• Sonuç bulunamadı

Yurt Dışındaki Türk Çocuklarına Türkçe Öğretiminde Çizgi Filmler Yoluyla Değerler Aktarımı (Keloğlan Masalları Örneği)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yurt Dışındaki Türk Çocuklarına Türkçe Öğretiminde Çizgi Filmler Yoluyla Değerler Aktarımı (Keloğlan Masalları Örneği)"

Copied!
207
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

YURT DIŞINDAKİ TÜRK ÇOCUKLARINA TÜRKÇE

ÖĞRETİMİNDE ÇİZGİ FİLMLER YOLUYLA DEĞERLER

AKTARIMI (KELOĞLAN MASALLARI ÖRNEĞİ)

İLKER ÇETİN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TÜRKÇE VE SOSYAL BİLİMLER EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(4)

i

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 12 (oniki) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : İlker Soyadı : Çetin

Bölümü : Yurt Dışındaki Türk Çocuklarına Türkçe Öğretimi İmza :

Teslim tarihi : / /

TEZİN

Türkçe Adı : Yurt Dışındaki Türk Çocuklarına Türkçe Öğretiminde Çizgi Filmler Yoluyla Değerler Aktarımı (Keloğlan Masalları Örneği)

İngilizce Adı : To Transmit Values Using Animated Cartoons In Teaching Turkish To Turkish Children Living Abroad (Case Study Of Keloğlan Tales)

(5)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: ………. İmza: ...

(6)

iii

JÜRİ ONAY SAYFASI

İlker Çetin tarafından hazırlanan “Yurt Dışındaki Türk Çocuklarına Türkçe Öğretiminde Çizgi Filmler Yoluyla Değerler Aktarımı (Keloğlan Masalları Örneği)” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Gazi Üniversitesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Asiye Duman

Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ..……… Başkan: Doç. Dr. Yusuf Doğan

Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi .………... Üye: Yrd. Doç. Dr. Ümmühan Topçu

Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü, Başkent Üniversitesi ..………

Tez Savunma Tarihi: 16 / 01 / 2018

Bu tezin Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Selma Yel

(7)

iv

TEŞEKKÜR

Tez çalışmamda desteğini ve tecrübelerini esirgemeyen değerli danışman hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Asiye Duman’a, Sayın Yrd. Doç. Dr. Erol Barın’a, Sayın Dr. Başak Uysal’a, Sayın Dr. Yunus Kütükcü’ye, Sayın Dr. Müjdat Takıcak’a, Sayın Okutman Nazik Müge Tekin’e, Türkçe ve Sosyal Bilgiler Öğretmeni meslektaşlarıma, oğlum Göktürk’e çok teşekkür ederim.

(8)

v

YURT DIŞINDAKİ TÜRK ÇOCUKLARINA TÜRKÇE

ÖĞRETİMİNDE ÇİZGİ FİLMLER YOLUYLA DEĞERLER

AKTARIMI (KELOĞLAN MASALLARI ÖRNEĞİ)

(Yüksek Lisans Tezi)

İlker ÇETİN

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Ocak 2018

ÖZ

Bu araştırmanın amacı Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlere (kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık, dayanışma, sorumluluk, yardımseverlik, barış, estetik duyarlılık, dürüstlük, paylaşımcı olmak, hoşgörü, misafirperverlik, farklılıklara saygı duyma, vatanseverlik) TRT Çocuk kanalında Türkçe olarak yayımlanan Keloğlan Masalları adlı çizgi filmde yer verilip verilmediğini incelemek ve bu inceleme sonucuna göre konuya çeşitli öneriler getirmektir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Araştırmanın evreni Keloğlan Masalları isimli çizgi filmdir, örneklem ise bu çizgi filmin bölümlerinden kasti örnekleme ile seçilen 100 bölümdür. Verilerin toplanması ve analizi sürecinde uzman görüşü alınmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, ölçüt alınan tüm değerler bölümlerde mevcuttur. Ancak değerlerin sayıları birbirinden farklıdır. En çok tespit edilen değerler: 1.sezonda “kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık ve barış”, 2. sezonda “kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık ve dayanışma”, 3. sezonda “kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık ve dayanışma”dır. Üç sezonun ortalamasında en çok tespit edilen değerler: “kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık ve dayanışma”dır. En az tespit edilen değerler:1.sezonda “vatanseverlik ve misafirperverlik”, 2. sezonda “farklılıklara saygı duyma ve vatanseverlik”, 3. sezonda “vatanseverlik ve farklılıklara saygı duyma”dır. Üç sezonun ortalamasında en az tespit

(9)

vi

edilen değerler: “farklılıklara saygı duyma ve vatanseverlik”tir. Bazı değerler incelenen bölümlerde yeterince işlenmese de genel olarak Keloğlan Masalları adlı çizgi film yurt dışındaki Türk çocuklarına Türkçe öğretiminde ve değerler aktarımında kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler : Türk çocukları, çizgi film, değerler aktarımı Sayfa Adedi : XII + 191 Sayfa

(10)

vii

TO TRANSMIT VALUES USING ANIMATED CARTOONS IN

TEACHING TURKISH TO TURKISH CHILDREN LIVING ABROAD

(CASE STUDY OF KELOĞLAN TALES)

(M.S. Thesis)

İlker ÇETİN

GAZİ UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

January 2018

ABSTRACT

The aim of this study is to analyze to whether or not “Keloğlan Tales”, an animated cartoon broadcasted in TRT Çocuk channel, includes the core values (awareness of maintaining the cultural heritage, solidarity, responsibility, helpfulness, peace, aesthetic susceptibility, honesty, sharing, tolerance, hospitality, respect for diversity, patriotism) targeted in Turkish and Turkish Culture Lesson’s Curriculum (Grades 1 -10) for Turkish Students Living Abroad and to bring forward appropriate proposals to the matter according to the results. Document review was selected as a qualitative research method in this study. The population of this research is an animated cartoon that is broadcasted in TRT Çocuk channel. Sample of the study is 100 episodes of this cartoon selected by purposive sampling. It was applied expert opinion during the collection and analysis of data. According to the results, all core values defined as criteria were available in the episodes of the cartoon. However, the numbers of the values were different from each other. In the1st season “awareness of maintaining the cultural heritage and peace”, in the 2nd season “awareness of maintaining the cultural heritage and solidarity”, in the 3rd season “awareness of maintaining the cultural heritage and solidarity” were the most common values. According to average of 3 seasons the most common values were “Awareness of maintaining the cultural heritage” and “solidarity.” In the 1st season “patriotism and hospitality”, in the 2nd season “respect for diversity and patriotism”, in the 3rd season “patriotism and respect for diversity” were the least included values. According to average

(11)

viii

of 3 seasons the least included values were “patriotism” and “respect for diversity”. Although some of the values were not sufficiently handled in the examined episodes, in general “Keloğlan Tales” might be used to teach Turkish to Turkish students living abroad and to transmit values.

Key Words : Turkish children, animated cartoon, values transmission Page number : XII + 191 Pages

(12)

ix

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU ...

i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI ...

ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ...

iii

TEŞEKKÜR ...

iv

ÖZ ...

v

ABSTRACT ...

vii

İÇİNDEKİLER ...

ix

TABLOLAR LİSTESİ ...

xi

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ ...

xii

BÖLÜM I ...

1

GİRİŞ ...

1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ... 8 1.3. Araştırmanın Önemi ... 10 1.4. Varsayım ... 11 1.5. Sınırlılıklar ... 11

BÖLÜM II ...

13

KURAMSAL ÇERÇEVE ...

13

2.1. Çocuğun Dil Gelişimi ... 13

2.1.1. Ana Dili Edinimi ... 16

2.1.2. İki Dillilik ve Ana Dili Eğitimi ... 18

2.2. Yurt Dışında Ana Dili Olarak Türkçe Öğretimi... 22

2.2.1. Yurt Dışındaki Türk Çocuklarının Türkçeye Karşı Tutumları ve Ana Dili Sorunları ... 25

(13)

x

2.3.1. Değerler Aktarımında Türkçe Öğretiminin Önemi ... 32

2.3.2. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı ... 34

2.3.2.1. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda Değerler ... 36

2.4. Değerler Aktarımında Televizyon ve İnternet ... 40

2.4.1. Değerler Aktarımında Çizgi Film ... 42

2.4.1.1. İlgili Araştırmalar ... 44

BÖLÜM III ...

53

YÖNTEM ...

53

3.1. Araştırmanın Modeli ... 53

3.2. Evren ve Örneklem ... 53

3.3. Veri Toplama Yöntemi ... 54

3.4. Verilerin Analiz Edilmesi ... 54

BÖLÜM IV ...

57

BULGULAR VE YORUM ...

57

BÖLÜM V ...

66

SONUÇ VE TARTIŞMA ...

66 5.1. Sonuç ... 66 5.2. Öneriler ... 70

KAYNAKLAR ...

76

EKLER ...

85

Ek 1. Birinci Sezon Tespitleri ... 86

Ek 2. İkinci Sezon Tespitleri... 115

Ek 3. Üçüncü Sezon Tespitleri... 163

Ek 4. TRT Çocuk Uydu Kapsama Alanı... 190

(14)

xi

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Değerlerin Tüm Sezonlara Göre Sayıları .……….…...63

Tablo 2. 1. Sezon ……….64

Tablo 3. 2. Sezon ……….64

(15)

xii

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

MEB Millî Eğitim Bakanlığı

MEB 2009 Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe ve Türk Kültürü Dersi Öğretim Programı (1-10. Sınıflar)

TDK Türk Dil Kurumu

(16)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın problem durumuna, amacına, önemine, varsayımına ve sınırlılıklarına yer verilmiştir.

1.1. Problem Durumu

İnsanoğlu; gelişen teknoloji, artan ihtiyaçlar, iklim şartları gibi nedenlerden dolayı dünya üzerinde zaman zaman bir yerden başka bir yere göçmüştür. Bu göç hareketliliğinin sonrasında yerleşik yaşam başlamış ve toplumsallaşma da devreye girmiştir. Toplumsallaşmayla birlikte kültürel farklılıklar oluşmuş, kültürel farklılıklar ise milletleri ortaya çıkarmıştır. Bu açıdan bakınca bir milleti diğerinden ayıran en önemli iki öge kültür ve dildir. Kültürü ve dili önemli kılan etken ise onların milletin maddi ve manevi değerlerine ev sahipliği yapmasıdır. Türk Dil Kurumu (TDK, 2005) değer kavramını “Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet.” (s. 483) şeklinde tanımlamıştır.

Çelikkaya (2014) ise aynı kavramı “Bir toplum, bir inanç, bir ideoloji içinde veya insanlar arasında kabul edilmiş, benimsenmiş ve yaşatılmakta olan toplumsal, insani, ideolojik veya ilahî kaynaklı her türlü duyuş, düşünüş, davranış, kural ya da kıymetlerdir.” (s. 189) şeklinde ifade etmiştir. Bu bağlamda dilin tanımı şu şekilde yapılabilir: “İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban.” (TDK, 2005, s. 526).

Kültürün yapı taşları değerlerdir. Toplumlar yaşam biçimlerini ve insan ilişkilerini bu değerlere göre oluşturmaktadır. Her millet, kendi ana dili vasıtasıyla bu değerler etrafında

(17)

2

birbiriyle anlaşır ve varlığını sürdürür. Dolayısıyla varlığını sürdürmek isteyen her millet, ana dilini ve kültürel değerlerini çocuklarına öğretmek zorundadır. Kaplan (2013)’ın belirttiği üzere “Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür ve bu dil kalıbı ile yerden yere, nesilden nesle aktarılır.” (s. 142).

Ana dilinin edinildiği ve kültürel değerlerin yeni nesillere yani çocuklara aktarıldığı ilk kurum ailedir. Çocuk, ana dili vasıtasıyla bu değerler etrafında önce ailesiyle sonra yakın çevresiyle iletişim kurar. Bu sürecin devamında çocuğun toplumla iletişime geçtiği ilk yer ise okuldur. Belli bir döneme kadar sınırlı sayıda insanla yaşanan iletişim, okul hayatının başlamasıyla daha büyük bir toplumsal nitelik kazanır. Bu konuda bütün unsurlarıyla okul, çocukların hayatında önemli bir yer tutar. Sonuçta toplumsallığın hâkim olduğu okul ortamının dili ve kültürel yapısı çocukların değer yargılarını, kimliklerini ve kişiliklerini etkiler. Türkiye’deki eğitim sisteminde mevcut programlarla ana dilinin önemi ve toplumun kültürü üzerinde etkin bir şekilde durulmaktadır. Ancak Türkiye dışında yaşayan, Türkçeden ve Türk kültüründen uzak kalan birçok Türk çocuğu bu konuda iyi bir eğitim alamamaktadır. Bu nedenle yurt dışındaki Türk çocukları ile özellikle ilgilenmek gerekmektedir.

Yurt dışındaki Türkler deyince akıllara Türkiye’den yurt dışına göç gelmektedir. Göçün tarihine baktığımızda görülecektir ki İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomik açıdan zor durumda olan birçok ülke sanayiyle kalkınmaya çalışmıştır. Özellikle Avrupa ülkelerinin oluşturduğu sanayi ortamında, yoğun bir iş gücüne ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle, sanayileşen Avrupa ülkeleri başka ülkelerden işçi alımlarına başlamıştır. Türkiye bu ülkelere en çok işçi gönderen ülkelerden biridir. 1957 yılında 12 kişilik işçi grubunun Almanya’ya gitmesiyle başlayan göç; sonraki yıllarda Hollanda, Belçika ve Avusturya gibi ülkelere de devam etmiştir (Nuruan vd., 2005, s.7).

Türklerin yurt dışına çıkışlarında en önemli etken dönemin Türkiye’sindeki işsizlik ve ekonomik sıkıntılardır. Türk işçiler için gittikleri ülkelerdeki barınma, kültürel farklılık ve dil temel sorunlar olmuştur. Özellikle dil sorunu sadece işçilerimiz için değil işçilerimizin aileleri ve çalıştıkları ülkeler için de bir sorun teşkil etmiştir. Bu durumdan en çok etkilenenler ise çocuklar olmuştur. Gittikleri ülkenin dilini bilmeyen çocuklar ikinci bir dili ve kültürü öğrenmek zorunda kalmıştır. Ayrıca anne ve babaları gün boyu çalışan Türk çocukları, Türkçeden ve Türk kültüründen uzak kalmıştır. İşçi alan ülkeler ise göçlerin başlangıcında işçilerin ülkelerine döneceklerini düşünmüş ve göçmenleri misafir olarak görmüştür (Güzel, 2010, s. 167). Bu nedenle döndüklerinde sorun yaşamamaları için işçi

(18)

3

çocuklarına ana dili eğitimi verilmek istenmiştir. Bu durumda Avrupa’da ana dili olarak Türkçe öğretimi Avrupa’ya göçlerden bir süre sonra başlamıştır fakat dersler sistemli olarak yapılmamıştır. Sistemli olarak Türkçe öğretimine 1986 yılında hazırlanan bir programla başlanmıştır (Demir, 2014, s. 36). Çünkü Türk çocuklarının hem Türkçeyi hem de yaşadıkları ülkenin resmî dilini öğrenmeleri onların eğitim hayatını, toplumsal yaşamını ve benlik gelişimini olumlu yönde etkilemektedir (Yağmur, 2010, s. 222).

Günümüzde yurt dışındaki Türklerin sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. “Yurtdışında yaşayan 6 milyonu aşkın Türk toplumunun yaklaşık 5,5 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde, geri kalanı ise Kuzey Amerika, Asya, Orta Doğu ve Avustralya’da yerleşiktir.” (Dışişleri Bakanlığı, 2017). Bu açıdan yurt dışındaki Türklerin toplumsal yaşamı ile ilgili olarak çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda dil ve kültürün toplum hayatında ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmalardan biri Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü adına Nuruan vd. (2005) tarafından yapılan “Federal Almanya’da Yaşayan Türklerin Aile Yapısı ve Sorunları Araştırması” isimli çalışmadır. Araştırmanın sonucunda ortaya çıkan verilere göre aileler, çocuklarının Türk kültürünü öğrenememelerinden endişe duymaktadır. Vatandaşlarımız değer, dil, tutum ve davranış konularında bulundukları toplumla uyum sorunu yaşamaktadır. Ayrıca çalışmada Türk çocuklarının Alman eğitim sistemine katılmada, Türkçeyi ve Türk kültürünü öğrenmede büyük bir sorun yaşadıkları da tespit edilmiştir.

Yurt dışındaki Türkler üzerine diğer bir çalışma T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı adına Çil vd. (2011) tarafından yapılan “Avrupa’da Yaşayan Türkler-Yaz Tatili Döneminde Türkiye’ye Gelen Türkler Örneği Saha Araştırması” isimli çalışmadır. Bu araştırmanın sonuçlarına göre çocukların eğitim sorunları sıralamasında ilk sırada ülkelerinde iyi bir Türkçe ve Türk kültürü eğitiminin olmayışı, ikinci sırada çocukların din eğitimini yeterince alamamaları yer almıştır. Aileler, “Çocuğunuzun gelecekte nerede yaşamasını istersiniz?” sorusuna ise ilk sırada “Türkiye” cevabını vermiştir. Ayrıca aileler, bulundukları ülkelerde Türkçe ve Türk kültürü eğitiminin verilmesi noktasında önemli bir talepte bulunmuştur.

Yurt dışındaki Türk çocuklarının Türkçeyi bilmeleri ve Türk kültürünü edinmeleri yurt dışındaki aileler ve ülkemizin geleceği için oldukça önemlidir. Dolayısıyla bu konuda ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Bilindiği üzere yurt dışına çalışmak için giden bazı vatandaşlarımız Türkiye’ye dönse de birçoğu çalışmak için gittikleri ülkelere yerleşmiş bulunmaktadır. Bu durumun yaşandığı ülkelerden biri Fransa’dır. Fransa’da kalabalık

(19)

4

ailelerden oluşan Türklerin ikinci ve üçüncü kuşaklarının hemen hemen tamamı Fransa doğumludur (Nurlu, 2011, s. 22). Doğal olarak bu çocuklar bulundukları topluma uyum sağlamak ve toplumla iletişim kurmak zorundadır. Bunun yolu da o ülkenin değerlerini ve dilini bilmekten geçer. Aynı zamanda çocukların Türk milletinin değerlerini tanımaları ve Türkçeyi bilmeleri; akrabalarıyla iletişim kurabilmeleri, Türkiye ile uyum sağlayabilmeleri için oldukça önemlidir. Dolayısıyla Türk çocuklarının hem Türkçeyi hem de yaşadıkları ülkenin resmî dilini bilmeleri yani iki dilli olmaları gerekmektedir. Yılmaz (2014)’ın belirttiği üzere “İki dillilik, çocuğun doğumdan itibaren iki dile aynı anda maruz kalması ve çocuğun her iki dili tek bir dilmiş gibi aynı anda kazanması durumudur.” (s. 1643). Burada iki dilliliği değerlendirirken unutmamak gerekir ki bir dili bilmek demek sadece o dilde kısa yollardan iletişim kurabilmek değildir. Bir dili bilmek için dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerilerinde yeterli düzeyde olmak gerekmektedir. Ayrıca o dili konuşan toplumun kültürel özelliklerini yani değerlerini de bilmek oldukça önemlidir. TDK Türkçe sözlük (2005)’te iki dillilik “İki ayrı dile sahip olma veya iki ayrı dili okuyup yazma gücünde ve becerisinde olma.” (s. 947) şeklinde ifade edilmiştir.

İki dillilik durumunda her iki dilde de iyi bir eğitim almayan çocukların dil becerilerinde yetersizlikler olabilir. Bu anlamda yurt dışındaki bazı Türk çocuklarının Türkçe becerisi oldukça iyi durumdayken bazı çocuklar neredeyse Türkçeyi hiç konuşamamaktadır. Ana dili ve kültürünün birlikte öğrenilmesi sürecinin devamında, ikinci bir dilin öğrenilmesinin farklı bir kültüre uyum sağlamayı kolaylaştırdığı bilinmektedir (Aksoy, 2010, 14). Dolayısıyla yurt dışındaki Türk çocuklarına, bulundukları ülkenin resmî dilinin öğretimi gibi, Türkçe ve Türk kültürü öğretiminin de yetkili kurumlarca çok iyi planlanması gerekmektedir. Bunu için, gerektiğinde devletler arası iş birliği ile eğitimde yenilikler ve düzenlemeler yapılması ana dili olarak Türkçenin öğretilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Ana dili olarak Türkçe dersleri resmî olarak her ülkede verilmemektedir. Çünkü bazı ülkelerin yönetimleri göçmenlerin kendi ana dilini ve kültürünü öğrenmelerini istememektedir. Örneğin Danimarka, Hollanda ve Norveç’te göçmenler için verilen ana dili dersleri okullardan kaldırılmıştır. Almanya’nın bazı eyaletleri, Türk çocuklarına okul içinde ve bahçesinde bile Türkçe konuşma yasağı getirmiştir. Derslerin verildiği ülkelerde ise ana dili dersinin yapılabilmesi o ülkelerin veya eyaletlerin yasalarıyla belirlenmektedir. Buna göre yasalar çeşitli kısıtlamalar içermektedir. Kısıtlamalar da bazı sorunları ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle Türk çocukları genellikle yurt dışındaki okullarda iyi bir Türkçe eğitimi alamamaktadır (Yağmur, 2010, s. 225).

(20)

5

Çalışmak için yurt dışına giden Türklere göçlerin başlangıcında da gereken ilgi gösterilmemiştir. İlk göçlerin üzerinden yıllar geçip yurt dışındaki Türk nüfusu artsa da onlara gereken ilgi hâlâ yeterince gösterilmemekte ve birçok sorun devam etmektedir. Oysa Türkiye’de Türkçenin öğretilmesi ve kültürel değerlerimizin aktarılması ne kadar önemliyse bu, yurt dışında bulunan Türk çocukları için de o derecede önemlidir.

Yurt dışında Türkçe eğitimi ve Türk çocukları konusunda yapılan araştırmalar bize konu hakkında bazı bilgiler vermektedir. Yıldız (2012) tarafından yapılan çalışmada genel olarak her eyaletin kendi eğitim sistemi olduğu, Türkçe ders sürelerinin haftada 2 ila 5 saat arasında değiştiği, bu yapıyla başarılı olunamadığı ifade edilmiştir. Ana dili eğitimi alıp Türkçeyi iyi kavrayan Türk çocuklarının Almancayı iyi konuştuğu ve diğer derslerde de daha başarılı olduğu belirlenmiştir. Ancak Türkçe derslerine gerek veliler gerekse çocuklar tarafından yeterli ilgi gösterilmediği, bunda velilerin yoğun iş temposu nedeniyle çocuklarla ve okulla pek ilgilenememelerinin etkili olduğu tespit edilmiştir. Türkçe ders saatlerinin yetersiz olması ve dersin not değerinin olmaması gibi etkenlerin çocukların Türkçe dersine istek düzeyini azalttığı belirtilmiştir. Çalışmaya göre çocuklarıyla onların okul durumu ve Türkçe dersine katılımları konusunda yeterince ilgilenemeyen velilerin Almanya’daki Türk toplumu için Türkçe eğitiminin yaygınlaştırılmasını istemeleri dikkat çekmektedir. Bu durum, Almanya’daki Türklerin Türkiye Cumhuriyeti’nden ve Alman devletinden ana dili olarak Türkçe öğretimi konusunda bir beklenti içinde olduklarını göstermektedir.

Çalışma yapılan bir başka ülke ise Fransa’dır. İnce (2011), çalışmasında Fransa’da Türkçe derslerine devam eden Türk öğrencilerin yazılı ve sözlü anlatım becerilerini incelemiştir. Buna göre Türkçe ve Türk Kültürü derslerine giren öğrencilerin yazılı ve sözlü anlatım becerilerinde bazı sorunları olduğu, oluşturdukları metinlerde çok sayıda yanlış yaptıkları, öğrencilerin sınıf ve yaş seviyesine göre belirli bir çizgi yakalayamadıkları sonucuna varılmıştır. Bu tür araştırma sonuçlarında görüldüğü gibi yurt dışındaki Türk çocuklarına Türkçenin titizlikle öğretimi, çocukların maddi, manevi ve evrensel değerlerle yetiştirilmesi önemli bir gerekliliktir.

Yurt dışında Türkçenin öğretimi çeşitli sınırlılıklar dâhilinde yetersiz bir şekilde yapılmakta veya bazı yerlerde hiç yapılamamaktadır. Bu yetersizliklere ve sınırlılıklara karşın, teknolojinin çok ilerlediği günümüzde yurt dışında yaşayan Türk çocuklarına Türkçenin öğretimi ve çeşitli değerlerin aktarılmasında farklı yollardan yararlanılabilir. Bu anlamda çocukların severek izlediği çizgi filmler etkili bir şekilde kullanılabilir.

(21)

6

Yörükoğlu (2002) çizgi film hakkındaki düşüncelerini “Okul öncesi çağda hiç kuşkusuz çocukları en çok çeken filmler çizgi filmlerdir. Çocuklarla hayvanların arkadaşlığını işleyen diziler, güldürü filmleri Küçük Ev türünden aile yaşamını sergileyen filmler de çocukları çok çeker.” (s.98) şeklinde dile getirmektedir. Çünkü çocuklar, ilginç kahramanlar ve hayal unsurlarının yer alması, heyecanı ve hareketliliği içermesinden dolayı çizgi filmlere karşı çok meraklıdır. Günümüzde sayısı oldukça artan çizgi film kanalları da bunun somut bir göstergesidir.

Son yıllarda animasyon adıyla da anılan çizgi filmler, kullanılan dil ve içerikten yapımdaki renklere, grafik tasarımına, müziğe kadar pek çok unsur düşünülerek hazırlanmaktadır. Ayrıca, yapımcı şirketler çeşitli müzik, renk ve kurgularla oluşturdukları çizgi filmler, reklam filmleri dâhil olmak üzere her türden film vasıtasıyla izleyicileri belli değerlere ve alışkanlıklara yönlendirmektedir. (Küçükbezirci, 2013, s. 1879). Böylece çocuklarda farkına varmadan bazı değer yargıları, davranışlar ve dil yapıları yerleşmeye başlamaktadır. Buradan hareketle konuya bütünüyle baktığımızda eğlence ve ticari sebeplerle kullanılan çizgi filmlerin eğitim amacıyla da verimli ve etkili bir şekilde kullanılması gerektiği görülecektir. Bu konuda çizgi filmlerle ilgili yapılmış çeşitli araştırmalar incelenebilir. Özer (2012), yaptığı çalışmanın sonucunda sosyal bilgiler öğretiminde çizgi film izleterek ders işlemenin öğrencilerin akademik başarılarını artırmada etkili olduğunu tespit etmiştir.

İlhan ve Çetinkaya (2013)’nın yaptığı bir araştırma sonucunda öğrencilerin büyük çoğunluğu günde 2 ila 3 saat arasında televizyon izlemektedir. Araştırmaya göre en fazla izlenen çizgi film kanalı Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) Çocuk kanalıdır. TRT Çocuk kanalında yayımlanan “Keloğlan” en çok izlenen çizgi filmdir. Aynı kanalda yayımlanan “Pepee” en çok izlenen ikinci çizgi filmdir. Araştırmaya katılanlar birden fazla kanal izlemektedir ama en çok izlenen kanal TRT Çocuk’tur. Ayrıca araştırmada yerel motifleri ön plana çıkaran TRT Çocuk kanalının Türk yapımı çizgi filmlerinin en çok izlenen çizgi filmler olduğu, böylece yıllardır yabancı ülke yapımlarının fazla izlenmesi yüzünden çocukların yabancı kültürlerin etkisine terk edildiği eleştirilerinin biraz olsun kırıldığı belirtilmiştir.

Yurt dışındaki Türk çocukları da Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki bütün çocuklar gibi çizgi film izlemektedir. Önceden teknolojik imkânlardan dolayı yurt dışındaki Türk çocuklarının genelde televizyonlarda izledikleri çizgi filmler bulundukları ülke yapımı çizgi filmler veya dünyaca ünlü kanalların yayımladıkları çizgi yapımlardı (B. Göksu,

(22)

7

kişisel İletişim, Ekim 7, 2016). Çünkü dünya çizgi film piyasasının ağırlıklı olarak Amerikalı, Japonyalı, Koreli ve Hindistanlı firmaların elinde olduğu bir ortamda Türkiye’de son zamanlara kadar yayımlanan çizgi filmlerin %1’i bile yerli değildi, birkaçı dışında çoğu kanalda hiç yerli yapım çizgi film yayımlanmamaktaydı (Sabah gazetesi, 2011). Ancak günümüzde TRT Çocuk kanalının etkinliğini artırmasıyla birlikte Türkiye’de olduğu gibi yurt dışındaki birçok Türk çocuğu ailesinin yönlendirmesiyle Türk yapımı çizgi filmleri de hem televizyondan hem internetten izlemektedir (C. Gündüz, kişisel iletişim, Ağustos 9, 2016). Dolayısıyla çocuklar için yayımlanacak yapımlar ve programlar plan ve hazırlık aşamasındayken yurt dışında yaşayan Türk çocukları da düşünülmelidir. Çünkü bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yurt içindeki ve yurt dışındaki vatandaşlarımıza karşı Türkçenin doğru ve özenle kullanımını da kapsayan maddi ve manevi değerlerimize uygun programlar hazırlamaktan, vatandaşlarımıza eğitim hizmeti sunmaktan sorumludur.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 62. maddesinde bu konudan bahsedilmiştir. İlgili maddede devletin yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile yaşamı, çocuklarının eğitimi, kültürel ihtiyaçları, sosyal güvenlik işleri, ana vatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşü gibi konularda tedbirler alması gerektiği vurgulanmıştır (Resmî Gazete, 1982).

2954 sayılı TRT Kanunu’nda da bununla ilgi maddeler bulunmaktadır. Buna göre TRT yayınlarının Türk millî eğitiminin temel görüş, amaç ve ilkelerine uyması; kolayca anlaşılabilir olması; genel ahlakın gereklerini, millî gelenekleri ve manevi değerleri gözetmesi gerekir. Yayınlarda doğru, temiz ve güzel bir Türkçe kullanılmalıdır. Yayınlar millî eğitim ve millî kültürün geliştirilmesine, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerinin sürdürülmesine yardımcı olmalıdır (Resmî Gazete, 1983). Dolayısıyla yurt dışındaki vatandaşlarımızın bu konularda dikkate alınması gerektiği açıktır, onların Türkiye ile kültürel bağlarının devam ettirilmesi ve nesillerimizin yitirilmemesi gerekmektedir. Bunun ilk yolu ise Türk çocuklarına Türkçeyi öğretmek, Türk milletinin kültürünü ve değerlerini evrensel değerlerle birlikte aktarmaktır. Böylece hem evrensel hem de millî değerlere sahip dil ve kültür bilinci olan bir toplum oluşmasına katkı sağlanacaktır.

Günümüz dünyasında kitle iletişim araçları insanlar ve ülkeler arası iletişimde sıkça kullanılmaktadır, bu araçlar yurt dışındaki vatandaşlarımızla bağlantıda da çok önemli bir yer tutmaktadır. Konuya çocuklar açısından bakarsak televizyon veya internet aracılığıyla

(23)

8

yayımlanan çocuk programlarının ve özellikle çizgi filmlerin onların dünyasında büyük bir yeri olduğu açıktır.

TRT Çocuk kanalının uydu kapsama alanı dünyada oldukça geniştir (Bakınız Ekler, s.190). Ayrıca TRT Çocuk kanal kimliğinde de ifade edildiği gibi kanalın yayınları evrensel pedagojik normlarda kaliteli ve çağdaş, yayınlar çocukların gelişimini destekleyici ve onlara yol gösterici olmalıdır. Ayrıca TRT Çocuk kanalı Türk dili ve Türk kültürünün doğru bir şekilde tanıtılmasını, çocukların oynayarak, eğlenerek eğitilmesini bilinçlendirilmesini amaçlamaktadır (Bakınız Ekler, s.191). Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu konuda daha etkin bir rol alması gerekmektedir.

Hem yurt dışındaki Türk çocuklarına Türkçenin öğretimi ve çeşitli değerlerin aktarılması ihtiyacı hem de çizgi filmlerin çocukların hayatında bir yer edinmiş olması “Türkçe yayımlanan yerli yapım çizgi filmler temel değerleri içermekte midir?” sorusunu akla getirmektedir. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir kurumu olan TRT Çocuk kanalında yayımlanan çizgi filmlerin değer aktarımı bakımından içerikleri ayrı bir önem kazanmaktadır. Dolayısıyla TRT Çocuk kanalında yayımlanan ve beğeniyle izlenen “Keloğlan Masalları” adlı çizgi filmin Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerler açısından incelenmesi önemli bir ihtiyaç olarak görülmüştür.

1.2. Araştırmanın Amacı

Çalışmanın amacı TRT Çocuk kanalında yayımlanan, çocukların hatta yetişkinlerin bile beğeniyle izlediği Keloğlan Masalları adlı çizgi filmi Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’ndaki temel değerler açısından incelemek ve bu inceleme sonucuna göre konuya çeşitli öneriler getirmektir. Bu kapsamda aşağıdaki alt problemlerin cevapları araştırılmıştır:

1. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden vatanseverlik TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

2. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden hoşgörü TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

(24)

9

3. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden farklılıklara saygı duyma TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

4. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden barış TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

5. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

6. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden misafirperverlik TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

7. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden dayanışma TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

8. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden sorumluluk TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

9. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden paylaşımcı olmak TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır? 10. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden dürüstlük TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

11. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden yardımseverlik TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

(25)

10

12. Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda hedeflenen temel değerlerden estetik duyarlılık TRT Çocuk kanalında yer alan Keloğlan Masalları isimli çizgi filmde yer almış mıdır?

1.3. Araştırmanın Önemi

Yurt dışında yaşayan Türkler ülkemizde gurbetçi, bulundukları ülkede ise misafir, göçmen gibi sıfatlarla nitelendirilmektedir. Onların bulundukları ülkelerin dilini ve değerlerini bilmeleri ne kadar önemliyse aynı şekilde Türkçeyi ve Türk kültürünü de bilmeleri oldukça önemlidir.

Yurt dışındaki Türklerin gözü kulağı Türkiye’dedir, gerek televizyonlarda gerekse diğer iletişim araçlarında onlara da daha fazla ilgi göstermek ve önemi vermek gerekmektedir. Bununla birlikte yurt dışındaki Türkler vakitlerinin birçoğunu çalışarak geçirmektedir. Bu yoğun tempoda ailelerin en büyük eğlence araçları televizyon ve internettir. Bulundukları ülkenin kanallarının yanı sıra Türk kanallarını da izleyen birçok aile böyle bir ortamda çocuklarına yeterince vakit ayıramamaktadır. Bu durumda çocuklar televizyon ve internet gibi teknolojik araçlarla da vakit geçirmektedir. Çocuklar bu tür araçlardan dinleme-izleme yoluyla, farkında olarak veya olmayarak dil becerileri edinmekte, maddi ve manevi şekilde etkilenebilmektedir. Sonuçta bunu iyi bilen dünyada birçok şirket belli amaçlar doğrultusunda bilgisayar oyunları, çocuk filmleri ve çizgi filmler hazırlamaktadır. Bu çalışmalarda, kullanılan dilden renk tasarımına kadar pek çok unsur dikkate alınmaktadır. Dolayısıyla bu konuda farkında olunması gereken şey şudur: Çeşitli yapımlar kimi zaman açıktan kimi zaman ise örtük şekilde çocuklara birçok davranış göstermekte veya değer yüklemektedir. Özellikle bu değerlerin yayılması 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sanayileşmeyle ve küreselleşmeyle hız kazanmıştır. Teknolojik ürünlerde Batı kültürü esas alındığı için dünyada Batılı yaşam tarzı egemen olmaya başlamış ve bu yaşam tarzı görsel iletişim yöntemleriyle dünyanın tüm bölgelerine yayılmıştır (Dursun, 2013, s. 24). Sonuçta birçok toplum kendi değerlerini yitirmeye başlamıştır. Bu süreçte egemen kültürün sahibi olarak gösterilen, sanayileşmiş, sosyalleşmiş toplumlar bile kendi ülkelerinde öz değerlerinden uzaklaşırken Türkiye’den ve Türkçeden uzakta yaşayan Türkler daha fazla değer kaybına maruz kalmaktadır. Güleç ve İnce (2013)’nin belirttiği üzere “Türkçeyi sevdirmek için broşürlere, televizyon programlarına, reklamlara, kamu spotlarına gerçekten insanları bilinçlendirecek materyallere ihtiyacımız var.” (s. 99).

(26)

11

Mevcut durumda yurt dışındaki Türklerin Türkiye ile bağlarını güçlendirmede, onları Türkiye’den haberdar etmede, onların ihtiyaçlarını karşılamada en etkili araçların televizyon ve diğer iletişim araçları olduğu açıktır. Yurt dışındaki aileler Türk dizilerini çokça izlemektedir, çocukları da bu dizilere bakmaktadır ancak bu dizilerin tamamının çocuklar için uygun olmaması, geç saatlere kadar sürmesi çocukları olumsuz etkileyebilir (Güleç & İnce, 2013, s. 147). Bu nedenle çocukların kendilerine uygun programları izlemesi çok önemlidir. Ayrıca yurt dışındaki Türk çocuklarının Türkçeyi, Türklerin kültürel değerlerini öğrenmeleri ve insanlık değerlerini kazanmaları Türkiye açısından olduğu kadar onların başka toplumlarla birlikte yaşaması adına da oldukça önemlidir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük görev düşmektedir.

Bu çalışma, MEB’in programlarına uygun şekilde yayın yapması gereken TRT’nin yayımladığı “Keloğlan Masalları” adlı çizgi filmin “Yurt Dışındaki Türk Çocukları için Türkçe ve Türk Kültürü Öğretimi Programı (1-10.Sınıflar)”ndaki temel değerler açısından incelenmesi ve konuyla ilgili olarak tespitlerin yapılması, konuya getirilecek önerilerle yurt dışındaki çocuklarımızın Türkiye ile bağlarının güçlendirilmesi, ailelerde ve çocuklarda Türkçe ve Türk kültürü sevgisi ve farkındalığı oluşması yolunda daha etkili ve kapsamlı projelerin hazırlanmasına dikkat çekilmesi açısından önem taşımaktadır. Çizgi filmlerin Türkçenin öğretiminde ve değerlerin aktarılmasında etkili olabileceği düşünülmektedir.

1.4. Varsayım

TRT Çocuk kanalında yayımlanan çizgi filmler MEB’in amaç ve ilkelerine uygundur. Buna göre “Keloğlan Masalları” isimli çizgi film Yurt Dışındaki Türk Çocukları için Türkçe Öğretimi Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda belirtilen “vatanseverlik, hoşgörü, farklılıklara saygı duyma, barış, kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık, misafirperverlik, dayanışma, sorumluluk, paylaşımcı olmak, dürüstlük, yardımseverlik ve estetik duyarlılık” temel değerleri aktarmaktadır.

1.5. Sınırlılıklar

Araştırmalarda birçok sınırlılık belirlenebilir fakat bir araştırmanın sınırlılıklarını mümkün olduğu kadar azaltmakta fayda vardır. Ayrıca, araştırmada yapmak isteyip de zaman, maliyet, kaynak vb. çeşitli nedenlerden dolayı yapamadığımız noktalar da sınırlılık oluşturabilir. (Büyüköztürk, K. Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2010, s. 70).

(27)

12

Araştırmanın sınırlılıklarından biri Keloğlan Masalları çizgi film dizisinin yayımlanan veya hazırlanıp da yayımlanmayan bütün bölümlerinin sayısının net olarak öğrenilememesidir.

Araştırmanın özelliği gereği bölümlerin tek tek seyredilmesi, yorumlanması ve tespitlerinin yapılması oldukça zaman almaktadır; bu da bir sınırlılık oluşturmaktadır. Araştırmada Keloğlan Masallarına ek olarak, TRT Çocuk kanalında yayımlanan diğer çizgi film serilerinin de izlenememesi sınırlılıklar arasında gösterilebilir. Bu araştırmanın diğer sınırlılıkları da aşağıda belirtildiği gibidir:

1. İnceleme, TRT Çocuk kanalında yayımlanan Keloğlan Masalları adlı çizgi film serisini kapsamaktadır. Araştırma, dizinin ulaşabildiğimiz 109 bölümünden araştırmamız için seçilen (1. sezondan 39 bölüm, 2. sezondan 31 ve 3. sezondan 30 bölüm olmak üzere) 100 bölümle sınırlıdır.

2. Çizgi filmdeki tespitlerin bir değer olarak sınıflandırılması Yurt Dışındaki Türk Çocukları için Türkçe ve Türk Kültürü Dersi (1-10. Sınıflar) Öğretim Programı’nda yer alan temel değerlerle (vatanseverlik, hoşgörü, farklılıklara saygı duyma, barış, kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık, misafirperverlik, dayanışma, sorumluluk, paylaşımcı olmak, dürüstlük, yardımseverlik, estetik duyarlılık) sınırlıdır.

3. Çizgi filmdeki deyim ve atasözlerinin tespiti için alınacak ölçüt, TDK’nin resmî sitesindeki (http://tdk.gov.tr/) Atasözleri ve Deyimler sözlüğü (arama motoru) ile Ömer Asım Aksoy’un (1988) iki ciltten oluşan Atasözleri ve Deyimler sözlüğü ile sınırlıdır.

4. Yapılacak tespitler, kahramanlar tarafından konuşma ifadeleri ve beden dili vasıtasıyla doğrudan ya da dolaylı olarak söylenenler ve gösterilenler ile sınırlıdır.

(28)

13

BÖLÜM II

KURAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölüme, çalışmanın temeli olan, çocuğun dil gelişimi konusu ile başlanmıştır. Sonrasında; çalışmanın konusunu oluşturan ana dili edinimi, iki dillilik ve ana dili eğitimi, yurt dışında ana dili olarak Türkçe öğretimi, yurt dışındaki Türk çocuklarının Türkçeye karşı tutumları ve ana dili sorunları, değer kavramı, değerler aktarımında Türkçe öğretiminin önemi, yurt dışındaki Türk çocukları için hazırlanmış Türkçe ve Türk kültürü dersi öğretim programı ve değerler, değerler aktarımında televizyon, internet ve çizgi film ele alınmış; son olarak ise ilgili araştırmalara yer verilmiştir.

2.1. Çocuğun Dil Gelişimi

Çocukluk, insanın geçirdiği yetişkinlik, ihtiyarlık gibi yaşamsal evrelerden biridir. Hassas bir dönem olan çocukluk kendi içinde dönemlere ayrılabilir. Gürel, Temizyürek ve Şahbaz (2007) tarafından çocukluk dönemi “0-2 yaşlar arası bebeklik dönemi, 2-6 yaş arası okul öncesi çocukluk dönemi, 6 ila 11-13 yaşları arasını ise okul çağı çocukluk dönemi” (s. 1) şeklinde sınıflandırılmıştır. Bu dönemler çocuk eğitiminde hassas olarak kabul edilmektedir. Ergin (2012, s.6)’e göre ise özellikle 0-8 yaş arasını kapsayan, erken çocukluk dönemi olarak nitelenen dönem temel bilgi, beceri ve alışkanlıkların kazanılmasında çok önemlidir. Bu nedenle çocukların bu dönemdeki yaşantıları rastlantıya bırakılmamalı, aksine bu yaşantılar yetkililer ve uzmanlar tarafından ciddi bir şekilde ele alınmalıdır.

Çocukluk diğer evrelerden ayrı bir öneme sahiptir. Bunun ilk sebebi çocukların mutlaka yetişkinlerin bakımına ve ilgisine ihtiyaç duymalarıdır. Ayrıca çocukluk döneminde

(29)

14

fiziksel gelişimin hızlı olmasıyla birlikte ruh dünyasının temeli de atılır. Dolayısıyla programlar oluşturulup okullarda çeşitli eğitimler verilirken çocukların yaşları, gelişim düzeyleri, bulundukları ruhsal durum ile birlikte kişilik algıları, empati yetenekleri gibi özellikleri de dikkate alınmalıdır (Sayar, 2010, s. 73). Çünkü yapılan incelemeler çocukların aynı gelişim dönemlerinde ortak davranış ve eğilimlere sahip olduklarını göstermektedir. Bireysel farklılıklarla birlikte bu ortaklıkların da bilinmesi çocuğun eğitiminde doğru ve etkili yöntemleri belirlemede eğitimcilere ve ailelere yardımcı olur (Yörükoğlu, 2002, s. 27).

Daha anne karnındaki bebeklerin bile gelişime ve öğrenmeye açık olduğu bir yaşamda çocukların bulundukları topluma uyum sağlama süreci küçük yaşlardan itibaren başlamaktadır. Böylece çocuklar hem kişisel olarak gelişir hem de sosyalleşirler. Sosyalleşme sürecinde çocukların kendine has özellikleriyle birlikte bir topluma ait davranış kalıplarını özümseyip o topluma ait hissetmesi çocuğun ruhsal gelişimi ve kimlik kazanması açısından oldukça önemlidir (Selçuk, 2001, s.54). Bu hassas sosyalleşme döneminde en önemli gelişim özelliklerinden biri de çocuğun konuşma becerisini kazanması ve dil becerilerinin gelişimidir.

Dil, öz bir ifadeyle insanlar arasında iletişimi sağlayan en temel araçtır. Nüfusu ne kadar olursa olsun her toplum günlük hayatta mutlaka birbirini anlama, birbirine duygularını, düşüncelerini, yaptıklarını veya yapmak istediklerini anlatma ihtiyacı duymuştur. Bu ihtiyaçtan dolayı dil ve iletişim her toplum için elzemdir. Bu nedenle toplumlar kendi içinde anlaşma ve uyum için bir dil oluştururken belli kurallar meydana getirmişlerdir. Gülensoy (2000) bu konu hakkındaki görüşlerini “Anlaşma sağlayan sistemli işaretler birliği olarak tanımlayabileceğimiz dil, taşıdığı bu genel anlamıyla insandan insana mesajlar iletebilen türlü semboller diye de ifade edilebilir.” (s. 3) şeklinde dile getirmiştir. Ediskun (2004) ise dili “Dil, bir toplumdaki insanların anlaşmalarını konuşma ya da yazı ile sağlayan işaretler sistemidir.” (s. 9) tanımıyla ifade etmiştir. Çocuklar, ailedeki ve toplumdaki bu anlaşma sistemine başlangıçta ses düzeyinde dâhil olur, sonrasında aşamalar hâlinde konuşma becerisini de edinerek sisteme etkin şekilde katılırlar. Buna göre çocuklarda dil edinimi ve gelişimi bazı evrelerden oluşur. Bu evreler temelde konuşma öncesi dönem ve konuşma dönemi olarak ayrılabilir. Konuşma öncesi dönem seslerin çıkarıldığı, kelime hazırlıklarının yapıldığı bir dönemdir. Konuşma döneminde ise artık kelimelere geçilmekte ve kısa cümleler dile getirilmektedir. Konuşma öncesi; ağlama dönemi (0-6 hafta), gığıldama dönemi (6 hafta/3 ay), mırıldanma (4-6 ay), mırıldanmanın

(30)

15

tekrarı (6-9 ay) şeklinde; konuşma dönemi ise ses-sözcük dönemi (9-12 ay), tek sözcük dönemi (12-18 ay), iki sözcüklü ifadeler dönemi (18 ay/2 yaş), üç ve daha fazla sözcüklü ifadeler dönemi (3-5 yaş) şeklinde ayrılabilir (Temiz, 2002, s. 22-28).

Dil gelişim evreleri üzerine bir başka sınıflama da benzer şekilde oluşturulmuştur: Yeni doğan dönemi (ağlama) (0-6 hafta), gığıldama dönemi (6 hafta/3 ay), mırıldanma dönemi (3-6 ay), mırıldanmanın tekrarı dönemi (6-9 ay) gibi evreler konuşma öncesi olarak; ses sözcük dönemi (9-12 ay), tek sözcük dönemi (12-18 ay), iki sözcüklü ifadeler dönemi (18-24), üç ve daha fazla sözcüklü ifadeler dönemi (2-3 yaş), gramer kurallarına uygun konuşma dönemi (3-6 yaş) (MEB, 2007, s. 6). Bu anlamda normal düzeyde gelişim gösteren çocuklarda 1,5 ila 4 yaş arasında, kullanılan seslerin sayısı artmaktadır; 4 ila 8 yaşlarında ise çocukların fonolojik (ses) dağarcığı tamamlanmaktadır (Temel, Bekir ve Yazıcı, 2014, s. 106).

Dil edinimi üzerine genel olarak iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan akılcı kuram, insanın dil gelişimi için doğuştan bir kapasiteye sahip olduğunu, dil edinimi için kalıtsal şekilde programlandığını ileri sürmektedir. Deneyci kuram ise çevreyi esas almıştır, dil ediniminin insan üzerinde etkili olan dış etkenlerin sonucu olduğunu kabul etmiştir (Özüdoğru & Dilman, 2014, s. 8). Bu anlamda çocuklarda dil edinimini incelerken bilişsel, duyuşsal, psiko-motor vb. gelişimler ile birlikte çevre etkisinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Çünkü çocuğun seslerden kelimelere, oradan cümleye geçip konuşabilmesi için sağlıklı bir beyin gelişimine ve aile ilgisine ihtiyacı vardır (Baştürk, 2004, s. 32).

5-6 yaş çocukları üzerine yapılan bir araştırmadan çıkan sonuca göre çocukların dil gelişim düzeyleri üzerinde yaş, cinsiyet, aile, öğrenim durumu, okul öncesi eğitim ve bu kurumlara devam etme süresi gibi etkenler belirleyici rol üstlenir (Koçak, Ergin ve Yalçın, 2014, s. 104). Bunlara ek olarak kalıtım, zekâ, çevre, fiziksel ve ruhsal sağlık şartları, kardeş sayısı, ailenin gelir ve eğitim düzeyi, kitle iletişim araçları, çeşitli eğitim yuvaları ve öğretmenlerin niteliği gibi etmenler de sayılabilir.

Öztürk’ün de belirttiği üzere özellikle “Okul öncesi dönem, dilin kazanılmasında son derece önemlidir. Dil gelişimi normal olmayan çocukların diğer gelişim alanları da yeterince gelişmez ve özelikle okula başladıktan sonra bu gecikmeler daha net bir şekilde görülebilir” (Öztürk, 1995, s. 21). Dolayısıyla aileler çocuklarının dil edinimi ve gelişimi ile yakından ilgilenmeli ve onları gözlemlemeli, çocukların dil edinimini ve gelişimini etkileyen unsurları göz önünde bulundurmalıdır.

(31)

16

Çocuğun karşılaştığı ilk dil ana dilidir. Ana dili edinimi çocukların, anne karnındaki dönem dâhil olmak üzere, ailede kullanılan sesleri ve kelimeleri bir kayıt cihazı gibi kaydetmesiyle başlar. Çünkü ana dili edinimi doğal ve dolaysız bir şekilde gerçekleşir. Çocuk, çevresinde konuşulanları içselleştirip özümseyerek bir anlama ulaşır ve kendi ifade etmek istediği anlamı oluşturur (Güvendir & Yıldız, 2014 s. 8). Bu süreçte çocuklarıyla konuşan, onlarla oyunlar oynayan, onlara çeşitli nesneler göstererek sesler ve kelimeler öğreten ailelerin çocuklarında ana dili edinimi daha kolay ve hızlı olabilmektedir.

Aileyle başlayan ana dili edinim süreci, ilerleyen yaşlarda devreye toplumsal iletişimin girmesi ve okullarda ana dili eğitiminin verilmesiyle daha da hızlanır. Çünkü çocuklar birlikte yaşadığı toplumun ses ve cümle yapısını, söyleyiş biçemlerini bu yolla öğrenir. Sonuçta ana dilinin yaşam içindeki yeri ve öneminden dolayı çocukların ana dili edinimi ve onlara iyi bir ana dili eğitimi verilmesi oldukça önemlidir. Dolayısıyla bu süreci etkileyen olumlu veya olumsuz her unsura dikkat edilmelidir.

2.1.1. Ana Dili Edinimi

Doğadaki diğer canlılar gibi insan da zamana bağlı olarak gelişmektedir. Ana dili edinimi ve onun gelişimi de çocuğun fiziksel gelişme dönemlerine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Bir bebek büyüyüp olgunlaştıkça onun ana dili de gelişir. Çünkü çocuğun ana dilinin gelişiminde temel süreç olgunlaşmadır (Özüdoğru & Dilman, 2014, s.13).

Bir çocuğun ana dilini öğrenmesi şüphesiz ailesine veya ona bakıp onu büyüten kişiye ve kişilere bağlıdır. Aksan (1975) ana dilini “Ana dili, başlangıçta anneden ve yakın aile çevresinden, daha sonra da ilişkili bulunulan çevrelerden öğrenilen, insanın bilinçaltına inen ve bireyin bir toplumla en güçlü bağlarını oluşturan dildir.” (s. 427) şeklinde tanımlamıştır. Çünkü bir aile çocuğunu kendi dilinde içinden geldiği gibi sevmek ister, bu da her ailenin en doğal hakkıdır.

İnsan dünyaya ana dilinin verdiği gözlerle bakar, ona göre bir dünya algısı oluşturur, onun kavramlarıyla hayatına yön verir. İnsan ana diline ne kadar hâkim olursa o kadar geniş bir bakış açısına sahip olur. Ayrıca ana dili çocuğun kişilik gelişimi, ailesi ve içinde bulunduğu toplumla ilişkisi bakımından da oldukça önemlidir. Bir aile, çocuklarına bir yandan kendi dilini öğretirken diğer yandan kültürel değerlerini de aktarır. Çocuklar, ana dili edinimi ve kültür aktarımı yoluyla toplumun değerlerini benimserler. Bu benimseme oldukça önemlidir çünkü çocuklar böylece bir topluma mensup olma duygusunu

(32)

17

hissederler. Bu bağlamda ana dili oldukça işlevseldir. Ayrıca bir milletin devamlılığı başta aileler olmak üzere tüm toplumun ana diline ve onun taşıdığı değerlere sahip çıkmasıyla mümkündür.

Bebeklerde seslerle başlayan taklitler onun gelişimine göre kelime söylemine dönüşmekte ve kelimeler de cümleyi oluşturmaktadır. Genel olarak temel dil becerilerinin 5-6 yaşlarına kadar kazanıldığı, dili ustaca kullanabilme becerilerinin ise 5-6 yaşından sonra gelişerek on yaşına kadar sürdüğü kabul edilmektedir (Demir & Yapıcı, 2007, s.179). Bu dönemler çocuklukların ana dili gelişiminin olumlu ve olumsuz olarak en çok etkilendiği dönemdir. Dil bilimcilere göre bir çocukta ana dil edinimi belli bir yaşa kadar gerçekleşmezse o yaştan itibaren tamamlanamaz, bu süreç kritik yaş veya hassas dönem olarak adlandırılmaktadır (Özüdoğru & Dilman, 2014, s. 21). Bu anlamda ana dili üzerinde ailelerin ve eğitimcilerin önemle durması gerekmektedir. Çünkü çocuklar çevrelerinde kullanılan dil özelliklerinden etkilenmektedir. Özellikle küçük yaşlarda edinilen bazı yanlış dil özellikleri ileriki yaşlarda değiştirilmesi zor bir alışkanlık hâline gelmektedir. Çocukların aileye özgü kelimeler kullanmaları, bazı çocukların bakıcıları gibi konuşmaları, yıllar geçmesine rağmen kimi zaman yetişkinlerde görülen yerel ağız özellikleri bu konuya örnek olarak gösterilebilir. Bu doğrultuda düşünüldüğünde okul öncesi dönemde bebeklikten başlayan dinleme ve konuşma etkinlikleri çocukların ana dili becerileri üzerinde çok etkilidir. Çocuklara tekrar yoluyla yaptırılan ses, kelime ve cümle alıştırmaları çocuğun ana dili gelişimini etkiler. Ayrıca bebeklikten itibaren aileleri tarafından kendilerine masallar, hikâyeler okunan çocukların sözcük hazinesi zenginleşir ve cümle kurma yeteneği daha hızlı gelişir (Özüdoğru & Dilman, 2014, s. 22).

Okul çağındaki okuma ve yazma etkinlikleri çocukların ana dili gelişimine katkı sağlar. Ana dilini edinmede temel iki unsur anlama ve anlatmadır. Bunlardan anlama becerisi okuma ve dinleme becerilerini; anlatma becerisi ise konuşma ve yazma becerilerini içerir. Bu beceriler üzerinde önemle durulmalıdır. Çünkü ana dilini iyi bilmek demek sadece o dilde temel düzeyde konuşmak, yazmak, yazılanları ve konuşulanları anlamak değildir. Ana dilini iyi bilmek demek o dili okuma, yazma, konuşma ve dinleme becerilerinde etkin ve doğru bir şekilde kullanabilmek demektir. Dolayısıyla çocuklara ana dilinde yeterli ve kapsamlı bir eğitim vermek gerekmektedir. İyi bir okuma ve yazma eğitiminin ardından çocuklara ana dilinde yazılmış edebî eserleri bolca okutmak ve dinletmek oldukça faydalı olacaktır. Ayrıca ana dilindeki dinleme, konuşma, okuma ve yazma çalışmalarının nitelikli bir dil bilgisi eğitimi ile birlikte verilmesi çocukların ana dilini doğru kullanmalarına katkı

(33)

18

sağlamaktadır. Çünkü okuma, yazma, konuşma ve dinleme olarak belirtilen dil becerilerinin dil bilgisi kurallarına uygun olma zorunluluğu vardır ve bu, dil bilgisi öğretimini ana dili eğitiminin önemli bir noktası hâline getirmektedir (Aytaş & Çeçen, 2010, s. 78).

Ana dili ediniminin ve eğitiminin çok önemli olduğu günümüzde yeni nesiller okuduğunu tam olarak anlamayan, düşüncelerini anlaşılır bir şekilde ifade edemeyen, yazmayı sevmeyen, araştırmaktan hoşlanmayan bir yapıdadır. Bu durum düşünüldüğünde ana dili eğitiminin sıradan bir mesele olmadığı, aksine onun çok stratejik bir devlet meselesi ve milletin var olma anahtarı olduğu hatırlanmalıdır (Demir & Yapıcı, 2007, s.178).

Ana dilini iyi bilen çocukların başka dilleri de daha çabuk öğrendiği, bilimsel alanlarda daha başarılı çalışmalara imza attıkları bilinmektedir. Gelişmiş devletler ana dili eğitimi ve öğretimini devlet politikası hâline getirmiştir. Ana diline yeterince önem vermeyen ülkelerde zamanla dilde ve kültürde bozulmalar olmaktadır. Bu durumda özellikle yurt dışında yaşayan Türk çocukları Türkiye’den uzakta ana dilini yeterince veya hiç öğrenememektedir; bulundukları ülkenin dilini öğrenmek zorunda kalan çocuklar, içinde bulundukları şartlardan dolayı Türkçeden de uzak kalmaktadırlar. Dolayısıyla yurt dışındaki Türk çocuklarına onların Türkçeyi ve Türk kültürünü unutmamaları, Türkiye ile bağlarını koparmamaları için iyi bir ana dili eğitimi vermek gerekmektedir.

2.1.2. İki Dillilik ve Ana Dili Eğitimi

Teknolojinin çok hızlı ilerlediği 21. yüzyılda ülkeler ve kişiler arası iletişim kolaylaşmaktadır. Bu hızlı iletişimin yanı sıra değişen dünya ile birlikte ülkelerin ve insanların ihtiyaçları da artmaktadır. Kimi zaman siyasi kimi zaman parasal kimi zaman ise kişisel etkenler insanları yeni iş alanlarına yönlendirmektedir. Bu durum şehirler veya ülkeler arasında göçlere sebep olmaktadır. Dolayısıyla ülkeler arasında yapılan göçler sonucunda küresel hareketlilik ortaya çıkmaktadır. İnsanlar daha kalabalık topluluklar hâlinde veya başka milletlerden, dillerden ve kültürlerden gelen insanlarla iç içe yaşamak zorunda kalmaktadır. Bu durumdan aile hayatı da etkilenmektedir. Normal şartlarda aileler evde kendi dillerini ve değerlerini çocuklarına öğretmektedir. Ancak aileler ait oldukları milletten uzak başka bir ülkede, başka bir ana dildeki toplumla birlikte yaşıyorlarsa yaşamlarını sürdürebilmek için bulundukları ülkenin resmî dilini ve toplumsal değerlerini de öğrenmek ve çocuklarına öğretmek zorundadır. Bunun aileler üzerinde özellikle

(34)

19

çocuklar üzerinde büyük bir etkisi vardır. Bu etkinin temel unsurları ailenin ana dili ve kültürü ile bulunulan ülkenin resmî (yaygın) dili ve kültürüdür. Dolayısıyla bu durumda iki dillilik ortaya çıkmaktadır. İki dillilik, birbirinden farklı olan iki dilde de iletişim sağlayabilme becerisi manasına gelmektedir (Yazıcı & Genç İlter, 2008, s. 49).

İki dillilik kavramı için farklı bilim dallarında farklı bakış açıları ve tanımlar vardır. Psikologlar konunun zihinsel boyutunu ele alırken sosyologlar kavrama, kültür ve toplum açısından yaklaşmaktadır; pedagoglar ise konuyu eğitim kavramı içinde incelemektedir (Temel & Şimşek Bekir, 2005, s. 65). Ana dili öğretimi açısından eğer bir çocuğun ana dili ile yaşadığı ülkenin resmî dili farklıysa orada iki dillilik başlamaktadır. Bu çalışmada iki dillilik, ana dili ve ikinci bir dilin edinimi açısından ele alınmaktadır. İki dillilik en genel anlamda çocuğun iki dildeki bilgisine ve yetkinliğine işaret eder (Güvendir & Yıldız, 2014, s. 42).

İki dilli ortamda bulunan her çocuk iki dile de iyi bir derecede hâkim olmayabilir. Bir çocuğu iki dilli olarak niteleyebilmek için çocuğun her iki dilde de rahatça iletişim kurabilmesi gerekir (İnce, 2011, s. 38). Çünkü iki dillilik iki dilde de eşit yeterlilikte olmadır. İki dilli bir çocuk, iki dili de ana dili konuşucusu düzeyinde kontrol edebilmelidir (Mackney’den aktaran Erdoğan, 2015, s. 5).

İki dillilik, bazen bir çocuğun ana dilinin konuşulmadığı farklı bir toplumda doğması nedeniyle ana dilini ve ülkenin resmî dilini doğumdan itibaren birlikte edinmeye başlamasıyla veya okul çağına gelene kadar ailede ana dilini edinen çocuğun okul çağıyla beraber diğer bir dili de öğrenmeye başlamasıyla oluşabilir. İki dillilik, bir çocuğun ailesiyle birlikte belli bir yaştan sonra çeşitli sebeplerle başka bir dilin konuşulduğu ülkeye göçmesiyle oranın resmî dilini öğrenmek zorunda kalması şeklinde de ortaya çıkabilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki karma evlilikler yoluyla yani anne ve babanın farklı milletlerden olması sebebiyle ana dillerinin başka olması da iki dilliği oluşturabilir.

İki dillilik günümüz olgularındandır ve çeşitli sebeplerle dünya genelinde yaygınlaşmaktadır. Genel olarak ana dilinden farklı bir dilin konuşulduğu ülkede doğup büyüyen çocuklar veya göçmenler ana dillerini bir sonraki nesilde biraz daha unutmakta veya hiç öğrenememektedir. Bu durumun bazı sebepleri vardır. Bu sebeplerden biri devletlerin eğitim ve dil politikalarıdır. Uygulanan politikalardan dolayı her çocuk ana dilini iyi bir şekilde öğrenememektedir. Örnek olarak Türklerin yoğun şekilde bulunduğu Avrupa’da, yaygın biçimde, göçmenler için ana dili dersleri normal ders saatlerinin dışında az ve kalitesiz olarak verilmektedir. Bu da ana dili derslerine talebi azaltmaktadır (Yağmur,

(35)

20

2006, s. 31). Diğer bir sebep birçok ailenin, çocuklarının Türkçe öğrenmesini istemesine rağmen, ana dillerini çocuklarına yeterince öğretememesidir. Oysa yapılan araştırmalarda ailelerin çocuklarının Türkçe öğrenmelerini istedikleri görülmektedir.

Devlet politikası ve aile etkeninin dışında çocukların ana dilini öğrenememesinin veya unutmasının diğer bir sebebi bulundukları toplumda iş bulma ve kabul edilme gibi yaşamsal istekleridir. Bu istekleri karşılama gayretindeki çocuklar bazen toplumsal baskıdan bazen de ailede ana dilinin doğru kullanılmamasından kaynaklanan sorunlardan dolayı ana dillerini konuşmaktan utanmakta ve sadece bulundukları ülkenin dilinde iletişim kurmaktadırlar.

İki dilliliğin önemi 1960’ların ortasından itibaren anlaşılmıştır. Kanada başta olmak üzere birçok ülkede iki dilliliğin faydalarını anlatan, iki dilliliğin zenginlik olduğunu gösteren birçok bilimsel çalışma başlamıştır (Güleç & İnce, 2013, s. 15). Buna göre çocuklar, bebeklikten itibaren sadece ana dilini edinebileceği gibi ikinci bir dili de edinebilir. Araştırmalara göre çocuklar doğumdan itibaren birden fazla dili öğrenebilecek kabiliyete sahiptir (Temel vd., 2014, s. 196). Ayrıca çocuklar erken dönemde iki dilli eğitim programları vasıtasıyla ve ana dilinin desteklenmesi ile birlikte ikinci bir dili daha çabuk öğrenmektedirler (Temel vd., 2014, s. 225). Çünkü ana diline has yapıları ve kalıpları öğrenen çocuk, yeni bir dili öğrenme sürecinde ana diliyle az veya çok benzer şekilde bir dil farkındalığına sahiptir (Güvendir & Yıldız, 2014, s. 27). Bu farkındalık ana dilinin dışındaki diğer dilleri de öğrenmeyi kolaylaştırmaktadır.

Ana dili ediniminin belli bir dönemde gerçekleşmesi gerektiği bilinmektedir. Ancak ikinci dil edinimi konusunda kritik dönem olgusunun geçerliliğine ilişkin net bir uzlaşma olmamakla birlikte günümüz dünyasında egemen olan görüş ister eş zamanlı isterse ana dili üzerine edinilsin, çocukların erken yaşlardan itibaren her iki dilde de iyi bir eğitim almaları gerektiğidir (Güvendir & Yıldız, 2014, s.37). Ayrıca ana dili ediniminde belirleyici olan aile, çevre, ilgi, kalıtım, eğitim vb. etkenler aynı şekilde ikinci bir dil edinimi için de önemlidir. Bu konuda en etkili unsurlar aileler ve devletlerin politikalarıdır. Bu doğrultuda bazı ülkelerde farklı diller ve kültürler desteklenmektedir, bu desteğin olduğu ülkelerden biri Avustralya’dır. Avustralya, toplumsal ve kişisel huzurun sağlanmasında etnik dillerin kullanımının devam etmesini önemsemektedir, göçmenleri ana dillerini öğrenmeleri konusunda desteklemektedir (Parlak, 2014, s. 11).

Bilimsel araştırmalar da ana dilini iyi öğrenmenin diğer dillerdeki gelişimi desteklediğini göstermektedir (Yıldız, 2012, s. 261). Ana dilinin ikinci bir dili öğrenmedeki olumlu etkisi

(36)

21

bu kadar açıkken birçok ülkedeki uygulamalar çocukların ana dilini iyi bir şekilde öğrenmelerini zorlaştırmaktadır. Bilindiği gibi bir çocuk henüz ana dilini yeterince öğrenmeden başka bir dili edinmeye ve kullanmaya zorunlu tutulursa bu uygulama çocuğun ana dili becerilerinde gerilemesine sebep olur (Güzel, 2010, s. 60). Ana dilini yok sayma ya da unutturma fikrinin aksine ana dili ile birlikte ikinci bir dili bilmek insan için bir zenginliktir. Çocuklara hem ana dilinde hem de ikinci dilde iyi bir eğitim vermek gerekmektedir. Bunun tersine, nitelikli bir eğitim verilmediğinde çocuklarda her iki dili de biraz bilme fakat hiçbir dili iyi bir düzeyde bilmeme ya da sadece baskın olan dili bilme gibi dil özellikleri görülmektedir. Bir lisan bir insandır sözüyle de ifade edildiği gibi iki veya daha fazla dili bilmek insanın eğitimi ve gelişimi için oldukça yararlıdır. Ayrıca iki dilde de iyi eğitim almış insanlar ana dili ile bulunduğu toplumun dili ve kültürü arasında uyum sorunu yaşamamaktadır. Araştırmalara göre ana dilini iyi bilen çocuklar zihinsel olarak daha etkindir. Bu çocuklar ana dilini iyi bilmeyenlere göre diğer dilleri daha iyi öğrenmekte ve okul derslerinde de daha başarılı olmaktadır.

Türkler açısından konuya bakıldığında yurt dışında iki dilli ortamlarda yaşayan Türk çocuklarının durumu bir hayli önem kazanmaktadır. Örneğin Almanya’da üçüncü kuşak Türklerde bile onların anne ve babalarının yaşadıkları sorunlar artarak devam etmiştir. Bugün Almanya’da yaşayan üçüncü kuşak Türk çocukları Alman kültürüne, diline, eğitim sistemine ve toplumsal yapısına uyum sağlamakta ciddi sorunlar yaşamaktadırlar (Aksoy, 2010, s. 34). Böyle bir ortamda dahi Almanya’da Türk öğrenciler üzerine yapılan bir araştırmada ana dili olarak Türkçe dersleri alan çocukların okul başarılarının arttığı gözlenmiştir (Yıldız, 2012, s. 160-161). Bu, yurt dışındaki Türk çocuklarına Türkçenin mutlaka bilinçli şekilde ve bir program çerçevesinde öğretilmesi gerektiğini göstermektedir.

Türkiye dışında birçok ülkede Türk bulunmaktadır, yurt dışındaki Türk nüfusunun büyük bir kısmı ise Avrupa’dadır. Buna rağmen hem iki dillilik hem de Batı Avrupa’daki Türk çocuklarının iki dilli gelişimi konusunda çok kısıtlı sayıda çalışma yapılmış ve bu çalışmalar da ulaşması gereken kurumlara ulaşamamıştır (Güleç & İnce, 2013, s. 26). Oysa ilgili kurumların başarılı bir ana dili eğitiminin iki dilli çocukların dilsel gelişimi için belirleyici olduğunu ve ana diline hâkim olmanın çocukların kimlik gelişimi açısından da önemli olduğunu bilip buna göre politikalar üretmesi gerekir (Temel vd., 2014, s. 241). Türkiye dışında yaşayan Türk çocuklarının ikinci dilin egemen olduğu bir çevrede ana dili

Referanslar

Benzer Belgeler

Son olarak yüksek oranda doğru çizimi yapılan ve sadece üç katılımcının hatalı çizim yaptığı deltoid için, açıklamalar da göz önüne alındığında “iki çift

Ağ yapılarında önemli bir kavram olan örtü kümesi problemi bu çalışmada ele alınmıştır.Ege Üniversitesi Kampüsü’ nün doğu kısmı incelenerek grafı

The conditioned place preference (CPP) test was used to examine the rewarding/drug seeking effects and locomotor and stereotypic activities were measured to investigate

Merkezdeki yafll› y›ld›zlflarla dolu olan topaktan ç›kan sarmal kollar, genç mavi y›ld›zlar›n oluflturdu¤u kümelerle dolu.. Sarmal kollar üzerinde ayr›ca parlak

Yıldız mahkemesinin mahkûm ettiği Mithat Paşa ve diğer mahkûmlar İzzeddin vapu- rile İstanbuldan Ciddeye kadar ıztırablı bir seyahat yaptılar, Mithat

Jamia Millia İslamia Üniversitesinde Türkçe öğretimi, TİKA’nın girişimleri sonucu, 2006-2007 öğretim yılında başlamıştır. 2010 yılından bu yana ise Yunus

The first one is that foundations of Tur- kish Republic were formed in Amasya Circular, Erzurum and Sivas Cong- resses.Turkish Public were unified in the leadership of Mustafa

Bu araştırmanın amacı Keloğlan Masalları çizgi filminde yer verilen değerleri tespit etmek, değerlerin olumlu ve olumsuz boyutlarını incelemek ve değerleri