• Sonuç bulunamadı

DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET: Dünyayı birlikte paylaştığımız hayvanlar en az bizim kadar yaşamayı hak ediyor. Onların yaşamlarına saygı göstermek ve onları bizden korumak yine bize düşü-yor. Dört Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü Kutlu Ol-sun!

ANAHTAR KELİMELER: Dünya hayvanları koruma günü, 4 ekim.

ABSTRACT: The animals we share the world with deserve to live as much as we do.

It is up to us to respect their lives and protect them from us. Happy 4th October World Animal Protection Day!

KEYWORDS: World animal protection day, 4th oc-tober.

WORLD ANIMAL PROTECTION DAY

Doç.Dr. Emine Hesna KANDIR Afyon Kocatepe Üniversitesi Yaban Hayatı Kurtarma Rehabilitasyon Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü

Vet. Hek. Tuğrul Çağrı GÜL AKÜ Veteriner Fakültesi

(2)

DÖRT EKİM

Dört Ekim… Takvim yapraklarında bir sayı ya da herhangi bir gün olmaktan çok daha fazlasını anlatmalı insanlı-ğa… İnsanın bu dünyada yalnız olma-dığını; soluduğu havayı, suyu ve top-rağı geri kalan türlerle paylaşmanın ne demek olduğunu hatırlatmalı… Yedi kıta da, her iklimde yaşama adap-te olmayı başaran, geçtiğimiz asırların dertlerinden sıyrılıp hastalıklara, kıtlık-lara hükmeden insan, yaşadığı yüzyıl-da doğaya ait olduğunu unutmuş du-rumda… Modern çağın kuşakları, led ekranların ötesinde olanı görmezden gelmekte ve internet labirentinin için-de kaybolmakta… Tek amacı daha faz-la şeye sahip olmak isteyen insan için hiç tanımadığı bir hayvanla empati kurmasını beklemek, gökkuşağının al-tında ki İrlandalı zengini bulmak kadar zor artık. Hayatın gerçek acılarından ve mücadelelerinden bihaber olan modern insan, diğer canlıların dertleri umursamadan, atari oyunu “pacman”

misali, var olan her şeyi yutarak yaşa-maya devam ediyor. Oysa geleceğimiz bizim ellerimizde... Ya duyarlılık göste-rip geleceğimize sahip çıkacağız ya da karanlık bir geleceğe teslim olacağız.

YABAN HAYATI ÜZERİNE İNSAN ETKİSİ

Türkiye yaban hayatı bakımından zen-gin ve korunması gereken çok önemli sahalara sahiptir. Anadolu yarımadası, Avrupa–Sibirya, Akdeniz, İran-Turan gibi 3 önemli farklı biyocoğrafik

böl-geye sahip olması ve dünyada göç-men kuşların kullandığı önemli göç rotasında yer alması sebebi ile zengin bir biyolojik çeşitliliğe hakimdir. Biyo-lojik çeşitlilik, BiyoBiyo-lojik Çeşitlilik Söz-leşmesinin 2. Maddesine göre şöyle tanımlanmıştır: “Kara, deniz ve diğer su ekosistemleri ile bu ekosistemlerin bir parçası olduğu ekolojik kompleks-ler de dahil olmak üzere tüm kaynak-lardan canlı organizmalar arasındaki farklılaşma anlamındadır; türlerin ken-di içindeki ve türler arasındaki çeşitlilik ve ekosistem çeşitliliği de buna

(3)

dahildir.” Kısaca Biyolojik çeşitlilik, bir alandaki tür çeşitliliğini, genetik çe-şitliliği ve doğal alanların çeçe-şitliliğini ifade eder. Biyolojik çeşitlilik açısın-dan ekosistem kavramı çok önemlidir çünkü ekosistemler biyoçeşitliliğin iş-levsel parçalarıdır. Ekosistem, “birbirle-riyle ilişkili canlı ve cansız unsurlardan oluşan, kendini besleyebilen ve yeni-leyebilen fonksiyonel mekan birimi-dir.” Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin 2. maddesine göre ekosistem, “bitki, hayvan ve mikro- organizma toplu-lukları ile bunların cansız çevrelerinin işlevsel bir birim olarak karşılıklı etki-leşen dinamik bir kompleks” şeklinde tanımlanır (1).

Sanayi devrimi ile başlayan değişim, antibiyotiğin keşfi ile insan türüne ölümsüzlüğün kapılarını aralamış oldu. Doğa insan için tüm imkanlarını sunar-ken insan popülasyonunun artmasına bağlı olarak kentlerin genişlemesi ve yabanıl alanlara kayması, yaban hay-vanlarının en önemli yaşam alanları olan ormanların kesimi, yangın, taş ve maden ocakları vb. diğer nedenlerle zarar görmesi, sulak alanların kurutul-maları, iklim değişikliği, pestisitler, ya-pay gübreler, vb. etkiye sahip madde-lerin yaygın ve kontrolsüz kullanımı ile hava, su ve toprağın kirlenmesi, çeşitli olumsuz etkilerle ekolojik yapıların bozulmaları, niteliklerini kaybetme-leri deniz, göl ve akarsu kıyılarındaki doğal alanların turizm, sanayileşme, kentleşme ve benzeri aktivitelerle da-ralmaları, kara ve demir yolları, yüksek gerilim hatları, rüzgâr enerjisi santral-leri, vb. yapılarla yaşama ortamlarının parçalanması, çayır ve meraların tarım, kentleşme ve sanayileşme faaliyetleri sonucu daralması ve sömürücü avcılık gibi nedenlerle yaban hayvanları ya-şadıkları ortamlarda birçok dış etkiye maruz kalabilmektedir (2).

WWF tarafından iki yılda bir hazırlanan ve dünyanın mevcut durumunu özet-leyen Yaşayan Gezegen Raporu‘nda, 1970-2012 yılları arasında omurgalı canlı popülasyonlarında (memeliler,

(4)

balıklar, kuşlar, iki yaşamlılar, sürün-genler) ortalama yüzde 58’lik genel bir düşüş olduğunu ortaya koyuyor. kara-sal türlerin popülasyonlarında yüzde 38’lik, denizde yaşayan larda yüzde 36’lık, tatlı su popülasyon-larında ise yüzde 81’lik bir düşüş anla-mına geldiğini belirtiyor. Hiçbir önlem alınmaz ve bu gidişat devam ederse, 2020’ye kadar dünyadaki canlı popü-lasyonlarının yüzde 67’sinin tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ka-lacağı bildiriliyor (3). IUCN tarafından yayınlanan ülkeler tablosunda Türki-ye’den 426 tür tehlike (CR, EN ve VU) kategorilerinde gösteriliyor; bunların 19’u memeli, 20’si kuş, 21’i sürüngen, 10’u kurbağa ve semender, 138’i balık, 45’i yumuşakça, 41’i diğer omurgasız-lar, 129’u bitki, 3’ü ise mantar ve tek hücreli. Hayvan türlerine göre yapılan bir diğer ülkeler tablosunda ise Türki-ye’den bin 871 tür yer alıyor; bunların 4’ü soyu tükenmiş (EX), 65’i yüksek tehlike altında (CR), 103’ü tehlikede

(EN), 126’sı hassas (VU), 105’i tehlike sınırında (NT), bin 277’si tehlikede ol-mayan (LC), 191’i ise hakkında yetersiz veri var (DD) olarak gösteriliyor. Tehli-ke kategorilerindeki hayvan türlerinin sayısı ise 294. Soyu tükenen 4 tür: İz-nik incibalığı (Alburnus nicaeensis), Gökçe balığı (Alburnus akili), Eğirdir yağ balığı (Pseudophoxinus handlirsc-hi) ve Gölcük dişli sazancığı (Aphanius splendens) (4). Bu veriler de gösteriyor ki yok oluşun hızlandığı günümüzde 4 Ekimler daha bir anlamlı…

EKOSİSTEM ÜZERİNE İNSAN ETKİSİ

Biyoçesitliliği anlamak, ekolojik den-geleri anlamaktan geçer. Ekolojik denge ve olaylar, iyi-kötü kavramları üzerinden değil türler üzerinde fay-da-zarar ilişkisi güdülerek gözetilmeli-dir. “Antroposen” olarak isimlendirilen yeni jeolojik çağ doğanın daha önce şahit olmadığı kadar ağır ve acı bir

yı-kımın ile karşı karşıya. Bu çağda insan etkisiyle iklim değişiyor, okyanuslar kirleniyor, canlılar yok oluyor ve bütün bu değişimler bir insanın yaşam süresi içerisinde ölçülebilecek bir hızla ger-çekleşiyor. Doğa ve doğanın insanlığa sunduğu hizmetlerin de artan risklerle karşı karşıya kaldığını gösteriyor. İnsani bakış açısı ile kimi zaman doğa-ya fayda getireceğine inanılan faaliyet-ler, zarar da verebilmektedir. Çevreye yönelik olan her olumlu faaliyet biyo-lojik çeşitlilik açısından yararlı olmaya-bilir. Örneğin, belirli bir bölgede sayıca azaldığı tespit edilen türün birey sayı-sını artırmak amacıyla dışarıdan alana yeni bireyler salmak, bölge üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. Önemli olan nokta, birey sayısının sürekli ola-rak sabit ya da artan şekilde olması değil türün tamamen ortadan kalk-masının engellenmesidir. Bir bölgede bireyler azalıyor ise o bölgede yaşam şartlarının kötüleştiği, dengeyi bozan

(5)

bazı faktörlerin olduğunu kabul edip, o faktörleri ortadan kaldırmak gerekli-dir.

Sözgelimi ağaçlandırma, bilinçsiz pıldığı takdirde söz konusu alanda ya-şayan flora veya fauna için ve özellikle endemik olan canlılar için zararlı ola-bilir. Bazı ağaçlandırma çalışmaları ge-nelde ağaçsız, step ve bozkır alanlarda yapılmaktadır ve ne yazık ki endemik bitki türleri bu alanlarda daha zen-gindir. Bozkır ekosistemini tamamen ağaçlandırmak suretiyle ormana dö-nüştürmek ilk bakışta olumlu ve yararlı bir faaliyet olarak görünse de, o bozkır alanında yaşayan bazı hayvan ve bitki türlerinin orman ekosisteminde yaşa-ması mümkün değildir. Böyle bir du-rumda hayvanlar ya yok olacak ya da yeni yaşam alanları bulmak için başka bölgelere göç edeceklerdir. Bitkiler ise büyük bir ihtimalle yok olacaktır. Söz konusu canlılar endemik ise sonsuza kadar tamamen ortadan kalkma teh-didi altına girmiş olacaklardır. Ağaç-landırılan alanın ekolojik yapısının de-ğişmesi veya yetersiz ışık sebebiyle bu alandaki bitkilerin yok olması tehdidi söz konusudur.

Tonları bulan ağırlığı ile bir fil, sık ağaç-lı ormanın içinde yürürken her adımın-da adımın-dalları kırarken, fiadımın-danları ezerken ve ağaçları yıkarken insan için bunu izlemek ağaçlar için kötü bir davranış olarak yorumlanabilir. Ancak durum her zaman göründüğü kadar kötü de-ğildir. Yapılan bir araştırmada ezilen fidanlardan hayatta kalanlar arasında daha az rekabet ve daha fazla su, ışık ve alana ulaşma imkânı olacağı için iyi bir gelişme ortamı ve sağlıklı bir orman yetişiyor. Diğer yandan Afrika orman filleri insanlar tarafından yasa dışı ola-rak yılda yarısından fazlası avlanıyor. Bu orana kuraklık, hastalık ve özellikle yavruların diğer hayvanlar tarafından avlanması gibi doğal etkenler de ekle-nince Afrika orman filleri yok olma teh-likesiyle karşı karşıya kalıyor. Bununla birlikte yapılan başka bir araştırma ise orman fillerinin sayısının azalmasının

(6)

Afrika yağmur ormanlarındaki karbon emiliminin %7 oranında düşmesine neden olabileceğini gösteriyor (5) “Dünya Limit Aşımı Günü”, insanlı-ğın doğa üzerindeki yıllık talebinin, dünyanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı gün olarak tanım-lanmaktadır. İnsan bulunduğumuz yüzyılda dünyayı o derece yıprattı ki Küresel Ayak izi Ağı’na (Global Footp-rint Network) göre 1997 yılında Eylül ayına denk gelen limit aşımı günü, her geçen yıl daha erken bir tarihe çekil-meye devam ediyor. Türkiye icin Limit

Aşımı Günü; 2015 yılında 13 Ağustos, 2016’da 8 Ağustos, 2017’de ise 2 Ağus-tos, 2018’de 1 AğusAğus-tos, 2019’da 27 Ha-ziran olarak belirtilmiştir. Bu tarih, do-ğanın bize 2019 boyunca kullanmamız için sunduğu kaynakları, daha 6’ncı ayın sonunda tüketmiş olduğumuz ve kalan 6 ayda 2020’den borç alacağımız anlamına geliyor (6, 7). Görünen o ki geleceğimizden tüketmeye çoktan başladık bile… Tüketilecek kaynak kal-madığında ise ne yazık ki insanlık için yeryüzünde gelecek de kalmayacak.

SOKAK HAYVANLARI ÜZERİNE İNSAN ETKİSİ

Şehirler büyüdükçe sokaklarda mah-sur kalan kediler, köpekler ve kanat-lı hayvanlar beslenmek için insanın merhametine terk edilmiş hale geldi-ler. Ne yazıktır ki binlerce yıldır birlik-te yaşadığımız hayvanlar şehirlerde araç çarpmalarına, antifriz gibi kimya-sal zehirlenmelere, insan tarafından uygulanan şiddete ve en korkuncu sodomiye uğramaktalar. Belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının sokak hayvanlarını koruma ve besleme ça-lışmaları hayvan nüfusunun fazla ve dağınık olması nedeniyle topallayarak ilerlemektedir. Çoğu hayvan sever açı-sından hayvanların kısırlaştırılmaları olumsuz bir durum olarak görülse de hayvanların şehirlerde maruz kaldıkla-rı baskılar düşünüldüğünde doğacak yeni bireylerin bu acıları yaşamaması en iyisi gibi görünüyor. Türkiye, Avru-pa ve Amerika’nın aksine topla-uyut sistemini uygulamiyor. Türkiye’de İn-sani duygularla hayvanlar kısırlaştırı-lıp, aşılanıp tekrar bulundukları ya da başka bir alanda serbest bırakılması şeklinde yürütülüyor. Ötenazi karşısın-da en insani durumun bu olduğunu görüşü yayın olmakla birlikte tekrar sokağa bırakılan hayvanların refahları ve hayatta kalma oranları üzerinde bir verinin olmaması durum hakkında yo-rum yapılmasını da güçleştiriyor. Sadakatinden dem vurduğumuz kö-peklere en büyük sadakatsizliği de in-sanoğlu yapmaktadır. Bakamayacağı canlıyı sahiplenip sonra sokağa terk etmek, üremesine seyirci kalıp yaşam zorluğu çeken yavrulara yüz çevirmek, sürü oluşturduklarında şikayet etmek, kimi zaman zehirlemek, yaralamak ya da ormana salıvermek… Ormanlık alanlara köpekleri salmak sanki daha insancılmış gibi görünse de sahip-lenilmeye alışmış köpekleri sahipsiz bırakmak ve kendi vicdanını rahatla-tırken onları ölümle sonuçlanacak bi-linmezliğe terk etmek hiç de insancıl değildir. Üstelik ormanlık alanlara bı-rakılan veya kırsal alanlarda yaşayan

(7)

köpekler besin bulmak ya da bölge savunmak amacıyla bazı zamanlarda yaban hayatıyla karşılaşabilmektedir. Özellikle kuduz hastalığının taşınma-sında büyük öneme sahip olan bu kar-şılaşmalar hem hayvan hem de insan sağlığını tehdit etmektedir. Habitat kaybı neticesinde bozulan besin zinciri yabani hayvanların yaşamlarını tehdit ederken buna bir de beslenmek icin avlanan sokak hayvanlarının saldırıları eklendiğinde yaban hayatı üzerindeki baskı artmaktadır. Bu tür karşılaşmalar nesli tehlike altında bulunan türlerin yok oluşu için sıralanabilecek neden-ler listesinde azımsanamayacak bir yere sahiptir. Çözüm net ve basit aslın-da. Empati kurmak… Diğer canlılarla empati kurabilen insan ne doğaya ne hayvana ne insana zarar verebilir.

SONUÇ

Türlerin yok olması belgesellerde iz-lediğimiz hayvanların yok olması an-lamına gelmiyor. Biyoçeşitliliğin kay-bolması bir ekosistemin kaykay-bolmasına neden oluyor. Bu beraberinde temiz havayı, suyu, gıdayı ve iklim unsurla-rını da peşi sıra yok ediyor. İnsanlığın üzerine düşen görev; ekosistemi var olan yapı ve düzeniyle korumak ve sahip olduğumuz tek gezegen Dünya üzerinde insan ve hayvanların çıkar-larını gözetecek, koruyacak şekilde eylemler gerçekleştirmektir. Doğadan faydalanma ve doğayı koruma denge-sini kuramaz isek biz zararlı çıkacağız. HATIRLA! Senden önce de onlar vardı… UNUTMA! Onlar yok ise sen de yoksun…

KAYNAKLAR

1. Çakmak N. M. Biyolojik Çeşitliliğin Hu-kuken Korunması ve Kamu Yararı AÜ-HFD (2018) C.57 Sa.1 [133-166]

2. Alkan H., Ersin M.Ö. Korunan doğal alanlarda insan - yaban hayatı çatış-ması. Türkiye Ormancılık Dergisi 2018, 19(3): 284-292

3. www.wwf.org.tr/?6200 (2020’ye ka-dar canlı popülasyonlarının 3’te 2’si yok olabilir) 4. m.nationalgeographic.com.tr/maka- le/ekim_2019/turkiyenin-kirmizi-lis-tesi/4035 5. www.bilimgenc.tubitak.gov.tr/maka- le/afrikada-fillerin-zarar-verdigi-or-manlardaki-agaclar-daha-iyi-gelisiyor 6. https://www.wwf.org.tr/?7020/bu-gunden-itibaren-dogaya-borcluyuz 7. http://www.skdturkiye.org/blog/dun- ya-limit-asimi-gunu-2019-29-Tem-muz

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak bu yasaklamalara; bir veteriner hekimin, veteriner hekimliği uygulamaları ile ilgili tıbbî sebepler veya özel bir hayvanın yararı. için gerektiğinde tedavi edici

• f) Kesim hayvanları ve 4915 sayılı Kanun çerçevesinde avlanmasına ve özel üretim çiftliklerinde kesim hayvanı olarak üretimine izin verilen av hayvanları ile ticarete

Madde 1- Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en

zorundadırlar. • Ev ve süs hayvanı satan kişiler, bu hayvanların bakımı ve korunması ile ilgili olarak yerel yönetimler tarafından düzenlenen eğitim programlarına

• Özellikle kedi ve köpekler gibi sahipsiz hayvanların kendi mekânlarında, bulundukları bölge ve mahallerde yaşamaları sorumluluğunu üstlenen gönüllü kişilere yerel hayvan

Madde 20- Hayvanların korunması ve refahı amacıyla; yaygın ve örgün eğitime yönelik programların yapılması, radyo ve.. televizyon programlarında bu konuya yer

sunmak, Bakanlığın olumlu görüşünü alarak hayvanların korunması amacıyla her türlü önlemi almak,.. • c) Hazırlanan uygulama programlarının uygulanmasını sağlamak ve

Yerel hayvan görevlilerinin görev ve sorumluluklarına, bu kişilere verilecek belgelere, bu belgelerin iptaline ve verilecek eğitime ilişkin usul ve esaslar