dipdiri. İntan çok iyi tanıdığı, sevdiği b rinin ölümüne kolay kolay ahşa- mıyor. Bu gerçeği benimseyemiyor- Meselâ şimdi Ziya Osman Saba’yı Kadıköyündcki beyaz evinin denize bakan penceresi öniin1 de görür gibiyim. Vapurları seyrediyor. Ko­ şuşan insanlara bakıyor. Dinlenmek nedir bilmeyen çalışkanlığiyle bir kitabı inceliyor, bir şeyler karalıyor. Onu o pencere önünde hatırlıyacağım hep- Ya da Sultanah- metten Ankara caddesine doğru inerken--- Son iki yıldaııberi Saba çok sevdiği İstanbul sokaklarında gezemiyordu. Geçirdiği kalb krizleri onu Kadıköyündeki evine bağla - mıştı- Küçük penceresinden Köprüye giden ve gelen vapurları gözlüyor, arada bir çıka gelen dostlarla sanattan, edebiyattan bahse­ diyordu. Uzun zaman yaşamıvacağ'na ken­ dini inandırmıştı. Dostları da tehlikeli bir krizin onu alt edebileceğini biliyorlardı. Yeni şiir kitabını itinayla hazırlamıştı. Ca­ hit Sıtkı’nın yazdığı mektuplardan yayınla­ nabilecek değerde olanları temize çekmişti. Hayatta en çok sevdiği arkadaşlarından bi­ ri olan Tarancı’mn ölümünden sonra hatı­ ralarını «Cahit Sıtkı’yla günlerimiz» adı

altında uzun bir deneme yazısı haüade ya­ yınlamıştı- Bir gece önce de şair arkadaşı rüyasına girmiş, onu yanına çağırmıştı. 20 yıldanberi yayınladığı şiirleriyle de ölümü bir kardeş gibi kendine yakın bulduğunu da göstermemiş miydi? Ne vardı ölümden korkulacak, çekinilecek? Daha 1941 de ö lümün kişiye ümitler veren bir başlangıç olduğunu şöyle yazmıştı :

><Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz---

- Artık ne km , ne haset, ve de yasamak hırsı, - Belki bir sabah vakti, belki gece yarısı, - Artık nefes almayı bırakıp gidece­ ğiz - Ben artık korkmuyorum, hör şeyde bir hikmet var - Gecenin sonu seher, k li ln sonunda bahar. - Belki de bir bahçeyi müj­ deliyor su duvar, - Birer ağaç altında sev­ gilimiz, annemiz, - Gece değmemiş sema, dalga bilmiyen deniz• - En güzel, en bahti­ yar, en temiz - Ümitler içindeyim, çok şü­ kür

öleceğiz---Ziya O-man Saba ölümü yabancı olarak karşılamadı, ölüm de onu rahat, sakin bir okşayışla yanına çekip aldı. Hayatta en ya­ kın dost ve kardeş olan Tarancı ile Saba’- nnın ölümde de kısa bir aralıktan sonra buluşmaları insanın içini garip bir acıyla dolduruyor. Hayatta ve ölümde beraber o­ 13 —

(3)

labilmek.... Sanırım Ziya Osman, sevgili arkadaşının ardından pek fazla yaşamadığı için bir bakıma mutluluk duymuştur.

Şu karlı İstanbul gününde henüz ara - mızdan kesin olarak ayrıldığına, kendimi inandıramadığım dostum Ziya Osman Sa- ba’yı düşünüyorum. Benim neslim"onun ki­ şiliğinde en güvenilir, en anlayışlı ve en de­ ğerli ağabeylerinden birini bulmuştu- Sevdi­ ği, beğendiği eserleri övmekten çok hoşla­ nır, sevgilerini, hayranlıklarını apaçık be - lirtmekten hiç kaçınmazdı. Gerçek anlamıy­ la ince, duygulu ve mütevazı bir insandı. Yakından tanımak, dostluk, arkadaşlık et­ mek fırsatını bulmuş olanlar eminim ki o- nu uzun yıllar boyu unııtamıyacaklardır.

1928 denberi şiir yazıyordu. Yedi Me- salecilerin en genci oydu. Şiire sonuna ka­ dar sadık kalan tek Meşaleci de gene o oldu. Yirmi yıldanberi yazdığı şiirlerde pek büyük bir fark ve değişme görülmemesine, yeni şiir akımlarının, yeni kuvvetli şairlerin belirmesine rağmen o kendi şiir anlayışına bağlı kaldı- Çocukluğa, daha iyi, daha mudu bir hayata karşı duyulan özlemi o - lanca derinliğiyle veren şiirler, hikâyeler yazmaya devam etti. Yirmi yıldanberi yeti­ şen edebiyat nesillerine saygı ve sevgi tel­ kin eden efendi yönü, kendine vergi özel­ likler, tadlar ve güzellikler taşıyan eserleriy­ le Türk edebiyatının sağlam bir kişiliği o- alarak anıldı. «Geçen Zaman» adlı şiir kita­ bı «Mes’ut insanlar Fotoğrafhanesi» adı al­ tında topladığı hikâyeleri her zaman ara­ nan , sevilen eserler arasında yer alacaktır, ölümünden sonra yayınlanmak üzere hazır­ ladığı yeni şiir' kitabı da

öyle---Saba’nın şiirleri perdeleri adam akıllı inik, aydınlık sızdırmayan, içine örtük bir kişiliği aksettirir- Ama insanoğlu’nun gün­ delik hayatın gürültülerinden, ufacık dert­ lerinden kaçıp, geçmişinin acıları, anıları, u- nutulmıyacak olayları ile başbaşa kalmak istediği anları da olur. Sabanın şiirleri bize, önem vermeden, üzerinde fazla dur - madan geçtiğimiz çok gerilerde bırak - tığımız ilk izlerimizi, ilk arkadaşları - mızı, ilk okuldayken oturduğumuz tahta sıralan, büyük annemizi, çocuk dizlerimiz­ deki yaraları, yitip gitmiş ve daha da yitip gidecek olan hayatımızın binbir unutulmuş değerli teferruatını veriyor,

duyuruyordu-Şu mısralar duygudan yoksun olmayan her insanı en gizli verinden saran kavrayan bir güçte, daha doğrusu bir incelik ve de­ rinlikte değil midir?

«Güneş istir bir bayram sabahını - A-çıhn açıim tekrar - Çocuk dizlerimizdeki yaralar - Hepiniz ben'ımsiniz - Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar■•■»

Saba’yı evvelki gün toprağa verdik- Doğru bu. Ama bana öyle geliyor ki ger­ çek Ziya Osman Saba değildi o toprağa verdiğimiz. Hiç bir zaman şu katı çirkin yefyüzüne yakışmıyan, âdeta bu dünyadan olmıvan bir şairi biz mısırlarının içine göm­ dük- Onu arayanlar Eyüp tepesindeki bir mezarda değil, şiirlerinde bulacaklar. Hem de, canlı, dipdiri, olarak. Dünyamıza ya - kışmayan bir çeşit aziz kişiliğiyle-•• ölüm ü­ nü 17 yıl önceden görmüş, yaşamış bir şa­ irin yazdığı şu mısralar yarınlara kadar u- zanan bir anlam, bir, derinlik taşımıyor mu ?»

«Yasadım aranızda, artık bitti, insan - lar! - Fenaları tanıdım ve sevdim iyileri, - Kavgamız sona erdi, tükendi bütün gün­ ler, - İnsanlar! sıramızdan çıkan insanın biri. - «Ben de taşıdım, bir eve bir ekmedi,

- Yaşadım bir-kenarda, habersiz Hintten,

Çindcnl - ömrümün bilmiyorum her an neresindeyim - Fakat sesler geliyor gelecek­ ler içinden. - nBeni hep kucağına alıyor büyük babam - Karyolamın başında masal söylüyor dadım• - İlk defa tutuyorum sev­ gilimin elini. - Geçip gittiniz iste--- Ahi nedir k ’ hayatimi»

«Yarabbim! O günlen yasamak istiyo­

rum, - Bak içerim kanıyor o günleri anın­ ca. - Tamamladım ömrümü dünyanızda, in ran1 ar! - Nereyi göreceğim gözlerim ka­ panınca »

O K T A Y A K B A L uV A T A N »dan

«En büyük korkum yatağa düşmesi, ay­ larca bir iş göremiyecek hale gelmesiydi. Böyle bir halde başkasının yapabileceği bir vardım öldürürdü onu. Yalan söylense bu sefer de karısına yük olmak düşüncesi ölü­ münü çabuklaştırırdı. Hastalanmaktan o da korkuyordu, ölüm işkencesinden korkuyor­ du. Bunun ne demek olduğunu iki krizi sı­ rasında öğrenmişti. Allah gönlüne, göre ver- di--- Her zamankinden de sıhhatli göründü­ ğü bir giinün akşamı, ancak karısına sesle­ necek kadar vakit bulabildi- Sedire uzandı, oracıkta ruhunu teslim etti. Çağrılan dok - torlar geldiği zaman iş işten geçmişti. Za­ ten artık insan gücünün onun için yapabi­ leceği bir şey de kalmamıştı.

(4)

Dünyada jürini yaşıyan pek az şair var­ dı. Hayata şiir katmak istiyen en heyecanlı romantikler bile, şiir dünyalarının ya be­ risinde, yahut ötesinde kalmışlardı. Ziya, böyle yapmadı, çocuk elleriyle kurduğu dün­ yaya kapandı, tâ bahçesinden öbür dünyaya yürüyünceye kadar--.

SABRI E SA T «Y E N İ S A B A H » tan

Ziya Osman Saba, Meşaleciler’in yedin- cisi idi, yani grupa en son katılan. Fakat kısa zamanda kendini bütün arkadaşlarına sevdirmiş ve bu sevgiyi umumî çevrede de genişletmişti. Çünkü tam ve geniş mâna - siyle iyi insandı: Tamiz, zarif, nazik, şef - kadi ve samimi.

VASFİ M AH İR K O C ATÜ RK AR A YI?tan

Ziya Osman, insan olarak da âdeta bir melekti. Bu kadar lekesiz, bu derece saf ve temiz bir insan belki de yer yüzüne gelme­ miştir. Hayatında darılttığı, kırdığı bir tek insan yoktur. Onu herkes sever ve bir in - sanın bu derece insan olabileceğine şaşar ka­ lırdı.

ölümiyle edebiyatımız iyi bir şairi ve insanlık da en mükemmel örneklerinden birini ebediyen

kaymetmiştir-ŞEVK ET RADO «AKŞAM,,dan Son yirmi beş yıllık şiirimizde ölümü, içinde küçükten beslediği için, hiç dehşete düşmeden, irkilmeden tam bir iman ve tes­ limiyetle, özliyerek, beklemiş tek şairimizdi o- Tanrıya bu şekilde bağlılığı, onu beyazın hayranı yaptı. Şiirlerinde kir yoktur, leke yoktur. Katıksız, arı-duru, dünya kirlerin­ den uzak, temiz şiirlerdir bunlar; hâtıraları, vefası, sevgileri gibi temiz.

BEHÇET N E C A TİG İL «VARLlK„tan

Ne oluyor bu son yıllarda? Burada kay­ bettiklerimizin adını bile tekrarlamıya di - lim varmıyor. Kısacık aralarla giden öteki sevdiklerimizin ardından şimdi de Ziya Os­ man Saba’nın yasını tutacağız. Bari bun - dan sonraki acı geçinden gelse diyorum.

N E C A T İ CUMAL1 «FARLIK,Man

Karşısındakileri şaşırtacak kadar iyilik­ le dolu bir kalbi vardı. Dosttu, insanseverdi. O, zaman, onun o güne değin pek sevmedi­ ğim şiirlerini de bu olağanüstü insan kişili­ ğinin içinden görmeye başladım.

O RH AN HANÇERLİO Ğ LU VARLlK»tan

Şiirlerini yeni yazdığı, uzun tereddüt - lerle bitirdim zannettiği zamanlar bile

ko-— 15

E N SON ŞİİRİ 23. 1- 1957

D Ü Ş Ü M D E

Düşümde gördüm Cahili. Barka gibi bir yer, Aym servise verilmişiz, Yolumu gözler.

Baktım ki, toplamış memurlarım Nutuk çekmede şefimiz.

El edip geçecektim yerime Sessiz.

Cahit bu, dayanamadı, boynuma atıldı. Gözyaşlarını duydum yüzümde bir ara. O, düşümde ağladı,

Bense uyandıktan sonra.

Ziya Osman SABA «Varlık»tan lay kolay okumağa yanaşmazdı. Müthiş bir cesaretsizliği vardı. Daima en iyiyi, en gü­ zeli arayan sağduyusu, onu emniyetsiz yap­ mıştı. Ama binbir İsrarla söylediği zaman sarfedeceğimiz en küçük bir takdir kelimesi' karşısında yüzü, bin mumluk bir ampul al­ tında kalmışcasına, sahiden aydınlamrdı- İnsanın yüzüne, dışından ışık vurmadığı halde, içinden gelen sevinçle basbayağı ay­ dınlandığını ben en çok onda gördüm.

Z A H İR GÜVEMLİ «VARLIKotan

Ziya Osman deyince, benim aklıma ter­ temiz, pırıl pırıl bir şeyler gelirdi- Yun - muş arınmış, bir yağmur sonrası gökyüzü örneğin, pırıl pırıl, dibi güneşli, çakıltaşları güneşli bir çay gelirdi. Bir pınar-•• Ne var­ sa dünyada en temiz o gelirdi.

Şiir okumağa başladığım zamandan beri Ziya Osman’ı da okurum. Belki şiirlerinin etkisidir bu bende kalan. Belki özel kişiliği­ nin- Biribirine karıştırdım ikisini. Belki de ikisi birden.

Y A ŞA R K EM AL uVARLIK,>tan

Tanıdığım kadar Ziya, özel hayatında olsun yazı hayatında olsun kendine has üs­ tün erdemleri olan bir sanatkâr insandı. Bu kadar sessiz sedasız oluşuna tanışıncayadek şaşar dururdum. Anladım ki sonra, sessiz - lik ve hassasiyet tezgâhında dokunabiliyor - muş o şiirler, o hikâyeler- Aynı tezgâhta çektiği çile insan olarak kendisini de bu ha­ le getirmişti.

M AH M U T M A K A L nV ARLIK,,tan

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak, çalışmada kullanılan koyunlara deri altı phlorizin enjeksiyonundan sonra, oksidatif stres indikatörlerinden TOS ve OSI değerlerinde görülen azalma

Aral, Adana gibi bugünün ölçülerin­ de bol izleyicisi, sinemayı çok seven halkı ve sinema geleneği olan bir şe­ hirdeki festivalin öncelikle film festivali

Bu noktada lahn (tecvîd kurallarını ihlâl etmek), genel olarak yasak olmakla birlikte, lahn-i hafî bünyesinde oluşan hatalar, lahn-i celî'ye göre biraz daha esneklik

(1994), Avrupa pazarında tüketilen on üç farklı orijininden gelen yedi elma çeşidinin (Delicious, Golden D., G. Smith, Elstar, Jonagold, Gala, Fuji) fiziksel ve kimyasal

Kadın haklarının insan haklarından farklı olmadığını ilk fark eden, sonuna kadar savunan O ydu.. Duygu

Coverage of the wound area with SACCHACHITIN membrane also induced an earlier formation of scar tissue to replace the granulation tissue. A 1.5 x 1.5 cm(2) wound area covered

Bir gün Avrupa’yı baştan başa harp ateşi içinde bırakacak kadar tehlikeli mev­ kide bulunan bu anarşistin teslimini bütün Avrupa’dan talep etmeye bizim hakkımız

Dedikoducu ve vırvırcı bu kadın Karagöz’ü hem aldatır hem de ona “Murdar, m usi­ b et” gibi iltifatkar sözcükler kullanmaktan çekinmez, Kanlı Nigar,