• Sonuç bulunamadı

Avrupalı 'büyükleri'in günahı:Ermeniler nasıl kullanıldılar?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Avrupalı 'büyükleri'in günahı:Ermeniler nasıl kullanıldılar?"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

E R M E N İ S O R U N U

Ermeniler nasıl kullanıldılar?

AvrupalI

‘büyüklerin

günahı

Önce Ruslar, sonra da İngiliz

ve Fransızlar, Birinci Dünya

Savaşı’ndan Kurtuluş

Savaşı’na uzanan dönemde,

OsmanlI İmparatorluğu’nu

parçalamak için, ‘Ermeni

sorunu’nu her seviyede

kullandılar.

Or h a n Ko l o ğ l u

ğımsızlıkları için ciddi karar ver­ me aşamasına gelirler. Ve tabii o arada, o zamana kadar böyle bir eğilim göstermemiş olanlarda da aynı arzu belirir. Müslüman ke­ simde bile (Arnavutlar, Araplar) bu amaçla örgütlenmelerin baş­ laması, Avrupalıların geldiği ye­ re, Asya’ya dönmesi için yırtın­ dıkları ‘Hasta Adam’ın sonunun

‘Doğu Lejyonu’ adı altında Fransızların kurduğu Ermeni Lejyonu, Çukurova’da uygulanan vahşetin sorumlusuydu.

D

oksan Üç Harbi diye bilinen 1877-78 Sa- vaşı’nda, Rusya kar­ şısındaki yenilgi, Os- manlı devletinin par­ çalanma sürecinde son genel işa­ reti verir.

Osmanlı toplumunu oluştu­ ran dini ve etnik cemaatlerin belli başlıları, kendi ulusal ba­

geldiğine herkesin inanmasın- dandır.

Bu milliyetçi akımlar arası­ na, 19. yüzyılın ikinci çeyreğin­ den beri ‘Milleti Sadıka’ denile­ rek devlet yönetiminde ön plan­ da rol oynayan Ermeniler de ka­ tılır.

RUSYA FAKTÖRÜ

Avrupa devletlerinin doğru­ dan müdahalesine,izin vermeyen bir coğrafyada yaşamaları nede­ niyle Ermeniler, Rusya ile yakın­ dan ilişki kurmak zorunda bulu­ nuyorlardı.

18. yüzyılın sonundan beri Kırım ve Kafkaslar üzerinden güneye inen Çarlığın, kendileri­ ne direnen Çerkesleri nasıl ülke­ lerinden sürdüklerini ve bunla­ rın Osmanlı ülkesinde, Balkan­ lar, Anadolu ve Suriye gibi uzak bölgelere göç etmek durumunda

kaldıklarını, Ermeniler de bili­ yorlardı. Dolayısıyla bağımsızlı­ ğı hedef koysalar da Rus gücüne rağmen bir şey yapamayacakla­ rının biliııcindeydiler.

19. yüzyılın sonunda bölge­ deki çekişme, o dönemin en bü­ yük gücü kabul edilen İngiltere ile Rusya arasındaydı. Rusya’nın Hindistan’a inmek istediği ve ra­ kibinin de bunu engellemenin yollarını aradığı biliniyordu. Çarlığın bölgedeki ulusları yanı­ na çekme çabalarını dengelemek için de İngiltere, bunlarla ilişki kurma ve destek verme girişim­ lerini hiç ihmal etmemişti. Lond­ ra hükümeti Çerkesleri vuruş­ maya teşvik etmiş; ama fiili bir şey yapmamış, sürülmeleri karşı­ sında da tepki göstermemişti.

1877-78 Savaşı sonrasında, Doğu Anadolu’nun Rus ilgi ala­ nına girmesi, İngiltere’yi rahatsız etmiş ve bölgedeki nüfus çoğun­ luğunu oluşturan Müslümanlar­

la (Türk ve Kürtler) anlaşamadı­ ğı için, Ermenileri yanına çekme tezgahlarını kurmuştur.

1876 BULGAR YÖNTEMİ İngiliz devlet adamı Gladsto- ne’un kampanyaları Bâbıâli kar­ şısında Ermenilerin koruyucusu görünmek amacını güderken, Rusya ile girişilen yarışta, bölge­ de yandaş sağlamaya da yönelik­ ti. İki taraftan da maddi ve ma­

nevi destek gören Ermeniler bu­ nun karşılığını, liderlerinden Çe- raz’ın belirlediği ‘1876 Bulgar yöntemi’ni uygulayarak vermiş­ lerdir.

Bu yöntem, ani baskınla çok sayıda Türk ve Müslüman’ı öl­

dürmek; onların kızıp daha çok Hıristiyan’ı öldürmesi karşısın­ da, Avrupa kamuoyunu, ‘İşte Türkler soykırım yapıyor’ diye ayaklandırmaktan ibaretti.

Bu tür olaylarda öldürülen Türklerin sayısı, Batı basınına pek nadiren yansımış, ama Hı­ ristiyan kurbanların sayısı, da­ ima 10’la, 100’le çarpılarak ka­ muoyuna sunulmuştur. Nitekim Ermeni kurbanlarının sayısı da

böylesine abartılarak, bütün dünyada mevcut Ermenilerin iki misline kadar çıkarılmıştır. BATININ 1915 TAKTİKLERİ

Batıklar bahsettiğimiz tak­ tiklerini, 1915’te de

tekrarladı-Doğu A n a d o lu ’n u n R us ilgi

a la n ın a g irm esi, İn g ilte r e ’y i,

E rm en ilerle ilişk iy e y ö n eltti.

Ermeni sorununun yaratıcısı Batılı devlet adamları, 11 Temmuz 1931’de Londra’da, Royal Albert Hall’de yapılan bir ‘barış’ toplantısında: Robert Cecil, Lloyd George, Sir William Robertson, Ramsey McDonald ve Stanley Baldwin.

34

• Popüler TARİH /M a rt 2001

(2)

OsmanlI topraklarının paylaşımını planlayan ‘Sykes-Picot’ gizli antlaşmasının mimarı Albay Georges Picot (sağda), Alman generali von Deimling ile birlikte.

Sevr sırasında:

ABD'li uzmanlar

konuşuyor

ABD Başkanı VVilson'un (üstteki fotoğraf) uzmanları, Bolşevik ve Türklere karşı Ermenlleri savunmak için, en az 200 bin kişilik bir Amerikan ordusuna ve yıllık 276 milyon Amerikan Doları tutarında bir ödeneğe gerek olduğunu hesaplayıp işe karışmamayı önerirlerken, İngiliz Başbakanı Lloyd George'un tavrı da Ermenilerle açıkça alay etmekle sınırlıydı.

Sevr'in Avam Kamarasındaki tartışmalarında da Ermeni olayının, genel 'Doğu politikaları' içinde önemli bir yere sahip olmadığını

açıklamaktan kaçınmadı İngiliz Başbakanı: "Özellikle rica ediyorum, Erzurum taraflarındaki bazı sıkıntılar nedeniyle, bütün Doğu politikasını değiştirmeyelim."

lar. 1910 yılında Taşnak Parti- si’nin Brüksel’deki Sosyalist En- ternasyonal’e sunduğu raporda, Anadolu’nun her köyünde silah depoları kurduğu ve militanlara silah talimleri yaptırttığı hakkın- daki itirafları hep unutulmuş, o güne kadar yaptıkları terörizme ek olarak, Birinci Dünya Sava- şı’nda Osmanlı ordusunu arka­ dan vurma girişimleri de tama­ men göz ardı edilmiştir.

GİZLİ ANTLAŞMALAR ŞOKU...

Tek tek bazı kasabalar dışın­ da, bölge olarak hiçbir yerde nü­ fus çoğunluğuna sahip olmayan Ermenilerin, terörle diğer Türk ve Kürtleri kaçırarak daha fazla sayıda bulunduklarım ispatlama çabaları da -Sevr için verdikleri listelerdeki rakamların da gös­ terdiği gibi- eylemlerin amacım belli etmiştir.

Bütün bu girişimleri

kendile-ri için, bağımsızlıkları için yap­ tıklarını sanırken Ermenilerin, Ingiltere, Fransa, Rusya arasın­ da imzalanan ve I. Dünya Sava- şı’ndan sonra Osmanlı toprakla­ rının nasıl paylaşılacağını plan­ layan Sykes-Picot gizli antlaşma­ larından haberleri yoktu.

Ermeniler için bağımsızlık düşünülmüyor, Rus idaresi altı­ na girmeleri öngörülüyordu.

Nitekim Bolşevikler, 1917 sonunda bu anlaşmayı dünyaya açıklayınca, ilk şoku yaşamışlar­ dır.

Osmanlı devletinin 1918 Ekim’inde teslim olmasından sonra da esasen Türk bölgele­ rinden uzaklaştırılmış olan Er­ meniler, Bolşeviklerin egemenli­ ği altına girmekten kurtulama­ dılar.

Osmanlı devletine karşı ey­ lem için kendilerini teşvik etmiş olan Fransa ve İngiltere’den yar­ dım istediklerinde Ermeniler,

başlarının çaresine bakmaları nasihatından başka bir şey alma­ dılar!

‘SORUMLULUK ABD’YE’ ÇABASI

Sorumluluktan kurtulmak için de Amerika’yı ilgilendirmeye çalışmaktan da geri kalmadılar. Ancak bölgedeki petrollerin pay­ laşılıp, kendisine sadece Bolşe- viklerle mücadelenin bırakıldığı­ nı fark eden ABD de, gönderdi­ ği heyetlerin raporları doğrultu­ sunda, hemen kaçmayı yeğledi.

Bir süre daha oyuna devam eden, Fransa oldu.

Osmanlı’ya karşı ayaklan­ maları durumunda, kendilerine bağımsızlık vaad edilmiş olan Araplar, Suriye ve Lübnan’da, silah zoruyla himaye altına so­ kulmaya karşı savaşırlarken; Fransız güdümünde oluşturulan Ermeni birlikleri, Urfa-Antep- Adana bölgesinde yine terörizme

ve kıyıcılığa yönelmişlerdi. Kurtuluş Savaşı’nın örgütlen­ mesinden önce, bu bölgedeki halkın kendiliğinden silaha sarıl­ dığını biliyoruz.

Bölgeyi tamamen ele geçirme yönündeki çabalarını, Sakarya Zaferi’nden sonra Fransa, Anka­ ra ile şartsız anlaşmaya razı oluncaya kadar sürdürdü (Ekim

1921).

Her zamanki gibi, pazarlık­ lardan yine Ermenilerin haberi yoktu.

Ocak ayında, bir televizyon i

programında, Türkiye Ermende- j rinden Hrant Dink’in söylediği gibi, günün birinde Fransız as- ! kerleri atlarının nallarının altına keçe bağlayıp sessizce, yani Er- j menileri uyandırmadan çekildi­ ler.

Böylece Ermenilere de, ola- I bildiğince hızlı bir şekilde Suri­ ye’ye kaçmaktan başka seçenek bırakmadılar. İngilizlerin, Azerbaycan petrolünü kontrol altına almak için silahlandırdıkları Ermeni birlikleri Bakü civarında yenilince, bunların yerini, ‘Staffords’ özel İngiliz güçleri almıştı (solda). 1919’da Azerbaycan’ı işgal eden İngilizlerin kurmay heyeti ve gözlemci bir Amerikan subayı (altta).

İngiltere itiraf

ediyor: 'Felaket

götürdük../

İngiliz Koloniyal Ofis'in resmi yayını 'Near East' dergisi, önceleri (18 Temmuz 1919), Milli Liberal Kulüp'teki bir konuşmada, "Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu'na yönelen politikamız, orada yaşayan Hıristiyan halklar için felaket getirmiştir," dendiğini aktarmaktan çekinmiyordu. Ama Amerika'daki dalgalanmaları fark edince bundan yararlanmak fırsatını kaçırmadı. 1 Nisan 1920 tarihli sayısında, "Anadolu'da bir kıyım varsa, bunun nedeni, Amerika'nın Yakın ve Ortadoğu barışında hissesine düşeni üstlenmemesindendir," diye yazmıştı. Yine aynı derginin 23 Aralık 1920 tarihli sayısındaki 'İstanbul Mektubu'nda ise şu kayıt vardı: "Ermenistan, Türkiye ile Bolşevikler arasında paylaşıldı. Bu durumda Bay VVilson'un, Ermenistan sınırlarını saptayacağını söylemesi, dertli yaralıya hakaret etmekten başka bir şey değildir."

Sevr Antlaşması’na geniş sı­ nırlı bir bağımsız Ermeni devleti maddesini koydurmayı başaran Avrupa’daki Ermeni politikacı­ larının hayalciliği, Sevr’in ger­ çekleşebileceğini uman Batıkla­ rınki kadar büyüktü.

(3)

E R M E N İ S O R U N U

Fransız Generali Julien Dufieux’nün (üstte) örgütlediği Ermenilerden oluşan ‘Doğu Lejyonu’, 1919-1921 tarihlerinde, Çukurova topraklarında.

Fransızların ağzından

Batı'nın günahları

1920'lerde, Fransız Le Temps gazetesindeki iki başyazıda 'AvrupalI büyüklerin' günahları, açık bir biçimde itiraf edilir: • "Batılı büyük devletlerin hatasını şimdi, kabul ettirme olanaklarının yokluğu hesap edilmeden özgürlükleri tanınan Kafkasya'nın küçük halkları ödüyor." (10 Kasım 1920) • "Müttefiklerin elinde şimdi hayali bir anlaşma var ve müttefiklerin bu işin çözümü için doğuda ortak ettikleri küçük milletler, Ermenilerin şahsında bunun cezasını ödüyorlar." (12/13 Kasım 1920) Gerçi o dönemdeki Avrupa basınında, böylesine bol özeleştiriye rastlanıyordu; ama, bütün suçları Türklere yüklenmek için söylenen ve yapılanların, bunların belki bin katı olduğunu belirtmek de, abartma sayılmamalıdır.

KURTULUŞ SAVAŞI’NDA DOĞU CEPHESİ

Türk orduları bir yürüyüşle bugünkü sınırlarına vardılar ve 2-3 Aralık 1920 Gümrü Antlaş- ması’yla, Sevr’in imzasının üze­ rinden dört ay geçmeden, Erme­ ni devleti, bütün toprak istekle­ rinden vazgeçtiğini onayladı. 13 Ekim 1921 ’de imzalanan Kars Antlaşmasıyla da bu kararlar bir kere daha resmileştirilmiş ol­ du.

Olaylar böyle gelişirken, Er- menilerin başlıca kışkırtıcıları ne diyorlardı?..

Fransa’nın en ciddi gazetesi Le Temps, 1 Aralık 1920 tarihli başyazısında şunları söylüyordu:

"Sevr Antlaşması’nı hazırla­ yanlar neye benziyor, biliyor musunuz? Tavşanını unutmuş olan ve şapkasından hiçbir şey çıkaramayan bir sihirbaza."

New York Times (21 Kasım 1920), hayalcilikleriyle alay edi­ yordu: "Başkan Wilson en so­ nunda müttefiklerin istekleri üzerine saptamış olduğu Erme­ nistan sınırlarım ilana hazır.

Ama bu arada, Ermenistan var olmaktan çıktı."

LORD CURZON’UN ERMENİ YORUMU

Hiç de ‘Tiırksever’ olmadığı bilinen İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Ermeni Soykırı­ mdın gündeme getiren Vikont Bryce’a, 11 Mart 1920 günü, Lordlar Kamarası’nda verdiği yanıtta gayet netti:

"Dünyanın bu bölgesinde Ermeniler -hatta son haftalarda da bazı kimselerin sandığı gibi- masum kuzucuklar olarak dav­ ranmamışlardır. Şu anda elimde, onlar tarafından son derece vah­ şi ve kana susamış tarzda işlen­ miş saldırılara ilişkin bir sürü ra­ por var. Unutalım bunu. Kuzey Ermenistan’daki Ermenilerin ne kıyım, hatta ne de saldırı tehli­ kesinde olduklarına inanmıyo­ rum."

BAŞBAKAN LLOYD GEORGE’UN SÖZLERİ

Daha da ‘Türksevmez’ olan Başbakan Lloyd George ise

38

• Popüler TARİH/ M art 2001

Sevr’in imzasından önce, 1920 M art’ınm sonundaki bir konuş­ masında, onların artık yardım edilebilecek niteliği kaybettikle­ rini ve kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiğini şöyle anla­ tıyordu:

"Ermenistan Cumhuriye­ ti ’nin geleceği, doğrudan doğru­ ya Ermenilerin kendilerinin öz­ gürlüklerini savunmaya hazır olup olmamalarına bağlıdır. Eğer isteseler, 40 bin kişilik bir ordu toplayabilirler ve Büyük Britanya veya müttefiklerinden biri, onlara teçhizat yönünden yardımcı olabilir. Durmadan di­ ğer ülkelerin sırtına yük olacak ve yalvarılar, çağrılar göndere­ cek yerde, bırakalım kendi ken­ dilerini savunsunlar."

MİSYONERLERİN ÇALIŞMALARI

Lloyd George, Ermeni olayı­ nı en çok Amerikalıların misyo­ nerler aracılığıyla kışkırttığını, ama şimdi himayeye almaktan kaçındığını vurgulayıp, sorum­ luluktan ülkesini sıyırmaya da özen gösteriyordu.

Yöneticilerinin ihtiyatlılığına karşılık, Amerikan kamuoyun- daki sorumsuz çıkışlardan ya­ rarlanmaktan da geri kalmadı.

Başkan Wilson’un girişimle­ rini yetersiz bulan Cumhuriyetçi Parti, 1920 Haziran’ı ortasında­ ki konvansiyonunda, parti prog­ ramına bir prensip kararı koy­ muştu: "Ermeni halkı ile kalbi­ mizin içinden sempatileşiyoruz ve gücümüzün yettiği bütün ola­ naklarla kendilerine yardıma ha­ zırız."

Ancak bu sözlerin hemen ar­ kasında, küçücük bir ek vardı: "Ama himayemize almaya, manda yönetimi kurmaya karşı­ yız." (26 Haziran 1920 tarihli Le Temps)

AMERİKAN KOMİSYONU Ingiliz resmi çevrelerinin, Sevr’i isteyen ve imzalayan sanki kendileri değilmiş gibi davranış­

larına Amerikan tepkisi, Orta­ doğu’yu gezen Amerikan Soruş­ turma Komisyonu ve Amerikan- Asya Birliği aracılığıyla geldi, hem de ‘emperyalizm’ sözcüğü­ nü esirgemeden:

"Amerika’nın kaçındığı, geri kalmış halklara karşı sorumlu­ luk değildir. Tedavi edilemez emperyalizmin akıl almaz kar­ makarışık oyunlarına gelmekten kaçınıyoruz. Ermenilerin yardım çağrıları, Büyük Britanya’nın emelleri için (Ortadoğu’nun do­ ğal sınırları Kafkas Dağları’nı el­ de tutmak için) düzenlettirilmiş- tir. Ingilizler hiçbir çıkarları ol­ masaydı, oralarda bulunmazlar­ dı."

Amerikalıları rahatsız eden, bir yandan Bolşeviklerle savaş iddialarını ileri süren Ingilte­ re’nin, diğer yandan Lenin’in temsilcisi Krassin ile mali konu­ larda bir anlaşmaya varması ol­ muştu.

New York Times, 11 Mayıs 1920’de anımsatıyordu: "Ocak ayında Ingilizler Kafkasya’ya or­ du göndereceklerdi. Sonra Lloyd George birden vazgeçti. Bolşe­ viklerle ticaret yaparak anlaşma­ yı tercih etti. Denikin’e vermek istemediğini, şimdi Troçki’ye ve­ riyor. Ermeniler için, elde edebi­ lecekleri kadarını sağlamağa ça­ lışmaktan başka yapacak şey kalmadı. Ve bu arada, büyük

devletler bol suyla abdest ala­ cak, temizlenecek ve birbirlerini ellerinin temiz olduğuna ikna edeceklerdir."

Aynı yayın organı, 13 Kasım 1920’de de ekliyordu: "Ermenis­ tan’a dost görünen büyük Hıris­ tiyan devletlerinden hiçbiri, her­ hangi bir şey yapmakla ilgili gö­ rünmüyor; umursamıyorlar bi­ le."

1920-22 yıllarının Amerikan gazeteleri üzerinde yaptığım ta­ ramalarda, Ermeniler tarafından gönderilmiş okuyucu mektupla­ rında, ırkdaşlarını ileri itip sonra terk eden Batıklardan ‘eli kanlı umursamazlar’ diye bahsedildi­ ğine çok rastlamışımdır... ■

Ermenilerden oluşan ‘Doğu Lejyonu’nun geçtiği topraklarda uyguladığı vahşetin bir görüntüsü (üstte). İngilizlerin geniş lojistik desteğiyle Doğu Cephesi’nde Türklere karşı savaşan bir Ermeni topçu birliği (altta).

Gelecek sayı: Yakın Zamanlar...

Popüler TARİH /M a r t 2001 * 39

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

3.嚴重的肺功能障礙患者。 4.慢性活動性肝炎、肝硬化或肝衰竭的患者。 5.癌症病史而有可能合併轉移者 。 6.有發燒或感染的患者。

 唐氏症 ( Down’s syndrome ) 是細胞遺傳學最常發生的染色體變異 (chromosomal aberrat ion) 。主要變異的形式為第 21 對染色體多出一條;即為

Büyük şairimiz Abdülhak Hâmidin ölümünün üçüncü yıldönümü münasebe- tile dün saat on beşte Zincirlikuyudaki Asrî mezarlıkta, merhum için Maarif V

Eğer sayı iki asal sayının çarpımı olsay- dı, sayıları hemen bulmasını beklerdik?. O halde, iki asal sayının çarpı- mı olan bütün sayıları elememiz lazım

Keti’ Cevad’ııı iyi muharrirliği işte bu tarihten sonra başlar, tik gazetecilik dev­ ri R efik Halici merhum gibi par­ lak değildir.. He­ le tttihadcılar

Konunun yanındaki rakamlar, makalenin ilk sayfa numarasını göstermektedir.. Türkçe / Turkish English

Çoklu İlaç Direnci Gösteren Salmonella typhimurium’un Neden Olduğu Salmonelloz Olgusu.. A Case of Salmonellosis Caused by a Multidrug-Resistant Strain of

Geleneksel anlamda henüz etik kodlarını halkla ilişkiler uygulamalarının içerisi- ne tam olarak yerleştirememiş ve meslekleşme sürecinde var olan birtakım ek- siklikler