K a r a g ö z
v e
G ö l g e
Yalnız Türkün malı olan Karagözü bir çok muharrirler muhtelif şekillerde isimlendirdiler. Kimi (Gölge oyunu), kimi (Hayâl) dedi; ne o, r e de bu. Türk dehasından çıkan Karagöz 1 ürkün ma İldir. Gölge oyunu «Ying-hi» adlı bir çinli tarafın dan Milâttan evvel onuncu asırda icat edilerek Mogollara, Cavalılara, Iranlılara, Mısırlılara ve Yunanlılara gitmek suretile dünyaya yayılmıştır. Fakat Türk Karagözündeki incelik ve sanat hiç birinde yoktur. Başlı başına bir âlem olan Ka ragöz, ne Cavanın peri cin oyunu, ne İranın Ge celi ve ne de Çinlilerin gölge oyunudur. O Türk temaşasının erişilmez ve eşi bulunmaz bir deha sıdır.
Ressama, Müzisyene, Aktöre sanatkâr dam gasını vurduğumuz gibi Karagözü oynatana ve tasvirleri kesene de sanatkâr demeliyiz. Ressam fırça ve paletindeki boyalarile karşısındaki mode li veya peyzajı, gördüğü en güzel renkleri birbir- lerile imtizaç ettirerek, tüvaline yerleştirdiği, keza Aktör rolünün icap ettirdiği kostüm ve makyajile bütün temsil müddetince bir parça bile tabiilik ten ayrılmıyarak yarattığı tipi yaşatmağa çalış- tığ gibi Karagözcünün de muhtelif taklitlerle on onbeş asviri birbiri arkasına konuşturması her hal de bir sanattır. Karagözü kesmek ve onları Türk boyalarile boyamak ta oldukça mühim bir sa nattır.
Yalnız şunu esefle kaydetmeden geçmiyece- ğim: Bütün Türk temaşalarında olduğu gibi Kara göz hakmda ilk etraflı etüdü yapanlar ecnebilerdir Bunlar belki istemiyerek ve belki de Osmanlı imparatorluğunun gafletinden istifade ederek bir çok yanlış malûmat vermişler veya hataya düş müşlerdir. Bunlardan adını teşhir etmek isteme diğim bir ecnebi muharrir bundan uzun bir müd det evvel karagöz hakkında bir etüd yapmış, hattâ bu arada bir kaç Karagöz piyesini de kita bına sıkıştırmağı ihmal etmemiştir. Bu ecnebi muharrir kitabının bir tarafında «Karagöz muha verelerinde geçen bir çok kelimeler çingenece- dîr. Şu halde Karagöz de Çingenedir.» diyerek Karagözün Çingene olması icap ettiğini yapıştı rıyor. Kitabında sıraladığı kelimelerin üç tanesini manâlarile aynen alıyorum:
Matiz = Sarhoş,, Habe = Yemek, Aynalı = İyi, güzel
Halbuki Türk Dil Kurumu tarafından çıka rılan bir eserde ( i ) bu kelimeleri aradım ve kar şılarındaki manâlarile aynen yazıyorum :
Matiz (Grekçe) = Sarhoş.
Habe etmek (Arapça - Türkçe) ıp karnını doyurmak.
O y u n l a r ı
Aynalı (Farsça - Türkçe) = Güzel, yakışıklı kimse.
Dikkat edilirse ecnebi muharririn yukarda sıraladığı üç kelimeye Çingenecedir demesine mu kabil bir Türk tarafından hazırlanan, bir ilim he yeti tarafından da gözden geçirilen bu eserde bu kelimelerin Grekçe, Arapça, Farsça ve Türkçe oldukları söyleniyor. Her halde bir ecnebi Türk- çeyi bir Türk kadar bilemez. Şu halde o etüdü ya pan ecnebi muharrire müsaadesile söyliyeyim:
«Evvelce sahayı boş bulup çalakalem bir şeyler yazmak devirleri çoktan gelip geçti. Şimdi artık bu hatalara eyvallah diyen yok. Siz de ki tabınızda belki kasten ve belki de gafletle hata ya düşmüş bulunuyorsunuz. Bu hata tashih olun malıdır.»
Son oniki sene içinde Karagöz üzerine çıka rılan eserler (2 ) koltuklarımızı kabartacak dere cede mükemmel bir etüd mahsulüdür. Bilhassa bugüne kadar ecnebi etüdlere bel bağlıyan bir kısım müdekkiklerimizin dikkat nazarını celp için zikrettiğim şu küçük misal gibi bu ecnebi etüdle- rinde daha nice nice hatalar ve gaflar vardır.
O halde Karagözü Türkler kesip oynatma sını bildiği gibi, Türkler tarafından yapılan etüd- ler ve yazılan kitaplar da ancak şayanı itimat eserler olabilir.
Mehmet NEGLİT
(1) Türk argosu, Ferit Düveli, T. D. K. 1941, (2) a — Türk temaşası, Meddah-Karagöz-Orta oyunu, Selim Nüzhet Matbaai Ebüzziya, İstanbul, 1930.
b) Karagöz, C.H.P. yayını, 1941.
c) Karagöz, Psiko-sosyolojik bir deneme, Maarif Ve kâleti, 1941,
ç) Karagöz, tekniği ve estetiği, İsmail Hakkı Balta-cıoğlu, Sarıyer Halkevi neşriyatından, 1941.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi