• Sonuç bulunamadı

Mutafyan, "Patrik adaylığından, çekilmem için tehdit ediliyorum":Ben Türk'üm, bu ülkede doğdum, öteki Türk vatandaşlarıyla aynı muameleyi görmem gerekir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mutafyan, "Patrik adaylığından, çekilmem için tehdit ediliyorum":Ben Türk'üm, bu ülkede doğdum, öteki Türk vatandaşlarıyla aynı muameleyi görmem gerekir"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10 PA ZA R SÖYLEŞİSİ

p u n e s

“ Ben Türk’üm, bu ülkede doğdum, öteki Türk vatandaşlarıyla aynı muameleyi görmem gerekir”

Mutafyan, “ Patrik adaylığından

çekilmem için tehdit ediliyorum”

Piskopos Mesrob Mutafyan 1956yılında İstanbul’da doğdu. Almanya ve

Kudüs’te öğrenim gördü. Öğrenimini İtalya’da bir üniversitede doktorasını

yaparak sürdürüyor. 30 yaşında eski Patrik Kalutsyan tarafından piskoposluğa

getirildi. Andrew Finkel, şu anda Adalar Ermeni Piskoposu ve Ermeni

Patrikliği Ruhani Meclis Başkanlığı görevlerini yürüten ve patriklik seçimi için

aday olan Mesrob Mutafyan ’la Ermeni Cemaati’nin sorunları, Türk-Ermeni

ilişkileri ve 4 Eylül’de yapılacak patrik seçimi konularında konuştu.

Türkiye ErmenUeri patrik vekili Mesrob Minas Mutafyan, “ Ermeniler Türkiye'ye en bağlı azınlık grubudur" diyor. — Resmi unvanınız nedir?

—Adalar Ermeni Piskoposu ve Ermeni Patrikliği Ruhani Meclis Başkam’yım.

—35 yaşlarındasınız. Böyle hız­ lı yükselmeyi nasıl başardınız?

—Türkiye'de bir dinbilim oku­ lu olmadığından yükseldim. Kilise yasalanna göre, 30 yaşına gelince piskopos olabilirsiniz. 30 yaşma geldiğimde, Patrik Kalutsyan beni piskopos yaptı.

—Ermeniler’le Osmanlı ve Türk devletleri arasında tarih boyunca çeşitli gerilimler yaşandı. Sizce Er­ meniler baskı altında mı?

— Bence değil. İstanbul’daki Er­ meni topluluğu, 1915’teki üzücü olaylar sırasında bile barış içinde ve hükümetle iyi ilişkiler içinde yaşa­ dı. İstanbul’da yaşayan ve Türk vatandaşı olan Ermeniler, günlük yaşamlarında herhangi bir sorun­ la karşı karşıya değiller. Ama kü­ çük de olsa, cemaat yönetimine ilişkin sorunlarımız var.

—Sizce hükümet kilise kuruntu­ na vs Ermeni topluluğuna kuşkuy­ la mı bakıyor?

—Geçen yıl ya da daha önceki yıl birtakım yetkililer, öteki azın­ lıklar gibi Ermeniler’in de Türki­ ye’de yıkıcılık yapabilecek kuşku­ lu gruplar olarak görülmesi gerek­ tiği yolunda garip bir belge yayın­ ladılar. Hayatımda böyle saçma bir şey görmedim. Ermeniler, Türki­ ye’ye en bağlı azınlık gruptur. Ver­ gilerini öderler, askerlik yaparlar ve devlete bağlıdırlar. Ben de Tür­ kiye’de doğdum. Geçmişteki acı olaylar bende kırgınlık yaratmadı. Biz bunları Amerika’da Ermeni

Hükümetin görüşünü

temsil ettiğini söyleyen

birtakım adamlar geldi.

Hükümetin şu ya da bu

adayı patrik olarak

görmek istediğini

söylediler. Ermeni

toplumunun bunlara

inanacağını

sanmıyorum.

kararı görüşülürken, basından öğ­ rendik ve tarihsel sorunlara ilişkin yazılar okumaya başladık. Benim kuşağımdan Ermeniler bu acı olay­ ları unutmak ve sağlıklı bir diya­ log içinde yaşamak istiyor.

—Acı olaylar dediniz. 1915’te olanlar, çocukken size nasıl anla­ tıldı?

—Doğrusunu isterseniz ben ço­ cukken bile ailem böyle şeylerden söz etmezdi. Bu konular açıldığın­ da yaşlılar, ‘kapatın bu saçma sa­ pan konuları’, derdi. Tarihten söz etmemizi istemezlerdi.

—Sizce yanlış mıydı bu?

—Bence bu ülkede, bir başka hal­ ka kırgınlık duyarak yetişmemizi istemiyorlardı.

—Ermeni topluluğu, “ Ermeni Karan’’ gibi konulara nasıl bir tep­ ki gösteriyor?

—Kişisel olarak ben bu tür ge­ lişmeleri olumlu görmüyorum. Çünkü bunların nasıl bir sonuç ve­ receği bilinmez. Tasarı kabul edil­ se ne olur, edilmese ne olur? Olum­ lu bir diyalog içinde olmamız ge­ rekiyor. Ve bu diyalogun kuruldu­ ğunu sanmıyorum. Amerika’daki karar olumsuz. Çünkü kamuoyu­ nu ve dolayısıyla komşularımızla günlük ilişkilerimizi olumsuz etki­ liyor.

—Türkiye’deki Ermeni toplulu­ ğunun, Amerika’daki etnik politi­ kada araç olarak kullanıldığını söy­ lemek, çok kaba bir genelleme olur mu?

—Biz iki ateş arasındayız. Türk va­ tandaşları olarak burada devletimi­ ze bağlıyız. Türk devletinin ve Türk kamuoyunun gözünde bu ül­ kedeki bir Hıristiyan azınlığız. Öte yandan dünyada 6.5 milyon Erme­ ni yaşıyor ve bunlar da bizi kendi bakış açılarına göre yargılıyor. Sovyetler Birliği ve Amerika’da ya­ şayan Ermeniler İstanbul Ermeni- ler’ini sevmez. Bizim Türkleştiği­ miz karaşındadırlar.

— Ermeni Soykırım Müzesi açıl­ dığında ya da Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeniler tarafından öl­ dürülen Türkler’in mezarları bası­ na gösterildiğinde, Türk devletine bağlı vatandaşlar olarak üzülüyor musunuz?

—Amerika’da durumu abartan Ermeniler olduğu gibi, burada da durumu abartan Türkiyeli yetkili­ ler var. Bence dünya kamuoyu bu tür olayları aşırı politik tepkiler ve heyecanlı patlayışlar olarak değer­ lendiriyor. Bunları, Türkiye’deki Ermeni azınlığa yöneltilmiş doğru­ dan saldırılar olarak görmüyorum. Ama gereksiz şeyler. Bir diyalog kurmaya yardımcı olmuyor.

—Sizce diyalog yoluyla neler ba­ şarılabilir?

—Bir din adamı olarak, çatışan ve diyalog kuramayan taraflar ara­ sındaki ayrılıkların daha da derin­

leşeceğini, çatışmaların artacağını ve düşmanlıkların gelişeceğini dü­ şünüyorum.

—Müslümanlar’a neler söyle­ mek isterdiniz?

—Birincisi, birlikte yaşamak zo­ rundayız. Türkiyeli bir Ermeni ola­ rak, Türkler’le birlikte yaşadığımı­ zı ve aynı kültürü paylaştığımızı söyleyebilirim. Türkler’le Ermeni­ ler birbirimize çok benziyoruz.

—Sizce Müslüman Türkler na­ sıl düşünmeli?

—Bence Türkiyeli Ermeniler de öteki Türkler’le eşit muamele gör­ meyi hakediyorlar. Bir Türk vatan­ daşı olarak resmi bir daireye gitti­ ğimde, yabancılar masasına gönde­ riliyorum. Bu durum beni üzüyor. Neden yabancı uyruklu biri gibi davranılıyor bana? Ben bu ülkede doğdum. Türkçe’yi ve Türk kültü­ rünü bir Türk kadar seviyorum. Öyleyse neden bir Ingiliz ya da Amerikalı ya da Rus gibi davranı­ lıyor bana? Türk’üm ben. Neden özel bir azınlıklar masasına gide­ yim? Öteki Türk vatandaşlarıyla aynı muameleyi görmem gerekir.

Adını söylemeyen

insanlar telefon ederek

adaylıktan çekilmezsem

sürüleceğimi söylüyorlar

Biri de çekilmezsem

öldürüleceğimi söyledi.

Beni destekleyenlerden

bazıları da benzeri

tehditlerle karşılaştı.

—Türkiye laik bir ülke. “ Laik” sözünden ne anlıyorsunuz?

—Hükümetin ülkeyi din ilkele­ rine göre yönetmemesi ve dinin po­ litikaya alet edilmemesi gerektiği­ ni anlıyorum. Oysa, laik bir ülke olan Am erika’da ve bugünlerde Sovyetler Birliği’nde bile din poli­ tik bir araç olarak kullanılıyor. Kâ­ ğıt üzerinde Türkiye laik bir ülke, oysa dinsel eğilimler hükümet yö­ netiminde de etkili oluyor. Türki­ ye demokratik bir ülkeyse ve ço­ ğunluk daha çok dinsel özgürlük ve Müslümanlık ilkelerine göre yaşa­ mak istiyorsa, oylarıyla böyle bir yönetimi işbaşına getirebilirler. Ama bu durum, farklı inançtan in­ sanların özgürlüğünü tehlikeye at­ m am ak.

—İslam topluluğuyla, müftülük­ le diyalogunuz var mı?

—Bayramlarda birbirimizi kut­ larız. Kutsal Patrik öldüğünde, İs­ tanbul M üftüsü ve Diyanet İşleri Başkanı başsağlığı diledi. Ama öte­ ki ülkelerde olduğu gibi, inançlar arası bir diyalog yok. Geçen yıl Ür­ dünlü ve İsveçli gruplar,

Müslü-manlar’la Hıristiyanlar arası bir di­ yalog toplantısı düzenlediler. Ama İstanbul’da düzenlenmesine kar­ şın, İstanbul’daki kiliseler bu top­ lantıya dinleyici olarak katıldılar ve hiçbir görüş belirtmediler. Bize söz hakkı tanınmadı.

—Diyalogun bir öğesinin de 1915 olaylarına ilişkin bir uzlaşma­ ya ya da anlaşmaya vatmak oldu­ ğu söylenebilir mi?

—Bugün iki halk birbirini gör­ düğünde sarılıp Türk usulü öpüşü­ yorsa ve el sıkışıyorsa, uzlaşmadan söz etmek anlamsız olur. Zaten bir uzlaşma sözkonusu. Çünkü birara- da yaşıyoruz, aynı yemeği yiyor, birlikte vakit geçiriyoruz. Uzlaşma Türkiye dışındaki Ermeniler’le Türk devleti arasında olmalı.

—Bu yıl 25 Mart Anzac Günü’- ydü. Dünya liderleri biraraya gel­ diler, anıtların önünde toplantılar ve eski düşmanlar el sıkıştı. Ani’- de ya da bir başka yerde, 24 Ni- san’da iki ayrı inançtan halk ara­ sında kötü şeyler yaşandığını, ama bunların artık unutulduğunu gös­ teren benzeri bir anıt dikilmesini is­ ter misiniz?

—Bir din adamı olarak başka ne isteyebilirim ki?

Bir başka deyişle, kendinizi na­ sıl görüyorsunuz diye sorarsanız, şöyle derim: Burada azınlığa men sup bir ailenin çocuğu olarak, ken­ dimi tam bir Türk, tam bir Ermeni ve tam bir Hıristiyan olarak göre­ cek biçimde yetiştirildim. Türk ola­ rak büyüdüm. Ermeni soyunda- nım, ana dilim Ermenice, Ermeni Kilisesi’ne ve Hıristiyan dinine bağ­ lıyım. Çocukluktan beri kişiliğimi­ zin bu üç Öğesini bir denge içinde taşımayı öğrendim. Kişiliğimi oluş­ turan bu öğelerden hiçbirine ihanet etmek istemem. Böyle yaparsam dengemi kaybederim.

—Kutsal Patrik Şnork Kaluts­ yan için tutulan yas sona erdi. Er­ meni Kilisesi üzüntülü ve çalkan­ tılı bir dönem yaşadı sanırım.

—Ermeni topluluğu için yas do­ nemi bitti, ama Ermenice deyimle “ Patriklik tahtı yas içinde.”

—Kutsal Patrik nasıl bir insan­ dı?

—Manevi duyguları çok güçlü bir insandı. Çoğu kimse onu, İn- cil’de adı geçen büyük insanlardan biri olarak görürdü. Gerçekten de öyleydi. Benim için manevi bir ba­ baydı, Çok sevdiğim bir insandı. Onun sayesinde Ermeni Kilisesi’ne rahip oldum diyebilirim. Ama es­ ki kuşaktan bir din adamıydı, ki­ liseyi eski yöntemlerle yönetiyordu ve 1915 olaylarında en yakınları za­ rar gördüğünden belli bir kırgınlık içindeydi.

—Öksüz müydü?

—Evet. Amerikalı misyonerler tarafından Lübnan’a götürüldü, daha sonra Kudüs’e gitti. 40-45 yıl

uzak diyarlarda gezdikten sonra Türkiye’ye döndü ve 1961’de baş­ ka aday bulunamadığından, bir rastlantı sonucu Patrik seçildi. Pat­ rikliği sırasında yeni bir din adam­ ları kuşağı yetiştiremediğimiz için, şimdi garip bir duruma düştük. Bi­ ri 64, öteki 35 yaşında iki piskopos var ve bu ikisi arasında, Ermeni ce­ maatini yönetebilecek tek kişi yok.

—Neden?

—Çünkü bir dinbilim okulumuz yoktu.

—Böyle bir okul ilgi görmedi­ ğinden mi, yoksa izin verilmediğin­ den mi?

—Dinbilim okulu 1970’lerde ka­ pandı. Çok büyük bir okul gerekli değil, ama hükümetin izni gerek. Bu önemli bir sorun. Çünkü azın­ lık bir din grubu açısından en önemli şey dil öğretmenleri ve din adamlarıdır. Topluluğun temel di­ rekleridir bunlar.

—Siz nerede öğrenim gördünüz?

—Almanya, Amerika ve Kudüs’­ te. Şimdi İtalya'da bir üniversite­ de doktora yapıyorum.

Ermeni Cemaati’nde 29

okul, 35 kilise, 1

hastane, 2 poliklinik, 12

dernek var. Cemaatin

parasal durumu da

sorunlardan biri.

Yalnızca dua etmek

yetmez. Bunu herhangi

bir papaz yapabilir.

— Yeni Patrik seçiminde neler olabilir?

—Dört aday var. Üçü Türk va­ tandaşı, biri Sovyet Ermenisi. E r­ meni Cemaati bunlardan birini se­ çecek. Tek aşamalı, doğrudan bir seçim yapılsa, çoğunluğun beni se­ çeceğini size kesin olarak söyleyebi­ lirdim.

—Neden?

—Çünkü Ermeni topluluğu, pat­ riğin diyaloga açık bir insan olması gerektiğini anlıyor ve yalnızca din adamı olmakla yetinmeyip, dünya işlerine de ilgi duymasını bekliyor.

— Seçimlerde önem taşıyan ko­ nular var mı?

—Bence var. Bir dinbilim oku­ lumuz yok. Halk hangi adayın ge­ lecekte papaz yetiştirebilecek güce sahip olduğuna karar vermek zo­ runda. Özellikle seçim gibi konu­ larda cemaat içinde ayrılıklar çı­ kar. Hangi adayın halkı birleştire­ bileceği önemli. 29 okul, 35 kilise, 1 hastane, 2 poliklinik, 12 dernek var. Cemaatin parasal durumu da sorunlardan biri. Bu sorunların çö­

zümü yeni patriğin görev süresine ve kişisel önderlik yeteneğine bağ­ lı. Yalnızca kilisede dua etmek yet­ mez. Bunu herhangi bir papaz ya­ pabilir.

—Sizce Türk hükümetinin özel­ likle istediği bir aday var mı?

—Bunu bilmek güç. Bana ya da Patrikhane’ye bir şey söylemediler. Hükümetin görüşünü temsil ettiği­ ni söyleyen birtakım adamlar gel­ di. Psikopat diyeceğim bu insanlar hükümetin şu ya da bu adayı pat­ rik olarak görmek istediğini söyle­ diler. Ama Ermeni topluluğunun bunlara inanacağını sanmıyorum, çünkü hükümetin resmi temsilcisi değiller.

— Bunlar Ermeni miydi, ?

—Hem Türk, hem Ermeniler’- den oluşan bir gruptu.

—Kimdi bunlar?

—Adlarını vermek istemiyorum.

—Sizce Türk hükümeti bu se­ çimlerle ilgilenmeli mi?

—Her hükümet ilgilenir ve ilgi­ lenmelidir. Türkiye, Ermeni Kararı gibi bir sorunla karşı karşıya. Bu tasarıyla mücadele etmek için bü­ yük paralar harcıyorlar .İstanbul’­ daki Ermeni topluluğu, bu müca­ delede olumlu ya da olumsuz bir rol oynayabilir. Ama şu aşamada resmi bir tutumla karşılaşmadım. Adını söylemeyen insanlar, tele­ fonla beni tehdit ediyorlar, ama resmi bir örgüt adına konuşmuyor­ lar. A daylıktan çekilmezsem, Türkiye’den sürüleceğimi söylü­ yorlar. Biri de çekilmezsem öldü­ rüleceğimi söyledi.

Ermeniler geçmişteki acı

olayları unutmak’ve

sağlıklı bir diyalog içinde

yaşamak istiyorlar. Ben

çocukken bile ailem

geçmişten sözetmezdi.

Bu ülkede, bir başka

halka kırgınlık duyarak

yetişmemizi

istemiyorlardı.

—Tanıdıklarınızdan, sizi destek­ leyenler de benzeri tehditlerle kar­ şılaştı mı?

—Bazıları karşılaştı.

—Bunlar kapıya mı geliyorlardı?

—Kimini özel olarak ziyaret edip konuşmuşlar. Ama resmi görevli olup olmadıklarını belirlemek güç.

—Resmi görevli mi olduklarını söylüyorlar?

—Kimi öyle diyor. Bana böyle birisi gelmedi. Ama falanca devlet görevlisi olduğunu ve kendi aday­ larının filanca piskopos olduğunu söyleyenler olmuş.

—Adayları kimmiş?

—Bunu söylemek istemiyorum.

—Bunlar kimlik gösteriyor mu?

—Bildiğim kadarıyla göstermi- yor.

—Özet olarak, adaylıktan çekil­ menizi isteyenler telefonla sizi teh­ dit etti. Patrik seçimine karar ve­ recek delegelerden sizi destekleyen­ ler de Türk hükümetini temsil et­ tiğini ileri süren kişiler tarafından ziyaret edildi.

—Türk hükümetini değil, hükü­ met içindeki belli görevlileri.

—Ve sizi değil, bir başka adayı desteklemeleri istendi.

—Evet. Daha önce de söyledi­ ğim gibi, topluluğu ilgilendiren bir­ takım sorunlarımız var ve bunları karşılıklı diyalogla çözebiliriz. Ama bu ülke zaten bizim. Biz bu­ raya yeni gelmedik. Tarih boyun­ ca burada yaşadık.

—Türkiye’deki azınlıklara iliş­ kin olarak, eğitim görmüş insanları bile etkileyen bir anlayış, azınlık­ ların fazla ses çıkarmamaları ge­ rektiği görüşü. Ne kadar sessiz olurlarsa o kadar rahat ederler de­ niyor.

—Garip bir açıklama biçimi. Genellikle azınlıklar göze batmak istemez. Dikkati çekeceklerini sa­ nırlar. Kişisel olarak ben de dikkat çekmeyi sevmem, kilisede bile. Ki­ mi zaman istemeden de olsa dikka­ ti çekebilirsiniz, o başka. Ben sorun çıkaran biri olarak tanınmayı sev­ mem. Bu iyi bir iş bitirme yönte­ mi değil.

—Gençsiniz. Yaşamınız boyun­ ca patrik kalmak ister misiniz?

—Birlikte çalışabileceğimiz bir patrik varsa, çekilirim. Biz yalnız­ ca güç peşinde koşan dindışı poli­ tikacılar değiliz. Kilisedeki deyim­ le, hizmet için yanşıyoruz. Toplu­ luğun sağduyusuna güveniyorum. Kilise yaşamında, cemaat yaşamın­ da, eğitimde yapılması gereken çok şey var. Yapacakları en iyi şey, ça­ lışmak isteyen birini seçmek olur ve ben çalışmak istiyorum. Bunun için papaz oldum.

—Bu durumda patrik olmak is­ tiyorsunuz demektir.

—Halk beni isterse, evet. Ve bence en iyi aday benim.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Güneş Sistemimiz- deki hiçbir gezegende karbon miktarı ok- sijenden daha fazla değil, ancak gaz geze- genler olan Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Nep- tün için bu değerler net

Vilâyetname ve diğer kaynaklar Hacı Bektaş’ı baba tarafından Hz. Ali soyuna mensup sayar. Dolayısıyla Hacı Bektaş’ın ilk zamanlardan itibaren Hz. Peygamber

Olgu 2: Kırk beş yaşında, erkek hasta, 15 gün önce başla- yan ateş, kas ve eklemlerinde ağrı ve sağ testiste şişlik şikayeti ile kliniğimize yatırıldı.. Fizik

The in vitro DNAse stability test of pMBP-Lac Z was confirmed that the PM can protect the DNA, and the in vitro serum stability of pMBP-Lac Z were indicated that both of with or

觸覺與嬰幼兒發展

萬芳醫院張明芬、陳麗麗護理同仁得護理人員優良獎及績優護理人員獎

The results of statistical analysis of experimental desi gnrevealed that whether the existence of hydroxyapatite or not, water added du ring the preparation of collagen films was

Klasik Türk şiirinde “bahâr” kelimesi, “yaprak” anlamıyla 14. yüzyıldan başlayarak birçok beyte konuk olur. “Bahâr”ın “yaprak” manasını aldığı örnekler,