• Sonuç bulunamadı

Yakın plan Yeşilçam:Atıf Yılmaz'ın anıları:Yılmaz Güney'in ölüm korkusu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yakın plan Yeşilçam:Atıf Yılmaz'ın anıları:Yılmaz Güney'in ölüm korkusu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2i DİZİ

rr-

ÇnCfT&b i

Milliyet Salı 1 6 Mayıs 1 9 95

Y

ILMAZ Güney’i ilk kez Dar Film’de tanıdım. (Agah’ın kitabı­ na bakıyorum: Yıl 1959). Yıl­ maz Adana’da lisede okurken

Dar Film’in Adana bürosun­ da çalışıyormuş. Üniversite­

ye, İstanbul’a gelince, onu buradaki merkeze almış ol­ malılar.

Yaşar Kemal, Bu Vatanın Çocukları adlı bir senaryo yazacak. Ben de yönetmenli­ ğini yapacağım. Dar Film’in elemanlarından Sıtkı Şum- nululu da firmayı temsilen prodüktörümüz olacak. Ya- ş a r’la arada bir Dar Film’in bürosuna uğruyoruz. Yılmaz her karşılaşmamızda en se­ vimli ve en inatçı haliyle ya­ nımda çalışmak istediğini söylüyor. Yaşar, ben, Yıl­ maz, Çukurovalıyız ya, ser­ de hemşerilik de var.

Yılmaz’m kendine has özel taktiklerle, sessiz sedasız, is­ tediği yere, işe, sızma yetene­ ği vardır. Neden sonra fark e- dersiniz bu yeteneğini. Kızım Kezban 3 - 4 yaşlarında ol­ malı. Onun hatırına Sarıyer’e yazlığa gitmişiz. Yılmaz’m ısrarlı taleplerine olumlu ya­ nıt verdim mi? Tam olarak hatırlamıyorum. Yılmaz’ı Sa­ rıyer’de Kezban’ı gezdirir­ ken buldum. Birdenbire. Ya da ilk eşim N ur’u onu ufak tefek almak için çarşıya yol­ larken. Sarıyer’de bir kahve­ de Yaşar’la senaryo çalışıyo­ ruz. Bakıyorum Yılmaz da yanımızda. Üstelik gayet hoş öneriler de getiriyor. Ya- şar’dan da benden de daha gönüllü, daha çalışkan. İkti­ sat Faktiltesi’nde okuduğunu, asıl admm Yılmaz Pütün ol­ duğunu, küçük hikayeler yaz­ dığını öğreniyorum. Yılmaz, senaryo yardımcılığından başlayarak önce ikinci asis­ tanlığa, sonra bu iki iş yet­ mezmiş gibi filmdeki roller­ den birine de al atıyor. Genç, atak bir Kuvay - ı Milliyeci rolüne.

U S T A - Ç I R A K İLİŞKİSİ

Bu Vatanın Çocukları da bir yol hikayesiydi. Güney­ doğu Anadolu’dan başlayıp Ankara’ya kadar uzanan a- mansız bir takibin hikayesi. Biri kız biri oğlan iki çocu­ ğa, Ankara’ya Mustafa Ke­ m al’e götürülmek üzere bir mektup veriliyor. Çocukla­ rın peşinde onları öldürüp

m

N 7

Yılmaz Güney, küçük Yılmaz'ın sünnet düğününe hapishaneden izin alarak galmişti.

mektubu almak isteyen iki kötü adam var. Talak Gözü- bak’la Bilge Zobu... Yılmaz da çocukları korumaya çalı­ şan genç bir Kuvay - ı Milli­ yeci. Başroller iki küçük ço­ cukla Talat Gözübak’m. Kü­ çük oğlan çok yetenekli çıkı­ yor, kız ise tam bir felaket. Bir ara geri yollamayı bile düşünüyorum. Prova filmi çekmeden, çocuk da olsa, başkasının referansıyla o- yuncu almanın acısını çeki­ yorum. Yedi - sekiz yaşların­ da olan kızın adı Nesrin. 1- lerde bizim küçük N esrin’in ünlü dansözümüz Nesrin Topkapı olup çıktığını öğre­ nip şaşıracağım. Meğer o- yunculuğun dışmda başka yetenekleri de varmış.

Yılmaz Güney’le Bu Vata­ nın Çocukları’ndan başlayan

Pratlkabl’ın üstünde solda ben, ortada Mike, sağda Çetin, sağ köşesin­ deki ceketli ikinci asistan Yılmaz Güoney

önce usta - çırak, sonra abi - kardeş ilişkimiz, aramızda beklenmeyen ayrılışına ka­ dar sürecektir.

SİNİR GÜLÜŞ

Film in en ağırlıklı bölü­ mü Kapadokya’da çekilecek. Uçhisar’ın tek oteline yerle­ şiyoruz. Yaşamak Hakkım- dır’daki tercümanımız Çağ­ layan, sinemayı sevmiş Kumpanya filminden başla­ yarak asistanlığa terfi et­ miş. İlk günden Yılmaz’a takmaya başlıyor. En büyük takıntısı da Yılmaz’ın gülü­ şü. Yılmaz’ın 32 dişini gös­ teren bir gülüşü vardır. Sev­ meyeni sinir edebilecek bir gülüş. Çağlayan’ın bu ta­ kıntısının altında yatan bi­ raz da kadınca bir kıskanç­ lık. Yılmaz’ın gelişiyle ikin­ ci plana atılma kuşkusu. Gerçekte de öyle oluyor. Yılmaz akıl almaz enerjisi ve sinema sevgisiyle her işe koşuyor. Henüz pek yerine oturmamış da olsa yazarlı­ ğıyla, kültürüyle, dünya gö­ rüşüyle hepimizin gözünde farklı bir ağırlık kazanıyor. Getirdiği önerilerin çoğu bi­ çimle ilgili, benim artık ta­ raftar olmadığım çarpıcı ka­ mera hareketleri... O sıralar­ da özden kopuk bir biçimci­ liğin yapay etkisine sığın­ manın anlamsızlığını fark etmeye başlamıştım. Bir u- lusal sinema dili bulmamız, onu sindirmemiz gerektiğini

Yılmaz Güney, aşırı

derecede hızlı oynuyordu.

Kendisini bir kenara çekip

yarı şaka yarı ciddi, bu hızla

oynamaya devam ederse,

seyircinin onu görüp

tanımasına pek imkan

olmayacağını söyledim

Yılmaz’ın bir özelliğini

daha fark ediyorum.

Hastalık hastalığı mı

desem? Bilinçaltı bir

ölüm korkusu mu?

Örneğin bir sabah geliyor

“Abi ben verem oldum”

diyor...

uy-düşünüyor, araştırıyor, gulamaya çalışıyordum.

HİZU AKTÖR

Oyuncu olarak ilk sahne­ lerini çekmeye başladığımız gün Yılmaz’ın iyi oyunculu­ ğu aşırı derecede hızlı dav­ ranmakla eşdeğer tuttuğunu farkettim. Yıldırım hızıyla koşuyor, atın üstüne zıplı­ yor, dört nala sürüyor, diz­ ginlere asılıp yere atlıyor, gi­ deceği yere doğru adeta uçu­ yor. Yılmaz’ı bir kenara çe­ kip yarı şaka yarı ciddi, bu hızla oynamaya devam eder­ se seyircinin onu görüp tanı­ masına pek imkan olmayaca­ ğını söyledim. Bütün içinde o sahnenin gerektirdiği psi­ kolojik durumu hissetmeye çalışmasını, o psikolojisinin hareketlerin hızını da belir­ leyeceğini anlatmaya çalış­ tım. Gene de film boyunca hızına yeteri kadar engel ola­ madığımı söylemeliyim. Yıl­ maz, daha sonraları yönet­ men ve oyuncu olarak, o günlerdeki sinemaya ve o- yunculuğa yaklaşımının tam tersini uygulayacaktır.

H A S T A U K H A S T A S I

Kısa bir süre sonra Yıl- maz’m bir özelliğini daha fark ediyorum. Hastalık hasta­ lığı mı desem? Bilinçaltı bir ö- lüm korkusu mu desem? Ör­ neğin bir sabah perişan halde geliyor. “Abi ben verem ol­

dum” diyor. “Yılmazcığım durup dururken bu verem de nereden çıktı” diyorum, ök­ sürmeye başlayarak gerçek bir veremli olduğunu kanıtla­ maya çalışıyor. O kadar da za­ yıf ki! İster istemez telaşlanıp hastanelere taşınmaya başlı­ yoruz. Röntgenler, tahliller, muayeneler. Yılmaz sapasağ­ lam çıkıyor. Aradan beş - on gün geçmiyor. Al sana başka bir ölümcül hastalık daha. Bu Vatanın Çocukları’ndan sonra Yılmaz’ı gene Yaşar’ın re­ simli roman haline getirilmiş bir öyküsünden kotardığımız Alageyik filminde, hem de baş erkek rolünde oynattım. Bir yarış sahnesi vardı filmde. At­ lar, eğitilmiş değildi, sahne­ nin sonlarına doğru Yılmaz attan düştü. Başı bir kayanın sivri ucuna çarpmış

(o halde sahneyi ta­ mamlamıştı sanıyo­ rum). Otele dönüp ba­ şına ilkel bir tedavi uygulayıp yatırdık. 0- damda çalışıyorum. Biri gelip Yılmaz’ın beni çağırdığını söyle­ di. Kalkıp odasma git­ tim. Filmin baş kadm rolünü oynayan Per- vin Par, yardımcım Halit, diğer arkadaş­ lar Yılmaz’m başına toplanmış, odada bir ölüm sessizliği. “Hay­ rola, nasılsın?” deme­ ye kalmadı Yılmaz, yüzünde ölmek üzere olan bir adam ifadesi, bitkin bir sesle: “Abi kafamdaki delikten beynim akıyor” de­ mez mi? Yastığı gös­ terdiler. Gerçekten de

başındaki yaradan sarı bir sı­ vı akmış. Bir telaş, hastane, doktor... Antalya’dayız. Gelen doktor da, hayatının ameliya­ tını yapmaya kalkmaz mı? Yılmaz’ın saçlarım usturaya vurup kafasını açıp yedi san­ tim içeri gidip... Hem de Yıl- maz’m yanında söylüyor bun­ ları.

‘Kulağına kötü

haber gelirse

inanma abi’

Yılmaz ölmek üzere, melul melul bana bakıyor. Dok­ tor bir de “Sakın kıpırdatmayın” demez mi? Yılmaz’ı ilk uçakla İstanbul’a yollayacağız da, doktorun elinden kurtarmanın imkanı yok. Acele bir plan kurup ertesi sabah hastaneye, doktora gidiyoruz. Erol Taş kaza ha­ berini duyar duymaz uçağa atlayıp gelen Yılmaz’ın a- bisi rolünde. Arada filmcilere de küfrü basarak, hayatı­ nın rolünü oynamaya başlıyor... Doktora kardeşini İs­ tanbul’a götürmeye geldiğini söyleyerek, “Bana engel olmaya kalkanı...” diye kükrüyor. Eli filmde kullandığı­ mız sahte tabancalardan birine gidiyor. Doktorun beti benzi atmış: “Siz bilirsiniz” diyor. “Aslında onu kurta­ rabilirdim. Saçından şöyle on santim çapında bir yeri tıraş e- dip kafatasını açıp...” Doktoru kendi söylemi ile başbaşa bıra­ kıp kahkahalarımızı tutmaya çalışarak kendimizi dışarı atı­ yoruz. Panik içinde öleceği sa­ ati bekleyen Yılmaz’ı ilk uça­ ğa atıp İstanbul’a postalıyoruz.

Filmin yapımcısı Hürrem Erm an’ı durumdan haberdar etmişiz. Yılmaz’ı havaalanın­ dan alıp doğruca hastaneye gö­ türmüş. Doktor, Yılmaz’ın ya­ raşma şöyle bir baktıktan son­ ra biraz penisilin tozu ekip “Git çalışmaya devam et” de­ miş. (Her an ölümü bekleyen Yılmaz, sanırım biraz bozul­ muştur.) Saçları usturaya vu­ rup, kafatasını kırıp yedi san­ tim içeri girecek cerrahı bir daha göremedik. İlerde filmi gördüyse, herhalde en çok E- rol Taş’m sahte abi rolüyle at­ tığı kazığa bozulmuştur.

Aradan uzun yıllar geçip Yılmaz o ölümcül hastalı­ ğa yakalandıktan sonra Paris’ten yolladığı bir mektupta: “Kulağına kötü haberler gelirse inan­ ma abi” diye yazacaktır. “Onikiparmak bağırsa­ ğında basit bir ülserim varmış, o da hızla iyileşi­ yor.” Mektuba, kendisinden dolayı Türkiye’de başıma bir iş gelmesin diye de “Yavuz” imzasını atmıştı.

Yılmaz Güneyin ölüm korkusu

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Merkür, sabah gökyüzünde ve ay bafl›nda Günefl’e çok yak›n görü- nür konumda.. Do¤u ufku üzerinde bu- lunan gezegen, ilerleyen günlerde Gü- nefl’ten

ÖZET: Endoskopik sinüs cerrahisi, burun ve paranazal sinüslerin bir teleskop yardımı ile gözlenerek uygulandığı ve özellikle rekürren sinüzitlerin tedavisine yeni

胞裂性與非胞裂性桿狀病毒系統表現膜蛋白之比較與研究 中文摘要 為探討非胞裂性桿狀病毒表現系統之優點及可行性,在本研究中使用

It was clear that the tissue response in group A revealed good biocompatibility.Otherwise, it was showed that there was no difference in weight loss until 12 weeks, and the

Onun için Atatürk her fanî gibi ölebilir, fakat, bütün dünyanın hür­.. met ettiği en büyük adam ancak bir kere

Two patients’ hearing losses were bilateral; so 30 ears of 28 patients were included in the study.. The degree of hearing loss ranged from mild to profound at the first

Yüksek polifenollü zeytinyağı, metabolik sendroma sebep olan risk faktör- lerinin ortaya çıkışında etkisi olduğu bilinen genlerin ifadesini olumlu yönde etkileyerek

İçerisinde küf mantarları bulunan bazı peynir türleri ile soya sosu gibi gıdaları sağlık tehdidi olmaksızın tüketme- miz küflü ekmek yemenin de zararsız