Dünden • Bugünden
21 MAYIS PERŞEMBE
GÜNEŞ SAYFA
8
C
ELAL BAYAR, özel yaşamında sade bir insandı. Okuyup öğrenmeyi, hele dinlenmeyi çok severdi. Kendisine saygıda kusuredilmemesini istediğinden, karşısında- kiyle arasına daima mesafe koyardı.
Beslenmesine, giyimine, protokol kura lına ve dostluğa özel önem verirdi. Eski arkadaşlarını, tanınan adlarından çok takmalarıyla anmaktan hoşlanır ve söz leri arasına mutlaka espri sıkıştırırdı.
Hiç boş kalmayan evinde konuklarını yemeğe alıkoymaktan büyük zevk du yardı. Masada her öğünde önünde bu lunan ve herkesin dikkatini çeken beyaz peynir için “ benim baş gıdam ” diye ko nuşurdu. Bir gün gazeteci ve yanındaki meslektaşıyla görüşme süresi, akşam yemeği saatini aşmıştı. “ Gitm eyin, b ir lik te yiyelim diyeceğim ama, bugün aşçım izinli. Biz Allah ne verdiyse onu yiyeceğiz. Sizi o mütevazı soframda ağırlayamam, ayıp o lu r” diyerek, hem Türk’ün geleneksel konukseverliğini göstermiş, hem de (her aile gibiyiz) me sajını vermişti. Ve de düşündürücü bir
açıklamayla uğurlamıştı konuklarını. Gazetecinin arkadaşı sordu: “ Beye fe n d i, b ir şeyi çok merak ediyorum : Y ıllardır hem en hemen hergün ziya retinize gele nle ri kabul edip görüşü yorsunuz. O nlar size ne d iy o r ve siz k e n d ile rin e ne yanıt v e riyo rsu n u z? ” Durdu, duşundu ve yanıtı kısa oldu: "O n la r m em leketim izle ilg ili fik irle ri ni söylüyorlar dinliyorum . Ziyaretim e gelmeleri hoşuma gidiyor. Anlattıklan konularda ne düşündüğüm ü sorarlar sa, ben de g ö rü şle rim i a ç ık lıy o ru m ." Ve gülüp sordu: “ Anlaşıldı m ı?”
Anlaşılmıştı! Hareket bereketti ve belki de uzun yaşamanın sırlarından biriydi!
★ ★ ★
Geliri; Cumhurbaşkanlığı'ndan emekli maaşı, kurucusu ve ilk genel müdürü ol duğu bankanın yıllık temettüsü ve his se senetlerinin faiziydi. 1984’e değin, 1949 yılında çıkarılan 5434 sayılı yasa nın 42. maddesi uyarınca Cumhurbaş- kanlığı'ndaki maaşının beşte birini aldı. Yasa 1984’te 243 sayılı kanun hükmün deki kararnameyle değiştirilince, eski aylığının yüzde kırkını almaya başladı. Kurduğu bankanın Cemil Topuzlu Şube- si'nden evine getirilen emekli maaşı dörtyüz bin liraydı. Son dönemlerde yıl lık gelin; emekli maaşı, temettü ve faiz le birlikte yılına göre on-onbeş milyon lira nrasında değişiyordu.
- H t D —
JDEN
de Yazdım”
adım verdiği kitabı,
sekizinci ciltte kaldı
Bu parayla evinin giderini karşılıyor, aşçı, şoför ve yardımcıların aylıklarını ödüyor, yılbaşı, bayram ve doğum gü nü gibi özel günlerde torunlarına, koru maya ve personele armağan aldırıyor du. 1983 yılına kadar oğlu T u rg u t’la bir likte iki çocuğu, yedi torunu, yedi torun çocuğu ve bir de torununun torunu ol
duğu d ü ş ü n ü lü rs e , b ü tçe s in d e n “ gelenek” ve "d o s tlu k ” için önemli bir pay ayırdığı anlaşılıyordu.
* * k
A tatürk'ün isteğini yerine getirmek amacıyla yazmaya başladığı Türkiye’nin kuruluşunu anlatan ve Ulu Önderim iz’- in emri doğrultusunda (Ben de yazdım) adını verdiği kitabı, sekizinci ciltte kal dı. Dokuzuncusu basıma hazır olan di ziyi tamamlayabilseydi, 10. cildi Ata tü r k ’ ün Anıtkabir’e yerleştirilişiyle nok talayacaktı. Birinci cildini eski Türkçe el yazısıyla bitirdiği (Kendi Köşemden Be nim G ördüklerim ) adlı kitabını, üç cilt yapmayı planlamıştı.
Timdi kızı N ilü fe r G ü rs c y ’un amacı, babasının son 22 yılını geçirdiği Çifteha- vuzlar'daki evin yeniden düzenlenecek alt katını, onun anılarını taşıyan eşyası, belgeleri, armağanları ve giysileriyle mü zeye dönüştürmek. Yakında yıkılacak ve yerine yenisinin yapılması yaklaşık on yıl önce kararlaştırılan evin bahçesindeki inşaat levhasında şimdi “ Mal sahiple ri: N ilüfer G ürsoy, Celal Bayar, Reşi de Bayar (torunları)” yazıyor. Evin bah çesinin geniş bölümü de uzun yıllar ön ce müteahhite verildi. Karşılığında alınan yirmi daire N ilü fe r G ürsoy ve yeğenle ri arasında bölüştürüldü.
★ ★ ★
22 Ağustos 1986 Cuma saat 21.15... İki gündür komada olan Türkiye'nin Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, sorı savaşımını da tamamladı ve öldü. Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi’nde gaze teciler, kırksekiz saattir olduğu gibi, gö revleri gereği gene beklemede. Görevi olmayan kişiler de, siyasal yatırım için nöbette. İnsanın ölüsünden bile yarar lanmayı düşünme, sömürme!... “ P oli tika yapmafnın Türkiye’ye özgü görünü mü!
N ilüfer Gürsoy ve eşiyle gazeteci, hastanenin bir odasındalar. Bir kadın geldi, döğünmeye hazır. “ Çocuğu ye d ire y im diye g ittim , ah keşke gltme- seydim, keşke!” Orada kalsaydı Bayar ölmeyecekti her hnlde. Bir gazeteci, ai lenin bireyiymiş gibi, omuzları çökük, üz gün üzgün herkesin gözünün içine ba kıyor. Dokunulsa ve erkekliğinden utan- masa, hüngür hüngür ağlayacak. Gene de yaş akıyor olmalı ki, arasıra gözleri ni, siler gibi yapıyor. Çok kısa bir süre sonra milletvekili ara seçimi var. Gaze teci de aday. Bilmem hangi Fransız dü şünüründen bir özdeyiş seslendirerek, çağrışım yaptırma çabasında. “ Biz bu saçları değirm ende ağartm adık, 27 Mayıs sabahı bembeyaz o ld u b u n la r" derken başını gösteriyor. Oysa bir dö nemde sütununda Bayar için “ Ya ce nazeye cemaat, ya nikaha ş a h it” di ye yazdığı okuyanların belleklerinde. Ka dın gazeteci evine döndü ve arşiv albü müne baktı. 1963'te birlikte çekilmiş bir fotoğrafları var ve ikisinin de saçları sim siyah!
Ertesi gün, ölü evinin bunalımından kurtulmak istercesine kıdemli bir mes lektaşına anlatıyor dün gece dinledikle rini. 66 yaşındaki gazeteci güldü, “ A t masın kerata, Son H avadis’i Mehmet A li Yalçın'a kaptırdığı gece ağardı onun saçları” dedi! Töğbe töğbe yarab- bi, bu da olur mu, ölü evinde gülünür mü hiç?
★ ★ ★
Bahçede ve kapı önündeki görünüm çok anlamlı. Üzerinde (Umurbey Bele diyesi) yazan otobüslerle gelen hemşe- rileri, köylerinin yetiştirdiği (en büyük)’ü doğum yerine götürmek amacındalar. Ne ağlayıp döğünme gösterisindeler, ne yüksek sesle konuşuyorlar, ne de
gülü-S
o ndönem lerde, em ekli maaşı ile İş Bankası
hisse senetleri v e faiz geliri olarak yılda eline
10-15 milyon lira geçiyordu
A
n k a r av e Bursa’da yapılacak törenler için
çıkarıldığı uzun yolculuğu tahnit ed ilem ed iği
için çinko tabut için de yapmıştı
yorlar Olü evinde olması gerektiği gibi birbirleriyle fısıltıyla konuşup sigara üs tüne sigara yakıyorlar.
★ * * *
Gelenler, gidenler ve kapıda bekleşen gazeteciler. Hükümetin açıkladığı “ Ulu sal yas” kararı, Üçüncü Cumhurbaşka nı toprağa verilinceye dek sürecek. Rad yo ve TV yayınlarını ağırlaştırdı. BayarTn yattığı hastanedeki hekimler tahnit so rununa çözüm bulamamaktan dertliler. Başbakan, Üçüncü Cumhurbaşkanının “ devlet tö re n iy ” le uğurlanacağını acı haberi alır almaz aileye bildirdi ama, gö müleceği yer konusunda anlaşma sağ lanamıyor. “ A sker k e s im i" bu konuda çok duyarlı. Bir bakan, açmaza çare bu lunması amacıyla hükümetle aile arasın da posta görevi yapıyor. Eve sık-sık ge len bakan, alt kat çok kalabalık olduğu
için, yatak odalarının bulunduğu üst kat ta görüşüyor N ilü fe r G ü rso y’la eşi “ devlet tö re n i” ni çok onurlandırıcı, fa kat aynı zamanda da “ ç e liş k ili” bulu yorlar. “ A ta tü rk ve Bayar ayrılmaz bir bütündür. İnönü, Anıtkabir’de olduğu na göre, B a ya r’ın da orada olması ge rekir diyorlar. Bakan biraz daha gidip ge lecek... Aile isteminin yerine getirilme si olanaksızlığı kesinlikle vurgulanınca, B aşbakan “ B a y a r'a a n ıt m e za r yaptıracağı” sözünü verecek, kızıyla dam adı da “ B a y a r k ö y ü n e göm ülecek” açıklamasını yapacaklar.
* ★ *
Etimesgut Askeri Havaalanı... Türki ye’nin Üçüncü Cumhurbaşkanı, 26 yıl önce elleri arkadan kelepçelenerek ay rıldığı afana şimdi cansız ama devletçe selamlanarak indi. Üst düzeydeki subay lardan oluşan kıta saygı duruşunda. Uçaktan ilk çıkan kızı, damadı ve torun ları gazeteciler Cumhurbaşkanlığı Baş yaveri Cevat E rte n 'in helikopter kaza sı sonucu öldüğünün doğru olup-
olmadığını sordular. Albay Erten, cena zeyi Cumhurbaşkanı adına havaalanın
da karşılamak üzere istanbul’dart.gelı- yordu. Doğruydu, şehit olmuştu. Üzül düklerini söylediler.
★ * *
Karantinada bekleyiş.. TBM M ’de ka tafalk... Katafalkın çevresinde onbeşer dakika nöbet tutan büyük üniformalı, kı lıç kuşanmış generaller... Hiç kuşku yok ki Türk Ordusu'nun öğünülen subayla rı. Fakat adları şimdilik pek bilinmiyor. Oysa yirmi yıl önce 17 Eylül 1966'da Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gür- s e l’in başında bu görevi adları sonra çok ünlenen Org.Cemal T ural, Org. R efik Yılmaz, O rg.İrfan Tansel, Org. Refik Tulga, Org. K em alettin Gökakın, Ko ram. Celal E yiceoğlu, K org. R efat Ül- genalp, Korg. Haydar Sukan, Korg. M uhsin B atur, Korg. Faruk Gürler, Korg. Eşref Akıncı ve Tuğg. Kenan Evren gibi yüksek rütbeli subaylar yeri ne getirmişti. Bugünkülerin de adlarının yirmi yıl sonra herkesçe ezbere söyle
nemeyeceğini kim bilebilir?
iki gün üstüste Anıtkabir’ in çamlarını yaktılar. Yaşasaydı (kendi yandaşları yapmayacağına göre) sömürücü faşist ler olduğunu kabul eder miydi acaba?
Katafalk önünde, Türkçesi cenaze ba şında varyasyon da eksik değil. Bir es ki başbakan protokolde yeri olduğu hal de gerekli sıraya girmedi, avenesiyle geçti. Yetmedi, yandaşları, inandırdıkları bir garibana nutuk bile attırdılar cena ze başında. Televizyon naklen yayın ya pıyor ya. fırsat bu fırsat.
Maltepe Camii’nde namaz... Harbiye- li'lerin de katıldığı devlet töreniyle Anka ra’dan uğurlama ve Umurbey... Tam bir hafta sürdü bu son yolculuğun son tu ru. Ve de tam 104 yaşında bir insan, tah nit edilmemiş vücuduyla üzeri çinko kap lı bir tabut içinde yaptı bu yolculuğu.
★ ★ ★
Tantanadan Bursa da nasibini aldı. Oteller doldu, sıra lojmanlara sığınma ya geldi. Otel ve lojmana
sığdırılamayan-mm
Celal BayarTn evi hiç boş kal mazdı. İşte son günlerinde üç konuğu ve sol baştaki kızı Ni lüfer GürsoyTa. (Üstte)
Durumu iyi değil. Ölüme birkaç gün var. Bunu kendisi de anla mış, damadı da biliyor. Nilüfer Gürsoy fotoğraf çekerken ikisi de onun için düşünceliler (yan da). (Fotoğraf: Nilüfer Gürsoy)
Tarih 20 Ağustos 1986: Doç.Dr Kortagel Ülgün. Dr. Emin Cengizhan ve hemşire Ayşe Aldemir, BayarTn müdavi sağlık ekibi... Bayar, bu fotoğrafın çekilmesinden birkaç saat sonra ağırlaşacak Ve 104 yıllık bir sayfa da böylece kapanacak
[ t
m
ı m
û ¿ t ,- i%
lar Bursa'nın gözde yazlıklarındaki ya lılarda ağırlanacaklar. "B e y e fe n d i” ya ni Süleyman Demirel için en uygun yer, Bursaspor Kulübü Başkanı tekstilci Ca- v it Çağlar'ın Kurşunlu’daki göz kamaş tıran yalısı. Cavit Bey 30'unu yeni aş mış görünüyor ama, soranlara 40 dola yında olduğunu söylüyor. Nazar değme sin diyedir belki.
Beyefendiyi almaya gelenlerin, basın toplantısını izlemek için burada bulunan gazeteciler, doğanın ve yalının eşsiz gü zelliği karşısında büyülenmiş gibiler. Şa ir Naili (Çalışma eski Bakanı Ali Naili Er dem) ellerini arkasına kenetlemiş, önü ne baka baka yürürken birşeyler mırıl danıyor. Gazeteci yanına varınca da, o kendine özgü ses tonu ve vurgulama sıyla şöyle diyor: “ İnsan âlem de, ha yal e ttiğ i m üddetçe yaşarm ış, biz ha yal etm esini b ile bile m e m işiz karde ş i m / ’ Öte yandan gene eski bakanlar dan İsm et Sezgin, yanına birkaç yeni politikacıyla genç gazetecileri toplamış, bir şeyler anlatıyor. Gazeteciyi görünce koluna yapıştı. “ Gel Allahaşkına benim hangi g örevlerde bu lu nd u ğ u m u sen iyi b ilirs in . B ir say ne o lu r!” Sıraladı gazeteci. “ G ördünüz mü b a kın... Bir küçücük yazlığa sahip olalım diye karı-koca çekm ediğim iz kalm adı. A l lah Allah, A llah A llah... Ne işim iz var mış p olitikada? Herşeyi bırakıp tica ret yapmak varm ış dem ek k i” diyor. Konvoy yola çıkmak üzere. Araçlar arasında üç tane de devasa Amerikan otomobili var. Yahya D em irel, bir mil yon lira karşılığında kiralayıp Ankara’dan göndermiş. Cemaat kalabalık olacak, ulaşımda sıkıntı çekilmesin diye. Bu in sani davranışı yaparken nezaket ve al çakgönüllülüğü de elden bırakmamış. Bayar ailesi üç ay sonra öğrendi bu jesti.
★ ★ *
Köy alanı, mezar başı ayrı bir olay. Partililerin gövde gösterisi, siyasetin ce nazeye bile alet edilişi... Bir yanda “ bra- v o ’ Tar, öte yanda “ y u h ’ Mar. Aaaa 27 Mayıs sabahında “ NATO’ya ve CEN- TO 'ya b a ğ lıy ız " diyen tok sesin sahibi de burada. Dua okudu, ön safta yer al ma yarışına eski başbakan gibi o da ka tıldı.
Türkiye’deki sevilesi siyaset anlayışı... Güneş cayır cayır yakmakta. DP dö neminin Bursa Valisi, Emniyet Genel Müdürü T.C. tarihinin en uzun süreli Dı şişleri Bakanı, sıcaktan fenalık geçirmek üzere. Yardımına eski karşıtı yeni yan daşı DYP İstanbul II Başkanı Yaşar Ke çeli yetişti. Aldı bir ağaç altına götürdü (dava arkadaşını) !
Önde konvoy eşliğinde tekbir sesle ri, ardında cenaze... Güneş tabut üze rindeki çinkoyu parlatınca gözü kama şan eski bakan yeni yandaşına sordu: “ T a h n it e d ilm e d i m i? " Edilem e mişti ama böyle yüksek sesle konuşmak yanlıştı. Etraf kalabalık, önlerinde de bir gazeteci vardı. Gerekçesini fısıltıyla ku lağına açıkladı.
Eski bakan da ötekinin kulağına bir şeyler fısıldadı. Ama “ Sen nereden bi liyo rsu n , aileden m isin ki bir insana yapılacak son hizmetle bu denli yakın dan ilg ile n iy o rs u n ? ” yoksa başka bir şey mi söyledi .duyulamadı!
k k k
Şu köşede birkaç köylüden oluşan kü çük bir grup var. Aynı, Ümurbey'den Çif- tehavuzlar a gelenler gibi gerçekten üz günler. Birisinin elinde bir testi. Öylece durmuş sessizce bekliyorlar, çaktırma dan da göz ucuyla abartılı davranışları izliyorlar. Gözlerinin sık sık takıldığı yer de, grayderin kepçesi. TRT kemaremanı oraya çıkmış, son anı ayrıntılarıyla gö
rüntülemeye çalışıyor.
Köylülerin biraz daha beklemeleri ge
rekli...
L
Ü
çün cü1
Cumhurbaşkanı’nın
cenazesini siyasi gösteriye 1
dönüştürdüler
Tabut ilahilerle toprağa konuldu. To run adını taşıdığı dedesine son hizmeti ni yapıyor. Haydi onun ödevi. Ya yardak çılar? İçlerinde birkaçı var ki, izin v e rjl-, se sanki kendileri de girecek mezara. İş ciddiye binecek olsa tam gaz kaçarlar ya, aksi izlenimi verme uğraşındalar.
Haydaa bir ilginç tablo daha. Birkaç kadınla erkek diz çöktüler mezarın ya nına. Ellerindeki torbalardan yaklaşık yir mi santim çapında naylon poşetler çıkar dılar. Hepsi aynı boyda olan torbaların içinde toprak var. Onların da renkleri ay nı. Torbaların üzerlerine de aynı renkte flamester kalemle ve aynı kaligrafiyle kent adları yazılmış. 67 ilden gönderilen toprak oluyor yani. Kendileri inanmışlar ya, başkalarını da inandırırız diye düşün müşler demek ki.
Ve bu da gene “ Hep o p a rtllile r” in marifeti,
Mezarın başı biraz ferahlar gibi oldu. Köylüler yerlerinden kalkıp geldiler, ön ce heceleyerek “ Üçüncü (Cumhurbaş kanı) Celal B ayar” yazan tabelayı oku dular. Sonra da dua ederek testideki suyla toprağı sulamaya başladılar.
İzmir'in Ödemiş ilçesi'ne. bağlı Mur- sallı köyündendiler. Ataları İsmail Efe, Milli Mücadele döneminde Galip Hoca (Celal Bayar)’ la işbirliği yapmıştı. Köy kahvesinin kapısındaki bir söyleşide, su suzluktan kıvrandıklarını günün Cum- hurbaşkanı'na duyurma kararı almışlar dı. Yol parasını aralarında denkleştirdi ler, seçtikleri bir heyeti Ankara'ya sal dılar. İsmail E fe’nin arkadaşı Reisicum hur, taa Çankaya Köşkü’nde kabul etti kendilerini. Böyleyken böyle dediler, dertlerini anlattılar.
Cumhurbaşkanı, küçücük bir çeşme de olsa, içinde bulunulan dönemde DSİ'nin bütçesinden pay aylam ayaca ğını biliyordu. Tarım Bakanı Nedim Ök- m e n 'i telefonla aradı, “ B enim Afgan tazısını Orman ç iftliğ i'n d e n aldırın, satın. Parasını da DSÎ'ne v e rin . Mur- sallı K öyü'ne bir çeşme yap tırsın la r."
dedi. ,
Tazıyı yirmi bin lifaya çiftlik satın al dı. Çeşme yapılmaya başlandı. Ve 27 Mayıs oldu ve de Türkiye’nin Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, "K iş is e l ç ık a r s a ğ la m a k a m a c ıy la n ü fu z k u lla n d ığ ı” iddiasıyla, Yassıada'daki Yüksek Adalet Divanı'nda (Köpek Dava s ın d a yargılandı, sonucunda da aklan dı.
Köylülerin Bursa’nın Gemlik İlçesi’ne bağlı Umurbey’e, İzmir’in Ödemiş ilçe- s i’ni Mursallı Köyü’nden testi içinde ge tirip BayarTn mezarı üzerine döktükleri su, o çeşmeden doldurulmuştu!
YARIN
TANIYANLARIN GÖZÜNDE BAYAR
Taha Toros Arşivi